149- Hadis-i Şerif Külliyatı Ders 149
149- Hadis-i Şerif Külliyâtı Ders 149
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
اَلْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ*
وَالصَّلَاةُ وَالسَّلَامُ عَلَى رَسُولِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلَى آلِهِ وَصَحْبِهِ اَجْمَعِينَ*
‘’Bismillâhi Zîşan azîmu sultan şedîdül burhan kaviyyül erkâm mâşââllahu kân Eûzubillahi min külli şeytâni insün ve can’’
‘’Eûzu bi kelimatillahittâmmâti min şerri mâ haleka ve zerea ve berea’’
‘’ Rabbi eûzu bike m‘in hemezâtiş şeyâtîn ve eûzu bike Rabbi en-yahdurûn’’
Sevgili ve muhterem izleyenler,
Dersimiz yine haccın mîkâtları ile ilgili bölümü ile devam ediyoruz. İbnu Ömer’in dışında pek çok Sahâbe (Aleyhissalâtu Vesselâm) Efendimizin Ashâbları (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Yemenlilerin mîkâtının Yelemlem olduğunu kesin bir şekilde Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) Efendimizden rivâyet etmişlerdir.
İbnu Abbâs (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) buyurmuştur: “Rasûlullah (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) Medineliler için Zülhuleyfe`yi, Şamlılar için Cuhfe`yi, Necidliler için Karni`l-Menâzil`i, Yemenliler için Yelemlem`i mîkât yerleri olarak tâyin etmiştir. Bu yerler, ora insanları ve oraya başka yerlerden hacc ve umre yapmak maksadıyla gelenler için mîkât yerleridir. Bu söylenen mîkât yerlerinin berisinde (yani mîkâtlarla Mekke arasında) bulunanlar için mîkât, bulunduğu yerdir. Daha yakın yerde olanlar da böyledir. Nitekim Mekkeliler de Mekke`de ihrâma girerler.“ Bunu da Buhârî, Müslim, Ebû Dâvûd, Nesâî haber vermişlerdir. Mekke’nin yerlisi veya Mekke’de bulunan bir âfâkî umre için ihrâma girecekse haremin dışına çıkması gerekir. Harem’in Mekke’ye en yakın hududu Tenin’dir. Dolayısıyla orada ihrâma girerler. Günümüzde Tenin Camii bu maksatla en güzel şekilde tanzim edilmiş bulunmaktadır. İmâm-ı Âzâm ve İmâm-ı Şâfiî Sevrî (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) gibi bir kısım ulemâya göre mîkâttan daha uzak yerlerde ihrâma girmek keraatsiz câizdir. Çoğunlukla Şâfiîler mîkâtta giyinmeyi sünnete uyuduğu için efdâl bulurlar. Karn-ı Sealindir. Yokuşun başında yer alır. Karn-ı Menâzil ise yokuşun aşağısında yer alır. Evet, kıymetliler Necidli’lerin mîkât yeri Karn-ı Menâzil’i bu şekilde anlatmaktadır ki burada Karn-ı Sealin yokuşun başında yer alır Karn-ı Menâzil ise yokuşun aşağısında yer alır buraya bir açıklık getirilmiştir. Mîkâtı ihrâmsız olarak geçip sonradan ihrâm giyerse bu koyun kesmeyi gerektiren bir cezâ gerektirir. İmâm-ı Âzâm ve Şâfiî Hazretleri mîkâttan önce ihrâma girmesini daha faziletli bulmuşlardır. Mîkâttan önce herkesin evinde ihrâma girmesinin daha muvâfık olduğunu mîkâta kadar girmemenin bir ruhsat olduğunu da söylerler.
Dakika 5:17
Hanefîlere göre ihrâm esas itibariyle harem bölgesine hürmet için giyilir. Yani sadece umre veya hacc niyetiyle değil, ticaret, ziyaret, ilim gibi bir başka maksatla Mekke’ye gitmek isteyen mü’min, bu mukaddes beldeye hürmeten ihrâmlı olarak girmesi gerekir. Mîkâtları ihrâmlı geçmek vaciptir. Hil Bölgesi’nin dışına çıkıldığı takdirde ister âfâkî olsun isterse Mekkeli olsun tekrar girerken mîkâtta ihrâma girmesi gerekir. Harem Bölgesi’nin sınırları Hazreti İbrâhim (Aleyhisselâm) tarafından çizilmiştir. Hz. Peygamber (Aleyhissalâtu Vesselâm) ise o yerlere husûsî şahıslar göndererek işaretletmiştir. Evet, bunların krokileri de çizilmiştir.
Bir rivâyete göre şöyle demiştir;
“Kim (mîkâtların) berisinde ise, (niyeti) başlattığı yerde ihrâm giyer. Öyle ki, Mekkeliler Mekke’de (ihrâma girerler)”. Bunu da Buhârî, Ebû Dâvûd haber vermişlerdir.
Ebû’z-Zübeyr anlatıyor; “Hz. Câbir (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Hazretlerine ihrâma girme yerinden sorulmuştu. Şu cevabı verdi; “Ben Rasûlullah’ın (Aleyhissalâtu Vesselâm) bu hususta şöyle buyurduğunu duydum: “Medinelilerin ihrâma girme yeri Zülhuleyfe ’dir. Diğer yol Cuhfe’dir. Iraklıların ihrâma girme yeri Zât-ı Irk ’tır. Necidliler ’in ihrâma girme yeri Karni’l Menâzil ’dir, Yemenlilerin ihrâma girme yeri Yelemlem’dir”. Bunu da Müslim-i Şerif haber vermiştir.
Evet, sevgili dostlarımız!
Mîkâtı olmayan kimseler hakkında hüküm şudur; Böyle birisi kendini en yakın mîkâtın hizâsında ihrâma girer. Ancak Hz. Ömer (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Zât-ı Irkı mîkât kılmış o, sahâbelerinde bu işte ona uymuş olması ve bu hükümle amelin devam kazanmış bulunması sebebiyle ona uymak evlâ oldu ve mîkâtı olmayanlara bu beş mîkâttan birinin hizâsında ihrâma girmesi gerektiği husûsunda onunla istidlâl edildi. Şurası muhakkak ki bu beş mîkât haremi her cihetten kuşatmaktadır. Zulhuleyfe Şam tarafını yani kuzey, Yelemlem Yemen tarafını yani güneyi kuşatır. Bu ikinci diğerinin mukâbil tarafını teşkil eder. Gerçi bunlardan biri diğerine nazaran Mekke’ye daha yakındır. Karn şark cihetini kuşatır, Zühre ise gark cihetini kuşatır ve ötekinin mukâbilidir. Bunların uzaklıkları da farklıdır. Zât-ı Irk, Karn’ın hizâsındadır.
Dakika 10:02
Bu durumda Kürre-i Arz’dan hiçbir köşe bu mîkâtlardan birinin hizâsının dışında kalamaz. Bu meselede Kirmânî daha net bir tavırla Zât-ı Irkı Hazreti Ömer mîkât kıldı der. Aynı ise uzun tahlillerle Hz. Peygamber’in (Aleyhissalâtu Vesselâm) mîkât kıldığını hükmeder, teferruatı tabii ki gereksiz görülmüştür. Zâten Hazreti Ömer’in de Peygamberden o işareti almış olduğu açıkça anlaşılmaktadır.
Hz. Âişe (Radıyallâhu Anha ve Erdahünne ve Erdahüm Ecmaîn) Annemiz anlatıyor: “Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) Iraklılar için Zât-ı Irkı mîkât kıldı” demiştir. Ebû Dâvûd, Nesâî bunu haber vermektedir.
İbnu Abbâs (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) demiştir ki; “Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) Meşrikliler için Akik’i mîkât kıldı”. Bunu da Ebû Dâvûd ve Tirmizî haber vermişlerdir.
Evet, efendiler aynı zamanda İmâm-ı Mâlik, Muvattâsında, Ebû Dâvûd, Tirmizî, Nesâî ’de kaleme aldıklarını görüyoruz kayda aldıklarını. Ci’râne Taif ile Mekke arasında yer almaktadır.
Yine İmâm-ı Mâlik’in, (Rahmetullâhi Aleyh) nazarında güvenilir (sika) bir kimseden rivâyet ettiğine göre, İbnu Ömer (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) İliya’da hac ihrâmı giymiştir”. Bunu da Muvattâ haber vermiştir.
İliya Beytü’l Makdis ’in adıdır, yani Kudüs’ü Şerif’tir. Orada da ihrâma girmenin ayrıca faziletleri vardır. İhrâm ve ihrâmları hakkında İnşâ’Allah dersimiz devam edecektir.
İbnu Ömer (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Hazretleri anlatıyor: “Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) muhrimin giyeceği şeylerden sorulmuşta şu cevabı verdi: „Muhrim ne kamis (gömlek), ne sarık, ne bürnus, ne şalvar, ne de vers veya zaferân bulaşmış bir giysi taşımaz. Ayağında da mest (ve benzeri ayakkabı) yoktur. Ancak nalın bulamazsa, mestlerin topuktan aşağı kısmını kesmelidir.“ Buhârî de şu ziyâde var: „İhrâmlı kadın yüzünü örtmez, eldiven de giymez.“ Buhârî, Müslim, Muvattâ, Tirmizî, Ebû Dâvûd, Nesâî bu haber de bulunmuşlardır.
Evet, kıymetli efendiler muhrim yani ihrâmlı olan kimse ihrâm giymiş bir kimse demektir. Kâdî İyâz bu hadis-i şerifle ilgili olarak yaptığı yorum daha açıktır. Der ki; Müslümanlar ihrâma giren kimsenin bu hadis-i şerifte zikri geçen şeyleri giymemesi gerektiğinde icmâ etmişlerdir. Kamis ve şalvarla, her çeşit dikilmiş giyecekler, sarık ve bürnuz ile de başı örten dikişli dikişsiz her şey kezâ mest kelimesi ile de ayağı örten giyeceklerin tamamı kastedilmiştir yani bunlar giyilmezler.
Dakika 15:20
Kadın bu sayılanların hepsini giyebilir. Mest veya zaferân sürülmüş giysi yasağı, bunlar hakkında da ulemâ her çeşit koku maddesini bunlara dâhil etmiştir. Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) her çeşit kokuyu yasaklamış olduğunda tam bir icmâ mevcuttur. Hanefîler yasağın giymek ve sürünmek ile ilgili olduğunu, yemenin giymek ve sürünmek sayılamayacağını belirterek Şâfiîlerin bu hükmünü başka şekilde anlamışlardır. Onların görüşüne katılmamışlardır. Eğer nalın bulamazsa huffeyn (bir çift mesh) ayakkabı giysin denmektedir. Bunu esas alan Ahmed İbnu Hanbel’e göre ayakkabı kesilmeden giyilebilir demiştir Ahmed İbnu Hanbel. Buhârî ’de kaydedilen ihrâmlı kadın yüzünü örtmez, eldivende giymez diye haber verilmiştir.
Evet, kıymetliler derslerimiz ihrâmla, ihrâmlılarla ilgili devam edecektir bundan sonraki dersimizde de. Cenab-ı Hak iki cihânda bütün amelleri sâlih olan ihlasla amel eden îmânı kâmil ve ebediyyû’l-ebed dâim olan kullarından eylesin.
Dakika 17:14