HadısŞerifKülliyatı 190-01

190 – Hadis-i Şerif Külliyatı Ders 190

 

190- Hadis-i Şerif Külliyâtı Ders 190

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

 

‘’Elhamdülillahi Rabbil-âlemin vesselâtü vesselâmü alâ rasûlina Muhammedin ve alâ âlihi ve sahbihî ecmaîn’’

‘’Eûzu bi kelimatillahittâmmâti min şerri mâ haleka ve zerea ve berea’’

‘’ Rabbi Eûzu bike m‘in hemezâtiş şeyâtîn ve eûzu bike Rabbi en yahdurûn’’

 

 

بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

 

Çok kıymetli ve muhterem izleyenler,

 

Dersimizin konusu bugün de hidâne hakkındadır. Hidâne, çocuk terbiyesini ilgilendiren mühim bir konudur. Bununla ilgili olarak bilinmesi gereken ve fakat fıkıh kitaplarının arasında kalmış pek çok mesele vardır. Hidâne, Fukahâ’nın tarifine göre kız veya erkek çocukların veya kendiişlerinde müstakil olmayan gayri mümeyyiz mâtûfların muhâfazasına bakmak onların menfaatlerini mûcib hususları deruhte etmek, ezâ ve zarar verecek şeylerden korumak. Hayatın îcâbâtını hakkı ile göğüsleyebilmeleri için bedenî, ruhî ve aklî terbiyeleri ile meşgul olmak ve mesuliyetlerini duyurmaktır. Bu devre normal olarak erkeklerde 7-9 kızlar da 9-11 yaşları arasıdır. Çocuk yeme de, içme de, giyinme de, tahâret ve yıkanma da kadına müstağni duruma gelince bu devre sona erer. Yani başkasına ihtiyaç duymayacak hâle gelmesi demektir. Kız çocuğu için hayız yaşına gelince sona erer, çocuğun yetişmesinde 1’inci derece de muhtaç olduğu şey şefkat olması hasebiyle anne ve babanın boşanmaları veya onlardan birinin veya her ikisinin de ölümleri hâlinde çocuğa bakmaya kimin daha çok lâyık ve hak sahibi olduğu meselesi mühim bir konudur. Normal olarak annenin bu işe daha lâyık olduğu kabul edilegelmiştir. Çocuk hakları beyannâmesinin 6’ncı maddesinde de: “Küçük çocuk istisnâi durumlar dışında annesinden ayrılmamalıdır” denmiştir. Sünnette annenin babaya nazaran daha şefkatli olduğunu ifade eder. Bu sebeple henüz büluğ çağına ermeyen bir çocuğun annesinden ayrılmaması bir esas olarak vaz edilmiştir.

 

Yüce Allah (C.C): “Anne ile çocuğunun arasını açanı kıyamet günü sevdiklerinden ayrı tutar. Hattâ anne köle bile olsa satış sonucu ikisinin ayrılması yasaklanmıştır.” Câfer İbn-i Muhammed babasından şunu nakleder: “Hz. Peygamber’e (A.S.V) esirler getirildiği zaman onları saf hâlinde koyar, sonra karşılarına geçip bakardı, eğer ağlayan bir kadın görürse niye ağladığını sorardı. Kadın çocuğunun satıldığını söyleyecek olursa akit bozulur çocuğu kendisine iade edilirdi.” Râvî buna bir de Ebû Esîd es-Sâid’i ile ilgili bir misâl vermiştir; Ömer İbnü’l Hattâb (Radıyallâhu Anhü) bize ne kardeşlerin ne de anne ve evlatların arasını satışla açmayın diye yazdı. Kaynağımız Hz. Ömer’in aynı muhteva da Nâfi İbnü’l Hârise de yazdığını kaydeder.

 

Dakika 5:00

 

Münâvî satış ve hibe vesaire yollarla anneyle evladın arasını açmanın Şâfiî, Ebû Hanîfe ve Mâlik nezdinde şiddetle haram olduğunu, ancak Şâfiî’nin temyiz yaşından önce, Ebû Hanîfe’nin de buluğ çağı yaşından önce şartını koştuklarını kaydeder. Bu husustaki yasak sadece anne ile evladın değil, baba ile evladın ve kardeşlerin arasının açılmasına da şâmildir. Ancak anne hususu tekitle ifade edilmiştir, nitekim Saîd İbn-i Mansûr’un bir tarikinde Hz. Peygamber (A.S.V) ayrı ayrı satılan iki kız kardeşin satış akdini iptal etmiştir. Çocuk temyiz yaşından küçükse tekrar evlenmedikçe anne e-haktır.

 

Abdullah İbn-i Âmir’in rivâyetinde bir kadın gelerek: “Ya Rasûlullah (A.S.V)!” “Ben şu oğlumu karnımda taşıdım, göğsümden emzirdim, kucağımda korudum, şimdi babası beni boşadı ve bunu elimden almak istiyor” der.

 

Hz. Peygamber (A.S.V): “Evlenmediğin müddetçe çocuk senin hakkın” cevabını verir. Kezâ Hz. Ebû Bekir de Hz. Ömer’in boşanmış olduğu karısından doğan oğlu Âsım için: “Annesi evlenmediği müddetçe oğluna daha lâyıktır, zîrâ o anne daha şefkatli daha lütufkâr, daha merhametli, çocuğuna daha düşkün, daha refet sahibidir” demiştir.

 

Evet, sevgili dostlarımız!

 

Annenin şefkatine muhtaç olduğu devrede hidâne işinin anneye terettüp edeceği husûsunda âlimler ittifâk etmiş durumdadır. Fâkihler, hidâne meselesinde çocuğun anneye ait olduğu, devreyi çocuk, yeme içme giyinme ve istinca işlerine annesine muhtaç olmaktan çıktığı, bu işleri kendi kendine rahatlıkla yapabildiği ve böyle bir yaşamaya başladığı zaman olarak yani tavsif ve tahkik ederler ve buna 7-8 yaşlarına tekabül ettiğini söylerler. Ayrıca kız çocuklarının hayız oluncaya kadar anneye muhtaç olduklarını belirtiler.

 

Çocuk temyiz yaşında ise muhayyerlik; Boşanma durumunda çocuk husûsunda ihtilâfa düşen bir anne ile baba Hz. Peygamber (A.S.V) mürâcaat ederler, Hz. Peygamber (A.S.V) ikisini yan yana oturtup: “Ey çocuk, işte baban, işte annen hangisini istersen ona git” der, ikisinden birisini seçmeyi çocuğa bırakır. İbn-i Abbâs’ın rivâyetinde Hz. Ebû Bekir Hz. Ömer’in oğlu Âsım’ın annesine hükmederken: “O büyüyüp kendisi için seçinceye kadar annesinin kokusu harareti ve yatağı ona senden daha hayırlıdır.” Dediğini ve Hz. Ömer’in hiçbir itirâzı kelâmda bulunmadığını Ammâre Binti Rebîa’nın rivâyetinde ise, yine amca ile anne arasında çocuğun 7 veya 8 yaşlarındadır ki, Hz. Ali tarafından muhayyer bırakıldığını, küçük kardeşi için de Hz. Ali’nin bu da aynı yaşa gelseydi onu da muhayyer bırakırdım. Dediğini, Abdurrahman İbn-i Gânim’in rivâyetinde ise henüz konuşma safhasında olmayan bir çocuk için Hz. Ömer’in lisânı açılıp kendisi seçecek yaşa gelinceye kadar annesiyle beraber hükmünü verdiğini görmekteyiz.

 

Dakika 10:02

 

Bütün bu misaller küçük çocuğun behemehâl annesinin emânetin de olacağı temyiz ve konuşma hâlinde tahyir yani muhayyer bırakılma meselesinin araya gireceği hükmü, hükmünü ifade etmektedir. Hanefî Fukahâsından el-Kâsânî oğlan çocuğu temyiz yaşına ulaşıp yeme, içme, giyinme gibi işlerinde istinâya ulaşsa bile yine de annesine değil babasına teslimi gerektiğini, zîrâ alması gereken erkeklere ait ahlâk ve âdâbı babasından alabileceğini, annesine verildiği takdirde kadınlara ait ahlâk ve âdâbı alarak kadınlaşacağını kaydeder. Bu mahsur kız çocuğu için söz konusu olamayacağından, başka kadınlara ait terbiyeyi alması için annesine teslim edileceğini de ayrıca ilâve etmiştir. Çocuğun tahyirine karşı çıkan Hanefî görüş bir de şu mülâhazayı ileri sürer; Çocuğu seçmeye bırakılmasında hikmet yoktur, çünkü ona hevâsı galebe çaldığı için hazır lezzet nerede varsa oraya meyleder. Bu ise tembellik hevâilik mektep ve terbiyeyi nefisten kaçmakta dini bilgileri alma zahmetine girmemektedir. Bin netice ebeveynden en kötüsünü seçer, o da kendisini ihmâl eden terbiyesi için titiz davranmayandır. Ayrıca tahyire kaydı olanların dayandıkları hadiste mevzubahis olan çocuğun buluğ yaşına ulaştığını da göstererek tahyirin ancak buluğdan sonra câiz olduğunu söylemiştir Hanefî Ulemâsı. Evet, bunların hepsinin mükemmel doğruluk payları vardır, umûmî kâide şudur; Hürlük veya kölelikte anneye nesep ve tesmiye de babaya, dinde ise en hayırlı olana tâbî olur.

 

Anne tarafının baba tarafına takdimi; Hz. Ali (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Hazretlerinin rivâyetine göre, umre yapıldıktan sonra Mekke’den ayrılırken Hz. Hamza’nın kızı: “Amca, amca” diyerek peşlerine düşer.” İbn-i Abbâs’ın rivâyetinde kendisini götürmeleri için ayrı ayrı görmüş olduğu Hz. Peygamber (A.S.V) Zeyd İbn-i Hârise ve Câfer, Kureyş ile yapılan anlaşmaya uyarak talebe müspet cevap vermezler. Hz. Ali elinden tutar ve yeğenine sahip çıkar. Ancak Hz. Câfer: “Onu ben alacağım amcamın kızıdır, üstelik teyzesi de nikâhım altındadır. Teyze anne gibidir onu almakta ben daha çok hak sahibiyim” der. Hz. Ali de: “Hayır, ben daha çok hak sahibiyim, zîrâ amcamın kızıdır ve yanında da Rasûlullah’ın (A.S.V) kızı vardır, o bana haktır” der. Hz. Zeyd de: “Ben daha ziyâde hak sahibiyim kardeşimin kızıdır” der, aralarında niza ederler, bunun üzerine Hz. Peygamber (A.S.V) çıkar ve Câfer’in lehine hükmederek böylece teyzesinin yanında olur. Teyze anne demektir der.

 

Kezâ Ebû Velid’den gelen rivâyette: Anne ile amca arasında çıkan bir ihtilafta Hz. Ömer’in çocuğu annenin darlığı, amcanın bolluğundan senin için daha hayırlıdır demiştir. Hidâne için İslam akıl buluğ, terbiyeye, kudret, emânet, fâsık olmamak, hürriyet, evlenmemiş olmak gibi şartlar koşan fukahâ bu hususta sünnete vâkî olan ki kısmen yukarıda zikrettik.

 

Dakika 15:05

 

Bu haberleri nazari itibare alarak hidâneye e-hak olanları sırayla şöyle tespit etmeye gayret edelim. Anne, annenin annesi, babanın annesi, anne baba bir kız kardeş, anne bir kız kardeş, baba bir kız kardeş, anne baba bir kız kardeşin kızı, anne bir kız kardeşin kızı, anne baba bir teyze… Anne bir teyze, baba bir teyze, baba bir kız kardeşin kızı, anne baba bir erkek kardeşin kızı, anne bir erkek kardeşin kızı, baba bir erkek kardeşin kızı, anne baba bir hala, anne bir hala… Baba bir hala, annenin teyzesi, babanın teyzesi, annenin halası, babanın halası gibi 20’den fazla burada durum zikredilmektedir.

 

Âmir İbn-i Şuayb babası vasıtasıyla dedesinden (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) anlatıyor: “Rasûlullah’a (A.S.V) bir kadın gelerek bu çocuğa karnım yuva, göğsüm içecek, kucağımda kundak olmuş iken babası beni boşadı ve bunu da benden koparıp almak istiyor” diye şikâyet etti. Hz. Peygamber (A.S.V): “Sen evlenmedikçe çocuğa ehaksın” cevabını verdi. Kadın Hz. Peygamber’e (A.S.V) meselesini teşbihli bir üslupla anlatmıştır. Tercümede asla uyumaya çalıştık, ancak şöyle de tercüme edilebilir; “Bu çocuğu karnımda taşıdım, göğsümden emzirdim, kucağımda himâye edip büyütmekte zahmetlerini çekmeye devam etmekteyim.” Evet, bu hadis nikâh gibi bir engel olmadığı müddetçe küçük çocuğa sahip olma husûsunda annenin babasından daha çok hak sahibi olduğunu belirlemektedir. Ebû Hanîfe, İmâm-ı Mâlik ve Şâfiî Rahimehumullah böyle hükmetmişlerdir. İbnü’l Münzîr bu hususta icmâ olduğunu söyler. Ebû Hanîfe İmâm-ı Âzâm merhum boşanan veya dul kalan anne, çocuğa zirahmi muharrem olan birisi ile evlenecek olsa çocuk üzerindeki hidâne hakkını kaybetmez derken, Şâfiî Hazretleri mutlak olarak kaybeder. Zîrâ delil böyle bir tafsil de bulunmaz demiştir.

 

Evet, sevgili dostlarımız!

 

Ebû Hûreyre (Radıyallâhu Anhüm) Hazretleri anlatıyor; Hz. Peygamber (A.S.V) bir oğlan çocuğunu, baba veya annesini seçme de muhayyer bıraktı. Çocuk annesini seçti ve onun elinden tuttu, annesi de çocuğu alıp götürdü. Tirmizî, Ebû Dâvûd, Nesâî, İbn-i Mâce haber veriyor bunu da. Hanefîlere göre erkekse babaya, kızsa büluğa kadar anneye aittir. Hassaf bu istina yaşını 9 olarak belirlenmiştir. Ahmed İbn-i Hanbel ve İshâk İbn-i Râhûye göre çocuk 7 yaşında muhayyer bırakılır, Şâfiî de 7-8 yaşında muhayyer bırakılacağını söylemiştir. Hanefîler ise büluğ çağını ileri sürmüşlerdir. Bu içinde bulunan şartlara göre bunların hepsi değerlendirilir ve güzel değerlendirilmiştir zaten.

 

Hz. Ali (Radıyallâhu Anhüm) anlatıyor; Zeyd İbn-i Hârise Mekke’ye gitmişti, Uhud da şehit düşen Hz. Hamza’nın kızına uğradı. Câfer (Radıyallâhu Anhüm) kızı yanıma ben alacağım ona ben e-hakkım o benim amcamın kızıdır ve üstelik yanımda teyzesi var, teyze anne gibidir dedi. Hz. Ali de (R.A) ona ben e-hakkım o amcamın kızıdır yanımda Rasûlullah’ın (A.S.V) kızı Fâtıma-tüz Zehra var (Radıyallâhu Anha ve Erdahünne ve Erdahüm Ecmaîn ve Radıyallâhu Anhüm ) Fâtıma ona    e-haktır dedi.

 

Dakika 20:22

 

Zeyd İbn-i Hârise (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) atılarak: “Ona ben e-hakkım o erkek kardeşimin kızıdır, ben onun için yola çıktım ve yanına geldim” dedi. Rasûlullah (A.S.V) kızı Câfer (Radıyallâhu Anhüm) Hazretlerinin yanına almasını hükmetti ve: “Muhakkak ki teyze annedir” buyurdu. Ebû Dâvûd, Buhârî, Tirmizî haber veriyor bunu da.

 

Evet, sevgili ve muhterem izleyenler. İşte durum görülmektedir, eşit uzaklıktaki anne akrabaları hidâne meselesinde baba akrabalarına takaddüm etmektedir sonuç olarak. İnşâ’Allah bir sonraki dersimiz haset ile ilgili olacaktır. Cenab-ı Hak Yüce İslam’ın îmanıyla, ahlâkıyla, merhametiyle, adâletiyle yeryüzündekilere merhamet eden, Yüce Allah’ın merhametine mağfiretine mazhâr olan kullarından eylesin.

 

Dakika 21:49

 

(Visited 14 times, 1 visits today)