HadısŞerifKülliyatı 201-01

201 – Hadis-i Şerif Külliyatı Ders 201

201- Hadis-i Şerif Külliyâtı Ders 201

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

 

 

‘’Elhamdülillahi Rabbil-âlemin vesselâtü vesselâmü alâ Rasûlina Muhammedin ve alâ âlihi ve ezvâcihi sahbihî ve etbâihi ve ıtratihi ecmaîn’’

‘’ Rabbi Eûzu bike m‘in hemezâtiş şeyâtîn ve eûzu bike Rabbi en yahdurûn’’

 

 

بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

 

Çok kıymetli ve muhterem efendiler,

 

Dersimiz hadis-i şerifler külliyâtı ile devam ediyor. Konumuz devlet reisine emire itaatin vacip olduğu durumlar.

 

Hz. Enes (Radıyallâhu Anhüm) anlatıyor; Rasûlullah (A.S.V) buyurdular ki: Dinleyin ve itaat edin, hattâ üstünüze başı kuru üzüm tanesi gibi siyah Habeşli bir köle bile tayin edilmiş olsa aranızda Kitâbullâh’ı tatbik ettikçe itaatten ayrılmayın buyurdu Sevgili Peygamberimiz, Buhârî Şerif’in haberidir. Masiyet emretmediği müddetçe ona da itaat gerekir. İşte görüyorsunuz kıymetliler, ümmetin birliği için devlet reisi, devlet Allah’ın kitâbıyla tatbik ettikçe ona itaatin gerekli olduğu ortaya çıkmaktadır bu hadis-i şerif ile. Her zaman hatırlatıyoruz bu hadis-i şeriflerin hükümlerini müçtehit ve fâkihlerimiz ortaya koymuşlardır fıkıh ilminde. Biz bunları ayrıca daha önce zikir eyledik. Fıkıh ilmini baştan sona bütün mezheplerin görüşlerine yer vererek size keşif notları verdik. Şimdi de hadis-i şerifler külliyâtından keşif notlarımız devam ediyor.

 

Hz. Ebû Hûreyre (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) anlatıyor; Rasûlullah (A.S.V) buyurdular ki: “Kim bana itaat etmişse, mutlaka Yüce Allah’a itaat etmiştir. Kim de bana isyân etmiş ise mutlaka Yüce Allah’a isyân etmiştir. Kim Emir’e yani devlete, devletin reisine itaat ederse mutlaka bana itaat etmiş olur, kim de Emir’e isyân ederse mutlaka bana isyân etmiş olur.” Buhârî, Müslim, Nesâî’nin haberi bu da. Âyet-i kerimede Cenab-ı Hak: “Kim Rasûl’e itaat ederse mutlaka Allah’a itaat etmiştir.” Nisâ Sûresi âyet 80’de buyrulmuştur. Bu ilk cümle şöyle de tevil edilebilir. Kim bana itaat ederse mutlaka Yüce Allah’a itaat etmiş olur. Çünkü ben Allah’ın emrettiğinden başka bir emir de bulunmam. Öyleyse kim kendisine emrettiğim şeyi yaparsa onu emretme mi bana emreden Zât-ı Zülcelâl’e itaat etmiş olur. İtaate gelince o emredilen şeyi yapmak, yasaklanan şeyi de terk etmektir. İsyân da bunun hilâfıdır.

 

Evet, sevgili dostlarımız!

 

Hz. İbn-i Ömer (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) anlatıyor; Rasûlullah (A.S.V) buyurdular ki: Müslüman kişiye hoşuna giden veya gitmeyen her hususta itaat etmesi gerekir.

 

Dakika 5:07

 

Ancak masiyet Allah’a isyânı emretmişse o hâriç, eğer masiyet emredilmişse dinlemek de yok itaat de yoktur.” Buhârî, Müslim ve diğerlerinin haberi bu da. Güçlülük hâlinde de, zayıflık hâlinde de, zorluk hâlinde de, kolaylık hâlinde de, haksızlığa uğrama hâlinde de dinleyip itaat etmek; çünkü devletin birliği, beraberliği, güveni korunması fitneden kurtulması için bir defa itaat gerekmektedir, birlik beraberlik. Rasûlullah (A.S.V) böyle nahoş durumlarda sabrı emrediyor. Kim emirinden hoşlanmadığı bir şeyle karşılaşırsa sabretsin, zîrâ kim sultandan bir karış uzaklaşır ve ölürse câhiliye ölümü ile ölmüş olur. Yani devlete isyân etme, ortada büyük bir sebep olmadıkça. Masiyet dinen günah olan, Allah’a isyân mânâsını taşıyan fiildir. Namazı terk etmek, içki içmek, kumar oynamak birer masiyettir. Şu hâlde imam bu nevî emirler de bulunursa bu emirlere itaat edilmez. Rasûlullah’ın (A.S.V) koyduğu kaide şudur; Allah’a isyân da kula itaat yoktur. Eğer sana Allah’a isyânı emrediyorsa kim olursa olsun ona itaat yoktur. Bu mânâ hadislerde farklı ifadelerle tekit edilmiştir. Allah’a itaat etmeyene itaat yoktur. Allah’a isyân edene itaat yoktur. Ulemâ küfre düşen imamın münazil olduğunda bu durumda bütün Müslümanlara isyân etmenin vacip olduğunu da icmâ etmiştir. Bir defa kesin kes başındaki adamın kâfir olduğuna hükmedecek Ulemâ, gerçek Ulemâ. Öyle falan filan değil, bu delillerle de ortaya konmuş olacak o zaman ümmetin tümü başındaki kâfir reise isyân etmek vacip olur. Bunda ittifak vardır ama onun kâfir olup olmadığını, gerçek Ulemâ karar vermiş olacaktır. İsyâna gücü yetene sevap vardır, müdahale eden günahkâr olur. Âciz kalana da oradan hicret gerekir, yani gücün varsa başında kâfir bir reis varsa, devlet kâfirlerin eline geçmişse kâfirlerden o ülkeyi kurtarman bütün ümmetin üzerine vaciptir. İşte gücü yetene nedir? Burada gücü yeten elinden geleni yapacak sevap kazanacaktır. Müdahale eden günahkâr olur, aciz kalana da oradan hicret gerekir. Yani kâfir ülkede kâfirin başta olduğu ülkede hicret et diyor. Âciz isen diyor.

 

Hz. Ömer (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) anlatıyor; Rasûlullah (A.S.V) buyurdular ki size emirlerinizin en hayırlıları kimlerdir, en şerirleri kimlerdir haber vereyim mi?

 

Dakika 10:03

 

Onların en hayırlıları sizlerin sevgisine mazhâr olanlar, sizleri sevenlerdir. Lehlerinde hayırla dua edersiniz, onlar da size hayır dua ederler. Ümerânızın şerirleri de sizin buğuz ettiklerinizdir. Ümerânızın şerirleri de sizin buğuz ettiklerinizdir. Onlar da size buğuz ederler, siz onlara lânet edersiniz onlar da size lânet ederler. Bu da Tirmizî’nin haberidir. İşte görüyorsunuz, Mü’min mü’mini sever, başa Müslüman Mümin bir kişi geçtiği zaman Müslümanlar ona dua ederler, o da Müslümanlar için çalışır ve dua eder. Rasûlullah (A.S.V) bu nokta da suçu idâreciye yüklüyor. En şerli, en kötü âmiriniz tarafınızdan sevilmeyen sizi sevmeyendir. Öyleyse hayırlı bir âmir olmak istiyorsa ki mü’min hayırlı olmayı aramak zorundadır. Kendini sevdirmenin, halkını sevmenin yollarını arayacaktır. Şu hâlde hadis-i şerif âmirlere, idârecilere halkın gönlünü, duasını almak sûretiyle hayırlı kişi olmak için çalışmak zorunda olduğunu gösteriyor. Burada âmire de memura da toplumun hepsine de ders veriyor Peygamber Efendimiz.

 

Ebû Hûreyre (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) anlatıyor; Rasûlullah (ASV) buyurdular ki: “Kim itaatten dışarı çıkar ve cemaatten ayrılır ve bu hâlde ölürse câhiliye ölümü ile ölür.” Buhârî, Müslim ve diğerlerinin haberi. Buradaki cemaatten maksat o devletin içindeki Müslümanların tamamıdır. Yoksa bir kişinin arkasına takılan, ondan sonra milleti yanlış tarafa sürükleyenler değil. Yani Müslüman bir devlet reisine, kendi Müslüman ülkesine devletine, âmirine memuruna kim itaatten dışarı çıkar ve cemaatten ayrılır yani İslam toplumundan ayrılır ve bu hâlde ölürse câhiliye ölümü ile ölür. Başa Müslümanlar geçtiği zaman bütün Müslümanların oraya itaat etmesi gerekir. İsyân edemezsin, itaat etmezsen isyân edersen câhiliye ölümü ile ölürsün. Câhiliye ölümü nedir? Putperest devrinin şirk ölümüdür.

 

Ebû Hûreyre’nin bir rivâyetinde şöyle gelmiştir, Rasûlullah (A.S.V) buyurdular ki: Kim itaatten çıkar cemaatten ayrılır ve bu halde ölürse cahiliye ölümü ile ölmüş olur. Kimde körü körüne çekilmiş ümmiye bir bayrak altında savaşır asabiyet, ırkçılık için gazapların veya asabiyete çağırır veya asabiyete yardım eder bu esnada da öldürülürse bu ölüm de câhiliye ölümüdür. Kim ümmetimin üzerine gelip iyi olana da kötü olana da ayrım yapmadan vurur, mü’min olanlarına hürmet tanımaz, ahit sahibine de verdiği sözü de yerine getirmezse o benden değildir, ben de ondan değilim. Müslüm, Nesâî, İbn-i Mâce’nin haberidir bu da.

 

Evet, sevgili dostlarımız!

 

Size cemaati İslam toplumunu tavsiye ederim, ayrılıktan da sakının. Zîrâ şeytan iki kişiden uzak durur. Cennetin ortasını isteyen, cemaatten İslam toplumundan, Müslümanlardan ayrılmasın.

 

Dakika 15:10

 

Yüce Allah ümmetimi dalâlet üzere toplamaz, Allah’ın eli cemaatledir, cemaatten ayrılan ateşe gider, cemaat rahmet, ayrılık azaptır. Yani buradaki cemaat İslam birliğidir. Kim cemaatten bir karış ayrılır sonra da ölürse câhiliye ölümü ile ölmüş olur, boynundaki İslam bağını çıkarıp atmış olur. Cemaatten maksat nedir? Bunu herkesin arkasına taktığı kişiler mi yoksa ümmetin tamamı mı? Ashâb-ı Güzin, ehli ilim, ümmetin ekseriyeti demişlerdir. Ashâb-ı Güzin, ehli ilim, ümmetin ekseriyeti, Müslümanların cemaati vesaire. İbnü’l Mübârek devrindeki sâlih ve muttaki bir kimsenin ismini vererek tek kişiyi cemaat olarak vasıflandırır. Âdil imamı ve âlim kişiyi cemaat olarak kabul eden, bu görüşü benimseyen İbnü’l Arâbî daha vazıh bir ifâde ile İslam’ın cemaati adâlet ve ilimdir yorumuna ulaşır. Yani İslâmî değerlere bağlı topluluklardır. Birinin emrinde masonların, locaların emrindekiler değil. Sevadül Azamı yani büyük ekseriyeti anlamamız daha uygun olacaktır. İlmi meselelerde âlimlerin ekseriyetini herkesi ilgilendiren içtimâî meselelerde efradı milletin ekseriyetini vesâire. “Benî İsrâil 71 fırkaya ayrılmıştır. Benim ümmetim 72 fırkaya ayrılacaktır, bu fırkalardan biri hâriç hepsi ateştedir. Ateşe gitmeyecek olan fırka İslam cemaatidir, Ümmet-i Muhammed’in ekseriyetidir.” Ümmetim dalalet üzerinde toplanmaz, öyleyse aralarında ihtilâf görürseniz size Sevad-ı Azamı iltizam etmeyi tavsiye ederim. (Aleyküm bis sevâdil azam) buyurmaktadır. Cemaatten ekseriyetin kast edildiğini ifâde eden başka rivâyetlerde gelmiştir. Hadis-i şerifte gelen Sevad-ı Azam tâbiriyle ekseriyetin kastedildiği âlimlerce belirtilmiştir. Yani İslam ümmetinin, Ehl-i Sünnet Ve’l-Cemâat koludur. Ekseriyeti neredeyse Müslüman orada olması gerekir. Size Ümmet-i Muhammed’in ekseriyetine uymayı tavsiye ederim. (Aleyküm bil uzmî Ümmeti Muhammed) Size Allah, Ümmet-i Muhammed’i dalâlet üzerine toplamaz, İbn-i Kadı Simâvi’nin Fetavâ Sağîre’den naklen Camiu’l-Fusuleyn de kaydettiği bir görüşte bizim için aydınlatıcı mahiyette görüyoruz. Eğer Hz. Ali olmasaydı ehli kıble ile savaşı aklımız almazdı. Hz. Ali ve ona tâbî olanlar ehli âdildir. Hasmı ve ona tâbî olanlar da buattır, âsîlerdir. Zamanımızda kimin ehli âdil, kimin baği olduğu husûsunda ki hüküm galebe çalana ekseriyete göredir. Âdil veya âsî olanı bilemeyiz. Zîrâ hepsi de dünyayı talep ediyorlar.

 

Dakika 20:01

 

Ümmet bir meselede icmâ edip anlaştıktan sonra arkadan gelenlerin aynı mesele de yeni bir görüş ortaya atmaları câiz değildir. Müslümanlar bir imam yani devlet reisinin bir liderin üzerine birleştikten sonra onun üzerine arkadan miza ve ihtilâf çıkarmak helâl değildir. Adam gavura bir şey demiyor Müslüman başa geçince hortlamaya başlıyor bir de Müslüman’ım diyor. Bu sapık ve hâinlere dikkat edin! Cemaatten ayrılanları telin konusunda bu mevzuda pek çok rivâyet gelmiştir. Benden sonra bir takım şerler, fesâtlar ortaya çıkacak, bu zamanda her kimin cemaatten ayrıldığını veya birlik hâlinde olan Ümmet-i Muhammed’in birliğini bozmayı arzu ettiğini görecek olursanız kim olursa olsun onu öldürün. Zîrâ Allah’ın eli hıfzı yardımı birlik içinde olan Müslüman cemaatle beraberdir. Zîrâ şeytan cemaatten ayrılan ile beraberdir. Müslim’in bir rivâyetinde aynı mânâ şu şekilde tekrar edilir; Siz bir lider etrafında birlik hâlinde iken kim size gelerek birliğinizi bozmak, cemaatinizi dağıtmak isterse onu mutlaka öldürün. Hz. Peygamber (A.S.V) şu hadiste cemaatte ısrar edişinin Müslümanlar için cemaatin lüzumunu iki mühim sebebini de açıklar. Yüce Allah ümmetimi veya Muhammed ümmetini dalâlet üzere birleştirmeyecektir ve Allah’ın eli himâyesi, yardımı, zaferi cemaat üzerinedir. Kim ayrılırsa gideceği yer ateştir. İslam’ın fitne, fesâd, nifâk, tefrika gibi çeşitli tabirlerle ifade edip şiddetle yasakladığı şey işte budur. “Hepiniz toptan Allah’ın ipine sarılın, parçalanıp ayrılmayın.” Yüce âyet-i kerimesinde geçen parçalanıp ayrılmayın tabirine bir kısım âlimler kendisinden ayrılıp tefrika çıkacak olan şeyi mevcut kaynaşma ve beraberliği izâle edecek şeyi ihlâs etmeyin şeklinde anlamışlardır. Cemaat yoksa Hz. Peygamber’in (A.S.V) Buhârî’de gelen cevabı inzivâya çekilme şeklindedir. Cemaat yok mesela liderin yok, Müslümanların başı yok bunu inzivâ tavsiye edilmiştir. Ey Allah’ın Rasûlü! Bahsettiğiniz fitne devrine ulaşırsak ne tavsiye edersiniz? Müslümanların cemaatine ve imamına uyun. Ya onların cemaatleri ve imamları yoksa? O takdirde mevcut fırkaların hepsini terk et. Hattâ bir ağacın köküne dişlerinle tutulmuş vaziyette olsan bile ölüm sana gelinceye kadar öyle kal ve fakat fitneye karışma. İşte sevgili dostlarımız, İslam dini fitneden uzak olmayı bize tavsiye ediyor. Hadis-i şerifte geçen bir ağacın köküne dişlerinle tutunmuş vaziyette olsan bile tabirinden karışmamak sebebiyle mârûz kalınacak sıkıntı her ne olursa olsun insanların kınaması, ayıplaması nevinden manevî açlık, susuzluk vesâire nevinden maddî olan tahammülü zor her çeşit zorluklara, darlıklara, meşakkatlere tahammülün kinâye edildiği şârihlerce açıklanmıştır.

 

Dakika 25:06

 

Evet, sevgili dostlarımız!

 

Ümmiye bayrak, bayrak tabirine yer verilmesini nazarı dikkate alan bazıları bu tabirle Hak mı bâtıl mı meçhul olan bir iş üzerine toplanmış kimselerin kinâye edildiğini söylemişlerdir. Şu hâlde hadis-i şerif bu çeşit savaşlara katılmayı yasaklamıştır. Fitne savaşlarına katılmayın, ama ümmetin birliğinden yana olan her yerde bulunun. Gücünüz nispetinde Asebe ise baba cihetinden gelen akrabalara denir. Asabiyet tarafgirlik demektir, her Peygamber’in (A.S.V) yasakladığı asabiyetin zulüm de kavmine yardım etmek olduğu anlaşıldıktan sonra şunu söyleyebiliriz; Hz. Peygamber (A.S.V) zamanında insanlara zulüm de başkasına yardım etmeye sevk eden en mühim âmil, kavmi beraberlik yani ırkçılık. Kan bağı idi zamanımızda bunun yerini başka şeyler de almıştır. Bu yeni şey bazen ideolojidir, bazen siyasettir, bazen bölgeciliktir, bazen şu veya bu maksatla teşkil edilen grupçuluktur. Bazen grupçulara karşı olmak düşüncesiyle teşkil edilen grupçuluktur. Bazen de eskiden olduğu gibi kabilevi, ırki birliktir. Sebep ne olursa olsun ileri sürülen bahâne, ne gösterilirse gösterilsin adâletin tatbikine liyâkatların haklarını almasına mani olan, layığı varken liyâkatsizi iş başına getiren mazluma karşı zâlimi koruyan her çeşit tarafgirlikler Hz. Peygamber’in (A.S.V) dili ile lânetlenen, yasaklanmış olan asabiyettir yani ırkçılıktır. Bu noktayı nazardan asabiyet tabirinin zamanımızdaki en uygun karşılığı tarafgirliktir. Zîrâ tarafgirlik uğruna değil aynı kabileden olanlar aynı aileden olanlar bile birbirlerine düşman vaziyeti almakta haksızlıklar işlemektedir.

 

Ebû Bekre (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) anlatıyor; Rasûlullah (A.S.V) buyurdular ki: “Kim Allah’ın yeryüzündeki sultanını alçaltırsa Allah’ta onu alçaltır.” Yani Müslüman lider başında ise kıymetini bil, onun şerefi senin şerefin demektir. Onun haysiyet ve şerefi ile oynama, onun şerefi ile kim oynarsa kendi alçak ve şerefsiz olur. Sultanı alçaltmaktan murâdın ne olduğu müphem kalmaktadır ancak rivâyetin Tirmizi’ deki aslı meseleyi aydınlatmaktadır.

 

Ziyâd İbn-i Kuseyb el-Adevî anlatıyor; ben Ebû Bekre ile İbn-i Âmirin minberinin dibinde oturuyordum, Ebû Âmir üzerine ince bir elbise giymiş olarak hutbe veriyordu. Ebû Bilâl hele şu emirimize bakın, fâsıkların elbisesini giyiyor dedi. Ebû Bekre (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) atılarak, sus böyle konuşma, ben Hz. Peygamber’in (A.S.V) şöyle buyurduğunu duydum. Yeryüzünde Allah’ın Sultanını alçaltanı kıyâmet günü Allah alçaltır, Ahmed İbn-i Hanbel’in Müsnedinde gelen şu hadis-i şerifte de sadece hürmetsizlikten nehiy değil hürmet etmeye teşvik ve hattâ emir görülmektedir. Kim dünya da Allah’ın makam vermekte azîz kıldığı sultanına ikrâmda bulunursa kıyâmet gününde de Allah ona ikrâm eder.

 

Dakika 30:02

 

Kimde Allah’ın Sultanını dünyada alçaltırsa Yüce Allah’ta onu kıyâmet günü alçaltır. Ancak hemen şunu da kaydedelim bu hadis-i şerifler âmirlerin yaptığı kötü davranışlara göz yumup görmemeyi veya onları benimsemeyi emretmiyor. Bilâkis münker kimde görülürse münker bilinip takbih edilecektir, ancak münkeri ve fıskı sebebiyle alçaltılıp otoritesi kırılmayacaktır. İşte bir Müslim hadisi daha! Vâlî’lerinizden hoşlanmadığınız bir şey görecek olursanız onun yapılmasını kerih görün, kötü addetmeye devam edin. Vâlîmiz yapmıştır diye hoş karşılamaya kalkmayın, fakat itaatten elinizi de çekmeyin. Mü’min nerede, ne zaman, kimden bir kabih görürse onu takbih etmekle mükelleftir. Yani bir kötü Vâlî’de görüldüğü zaman o iyi olmaz. Kötüyse Vâlî’de gördüğün zaman onda da kötüdür ama onu kötü olarak kabul et ama itaate devam et, fitneye fesâda âlet olma o kötülüğün kaldırılması için elinden gelen ne iyilik varsa onu da yapmaya çalış.

 

Evet, sevgili dostlarımız derslerimiz İnşâ’Allah devam etmektedir.

 

Dakika 31:52

 

 

(Visited 28 times, 1 visits today)