hayat veren nurun keşif notları

49- Tefsir Ders 49 hayat veren nurun keşif notları

49- Kur’an-ı Kerim Tefsir Dersi 49

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

(Bakara Sûresi 255’inci Âyet-i Kerime)

 

Şuanda ki ders konumuz Âyet ’el Kürsü  ’dür. Kürsü kelimesi üzerinde bazı keşiflerde bulunmaktayız. Sağlam rivâyetleri sizlere duyuracağız.

Kürsü: Yerleri, gökleri kuşatmıştır. Buraya dikkat lazım!… Yerleri, gökleri ve içindekileri kuşatmıştır. İlâhî saltanat, ilâhî hükümranlıktır. Vahdet kürsüsünde idâre olunur, vahdet kürsüsü ki Allah’ın birliğidir. Bütün âlemi o kendisi vahdaniyetiyle yaratmış ve vahdaniyetiyle idâre etmektedir. Bu Âyet ‘el Kürsü fazileti hakkında Peygamberimizden rivâyetler vardır. Ahmet Bin Hanbel’in (Rahmetullâhi Aleyh) rivâyet ettiği hadis-i şerifte şöyle buyururlar; Bunu her kim okursa Allah o saat bir melek gönderir. İşte daha önce okuduk şimdi bir daha okuyalım bu müjdeye tekrar, tekrar mazhar olalım.

اللّهُ لاَ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ الْحَيُّ الْقَيُّومُ لاَ تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلاَ نَوْمٌ لَّهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ مَن ذَا الَّذِي يَشْفَعُ عِنْدَهُ إِلاَّ بِإِذْنِهِ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلاَ يُحِيطُونَ بِشَيْءٍ مِّنْ عِلْمِهِ إِلاَّ بِمَا شَاء وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ وَلاَ يَؤُودُهُ حِفْظُهُمَا وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظِيمُ ﴿٢٥٥﴾

Daha önce mânâsını verdik şimdi faziletin üstünde duruyoruz. Sevgili Peygamberimiz bunu her kim okursa o saat bir melek gönderir, ertesi güne kadar iyiliklerini yazar ve günahlarını siler. Bu âyet bir evde okunsun da şeytanlar onu 30 gün bırakmasın olmaz ve ona 40 gün ne sihirbaz erkek nede sihirbaz kadın giremez. Ey Ali Radıyallâhu Anh! Hz. Ali’ye hitaben diyor ki, “Bunu evladına ve ailene ve komşularına öğret bundan büyük bir âyet nâzil olmadı diyor. Hep doğruyu söyleyen Peygamber Hz. Muhammed’den (S.A.V) Efendimizden böyle rivâyet olunur. Her kim farz namazlarının her birinin arkasında Âyet ’el Kürsüyü okursa onu ölümden başka cennete girmekten engelleyecek hiç bir şey yoktur. Yani ölünce doğru cennete gider, önünde engel kalmaz diyor yani ölünce doğru cennete gider ve ona ancak Sıddık veya Âbid olanlar devam ederler bu da Alûsî’nin rivâyetidir.

Dakika 5:02

El-Hindi ve aynı zaman da Ummanda da bulunmaktadır, Süyûtî ’de de bu rivâyet vardır. Ve bunu her kim yatağına girerken okursa Allah onu kendisine ve komşusuna ve komşusunun komşusuna ve etrafındaki evlere emin kılar buyurdular. Bu da Suyûtî’nin rivâyetidir. Günlerin efendisi cuma günüdür dedi Peygamber Efendimiz başka sözünde de. Sözlerin seyyidi Kur’an-ı Kerim’dir dedi. Yani bütün sözlerin seyyidi efendisi Kur’an-ı Kerim’dir dedi. Kur’an-ı Kerim’in efendisi seyyidi Bakara Sûresidir. Bakara Sûresinin efendisi seyyidi Âyet ‘el Kürsü dür buyurdular. Ramuz-ül Ehadis de rivâyet olunmuştur buda.

Kıymetli efendiler!

Bu Âyet ‘el Kürsü ’nün faziletinden şöyle bir göz atalım, içreğine bakalım. İçeriğine nedir? Allah’u Teâlâ’nın kudreti, onun vahdaniyeti, uçsuz, bucaksız saltanatı, bütün âlemleri onun idâre etmesidir. Âyet ‘el Kürsü ‘nün içeriğini iyi anlayıp, iyi îmân edip ve o îmânla amel edildiği zaman, Amel-i Sâlih işlendiği zaman bu fazilete erilir. Âyet ‘el Kürsü ‘nün içindeki yüce mânâya muhalefet ederek, aksisini savunarak okuyanlar ise işte o faziletten mahrum kalırlar. Onun için Kur’an-ı Kerim’i doğru anlamalı Yüce Allah’ı (C.C) doğru tanımalıdır. Bunun için ilmi çalışmalar yapmalı, hakîkî âlimlere dikkat emeli, onlardan faydalanmalı, Müçtehitlere tâbî olmalı ve durmadan da Cenab-ı Hak’tan istemeli, çalışarak istemeli.

Şimdi (Kürsünün) anlamı üzerinde keşfi üzerinde devam ediyoruz. Kürsü nedir? Arş’ın iki ayağı diyenler Hamele-i Arş’tan yani büyük meleğin iki ayağının yeri olduğu rivâyeti vardır. Başkent, egemenlik, memleket, hükümet karargâhı, başkent, arşıyla, sarayıyla, tahtıyla hepsini kuşatan hükümranlık yani Cenab-ı Allah’ın her şeye hükümran olmasıdır. Yine Kürsü içinde 7 gök bir kalkan içine atılmış 7 para gibidir diyor. Bu da Süyûtî ’den gelen bir rivâyettir. Arş içinde de kürsü büyük bir sahraya atılmış demir bir halka gibi bir şeyden ibârettir. buyuruldu. Bu da Süyûtî ‘den gelen bir haberdir. Yine büyük İmam Fahrettin Râzî büyük müfessir o da şöyle diyor, “Kürsüyü mekân, Arş’ı da zaman teorisiyle o da ele almıştır.”

Dakika 10:00

Cenab-ı Hak zamanı yaratmış, zamanları kuşatmış, mekânı yaratmış bütün mekânları kuşatmış. Onun için Kürsüyü mekân, Arş’ı da zaman teorisiyle ele almıştır o da. Yani bütün zamanları yaratan, kuşatan Allah’u Teâlâ’dır. Bütün mekânların, mülk ve saltanatın yaratan ve onu kudretiyle kuşatan yine yüce kudrettir buradan da bu anlam çıkmaktadır. Yine diğer bir haberde ilâhî egemenliktir. İlmi ilâhînin her şeyi kuşatmasıdır. Yüce Allah’ın ilminin kuşatmadığı hiçbir şey yoktur, egemen olmadığı da hiçbir şey yoktur. Yüce Allah’ın egemenliği, hâkimiyeti her şeyi kuşatmış bütün âlemler ezel ve ebet ki hepsini egemenliği altına almış, çünkü kendi yaratmıştır. Yine Allah’ın yüceliğini, büyüklüğünü anlatmaktır diyor, onun büyüklüğünü yüceliğini anlatmak mesela Kâbe-i Şerif onun evidir Beytullah, Hacerü’l-Esved Yeminullah yani öpme yeri kılmış onu. Kendisi âlemlerden, her şeyden münezzehtir, zamandan, mekândan münezzehtir. Ama kullarına ne demiş? İşte Beytullah benim evimdir demiş. Hâlbuki bütün âlemler onun mülküdür bu insanlara ikrâm etmek için, rahmetini tecellî ettirmek için bu insanlara onun bir lütfudur. Hacerü’l-Esved de Yeminullah’dır yani öpme yeri kılmıştır. Hâlbuki onun kudreti namütenahidir her şeyden münezzehtir. Bu da yine kullarına bir lütfundan dolayıdır.

Tâhâ Sûresinin 5’inci âyetinde (الرَّحْمَنُ عَلَى الْعَرْشِ اسْتَوَى ﴿٥﴾) O Rahman Teâlâ diyor, “Arş’ı istivâ eyledi Arş üzerine. Yani Arş’ı hükümranlığı altındadır.” Arş Kürsüyü Kürsü bütün gökleri tamamen kuşatmış ama bunların hepsini de kendisi kuşatmıştır. Arş’ı o tutmaktadır. O Arş üzerinde durmuş değildir. Arş’ı o tutuyor, Kürsüyü ve âlemleri bütün gökleri ayakta tutan odur. Onun zâtının gereği de kendisi kudretiyle kâimdir. Çünkü vacibü’l-vücuttur. Yaratan yarattıklarına muhtaç olmaz, yere muhtaç olmaz mekâna zamana muhtaç olmaz çünkü onları o yaratmıştır bunlardan o münezzehtir.

Zümer Sûresi 75’inci âyetinde, “Melekler Arş’ın etrafını kuşatmışlardır.” (وَقِيلَ الْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ ) elbette ki denilen hamt âlemlerin Rabbisi Allah içindir derler.

(الْحَمْدُ للّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ ) derler. Övmenin, övülmenin, bütün yüceliklerin, yüce övgülerin tamamı âlemlerin Rabbisi Allah’tır derler.

Hakka Sûresi 17’nci âyetinde o gün Arş’ı 8 melek yüklenir buyurur. Yine Gâfir Sûresinin 7’nci âyetinde Arş’ı taşıyan ve çevresinde bulunan meleklerden bahsedilir. Yücelik ve büyüklüğün uçsuz, bucaksız, eşsiz büyüklüğü anlatılıyor.

Dakika 15:13

Keffâl ve Keşşâf tefsirlerinde de böyle anlatılmıştır, bu rivâyetler vardır. Daima diri evrenin yöneticisidir. Daima diridir hem de hayat veren kendisidir gerçek hayat onundur başkalarına sadece o hayat verir. Daima diri evrenin yöneticisidir onun misli gibi bir şey yoktur. Kürsi mutlak ilim, mutlak saltanatın tecellî edeceği ortaya çıkacağı rahmetin yani tecellî edeceği ortaya çıkacağı yer ki Allahu Âlem deriz. Yani bunun gerçek yönünü nicelik ve niteliğini ancak Cenab-ı Hakkın kendisi bilir. Biz, bizim keşfedebildiğimiz, ulaşabildiğimiz bilgileri ulaştırırız. Ama bunun gerçek bileni onu Allah’ın kendisidir. Çünkü o yaratmıştır o kudretiyle tutmaktadır her şeyi o idâre etmektedir. Yaratmak ondan emir ondandır. Onunda üzerinde zaman uzantısı akıllar ve ruhlar âlemini içeren mukarreb melekler kuşatılmış arş var yani  Arş-ı Âlâ var. Mekân üstü bir kuşatma orası da bütün mekânlar kuşatılmış.

İşte Tâhâ Sûresinde;

الرَّحْمَنُ عَلَى الْعَرْشِ اسْتَوَى ﴿٥﴾

 

Rahman olan Allah arş üzerine istivâ etti diyor. Yani arşı da o hükümranlığı altına aldı ve kuşatması altında Gâfir Sûresinde de buna işaret edildi. Bunun için Cenab-ı Hak bize kendi eşsiz hükümranlığını kendini tanıtıyor. Akılların üstünde, tabiatın üstünde yüce kudretin sahibi olduğu için ona ancak onun yüceliği sezilir, kalpler onun yüceliğini sezer, anlar ve îmân eder. Ama onun zâtının gerçek mâhiyetini onun kendinden başka kimsenin bilme şansı yoktur. Çünkü bütün akılları birleştirseniz gücü yetmez. Her şey acizdir o ise eşsiz Kâdir’dir. Acizlerin Kâdir’i ancak kendi gücü kadar anlarlar.

Rabbin dileseydi hepsi îmân ederdi. Sen insanları zorlayacak mısın? Bu yüce saltanat yüce kudret karşısında bakın inananlar olduğu gibi inanmayanlarda bulunmaktadır. Hâlbuki bu yüce kudretin yüce saltanatın onun yüceliği varlığının delilleri kâinatta her şeyde görülmektedir varlığının delili açıktadır. Çünkü bütün varlık âlemi onun yaratmasıyla olduğu kesin ortadadır. Çünkü öyle bir yaratıcı olmasaydı ne biz olurduk ne bu âlem olurdu. Akılları vermiş, kitapları indirmiş, kitâbî âyetlerle, kevnî âyetlerle kendini tanıtmış ama hâlâ aklını kullanmayan kitâbı anlamayan, kitâbî âyetleri anlamak istemeyen, kevnî âyetleri de doğru dürüst anlamayanlar hala yanlış yolda gitmektedirler. Bunun için Sırât-ı Müstakîm, doğru îmân, doğru amel, doğru ahlâk, doğru nizam dosdoğru bir düzen Allah’ın kurduğu düzen İslam düzenidir.

Dakika 20:22

Hepsi burada bulunuyor bütün doğrular İslam’da, kitâbî âyetlerde, kevnî âyetlerde bulunuyor. Bütün âlemde Allah’ın kânûnları işliyor. Hz. Muhammed tarafından da kitâbî âyetler en güzel şekilde açıklanmış, uygulanmış ve yeryüzünde yerleştirilmiştir. İlâhî nizam yeryüzüne yerleşmiştir. İnananlar var olduğu müddetçe kıyâmete kadar bu durum devam edecektir. Ne zaman inananlar kaybolursa îmânsızların elinden Allah bu kâinatı alıp bu dünyayı tepelerine yıkacaktır. Kıyâmet budur inanmayanlar bu dünyada bir an bile yaşayamazlar inananlar yok olduktan sonra inananların sayesinde Allah gökleri ve yerleri ayakta tutuyor. Yoksa kendi mülkünde inananlar olmasaydı îmânsızlara bir gün bile bu dünyayı müsaade etmez bir an bile. Çünkü bir tek inanan olsa o îmânın karşısında bu dünya onun için ayakta duracaktır. O inananlar kaybolunca bu âlem yıkılacaktır, âhirete dönüşecektir, kıyâmet denilen hadise vukua gelecektir.

İslam yurdunda İslam hükümleri altında İslam’ın yüce hükümleri altında müşrik, kitap ehli, Mûsevî, Îsevî hepsi din hürriyetiyle yaşayarak geldiler yaşayarak gidebilirler. Dikkat et! İslam yurdunda, İslamî hükümlerin altında müşrikler, ehli kitap, Mûsevî, Îsevî hepsi din hürriyetiyle yaşayabilirler, yaşayarak geldiler, yaşayarak giderler. Onun için İslam’dan korkanlar aslında insanlığa en büyük kötülük kapılarını açanlardır, zulüm edenlerdir. Gerçek hürriyet bütün insanlığın tamamına hürriyeti İslam verir. Çünkü İslam Allah’a giden tam bir hürriyet yolculuğudur. Bu hürriyetin kefili Allah’ın kendisidir. İnsanı hür yaratmıştır yaratandan başkası hürriyete kefil olamaz. Öbür hürriyetler işte ancak beşerî sistemlerin tanıdığı hürriyetlerdir. Buda ilâhî hürriyetin yanında hürriyet sayılmaz. Eğer sayılan kısmı varsa geçerli o da İslam’dan alıntıdır, taklittir. İslam’ı taklit etmişlerdir. Bütün doğrular İslam’ındır. Bütün yanlışlar İslam dışıdır. Burada insandan bahsetmiyoruz Müslümandan da bahsetmiyoruz İslam’dan Allah’tan ve onun kurduğu düzenden bahsediyoruz. Müslümanında yanlışı olabilir o da insandır.

Verilen sözden cayanlar kime verdiler sözü? Allah’a verdiler. Bu sözünden cayanlar cezalanır. Allah’ın adâleti var. Şimdi itaat edenle etmeyen, inananla inanmayan, suçsuzla suçlu, görevini yapanla yapmayan hiç bir olur mu? O zaman adâletsizlik ortaya çıkar. Îmânla küfrü eşitlerseniz Allah’a biri inanmış itaat ediyor, biri Allah’ı tanımıyor. Bu cezasız kalmaz, adâletsiz kalmaz, Allah adâletin en güzelini, eşsiz adâleti uygulayarak gelmiş ve uygulayacaktır.

Dakika 25:13

Adâlet tecellî edecektir. Küfrün cezası neyse, şirkin cezası neyse ki Kur’an-ı Kerim, ebedî cehennemdir diyor. Îmânın Amel-i Sâlih’in karşılığı, mükâfatı da onun karşılığı da ebedî cennettir diyor. Allah’ın cemâli ve rızası Allah’ı birisi razı ediyor Allah’tan razı Allah’ın kurduğu düzen ve kânûnlardan razı Allah’ı itaat etmiş, yaratanı tanımış biride tanımıyor. Benim dediğim olacak diyor feveranlaşmış. Her feveran firavunluğu ortaya çıkarmıştır. Onun için İslam’dan dönenlere mürtet denir. İslam bir hakîkattir. İslam Allah ve onun kurduğu düzendir. Ben bu düzeni kabul etmiyorum diyor buradan çıkan kimseye işte İslam’dan çıkan İslam’dan dönen kişiye mürtet denir. Elbette ki burada da Allah’ın adâleti vardır. Dünyada bunun cezası vardır, mahşerde bunun cezası vardır. Allah terk olunamaz, onun kurduğu nizam, düzen terk olunamaz İslam ilâhîdir. Bunun dışındakiler yani îmânın İslam’ın dışında kalan ne varsa (el küfrü milletün vahidetün’dür.) Yani küfür tek bir millettir. Îmânda tek bir millettir Allah’ın emrinde Allah’ın hükümranlığını ve Allah’ı tanıyandır.

İslam’da vicdan hürriyeti, ahit, söz verme, antlaşma, hukûk çok yüksektir. Dikkat et buraya! İslam’da vicdan hürriyeti, ahit, sözleşme, antlaşma, hukûk çok yüksektir. Hattâ kul hakkını yiyene af bile yoktur. Cenab-ı Hak kul hakkına karşısında kendine affetmiyor. Kimin hakkını yediysen onun hakkını ver de gel yanıma diyor. O hak onundur, onun hakkını ben affetmem diyor. O affederse eder, etmezse etmez diyor. Yani hukûk İslam’da çok yüksektir. İrade, vicdan hürriyeti, ahit sözleşme, antlaşma çok yüksektir. Bunun için Cenab-ı Hak hürriyeti İslam’la birlikte imtihan âlemi ancak özgürlük ve hürriyetle imtihan olur. Baskı altında hürriyet ve imtihan olmaz. Kişinin hürriyeti, özgürlüğü, irâdesi, seçeneği, iyiliği de yapmaya muktedir, kötülüğü yamaya muktedir yaratılmıştır. Böyle bir kişiye yetenek vermiştir Cenab-ı Hak böyle bir özellik vermiştir. Bununla özgürce irâdesini iyiye de, kötüye de kullanabilir. Bu bir tam imtihan için bu hürriyet özgürlük şarttır. İslam’da tam bir özgürlük ve hürriyettir İslam. Sen hürriyet mi istersin? İslam’ı mı istersin? Diye soru sormuşlar vaktiyle. Aslında İslam hürriyettir, İslam’sızlık başkalarının egemenliğidir. İslam ise Allah’ın egemenliğidir. Hangisi hürdür? Kula kulluk mu hürriyettir? Allah’a kulluk mu hürriyettir? Şöyle bir düşünelim. Bunun için kabul et veya vergi ile kendi inancında kal diye teklif edilir.

Dakika 30:02

Cihâd hükümranlığında, Allah’ın hükümranlığında onun kânûnlarının uygulandığı düzende ya hak dini kabul et veya vergiyle kendi inancında kal diye teklif edilir. Onun için Müslümanların 14 asırlık idâresi altında Hristiyanlar, Yahûdîler, başka inançta olanlar ve inanmayanlar veya Putperestler özgürce yaşamışlardır. Kabul ederse anlaşma yapılır. Savaş yoluyla mağlup olunca dininden döndürmek için zorlama yapılmaz. Âdil bir şekilde vergiye nizama, intizama bağlanır. Çünkü bulunduğun devletin elbette egemenliği altında o devlet senin emniyetini sağlayacağından dolayı, özgürce yaşantını sağlayacağından dolayı o devlete vergi vermek zorundadır. Cihâd din değiştirmek için zorlayıcı değildir. Hak dinin yüceliğinin fiilen ispatıdır. Cihâdın burada cihâd din değiştirmek için zorlayıcı değildir, hak dinin yüceliğinin fiilen ispatıdır. Hak din yücedir, yüceliğinin ispatıdır ve Allah’ın hükümranlığıdır. Allah’a sen hükümran olamazsın senin düzenini kabul etmiyorum diyecek bir kuvvet olamaz ve aynı zamanda hak dinin yüceliğinin fiilen ispatıdır, delilidir, hak yolda yarıştır. Zorlamadan insanları korumak, zorlama kabul etmeyen dini hâkim kılmaktır. Zorlayan zorbalara karşıdır İslam’ın cihâdı, zorlayan zorbalara karşıdır, Allah’ın hükümranlığını kabul etmeyenlere karşıdır. Gerçek hürriyeti birinin tekeline almak isteyen zorbalara karşıdır. Çünkü zorlama kabul etmeyen dini hâkim kılmak, ilâhî kelâmı yükseltmek hak düşmanlarına karşı hak ve hürriyeti hakkın egemenliğini arz ve ilan etmek. Muhammed (S.A.V) ümmetini sosyal toplum üzerine genel barışı sağlayan, üstlenen ve ebedî ilâhî kelâmı yükseltmektir. Yüksek olanı yüksekte tutmak bütün Ümmet-i Muhammed’in görevidir. Bu olmazsa insanlık allak bullak olacaktır ve olmuştur. Şu anda yeryüzünde adâlet dengeleri görüyorsunuz tamamen alt üst olmuştur. Bir taraf Lortlar Âleminde yaşarken bir taraf aç yatıyor, bir taraf parçalanıyor. Nerde sulh? Nerde barış? Nerde adâlet? Allah’ın taksîminden adâlet olur mu?

Bunun için Bakara Sûresi 193’üncü âyet-i kerimede; “Fitne tamamen yok oluncaya kadar, dinde Allah için oluncaya dek savaşın.” Münkirler, Müşriklerle savaşın. Bir defa cihâdın devam edeceği, ilâhî hâkimiyetin sağlanması ne zaman vazgeçerlerse o zaman zâlimlerle savaş devam edecektir. Zâlim ne kadar zâlim varsa, münkir varsa ki Hakk’ın egemenliğini kabul etmiyor ve kabul edenlere de dayatıyor, zorbalık yapıyor.

Dakika 35:10

Onlara hak ve hürriyetlerini ellerinden almak istiyor. İşte bunlara karşı, müşriklere karşı gereken yapılacak, fitne ortadan kalkacak ve tamamen dinde Allah için oluncaya kadar ki dinin sahibi Allah’tır. Allah’ın hükümleri doğru dürüst uygulanır, sulh barış sağlanırsa din Allah’ın o zaman olmuştur. Yoksa münkirlerin dediği olursa, müşriklerin, zâlimlerin dediği olursa bir defa Allah’a inanmayan, dinin Allah’a ait olmasını zaten kabul etmiyor. Bugün İslam düşmanlığının temelinde, İslam nizamının karşısında olanların zihniyetinde bu vardır. Ama İslam dini tüm insanlığın hak ve özgürlüğünü, hak ve menfaatlerini savunan dindir. Allah’ın hâkimiyetidir. Fitneyi yok etmek dinin de tamamen Allah’a ait olduğunu ispat etmek. Bunun peşinden de münkirler ve müşrikler artık bu inatlarından vazgeçerlerse zâlimlere karşı koymak Müslümanların boynunun borcudur. Çünkü münkirlerden sonra, müşriklerden sonra zâlimler de insanın düşmanıdır, tüm insanlığın. İslam ise tüm insanlığın refâhıdır, mutluluğudur. Tekrar ediyorum; Allah’ın hâkimiyetidir, onun düzenidir. Buhârî Müslim, Kütübü Sitte de mervî olan bir hadis-i şerifte; Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed barışın Peygamberi, sulhun Peygamberi, bütün ilmin, irfânın Peygamberi yükselişin, çağların önündeki bütün âlemlerin rahmet Peygamberi ve âlemlerin önünde önder olan Peygamber Hz. Muhammed (S.A.V) diyor ki; “Bana (لآإلهَ إلاّالله) deyinceye kadar insanlarla savaşman emredildi. Bu sözü söyledikleri zaman canlarını ve mallarını benden korumuş olurlar.” Burada ki durum bütün insanlığa müşrikler (لآإلهَ إلاّالله)’ın karşısına direnip de bu kelimeyi ve bunun ilkelerini ortadan kaldırmak isteyen bir zihniyet olduğu müddetçe işte Cenab-ı Hak (لَا اِلَهَ اِلَّا اللهْ مُحَمَّدُ الرَّسُولُ اللهْ) onun kendi hâkimiyeti sağlanıncaya kadar, kânûnları uygulanıncaya kadar Peygamberimize cihâd emrini Allah vermiştir. Tevrât’ta yazar, İncîl’de de yazar Tevrât’ta uydurma Tevrât’lar da değil gerçek Tevrât’ta, gerçek Mûsâ, peygamber olan Mûsâ, gerçek Îsâ, peygamber olan Îsâ Aleyhisselamlar da gerçek Muhammed’in bir cihâd Peygamberi yani insanlığı kurtaran ilkelerle dünyaya geldiğini haber vermişlerdir. Tevrât’ta vardır, İncîl’de vardır.

Cihâd müstesna kitap ehline zorlama yoktur. Efendimiz (A.S.V) birine ‘’eslim’’ dedi yani Müslüman ol dedi. O da (Ecidüni Kerihen) dedi, kendimi hoşlanmaz buluyorum demişti. İşte o zaman da (لاَ إِكْرَاهَ فِي الدِّينِ) nâzil oldu denmiştir. Yani dinde zorlama yoktur, herkes isteyerek, seve, seve kabul ederse Müslümandır. Yoksa onun zoraki yaptırdığın îmân, îmân olmaz makbul olmaz ibadeti de öyledir.

Dakika 40:00

Çağın, çoluğun durumu da böyledir, bütün Müslümanların durumu da böyledir severek, isteyerek yapılan ibadetler ibadettir. Yoksa ibadet olmaz. Ana babanın zorlamasıyla bir çocuk namaz kılıyorsa içine de yerleşinceye kadar o yine ibadet olmaz, yerleştikten sonra ibadet olur. Ama inanarak yaptığı her ibadet makbuldür kendi isteyerek yaptığı zaman. Fakat câhillik vardır, tembellik vardır, gaflet vardır bunlara karşı daima hayırlı öğütler hak bilgiler verilmeli esirgenmemelidir. Hattâ bu bütün Müslümanlarında görevidir.

Yine Bakara Sûresinin 193’üncü âyetinde fitne yok olacak dinde yalnız Allah için oluncaya dek savaşın şâyet vazgeçerlerse zâlimlerden başkasına düşmanlık ve saldırı yoktur diyor. Ama zâlimler daima insanların başının belâsıdır. Bunlara karşı koymak İslam’ın ve îmânın hak ve hakîkatlığının gereğidir. İslam zâlimleri baştan alır Allah’ın adâletini bütün insanlığa adâleti uygulayacak düzeni destekler onu kurar. O da Allah’ın hükümranlığıdır. Kul burada görevlidir, her Müslüman burada görevlidir, her insan burada görevlidir. İnsanlığın hayrına çalışacağız, ilâhî emirleri uygulayacağız, ama bunun içinde ilim, irfân ve bilim sahibi olacağız, aklımızı bilimden yana ilâhî vahyi ilâhîyi iyi kavramış olacağız. Dar kafaların ortaya koyduğu İslam anlayışı da İslam’a zarar vermektedir. İslam bilinmeli Kur’an-ı Kerim A’dan, Z’ye keşfedilmeli, müçtehitlerin tamamı bir araya gelmeli, karar müçtehitler şûrâsından çıkmalıdır. İnsanlığın hayrı oradadır. Zamanın şartları, zamanlar mekânlar değiştikçe, şartlar değiştikçe yepyeni kuralların tamamı İslam’ın içinde mevcuttur. Bunu ilim ehli, irfân ehli, bilim ehli bunları bilir ve yerine getirir. İslam da câhil kişilere meydan verirseniz işte o zaman hem İslam elden gider. Hem de insanlık zarar görür. Zorbaların elinde bırakırsanız sömürücülerin, kanını emen milletin emenlerin elinde bırakırsanız insanlığı işte o zaman insanlık zarar görür. İslam faydalıyı celp etmek, zararlıyı def etmek için gelmiştir. Rahmeti, hayrı, mutluluğu yerleştirmeye gelmiştir. Yani Allah’ın Rahmetinin tecellîsidir İslam, Allah’ın merhametinin, ilminin, irfânının tecellîsidir ve bütün buradan nasibini alan ilimden, irfândan nasibini alan karo da dünyayı idâre etmekle görevlidir, herkeste oraya yardımcı olmak zorundadır. Bütün insanlık bu kadroyu yetiştirsin. İslam bütün insanlığa veriyor bu görevi Ümmet-i Muhammed başta olmak üzere tüm insanlığa. Tüm İslam’ın bir defa karşısında ki kitle insanlığın tamamıdır. Bütün insanlığa rahmet olarak, hidâyet olarak gelmiştir. Hz. Muhammed bütün milletlerin Peygamber’idir öyleyse herkes görevlidir. Zâlime karşı, şirke küfre karşı, hak hukûk tanımayan, hürriyet tanımayan, özgürlük tanımayan, insan haklarını tanımayan, dokunulmaz hakları tanımayan, namus tanımayan, îmân tanımayan insanların hakkını çiğneyen zihniyetlere karşı İslam bir bütün olarak Müslümanlar ne yapacaklardır? İlâhî adâletin tecellîsi için çalışacaklardır. İşte İ’lâ ’yı Kelimetullah’ın yükseltilmesi ve egemenliği buradadır.

Dakika 45:30

Şimdi darül harp ve küfür yurdu; Darül harp ve küfür yurdu demek zorlama yurdudur. Neye? Bir Müslüman eğer inandığı gibi yaşayamıyorsa bir yerde Allah’ın hâkimiyetini onun kânûnlarını istediği gibi uygulayamıyorsa, uygulatmayanlar varsa bu küfür yurdudur, zorlama yurdudur. Niye? İnandığın gibi sana yaşama hakkını vermiyor. Türkiye de ve dünyanın başka yerlerinde bazı ilâhî konularda dayatma var, İslam’ın önünde engel var. İrticayı bu dayatanlar işte ortaya çıkarmak istiyor. İrtica yaratmak hâşâ yaratmak Allah’a mahsus, irtica ortaya peyda etmek için çalışıyorlar ki bir bahaneleri olsun Müslümanla savaşmak İslam’ı yol etmek için. Bu zorbalar kendilerini yok etmeye çalışıyorlar haberleri yok. Allah’ın mülkünde Allah’ın hâkimiyetine ve onun kânûnlarına inanan insanlara sen dayatırsan işte o küfür yurdudur. Bir insan inandığı gibi yaşamalıdır, o zaman bir bahanesi kalmaz ki ben inandığım gibi yaşıyorum diyecektir o da. O zaman ne vatan ne millet bir defa tehlikeden kurtulacaktır. Bu dayatmacılar, bu zorlamacılar, zorbalar var ya vatanın esas düşmanları ve bölücüler bunlardır. %99’u Müslüman olan bir millete sen dayatma yoluyla onun Allah’tan koparacağını, Peygamberden, Kur’an’dan koparacağını mı zannediyorsun? Aslanlar susar ama bir şahlanırsa görürsün, sel akarsa görürsün, îmân kükrerse görürsün. Çanakkale’de ki bu îmân bu îmân idi. Çanakkale yeniden şahlanır da kükrerse görürsün, Bedir yeniden şahlanırsa görürsün, İstanbul gümbür, gümbür eğer yeniden şahlanırsa görürsün, îmân şahlanıp ayağa kalkarsa görürsün. Ey ehli küfür! Ey ehli zâlim! Allah’a karşı koyma, onun kânûnlarına karşı koyma dayatma, herkesi özgür hür olarak yaşaması için sende yardımcı ol ki herkes rahat etsin, bölücülük olmasın, irtica olmasın. İrticayı sen çıkarıyorsun, ötekileştiriyorsun, sen kavgasını, ben kavgasını çıkaran sensin. Bundan vazgeç inanan inandığı gibi yaşasın, inananın inandığı gibi yaşaması için Kur’an’ı bilenler bir araya gelecek. Kur’an hakkında söz sahibi olanlar onlardır. Senin ağzından inkâr dökülüyor, inkâr açıyorsun, Kur’an’dan doğru dürüst bir kelime bilmiyorsun ve ahkâm kesiyorsun, bu kabul edilmez. Senin elinde silah zorbalığın varsa ötekinin eline de o silah aldığı zaman ne olacak? Ortalığı savaş alanına çeviren sen değil misin bu zorbalığından dolayı? Zorbalığı bırak bu senden dolayı. Bu silah bugün sende olur yarın öbüründe olur. İnsanlığın bir defa hayrına çalışalım beraber. İslam herkesin hayrına bir rahmet, Allah’ın rahmeti buna dayatma yapma.

Dakika 50:05

Kur’an-ı Kerim ne diyorsa, Muhammed (A.S.V) ne diyorsa bu millet istediği gibi rahatça inancını yaşasın. Tersini yapan varsa doğruları karşına çıkar. Yanlış yapana doğruyla karşı çık, Kur’an’ı iyi bilenleri bilmeyenin karşısına çıkart ve yanlışlar doğrularla ıslâh edilir ve ortadan yanlış kaldırılır. İnanca baskı yaptığın zaman Kur’an baskı kabul etmez. Kur’an’ı sen mahkûm edeceksin, raflara mahkûm edeceksin. Okuyacaksın içindeki hükümleri inanana uygulatmayacaksın. O zaman îmânı, Kur’an’ı, İslam’ı vicdanlara sen esir etmek mahkûm etmek istiyorsun. İslam bu kâinatında dinidir, vicdanlarında, ruhlarında dinidir, insanın dışının yaşantısı da İslam’dır içinin yaşantısı da ve bunun ölçülerini Allah ortaya koymuştur. Yolun ortasında insanlara zarar veren bir şeyi alıp da o zararı yoldan aldığın zaman îmânın şûbelerinden biri oddur. O zararı oradan kaldırmanda îmânın şûbelerindendir. Namaz kılmak nasıl îmânın, İslam’ın emirlerinden farz bir amelse dışını İslam’a uydurması içini İslam’a uydurması da Allah’ın emridir ve Allah’ın kânûnları ne ise onu yaşamak herkesin hakkıdır. İnanç, vicdan hürriyeti anayasalarda yazmıyor mu? Anayasal hakkını neden vermiyorsun ve öbür anayasanın maddesini beriki anayasanın maddesinin önüne set olarak çekiyorsun bir maddeyle öbür maddeyi yok etmeye çalışan zihniyet doğru zihniyet midir doğru mu yapmaktadır dayatıyor mu dayatmıyor mu düşünelim birlikte karar verelim. O zaman barış sağlanır. İşte küfür yurdu zorlama, dayatma, zorbalar yurdudur. Eğer insanlar inandığı gibi dininin kurallarını A’dan Z’ye yaşayamıyorsa orada dayatma vardır. İlâhî nizama geçilmesin diye veya o nizam kurulmuşsa yıkılsın diye zorluyorlar, zorlayanlar var çeşitli bahaneler var. Kimisi İran’a benzetiyor, kimisi Cezayir’e benzetiyor, kimisi başka yere benzetiyor İslam hiçbir şeye benzemez. Ne doğuya benzer ne batıya benzer. İslam Allah’ın kurduğu düzen Allah’ın eşi benzeri yoktur. Şeriki naziri yoktur, veziri yoktur. Allah’ın kurduğu düzen İslam’dır. Ne doğu modeli ne batı modelidir. Allah’ın kurduğu düzen Allah’ın modelidir. Eşi benzeri bulunmayandır. Bütün insanlığın refahıdır.

Hz. Ömer’in hilâfetinde bir gayrimüslimin Medine’ye gelip kervanıyla oradaki bir arsanın boş arazinin üzerine kervanıyla gelip orada iskân ettiği zaman gecelediği zaman bizzat Hz. Ömer’in kendi gidip o kervanı beklediğini bir zarar gelmesin diye dünya biliyor bunu İslam zimmîleri yani Müslüman olmayan milletleri kendi bünyesinde kendi canı gibi korumuştur. Bunun örneği önderi Hz. Muhammed ve 14 asırlık dünyada eşine benzerine rastlanmayan ilâhî adâletin tecellîsidir. Bunun içinde İslam’ı uygulamayan zorbalar çıktıysa bu İslam’dan kaynaklanmıyor yine zorbalardan kaynaklanıyor. Biri hilâfet kılığının altına girmiş hilâfet görevini doğru yapmamışsa o onun dayatması zorbalığıdır, İslam’ın değildir bu.

Dakika 55:17

Saltanatın içinde doğru yapanlar doğru yapmıştır yanlış yapanlar varsa onlarında dayatmasıdır. Onlarda zorbalık yaptıysa suç onlarındır. Onun için İslam’ın ne olduğunu, Allah’ın nasıl bir varlık olduğunu bilip tanıdığımız zaman problem kalmayacaktır. İslam bütün insanlığı kucaklayan ilâhî merhamet, ilâhî rahmetin, ilâhî adâletin tecellîsidir. Bunun aksisini savunmak İslam’ı bilmemektir. Yalnız bunu böyle uygularken daima hak tecellî eder. Îmân ortada küfürle eş anlamda olmaz îmân îmândır, küfür küfürdür. Îmân küfrün egemenliğini kabul etmez. Zorlasan da etmez, dayatsan da etmez, öldürsen de etmez. Îmân küfrün egemenliğini kabul etmez. Zulmün egemenliğini kabul etmez. Îmân, tevhîd îmânı, İslam îmânı şirki kabul etmez. Allah’ı kabul etmeyenlerin ne kadar tanrısı var bir bilseniz o Allah’ı kabul etmeyenler ne kadar tanrıları var kendilerini bilmiyorlar ah bilseler o duruma düşmeyecekler zaten. İslam’ı kabul etmeyenlerin ne kadar bir esaretleri var kendilerini hür zannediyorlar. Kendilerini adil zannediyorlar sosyal devlet zannediyorlar. Ah bir bilseler o zaman kendi yanlışlarının ne olduğunu göreceklerdir. İslam’ı bilmeden Allah’ı tanımadan bunlar olmaz. Bütün âyetler keşfedilmelidir. Camide namazı kılıp, milleti yatırıp kaldırıp, milleti oradan göndermek bu bir sportif harekettir. Kur’an’ın kelimelerini âyetlerini tek tek cemaati, imam, müftüsü, vaazı, şeyhi, ben mürşidim diyenler tek tek Kur’an-ı Kerim’i keşfedeceklerdir ve Kur’an âyetlerinin keşfi, kâinat âyetlerinin keşfi yapılacaktır. Kâinatta iki keşif şarttır. Bir kâinat kânûnlarının âyetleri var. İşte elektrik işte gördüğünüz telefon, telgraflar ve emsali terakkiyatlar bunlar nedir? Kâinattaki kânûnların keşfidir. Kur’an-ı Kerim’de bunun tamamını bulursunuz. Kur’an’ı keşfederseniz kâinatın keşfi kolaylaşır, kâinatı anlarsanız Kur’an’ı doğru anlamaya yaklaşırsınız. Çünkü bunlar birbirinin tefsirini, keşfini yapar. Kur’an kâinatı keşfeder, kâinat Kur’an’ı okur. İkisini insanlık âlemi bilmek zorundadır. Materyalizmle bir yere varılmaz. Maddeye takılmış mânâ yok, ruh yok, ölmüş cesetler üzerinde dünyada mutluluk arayanlar var. Mânâsız madde ölmüş cesetlerle uğraşmaktan başka bir şeye yaramaz. Hem maddeyi doğru kullanacaksın kimyasını, fiziğini ama birde onun ruhu mânâsı var, ilâhî yönü var onu da kavrayacaksın.

Bunun için Fahrur Râzî bak ne diyor; “Fitne olmayacak, tebalığın bozulmayacak yani uyrukluğu bozulmayacak herkes ne ise odur. Fitne yok olacak.”

Dakika 1:00:00

Fitne yoksa dinde zorlama yoktur. Filozoflar gibi kitap taşıyanlar var. Kitâbın sadece sırtında taşımışlar, içine inanmamışlar veya içini keşfedememişler. Bunların durumu neye benzerler? Kur’an’ı taşıyor içeresinden haberi yok amel, îmân etmiyor. Kur’an-ı Kerim’de Cuma Sûresinde bunları Allah kitap yüklü sırtında kitap taşıyan merkebe benzetmiştir. Cuma sûresini açarsanız görürsünüz. Yine kendisini Tağutlar karşı yağcılık yaparak oradan rant (getirim) elde ede eden, mevki makam elde edip tağutlarla işbirliği yapanları da neye benzetmiştir Cenab-ı Hak? Bunları da dili dışarıda harıl, harıl soluyan köpeğe benzetmiştir. Bu benzetmeler benim benzetmem değil Yüce Allah’ın benzetmesidir. Câsiye Sûresinin 23’üncü âyetinde hevâ ve hevesini tanrı edinin ve Allah’ın kurduğu düzeni kabul etmeyen Allah’tan başka tanrılar arayan ve Allah’ın gözüne perde çektiği, hakkı görmeyen insanlara diyor kim hidâyet edebilir? Bunun için hevâsını ve hevesini tanrı edinen ve Allah’ın bir bilgiye göre saptırdığı bir hikmetine göre ve kalbini kulağını mühürlediği, gözüne perde çektiği kişileri diyor kimseleri gördün mü bunları? Allah’tan başka bunlara kim hidâyet edebilir? Biz gerçekleri söyleriz ama tebliğ ederiz bu bizim görevimizdir. Fakat buradaki görevimiz tebliğ görevidir, hidâyet bize ait değil tamamen Allah’a aittir. Allah’tan başkasından ilahlık vasfını kaldırmak, tağutları kesin olarak ret edip tanımamak, bütün tağutları inkâr etmek, bu küfürden tövbe budur. Tağut’u inkâr etmeden îmânların sahîh olmayacağını herkes bilmelidir. Hem tağut’u tanıyacaksın hem Allah’a îmân ettim diyeceksin böyle bir îmân Kur’an-ı Kerim’de yok. Allah’ın egemenliğini onun kânûn ve nizamını tanıdığın zaman bundan önce tağutları inkâr etmen gerekiyor, ret etmen gerekiyor. Bunu kim söylüyor? Ali, Veli, Hasan, Hüseyin mi söylüyor? Cenab-ı Hak söylüyor.

(مَنْ يَكْفُرْ بِالطَّاغُوتِ وَيُؤْمِن بِاللّهِ فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقَىَ لاَ انفِصَامَ لَهَا وَاللّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ )

Yüce Allah söylüyor. “Kim tağutları inkâr ederse ve Allah’a îmân ederse kopmak bilmeyen sağlam bir kulpa yapışmıştır diyor.”

Değerli dostlarım!

Bir Müslüman tağut emrinde Allah tanımaz, Allah’ın nizamını, kânûnlarını tanımayanların emrinde hem de Allah’a îmân ettiğini söyleyecek. Hem tağutları inkâr edecek kabul etmeyecek, hem de îmân ettiğini söyleyecek böyle bir îmân yok İslam da. Mü’min olmak için önce tağutları ret edeceksin diyor. Bütün gerçek çağdaş müfessirlerimize bakın, geçmişin mükemmel deryâ âlimlerine bakın, Kur’an-ı Kerim’e bakın, Kur’an-ı Kerim’i doğru anlayın, doğru keşfedin. Bu gerçek apaçık ortadadır.

Dakika 1:05:00

(اللَّهُ نُورُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ) Allah göklerin ve yerin nurudur diyor. Çünkü yerleri, gökleri aydınlatan odur. (يَهْدِي اللَّهُ لِنُورِهِ مَن يَشَاء) Allah dilediğine ne yapar? Hidâyet eder. Nuru için Allah dilediğine hidâyet eder. Allah’ın hidâyeti olmadan olmaz. Allah’ın hidâyeti Kur’an gelmiştir bunu kabul etmeyen hidâyeti ret edenlerdir. Bunu kabul edenler muttekilerdir, mü’minlerdir. Geçmişin değerlerine, geleceğin değerlerine bunların tamamını Kur’an-ı Kerim İslam bünyesinde toplamış. Geçmişin bütün değerleri, geleceğin bütün değerleri ve delilleri Kur’an-ı Kerim’de toplanmıştır. Hz. Muhammed ortaya koymuştur bu hak düzeni yerleştirmiş ve uygulamıştır. “Îmân, İslam, Kur’an, Hz. Muhammed (A.S.V) Nuru İlâhî’nin tecellîsidir ilâhî nizamdır.” Burayı kalbimizin köşesine yazalım ve unutmayalım. “Îmân, İslam, Kur’an-ı Kerim, Hz. Muhammed (S.A.V) Nuru İlâhî’nin tecellîsidir ilâhî nizamdır.” İşte hayat veren nizam bu nizamdır. Hayat bulmak buradadır hayatımı yaşayacağım diyenler var ya işte bu hayatı öğrensinler, inansınlar bu hayatı yaşasınlar. Hayat veren nizam budur, hayat bulmak buradadır. Allah’tan başka hayat veren olur mu? Allah hayat veren nizamını kurmuş o zaman sen ben insan gibi yaşamayacağım, Müslüman gibi yaşamayacağım, Allah’ın dediği gibi yaşamayacağım ben nefsimin, şehvetimin istediği gibi, doğulu ne derse, batılı ne derse öyle yaşayacağım. Öyle bir düzen yok, o zaman şehvetinin, nefsinin emrine girersin. Nefis sana niçin verildi? Sana bir kişilik verirdi, ruh verildi ruhun bir muhteviyâtı var, ruhunda aklın var, irâden var, fikrin var, zikrin var ve bütün o ruhun muhteviyâtı o kalbinle nefsinle bunların tümüyle Allah’a itaat edip Allah’ı tanıyacaksın, onun emrine gireceksin. İslamî ekolde Allah’ın kurduğu İslam okulunda okuyacaksın, nefsini terbiye edeceksin, ruhunu kirlerden paslardan tasfiye edeceksin. Temiz kalp, îmân dolu bir kalp, büktün varlığınla sevgi dolu bir varlığınla Allah’ı seveceksin çünkü Allah yarattı bizi. Onun kuluyuz bütün varlığımız ona ait bütün varlığımızla sevdiğimiz zaman bile hakkıyla sevemediğimizi, sevemeyeceğimizi, hakkıyla kulluk edemediğimizi, edemeyeceğimizi, aczimizi, cehlimiz, gafletimiz itiraf etmek zorunda değil miyiz? Öyle bir yüceye böyle bir acizlerin hakkıyla kulluk etmesi mümkün mü? O bizi lütfediyor, lütfetmiş, rahmetiyle tecellî etmiş, böyle bir düzen kurmuş, bizim için kurmuş ve bizi yaratmış. Biz onu tutup onu inkâr edeceğiz onu tanımayacağız öyle mi? İyi o zaman sen bilirsin sonucuna katlan. Azrâil (AS.) senin bakıp saatini gözlüyor. Ecel saatin; Ömrünün bittiği an ecel saatindir. Gırtlağına basıp, alıp götürecek Allah’a hesap vereceksin mezarda ve mahşerde aklını başına al Azrâil şuanda elin de liste saatini bekliyor canını alacak. Ne ağa diyecek, ne paşa diyecek, ne hükümdar diyecek, ne anayasa mahkemesinin hâkimiydim ben desem ve ben Yargıtay başkanıydım, Danıştay başkanıydım generaldim, paşaydım, ben Lortlar Âleminin zenginiydim, ben İlâhiyatçıydım, ben işte Müçtehittim, ben âlimdim, o Kur’an-ı biliyordum, şunu biliyordum.

Dakika 1:10:32

Allah senden îmân ve Amel-i Sâlih isteyecek. Kim olursan ol, senin kalbinde îmân isteyecek îmânlı kalple, selim kalple Allah’a gideceksin, îmân dolu ve Amel-i Sâlih’le gideceksin. Yoksa sonuca katlanacaksın. Oradaki adâlet torpil geçmeyen bir adâlet ideolojisi yok oranın Allah’ın kendi adâleti, hak Allah, hakîkat onun emirleri, Kâdiri mutlak olan varlık, muktedir varlık o, doğru onun dediği. Onun dediğine ters düşen ideolojilerde başına belâ olacaktır. Allah’a rağmen başka ilâh yok ki sen kimin ideolojisinden yanasın? Allah’ı razı etmenin çaresine bak sen Allah’ın kulusun. Ne ideolojisi? Biri ideolojinin karşısına öbürü çıkıyor, öbürünün karşısına öbürü çıkıyor. Bunların içinde nedir doğru olan? Akli Selimin birleştiği noktadır o da İslam’dır, Sırât-ı Müstakîm’dir. Sırât-ı Müstakîm bütün Akli Selimlerin birleştiği tevhîd nurundadır. O da Allah’ın birliği onun kurduğu düzendir.

Zulümat, küfür, şirk bunlar karanlıktır. Küfrün karanlığı, şirkin, nifâkın karanlığı, kötü Ahlak, kuşku, kuruntu, sapıklık, câhillik, fâsıklık, hevâ, terbiyesizlik, nankörlük bunların tamamı karanlıklar ve tâğutî düzenlerdir. Çünkü nur, nur Allah’ın kurduğu düzendir. (نُّورٌ عَلَى نُورٍ) İslam A’dan, Z’ye nurdur ve rahmettir. İslam A’dan, Z’ye ezelî, ebedî Allah’ına merhametidir ve onun nurudur, haktır, hakîkattir. Bunun aksisi, karşısındaki zulümattır. Zulümat ise küfür, şirk, nifâk, kötü ahlak, kuşku, kuruntu sapıklık, câhillik,  fâsıklık, hevâ, terbiyesizlik, nankörlük bunların tamamı karanlıklar ve tâğutî düzenlerdir. Doğru olan hep bizdendir bizde onlardanız, yanlış olan İslam’ın dışındadır. Yanlış yanlışın yanındadır, küfür küfrün yanındadır. Îmânda îmânın yanındadır.

Kıyas-ı temsili, kıyas-ı istikrâî özelden genele istidlâl ilmidir buna kıyas-ı temsili denir. Kıyas-ı istikrâî özelden genele istidlâl ilmidir. Ashâptan çoğu Üzeyir (AS.) Üzeyir bin Şerhiya’dır. Bir kısmı da Ermiyâ (AS.) Hızır (AS.) idi demişlerdir, Şâyâ diyenlerde vardır, bu dedikleri zât 100 sene sonra diriltilen ve yanında azığı ve bineği ile ölmüş ve 100 sene sonra diriltilmiştir. İnşa’Allah bu âyetleri ve o konuları da keşfetmeye, onlarında nur saçan, hayat veren hikmetlerinden bahsetmeye çalışacağız.

Cenab-ı Hak hayat veren ilâhî nizamı iyi kavrayan kullarından eylesin, ebedî mutlu hayatı hepimize, tüm insanlığa nasip eylesin.

Dakika 1:15:27

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

(Visited 162 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}