AmeldeFıkhı-54-01

54- Amelde Fıkhı Ekber Ders 54

AMELDE FIKH-I EKBER DERS 54

Çok kıymetli ve muhterem izleyenler, Amelde Fıkh-ı Ekber ile ilgili keşif notlarımız.Hanbeli ekolünden nafile ibadetler, tatavvu ibadetler, namazlarla ilgili dersimiz devam ediyor. Konumuz kuşluk namazıdır. Dersimiz kuşluk namazı ile başlamaktadır. Yüce Rabb’imize hamd-ü senalar olsun. Şanlı Peygamber’e salât-ü selam olsun. Onun ashaplarından Allah râzı olsun. (R.A.). Bütün İslam âlimlerine Allah çok rahmet eylesin. Bu kıymetli ekol sahibi olan Hanefiler, Mâlikîler, Şafiîler, Hanbeliler gibi ne kadar dünyada İslâmî hak delillere dayalı okulların hocalarına, talebelerine Allah çok rahmet eylesin. Ümmet-i Muhammed’in üzerinden, Allah’ın rahmeti eksik olmasın. Ey kıymetli izleyenler! Esselamü Aleyküm ve rahmetullahi ve berâkatühü. Bu selama muhatap olan ne kadar mümin varsa, Allah onları da selâmeti ile kuşatsın. Kıymetliler, Hanbeli ekolünden kuşluk namazı müstehap bir namazdır. Cihan Peygamberi Hz. Muhammed’den gelen habere bir bakalım (A.S.V.). O kıymetli, âlemleri şereflendiren Şanlı Peygamber, Rahmet Peygamberi. Makam-ı Mahmud’un sahibi Peygamber (A.S.V.) bakın ne diyor. Bu Ebû Hureyre ‘den gelen bir haber. Diyor ki o Şanlı Peygamber: “Bana üç tavsiyede bulundu.” Yani bulunduğu tavsiyelerden burada üçünü zikrediyor. Konuları iyice anlayanlar zaten biliyor. Anlamayanlar da zannetmesinler ki tavsiye sadece üçten ibaret değildir. Ama konumuzla ilgili bu bir Hadis-i Şeriftir. Şimdi yapılan tavsiyelerden bunlar üç tanesidir. Bunu Ebû Hureyre Hazretleri bildiriyor. Bunlardan birisi; her aydan üç gün oruç tutmak, iki rekât kuşluk namazı kılmak, uykuya yatmadan önce vitir namazı kılmak. İşte, -diyor- Şanlı Peygamber (A.S.V.) bana bu tavsiyelerde bulundu diyor. Tabii bu, O’nun bütün ümmetine tavsiyedir. Ortada tahsis olmadığı zaman bu Hadis-i Şerifi kıymetli muhaddislerimiz rivayet etmişlerdir. Müslim-i Şerif, Buhârî Şerif bunlar da kıymetli muhaddislerimizdendir, onlar da rivayet etmişlerdir. Yine Sevgili Peygamberimiz’den istidlâlen, “Kuşluk namazının en çoğu sekiz rekâttır.” diye haberler de bulunmaktadır.

05:13

“Peygamberimiz (A.S.V.), Mekke fethedildiği gün evine girerek burada sekiz rekât namaz kılmıştır. Bundan daha hafif namaz kıldığını hiç görmemiştim. Ancak rükû ile secdelerini tam yapıyordu.” diyor. Evet, kıymetliler. Burada Ümmü Hânî’den gelen bir haberdir (R.A.). Yine Sevgili Annemiz Ayşe-i Sıddıka’dan gelen haberde de Cihan Peygamberi Hz. Muhammed’in (A.S.V.) “Kuşluk namazı kıldığını hiç görmedim.” diyor. Bakın, bu da başka bir haberdir. Çünkü namazlar kılınıyor ama hangi isim altında namaz kılınıyor? Niyetler açığa vurulmadığı zaman bunların hepsi doğrudur. Evet, bunu da rivayet eden kıymetli muhaddislerimizdir. Yine başka bir haberde: “Her kim kuşluk vaktinin iki rekâtına devam ederse denizin köpüğü kadar da olsa günahları mağfiret olunur.” diye de bir haber var. Bu haberin de kaynağında muhaddislerimizden Tirmizî’yi görüyoruz. Yalnız sadece İbn-i Kuhun yoluyla gelen bir Hadis-i Şerif olduğunu da muhaddislerimiz söylemişlerdir. Tesbih namazı: Yine nafile, nevafil cinsinden olan namazlardan biri de tesbih namazıdır. Hanbeli ekolünün baş imamı Ahmet bin Hanbel Hazretleri’ne göre, bu konuda sabit bir Hadis-i Şerif yoktur diyor. Kendisi yüksek bir hadis âlimi aynı zamanda, bir hadisini olmadığını söylüyor. Yine kılmanın bir mahsuru da yoktur diyor tesbih namazına. Fazilet namazları hakkındaki hadislerin sahih derecesinde olması da şart değildir, çünkü fazilete teşvik vardır. Şimdi bu da bir fazilet; tesbih namazı fazilet namazlarındandır. Bir de fazilete teşviktir. Bunun için de ne diyorlar? Fazilet namazları hakkındaki Hadis-i Şeriflerin sahih derecesinde olması şart değildir demişlerdir. Bunlardan biri de istihare namazıdır. Kıymetliler, bu namaz Hanbeli ekolünde sünnettir. Yine bunlardan biri hacet namazıdır, o da sünnettir. Bunu rivayet eden muhaddislerden biri Tirmizî, Bu hadisin garip bir hadis olduğunu söylemiştir. Ebû Evfâ hadisidir bu. Yine bu nevafil namazlardan birisi de hacet namazıdır. Bu da sünnettir dedikten sonra tövbe namazı diyor; o da sünnettir.

10:10

Yine bu tövbe namazı hakkındaki Hadis-i Şerifin de hasen ve gayp olduğunu söylemişlerdir. Bunu söyleyenlerden birisi de Tirmizî’dir. Yine tahiyyetü’l mescit namazı. Bu da sünnettir. Konuyu unutmayalım. Hanbeli ekolüne göre, bunu onların yüksek âlimlerine göre nevafil namazlardan bahsediyoruz. Şimdi bir de tahiyyetü’l mescit namazı: Bu da sünnettir dedikten sonra, bir de zeval namazı diye bir namaz zikretmişlerdir; bu namaz da müstehaptır. Şafiî mezhebinin görüşlerini aktarırken zikredilen o Hadis-i Şerife istinat etmiştir. Bu, zeval namazı. Bu namaz da Hanbeliler, Şafiîlerde vardır. Bir de mutlak nevafil olan ibadetlere bakıyoruz. Gece gündüz bütün vakitlerde nafile namaz kılmak meşrûdur. Kaza namazı olmayan insanlar istedikleri kadar nafile cinsinden namaz kılabilirler. Kerahat vakitlerinde yalnız kılınması mekruhtur. Yani kerahate de dikkat edilmelidir. “Farz namazlardan sonra en faziletli namaz, gece kılınan namazdır.” buyrulmuştur. Bu da hasen derecesinde bir Hadis-i Şeriftir. Kıymetli muhaddislerimizden Tirmizî’nin de rivayet ettiğini görüyoruz. “Sizden biri gece namaza kalktığı zaman buna hafif iki rekâtla başlasın.” Bakın Sevgili Peygamberimiz’den gelen bir haber diyor. O Şanlı Peygamber: “Sizden biri gece namaza kalktığı zaman buna hafif iki rekâtla başlasın.” buyurmuşlardır. Çünkü ümmetinin yapısını bilmektedir. O şanlı bir Peygamber, ümmetini biliyor. Rabb ona bildiriyor (A.S.V.); O’nu bize, âlemlere Rahmet Peygamberi olarak gönderen Allah’a, uçsuz bucaksız, namütenâhi, bitmez tükenmez hamd-ü senalar olsun. Evet, kıymetliler. Ashab-ı Kiram akşam ile yatsı namazları arasında nafile namaz kılarlardı. Bu da başka bir haberdir Peygamberimiz’den gelen. Bunun da Ayşe Annemiz’in rivayet ettiği Hadis-i Şeriflerden olduğunu muhaddislerimiz söylemişlerdir. Gece namazı ikişer ikişerdir diyen bir haber var. Yine en iyisi ikişer ikişer kılmaktır ve yine nafile namazlarda esas makbul olan budur, ikişer kılmaktır.

15:00

Fakat tabii her namazın nasıl kılınacağı konusunda da kâşif, müçtehit âlimlerimiz tespitlerini yapmışlar, hükümleri naslardan güzel almışlardır. Oturarak kılınan nevafil namazlar; yani oturarak nafile namaz konusunda da sizlere bazı Hanbeli ekolünden gelen notlar, keşif notları verelim: Kim ayakta namaz kılarsa bu daha faziletlidir. Her kim oturarak kılarsa, ayakta kılanın kazanacağı sevabın yarısını alır. Bu nevafil, nafile namazlar hakkında gücü yeten bir insan farzları oturarak kılamaz. Bunları geçmiş derslerimizde söyledik, hatırlatmak da tabii ki gerekiyor. Kişinin oturarak kıldığı namazda yarım ecir vardır. Burada yine konumuz nafile namazlar. Yine hayatı dua olan Şanlı Peygamber, ümmetine de aynı özelliği tavsiye etmiş. Yatarken, kalkarken, uykudan uyanınca da o Şanlı Peygamber hep Rabbi’ine dua ve teslimiyet içindeydi. Bak ne diyor: “Her kim uykudan uyanır da şöyle -diyor- dua ederse; Allah’ım beni bağışla der ve abdest alıp namaz kılarsa namazı kabul olur.” Bakın, bunlardan birisi şu: “(Lâ ilahe illâllah vahdehu lâ şerike leh lehül mülkü ve lehül hamdü ve hüve âlâ külli şey’in kadir)” Bunu hepiniz biliyorsunuz ama uykudan uyanınca da okuyun bunu. (Elhamdülillah ve sübhanallah ve la ilahe illallahu vallahu ekber ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ billahil aliyyil azim – ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ billahi allahümmağfirli allahümmağfirli allahümmağfirli). Yüce Allah’ın yüce kelimelerle tesbihde bulunduktan sonra, tezkir ve tekbirden sonra, tahlilden sonra, o Tevhitten sonra allahümmağfirli; buna devam et. Ne demek? “Allah’ım beni mağfiret et.” Çünkü ondan başka mağfiret eden yok ki. Kimse mağfiret edemez ki. Onun için Rabb’ine iyi yalvar. Biz ebediyyû’l ebed onun affına, mağfiretine, merhametine, lütfuna, keremine, fazl-ı ihsanına muhtacız. Hangi hâlinden olursan ol, uykudan kalkınca da yine yaklaş. Çünkü uykuda istirahat ettin amma o istirahat esnasında Rabb’ine ibadet edemedin. Uyanır uyanmaz Rabb’ini tesbih eyle. Çünkü o yüce bir an bile unutulmayacak, gaflet edilmeyecek yüce varlık, Yüce Rabb’imiz bir an bile bunun şuurunu, bilincini tam. Şanlı Peygamber, hayatının her anında Rabb’ine teslimiyet içinde, O’na yalvarış içinde bir peygamberdir.

20:20

Yüzü kuru toprak üzerinde kalbi Rabb’i ile beraber Makam-ı Mahmut verilmiş, bütün yüksek makamların en yükseği Hz. Muhammed’e verildi. (A.S.V.). Göklere şöyle bir bak: Peygamberlerin dereceleri; hepsi yüksek peygamber bunların. Ama dereceler farklı. Âdem (A.S.) birinci kat gökte iken İsa ikinci veya üçüncü kat gökte ise bunların en yükseği yedinci kat gökte Hz. İbrahim (A.S.) var. İbrahim’den yukarıda Hz Muhammed’den başka kimse yok. Hz. İbrahim’in altıncı kat semada Musa (A.S.) var. Öbürleri diğer katlarda, yukarı katlarda. En yukarıda İbrahim (A.S.), onun da en yukarısında Hz. Muhammed var. Yani peygamberlik yüksek bir mertebe ama dereceleri farklı. Buradan şunu anlıyoruz: Kim Allah’a kulluk ederse sultan olur. Ruhlar yarışıyor, tevhit yarışındalar. Hz. Muhammed’in ruhu hepsini geçiyor. Bu zâhirde böyle, zâhirî ilimlerde bu görünüyor. Zâhirî delillerde, bâtınî âlemde de manevî alemde de bu yarışlar, bu yükselişler devam ediyor. Kıymetliler, yine başka bir tespih ve tezkirde (Allahümme lekel hamdü ente nurus semavati vel ardı ve menfi hinne ve lekel hamdü ente gayyimussemavati vel ardı ve men fihin ve lekel hamdü ente melikü’ssemavati vel ardı ve men fihin) bu tesbih böyle devam ediyor. Bunları, bunların emsallerini yapabilirsiniz. Ne biliyorsan yüce kelimelerden uykundan kalkar kalkmaz onları oku. Bakın, bu okullar muhteşem okullar. Hanefi okuluna, Mâlikî, Şafiî -bak Mâlikî ekolünden bahsettik, Hanbeli ekolünden bahsediyoruz-. Bu ekoller muhteşem ekollerdir. Güzel okuyan, dünyayı güzel okutan ekollerdir. Onun için biz amelde Fıkh-ı Ekber’in keşif notlarını Ümmet-i Muhammed’e takdim için bir hizmet şuuru içinde Allah’ın lütf-u keremiyle faydalı olmak amacıyla bu derslerimizi devam ettiriyoruz. Fıkıh ekolü herkese lazım. Fıkıh; lehte-aleyhte Yüce İslam’ı, Allah’ın emirlerini delillerle bilmenin adı fıkıhtır. İmâm-ı Âzam lehine ve aleyhine ne varsa bu dinde, Yüce İslam’da bunları bilmen fıkıhtır demiştir. Ne güzel söylemiş. Evet, bunun için de bu tarifin içinde bütün ilim dalları da bulunmaktadır. Çünkü fıkıh ilmi, bütün ilimleri kucaklar.

25:01

Şimdi kıymetli efendiler, muhterem izleyenler. Kur’an-ı Kerim’in okunması konusunda yine Kur’an-ı Kerim’in hafızalara alınması konusunda da -bakın- Hanbeli ekolünden keşif notları vermeye devam edelim. Kur’an-ı Kerim, zikirlerin en faziletlisidir. Zikretmek istiyor musun? Kur’an-ı Kerim oku. Bundan üstün faziletlisi olmaz. Bir de mezkûr ayetler, zâhir ayetler, mezkûr ayetler. Bunlar da fazilet üstüne fazilet, katmerli fazilet taşıyor. Çünkü Kur’an-ı Kerim, Allah kelâmıdır. Kur’an-ı Kerim, ilim-irfan deryalarıdır. Şimdi sen bir tesbih okursun, o tesbih işinin yüce bir mânâsı vardır. Kur’an-ı Kerim’de her ayetin, ayrı ayrı her kelimenin anlamları var. Şimdi mânâsını bilmeden okusan da oradan onun etkisini ruhuna alıyor. Yine mânâyı öğrenmeye çalış. Fıkıh ilmi Kur’an-ı Kerimin, sünnetin, icmânın, İslâmî ilimlerin bizzat içindeki alınan mânâ ve onların hükmü olarak ortaya çıkmıştır; fıkıh ilmi budur. Bunun için Kur’an-ı Kerim, zikirlerin en faziletlisidir. Yüce Allah (C.C.) buyuruyor: “Kur’an-ı Kerim okumak ve beni zikretmek, her kimi benden bir şey istemekten alıkoyarsa isteyenlere verdiğimin en iyisini ona veririm. Allah’ın sözünün diğer sözler üzerine üstünlüğü Allah’ın yarattıkları üzerine üstünlüğü gibidir.” Şimdi Kur’an-ı Kerim’in derecesi ne kadar dersen; -bak- bunlar anlatıldı. Allah’ın üstünlüğü mahlûkata karşı neyse, namütenâhi hiç kıyas bile edilemez, hiçbir şey. Allah’ın üstünlüğü diğer mahlûkata göre uçsuz bucaksız, namütenâhi üstünlüğü var. Yücelik, hepsi O’nda. Kur’an-ı Kerim de diğer bütün kitapların, ilimlerin hepsinden üstün. Çünkü Allah’ın kelâmı. Onun için biz ne yaptık? Allah’ın lütf-u keremiyle; aczimiz, cehdimiz ve gayretimizle Kur’an-ı Kerim’in önce keşif notları olarak tümünü verdik. Kur’an-ı Kerim’in tefsiri, keşif notları olarak. Ondan sonra diğer keşif notlarına geçtik, diğer ilim dallarına. Şimdi de Amelde Fıkh-ı Ekber’in keşif notlarıyla dersimiz devam ediyor. Kur’an-ı Kerimsiz, sünnetsiz İslam olmaz. İlimsiz, irfansız İslam olmaz. Bu söylediğim Kur’an-ı Kerim’in üstünlüğünü ifade eden -bakın- kutsî hadisi sahih olarak muhaddislerimizden Tirmizî rivayet etmiştir. Hem de sahih olarak, zayıf bir hadis de değil. Kur’an-ı Kerim’in ezberlenmesi icmâen Hanbeli ekolünde müstehaptır. Yine icmâen Kur’an-ı Kerim’in ezberlenmesi farz-ı kifayedir.

30:03

Yine icmâen, yine ibadet konusunda Fatiha ve bir sure gibi okunması farz olan sureleri ezberlemek de farzdır. Mesela veliler, büyükler, anne-babalar; buluğ çağına gelmeden çocuğuna bu kadarı ezberletmekle işe başlarlar. Yani çocuğuna Kur’an-ı Kerim’i öğreteceksin. Önce farz olacak. Farz olan miktarı başta Hanbeli ekolünde de Elham-ı Şerif farzdır, bu ekollerde. İmâm-ı Âzam Ebû Hanife’nin ekolünde ise Kur’an-ı Kerim’de zammı sure ile beraber Fatiha’yı okumak vaciptir. Her ikisinden ortaya çıkan bir kıraat vardır, o da farzdır. Bunun için kıymetliler, Kur’an-ı Kerim’in tamamını çocuğuna okutmalı. Bakın, Hanbeli ekolü de bunu söylüyor. Vacip kıraatleri öğrendikten sonra sorumluluk çağına gelmiş olan kişiye şeriat hükümlerinin öğretilmesi öne alınır. Bakın, Hanbeli ekolünde de şeriatın hükümleri öğretilmelidir ve öne alınmalıdır diyor. Bugün en büyük problem: Müslümanlar fıkıh ilmini bilmiyorlar. Bilenler çok bahtiyar, mutlu, şanslı insanlar. Tasavvufla fıkıh iç içedir. Onu ondan, ona ondan ayıramazsın. O olmazsa o olmaz, o olmazsa o olmaz. Ruh ve beden olmayınca olmadığı gibi bir misal yani. Bundan; ruh ve bedenden daha iç içedir fıkıh ve tasavvuf. Çünkü İslam dini hem zâhirî takvayı hem bâtınî takvayı âmirdir. Takvanın ölçüsü fıkıh ilmidir, tasavvufun ölçüsü de fıkıhtır, şeriattır. Şeriatsız, fıkıhsız tasavvuf olmaz, şeriat da olmaz. Onun için kıymetliler, Yüce İslam fıkıh ilmiyle, onun delilleriyle ortaya konulmuştur. Yüce İslam ekollerle keşfedilmiş, uçsuz bucaksız bir rahmet deryası ortaya çıkmıştır. Yani bu var olan bir rahmet deryası, ezeli ebedi kuşatmış ama keşfeden, bilen âlimlere her zaman ihtiyaç var. İşte bu ekoller, bu görevi asırlardır yaparak geldiler. İslam dini dört mezhep arasına sıkıştı diyenler aptalın ta kendisidir. Dört mezhep, Yüce İslam’ı delilleriyle bilen, cihana takdim eden ve bütün karanlıkları aydınlatan ilim yıldızlarıdır. Mezhep düşmanlığı, fıkıh düşmanlığı zır, zır cehâletin zır, zır alâmetidir. Bunlara dikkat edin. Bunu diyenlerden bazı tanıdıklarım var (Rabbi yessir)’in dahi anlamını bilmiyorlar. Birisi taş atmış, kara almış eline, kara çalıyor. Aynı paçavrayı o da almış hem ağzına hem burnuna çalıyor. Müslümanlara da bir türlü bulaştıramıyor. Çünkü Müslüman leke tutmaz, tertemizdir.

35:04

Bütün Müslümanlar böyle. Müslümanlara kara çalanların suratları, içleri, dışları karadır. Ve bunlarda münafıklık alâmeti vardır. Şiarları münafıklık şiarıdır, cehâletin şiarıdır. Dört mezhebe de ve onlara diğer yakın kıymetli âlimlerimize de bütün İslam’a hizmet eden ekollere, bilim adamlarına, Ehl-i Sünnet yolunun âlimlerine kimsenin dil uzatma şansı yok, bunlara herkes minnettardır. Ben minnettarım, rahmet okuyorum gece-gündüz. Ey Yüce Rabb’im! Ashab-ı Gûzin’den râzı ol. Habibin Muhammed’in üzerinden salât-ü selam eksik olmasın. Ey Yüce Rabb’im! Sana hamd-ü senalar olsun. İslam âlimlerine ebediyyû’l ebed rahmet eyle, merhamet eyle. Biz bu rahmeti okumakla görevliyiz. Bu yüce emaneti onlar getirdiler; âlimler, şehitler, mücahitler, gaziler, şanlı Ümmet-i Muhammed getirdi bu emaneti. Geçmişe dil uzatanlar alçak ve nankördür. Çünkü bunlar, bizim önümüze rahmet sofrasını hazır koydular. Sen şimdi abdest almaya erinen, abdestsiz Kur’an okumaya çalışan bir tembelliğin içine girdin. Onlar abdestsiz yere basmıyorlardı, onlar takvayı yaşıyorlardı. Sözünü etmiyorlardı takvanın; bizzat kendinde yaşıyorlardı. Çünkü: “Yapmadığınızı niçin söylüyorsunuz?” diyor Yüce Rabb’imiz. ( لِمَ تَقُولُونَ مَا لَا تَفْعَلُونَ), onlar bizzat İslam’ı yaşadılar. Bu yolda bütün varlıklarını, ömürlerini vakfettiler. Can verdiler, göz nuru dökerek geldiler. Allah’ım, İslam âlimlerine nur üzerine onlara nur kıl. Rahmet üzerine onlara rahmet eyle, mağfiret eyle, merhamet et. İlimden tat aldığın zaman rahmet okursun. İlimden tat almaz da mikroplu sakız çiğneyenlerin sakızını da almışsan sen ağzına, o zaman babana da kurşun atarsın sen. Bütün İslam âlimlerine de kurşun atarsın sen. Senden adam olmaz ki. Ama senin adam olman için çalışan, sana acıyan yine İslam’ın merhametidir, Müslümanın merhametidir. Müslüman çok merhametli, şahsiyetli kişidir. Müslüman İslam’la donatılmış, İslam ise ezelî, ebedî rahmetin, merhametin, adaletin, ilmin, irfanın, bütün yüceliklerin adı. Sen ise ilim adamlarına dil uzatıyorsun. Hele de Ehl-i Sünnet ekolünden gelen; Ehl-i Bid’at’a karşı Ehl-i Sünnet yolunu delillerle müdafaa ederek gelen gerçek âlimlere dil uzatıyorsun. Senin o dillerin çürümeden tövbe istiğfar et, imâna gel; çünkü imânın tehlikede. Biz senin bir salise, saliseden daha az bir an küfre girmene râzı değiliz. Çünkü küfre rızâ küfürdür diye Tevhit kitaplarımızda vardır.

39:59

Biz kimsenin küfrüne râzı olamayız. Çünkü Rabb’imiz kullarının küfrüne râzı değil. Allah’ın râzı olmadığına biz nasıl râzı olabiliriz? Evet, kıymetliler. İşte Kur’an-ı Kerim’i dinleme konusunda da Kur’an-ı Kerim dinlemek farzdır lafzını, mânâsını, hükümlerini, bunları ne yapacaksın? Kur’an-ı Kerim’i dinle, bu farzdır. Vaazı, nasihatleri dinle ve hükümler fıkıh ilmi ile ortaya konulmuş fıkıh ilmini de iyice öğren. İşte, bu dersleri kaçırma. Hayat Veren Nur’un dersleri ve keşif notlarını; bunları kaçırma. Bunlar, gerçeklerin özü. Her ne kadar teferruata zamanımız yok ama tam özünden keşif notları vermeye devam ediyoruz. Kur’an-ı Kerim’i verirken Kur’an-ı Kerim’in metnini de verdik. Orada Hadis-i Şeriflerden de Kur’an-ı Kerim’in tefsiri ile ilgili Hadis-i Şerifleri de verdik. Yine Hadis-i Şeriflerden keşif notları verdik ama fıkıh ilminin kapsamı tamamen delildir, delillere dayanır. Bunun için size, bütün dünyadaki Türk lisanını bilenlere, onlara bu ilimlerin keşif notlarını vermeye çalışıyoruz. Türklerin de başka dil bilenleri, öbürlerine tercüme yoluyla faydalı olurlar. Cenab-ı Hakk bütün dünyaya bu faydanın Allah’ın hidâyeti ile yansımasını, insanların kurtulmasını istiyoruz. Amacımız bu, herkes kurtulsun. Kurtarıcı Allah’ın hidâyeti, Yüce İslam’ın kendisidir. Biz sadece tebliğ ediyoruz edebildiğimiz kadar; aczimiz, cehlimiz, gafletimizle. İslam’da kusur yok; kusur insanoğlunda. Evet, kıymetliler. Yine Kur’an-ı Kerim’i dinlemek Hanbeli ekolünde de farzdır ve farz-ı kifayedir. Kur’an-ı Kerim’e kulak vermek ve boşa okunmamış olması için kalbini ver, iyi dinle, iyi anla. Kur’an-ı Kerim’i mutlaka iyi anlayıp iyi dinleyen bir topluluk olacak ve insanlara bunu doğru anlatacak toplumlar da olacak. Şimdi giderken yürüme esnasında veya yolculuk esnasında, yollarda Kur’an-ı Kerim okuma hususunda, yollarda yaslanırken, otururken, binek vasıtalar üzerinde Kur’an-ı Kerim okunabilir. Bunda bir beis yoktur demiştir Hanbeli ekolünün yüksek âlimleri. Mesela Ayşe Annemiz’den gelen haberde: “Divanında yan üstü yatarken, ben Kur’an-ı Kerim okurum.” Bu da Ayşe Annemiz’den gelen haber. Yine başka bir haberde, Cihan Peygamberi (A.S.V.): “Ben hayızlı iken kucağıma yaslanır, sonra Kur’an-ı Kerim okurdu.” diyor.

45:14

Tabii bu ezbere olan okuyuştur, yoksa hayızlı kadınlar Kur’an-ı Kerim’i ellerine almazlar. Bunlar, önceki derslerimizde de yeri geldikçe izah ederek geldiğimiz derslerdir. Yine Kur’an-ı Kerim’in tamamının okunması konusunda da kırk günden çok tehir edilmesi mekruhtur. Yani bir insan mutlaka en geç kırk günde bir Kur’an-ı Kerim’i hatim etmelidir. En geç; bunun normali üç gün vardır, yedi gün vardır. Şimdi şöyle bir bakalım haberlere -haber deyince Şanlı Peygamberimiz’den gelen haberlerdir, yoksa doğu-batı haberlerinden bahsetmiyoruz. Peygamber’den gelen haber, Peygamber’e de Allah’tan gelen haberler bunlar. Vahy-i ilâhî, İslam dini vahy-i ilâhîdir. Allah’tan Hz. Muhammed’e izah edilen bir dindir Yüce İslam.- Onun için haberler; hak haberler Allah’a istinat eder. Allah’tan Peygamber’e, Peygamber’den ashaplara, ashaplardan da bu deliller ilim yoluyla, âlimler yoluyla bize kadar gelmiş; hem de tevatür yoluyla. Yüce İslam ve içindeki emirler mütevâtir bir kitaba dayalı bir İslam var ortada. Kur’an-ı Kerim en yüce, mucize, mütevâtir bir kitap, ebediyyû’l ebed. Onun için Yüce İslam’ı iyi anlamak gerekiyor. Gelen haberde Sevgili Peygamberimiz’e İbn-i Âmir (R.A.), Kur’an-ı Kerim’in kaç günde hatmedilmesi gerektiğini soruyor Peygamberimiz’e, bu zât-ı muhterem. Kırk günde cevabını almıştır Peygamberimiz’den. Sonra bir ayda -bakın öyle anlar olur ki bir ayda- buyurmuş, daha sonra yirmi günde buyurmuş, duruma göre sonra. Sonra on günde buyurmuş, sonra yedi günde buyurmuştur. Cihan Peygamberi, Rahmet Peygamberi (A.S.V.) yedi günden aşağı da inmemiştir. Bu da kişisine göre, istisnalar hariç. Bugün istisnai olarak mesela İmâm-ı Âzamdan gelen bir habere göre; İmâm-ı Âzam’ı anlatan dünya İslam âlimlerine göre, iki rekât namazda Kur’an-ı Kerim’i hatmeden bir zât-ı muhterem. Ve Kâbe-i Şerif’e girip iki rekât namazda Kur’an-ı Kerim’in tümünü hatim eden bu dünyada gerçek âlimler var. Her âlim muhteremdir ama Cenab-ı Hakkk’ın lütufları namütenâhidir. Kimisine böyle lütuflarda bulunmuş, İmâm-ı Âzam bunlardan biri. Başka âlimlerimiz de var çok kıymetli. Onun için Peygamber Efendimiz’in ortaya koydukları ölçüdür. Ve vasatî ölçülerdir. Herkesin durumu, şartları birbirine uygun olmadığı için kırk gün ile yedi gün arasında değişik rakamlar verdi. Kıymetliler, bu Hadis-i Şerifi muhaddislerimizden Ebû Davud’un rivayet ettiğini görmekteyiz.

50:08

Yine sahabiden gelen haberde, İbn-i Âmir’den gelen haberde (R.A.): “Şanlı Peygamber (A.S.V.), benim gücüm vardır dedim, üç günde oku buyurdu.” Bak, istisnai olarak sahabeden bu zât-ı muhtereme, yani ben daha çabuk hatim ederim diyene üç günde yap dedi. Bak yedi gün, bu habere göre üç güne inmiştir. Bu da Ebû Davut’tan gelen bir rivayettir. Yine üç günden az zamanda okuyan Kur’an-ı Kerim’i anlayamaz. Burada da anlamayanlar için istisnai olarak anlayanlar var. Peygamberimiz burada da bir ölçü koymuş yine (A.S.V.), mükemmel; ama istisnai olanlar var. Bunları, hiçbir zaman istisnalar kaideyi bozmaz, ölçüye bak sen. Yine Kur’an-ı Kerim’i güzel okumak, onu makamla, yerli yerince okumanın hükmü konusunda -buna tertil denilmektedir-. Tertil ile Kur’an-ı Kerim’i okumak faziletlidir ve anlayarak okumak anlamadan, acele ile okumaktan daha faziletlidir. Çünkü burada da bir fazilet yarışı vardır; amaç ve gaye Kur’an-ı Kerim’i anlamaktır. Ama herkesin gücü bunu yetmediği için anlayarak da anlamayarak da herkes Kur’an-ı Kerim okumalıdır. Kur’an-ı Kerim’in anlamını yüksek âlimlerden de gece-gündüz dinlemelidir. Bu da ayrı bir Kur’an anlayışıdır ve önemli olanlardan biri, başta gelenidir. Yani âlemin ilminden, hele de bu fıkıh ilmini hiç kaçırma. Bütün ilimlerimiz böyle, bak tefsir ilmimiz Kur’an-ı Kerim’i anlatan, anlamını anlatan bir ilim dalı. Fıkıh ise yaşanan İslam’ın bizzat hükümleri ve ölçüleri, delilleriyle beraber; başta Kur’an-ı Kerim olmak üzere. Yine Kur’an-ı Kerim’i tertil üzere oku. Tertil nedir: Okumanın kuralları, tecvit kuralları var. Bu kurallara göre yerli yerince Kur’an-ı Kerim’i okumanın adı tertildir. Tertil üzere okumak: Şimdi alelacele, mahreçleri bozarak değil. Kıymetliler, Kur’an-ı Kerim’i tertil üzere oku, biz sana bu mübarek kitabı ayetlerini düşünsünler diye indirdik. Yüce Rabb’imiz Kur’an-ı Kerim’de bizzat Kur’an-ı Kerim’in tertil ile okunmasını emrediyor. ‘’Ve râttilil kur’âne tertîlâ’’ (Müzemmil 4. ayet); bunu da unutma. Sesini güzelleştirmeli; yani rastgele sesini iyi kullan, Kur’an-ı Kerim okurken sesini bir güzel kullanmaya çalış, Kur’an-ı Kerim’in kurallarına sesini uygula. Kur’an-ı Kerim’i makama uydurmaya çalışma; Kur’an-ı Kerim’i kurallarına, kendi sesini de makamını da uydur.

55:02

Kur’an-ı Kerim’e uydur, Kur’an’ı kendine uydurma. Dikkat et! Kur’an-ı Kerim kendi kurallarıyla okunur, tecvitli okunur. Sesini güzelleştir, hüzünlü ve düşünerek Kur’an-ı Kerim’i oku. Bunlar bu şekilde müstehaptır demiş Hanbeli ekolünün muhterem âlimleri (Rahmetullahi aleyhim ecmain). Yine Kur’an-ı Kerim okurken, bir harf ekleme, harfleri değiştirme, bozma; dosdoğru oku. Eksiltme Kur’an-ı Kerim’i, bütün gücünle doğru okumaya çalış. Onun kurallarını bilenden öğren. Her camide bir imam var. Yüce İslam her şeyi mükemmel mi mükemmel ne yapmış? Dizayn etmiş, düzeni mükemmel kurmuş. Komşundan, arkadaşların içinden bunu bilenlerden öğren. Kurallarla oku. Özürlü olmayan herkes Kur’an-ı Kerim’i öğrenebilir. Çünkü Kur’an-ı Kerim insanlara geldi, dirilere geldi, ölülere gelmedi. Ölülere de rahmettir ama esas Kur’an-ı Kerim diri yaşayanlara geldi; insanım diyen herkese. Yapamam edemem diye bir olay yok. En güzelini okumaya çalış, en güzelini yapmaya çalış. Çünkü Allah kelâmı bu. “Eğer benim Kur’an-ı Kerim okuyuşumu sizin duyduğunuzu bilseydim onu hüzünlü ve daha da güzel bir şekilde okurdum.” dedi Peygamberimiz’e. Kim, Ebû Musa El Eş ‘ari hazretleri. Bu zat, güzel Kur’an’ı Kerim okurdu. Ashab-ı Gûzin çok güzel Kur’an’ı Kerim okuyorlardı -hepsi-, ama işlerinde öne çıkanlar bulunmaktadır. Çünkü bu âlem yarış âlemidir. Fazilette, beceride, yetenekte daha ileride olan insanlar bulunmaktadır. Her zaman olmuş, her zaman olur. Mekke fethedildiği gün Şanlı Peygamber (A.S.V.), Efendimiz Hz. Muhammed’in Fetih Suresi’ni okuduğunu duydum. Efendim, yine bu konuda İbn-i Muğaffel göstermek maksadıyla Kur’an-ı Kerim’i okudu ve kıraatinde nağme yaptı diyor. Evet, kıymetliler. Bu da Müslim-i Şerif’in rivayet ettiği bir haber. Yine nağme yapmak mekruh değildir, hatta müstehaptır. Güzel bir makamla, kurallarına tam uygun olarak, Kur’an-ı Kerim’i doğru okuyarak nağme yapmak müstehaptır diyor -bak- Hanbeli ekolünün âlimleri de. Allah’u Teâlâ (C.C.), Peygamber’in Kur’an-ı Kerim’i ahenk ile ve açıktan okumasına, okunmasına râzı olduğu kadar hiçbir şeyden râzı olmamıştır. Yani bir Peygamber’in Kuran okumasını Allah’u Teâla çok sever ve ondan râzı olur diyor. Peygamber okuyunca râzı olan Yüce Allah, bütün kulları güzel Kur’an-ı Kerim okuyunca râzı olacağı açıkça ortaya çıkmaktadır. “Kur’an-ı Kerim’i seslerinizle süsleyin.” Bakın bu da kıymetli muhaddisler tarafından gelen bir Hadis-i Şeriftir ve sahih olduğunu da söylemişlerdir.

59:58

Kur’an-ı Kerim’i, Şanlı Kur’an’ı ahenk ile okumayan bizden değildir. Yani Kur’an-ı Kerim’i güzel okumuyor adam, rastgele okuyor; o bizden değildir diyor. Kur’an-ı Kerim’i doğru okumalı, doğru okumak için en az ceht, eder gayret edersen o sevapları alırsın. Ama önemsemeden bu işleri yaparsan Peygamber seni kovuyor, aklını başına al. ‘’O bizden değildir’’ diyor. Sen kimi önemsemiyorsun? Kur’an-ı Kerim’i önemsemezsen Allah da seni önemsemez, o kadar. Muhafazan Allah! Bu duruma düşmemeli. Kıymetliler, bu Hadis-i Şerif‘ de yine Ayşe-i Sıddıka Annemiz’den rivayet yoluyla gelmiştir (Radıyallahü anhüm ve erdahüm ecmain). Cenab-ı Hakk, Şanlı Kur’an ile, nurlu İslam ile, her şeyiyle hak ve nur olan, hakka tâbi olan, Hz. Muhammed’e tâbi olup yolunda; ömrünü o yolda fisebilillah cihatla geçiren, mücahit, bahtiyar zümreye hepimizi ilhak eylesin. Allah’ın rahmeti üzerinizden eksik olmasın. Ey Yüce Rabb’im! Ümmet-i Muhammed’e rahmet eyle, mağfiret eyle, merhamet eyle, birlik, beraberlik, gerçek kardeş olmayı, bütün ruhların birbirine ülfet ve muhabbetini nasip eyle. Elhamdülillahi Rabb’il âlemin. Vessâletü vessalâmû âlâ Rasulûna Muhammedin ve âlâ âlihi ve sahbihî ecmaîn.

 

1:02:24

 

 

 

(Visited 193 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}