hayatveren Tefsir 57-01

57- Tefsir Ders 57 hayat veren nurun keşif notları

57- Kur’an-ı Kerim Tefsir Dersi 57

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

Fahrettin Râzî gibi büyük allâme (Lâ yekbelullâhu müsemmiîn velâ mürâin velâ mennânin) Allah ne sümacı’dan desinler’e hareket edenden, ne müraiden yani gösteriş yapandan ne de mennandan minnet altına almak isteyenden hiçbir şey kabul etmez buyurmuşlardır ki bu rivâyet tabii ki Peygamberimizden gelen bir rivâyettir. Bu rivâyetin şuan da kaynağın da Fahrur Râzî de bulunmaktadır. Şimdi Cenab-ı Hak sümacıdan diyor kabul etmiyor. Sümacı kimdir? Desinlere yapanlar desinlere amel işleyenler müraiden kabul etmez diyor. Mürai kim? Gösteriş yapanlar. Çalım satıyor, gösteriş yapıyor. Nede mennandan, Mennan kimdir? Minnet altına alıyor. Adam iyilik yapıyor ama iyilik yaptığı kişi tesiri altına minnettar kılıyor karşısındakini kendine tesiri altına almak istiyor, onun haysiyet ve şerefini zedeliyor ve başına kakıyor. Bunlardan diyor Allah hiçbir şey kabul etmez korkunç bir şey. Neyi kabul eder Cenab-ı Hak? İhlâs ile yapılan ibadetleri. İhlâs nedir? Hep yaptığını Allah için yapmak, Allah emrettiği için yapmak, Allah ibadete kendisi müstahak olduğu için yapmak ve sırf onun rızası için yapmak, başka her şeyi devreden çıkarmak ve onun rızasının dışında onun emrettiği gibi yapmanın dışında bir şey düşünmemek. İşte o zaman bu ibadet ihlâs ile yapılan, tevhîd nuruyla kuşatılan bir ibadettir. Onun sevdiklerini onun için sevmek, onun yerdiklerini onun için yermektir. Yani burada emir tamamen onundur biz ise emir kuluyuz. Riyâdan bunlardan korkanlar kimisi âmâya, kimisi gizli uyurken cebine koyarlardı. Bakın riyâdan korkan Müslümanlar kimisi âmâlara veriyorlardı ki kim verdiğini görmesin. Kimisi gizli olarak, kimisi uyurken uyuyanın cebine koyuyorlardı ve riyâdan uzak kalmak için sırf Rızayı İlâhî Allah görsün yeter diyenlerin işlediği ibadetlerden birer örnektir bunlar. Yine Kütübü Sitte de mervîdir. “En faziletli sadaka gizlice gücünün son yettiğini verebilmektir.” Şimdi herkes sadaka verir ama gücünün son yettiğini herkes veremez bu gerçek cömertliği gerektirir. Bir gün bir hadis-i şerifte (Tergib ve’t Terhib) mevcut olan bir hadis-i şerifte birisi 2 dinarı varmış hepsini vermiş. Sadece bütün malı, mülkü 2 dinar bunar yarısını veriyor.

Dakika 5:00

Ama öbürünün binlerce dinarı olduğu hâlde sadece yüz bin dinarını verebilmiş ve haber şöyle iki dinarının birini veren yüz bin dinarını vereni geçti diyor. Neden geçti? İki dinarı olan malının yarısını verdi. Zaten iki dinarı vardı, ama yüz bin dinarı verenin pek çok malı vardı, iki yüz bin dirhemden de fazlaydı. Onun için o yarısını bile veremediği için iki dinarı olup da birini veren yüz bin dinarı vereni geçti diyor. Niye? Allah kalbin cömertliğine bakıyor. Yani burada dikkat edilsin Kütübü Sitte’de ki Peygamberimizden (A.S.V) rivâyet edilen bu Kütübü Sitte ki sahîh kaynakların aslı oluyor. “En faziletli sadaka gizlice gücünün son yettiğini vermektir” buyurdular. El- Münzir’i de yine Et Tergib ve’t Terhib’de de rivâyet olunan bir başka haberde Peygamberimizden gizli yapılanı Allah gizli yazar, açıklarsa oradan çıkarır derler. Lafını ederse Riyâ ’ya yazar dediler. Yani kişi gizli hayır işlemi ama açıkladı. Cenab-ı Hak o ne yapıyor? Gizli yazdığı yerde çıkarıyor. Lafı etti ben şöyle hayır işledim, böyle yaptım dedi, onu diyor hayırlıktan çıkarır, riyâkârların riyâsına yazar diyor. Ey Müslüman aklını başına al! Allah için hayır işle, sakın gösteriş için, riyâ için, nemamlık için yapma bunları boşa gider yazık olur, gerçi alanlar faydalanır ama verende faydalansın, verende faydalansın, alanda faydalansın. İslam kimsenin zararını istemez, herkesin kârda olmasını ister. Bunun için verende zarar etmesin, alanda faydalansın, verende. Bize düşen nedir? Doğruları söylemektir kavuk sallamamak, yağcılık yapmamak. Araştırmadan doğruluğunu bir haberi araştırmadan konuşmamak, yine Buhârî Şerifte, Kütübü Sitte‘de; “Sağ elinin verdiğini sol elinin bilmediği Allah kendi gölgesine alır diyor.” Âlemler de her şey Allah’ındır. Arş’ın gölgesini alır, Misk-i Amber tepelerini alır, dilediği yeri alır her şey Allah’ındır. 7 sınıftan birisi mahşerde işte sağ elinin verdiği hayırları sol eli bilmeyecek kadar gizli yapıyor ve Allah’ın rızasını gözetiyor, başka bir şey gözetmiyor. Yine Tirmizî’nin Feyzü’l Kadir’in de rivâyet ettiği “gizli verilen Rabbin öfke ateşini öldürür.” Yani Cenab-ı Hak gazâba gelmiş azâb edecekse diyor “gizli verilen sadakalar, hayırlar Allah’ın öfkesinin söndürür.” Yani öfkesinden vazgeçer diyor. Azâb edecekse vazgeçer, ya affeder veyahut ta erteler.

Dakika 10:00

Hediyeyi açıkça verince yanındakilerde ona ortaktır. Eğer birine hediye vermişsen yanındakiler de ortaktır diyor. Bu da İslam’ın sevgisinin de sosyal sevgi olduğunu, cömertliğinin de bir sosyal yönünün olduğunu unutmamak lâzım. Kalbinde mârifet nurları birikmiş, vesveseler gitmiş, şehvet ölmüş, kalbi azamet deryâsına dalmış böyle olanlar var ya işte açıktan verince diyor insanları hayra teşvik etmiş olurlar, onlara zarar vermez, onlar yine kazanırlar. Yalnız kalbinde mârifet nurları birikmiş olanlar artık bunlara riyâ yaklaşmaz. Vesveseler gitmiş, şehvet ölmüş, kalbi Allah’ın azamet deryâsına dalmış olanlar açıktan da verseler bunlara zarar gelmez. Çünkü bunlara riyâ yaklaşamaz, bunlar Hakk’a tamamen bağlanmışlardır. Yüceyi görmüşler artık başkaları onlara tesir etmez. Bunlar açıktan verince ne yapmış olurlar? İnsanları hayra teşvik etmiş olurlar. Onlara zarar vermez, onlar yine kazanırlar. Furkan Sûresinin 75’inci âyetinde Cenab-ı Hak sabırlarına karşılık cennetin en üst makamı verilir. Hürmetle selamla karşılanırlar. İşte bunlarda Allah yolunda sabreden zât-ı muhteremler. Çünkü İslam’ı A’ dan Z’ ye yaşamak güçlü îmân ister, güçlü îmânın yanında, güçlü sabır vardır. İslam’ın bütün yapılacaklarını, ibadetlerini, güzel amellerini yerine getirirken tahammülü vardır. Îmânın gücü sabırdır, sabrın gücü zevkle İslam’ı yaşamaktır, yaşarken tahammüldür. Bütün haram ve günahları terk etmek yine sabrın, îmânın gücüyle orantılıdır. Bunun için bunların sabırlarına karşılık cennetin en üst makamları vardır onlar verilir, hürmetle, selamla karşılanırlar. Yine Âraf Sûresinin 159’uncu âyetinde halka nasihat eden, Hz. Muhammed’e îmân eden Mûsevîler’den hak ve âdil bir toplum vardır. Bunu niçin söyledi burada? Daima birçok peygamberin ümmetinin içinde geçmişte de doğruyu söyleyen bir topluluk daima bulunmuştur. Ama o topluluğun tesiri ne zaman ki kötüler ortadan kalkar kötüler meydanı aldığı zaman işte o zaman fırtına başlar, huzurlar gider. Ama o hakkı söyleyen topluluk daima var ola gelmiş Muhammed toplumunun içinde de bu kıyâmete kadar var ola devam edecektir. Yine Âli İmrân Sûresinin 110’uncu âyetinde: “Siz insanların iyiliği için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz.” işte bu da Muhammed’in ümmetidir. Ne diyor; “Siz insanların iyiliği için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz, iyiliği emreder, kötülükten men edersiniz ve Allah’a bütün varlığınızla hak îmân ile îmân edersiniz.”

Dakika 15:10

Bu da Muhammed ümmetinin özelliğidir. Kıyâmete kadar hakîkî ümmet özelliğini kaybetmeden devam ettirecektir. Yine Âraf Sûresinin 181’inci âyetinde: “Daima Hakk’a ileten, adâleti hak ile yerine getiren bir millet bulunur.” Bu da Muhammed’in işte ümmetidir ve İslam milletidir. Âraf Sûresinin 182’nci âyetinde de “İnkârcıları, İstidracı yavaş, yavaş helâke götürürüz” diyor Cenab-ı Hak. Îmânsızın başarısı, yükselmesi bir istidrâçtır. Nedir istidrâç? Aşağıya atmak için yükselmektir. Cenab-ı Hak yükselmelerine önce müsaade ediyor, sonra tutup aşağıya atıyor. Şimdi iblisin şargı, garbi dolaşması bir istidrâçtır. İblis şargı, garbi dolaşır, birinci kat semâdan çıkamaz ama aşağıda dolaşır ama onun bütün bu dolaşması, becerisi kerâmet değildir, mucize zaten değildir. Nedir? İstidrâçtır. Küfürde, şirkte çok ilerlemiş, isyanda aşağı derinliğe doğru giden derekeler sahibidir. Küfür aşağıya doğru derekedir, küfürde çok ilerleyenler istidrâç sahibidir. Sürekli aşağıya giderler, daha derine giderler, cehennemin en dibine doğru giderler. Ama îmânda yükselenler İslam’da yükselenler ise cennetlerin en üstlerine doğru derece, derece yükselirler. Yine Tevbe Sûresinin 103’üncü âyet-i kerimesinde Cenab-ı Hak: Onların mallarından sadaka al yani zekâtlarını al, fitrelerini al ne türlü zenginde varsa zekât alınacak miktar da onu al onları temizler, yüceltirsin. Bakın hayır, hasenat, başta zekât malı temizliyor. Çünkü orada yoksulların hakkı var, yoksulun hakkını vermedikçe katiyyen zenginin malı temizlenemez pistir ve haram karışımı vardır ve diyor onları yüceltirsin. Bak bizâtihi Allah’ın nizamında zenginden alıp, fakire vermek esastır. Dengeleri sağlamak hem sermayeyi koruyacaksın, hem emeği, hem yoksulu koruyacaksın. Bunun için senin duan diyor onlara sükûnettir, onlara dua et diyor Peygamberimize. Onların gönüllerini yatıştırır Allah (C.C) en iyi işiten bilendir. Çünkü âlemlerde kim işitiyorsa onları işittiren, gördüren de o’dur. Yaşatan O, konuşturan O, idrak ettiren O, aklıyla başarı veren O, güç kuvvet veren O çünkü hepsi ona aittir. Hayat onundur, yaratma onundur, emir onundur. Hidâyet önderleri, dinin bayraktarları, halkın efendileri bunlar kime götürürler? Allah’a götürürler, Allah’a davet ederler. Sapık önderler, sapık liderler ve tağuti zihniyetleri, sahte dervişler, sahte şeyhler meşâyihler bunların sahteleri kendine çağırırlar Allah’a değil.

Dakika 20:10

Kendilerini Rab edindirtilirler zavallı o câhil cühelaya. Ama hakîkî mürşitler, hakîkî ilim adamları ne yaparlar? Hidâyet önderleri, bunlar dini bayraktarları, halkın efendileridir bunlar. Bunlar Allah’a çağırırlar ve birine çağırmazlar, kendilerine de çağırmazlar. Başta Peygamberler olmak üzere hakîkî âlimler işte bunlar hidâyet önderleridir, bunlar hep Allah’a çağırırlar ve bütün insanlığın yolunu Allah’a giden yola çevirirler ve Allah’a götürürler. O yolları bilenle tabii yolculuk yapmak çok güzel ve kolay olur. O yolları bilmeyenler hele de körseler, körlerle bir araya gelip o yolu bilmeyen liderler, önderler sahte dervişler, sahte önderler, sahte şeyhler o yolu bilmeyen körlerle yola giderseniz onlarla birlikte kuyulara birer, birer düşersiniz, yuvarlanır gidersiniz. Birde bakarsınız ki kendinizi cehennemde bulursunuz. İlimle, irfânla, hidâyet önderleriyle dinin bayraktarları, halkın efendileri işte bunlarla Allah’a giderseniz yolunuz açık olur şansınız parlak olur işleriniz kolay olur her şeyiniz saadet, selâmet olur. Niye? O yolu bilenlerle gidiyorsunuz. Ne demektir bu? En az tâbî olduğun kişi ilim adamlarından Müçtehit olacaktır. İşte bizim Müçtehitlerimiz kıymetli Müçtehitlerimiz vardır ve İslam’ın yolu bellidir, ilimleri bellidir, kaynakları bellidir. Bilenlerle hareket edilirse iş sağlamdır ve garantilidir. Farz namazları hep cemaatle kılar, nâfileleri evinde kılardı. Kim? Hz. Muhammed (S.A.V). Farz namazları hep cemaatle kılardı Peygamber fendimiz. Elinde cephelerde, savaş meydanlarında dahi cemaatle kılıyordu namazını. Zekât mü’minlere verilir. Hüküm öncesine şâmil olmaz İslam öncesi faizler gibi. İslam kendinden önceki tüm hükümleri ortadan kaldırır ama kaldırdığı andan itibaren önceye değil, sonraya hükmeder. Esmâ (Radıyallâhu Anha), Esmâ Bintü Ebû Bekir, anası Kuteyle ve ninesi Müşrike idiler. Esmâ’dan bir şeyler istemişler o da Rasûlullah’dan izin almadan size bir şey vermem demiş ve siz benim dinimde değilsiniz demişti. Kim? Esmâ (Radıyallâhu Anha) Peygamber Efendimizin baldızı oluyor, Ebû Bekir’inden kızı oluyor, Âişe Annemizin de kardeşi oluyor.

Nâfile sadaka yerine göre her millete verilebilir. Peki, ne demiş Peygamberimiz? Peygamberimiz onların ihtiyaçlarını gider demiştir. İşte görüyorsunuz anası Kuteyle ve ninesi Müşrike idiler. Esmâ’dan bir şeyler istemişler o da Efendimize danışmış ve Peygamberimiz de sadaka vermesini, ihtiyaçlarını gidermesini söylemiştir.

Dakika 25:13

Nâfile sadaka yerine göre her millete verilebilir. Esas olan ise Bakara Sûresi âyet 273’de dikkat et buraya! Mücahitler ve ilme kendini adayanlar en önde gelirler tercih bunlardan başlar. Bunu da hiç unutma bak âyetin numarasını da veriyorum Bakara Sûresi âyet 273’e dikkat et. En önce hayrı, sadakayı ve bütün yardımlarını verirken, imkânlarını seferber ederken şunlardan başla: Mücahitler ve ilme kendini adayanlar. Bu ikisinin hem yaptığı en hayırlı iş, en önde gelen iştir, en üstün ameldir. Hem de bunların ticaret yapma şansı yoktur. Bunun için buradan başlamakta bütün insanlık için fayda vardır. Mücahit cephede insanlığın düşmanı zorbalara karşı koyar. Küfre şirke nifâka, fitneye, zulme karşı göğsünü geren babayiğittir. Cephe de cihâdını yapar. İlim, irfâna kendilerini adayanlar da insanlığı cehâletten kurtarır ve bütün insanlığa ilmin, irfânın, sosyal adâletin, egemenliğini sağlar. Bütün kötülüklerin anasının cehâlet olduğunu unutmamak gerekir. En önce bileceğimiz varlık Allah’u Teâlâ’dır onu esmâsıyla, evsâfıyla, Kitâbı Kur’an’la tanıyacağız, Yüce Allah’ı Muhammed’le (A.S.V) tanıyacağız.

Allah iffetliyi onu koruyanı sever. İffetli ne demektir? Son derece namuslu, haysiyetli, şereflidir. İbn-i Mes’ûd’dan (R.A) rivâyet edilen bu hadis-i şerifte Allah iffetliyi onu koruyanı sever. Övgüde, sövgüde aşırı giden, yırtık, yüzsüz, dilenci, ısrarcı olanı da katiyyen sevmez. Kimi sevmiyor? Överken haddi aşıyor, tağutları övüyor, övülmeyecekleri övüyor, Allah’ın düşmanlarını övüyor yağ yakıyor, sövgüde aşırı giden sonra buna sövüyor. Yırtık yani hayâsız, yüzsüz, dilenci, ısrarcı olanı da sevmez. İbn-i Mâce Feyzü’l Kadir’de de rivâyet olunmuştur bunlar. Aç gözlülükten diyor uzak olanı Allah zengin eder. Zenginlik gönül zenginliğidir, açgözlü olanlar hep fakirdir. Malı olsa da fakirdir onlar ama açgözlülükten uzak olanı, gönlü zengin olanı Allah mutlaka zengin eder diyor. İffetli olmaya çalışanın, yüzsüzlükten sakınanın iffetini, şerefini, izzetini artırır. Bu da Tirmizî’nin Ahmet Bin Hanbeli’n rivâyet ettiği bir hadis-i şeriftir. “Sırtında odun satması dilenmekten daha hayırlıdır.” Dikkat et! İslam da alın teri en makbul kazançtır. Peygamberlerden birisi ki Dâvûd (AS.) da bunlardandır. Kendi kazancını ve kendi kazancıyla aldığı erzakı sırtına azık olarak sarar alın terinden yer, evlatlarının bile kazancından yemez.

Dakika 30:12

Niye? Alın teri en makbul kazançtır ve gıda oradadır, şifa oradadır, afiyet oradadır. Vücudunu, bedenini, organ ve sistemini, etini, kanını, kemiğini helalle besle midene haram lokma düşmesin, şüphelilerden bile uzak kalmaya çalış.

Bu hikmet saçan, hayat veren değerli ilâhî emirleri ve peygamber sözlerini Kur’an-ı Kerim’in hayat veren, nur saçan değerlerini, onların haberlerini sizlere duyurmaya devam ediyoruz. Bîat sadakat yeminidir. Şimdi İslam da bîat vardır bu sadakat yeminidir. Ne demek? Sözünde duracaksın. Hangi söz bu? Allah’a verdiğin söz (لَا اِلَهَ اِلَّا اللهْ مُحَمَّدُ الرَّسُولُ اللهْ) dedin mi? Müslüman Müslümanlığı kabul ediyorsun. İslam’ın tüm değerlerine inanmak, yaşamak, onu korumak İ’lâ ’yı Kelimetullah’ın cihana hâkim olması için çalışmak üzere Allah’a söz verdin, Peygambere söz verdin, Müslümanlara söz verdin, insanlığa söz verdin ve işte İslam devleti ve İslam devletini kurdun ve orada görev aldın, başındakine de itaat edeceğim diye bîat eyledin. İşte bu diyor sadakat yeminidir yemininde dur diyor. Ashâbı-ı Suffe bu yemin bozulmaz ebedî bu sözünde duracaksın. Şimdi bir de Ashâb-ı Suffe ’den birkaç kelime söz etmeye çalışalım Ashâb-ı Suffe kendini Allah yoluna adamış peygamber okulunun öğrencileridir. Medine de Mescidi Nebi bir köşesinde orada Ashâb-ı Suffe de peygamber okulunda okuyan ve oradan mezun olan nice kimsesiz, yoksul, gariban, fakir insanlar oradaki Ashâb-ı Suffe okulundan mezun oldular ve bunlar vilâyetlere Vali oldular, ordu komutanları oldular. Dikkat et! Peygamber okulunda okuyup ta mezun olanların her birisi dünya da görülmedik kahramanlar, görülmedik devlet adamları, Valiler yetişmiştir. Bunlar kimsesiz, gariban, yeri yurdu olmayan kimseler ki ilim, Kur’an-ı Kerim, hadis-i şerif öğrenen, oruç tutan sayıları 400’ü bulan Âbit, Zâhit, Mücahit kimseler idi. (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn)

Yine Tevbe Sûresinin 122’nci âyetinde: “Cenab-ı Hak savaş hâlinde de toplumum her kesimini aydınlatmak için geriye ilim adamları bırakın.” Dikkat edin! Cepheyi de ihmal etmez İslam dini Cenab-ı Hak ihmâl ettirmez ve milletini de, geride kalanları da ihmâl ettirmez. Ne diyor? Her kesimini aydınlatmak için. Kimin? Toplumun. Geriye ilim adamları bırakın, onları savaştan geri bırakın, onları savaşa götürmeyin, İlmi, irfânı yaysınlar toplumun içinde diyor. Görüyorsunuz ilim adamları kalplerin fethiyle uğraşır. Kalplerin fethiyle, savaşıyla, nefislerin ihlâsıyla uğraşırlar. Bütün kötülüklerin anası cehâlettir, bilim adamları da cehâleti ortadan kaldırırlar.

Dakika 35:15

Ve ilmi, irfâna ne yaparlar? Kalplere, ruhlara, beyinlere yerleştirmek için toplumu eğitirler, irşâd ederler, ilmi, irfânı yayarlar. İlim öğrenimine ar verilmesini savaş anında bile bir kısmı ilimle meşgul bulunmasını İslam öngörüyor Cenab-ı Hak emrediyor. Sadakalar, zekâtlar, biliyorsunuz ki sadakalar, zekâtlar öncelikle cihâd edenlerle ilimle uğraşanlara verilmelidir diyor ve ondan sonra toplumun bütün ihtiyacı olan muhtaçlara, yoksullara sosyal devlettir İslam ve bütün yoksullara gereken yardım yapılmalı sosyal devlet görevini yapmalıdır ve âdil bir dağılım milli gelir âdil bir şekil de topluma yansıtmalıdır. Ashâb-ı Suffe ’ye Efendimiz; Ey Ashâb-ı Suffe! Bana bu hâlinizle kavuşan benim arkadaşımdır diyor. İbn-i Abbâs’tan gelen bir rivâyet (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn ). Buraya dikkat edelim! Ashâb-ı Suffe ‘ye Efendimiz (A.S.V ) Ey Ashâb-ı Suffe! Bana bu hâlinizle kavuşan benim arkadaşımdır diyor. Çünkü Ashâb-ı Suffe Peygamber okulunda okuyorlardı, okudular hem önemli görevler de, önemli yerlerde görev aldılar. Hattâ İslam’ın yayılması için dünyanın birçok yerlerine dağıldılar. Ta Türkistanlara, ta Afrikalara, Anadolulara, Trablusgarplara daha nice dünyanın önemli yerlerine gidebilenler gittiler, hakkı tebliğ ettiler. İnsanlığın tümünü hayat veren nura İslam’a çağırdılar yani Allah’a çağırıyorlardı. Bir olan Allah’ın hükümranlığa onun kânûn ve nizamı olan İslam’a çağırıyorlardı.

Hz. Ali’nin de (R.A) sadece 4 dirhem gümüşü varmış birini gündüz veriyor, birini gece veriyor, birini açık, birini gizli verdiği rivâyet olunuyor. Efendimiz (S.A.V) soruyor Ya Ali niçin böyle yaptın? Deyince: “Rabbimin vaadine hak kazanmak için yaptım” diyor. Cenab-ı Hak burada ne diyor: “Gece gündüz, gizli ve açık onlar mallarını harcarlar benim yolum da” diyor. Cenab-ı Hak Hz. Ali de 4 dirhemi varmış zaten bunu Allah’u Teâlâ’nın âyet-i kerime de buyurduğu gibi 4’ünü birini gece, birini gündüz, birini gizli, birini açık veriyor ki Rabbimin emirlerine uygun olarak 4’ünü de vermiş olayım diyor. Yani Ashâb-ı Güzün Kur’an ne diyorsa onları hayatların da uygulamışlardır. 4 dirhemi bile olan da bunu yapıyor benim param yok demiyor, ben fakirim bu 4 dirhemi verirsem ben ne yiyeceğim, çağım, çoluğum ne yiyecek demiyor. Niye? Onlar tam inanmış insanlar Allah’a uzaktan bakmıyorlar, Allah’ın kendilerine, kendilerinden daha yakın olduğunu biliyorlar.

Dakika 40:02

Gerçek îmân ile îmân ediyorlardı da ondan Ebû Bekir zengindi malının tümünü verince bazıları kınadı onu bak dediler malının tamamını harcadı. Çağsına çocuğuna bir şey bırakmadı. Geriye ne bıraktın ya Ebû Bekir diyene Allah ve Rasûlünü bıraktım diyordu. Bu ne demektir? Tam bir îmân demektir. Allah’u Teâlâ’nın kendisine kendinden yakın olduğunu bütün nimetlerin sahibinin Allah olduğunu nasıl inanmış işte Sıddık îmânı bu. Fâruk îmânını bakıyorsunuz Ömer’de, Zinnureyn de bakın görüyorsun bu îmânları Hz. Ali Mürteza’da (Radıyallahu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) hepsinde görüyorsunuz. Diğer sahâbeler de tedrîci olarak da böyledirler. ‘’Leke zalike’’ ne dedi Peygamberimiz Hz. Ali’ye? Efendimiz (A.S.V); O senin buyurmuş olduğun bu âyetler bunlar ve cihâd atları besleyenler için inzâl edildi diye mervidir. Yani bu yaptığın sana mükâfat olarak kazandın bu mükâfatı o mükâfat tamamen sana aittir dedi Peygamberimiz onu kutladı. Yine o senindir buyurmuş bu mükâfat dedikten sonra o âyetlerin bunlar ve cihâd atları besleyenler için inzâl edildi. Bugünde maddî ve manevî bugünkü çağın şartlarına göre Müslümanlar mücahitlere ve kendini ilme adayanlara karşı daima hazırlıklı olmak gerekmektedir. Müslümanların milli savunması ilim irfâna yatırımları yeterli düzeyde olmalıdır. Bu dünyanın sulh ve barışı içindir. Güçlü olmazsanız iki şeyde en az dünyada en güçlü olmak zorundasınız. Bir ilimde irfânda birde milli savunmada ve ekonomide güçlü olmak zorundasınız. O zaman alan değil veren darda kalanı kurtaran, barışı sağlayan olursunuz. Yoksa bunları yapmazsanız dayatmacıların emrinde kalırsınız, zorbaların esareti altında kalırsınız. Siz ve insanlık o zaman ıstırap çekerler dünya kargaşadan kurtulmaz. Terörü üretenler zorbalardır. İnsanlığı ötekileştirenlerdir ve gerçek Allah’ın hükümranlığını onun kânûnlarını tanımayanlardır. İşte terörist ve terörü üreten bunlardır. İnsanlık hür yaratılmıştır. Hak ve özgürlükler herkese yeteri kadar verilmediği müddetçe bir taraf lortlar âleminde yatacak bir tarafta ekmek bulamayacak bir tarafının da başına bomba yağacak. Böyle dünyada barış olur mu? Yine önemli olan her zaman şartları değerlendirip en iyi şekilde harcamaktır. Yani zamanın içinde bulunduğun şartları çağın şartlarını iyi değerlendireceksin. İlimde, ekonomide, ilim irfânda bilimsel çalışmalarda ve milli savunmada tam milli olarak barışın caydırıcı gücünü elinde bulunduracaksın, adâletin caydırıcı gücünü elinde bulunduracaksın.

Dakika 45:05

Adâletin gücü, barışın gücü sende olacak ki zâlimlere karşı barış korunabilsin ve sürekli barış dünyaya hâkim olsun. Ferdî ekonomiyle genel ekonominin kaynaşması dolaşımı önemlidir. Dikkat et buraya! Ferdî ekonomiyle genel ekonominin kaynaşması dolaşımı önemlidir. Adâlet ilkelerine dayalı olarak, sömürüden uzak olarak, emek ve sermaye korunarak âdil bir şekilde bunların dolaşımı sağlanacak yine İsrâ Sûresinin 29’uncu âyetinde Cenab-ı Hak eli sıkılardan olma diyor. Saçıp savurup israfçı da olma kınanırsın hasretini çekersin. Şimdi bunlar ilâhî hayat veren öğütlerdir. Birde eğer zorbalara karşı adâleti, sosyal devleti koruyamazsan gözünün önünde bankalar hortumlanır ve tüyü bitmedik yetimlerin hakkı yenir ve bunlar etiketli büyük hırsızlardır, haydutlardır, vampirlerdir bunlar. Bunlarda acıma yoktur. Milletine acımaz, bunlar millet düşmanlarıdır, bunlar vatanını düşünmez vatan hainleridir. Ekonomiyi çökertirler ve devletini, milletini başkalarına muhtaç ederler, bir çırpı da vatanını yok etmek isterler bunlar vampir zihniyettir. Bunlara karşı sosyal adâleti işte korumak zorundasın. Milletin hakkını sosyal devleti korumak zorundasın. Dünyaya bakın dünyada bir sömürü düzeni olduğu için bir taraf sermayeyi yiyordu, öbür tarafta gelir dağılımı âdil olmadığı için dünya da aç sefillerin haddi hesabı yok, barış yok. İnsanlık kitleler hâlinde öldürülüyor. İslam bu zorbalara karşı Allah’ın hükümranlığında gerçek adâleti ve gerçek hâkimiyeti ve barışı sağlayacak İslam’ın bizzat kendisidir. Çağdışı Allah çağdışı olmaz, Kitâbı Kur’an çağdışı olmaz, İslam ve hükümleri çağdışı olmaz. Allah’sız,  Peygamber ’siz, kitapsız ve insanlığın hakkını hunharca yiyenler işte canavarlardan daha kötü, çağdışından da daha çağdışı olanlar ancak bunlar olurlar. Çünkü insanlığa acımaz bunlar. İslam ise Allah’ın merhametinin âlemleri kuşatması, rahmetinin kuşatması adâletinin uygulanmasıdır. Bu Allah’ın hükümranlığıdır İslam budur. İslam’ı sen bilip de şeyhin dini olarak, şeyhin düzeni, liderin düzeni, şu partinin, bu partinin düzeni, öteki önderin düzeni diye, falanca görevini yapmamış bir halîfeyi örnek göstererek, falanın dini diye gösterirsen Allah’a iftira edersin. İslam bütün insanlığın dinidir. Allah bütün âlemlerin Rabi’sidir. Sen kime mâl ediyorsun? Güneşi yıldız böceğine mi bağlamak istiyorsun? Güneş yıldız böceğinden mi doğdu diyorsun? Yoksa herkes ışığını güneşten aldı mı diyorsun? Herkes ışığını İslam’dan almıştır, almaya devam edecektir. Çünkü İslam Allah’ın yaktığı bir ışıktır, ebedî sönmeyecek bir ışıktır.

Dakika 50:05

İnanmazsa kişi kendi îmânını söndürür o kadar, kendine yazık eder biz ona da acıyoruz. Kimsenin îmânı sönmesin, kimse zarar etmesin bizim amacımız bu ama kimseye zoraki inan diyemeyiz. Zoraki inanma diyemediğimiz gibi, inan da diyemeyiz zora ki ancak Hakk’ı ona teklif ederiz ve tebliğ ederiz, takdim ederiz, gücümüzün yettiği kadar buyur deriz. Allah’a çağırırız, kendimize çağıramayız, biz Allah’ın kullarıyız kendimize çağırmamız olmaz. Kendine çağıranlar işte insanlığı ve Müslümanlığı bölenler, parçalayanlar ve çiftlikler de koyun besler gibi milleti bölüp, parçalayıp çiftliklere ayıranlardır başlarında patronlarıyla beraber. İslam bu değildir. İslam: Bütün insanlığın hak ve özgürlüklerinin, gerçek hürriyetlerinin teminatıdır ve Allah’a bağımlı olmak, Allah’tan başka her şeye hür yaşamaktır. Bağımsız ve hürriyet işte tam bir istiklâl Allah’u Teâlâ’ya bağlı kalmaktadır. Allah’a bağlı kalmadın, birinin emrine girdin ne oldu? Senin tanrın o işte Allah’ı kabul etmeyip de dirinin emrine girdiğin zaman sen orada ya nefsine tapıyorsun, ya birinin emrindesin. Yani sen şimdi hür müsün? Hürriyet Allah’u Teâlâ’nın hükümranlığı altında olur, ona bağımlı olmakla olur ve onun emrine, onun kânûnlarını uygulamakla olur. Çünkü hürriyeti, özgürlüğü, insanı yaratırken sana onu veren Allah’u Teâlâ’dır. Hürriyetin kefili de sadece Allah’u Teâlâ’dır. Bu da âlemlere İslam ile tecelli eder. İslam yanlış uygulandıysa birileri tarafından bazı dönemler de doğru uygulanmadıysa bu İslam’ın suçu değildir, İslam’ı doğru bilmeyenlerin suçu İslam bütün doğruların hak ve hakikatlerin bizzat kendisidir.

İbn-i Mace’nin ve Ahmet Bin Hanbeli’n rivâyet ettiği bir hadis-i şerifte de Cenab-ı Hak

(el miksirune hüm hümül esfelüne ya nebi allah’i illa men )

Bak ne buyuruluyor; Müşrikler çok servet toplayanlar bunlar diyor milletin hakkını yiyerek, gayri meşru yoldan servet toplayanlar alçaltırlar. Ey Allah’ın Rasûlü! İstisnası kimdir? Diye sordular. O tekrar, tekrar alçaktır dedi Peygamberimiz tekrar, tekrar alçaktır onlar dedi Efendimiz. En sonunda dört bir yanına Allah yolunda harcayanlardır müstesna olanlar dedi. Yani sağına harcar Allah için, soluna harcar, önüne, peşine harcayanlar işte bunlar müstesnadır dedi. Yoksa gayri meşru insanların haklarını yiyen ve servet toplayan fukaranın hakkını, yoksulun hakkı var onun cebinde bunu vermeyenler alçaktır, alçaktır, alçaktır dedi Peygamberimiz. Bunun istisnası yo mu Ya Rasûlallah? Diyen Sahâbeye karşı da en sonunda dedi ki; Dört bir yanına Allah yolunda harcayanlardır işte müstesna olanlar dedi. Malına hükmedenlerdir. mal kişiye hükmetmeyecek, servet sana hükmetmeyecek, sen servete hükmedeceksin.

Dakika 55:00

Bunlar müstesnadır, bunların sayısı da azdır dedi. Dikkat edin! Bunların sayısı da azdır çünkü malı Allah birilerine çok verdiği zaman azıyor, az verince de sapıyor. Cenab-ı Hak herkese hayır ayarlamıştır. Kimin hakkında ne hayırlıysa ona ayarlamış fıtratını ama bu fıtratı sonra bozanlar olmuştur.

Tevbe 60’ıncı âyetle hüküm tahsis edildi diyenler vardır. (La sarefe fil hayrı) “Hayırda isrâf olmaz.” Çok hayır işledin mesela işliyorsun israf olur mu-? Olmaz. Ama istisnai olağanüstü hâller olur savaş durumları gibi o zamanlarda da durum o şartlara göre milli bir servet, milli bir değerlendirme tabii olmalıdır, olacaktır.

Ensâr’ın tutumu Muhâcirlere yardıma bakıyoruz. Ensâr ismini nereden aldılar? Medine Müslümanları, Muhâcirlere yardım ettiler de onun için Ensâr oldular. Yani Allah yolunda yardım edenlere, Muhâcirlere yardım edenlere, yoksulları koruyanlara Cenab-ı Hak Ensâr ismini verdi. Kur’an-ı Kerim hem Muhâcirleri över Allah yolunda hicret etmişler, hem Ensâr’ı över. Kur’an-ı Kerim bu iki sınıfı övmüştür. İki sınıfı kıyâmete kadar övülmeye layık kişilerdir. (kâdel fakru eyyeküne küfran) Keşfü’l Hafâ da neredeyse fakirlik diyor, küfür olacaktır. Şimdi öyle bir durum gelir ki kişinin insanoğluna muhtaç olması korkunç tehlikedir. Müslüman insana hiç kimseye Allah’tan başka muhtaç olmama gayreti içinde olmalıdır. Çünkü fakirlik öyle bir an gelir ki yani seni küfür derecesinde bir tehlikeyle baş başa bırakır. Onun için Peygamberimiz neredeyse fakirlik küfür olacaktır diyor. Yani burada fakirlik öyle ortamlar olur ki küfre seni düşme tehlikesiyle baş başa bırakır. Mesela bazılarına birileri para veriyor, servet veriyor din değiştiriyor. Bu nedir? İşte tam küfürdür. İslam‘dan dönen kişi şu veya bu nedenle nedir? Îmânı bırakmış, küfrü almıştır. İnsanına göre, çevreye göre, şartlara göre durum çok farklıdır. Ama önemli olan nedir? Allah’tan başka kimseye muhtaç olmamaya, alan değil veren olmaya Müslümanlar gayret edeceklerdir. Bizim tarihimizde Müslüman olmayan gayrimüslimlere, ehli kitâba tarih boyunca ne yapmışlardır?  Fakirlerine yardım yapılmıştır.

Dakika 59:07

 

(Visited 138 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}