hayat veren

61- Tefsir Ders 61 hayat veren nurun keşif notları

 

61- Kur’an-ı Kerim Tefsir Dersi 61

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

 

(Âli İmrân Sûresi 1’inci Âyet-i Kerime’den 11’inci Âyet-i Kerime’ler)

 

Hayat veren Yüce Kur’an’ın hayat dersleri devam etmektedir. Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerim’le Nurlu İslam ile Hz. Muhammed’in irşâdı ortaya koyduğu yüce değerlerle bu Allah’ın eşsiz nizamıyla hayat bulan iki cihanda mutlu olan kullarından eylesin.

 

بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

 

Dersimiz Âli İmrân Sûresine gelmiştir. Âli İmrân Sûresinin yüce âyetlerinin verdiği nur ve ondan aldığımız yüce değerler ve oradaki feyizlerle hayat bulmaya ihyâ olmaya irşâd olmaya devam edeceğiz. Kur’an-ı Kerim’in tümü hayat veren ilâhî âyetlerin kendisidir.

 

استعيذ بالله

 

 

الم ﴿١﴾

اللّهُ لا إِلَهَ إِلاَّ هُوَ الْحَيُّ الْقَيُّومُ ﴿٢﴾

نَزَّلَ عَلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ مُصَدِّقاً لِّمَا بَيْنَ يَدَيْهِ وَأَنزَلَ التَّوْرَاةَ وَالإِنجِيلَ ﴿٣﴾

مِن قَبْلُ هُدًى لِّلنَّاسِ وَأَنزَلَ الْفُرْقَانَ إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُواْ بِآيَاتِ اللّهِ لَهُمْ عَذَابٌ شَدِيدٌ وَاللّهُ عَزِيزٌ ذُو انتِقَامٍ ﴿٤﴾

إِنَّ اللّهَ لاَ يَخْفَىَ عَلَيْهِ شَيْءٌ فِي الأَرْضِ وَلاَ فِي السَّمَاء ﴿٥﴾

هُوَ الَّذِي يُصَوِّرُكُمْ فِي الأَرْحَامِ كَيْفَ يَشَاء لاَ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ ﴿٦﴾

هُوَ الَّذِيَ أَنزَلَ عَلَيْكَ الْكِتَابَ مِنْهُ آيَاتٌ مُّحْكَمَاتٌ هُنَّ أُمُّ الْكِتَابِ وَأُخَرُ مُتَشَابِهَاتٌ فَأَمَّا الَّذِينَ في قُلُوبِهِمْ زَيْغٌ فَيَتَّبِعُونَ مَا تَشَابَهَ مِنْهُ ابْتِغَاء الْفِتْنَةِ وَابْتِغَاء تَأْوِيلِهِ وَمَا يَعْلَمُ تَأْوِيلَهُ إِلاَّ اللّهُ وَالرَّاسِخُونَ فِي الْعِلْمِ يَقُولُونَ آمَنَّا بِهِ كُلٌّ مِّنْ عِندِ رَبِّنَا وَمَا يَذَّكَّرُ إِلاَّ أُوْلُواْ الألْبَابِ ﴿٧﴾

رَبَّنَا لاَ تُزِغْ قُلُوبَنَا بَعْدَ إِذْ هَدَيْتَنَا وَهَبْ لَنَا مِن لَّدُنكَ رَحْمَةً إِنَّكَ أَنتَ الْوَهَّابُ ﴿٨﴾

رَبَّنَا إِنَّكَ جَامِعُ النَّاسِ لِيَوْمٍ لاَّ رَيْبَ فِيهِ إِنَّ اللّهَ لاَ يُخْلِفُ الْمِيعَادَ ﴿٩﴾

إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُواْ لَن تُغْنِيَ عَنْهُمْ أَمْوَالُهُمْ وَلاَ أَوْلاَدُهُم مِّنَ اللّهِ شَيْئًا وَأُولَئِكَ هُمْ وَقُودُ النَّارِ ﴿١٠﴾

كَدَأْبِ آلِ فِرْعَوْنَ وَالَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ كَذَّبُواْ بِآيَاتِنَا فَأَخَذَهُمُ اللّهُ بِذُنُوبِهِمْ وَاللّهُ شَدِيدُ الْعِقَابِ ﴿١١﴾

 

صَدَقَ اللهُ اْلعَظِيمُ

 

Sevgili dinleyenlerimiz, kısa öz mânâsını verdikten sonra âyetlerin keşfine geçeceğiz. Keşif notlarıyla cihana şanlı Kur’an’ın nasıl bir hayat verdiğini, yanlışların nasıl ortadan kaldırdığını, doğruları ortaya nasıl bir şekilde hâkim kıldığını, bâtılı nasıl ortadan kaldırıp hakkı egemen kıldığını hep beraber Kur’an’da görmekteyiz. Görmeye çalışalım hep beraber ki hakkı hakîkati yaşayalım. Bâtılın hepsinden kurtulalım.

 

Dakika 5:00

 

İşte Kur’an-ı Kerim en doğruyu, en güzeli ortaya koyup bâtılı, yanlışı ortadan kaldırmaya geldi. İnsanlığın tümünü kurtarmaya geldi. Cenab-ı hak;

 

الم ﴿١﴾ Allah’u Â’lem. Allah kendisinden başka tanrı olmayan, kendinden başka İlâh olmayan “Hay ve Kayyum’dur.” Hay nedir? Kayyum nedir? Bunları da sizlere keşfetmeye çalışacağız. O sana kendisinden öncekileri tasdik edip doğrulayan bu kitâbı hak ile indirdi. Daha önce insanlara hidâyet olarak Tevrât’ı ve İncîl’i de yine o indirmişti. Evet, bu Furkan’ı da o indirdi yani Kur’an-ı Kerimi. Gerçek şu ki, Allah’ın âyetlerini inkâr edenler için çetin bir azâb vardır. Allah güçlüdür, azizdir, intikamını alır. Şu da kesindir ki, ne yerde ne gökte hiçbir şey Allah’a gizli kalmaz. Sizi rahimlerde dilediği gibi şekillendiren O’dur. Kendisinden başka İlâh olmayan şan, şeref ve hikmet sahibi olan O’dur. Sana bu kitâbı indiren O’dur. Ey Muhammed (A.S.V)! Ey şanlı Peygamber! Ey âlemlere rahmet olarak gönderilen, Ey Muhammed Mustafa! Sana bu kitâbı indiren yani Kur’an-ı Kerim’i indiren o Yüce Allah’tır. Bunun âyetlerinden bir kısmı muhkemdir ki bu âyetler kitâbın anası demektir. Diğer bir kısmı da müteşâbih âyetlerdir. Kalplerinde kaypaklık olanlar sırf fitne çıkarmak için birde kendi keyiflerine göre tevil yapmak için onun müteşâbih olanlarının peşine düşerler. Hâlbuki onun tevilini Allah’tan başka kimse bilmez. İlimde uzman olanlar Râsih Âlimler biz buna inandık hepsi Rabbimiz katındandır derler. Üstün akıllılardan başkası da gerçeği düşünmez, derin düşünemez. Ey Rabbimiz! Bize ihsân ettiğin hidâyetten sonra kalplerimizi haktan saptırma. Bize kendi katından Rahmet ihsân eyle. Şüphesiz ki sen bol ihsân sahibisin. Ey Rabbimiz! Muhakkak ki sen geleceğinde hiç şüphe olmayan bir günde bütün insanları bir araya toplayacaksın. Muhakkak ki Allah hiç sözünden caymaz. Gerçek şu ki, kâfirlere Allah’tan gelecek bir zararı ne malları nede evlatları engelleyemez. İşte onlar o ateşin yakıtı olacaklar. Gidişatları Firavun soyunun ve daha öncekilerin gidişatı gibidir. Âyetlerimizi inkâr etmişlerdi, bunun üzerine Allah’ta onları işledikleri günahlar yüzünden yakalayıp alaşağı etti. Allah cezası çetin olandır. Hepsinin belâsını verdi. İnkârın karşılığı Allah’ın kahrı gazabı ile helak olmak cehennemi boylamaktır.

 

Dakika 10:06

 

Şimdi sizlere bu âyet-i kerimelerin keşfinden bahsedeceğiz. Yani bunları açığa çıkarmaya daha iyi anlaşılması için bunların keşfini, tefsirini, tevilini, hem rivâyet, hem dirâyet yoluyla İnşa’Allah sizlere hayat veren Kur’an’ın hayat derslerini birlikte tahsil etmeye çalışacağız. Cenab-ı Hak bütün insanlığı bu Kur’an’ın nuruyla nurlanmayı nasibi müyesser eylesin. Bütün gayemiz budur. Kur’an’ın gayesi neyse Kur’an-ı Kerim’in gayemiz odur. Hz. Muhammed’in gayesi neyse bizim gayemiz odur. Allah’u Teâlâ’nın muradı neyse biz onun rızasını aramaktan başka onun rızasına mazhar olmaktan başka vuslata ermekten başka bir gayemiz olamaz. Çünkü Kur’an-ı Kerim geçmişin şahidi geleceğin ebediyyâtın da bütün delilleri Kur’an-ı Kerim’de bulunmaktadır. İşte gerçek İncîl, gerçek Tevrât bütün Peygamberlerin şahidi Kur’an-ı Kerim’dir. Bütün doğrular Kur’an-ı Kerim’dedir. Geçmiş peygamberlere toz kondurmaz. Gerçek İncîl’i korur, gerçek Tevrât’ı, Zebur’u, Suhuflar’ı ilâhî olan ne varsa bünyesinde toplar ve yanlış uydurma İncîl ile doğru İncîl arasındaki şahit Kur’an-ı Kerim’dir. Çünkü Allah’ın kitapları geçmişi bünyesinde toplar geçmişe şahitlik yapar. Çünkü Kur’an-ı Kerim Mü’mindir, Müheymin’dir, Mûsâddiktir, Mü’mindir geçmişteki değerleri tamamen îmânı emreder. Müheymin’dir geçmişin değerlerini himaye eder. Mûsâddiktir geçmişte ne türlü ilâhî emirler varsa bütün peygamberler ve bütün ilâhî kitapları da nedir? Tasdik eder. Ama ne ile amel eder? Bunların tamamını yenileyen Hz. Muhammed’in şeriatı olan İslam’ın son olarak İslam şeriatı olan Kur’an-ı Kerim’in Hz. Muhammed’in ortaya koyduğu Allah’tan inzâl edilen İslam şeriatıyla kıyâmete kadar amel edilir çünkü hepsini yenilemiştir. Îsâ’ya toz kondurmaz mesela birileri Îsâ’ya yakışıksız sözler konuşuyor. Yahûdî iftira ediyor ve Nasrânî yine iftira ediyor. Birisi düşmanlığından iftira ediyor. Biriside ilâhlaştırmış Meryem’in oğluna Allah’ın oğlu diyor. Peygambere ilâh diyor. Kulu ilâhlaştırıyor. ALLAH bir, üç diyor bunlar gerçeklere hakîkate iftiradır. Bütün doğrular Kur’an-ı Kerim’dedir.

 

Şimdi İmrân Sûresinin 200 âyet-i kerimeyi ihtivâ etmektedir ve 3’üncü sûredir. Kur’an-ı Kerim’in baştan sona sıralamasında ve medenî bir sûredir. Yani Medine’de nâzil olan bir sûreyi celiledir.

 

Dakika 15:05

 

Zehrâveyn çifte güller anlamı taşıyan ismi vardır. En’âm, kens, eman, kens, mâniyye, mücadele, istiğfar, tayyibe gibi isimlerle de anılır. Bu gibi isimleri de vardır. İmrân kimdir? Meryem’in babasıdır. Meryem annemizin babasının adı İmrân’dır. İşte bu sûrenin bu ismi alması Meryem annemize nasıl sahip çıkıyor Kur’an-ı Kerim. Meryem annemize Hristiyanlar ayrı iftira ediyorlar, Yahûdîler ayrı iftira ediyorlar. Kur’an-ı Kerim ise Meryem annemizi bu iftiralar karşısında koruyor ve doğruyu söylüyor gerçek Meryem’i anlatıyor. Demek ki İmrân Meryem’in babası ehli kitâbı ifrat tefritlerine reddiye ile hakemlik yapıp barışa çağırmıştır. Kur’an-ı Kerim ehli kitap sanan kendini Yahûdî ve Nasrânîlerin ifrat ve tefritlerine ne diyor? Reddiye ile tam bir hakemlik yapıyor. Kim yapıyor? Kur’an-ı Kerim. Gerçek hakem Kur’an-ı Kerim’dir. Yahûdî’ye de Meryem’e yapılan iftiradan vazgeç diyor ve Hristiyan’a da diyor ki: Meryem işte İmrân’ın kızıdır diyor ve Îsâ’nın annesidir diyor. Allah’ın bir kuludur diyor kadın kulu diğer kadınlar gibi ama bu da namuslu, iffetli, îmânlı kadınlardan birisi. Bunun için Kur’an-ı Kerim bütün insanlığa en doğru mesajı veriyor. Vasat ümmete hakemlik görevi verilmiştir. Yani Muhammed’in ümmeti hakemdir. Geçmişteki yanlışlıkların tamamını Muhammed ümmeti hakemlik yapar doğruyu ortaya koyar. Neyle? Kur’an-ı Kerim ile. Neyle? Hz. Muhammed ile. Hz. Muhammed Allah’ın en büyük Peygamberi, Kur’an-ı Kerim en büyük ve son kitâbı bütün geçmişi yenileyen, yeni bir şeriatla ortaya çıkan Allah’ın kitâbı Kur’an-ı Kerim bütün doğruları söylediği için Ümmet-i Muhammed Kur’an’ın doğrularını, Peygamberimizin doğrularını ortaya diker hakemlik yapar. Çünkü Hz. Muhammed ve bütün peygamberler doğruyu söylerler. Allah’ın kitaplarında yanlış olmaz yanlış insanoğlunun kendi kafasındadır. İlâhî olanlarda yanlışlık olmaz. Doğru anlamazsa kişinin yanlış kendindedir. Yanlış yorumlar, yanlış kanaate gider, o yanlışlık ona aittir. Doğru anlaşılması için kitapların peygamberleri Allah onun için göndermiş ve Hz. Muhammed’e Allah Kur’an’ı tefsir eder keşfeder açıklar, Muhammed’de insanlara Allah’tan aldığı gibi açıklar ve açıklamıştır. Onun için Ümmet-i Muhammed bu bütün gerçek ve doğrularla geçmişin hakemidir. Kur’an-ı Kerim ortadadır. Hepsi bozulmuş bozulmayan bir tek ortada Kur’an-ı Kerim vardır. Bunun için Ümmet-i Muhammed’in, Tevrât’ın, İncîl’in dili, ruhu olarak tahrifatı giderip insanlığın îmânını yenilemek, düzeltmektir.

 

Dakika 20:05

 

Şimdi Kur’an-ı Kerim insanlığın îmânını yeniliyor, düzeltiyor. Herkes bir şirke sapmış Allah’ı doğru tanımıyor. Îsâ’yı, Mûsâ’yı yanlış tanıtıyorlar, Meryem’i yanlış tanıtıyorlar. Evliyâcılar türemiş, Enbiyâcılar türemiş ve başkaları türemiş ateistler, natüristler, animistler gibi çeşitli bâtıl inançlar çıkmış. Bunların tamamen yanlışları ortadan kaldırıp tüm insanlığın îmânını yenileyen bu gerçek îmânı ortaya koyan Kur’an-ı Kerim, Hz. Muhammed ve Muhammed’in ümmeti bu yolda çalışmaktadır. İslam bütün insanlığın îmânını da yenilemeye gelmiştir. Muhammed’in şeriatı İslam dini, İslam şeriatı geçmişi yenilemiş, bütün çağları içine almış, bütün milletlerin, bütün zamanların, çağların, dini olarak ortaya çıkmış ve îmânları da yenilemeye, putları kırmaya, şirki ortadan kaldırmaya, Allah’ın bir olduğunu, onun âlemlerin, eşsiz, muktedir, yegâne hükümdar olduğunu ve insanlığa bu doğruyu anlatmaya gelmiş. İnsanlığın işte îmânını kurtaran Kur’an-ı Kerim’in kendisidir İslam’ın kendisidir. İnsanlığı önce doğru bir îmâna sahip kılmak için doğruyu ortaya koymak gerekmiyor mu? Kurtlara, böceklere, taşlara, ağaçlara, insanlara, mahlûkata ilâh diyenlerin durumu nedir? Şirktir. İnsan ilâhlaştırıl mı? İnsan Allah’ın şerefli yarattığı kullarıdır. Peygamberler de Allah’ın kullarıdır, evliyalar da kullarıdır, kahramanlar, hükümdarlar, bilginler kim olursa olsun Allah’ın kullarıdır, Allah’ın eşi benzeri olmaz. Onun için insanlığın îmânını yenilemek, düzeltmektir. Neyle? Hz. Muhammed’in getirdiği nurlu İslam şanlı Kur’an ile. Bakara ile Âli İmrân Tevrât ve İncîl gibidir. Yani Bakara Sûresi ile Âli İmrân Sûresi Tevrât ve İncîl gibidir. İki Zehra ana kız durumundadırlar.

 

Nüzul sebebi İmrân Sûresinin nüzul sebebinden bir kısmını şöyle özetleyelim. Yahûdîler Îsâ’ya kin, düşmanlık, iftira, Îsâ’yı, İncîl’i inkârları sebebiyle dikkat edin buraya, Yahûdîler Îsâ’ya kin ve düşmanlık gösterdiler. İftira ettiler. Îsâ’yı, İncîl’i inkâr ettiler. Hâlbuki Îsâ Benî İsrâil peygamberidir ama inkâr ettiler. İncîl’i de inkâr ettiler. Üstelik inkâr etmekle kalmadılar çarmıha da germek istediler. Kur’an-ı Kerim bu iftiralara karşı Îsâ’yı, Meryem’i, İncîl’i bak Kur’an savunuyor. Îsâ hak peygamberdir diyor. Çağının peygamberiydi. Tevrât’ın bazı hükümlerini kaldırdı yeni şeriat koydu. Tevrât da önceki şeriatları yenilemişti nesh etmişti. Kur’an-ı Kerim’de hepsini yeniledi, İncîl’i de yeniledi, Tevrât’ı da yeniledi nitekim Îsâ’yı, İncîl’i inkâr eden Yahûdî’ye karşı Kur’an-ı Kerim ne yapıyor? Geçmişin bütün değerlerini savunuyor. Mûsâ’yı da savunuyor, Tevrât’ı da savunuyor.

 

Dakika 25:15

 

Gerçek Mûsâ’da Allah’ın kuludur hak peygamberdir. Tevrât’ta Allah’ın kitâbıdır ama Tevrât adına, İncîl adına uydurulanlar hariç. İşte doğruyla yanlışı da Kur’an-ı Kerim ayırt ettiği için burada da Kur’an ve Muhammed’in ümmeti hakemdir. Gerçek İncîl gerçek Tevrât’ın ne olduğunu da Kur’an-ı Kerim bünyesinde toplamış çünkü ilâhîdir Allah kitâbı olduğu için. Tevrât’ta olmayanı var gösterenler, olduğu hâlde inkâr edenler, Muhammed’in Tevrât’ta varlığı apaçık varken yok diyenler. Mûsâ’nın Muhammed gelecek cihan Peygamberi İslam dinini dünyaya yayacak ona îmân edin dediği hâlde Mûsâ’nın bu sözlerini inkâr edenler, Îsâ’nın asil görevlerinden birisi Muhammed gelecek ona îmân edin Müslüman olun dediği hâlde onu inkâr edenler. İşte nüzul sebeplerinden biri Yahûdî’nin Îsâ’ya kin, düşmanlık, iftira, Îsâ’yı, İncîl’i inkârları sebebiyle Kur’an-ı Kerim Yahûdî’ye dur bakayım diyor ona. Diyor ki ona; Bu kininden vazgeç, düşmanlığından vazgeç, iftirandan vazgeç Îsâ veledi zina değil diyor. Meryem kötü bir kadın değil, Meryem iffetli, namuslu, Allah’a ibadette, taatte bulunan bir Betül olan bir kadındır. İşte Âdem’i anasız babasız yaratan Allah, Îsâ’yı da Meryem’den babasız olarak yarattı diyor Yahûdî’yi doğruya çağırıyor. İncîl’i de inkâr etme diyor. İncîl’de Îsâ’nın zamanında Îsâ’nın çağında Allah’tan gelen hak bir kitap idi diyor sen bunu inkâr ettin diyor. Onun için burada tam doğruyu Kur’an-ı Kerim ortaya koyuyor.

 

İkinci sebebi Necran Hristiyanları Yemen’deki Necran bu birkaç yerde Necran bulunmaktadır. Yemen’deki Necran Hristiyanları 60 kadar süvariyle Peygamberimiz Hz. Muhammed’e geldiler Medine’ye. Bunların 14’ü ileri gelenler yani Necran milletinin, devletinin en ileri gelenlerinden 60 kişinin 14’ü, 3’üde daha ileri gelenleriydi. El-Âkip, Abdulmesih bunların reisleriydi. Seyyid, el-Eyhem, vezirleri, kumandanları, Üsküp piskoposları, Ebu’l Hârise Bin Alkame idi. Yani Üsküp piskoposları da Ebu’l Hârise Bin Alkame idi. Bilgisiyle şöhret bulmuştu bu piskopos olan Alkame Hârise Bin Alkame bilgisiyle çok şöhret olmuştu bilgili birisiydi. Yani İncîl’den, Tevrât’tan bilgileri vardı ve Hz. Muhammed’i de İncîl’de, Tevrât’ta görmüştü. İncîl’de, Tevrât’ta Âhir zamanda son Peygamber gelecek diye İncîl âyetlerini okumuştu. Muhammed’i de tanıyordu İncîl’deki Yüce Allah’ın tanıttığı şekilliyle ve onun Mekke’den geleceğini Medine’den İslam’ın yayılacağını da okumuştu ama okumak, bilmek yetmiyor îmân edeceksin.

 

Dakika 30:00

 

Buna Bizans hükümdarları tarafından mal, mülk verilmişti. Bizans hükümdarları da biliyorsunuz ki Hristiyan idiler. Kardeşi Kürz Bin Alkame de vardı bu 60 kişinin içinde. Efendimizin huzuruna Hz. Muhammed’in huzuruna bunlar süslü üniformalar, papaz giysileriyle girdiler. Üniformalarla süslenmişlerdi. Doğuya dönerek kendi namazlarını kılmalarına mescitte dokunmayın dedi Efendimiz, Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) doğu tarafa dönerek namaz kıldılar kendilerine göre. Birkaç gün Medine’de kalıp Efendimiz (A.S.V) ile konuşmuşlardı. Îsâ’ya (AS.) kâh ilâh diyorlar kâh Allah’ın oğlu diyorlar kâh Salisü Selâse diyorlardı yani üçüncüsü Allah üçtür üçün üçüncüsü diyorlardı. “Hâşâ Sümme Hâşâ” ve ölüleri diriltir, hastaları iyi eder, gaipten haber verir diyorlardı ve Îsâ’yı ilâhlaştırırken de böyle gerekçeler gösteriyorlardı. Çamurdan kuşak üfler canlanır babası yoktu Allah (C.C.) yaptık, kıldık diyor. Tek olsaydı yaptım derdi dediler.

 

Efendimiz onları dinlettikten sonra; ‚eslimü‘ Müslüman olun dedi hepsine de. Hiçbir sözünüz geçerli değil hepsi şirk ve put kokan sözlerdir. Îmânı yok eden sözler söylüyorsunuz Müslüman olun dedi İslam’a giriniz dedi.

 

-Ve dediler ki Peygamberimize; Biz senden önce İslam’a girmişiz dediler. Yanlış yoldakiler hep kendilerini böyle yanlışla savunurlar ve doğru görünürler.

-Efendimiz (A.S.V) Hz. Muhammed dedi ki; Yalan söylediniz dedi. Allah’a oğul isnat ederek İslam’ınız nasıl kabul olur? Dedi.

– Babası kim dediler.

-Efendimiz (A.S.V) Allah diri, ölümsüzdür. Îsâ’ya yokluk, ölüm aruz olur mu? Diye sordu onlara.

-Evet, Îsâ’da ölür dediler.

-Ölen, doğan birisi nasıl Allah olur? Dedi Peygamberimiz. Her çocuk babasına benzer dedi Peygamberimiz.

-Onlarda, evet dediler.

-Efendimiz, Rabbimiz Kayyum’dur eşi benzeri yoktur Allah’ın. Korur, rızıklandırır her şeyi gözeten, yönetendir. Îsâ bunlara mâlik midir? Dedi onlara sordu.

-Hayır, dediler.

-Yine Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Allah’a yerde, gökte hiçbir şey gizli değildir. Îsâ ise Allah’ın bildirdiğini bilir başka bilir mi? Diye sordu.

-Onlar hayır bilemez dediler.

-Efendimiz (A.S.V), Rabbimiz Îsâ’yı ana rahminde dilediği gibi şekillendirdi diğer insanları yarattığı gibi diğer çocukları tasvir etti. Biliyor musunuz? Dedi.

-Evet, dediler.

-Yine Efendimiz (A.S.V), Rabbimiz yemez, içmez hadesten münezzehtir dedi.

-Onlarda, evet dediler.

-Efendimiz (A.S.V) Îsâ’ya anası hamile kaldı doğurdu. Îsâ’da emdi, gıdalandı, yerdi, içerdi, hades yapardı, altını kirletirdi, donunu ıslatırdı. Biliyor musunuz? Dedi.

-Evet, dediler.

– O hâlde Îsâ nasıl ilâh olur? Dedi Peygamberimiz Hz. Muhammed bunlara. Sizin zannettiğiniz gibi nasıl olur? Dedi. Hepsi sükût ettiler cevap verme şansları kalmadı. Fakat inatlarında direndiler.

 

Dakika 35:50

 

80 kadar âyet nâzil oldu. Âli İmrân Sûresi 7’nci âyetle 61’inci âyetler arsında muhkem, müteşâbih âyetler, kalbi eğri olanlar fitne için Efendimiz mülaane, lanetleşmeye davet etmişti bunları. Fakat bunlar muhkem âyetleri bıraktılar müteşâbihlere tâbî oldular. Şimdi mülaaneden tabii korktular. 61înci âyet mülaane âyetidir. Mülaane etmekten lanetleşmekten çekindiler korktular. Bu sefer barış anlaşması yaptılar. Bir hakem istediler Ebû Ubeyde İbni Cerrâh’ı hakem olarak aldılar gittiler. İslam tabiiyetine girmiş oldular. Müslüman olamadılar ama fakat İslam’ın hâkimiyetini kabul ettiler ve İslam hâkimiyetine girdiler. Piskoposun kardeşi Kürz İbn-i Alkame Müslüman oluyor. Piskopos ise krallar verdikleri malı hep geri alırlar yoksa bu İncîl’de beklediğimiz hak Peygamber’dir dediği hâlde yani bildiği hâlde Müslüman olamamıştır. Niçin olamadı? Krallar ona piskoposa çok paralar vermişler, servet vermişler. O servet elinden çıkacak diye bile bile Müslüman olamadı piskopos. Ama kardeşi Kürz Müslüman oldu. Âli İmrân Sûresinin 19, 10, 14 gibi âyetlerinde Cenab-ı Hak ne diyor? “Hak din İslam’dır.” Şimdi İslam’ı inkâr etmeye imkân ve ihtimâl yoktur. İnkâr eden kendini mahvetmiştir ve inkâr eden münkirler cehennemin yakıtıdır. Dünyanın geçici metaına aldananlar ebediyyû’l-ebed cehenneme atanlar Allah’ın ebedî nimetlerle doldurduğu lütfundan cennet ve cemâlinden mahrum kalanlardır.

 

Hattâ bir gün Kürz yani piskoposun kardeşi Kürz Peygamberimize şöyle dil uzatmıştı Müslüman olmadan önce.

‚Tağsen lil eb adi‘ diyordu. Uzak kalasıya demiş yani helâk olasıya diyor Peygamberimize.

Piskopos da yanındaki kardeşi piskopos diyor ki; Senin anan kahrolsun diyor.

 

Dakika 40:00

 

Kürz de diyor ki niçin diyor. Şimdi bak,

Piskopos diyor ki: O bizim beklediğimiz Peygamber’dir. İncîl’deki Peygamber bu Muhammed’dir. Mekke’den geleceği kesin belliydi. Medine’den İslam’ın yayılacağı da belliydi. Onun için bu beklenen Peygamber’dir diyor piskopos.

O zaman Kürz diyor ki; niçin îmân etmiyorsun Müslüman olmuyorsun? Öyleyse dedi. Bak verdiği cevap enteresandır dikkat edin buna. Ey dünya! duyun bunu.

Krallar çok mal verdiler Müslüman olsam hep geri alırlar dedi. Bu Kürz ‘ün içinde bu ukde olarak kaldı ve işte Müslüman oldu neticede Kürz ama piskopos Müslüman olamadı. Niye? Gönlünde dünya malı put olarak kalbinde yerleşmişti. Dünya kalbe girerse âhiret göç eder. Bütün evliyaların sözüdür bu. Kalp îmân yeridir Allah’a aittir. Kalp bütün varlığıyla Allah’a îmân edecek, Allah’ı bütün varlığıyla sevecek, emrine teslim olacak ve emir ve kânûnlarını Kur’an’ın emirlerini de bir, bir uygulayacak. İlâhî İslam şeriatını da yaşayacak işte hayat bulacak. Ölümsüz hayat burada, ebedî güzellikler burada, refah, mutluluk burada, bütün belâlar, dertler, üzüntüler, hastalıklar nerde? Şüphenin ve öfkenin içerisinde… Bütün îmân, mutluluk, huzur, ebedî saadet ise nerede? Yakinin ve rızanın içerisinde… Yakın ne? Kur’an’a, İslam’a tam inanmak. Kur’an İslam’ın dediği gibi Allah’u Teâlâ’ya dosdoğru inanmak Allah’ı doğru tanımak şeriatın, İslam şeriatının bütününe inanmak ve Allah’ın hükümlerinden razı olmaktır. Yakîn ve rızanın içinde ebedî saadet diyor âlemler yaratılırken huzur, neşe, mutluluk onun ikisinin içine kondu diyor. Nedir o? Unutma bunu unutmaman için söylüyorum. Yakînin ve rızanın içine kondu. Yakîn: Tam gerçek îmân, İslam îmânı. Rıza: İslam’ın tümünden razı olmak Rabbim şu İslam ne güzel din, her emrin ne kadar güzel, yasakların ise bizi zarardan kurtarmak için, emirlerin faydalıyı celp için, yasakların bizi zararı def için bize emreyledin. Şu İslam ne güzel dünyanın tam bir cenneti İlâhî emir ve kurallardan işte razı olduğun zaman rıza bu. O zaman Allah senden razı, sen ondan razısın. İşte (Radıyallâhu Anhüm ve Radû Anh) Cennet-i Âlâ Allah’ın Cemâli (Radıyallâhu Anhüm) Allah onlardan razı ve (Radû Anhü) onlarda Allah’tan razılar. İslam bu İslam Allah’ın kânûn ve kurallarıyla ortaya koyduğu ilâhî nizam bunu seve seve razı olarak kabul ettiğin zaman rıza hâsıl oluyor ve kesin olarak inandığın zaman yakin hâsıl oluyor ki gerçek îmân yakin îmân demek kesin ve gerçek olan îmânın adı. Allah’ı görüyor gibi Allah’a inanıyorsun. Sanki şu anda âhireti, sıratı, mizanı, cenneti, cehennemi görüyor gibi, Azrail’i görüyor gibi ölüme inanıyorsun onların tümüne inanıyorsun dirileceğine inanıyorsun hesap vereceğine inanıyorsun ama kesin kes inanıyorsun işte bu yakin îmân.

 

Dakika 45:15

 

Bunun için kıymetli efendiler!

 

Her doğru kişiye hayat verir her yanlış hayatın elinden alır perişan eder. Her sevap mutluluk verir her günah perişan eder. Ruh dünyanı iç ve dış dünyanı doğru konuşalım. Doğru konuşursak hayat bulacağız hep beraber. Her yanlışın içinde hepimiz çok şey kaybedeceğiz. Doğru söyleyelim, faydalı olalım, hayat bulalım. İslam hayat veriyor. İslam hepimizi Allah’a çağırıyor Allah’ın hükümranlığına onun kânûn ve nizamına çağırıyor. Birileri kendine çağırıyor kendi grubuna, felsefesine, ideolojisine çağırıyor. O birileri de Allah’ın kulları ama hiçbiri Hâlık değil Allah’ın mahlûk kulları Allah’ı bırakalım da başka yollara mı şimdi sapalım kula mı kulluk yapalım yani? O zaman bizim başkalarından ne farkımız kalır. İslam o zaman nerede? Kur’an kitap Allah’ın kitâbı nerede? Peygamberler nerede? Hz. Muhammed en son ve en büyük Peygamberin getirdiği ilâhî kânûnlar nerede? Allah’ın hükümranlığı nerede? Başkalarını biz kendimize Rab edinirsek din, îmân nerede kalır? Allah’ın eşi benzeri yok. Bütün âlemin yegâne yaratıcısı ve idare edeni O. Bizdeki ruh ve bedeni hayatı bize veren O. Bütün nimetlerin sahibi de O, O’na kulluk etmemiz elbette ki yaratılışımızın gereğidir. Başka yaratan da yoktur.

 

Şimdi konumuz bakın piskoposun Müslüman olamaması Kürz ise Müslüman oldu bak onun kardeşi. Kürz de piskopos bunlar birer kardeş üstelik piskopos İncîl’i biliyor, Tevrât’ı biliyor. Üstelik İncîl’de, Tevrât’ta Hz. Muhammed’i okuyor, görüyor son Peygamberin Muhammed olduğunu da biliyor. Ama dünya malından dolayı, servetten, mevki, makamdan dolayı elinden bunlar çıkacak diye Müslüman olamıyor. İşte her şeyi kaybeden adam işte bu türlü düşünen insandır. Yüce Allah bunları bize Kur’an-ı Kerim’de niye acaba bize ibret sahnesi olarak gösteriyor? Dünya böyle bir dalalete, sapıklığa, hüsrana düşmesin diye Kur’an-ı Kerim bütün dünyayı uyarıyor. Yanlıştan kurmak için, doğruyu Hakk’ı hakîkati hâkim kılmak için bunları ortaya koyuyor. Bundan dolayıdır ki işte Necran Hristiyanları bu 60 kişinin bakın durumuna bakın, eğer o piskopos İncîl’deki doğruları söyleseydi Tevrât’taki doğrular söylenseydi 60 kişi değil bütün dünya Müslüman olacak bir ve bütün olacaktı. Bütün dünya Allah’ın kulları değil mi? Bütün insan ve cinler Allah’ın kulları değil mi? Allah’ın kullarını aldatmak insanlara ihânetin en büyüğü değil mi? İnsanlar niye aldatılıyor? Niye doğrular söylenmiyor? Îsâ ile Mûsâ, Muhammed bunlar Peygamber bunlar birbirlerinin kardeşlerden daha kardeş bunlar. Bunlar birbirlerini son derece seven kişiler zât-ı muhteremler Aleyhimüsselam.

 

Dakika 50:03

 

Bütün diğer Peygamberler de böyle. Bunların arasında bir problem olmaz yok. Çünkü Allah’ın görev verdiği peygamberler. Îsâ’dan önce Mûsâ’ya görev vermiş zamanı bitmiş ondan sonra Îsâ’ya görev vermiş onun zamanı bitmiş ondan sonra Hz. Muhammed’i son Peygamber göndermiş kıyâmete kadar zamanı devam ediyor. Bütün zaman ve ümmetler, çağlar Muhammed’in çağı geldiği günden ta kıyâmete kadar bu çağlar Muhammed’in çağıdır. Ondan önceki çağ Îsâ’nındı daha önceki Mûsâ’nın daha önceki diğer peygamberlerin İbrâhim ve Nuh’tan ve Hz. Âdem’e kadar Aleyhimüsselam hepsinin üzerine Allah’ın selamı olsun onlarda o çağlarda görevliydiler. Din tek İslam dini. Niye bu milleti bölüp parçalıyorlar? Allah’ın kullarını neden bölüp parçalıyorlar? İki din yok bu dünyada. Allah bir hak olan hakîkatte birdir. O da İslam إِنَّ الدِّينَ عِندَ اللّهِ الإِسْلاَمُ Allah katındaki din sadece İslam’dır diyor. Ehli kitâba tolerans tanıdıysa Müslüman olmalarına zemin hazırlamıştır. Müslüman olması için düşünsünler taşınsınlar denmiştir. Ama îmâna sürekli Kur’an-ı Kerim Müslüman olun diye İslam’a çağırıyor. Bütün insanlığı çağırıyor. Bütün cinleri de çağırıyor. Allah’u Teâlâ’nın dini İslam’dır gelin İslam’a diyor bütün dünyayı çağırıyor.

 

Kıymetli efendiler!

 

Gelin hep beraber karar verelim doğruyu söyleyelim önce doğruyu tespit edelim. Doğru Allah’ın doğrulardır o da Kur’an-ı Kerim ve Hz. Muhammed’dir. Doğrunun adresi Kur’an ve Muhammed’dir (A.S.V). Geçmişin doğruları da burada geleceğin doğruları da buradadır.

 

Bunun için işte Necran Hristiyan’larının durumunu, Yahûdîlerin durumunu Cenab-ı Hak burada açıklıyor ve Îsâ’yı ne yapıyor? Dokunulmazlığı olarak koruyor. Kim? Kur’an-ı Kerim koruyor, İslam koruyor Îsâ’yı Mûsâ’yı koruyor, Meryem’i koruyor. Bu âyetler hakem âyetlerdir. Yani geçmişteki yanlışları ortadan kaldırıyor doğruyu ortaya çıkarıyor. İlâhî adâlet tecellî ediyor. Hristiyanlık önce burada yayılmış yani Necran ‘da yayılmıştı. Önceleri Uhdud bunları bastırmak istemiş. Bak onlara da yine Burûc Sûresi Necran ‘da ki Hristiyanlar, bak Burûc Sûresi burada oradaki Hristiyanlara da sahip çıkıyor. İsimleri her ne kadar Hristiyan’sa da o zaman ki Îsâ’nın dini de İslam olduğu için ne yapıyor? Uhdud bunlara zulüm ediyor yok etmek istiyor. Burûc Sûresi Kur’an-ı Kerim’de bunu anlatıyor. Her çağdaki her peygamberin getirdiği din İslam’dır ve o günün Müslümanı da bizim bugünkü olduğu gibi kardeşimizdir. Yeter ki Allah’ın Peygamberine ve onun ortaya getirildiği şeriatına inansın. Hiç birini inkâr etmesin. İslam ne geçmişin değerini inkâr etmeye müsaade eder nede gelecekteki değerleri inkâr ettirmez. İslam geleceğin geçmişin bütün değerlerini îmânının içinde Amentüsünün içerisinde ne yapmıştır? Tam Amentüsünün içine almıştır. Îsâ’yı sen inkâr et desen bir Müslümana inkâr etmez edemez. İncîl’i, Tevrât’ı, Mûsâ’yı, İbrâhim’i, Nuh’ları, Âdem’i inkâr et desen hiçbir Müslüman inkâr edemez.

 

Dakika 55:07

 

Her Müslümanın Amentüsünün içinde bunlar var ama yanlışları ortadan kaldırıp doğru bir îmânla işte îmânı ortaya koyan İslam ve Kur’an-ı Kerim Hz. Muhammed’dir. Bunların tamamını da ortaya koyan Allah’ın kendisidir (C.C.). Cebrâil (AS.) ‚da elçidir. Necran Kâbe’si denen meşhur kilise vardı Necran da meşhur bir buna Necran Kâbe’si diyorlardı. Hicretin 10’uncu yılında sulh yoluyla fetih edildi buralar ve bütün İslam’ın eline geçti. İslam’ın elinde hep buralar korundu. Kimsenin kilisesine havrasına dokunulmadı. Hristiyan’ları da, Yahûdî’leri de ve diğer başka inanç sahiplerini de hattâ müşrikleri de İslam dini korudu inanç hürriyetini verdi hepsine. İslam’ın hâkimiyetini kabul edip vergi vermek şartıyla Müslümanlar kendi canlarını koruduğu gibi onları da korudular. Bunlara zimmî denir. Yani zimmetinde taşıyor. Bunlar emaneti koruyorlar. Zimmî ne yapıyor? Zimmetinde bulunduruyor ve onları kolluyor. Hak ve hukuklarını koruyor. İslam dinini dünyaya yanlış tanıtanlar kendilerini de kurtarsınlar yanlıştan, insanlığa da yanlış bilgi vermesinler. İslam dini cihan hâkimiyeti kurdu. Egemenliği altında bulunan milletlere özgürlüklerinden hiç mi hiç tâviz almadı, zorlamadı onları özgür, hür bıraktı. Herkes havrasındaydı, kilisesindeydi. Hattâ İslam’ın savaş anında bile kiliselere, havralara, ibadethanelere, yaşlılara, çocuklara, hayvanlara, ağaçlara, kadınlara sakın yaşlılara dokunmayın diye kesin emri vardır. İslam korumaya gelmiştir. İslam’ın savaşı sulhun, barışın, adâletin yerleşmesi içindir dayatmacılara karşıdır. Hakîkati Hakk’ı kabul etmediği zaman İslam hakkın savunucusu olmak zorundadır. Çünkü kendi İslam haktır. Müslüman da bu hakkı savunmak mecburiyetindedir. Bütün insanlığın kârınadır bu. Yine Müslim’i Şerifin Hz. Âişe’den rivâyetinde müteşâbih âyetlere uyanlardan sakının diyor. Kalbi bozuk olanlar muhkem âyetleri bırakıyor müteşâbih âyetlerinin peşine düşüyor. Müteşâbih âyetlerin anlamını Yüce Allah bilir birde müteşâbihleri muhkem âyetlerle Allah açıklar ve Râsih ulemadan başkası da bu konuda söz sahibi değildir. Müteşâbih âyetler hangileridir derseniz o الم diye başlayan o harfler âyettir ama müteşâbih âyettir bunlar şifrelerdir. Hakk’ın anahtarlarıdırlar. Onun peşinden gelen muhkem âyetler bunları açıklarlar. Muhkem âyetleri bırakıta müteşâbih âyete kendi kafasına göre anlam verenler kalbi bozuk olanlardır. Kur’an-ı Kerim’in ifadesi. Onun tevilini Allah bilir diyor bak Kur’an-ı Kerim kendisi âyetleri okuduk ve öz anlamlarını verdikten sonra şimdi keşiflerini yapıyoruz.

 

Dakika 1:00:00

 

Muhkem âyetler tevili bilinen mânâsı, tefsiri anlaşılanlardır. Muhkem âyetler Kur’an’ın anası demektir. Müteşâbihler ise mânâsı bilinmez olanlardır. Kıyâmetin kopma zamanı mesela bu da müteşâbihtir. Yecüc, Mecücün çıkışı bunlar müteşâbihtir. Bunlar âyettirler ama bunların nicelik ve niteliğini, iç yüzünü ancak Cenab-ı Hak bilmektedir. Deccalın çıkışı bu da âyettir ama hadistir fakat müteşâbihtir. Îsâ ile (AS.) ilgili bazı âyetler yine müteşâbihtir ve Hurûf-u Mukattaa’lar ki işte biraz önce dediğim الر,  طه,  يس,  ن,  ق,  كهيعص, gibi حم de olduğu gibi bunlar müteşâbih âyetlerdir. Hurûf-u Mukattaa’lardır bunlar. Bu anlattıklarımız Kurtubî’nin kendi belgelerinde de bulunmaktadır diğerlerinde olduğu gibi. Yine Hud Sûresinin 1’inci âyeti lafızları açık, mânâ sahih  كِتَابٌ أُحْكِمَتْ آيَاتُه diyor bak, âyetleri sağlamlaştırılmış kitaptır bu kitap diyor. Kur’an-ı Kerim âyetleri sapa sağlam bir kitaptır. Onun için müteşâbihlerin âyet olduğuna îmânlı olan Râsih ulema ve onları takip eden bütün mü’minler kitâbın bütününe müteşâbih âyetlere inanırlar ama muhkem âyetlerle amel ederler. Zümer Sûresi 23’üncü âyet-i kerimede âyetleri güzellik bakımından birbirine benzer diyor. Bütün âyetler güzelden güzeldir. كِتَابًا مُّتَشَابِهًا مَّثَانِيَ  birbiriyle uyumludurlar tekrar tekrar okunur, usanmadan, bıkmadan, doyulmaz, tadına doyulmaz, zevkine doyulmaz. Kalp ondan yer, içer ve kandın derken tekrar acıkır tekrar onun Kur’an’ın mânâsından yer, içer. Buna evliyâ ne diyor? Zevk diyor, şirk diyor, rey diyor evliyâ buna. Yani zevk üzerine zevk alıyor, kalp içtikçe içiyor ve ondan mutlu oldukça mutlu oluyor, doyuma ulaşacakken acıkıyor ve tekrar devam ediyor içmeye devam ediyor, kanacağı zaman tekrar acıkıyor, tekrar yiyor. Öyle bir ilâhî hakîkat ki Kur’an-ı Kerim tadına doyulmaz. Anlattıklarımdan kat kat fazladır. Çünkü yüce olanı ne kadar anlatsanız hakkıyla anlatamazsınız. Abartı ona girmez çünkü çok yüce o mucize, eşsiz mucize. Onun karşısında herkes âciz, âcize olanlar, âcizler bunu ne kadar anlatsalar hakkiyle anlatabilirler mi? Biz anladığımızı anlatıyoruz. Bizim anlattığımızdan daha yüce, daha güzel.

 

Bunun için adamın birisi İbn-i Abbâs’a şöyle diyor. İbn-i Abbâs sahabelerin en yüksek âlimlerinden birisidir ve çok tefsirde ileri bir âlimdir (Radıyallâhu Anhüm e Erdahüm Ecmaîn.)

 

Dakika 1:05:15

 

Allah hepsinden çok çok razı olsun. Bütün Ashâb-ı Güzin’in hepsinden Efendimiz Muhammed’e salâtü selam olsun, diğer bütün peygamberlere selam olsun ve bize İslam ile tecellî eden Allah’a bitmez tükenmez hamdü senâlar olsun. Kusurumuz pek çok mağfiret diliyoruz günahlarımızın sayısınca değil yarattıklarının sayısınca O’na tövbe istiğfar ediyoruz. Allah bütün îmânlı zümreleri mağfiret eylesin. Tüm insanlığı da İslam’ın îmânını ve İslam’ın Müslümanlığını nasip eylesin. Çalışmamız budur çırpıntımız budur. Ne diyor o adamın biri İbn-i Abbâs’a: Ben Kur’an’da çelişki buluyorum diyor. Tabii çelişki kafasında aslında ama orada zannediyor. Çünkü bilmeyen câhiller câhilliğini görmezler de en ehillerde kusur ararlar. Yücelerde kusur arar cüceler. Câhil, âlimde kusur arar hâlbuki câhil câhilliğinde aramalıdır. Ama İbn-i Abbâs çok güzel cevap veriyor. Bak şimdi şu sorulara, çelişki buluyorum dedikleri şunlar; Mu’minûn Sûresi 101’de “sura üflenince akrabalık kalmamış kimse kimseyi sormaz” diyor âyet-i kerimede. Birbirini sorumlu tutmak isterler. Yani burada çelişki var zannediyor o. Bilmiyor ki hangi safhada bunlar söyleniyor. Yine Nisâ Sûresinin 42’nci âyetinde: “O gün Münkir yerin dibine batırılmak ister.” Yine En’âm Sûresinin 23’üncü âyetinde: “O gün Müşrikler şirkini inkâr ederler.” Yine Naziât, Fussilet Sûresinde göklerin önce yeri gökten önce yeri yaratıldığını anlamaya yakın düşünmüş böyle düşünmüş.  وَكَانَ اللّهُ غَفُورًا رَّحِيمًا Bu gibi âyetlere önce böyle de şimdi değil gibi anlamlar yüklemişler ve bunları çelişki zannetmişler. Çünkü bunların dosdoğru bulundukları hitap ettiği bu âyetleri ortamlar var. Şimdi İbn-i Abbâs şöyle diyor (R.A): birinci nefa araların da soy sop çekişmesi yoktur. Yani soy sopluk artık ortadan kalkmış, sura üflenmiş, kıyâmet kopuyor, gökler yıkılıyor, yerler, dağlar fırlatılmış göklere o zaman bak, akrabalık kalmamış kimse kimseyi sormaz. Bunun anlamı diyor: Birinci nefa bu diyor yani birinci kıyâmetin kopulmasının birinci emir İsrâfil (AS.) görevli bu konuda. Artık aralarında soy sop çekişmesi yoktur diyor o bitti. Kıyâmet kopuyor dünya yıkılıyor. Sura üfürülünce hepsi ölür. Aralarında soruşturma da yoktur çünkü ölüyor, ölmüş. İkinci surda birbirlerini sormaya başlarlar. Çünkü artık dirilme başlamış. Müşrikler şirki gizlemek isteyince ağızlarını Allah mühürlüyor. Âzâları, vücutları yaptıklarını konuşmaya, anlatmaya başlıyor.

 

Dakika 1:10:03

 

Keşke Müslüman olsaydık diyorlar. Yine Zümer Sûresinin 68’inci âyetinde sura üfürülünce Allah’ın dilediği müstesna hepsi ölür. İkinci surda hepsi dirilir. Allah yeri iki günde yarattı. Sonra semayı da yedi kat olarak iki günde yarattı. İbn-i Abbâs onun anlayamadıklarını anlatıyor. Sonra iki günde yeri döşedi su, yeşillik, otlaklar çıkardı, dağları, ağaçları, kıtaları, aralarındakileri yarattı. Dünya yaşanır hâle getirildi. Naziât Sûresi 30’uncu âyette de sonra arzı döşedi. وَالْأَرْضَ بَعْدَ ذَلِكَ دَحَاهَا  Burada sırası iki günde arzı, yeryüzünü, iki günde gökleri, iki günde de arzı döşedi oldu altı gün. Bu altı devre Allah dilerse an meselesinde yaratır. Altı günde yaratacağım demiş öyle dilemiş öyle dilemiş, öyle yaratmış dileseydi başka türlü her türlü yaratmaya kâdir kendisi ve İbn-i Abbâs dosdoğru anlatıyor adama. Buradan anlaşılacak şey şudur: Kur’an-ı Kerim’de çelişki olmaz çelişki onu anlayamayanların kafasındadır. İlmi yetmez, irfânı yetmez. Ne zaman ilmi, irfânı ona ulaşırsa Allah’ın lütfu keremiyle o zaman hayranlığını ilan eder, hayran olur. Çünkü Kur’an-ı Kerim Allah kitâbı eşsiz bir mucize kıyâmete kadar her kelimesi mucizedir Kur’an-ı Kerim’in çünkü ilâhîdir. Allah Gafur, Rahimdi gibi sözler ise diyor Allah kendini böyle niteledi dedi ona. Kur’an-ı Kerim’in hepsi Allah katındandır dedi ve cevapladı o kişiye o çelişki buluyorum diyene cevapladı.

 

Dakika 1:13:06

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

(Visited 158 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}