110- Hadis-i Şerif Külliyatı Ders 110
110- Hadis-i Şerif Külliyâtı Ders 110
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
اَلْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ*
وَالصَّلَاةُ وَالسَّلَامُ عَلَى رَسُولِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلَى آلِهِ وَصَحْبِهِ اَجْمَعِينَ*
‘’Bismillahillezi la yedurru mâismûhü şeyün filardı velâ fissemâ vehüvessemiûl âlim’’
‘’ Rabbi Eûzu bike m‘in hemezâtiş şeyâtîn ve eûzu bike Rabbi en yahdurûn’’
بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
Sevgili dostlarımız,
Sebbeha A’lâ Sûresi ki (سَبِّحِ اسْمَ رَبِّكَ الْأَعْلَى) bu sûre ile dersimiz devam ediyor, Esbâb-ı Nüzûl hakkında.
Ebû Zer (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Hazretleri anlatıyor; Rasûlullah (A.S.V) mescitte iken huzuruna girdim bana: “Ey Ebû Zer mescide tahiye selam vermek gerekir” buyurdu. Ben, mescide verilecek selam nedir? Diye sorunca: “Mescide girince kılacağın iki rekât namazdır” buyurdu. Ben, ey Allah’ın Rasûlü! Hz. İbrâhim ve Hz Mûsâ’nın suhufların da olanlardan herhangi bir şey size indirildi mi? Diye sordum, şu cevabı verdi; Ey Ebû Zer! Evet, şu meâldeki âyetler indi deyip okudu. A’lâ Sûresinin 14-19’uncu Ayet-i kerimeleri okuyarak şu meâldeki âyetleri okudu; “Şüphesiz iyi temizlenen ve Rabbinin adını zikredip de namaz kılan kimse umduğuna erişmiştir, belki siz dünya hayatını âhiretten üstün tutarsınız, hâlbuki âhiret daha hayırlı daha süreklidir. Şüphesiz ki bunlar evvelki sahifeler de İbrâhim ile Mûsâ’nın sahifelerinde de vardır”. Ben tekrar sordum, ey Allah’ın Rasûlü! Hz İbrâhim ve Hz Mûsâ’nın (AS.) suhufların da ne vardı? Bunlarda dedi, hep ibretli şeyler vardı. Mesela şöyle denmişti; “Ölümü görüp bildiği hâlde gamsız kedersiz yaşayana şaşarım! Cehenneme kesinlikle inandığı hâlde gülene şaşarım! İçinde yaşayanlarla birlikte dünyanın devamlı değiştiğini görüp de ondan tatmin bulana şaşarım! Kadere inanıp da haram helâl ayrımı yapmadan hırsla mal peşin de yorulana şaşarım! Âhiret hesabına inanıp da o maksatla çalışmayana şaşarım!” Bunu da Rezîn dile getiriyor Ed Dürrü’l Mensûr da, daha uzun olarak kaydedildiğini görüyoruz. Sevgili dostlarımız, işte bunları tekrar tekrar oku, tekrar tekrar dinle içinde kalbin de ruhunda kalıcı olarak bunları beslemeye bak, bunlar hak bilgilerdir. Kur’an-ı Kerim’i baştan sona iyi anla iyi dinle, sahîh sünneti iyi anla iyi dinle, fâkihlerimizi iyi anla iyi dinle, Ehl-i Sünnete dayalı şeriata dayalı mutasavvifleri iyi anla iyi de dinle! Mescitte kılınan namaz Tahiyyetü’l-Mescid’in yerine geçer. Eğer camiye girdiğin vakit namazı kılınacaksa bu Tahiyyetü’l-Mescid yerine geçer buyruldu.
Dakika 5:30
Bu namaz mekruh vakitler de kılınmaz. Evet, kıymetliler, herhangi bir sebeple kılınmaması hâlinde
“Subhanallâhi velhamdülillâhi velâ ilâhe illallâhu vallâhu ekber velâ havle velâ kuvvete illâ billahil aliyyil azîm”
Tesbihlerini oku, bu da müstehaptır dediler. Suhuf, sevgili dostlarımız sahifeler demektir. Elmalı Tefsirin ’de daha fazlasına yer verildiğini gördük ve orada size bu konu da keşif notları da verdik. Çünkü tefsir baştan sona keşif notları olarak tefsir dersimiz işlenmiştir.
Şimdi de Fecr Sûresine geldik kıymetli dostlar. İmrân İbnü’l Husayn (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Hazretleri anlatıyor; Rasûlullah’a (A.S.V) Fecr Sûresinin baş tarafında geçen tek ve çift tâbirleri ile ne kastedildiği sorulmuştu, şu cevabı verdi; Bunlar namazlardır bildiğiniz gibi bazısı çifttir bazısı da tektir, Tirmizî haber veriyor bunu da.
Evet, sevgili dostlar!
Andolsun Fecre sabah vaktine, on geceye hem çifte hem teke, gelip geçtiği dem geceye Fecr Sûresinin baş âyetleri ki bir ve dörde kadar. Evet, Şems Sûresi hakkında da Abdullah İbn-i Zemâ (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Hazretleri anlatıyor; Ben bir gün Rasûlullah’ı (A.S.V) bir hutbe sırasında dinledim, Şems Sûresinde zikri geçen deveden ve onu boğazlayandan bahsediyordu. (A.S.V) Efendimiz şöyle buyurmuşlardır; âyet-i kerime de geçen “en azgını ileri atıldı”, yani deveyi öldürmek üzere kaba güçlü ve kavmi içinde Ebû Zemâ gibi desteği olan bir adam fırlayıp deveyi öldürdü. Sonra Hz. Peygamberin (A.S.V) bu meseleyi bırakarak kadınlarla ilgili şeylerden bahsetmeye başladığını işittim. Buyurdular ki: “Sizden biri hangi düşünce ile hanımını köle dövercesine dövmeye tevessül eder. Akşam olunca aynı yatakta beraber yatmayacaklar mı?” Râvî devamla der ki; sonra Rasûlullah (A.S.V) cemâate yönelerek: “Seslice yellenen kimseye gülenlere nasihatte bulundu ve onun bu yaptığına niye gülüyorsunuz diyerek gülmeyi yasakladı”. Bunu da Buhârî, Müslim, Tirmizî rivâyet etmişlerdir. Sevgili dostlarımız, Hz. Sâlih’in peygamber olduğu Semud Kavmi deve ile imtihan edilmişti. Şöyle ki, Sâlih (AS.) peygamber olduğunu söyleyince kavmi mucize istemiş isteklerine uygun olarak söyledikleri evsafta bir dişi deveyi Cenab-ı Hak mucizevi şekilde kayadan çıkarmış ve Yüce Allah’ın bu dişi devesi size istediğiniz âyettir mucizedir. Onu Allah’ın arzında serbest bırakın dilediği gibi yesin, sakın bir fenalık yapmayın, aksi takdir de elim bir azâb sizi yakalar.
Dakika 10:32
Âraf Sûresi âyet 73 de Cenab-ı Hak buyurdu. Şems Sûresinde belirtildiği üzere bu devenin suvarılması içinde bir gün belirlenmişti, deve gün aşırı kuyuya geliyor içtiği zaman suyu tüketiyordu. Halk ertesi günkü ihtiyaçlarını bir gün önceden görüyordu, bu iş zor gelmeye başlayınca 9 kişi ileri atıldı, bunlardan Kudal İbnu’s-Salâh adında bir azgın başı çekerek devenin bacaklarını keserek yıktı, hep beraber deveyi öldürdüler. Semud Kavminden kimse Kudal ve arkadaşlarını bu tuğyanından engellememiş ve böylece onun isyânına ortak olmuş ve toptan cezayı hak etmiştir. Hak ettikleri ceza 3 gün sonra gelecekti. Bu arada Semud Kavmi: “Ey Sâlih! Eğer sen peygambersen bizi tehdit ettiğin azâba uğrat bakalım” diye peygamberle Sâlih (AS.) ile alay da ediyorlardı. Bunu da Âraf Sûresi 77’nci âyet-i kerime bildiriyor, âyet-i kerime sonlarını şöyle tasvir eder. Bu yüzden onları bir sarsıntı tuttu ve oldukları yerde dizüstü çöküverdiler. Yani Cenab-ı Hak deprem ile bunları yok etti. Şems Sûresinde cezanın umumi geldiği yani inanmayanların bütününü çoluk çocuk, kadın erkek deveye öldürmeye katılan katılmayan hepsini çarpıp yerle bir ettiği belirtilir. Çünkü o azgınlara onlar engel olmak istemediler. Hz Peygamber (A.S.V) deveyi öldüren Kudal İbnü’s-Salâh’ı tasvir ederken Ebû Zemâ gibi diyerek bir benzetme de bulunmuştur. Her ortamın bu şekil de Kudal’ları, Ebû Zemâ’ları bulunmaktadır. Azgınlara dur demezseniz azgınlardan yana olursanız hepiniz helak olursunuz.
Evet, sevgili dostlarımız!
Şerlerinden serkeşliklerinden nüşûz yıldığınız kadınlara gelince onlara önce nasihat edin vazgeçmezlerse kendilerini yatakta yalnız bırakın. İşte bu da Nisâ Sûresinin 34’üncü âyet-i kerimesidir. Bir defa nasihat irşâd yollarını tüketmeden kadını dövmeye kalkma. İrşâd yollarını, ikaz yollarını, edep ve terbiye yollarını, iyice kadına öğretmeye çalış, başa vurmamak yaralayıcı olmamak kaydıyla te’dîb dövmesi izni en sonradır. Efendimizin (A.S.V) Allah yolunda olmaksızın ne kadınlarına, ne terbiyesinde ki çocuk ve köle hiç kimse eliyle vurmadığını, dövmediğini rivâyetler kesin bir dille ifade ederler.
Dakika 15:03
Evet, kıymetli efendiler! Bunlar emre değil ibâheye delâlet ettiğini de belirtiler. Evet, burada yine bir hatâ yoluyla toplumun için de birisi bir kusur işlerse onun kusuruna gülmek yerine kusurunu örtünüz. Mesela yellenene karşı gülmeyi Peygamberimiz yasakladığı gibi. Bu gibi durumlar da gülmenin Lut Kavminin âdeti olduğu da ayrıca belirtilmiştir sevgili dostlarımız. Şimdi de Duha Sûresi ile dersimiz devam ediyor. Cündeb İbn-i Sübyan el-Beceri Hazretleri (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) anlatıyor; Rasûlullah (A.S.V) hastalanmıştı, bir veya iki gece kalkamadı bir kadın gelerek: “Ey Muhammed (A.S.V)! Ümit ederim ki şeytanın seni terk etmiştir. Haşa zîrâ iki veya üç gecedir sana geldiğini görmedim” dedi. Bunun üzerine şu âyet-i kerime nâzil oldu meâlen; “Andolsun kuşluk vaktine insanların sükûne vardığı dem geceye ki, Habîbim, ey Şanlı Habîbi Muhammed Mustafa! Rabbin seni terk etmedi, sana darılmadı da” diye Duha Sûresi’nin 1 veya 3’üncü âyet-i kerimelerinde Cenab-ı Hak o zındıklara bu dersi verdi Peygamber düşmanlarına. Bir rivâyette şöyle gelmiştir; Cibrîl (AS.) Rasûlullah’a (A.S.V) vahiy getirme de gecikmişti, müşrikler Muhammed’e artık veda edildi, ebediyyen terk edildi dediler. Bunun üzerine Duha Sûresi nâzil oldu. Buhârî Şerif, Müslim, Tirmizî bu haberi vermektedir. Ebû Leheb ‘in karısı Ümmü Cemildir, Peygambere gelip de o hakaret kelimesini kullanan o zındıka müşrike zâlime kadın, azılı İslam düşmanlarından biridir Ebû Leheb ve karısı da. Leheb Sûresinde (حَمَّالَةَ الْحَطَبِ) İşte yani cehenneme odun taşıyan hamal olarak tavsif edilir bu kadın. Ebû Bekir İbnü’l Arabî onu Ümmü Kabîh diye tesmiye eder. Evet, Ümmü Kabîh kötülüklerin anası, çirkinliklerin anası, Ümmü Cemil idi ismi ama Ümmü Kabîh oldu. Müşrikler Rasûlullah’a (A.S.V) Zülkarneyn ruh ve vesâire hakkında sorarlar? Efendimiz İnşâ’Allah kaydını söylemeden size yarın cevap vereceğim der. Cenab-ı Hak İnşâ’Allah demediği için te’diben vahiy 12 gün veya daha fazla geciktirir. Bu durum Rasûlullah (A.S.V) Hazretlerini ziyadesiyle mükedder eder, kederlendirir, Müşrikler de fırsatı ganimet bilerek Rabbi Muhammed’i bıraktı terk etti diye üzücü konuşmalar yaparlar. Bunun üzerine Cebrâil (AS.) gelir, Kehf Sûresinin 23 ve 24’üncü âyetleri ile sorulan soruların cevabını getirir. Mezkûr âyetler söyle emreder; “Bir şey hakkın da İnşâ’Allah demeden şunu yarın yapacağım demeyin” buyurur. Cenabı Hak, bu Ümmet-i Muhammed’e ders olması için burada gizli sırlar Esrâr-ı İlâhî’ler vardır.
İnşâ’Allah dersimiz (İkra) Alâk Sûresi ile devam edecektir bir sonraki dersimiz.
Dakika 20:33