157- Hadis-i Şerif Külliyatı Ders 157
157- Hadis-i Şerif Külliyâtı Ders 157
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
‘’Elhamdülillahi Rabbi’l-âlemin Vessalâtü Vesselâmü Alâ Rasûlüna Muhammedin ve Alâ Âlihi ve Sahbihî Ecmaîn.”
‘’ Rabbi eûzu bike m‘in hemezâtiş şeyâtîn ve eûzu bike Rabbi en-yahdurûn’’
بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
Çok kıymetli ve muhterem izleyenler,
Dersimiz istilâm ile devam ediyor. Hadis-i şerifler külliyâtından keşif notları vermek üzere konumuz istilâmdır.
Abis İbnu Rebîa (Rahimehullah) anlatıyor; Ben Hazreti Ömer (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Hazretleri Hacerü’l Esved’i öperken gördüm, onu hem öptü, hem de: “Biliyorum ki sen bir taşsın, ne bir faydan ne de zararın vardır. Ben Rasûlullah’ı (Aleyhissalâtu Vesselâm) seni öperken görmeseydim, seni aslâ öpmezdim” dedi. Buhârî, Müslim ve diğerleri bu haberi vermektedirler.
İşte kıymetliler, Yüce İslam’ın Peygamberi Hz. Muhammed’e tâbî olan Ashâb-ı Güzin ve onun içerisinde Hz. Ömer’in bu sözünden ne anlıyoruz? Peygambere sıkıca tâbî olan bir Ashâb-ı Güzin görüyoruz (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn). İşte görüyorsunuz Allah’a itaat eden her mü’min Müslüman Peygamberine tâbî olmak zorundadır.
İbn-i Abbâs (Radıyallahu anhüm ve Erdahüm Ecmaîn): “Hacerül-Esved cennetten inmiştir, o indiği zaman sütten de beyazdı. Ancak âdemoğullarının günahları, hatâları sebebiyle siyahlaştı”.
Abdullah İbn-i Amr İbnü’l Âs da bakın ne diyor: “Hacerül-Esved ve makam, cennet yakutlarından iki yakuttur. Yüce Allah (Celle Celâlüh) onların nurunu örtmüştür. Eğer örtülmemiş olsalardı Maşrık ile Mağrip arasını aydınlatırlardı”.
Yine İbn-i Abbâs’tan gelen merfû olan haberde: Bu taşın bir lisânı ikide dudağı vardır. Kendisine hak üzere istilâmda bulunanlar lehinde kıyâmet günü şahitlik yapacaktır.
Hz. Ali’den gelen bir rivâyette de (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn): “Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vessselâm), kıyâmet günü Hacerül-Esved getirilir, o zaman o belli bir lisânla kendisine tevhîd ile istilâmda bulunanlar lehine şehâdette bulunur”.
Hz. Âişe-i Sıddıkâ vâlidemizden gelen haberde: Bu siyah taş yeryüzünden kaldırılmadan önce ondan istifâde edin. Çünkü cennetten çıkmıştır. Cennetten çıkan bir şeyin kıyâmet gününden önce ona dönmemesi gerekir.
Dakika 5:02
Evet, sevgili ve muhterem izleyenler!
Muhibbîn Taberî Hacerül-Esved’in öpülmesinde ki mânâyı da şöyle açıklamıştır; Bir melik için uzaktan ziyarete gelenler onun elini öperler. Hacı da Kâbe’ye gelince Hacerül-Esvet’i öper, şu hâlde bu melikin elini öpmeye benzetilmiştir. (وَلِلّهِ الْمَثَلُ الأَعْلَىَ). ‘’Nahl Sûresi 60’’.
Evet, sevgili dostlarımız bu rivâyet Hacerül-Esvet’i öpmenin sünnet olduğunu göstermektedir. Tirmizî ulemânın böyle hükmettiğini belirtir. Şâfiî’ye göre öpemeyen eliyle istila edip elini öper. Hiç yanaşamayanlar uzaktan ona yönelip tekbir getirirler. Cumhur-u ulemâ Hacerül-Esved’e eliyle deyip eli öpmeyi meşrû addetmiştir. İmâm-ı Mâlik hâriç dört imam böyle hükmeder. İmâm-ı Mâlik’e göre istilâmda el öpmek yoktur.
İbn-i Ömer (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) şöyle izahta bulunmuştur; “Ben Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm)’ı Kâbe’den sadece iki rüknü öperken gördüm. Bunlarda iki Rükn-i Yemânî ’dir.” bunu da Buhârî, Müslim, Ebû Dâvûd, Nesâi haber vermektedir.
İki Rükn-i Yemânî ’den murâd Hacerül-Esved’in konmuş olduğu köşe ile ondan önce gelen köşedir.
Hacerül-Esved: Kâbe-i Muazzama ‘nın doğusunda ve kapıya yakın olan köşededir. Asıl Rükn-i Yemânî tavaf istikâmetini esas alırsak Hacerül-Esved’in bulunduğu köşeden bir önceki köşedir. Hacerül-Esved’in bulunduğu köşeye Rüknü Esved dendiği gibi bazen rükûn diye kısaca söylendiği de olur. Diğer iki rükne de (Şâmî, Şâmîyeyn) denmiştir.
Evet, sevgili ve muhterem izleyenler!
Bu sebeple birinci rükün öpülür, ikinci rükün sadece istilâm edilir. Diğer iki rükün ise ne öpülür ne de istilâm edilir. Cumhur’un görüşü budur sadece bir kısım âlimler Rükn-i Yemânî’nin öpülmesini müstehap addetmiştir.
Ebû Hanîfe, sadece Hacerül-Esved’in istilâm edileceğini, Rükn-i Yemânî’yi istilâm etmenin sünnet olmadığını, kişi burayı istilâm ederse bir kusurda sayılmayacağını söylemiştir. Ne güzel söylemişlerdir.
İbn-i Ömer (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Hazretlerinin şöyle dediği kayda alınmıştır; “Ben şu iki Yemânî Rükne ve Hacerül-Esved’e Rasûlullah’ın istilâm ettiğini göreliden beri rahat hâlde de olsam, sıkışık halde de olsam istilâmda bulunmayı hiç terk etmedim”. Bu da İbn-i Ömer’den gelen haberdir. Buhârî ve Müslim bunu da rivâyet etmişlerdir.
Dakika 10:30
Sıkışık hâllerde uzaktan istilâm yapılır. Öpme sırasında gürültü yapmamak gerekir, başkasına da eziyet etmemelidir. Sıkışıklık anlarında ne yapacaksın? İstilâm edeceksin, başkalarına da kendine de zarar vermeyeceksin.
Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) Hz. Ömer’e şu tembih de bulunmuştur; “Ey Ebû Hafs! Sen güçlü kuvvetli bir kimsesin, sakın rükne yüklenip sıkışıklık yapma! Bu durumda zayıf olana eza verirsin. Ancak boş bulursan yakından istilâm et aksi hâlde tekbir getir ve geç.”
İşte sevgili Peygamberimiz Hz. Ömer’e böyle buyurdular. Ne güzel buyurdular. Her sözü güzel olan şanlı Peygamber, burada da ne güzel buyurdular.
Bir kısım âlimler Râfiyi, Beğavî vesâire hıcr’ın Kâbe’ye muttasıl altı ziralık kısmının Beytullah’a dâir olduğunu geri kısmın hâriç olduğunu söylemişlerdir. Abdullah İbn-i Abbâs (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Şâfiî, İbn-i Salâh, Nevevî gibi birçok âlimlerde hıcr’ın tamamının Kâbe’nin içinden sayıldığını hükmederler. Bu meseleye giren bir hadis-i şerif Hz. Âişe’den (Radıyallâhu Anha ve Anhünne ve Erdahüm Ecmaîn ) rivâyet edilir. “Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) elimden tutup beni hıcr’a getirdi ve Kâbe’ye girmeyi arzu edersen burada namaz kıl!” dedi. İşte rivâyet efendiler işte haber.
Ubeyd İbn-i Umeyr anlatıyor; “İbn-i Ömer (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) iki rükne geldiği zaman öpmek için bunlar üzerine abanır, sıkışıklık yapardı. Kendisine:
“Ey Ebû Abdirrahman!” dedim. Sen Rasûlullah’ın diğer ashabının hiçbirinde görmediğim şekilde bu rükünlere abanıp sıkışıklık yapıyorsun, sebebi nedir? Bana şu cevabı verdi:
“Ben böyle yapıyorsam Rasûlullah’dan (Aleyhissalâtu Vesselâm) şunu işittiğim içindir: “Bu iki rüknü mesh etmek günahlara kefârettir. Kezâ Rasûlullah’dan (Aleyhissalâtu Vesselâm) şunu da işittim:
“Kim şu Beytullah’ı bir hafta boyu tavaf eder ve sayarsa, bir köle âzâd etmek gibidir”. Kezâ şunu da söylediğini işittim: “Kişi tavaf için bir ayağını koyup diğerini kaldırdıkça her adımı sebebiyle Yüce Allah onun bir hatasını günahını siler ve bir sevap yazar”. Bunu da Tirmizî, Nesâî haber vermektedir sevgili dostlarımız.
Dakika 15:00
“Kim şu Beytullah’ı yedi sefer tavaf eder ve şartlarını, âdaplarını eksiksiz sayarak yerine getirirse bu ona bir köle âzâd etmiş sevabını kazandırır” diye de haber var.
Evet, sevgili dostlarımız!
Abdullah İbn-i Abbâs (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) demiştir ki: Mültezem rükün ile kapı arasıdır, rükün ve kapı arası mültezemdir. İhtiyaç sahibi, sıkıntı veya gam sahibi her kim onun önünde yüce Allah’a dua ederse kabul edilir diye rivâyet edilmiştir.
Evet, sevgili dostlarımız Cenab-ı Hak, bu faziletlerin tümünü kazanan ebediyyû’l-ebed kaybetmeyen, îmân-ı kâmil, amelleri sâlih olarak îmân göğsünde parlayarak yüzü ak gönlü pak Yüce Allah’ın rahmetine, merhametine, mağfiretine mazhâr olan iki cihânda kurtulan kullarından eylesin. Habîb-i Muhammed ile ‘’Nebîlerle, Sıddıklarla, Şehitlerle, Sâlihlerle’’ berâber olan kullarından eylesin.
(Amin, Amin vel-hamduleke ya Rabbel-âlemin Vessalâtü Vesselâmü Alâ Rasûlüna Muhammedin ve Alâ Âlihi ve Sahbihî Ecmaîn).
Dakika 17:25