HadısŞerifKülliyatı 170-01

170 – Hadis-i Şerif Külliyatı Ders 170

170- Hadis-i Şerif Külliyâtı Ders 170

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

‘’Elhamdülillahi Rabbi’l-âlemin Vessalâtü Vesselâmü Alâ Rasûlüna Muhammedin ve Alâ Âlihi ve Sahbihî Ecmaîn.”

 

 ‘’Eûzu billahis-semîîl- alimi mineşşeytanirracim min hemzihî ve nefgıhî venefsih’’

‘’Bismillahillezi lâ yedurru mâismûhü şeyün filardı velâ fissemâ vehüves-semîul âlim’’

‘’ Rabbi eûzu bike m‘in hemezâtiş şeyâtîn ve eûzu bike Rabbi en-yahdurûn’’

 

 

بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

 

Çok sevgili ve muhterem izleyenler,

 

Hadis-i şerifler külliyâtından keşif notlarımız devam ediyor. Konumuz kurban kesme konusunda kurbanı kesme âdâbı ile ilgili dersimiz başlamaktadır.

 

Hz. Câbir (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) anlatıyor; Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) yevm-i nahr ‘de alacalı, boynuzlu ve iğdiş edilmiş iki koç kesti. Koçları kesmek üzere (yatırıp kıbleye) yöneltince: „Şüphesiz ki ben, bir muvahhit (Yüce Allah’ı bir tanıyıcı) olarak yüzümü o gökleri ve yeri yaratmış olan Allah’a yönelttim. Ben müşriklerden değilim“ ve „Şüphesiz benim namazım da, menâsikim de, hayatim da, olumum de hiçbir ortağı olmayan, âlemlerin Rabbi Allah’ındır. Ben böylece emrolundum. Ben (bu ümmette) Müslüman olanların ilkiyim“ (En’âm Sûresi’nin 162’inci) (ayet-i kerimelerini okudu diyor ve):
„Ey Rabbim (bu kurban bize) sendendir, senin rızân için (kesiyoruz) ve sana (ulaşacak)tir. Ey Rabbim, Muhammed ve ümmetinden bunu kabul buyur. Bismillâhi Vallâhu Ekber!“ deyip, sonra koçu kesti. “Bunu Ebû Dâvûd, Tirmizî İbn-i Mâce haber vermektedirler.

 

Yine Hz. Câbir (Radıyallâhu Anh) anlatıyor: „Hz. Peygamber (Aleyhissalâtu Vesselâm) ile musallada hazır bulundum. Hutbesini tamamlayınca minberinden indi. Kurbanlık koçuna gelip kendi eliyle kesti. Keserken: „Bismillâhi Vallâhu Ekber. Bu benim adıma ve ümmetimden kurban kesmeyenlerin adınadır!“ dedi.“ Bunu da Tirmizî haber veriyor.

Evet, sevgili ve muhterem efendiler, işte görüyorsunuz ki şanlı Peygamberin kurban keserken Yüce Allah’a nasıl ilticâ ettiğine bak.

 

(إِنِّي وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذِي فَطَرَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ حَنِيفًا وَمَا أَنَاْ مِنَ الْمُشْرِكِينَ)

(قُلْ إِنَّ صَلاَتِي وَنُسُكِي وَمَحْيَايَ وَمَمَاتِي لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ)

(لاَ شَرِيكَ لَهُ وَبِذَلِكَ أُمِرْتُ وَأَنَاْ أَوَّلُ الْمُسْلِمِينَ)

 

(Allahümme minke ve leke ve ilyke).

 

Dakika 5:05

 

(Allahümme an Muhammedin ve ümmetihî Bismillâhi Vallâhu Ekber Sümme zebahâ).

 

İşte bunları okuyarak ve okuduktan sonra diyor kesti.

 

Garefe İbnu’l-Hâris el-Kindî (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) anlatıyor; “Vedâ haccında Rasûlullah’a (Aleyhissalâtu Vesselâm) şahit oldum. Kendisine kesmesi için bir deve getirilmişti.

“Bana Ebû’l-Hasan’ı çağırın!” dedi. Hz. Ali (Radıyallâhu Anh) çağırıldı.

“Harbenin aşağısından tut!” dedi, Hz. Ali tuttu. Rasûlullah da (Aleyhissalâtu Vesselâm)yukarısından yakaladı. İkisi birden deveye dürttüler. İşte görüyorsunuz deve sol ön ayağından bağlıydı. Diğer ayaklarının üstünde ayakta duruyordu. Deveyi kesip yere yıkınca: “İsteyen parça alsın!” dedi. Bu muşâhedem Mina’da Yevm-i Nahr de idi.  Kesim işinden boşalınca, katırına bindi, Hz. Ali (Radıyallâhu Anh) Hazretleri O’nu da terkisine aldı. Bunu da Ebû Dâvûd haber veriyor.

 

Hz. Ali (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) anlatıyor; “Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) elleriyle otuz deve kesti. Geri kalanı da bana söyledi, ben kestim. Bunlar yetmiş tane idi”. Bunu da Muvattâ, Ebû Dâvûd haber veriyor sevgili dostlarımız buradan da yüz deve kestiği anlaşılmaktadır bu Haccetü’l-Vedâ da.

 

Kurbandan yemeye dâir ise Hz. Câbir (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) anlatıyor; “Biz kurbanlarımızın etinden üç günden fazla yemezdik. Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) bize ruhsat tanıdı ve:

“Yiyin ve azıklanın da!” buyurdu. Bunu da Buhârî, Müslim, Nesâî haber veriyor.

Evet, sevgili dostlarımız, Tahdidin bilâhare nesh edildiğini göstermektedir. Evet, yani bu üç gün meselesi nesh edilmiştir diyor.

 

Abis İbnü Rebîa anlatıyor; Hz. Âişe ‘ye (Radıyallâhu Anha ve Erdahünne ve Erdahüm Ecmaîn): “Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm)kurbanların etlerinden üç günden fazla yenilmesini yasakladı mı?” diye sordum.

„Evet, fakat bunu insanların (kıtlık çekip) acıktığı yılda yaptı. Böylece zenginlerin fakirleri doyurmasını arzu etmişti. Biz koyunun paçasını kaldırıp, on beş gece sonra yiyorduk“ dedi. Ben:
„Sizi buna mecbur eden şey ne idi!“ deyince güldü ve:
„Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) Allah’a kavuşuncaya kadar, Muhammed ailesi üç gün üst üste doyuncaya kadar katıkla ekmek yememiştir“ dedi.“ Hz. Âişe böyle dedi. Buhârî, Müslim ve diğerleri haber veriyor bunu da.

 

Dakika 10:07

 

Nubeyşe (Radıyallâhu Anh) anlatıyor; “Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm)buyurdular ki; „Biz sizleri, kurbanların etinden üç günden fazla yemenizi, birçoğunuza kurban eti ulaşsın diye yasaklamıştık. Simdi, Allah’u Teâlâ bolluk verdi. Artık yiyin, biriktirin ve ücret isteyin. Haberiniz olsun, bu bayram günleri yemek, içmek ve zikir günleridir.“ Bunu da Ebû Dâvûd ve İbn-i Mâce haber vermektedir

 

Sevgili dostlarımız,

 

Cumhur’a göre nehy tamamen mensuhtur. İbn-i Ömer (Radıyallâhu Anh) Hazretlerinin kurban etini hayatı boyunca üç günden fazla yemediği rivâyet edilir, bu da İbn-i Ömer’in kendine has bir takvasıdır. İbn-i Mes’ûd’dan yapılan bir rivâyete göre kurban eti üçe ayrılmalıdır. Biri yenilir, biri tasadduk edilir, biri de hedy edilir. İmâm-ı Âzâm, İmâm-ı Şâfiî, İmâm-ı Ahmed ve İshâk bununla ameli esas almışlardır. Sevrî, kurban etinin ekserisi tasadduk edilmelidir demiştir.

 

Evet, sevgili dostlarımız! Şu anda ki amel bu yöndedir ki İbn-i Mes’ûd’dan gelen habere göre, Cumhur bu şekilde amel etmektedir Hanefîler de dâhil.

 

Evet, kıymetli dinleyenler!

 

Helâk olan kurbanlık hakkında da bakın ne buyruldu; Nâciye el-Hüzâî (Radıyallâhu Anh) Hazretleri anlatıyor; “     Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) hedy ’ini Medine’den benimle gönderdi. Ben:

“Bunlardan yolda helâk olan çıkarsa ben ne yapacağım?” diye sordum.

“Hemen kesersin, nalinini kanına batırırsın, sonra onunla insanlar arasından çekilirsin, yerler” dedi. Muvattâ, Tirmizî, Ebû Dâvûd, İbn-i Mâce haber veriyor bunu da.

 

Evet, sevgili dostlarımız, Kâdî İyâz der ki: Nâfile olan hedy kurbanı helâk olursa onun etinden ne sahibi ne sevk edeni ne de sevk edenin arkadaşları yiyemez. Çünkü hadisin hükmü budur. Tîbî merhum, arkadaşlar kelimesinin mutlak oluşuna bakarak zenginde yiyemez, fakirde der. Bu meselede Cumhur’un hükmü de böyledir, ancak vacip olan hedy yolda helâk olsa kesildiği takdirde sahibi yiyebilir, zenginde yiyebilir, fakirde yiyebilir çünkü sahibi onu zimmetinde olduğu için tazmin edecektir. Nâfile hedy ’den murâd nezir kurbanıdır, işte yemedikleri kurban budur. Bilindiği üzere nezir kurbanından nezleden yiyemez. Vacip olan hacc-ı kıran ve haccı temettüde kesilmesi gereken kurbandır. Hanefî mezhebine göre bu şükür kurbanıdır. Kesen etinden yer, bu kurban önceden zâyi de olsa yerine bir yenisi alınıp kesilmelidir.

 

Dakika 15:20

 

Evet efendiler,

 

İbnü’l Müseyyeb der ki: “Nâfile olarak sevk edilen bir deve yolda helâk olsa ve hemen kesilerek halka terkedilse, halk da bunu yese, bu nâfile kurbanın sahibine bir şey gerekmez. Kendisi yese veya ondan yiyene emretse borçlanır”. Bu da Muvattâ’nın haberidir.

Nevevî bu konuda, hedy kurbanı mutlak olarak fakirlere hastır demiştir.

Aliyyu’l Kârî, nafile hedy mahalline varınca yani harem dâhilinde kesilince hem sahibine, hem de zengine helâl olur der ve onun mahalline varmazdan önce yolda kesilmesi hâlinde haram olacağını tasrih eder. Kurban Bayramı’nda kesilen kurbanlar hakkındadır bunlar, birde Harem-i Şerif’e yapılan hedy’ler hakkındadır.

 

İbn-i Ömer (Radıyallâhu Anhüma ve Erdahüm Ecmaîn) der ki: “Kim Kâbe-i Şerif’e bir deve ihdâ eder (sonra daha mahalline ulaşıp; kesilmeden) kaybederse veya hayvan ölürse, şâyet bu bir nezir idiyse, yerine yenisini alır. Nezir değil de tetavvû idiyse, dilerse yeniler, dilerse terk eder”. Bu da Muvattâ’nın haberi İbn-i Ömer (Radıyallâhu Anh) Hazretlerinin rivâyeti. Herhangi bir şarta bağlı olmaksızın sırf sevaba nâil olmak düşüncesiyle Kâbe-i Şerif’te bir kurban kesmeye niyet edilmişse bu bir tetavvû ’dur yani nâfile bir kurbandır. İbn-i Ömer (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn), böyle bir kurban hedefe varmadan kaybolursa sahibi dilerse yeniler dilemezse kurbanı kesmekten vazgeçer diyor. Evet, bu da doğru bir haberdir.

 

Sevgili dostlarımız!

 

Kurbanlığın sırtına bir deve meselâ kurban olacak deveye binmek konusunda Ebû Hûreyre (Radıyallahu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) anlatıyor;

„Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) bir deve sevk eden birisini görmüştü ki:
„Binsene ona!“ dedi. Adam: „O kurbanlıktır!“ dediyse de Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) emrini tekrarladı:
„Bin ona!“ Adam tekrar: „O kurbanlıktır“ diye haykırdı. Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm): „Bin ona“ diye tekrarladı ve ikinci veya üçüncü seferde:
„Yazıklar olsun sana!“ diye ilâvede bulundu. Buhârî, Müslim ve diğerleri haber veriyor.
Buhârî’nin bir rivâyetinde, Ebû Hureyre’den naklen su ziyâde vardı: „(Râvî) der ki: „Ben o adamı, deveye binmiş Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) ‚la berâber yürürken gördüm, devenin boynunda nalin takılı idi. “diyor.

Bazı insanlar gerçeği anlamakta biraz gecikiyorlar karşısında Allah’ın Rasûlü var, ona bin diyen bu âlemlerin rahmet Peygamberi, şeriat Peygamberi Hz. Muhammed ona diyor deveye bin adam hâlâ o kurbanlıktır diyor.

 

Dakika 20:10

 

Peygamberimiz bin ona diyor daha hâlâ kurbanlık. Peygamberden sen daha mı iyi biliyorsun bu dini, İslam’ı? Yüce İslam’ı dünyaya öğreten kim? Allah’u Teâlâ’nın okulunda okuyan kim? Şanlı Peygamber olduğunu geç anlıyor bazıları.

Ey insanoğlu! Geç kalmayın, gerçekleri vaktinde anlayın dinleyin, amel edin amel. İçiniz- dışınız Müslüman olsun, sözünüz-özünüz amellerin Müslüman İslam olsun İslam’a göre yaşa. Peygamberine iyi tâbî ol.

‘’Biz diyor kurbanlık develeri sizin için Allah’ın şeâirinden kıldık. Onlar da sizin için hayır vardır buyuruyor’’. Kim? Yüce Allah (Celle Celâlüh) Hac Sûresi’nin 36’ncı âyet-i kerimesinde geçen onlar da sizin için hayır vardır ibâresinde ki hayır mutlak olduğu için bir kısım âlimler kurbanlık deveden binmek, sütünü sağmak gibi yollarla da istifâde etmenin câiz olduğu hükmünü çıkarmışlardır. Binilebileceği hükmü çıkarılmıştır. Evet, zaten hüküm açıkta Peygamberimiz bin diyor.

 

Cumhur, Ebû Hanîfe, Mâlik, Şâfiî ve ekseri fukahâ ihtiyaçla kayıtlarlar. Bunların hücceti İbnü Ebû Şeybe de kaydedilen şu hadis-i şeriftir; “Hedy kurbanlığı başka çâre bulamayıp mecbur kalandan başkası binmesin.”

Müslim’de de gelen: “Kurbanlığa mecbur kaldıysan maruf üzere bin, bir başka sırt bulunca da in”. Şu hâlde bu hadis-i şerifte bir başka imkân bulunca kurbanlığı terk etmeyi âmirdir dediler.

İşte görüyorsun Yüce İslam’ın bir hayat dini olduğu ortadadır.

 

Hz. Câbir (Radıyallâhu Anh) Hazretlerine kurbanlığa binme husûsunda sorulmuştu, şu cevabı verdi;

“Rasûlullah’ı (Aleyhissalâtu Vesselâm) işittim, şöyle buyurdu: “Kurbanlığa, mecbur kaldıysan ma’ruf üzere bin. Bir başka sırt (binek) bulunca da in.” Buyurdular”. Müslim, Ebû Dâvûd ve Nesâî haber veriyor. İşte haberlerin tümünü gözden geçirdiğin zaman o konuyla ilgili gerçek ortaya gün gibi parlar.

 

Cenab-ı Hak Yüce İslam’ı tam yerli yerince anlayan, dinleyen, hükmünce îmân ve Amel-i Sâlih de bulunan içi dışı Müslüman olan kullarından eylesin. İnşâ’Allah derslerimiz bir sonraki dersimiz de Kâbe-i Şerif’e kurban hediye eden mukim ihram giyer mi? konusuyla başlayacaktır.

 

Dakika 24:17

 

 

 

(Visited 31 times, 1 visits today)