210 – Hadis-i Şerif Külliyatı Ders 210
210- Hadis-i Şerif Külliyâtı Ders 210
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
‘’Elhamdülillahi Rabbi’l-âlemin Vessalâtü Vesselâmü Alâ Rasûlüna Muhammedin ve Alâ Âli Muhammed’’
‘’Eûzu bi kelimatillahittâmmâti min şerri mâ haleka ve zerea ve berea’’
‘’ Rabbi eûzu bike m‘in hemezâtiş şeyâtîn ve eûzu bike Rabbi en-yahdurûn’’
بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
Sevgili dostlarımız,
Derslerimiz dua ile ilgili devam ediyor. Hz. Selmân (Radıyallâhu Anh) anlatıyor; Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) buyurdular ki Rabbiniz hayiydir, kerimdir haydır, kerimdir. Kulu dua ederek kendisine elini kaldırdığı zaman, O ellerini boş çevirmekten istihyâ eder. Bu da Tirmizî, Ebû Dâvûd’un haberidir.
Cenab-ı Hakk’ın hayil olması, kulu memnun edecek şeyi yapması, ona zarar verecek şeyi terk etmesi demektir. Cenab-ı Hak dua eden kuluna kulun hayrına olan şeyi mutlaka verir. Duasını cevapsız boş bırakmaz diye anlayacağız. Bu vermeyişin Cenab-ı Hakk’ın hikmeti muktezasınca ya istediğine aynen kavuşması yahut daha iyisinin verilmesi yahut da sevap verilmesi, günahlarının azaltılması şeklinde tecellî edeceği daha önce belirtmiştik. Evet, 1751’inci Hadis-i Şerif’te de bu geçmişti. Cenab-ı Hakk’ın vasıflarından biri istemeden vermek ise isteyince daha çok verir demektir. Yani Kerim: İstemeden veren bol veren mânâsına gelir. Cenab-ı Hakk’ın vasıflarından biri istemeden vermek ise isteyince daha çok verir demektir. Mü’minin inanarak yaptığı hiçbir dua boşa gitmeyecektir.
Hz. Ebû Hureyre (Radıyallâhu Anhü) anlatıyor; “Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) buyurdular ki: “Yüce Allah’a duayı size icâbet edeceğinden emin olarak yapın. Şunu bilin ki Yüce Allah (Celle Şânuhü ve Celle Celalühü ve Azze ve Celle) (bu inançla olmayan ve) gafletle (başka meşguliyetlerle) oyalanan kalbin duasını kabul etmez”. Bu da Tirmizî’nin haberidir.
Evet, sevgili dostlarımız!
Ahmed İbn-i Hanbel (Rahimehullah’ın) Abdullah İbn-i Amr ’den (Radıyallahu Anhüma ve Erdahüm Ecmaîn) kaydettiği bir rivâyet şöyledir; “Kalpler bir kaptır, bazısı bazısından daha iyi tutar anlayışlıdır. Öyleyse ey insanlar! Yüce Allah’tan bir şey isteyince Allah’ın icâbet edeceğinden emin olarak isteyin. Zîrâ Yüce Allah kendisine gafil kalple farkında olmadan dua eden bir kula icâbet etmez.
Ya Rabbi,
‘’Rabbi heblî hükmen ve elhıknî bissâlihîn vacallî lisane sıdgin fil âhirîn vecalnî min veraseti cennetin naîm.
‘’Rabbiğ firli ve hebli mülkel lâ yenbaği li ehadim mimbâdi inneke entel vahhâp’’
‘’Rabbena hablena min ezvâcina ve zürriyâtina gurrate eayuniv vecalnâ lil muttekine imama’’
‘’Rabbiş rahlî sadrî ve yessirlî emrî vahlul ukdeten min lisânî yefkahu kavlî Rabbbena la tüziğ gulubenâ bâde iz hedeytenâ ve heblenâ milledünke rahmeh inneke entel vahhâb’’
‘’Rabbena inneke câmiünnesî li yevmil lâ raybe fîh innallâhe lâ yuhlifül mîâd’’
‘’Ya Rabbena vağfuannâ vağfirlenâ verhamnâ ente mevlânâ fensurnâ alel gavmil kâfirin’’
‘’Allahümme gatilil keferâte minellezine utul kitap Rabbi lâ tezeral el arzî minel kâfirine deyyârâ’’
‘’Subhane Rabbike Rabbil izzeti ammâ yasifûn ve selâmun alel mürselîn velhamdülillahirabbil âlemin el Fatiha’’.
Bismillâhirrahmânirrâhim
Elhamdü lillâhi rabbil’alemin.
Errahmânir’rahim.
Mâliki yevmiddin.
İyyâke na’budü ve iyyâke neste’în,
İhdinessırâtel müstakîm.
Sırâtallezîne en’amte aleyhim ğayrilmağdûbi aleyhim ve leddâllîn.
Dakika 6:19
Sevgili dostlarımız!
Duanın keyfiyeti ile derslerimiz devam ediyor.
Fadâle İbnu Ubeyd (Radıyallâhu Anhü) anlatıyor: „Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) dua eden bir adamın, dua sırasında Hz. Peygamber (Aleyhissalâtu Vesselâm)’a salat ve selam okumadığını görmüştü. Hemen:
„Bu kimse acele etti“ buyurdu. Sonra adamı çağırıp:
„Biriniz dua ederken, Allah’u Teâlâ’ya hamd u sena ederek baslasın, sonra Hz. Peygamber (Aleyhissalâtu Vesselâm)’a salat okusun, sonra da dilediğini istesin“ buyurdu. “Tirmizî, Ebû Dâvûd ve Nesâî’nin haberidir bu da. (Allâhümme Salli ve Sellim ve Bârik Alâ Muhammed ve Alâ Âlî Muhammed bi-adedi ilmih).
Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm), Ey namaz kılan kişi acele ettin, namazı kılıp oturdun mu Yüce Allah’a layık olduğu şekilde hamd et, bana salât-ü selam oku, sonra Allah’a dua et dedi.
Râvî derki; ondan sonra bir başkası daha namaz kıldı, önce Allah’a hamd etti sonra Hz. Peygamber’e (Aleyhissalâtu Vesselâm) salâtü -elam okudu. Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) buna da şunu söyledi;
Ey namaz kılan kişi, dua et icâbet göreceksin. İşte görüyorsunuz efendiler.
Hz. Ömer (Radıyallâhu Anh) anlatıyor; “Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) buyurdular ki: “Dua semâ ile arz arasında durur. Bana sâlat okunmadıkça, Allah’a yükselmez. (Beni hayvanına binen yolcunun maşrapası yerine tutmayın. Bana, duanızın başında, ortasında ve sonunda salat okuyun.)”
(Allâhümme Salli ve Sellim ve Bârik ve Alâ âli Muhammed Allâhümme Salli ve Sellim ve Bârik Alâ Muhammed bi-adedi ilmi.)
Fâtır Sûresi âyet 10’uncu âyet-i kerimede güzel sözler ona yükselir, o sözleri de sâlih amel yükseltir. Buna dikkat et işte bu âyet-i kerimeye de dikkat et.
Evet, sevgili dostlarımız, (الْكَلِمُ الطَّيِّبُ وَالْعَمَلُ الصَّالِحُ يَرْفَعُهُ) buyurdu Cenab-ı Hak. Güzel sözler yüce kelimeler O’na yükselir, o sözleri de sâlih amel yükseltir. Ey Müslüman sâlih amel ile berâber dua et. Bak bu âyet-i kerimede de bu anlatılıyor, sâlih ameller duayı Yüce Allah’ın huzuruna yükseltiyor.
Dakika 10:06
El-Hisnü’l-Hasînde Ebû Süleym et-Dârânî duanın âdâbını şöyle tespit ettiğini görüyoruz. Yüce Allah’tan bir talebin olduğu zaman önce Rasûlullah’a (Aleyhissalâtu Vesselâm) salât-ü selam okuyarak başla, sonra dilediğin talepte bulun, sonra duanı Rasûlullah’a (Aleyhissalâtu Vesselâm) salât-ü selam ile sona erdir. Duanı iki salât arasında yapmalısın. Zîrâ Cenab-ı Hak keremiyle bu iki salâtı kabul eder. İki makbûl dua olan iki salât arasında yer alan talebini reddetmek onun keremine muvafık düşmez.
İşte kıymetliler, arada aranıza beni de alın bir söz vardır, işte iki salât-ü selamın arasına duanı yerleştir. İşte araya böyle girmeye çalış o zaman duan kabul edilir diye bakın burada haber var. Hadis-i şeriflerde de var, âyet-i kerimede de var. Hem hulus ve huşû ve huzuru kalp ile dua etmek hem namazın sonunda bilhassa sabah namazından sonra, hem ‘’mevâki-i mübareke’’ mübarek yerlerde, husûsen mescitlerde hem cuma da hususen saati icâbede hem ‘’şuhûr-u selâsede’’, üç aylarda hususen (leyâli-i meşhûrede), meşhur gecelerde, hem Ramazan’ı Şerif’te husûsen Leyle-i Kadir de dua etmek kabule karin olması rahmeti ilâhiye ’den kaviyyen memuldur. O makbûl duanın ya aynen dünyada eseri görülür veyahut da dua onların âhiretine ve hayatı ebediyesi cihetinde makbûl olur. Demek aynı maksat yerine gelmezse dua kabul olmadı denilmez. Belki daha iyi bir sûrette kabul edilmiş denilir.
Evet, sevgili dostlarımız!
Hz. İbn-i Mes’ûd (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) anlatıyor; “Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer (Radıyallâhu Anhüma ve Erdahüm Ecmaîn) berâber otururlarken ben namaz kılıyordum. (Namazı bitirip) oturunca, Yüce Allah’a senâ ile zikretmeye başladım ve arkasından Rasûlullah’a (Aleyhissalâtu Vesselâm) salât okuyarak devam ettim. Sonra kendim için dua da bulundum. (Bu tarzımı beğenmiş olacak ki) Hz. Peygamber (Aleyhissalâtu Vesselâm):
“İşte! İstediğin veriliyor. İşte! İstediğin veriliyor buyurdu. Bu da Tirmizî’nin haberidir.
Evet, sevgili dostlarımız, Hz. Übeyy İbn-i Kâ’b (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) anlatıyor; “Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) birisine dua edeceği vakit önce kendisine dua ederek başlardı.” bu da Tirmizî’nin haberidir.
Dakika 14:29