tefsir-35-01

35- Tefsir Ders 35 hayat veren nurun keşif notları

35- Kur’an-ı Kerim Tefsir Dersi 35

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

 

(Bakara Sûresi 168’inci Âyeti Kerime’den 177’nci Âyeti Kerime’ler)

 

يَا أَيُّهَا النَّاسُ كُلُواْ مِمَّا فِي الأَرْضِ حَلاَلاً طَيِّباً وَلاَ تَتَّبِعُواْ خُطُوَاتِ الشَّيْطَانِ إِنَّهُ لَكُمْ عَدُوٌّ مُّبِينٌ ﴿١٦٨﴾

إِنَّمَا يَأْمُرُكُمْ بِالسُّوءِ وَالْفَحْشَاء وَأَن تَقُولُواْ عَلَى اللّهِ مَا لاَ تَعْلَمُونَ ﴿١٦٩﴾

وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ اتَّبِعُوا مَا أَنزَلَ اللّهُ قَالُواْ بَلْ نَتَّبِعُ مَا أَلْفَيْنَا عَلَيْهِ آبَاءنَا أَوَلَوْ كَانَ آبَاؤُهُمْ لاَ يَعْقِلُونَ شَيْئاً وَلاَ يَهْتَدُونَ ﴿١٧٠﴾

وَمَثَلُ الَّذِينَ كَفَرُواْ كَمَثَلِ الَّذِي يَنْعِقُ بِمَا لاَ يَسْمَعُ إِلاَّ دُعَاء وَنِدَاء صُمٌّ بُكْمٌ عُمْيٌ فَهُمْ لاَ يَعْقِلُونَ ﴿١٧١﴾

 

صَدَقَ اللهُ اْلعَظِيمُ

 

Yüce Rabbimiz: “Ey insanlar! Bütün yeryüzündeki nimetlerden helâl olmak temiz olmak şartıyla yiyin, fakat şeytanın adımlarına uymayın çünkü o size belli bir düşmandır. O size hep çirkin ve murdar işleri emir eder. Allah’a karşı bilmediğiniz şeyler söylemenizi ister. Onlara Allah’ın indirdiğine uyun dendiği vakitte yok atalarımızı neyin üstünde bulduysak ona uyarız dediler. Ya ataları bir şeye akıl erdiremez ve doğruyu seçemez idiyseler de mi onlara uyacaklar? Allah’ın emirlerine karşı böyle denir mi? Böyle dediler putperestlik de direttiler. O kâfirlerin hâli sadece bir çağırma veya bağırmadan başkasını işitmeyerek haykıran hâline benzer. Onlar sağırdırlar, dilsizdirler, kördür, akılda etmezler.” İşte kıymetli efendiler, Yüce Rab hayat veren derslerini bize vermeye hayat ver meye devam ediyor. Hayat bulmak için işte şanlı Kur’an’ın yüce hükmünün mânâsını ruhlara yerleştirmek Kur’an’ın hayatını yaşamak gerekmektedir ki bu hayat İslam hayatıdır hayat veren işte odur.

Şimdi bu âyetlerin kısa keşifleri üzerinde duralım. Şeytan kalp ve fikirlerinize hayâl ve kuruntuyla sokulur. Nefsin arzularını, Nefsi Emmare’yi kullanır. Kişi şeytanın memurun uydusu hâline gelir, Allah’ın zâtından bahsettirir, Zâtının sırrından bahsettirir, Şeytanın birçok hile ve tuzakları vardır bu ise şirktir. Allah’ın zâtından kimsenin bahsetmeye buna gücü yetmez ancak zât sıfatlarının bilir îmân eder, esmasını bilir îmân eder. Eserlerine bakar yüce kudreti görür îmân eder. Yoksa Allah’ın zât-ı nasıldı? Keyfiyet ve kemmiyet gibi şeylerin araştırılması küfürdür. Çünkü buna kimsenin gücü yetmez. Ebû Bekir (R.A) Efendimiz Şer-i, Fer-i hükümlerin sonucunu Allah bilir. İnsanın aklı bu iki maddedeki gibi şeyleri bilmez. Bilmediği ilme araştırma yapmadan, ilmi delil olmadan saplantılar şeytânîdir. Nefsin isteklerine uyar ilâhî emre değil, o nefsine tâbî olur veya bir yanlışa tâbî olur. Üçüncüsü kader konusunda şeytan kişiyi sapıtmak ister. Hem kendisi Allah’u Teâlâ’ya karşı görevini yapmaz, hem de isyâna devam eder hem de kaderden şikâyet eder. Bunlar ise Allah’a iftirâdır kadere isyândır. Kader: Allah’u Teâlâ’nın ezelden, ebede her şeyi önceden bilip yazmasıdır. Allah ilmiyle her şeyi kuşatmıştır. Ezeli bildiği gibi ebedi, ebedi bildiği gibi ezeli bilir.

Dakika 6:00

Sen bir nefes sonra olacak şeyleri bilemezsin sana Allah ne verdiyse o kadarıdır ama Allah her şeyi bilendir. Onun için Allah’ın ilmine inanan kişiler kadere kolay inanırlar, kaderi kolay tanırlar ve Allah yanlış kader yazmaz. Herksin hakkında neyse onun mihengi, değeri, ne kazandığını ne kazanacağını o bildiği için ona göre yazar. Muallik kaderler vardır, Mübrem kaderler vardır. Kulun kendi irâdesine göre yazılan kaderler mualliktir. Sen kendi özgür hür irâdenle neler yapacağını da ezelde o bilmektedir. Bunun için kader konusunda da şeytan ve şeytanın adamları yanlışa sürüklerler. Bu yanlışı kabul edip doğruya aklı ermeyen insanlar ıslık, düdük, bağırma, çağırma ile sürer haylar aynen sürüyü böyle süren haylayan çobandan duyduğu ses den başka bir şey anlamayan davarlara benzer. Mânâyı ve Hakk’ı anlamayanlardır. Bunları duyduğu sadece haykırma, höykürme duyarlar. Bunlar yer içer yayılırlar. Azarlama, bağırma, çağırma ile çoban sürüyü otlatır. İşte davarın çobandan duyduğu ne ise gerçeğe inanmayanların durumu da bundan beterdir.

Fizyolojiyi organları Allah’ın istediği şekilde kullanmalıdır. Allah bize bütün organlarımızı ruh ve bedenimizi onun yolunda kullanmamız için vermiştir. Helâlinden yemek haktır. Haramdan sakınıp şükretmek vazifedir. Türbe için onun adına kesilenlerde yenmez. Tediye, tekkeye, türbeye onların adına eğer kurban kesiliyorsa bunlar yenmez. İslam akaidine bakarsanız İslam’ın kaynak kitaplarına bunlardan biriside Elmalı’nın birinci cildinin 486’ncı sayfasına bakabilirsiniz. Bu âyetleri açıklarken bu gerçekler ortaya çıkarılmış ve keşfedilmiştir ve Akâid, Kelâm kısmına da işaret edilmiştir. غَيْرَ بَاغٍ başkasının ölümüne sebep olmamak gerekmektedir, onun elindekini almamak, tecavüz etmemek de görevdir. (وَلَا عَادٍ) Taşkınlık yapmamak eğer açlıktan ölecek duruma geldiyse ölmeyecek kadardan fazlasını yememek Fıkıhta zaruretler haramı mubah kılar. Fakat zaruretler kendi miktarınca takdir olunur.

Dakika 10:00

Münkir, müşrik, münâfık gece gündüz sabırla cehennemi kazanmaya çalışır. Ebedî azâba sabretmek zorunda kalırlar. Âyetleri gizleyen hediyeler alan Yahûdî reisleri Tevrât’ın âyetlerini gizlemişler, bunun karşılığında da bol bol para almışlar, hediye almışlar. Kâ’b Bin Eşrefler, Kâ’b Bin Esedler, Mâlik Bin Sayflar, Huyey Bin Ahtablar Ebû Yâsir Bin Ahtab gibiler Tevrât’taki Hz. Muhammedin sıfatları hakkındaki âyetleri ve hükümleri gizleyenlerin durumu Müslümanlara ders ve ibret olmalıdır. İbret ahlâk dersi olmalıdır. Bunlardan Müslümanlar gereken dersi almalıdır. Kur’an-ı Kerim’i hakkıyla bilmeli, hakkıyla cihâna açıklamalıdır. 177’nci âyeti kerimede de Ehl-i Kitâba ve tüm insanlığa ne yapıyor Cenab-ı Hak? Gerçek dersi vermektedir her konuda olduğu gibi çünkü iyiliğin ne olduğunu (الْبِرّ) birrin ne olduğunu  (الْبِرّ) erginlik, hayır, gerçek iyilik, bütün itaat, hayırlı amellerin tümü işte diyor neredeymiş bunu anlatıyor. (الْبِرّ) neymiş? “Dilenen at üstünde de gezse veriniz.” Ahmet Bin Hanbel bu cömertlik sıfatının çok mu çok faziletle ilgili olduğu için bu hadis-i şerif söylenmiştir. Yoksa beri tarafta muhtaçlar dururken, muhtaç olmayanlar elbette tercih edilmez muhtaç olana vermek farzdır. Dilenciliği sanat hâline gelenlere verilmez. Buradaki övülen cömertlik sıfatıdır. Sevgili Peygamberimiz bu âyet için diyor ki; “Bu âyet ile amel eden îmânını kemâle erdirmiş olur.” Nesefî Medâriku’t-Tenzil’de rivâyet olunmuştur. İbn-i Abbâs’tan da (R.A) şöyle denmektedir rivâyeten; “Helâl yiyin yemin ederek dediler ki haram yiyenin 40 gün duası kabul olmaz dedi ve yemin etti.” İbn-i Abbas kimdir? Sahâbenin en büyük âlimlerinden birisidir kıymetli dostlarımız ve Hz. Abbâs’ın Peygamberimizin amcasının da oğludur ve gereken Hz. Muhammed’in okulunda iyi okuyanlardandır.

Şimdi diğer âyetlerle dersimiz devam etmektedir ki 34-35’inci dersimizde böyle devam etmektedir. Hayat veren derslerimizdir ki hayat veren Kur’an-ı Kerim’in İslam’ın kendisidir. Biz buna çağırıyoruz, kendimizi de bütün insanlığı da kendimize neyi lâyık görüyorsak insanlığı da onu lâyık görüyoruz. Biz kendimiz mutlu olalım da insanlık perişan olsun diyenlerden olamayız. Çünkü İslam umûmî rahmet ve merhamettir. Umûmî bir en yüce hayat tarzıdır. Allah’ın merhametinin ebedî, ezelî her şeyi kuşatmasıdır. İslam ile âlemi Allah rahmetiyle adâletiyle tecelli etmiştir. Onun için bu rahmet deryasında beraber yaşayalım.

Dakika 15:12

استعيذ بالله

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ كُلُواْ مِن طَيِّبَاتِ مَا رَزَقْنَاكُمْ وَاشْكُرُواْ لِلّهِ إِن كُنتُمْ إِيَّاهُ تَعْبُدُونَ ﴿١٧٢ 

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ كُلُواْ مِن طَيِّبَاتِ مَا رَزَقْنَاكُمْ وَاشْكُرُواْ لِلّهِ إِن كُنتُمْ إِيَّاهُ تَعْبُدُونَ ﴿١٧٢

إِنَّمَا حَرَّمَ عَلَيْكُمُ الْمَيْتَةَ وَالدَّمَ وَلَحْمَ الْخِنزِيرِ وَمَا أُهِلَّ بِهِ لِغَيْرِ اللّهِ فَمَنِ اضْطُرَّ غَيْرَ بَاغٍ وَلاَ عَادٍ فَلا إِثْمَ عَلَيْهِ إِنَّ اللّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ ﴿١٧٣﴾

Ey îmân edenler! Size kısmet ettiğimiz rızıkların hoş ve temiz olanlarından yiyin ve Allah’a şükredin. Eğer yalnız ona kulluk ediyorsanız böyle yapın. O size yalnız şunları haram kıldı; ölü hayvan, kan, domuz eti, birde Allah’tan başkası adına kesilen hayvanlar, sonra kim bunlardan yemeye mecbur kalırsa, açlıktan ölecek duruma gelirse başkasının hakkına tecavüz etmemek ve zaruret ölçüsünü geçmemek şartıyla ona da bir günah yükletilmez. Çünkü Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir. Burada da Cenab-ı Hak zaruret miktarına geçmeyecek kaydıyla ölmeyecek kadar yenmesini ne yapmış? Ruhsat vermiştir.

استعيذ بالله

إِنَّ الَّذِينَ يَكْتُمُونَ مَا أَنزَلَ اللّهُ مِنَ الْكِتَابِ وَيَشْتَرُونَ بِهِ ثَمَنًا قَلِيلاً أُولَئِكَ مَا يَأْكُلُونَ فِي بُطُونِهِمْ إِلاَّ النَّارَ وَلاَ يُكَلِّمُهُمُ اللّهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَلاَ يُزَكِّيهِمْ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ ﴿١٧٤﴾

أُولَئِكَ الَّذِينَ اشْتَرَوُاْ الضَّلاَلَةَ بِالْهُدَى وَالْعَذَابَ بِالْمَغْفِرَةِ فَمَآ أَصْبَرَهُمْ عَلَى النَّارِ ﴿١٧٥﴾

ذَلِكَ بِأَنَّ اللّهَ نَزَّلَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ وَإِنَّ الَّذِينَ اخْتَلَفُواْ فِي الْكِتَابِ لَفِي شِقَاقٍ بَعِيدٍ ﴿١٧٦

Allah’ın indirdiği kitaptan bir şeyi gizleyip de onunla biraz para alanlar gerçekten karınları dolusu ateşten başka bir şey yemezler. Kıyâmet günü Allah onlara ne söz söyler, ne de kendilerini temize çıkarır. Onlara sadece acı veren bir azap vardır. Temize çıkamazlar. İşte onlar hidâyeti verip sapıklığı, affedilmeyi bırakıp azâbı satın alan kimselerdir. Bunlar ateşe karşı ne kadar da sabırlıdırlar. Yani dünyada harama karşı koyamayanlar, helâl ile yetinmeyenler ateşe sabretmek zorunda kalırlar. Şüphesiz ki Allah kitâbı hak bir sebeple indirmiştir. Kitap hakkında ihtilâfa düşenler ise şüphesiz Hak’tan uzak bir anlaşmazlık içindedirler.

Cenab-ı Mevlâ Kur’an-ı Kerim’in İslam’ın bütün emirlerini seve seve içinde hiçbir sıkıntı çekmeden bütün varlığıyla, kalbiyle bunları tasdik eden, ikrâr eden diliyle ve seve seve onları yaşayan Amel-i Sâlih sahibi Allah’ın lütfuna mazhar olan vuslata eren kullarından eylesin. İşe şu âyet bir âyetidir. (لَّيْسَ الْبِرَّ) diye başlar.

لَّيْسَ الْبِرَّ أَن تُوَلُّواْ وُجُوهَكُمْ قِبَلَ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ وَلَكِنَّ الْبِرَّ مَنْ آمَنَ بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ وَالْمَلآئِكَةِ وَالْكِتَابِ وَالنَّبِيِّينَ وَآتَى الْمَالَ عَلَى حُبِّهِ ذَوِي الْقُرْبَى وَالْيَتَامَى وَالْمَسَاكِينَ وَابْنَ السَّبِيلِ وَالسَّآئِلِينَ وَفِي الرِّقَابِ وَأَقَامَ الصَّلاةَ وَآتَى الزَّكَاةَ وَالْمُوفُونَ بِعَهْدِهِمْ إِذَا عَاهَدُواْ وَالصَّابِرِينَ فِي الْبَأْسَاء والضَّرَّاء وَحِينَ الْبَأْسِ أُولَئِكَ الَّذِينَ صَدَقُوا وَأُولَئِكَ هُمُ الْمُتَّقُونَ ﴿١٧٧﴾

Dakika 20:12

Yüzlerinizi bazen doğu bazen batı tarafına çevirmeniz erginlik, iyilik sanmayın. Geniş hayır sanmayın, gerçek hayır sanmayın fakat eren o kimselerdir ki Allah’a, âhiret gününe, meleklere, kitâba ve bütün peygamberlere îmân edip yakınlığı olanlara, öksüzlere, yoksullara, yolda kalmışa, dilenlere ve esirleri kurtarmaya seve seve mal verirler, mallarını harcarlar, namazı kılarlar, zekâtı verirler birde anlaştıkları zaman sözlerini yerine getirirler. Hele sıkıntı ve hastalık durumlarında ve harbin şiddetli zamanında sabır ve kararlılık gösterenler var ya işte doğru olanlarda bunlardır, korunanlarda bunlardır. Ebedî saadete erenlerde bunlardır. Allah’ın himayesindedirler.

İşte kıymetli ve muhterem kardeşlerimiz Yüce Rabbimiz söylüyor bizde duyurmaya devam ediyoruz. Cenab-ı Hak ebedî saadetin içinde yaşayan kullarından eylesin.

Dakika 22:11

(Visited 160 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}