İslam Tarihi Ders 15

İslam Tarihi Ders 15

15- İslam Tarihi Ders 15

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

 

Çok kıymetli ve muhterem efendiler, Tarih derslerimiz devam ediyor; Hz. İbrâhim (Aleyhisselâm)’ın hanımı Sâre Annemizin vefatıyla ve onun çocukları ve hanımlarıyla ilgili dersimiz devam ediyor.

 

İlim ehlinden hiçbirisi Sâre ’nin 127 yaşındayken Şam yani Suriye de vefat ettiğini reddetmiyor.  Hacer’in Sâre ’den önce vefat etmiş olduğudur herhâlde doğru olan budur. Hacer Annemiz Sâre Annemizden önce vefat ettiği hakkındaki haberin daha doğru olduğu söylenmektedir.  Sâre Annemiz vefat edince Hz. İbrâhim Kenânîler’den Yaptın’ın kızı Katura ile evlendi ve ondan Nevşan, Merran, Medyan, Meden, Neşak ve surh adlarında altı oğlan çocuğu dünyaya geldi.

Evet, sevgili dostlarımız, Hz İbrâhim’in İsmâil ve İshâk ile birlikte bütün çocuklarının sayısı sekizdir bu çocuklarının en büyüğü ise İsmâil (Aleyhisselâm)’dır. Diğer bir rivâyete göre ise Hz İbrâhim’in çocuklarının arasında onlardan başka isimler de mevcuttur. Berberîler, Nefşân’ın Hazreti Şuayb’ın kavmi “Medyen Halkı” Medyân’ın neslinden üremişlerdir. Yine rivâyet edildiğine göre Hz İbrâhim hanımı Katura’dan sonra Ehir yani Erhir’in Hacun adındaki kızıyla de evlenmiştir.

 

Hazreti İbrâhim (Aleyhisselâm)’ın vefâtı ve kendisine indirilen sahîfeler konusunda; bir rivâyette bildirildiğine göre: Allah (Celle Celâlüh) Hz. İbrâhim’in ruhunu kabzetmek istediği zaman onun yanına yaşlı bir insan sûretinde ölüm meleği Hz. Azrâil’i gönderdi. Bir gün Hazreti İbrâhim misafirlerine yemek ikrâm ederken sıcak bir havada yaşlı birinin yaya olarak geldiğini gördü. Bunun üzerine Hz. İbrâhim yanına gelmesi için ona bir merkep gönderdi. O da merkebe binip Hz. İbrâhim’in yanına geldi. Bu ihtiyar insan Hz. İbrâhim tarafından kendisine takdim edilen yemeği yerken ağzına götürmek istediği lokmayı önce gözüne ve kulağına götürüyor ancak bundan sonra ağzına götürebiliyordu. Aynı zamanda yediği yemek hemen def-i hâcet mahallinden dışarı çıkıyordu. Hattâ İbrâhim (Aleyhisselâm) Rabbimden kendisi ölüm isteyinceye kadar onun ruhunu kabzetmemesini istemişti. Bir ara Hz. İbrâhim ihtiyara:

“Ey ihtiyar, neden böyle yapıyorsun?” diye sordu. İhtiyar ona: (Aslında o gizli ölüm Azrâil Aleyhisselâm, ölüm meleği ama ihtiyar şeklinde İbrâhim Aleyhisselâm ölümü iknâ etmek için geldi oraya bu şekilde). İhtiyar ona:

 

Dakika 5:02

 

“Ey İbrâhim bunları bana ihtiyarlık yaptırıyor!” diye cevap verdi. Hz. İbrâhim ona:

“Kaç yaşındasınız?” diye sordu. O,  yaşını söylediğinde Hazreti İbrâhim’den 2 yaş daha büyük olduğu anlaşıldı. Bunun üzerine Hz. İbrâhim:

“Benim de bu ihtiyar gibi olmam için 2 yıl kalmış dedi ve ellerini kaldırıp: “Ey Rabbim, hemen ruhumu kabzet diye yalvardı. Hazreti İbrâhim bu sözleri üzerine ihtiyar ayağa kalkıp onun ruhunu kabzetti. İşte o ihtiyar Azrâil (Aleyhisselâm) idi o şekilde geldi. Böylece Hz İbrâhim (Aleyhisselâm) 200 yaşındayken vefat etti.

 

Sevgili dostlarımız,

 

Ebû Zerr (Radıyallâhu Anh) Hazretlerinin rivâyet ettiği bir hadis-i şerifte: “Hz. Peygamber (Aleyhissalâtu Vesselâm) Allah (Celle Celâlüh) Hz İbrâhim’e 10 sahife indirmiştir” buyurdular. Bunun üzerine Ebû Zerr:

“Ey Allah’ın Rasûlü bu sahifeler de neler vardı?” diye sorduğunda Hz. Peygamber

(Aleyhissalâtu Vesselâm):

“Bütün sahifedekiler, emsâl örnek sözlerden ibârettir” buyurdular. Meselâ bu emsâlden bir tanesi şudur:

“Ey halkın başına geçen mârur hükümdar! Ben seni dünya servetini birbiri üzerine yığmak için değil, mazlumun hakkını zâlimden alarak onun bana dua etmesine ihtiyaç bırakmaman için gönderdim. Zîrâ ben, kâfir dâhi olsa mazlumun duasını geri çevirmem!” Ayrıca bu sahifelerdeki emsâlden birisi de şudur:

“Akıl sahibi olup da nefsine mağlup olmamış kişi için günün içerisinde belirli saatleri olmalıdır. Bu saatlerin birinde Rabbine münâcât edip yalvarmalı dua ibadet saati, diğerinde Allah’ın yarattığı varlıklar hakkında tefekküre dalmalı. Bir diğerinde nefsini muhasebe etmeli, bir başka saatte ise helâlinden yiyecek ve içeceklerin te’mîni ile meşgul olmalıdır. Akıllı olan bir kimse ancak 3 şey için yer değiştirip intikâl de bulunur.

Bunlar; Âhireti için hazırlanmak, hayâti ihtiyaçlarını düzene koymak ve haram olmayan nesnelerden faydalanıp lezzet almaktır. Akıllı kişi zamanını iyi değerlendirmeli kendi durumuna yönelmeli ve dilini muhafaza etmelidir sözünü mesuliyet bakımından amelden sayanın konuşması az olur ve ancak kendisi için lüzumlu ve faydalı olan şeyleri konuşur, rastgele konuşmaz. Anlatıldığına göre yeryüzünde ilk sünnet olan ilk defa misâfir kabul eden ve ilk şalvar giyen Hz. İbrâhim (Aleyhisselâm)’dır demişlerdir.

 

Dakika 9:30

 

Evet, sevgili dostlarımız, tarih ibretle alınacak derslerle doludur. Hz İbrâhim’in (Aleyhisselâm) oğlu Hazreti İsmâil ’in çocukları;

 

Biz daha önce yukarıda Hz. İsmâil’in  Haremde (Mekke’de)ki ikâmetini Cürhüm’den bir kadınla evlendiğini, babası Hz. İbrâhim’in emriyle bu kadını boşayıp sonra, -Hz. İbrâhim’in: “Kocana söyle, kapısının eşiğinden memnun oldum” dediği Mudal el-Cürhümî’nin kızı Seyyide ile evlendiğini anlatmıştık.

 

Hazreti İsmâil ‘in Seyyide adındaki bu hanımından 12 erkek çocuğu olmuştur. Bunlar: Nâbit, Kaydar, İzil diğer adı (İbdil?), Mişa, Mesma‘, Rama (?), Maş (Mas ?), Azer, Katura, Kafes, Tamya ve Kaydman’dır.

 

İddia edildiğine göre Hz. İsmâil yüz otuz yedi yıl yaşamıştır. Hz. İsmâil’in iki oğlu Nâbit ve Kaydar’dan Allah (Celle Celâlüh) Arapları türetmiştir. Yüce Allah (Celle Celâlüh) Hz. İsmâil’i Peygamber olarak Amalik’a ve Yemen kabilelerine göndermiştir. Hz. İsmâil’in bu oğullarının adları benim burada zikrettiğim şekillerin dışında da telaffuz edilip zapt edilmiştir.

Hz. İsmâil ölüm döşeğinde iken kardeşi Hz. İshâk’ı yanına çağırıp ona vasiyetini yapmış ve kızını kendi oğlu İs bin İshâk ile evlendirmesini ondan istemiştir. Hz. İsmâil (Aleyhisselâm) annesi Hacer’in Hıcr’deki kabrinin yanına defnedilmiştir.

 Hz. İbrâhim (Aleyhisselâm)’ın oğlu Hz. İshâk ve çocukları;

Rivâyet edildiğine göre, Hz. İshâk Betvil’in kızı Rafka ile evlendi ve bu hanımdan onun İs ve Yâkub adlarında ikiz oğlu dünyaya geldi. İs, Yâkub ‘tan önce doğmuştu. Hz. İshâk, bu çocukları doğduğu zaman altmış yaşındaydı. Bundan sonra Hz. İshâk’ın oğlu İs amcası İsmâil (Aleyhisselâm)’ın kızı Nesme ile evlendi ve bu evlilikten Rum adındaki oğlu dünyaya geldi. Bütün sarışın renkli kavimler Rum’un evladından türemişlerdir. Bazıları, Üşban’ların (çil ve kızıl çehrelilerin) de onun evladından meydana geldiğini söylerler.

 

Hz. İshâk’ın oğlu Yâkub yani İsrâil ise dayısı Leban bin Betvil’in kızı Leyya ile evlenmiş ve bu evlilikten Rubil, Şem’un, Lava, Yahuda, Zebâlun, Lişhar, -bir rivâyette Vişhar- adlarındaki oğulları dünyaya gelmiştir. Rubil ise Yâkub ‘un çocuklarının yaşça en büyükleridir. Hz. Yâkub, hanımı Leyya ölünce hanımının kız kardeşi yani baldızı Rahil ile evlenmiş, bu hanımından Yusuf ile Bünyamin adlarındaki oğulları dünyaya gelmiştir. Bünyamin kelimesi “metin, güçlü“ mânâlarına gelen Arapçadaki “şeddad“ kelimesinin karşılığıdır.

Ayrıca iki câriyeden Hz. Yâkub ‘un Dan, Neftâli, Cad ve Eşr adlarında dört erkek çocuğu daha dünyaya gelmiş, böylece erkek çocuklarının sayısı on ikiye ulaşmıştır.

Dakika 15:20

Süddî anlatıyor: „Hz. İshâk bir kızla evlendi ve bu kız iki oğlan çocuğuna hamile kaldı. Nihâyet doğum zamanı gelince Yâkub, kardeşi ve ikizi olan İs’ten önce annesinin rahminden çıkmak istedi. Bunun üzerine İs kardeşi Yâkub’a: “Allah’a yemin ederim ki, eğer benden önce çıkmağa çalışırsan, annemin karnında iken buna mâni olacağım ve muhakkak sûrette engel olacağım.“ dedi. Bu durum karşısında Yâkub geri çekildi ve İs ondan önce doğdu. Yâkub ise onun ökçesinden tutup hemen onun peşinden çıktı. İşte bu yüzden Yâkub’a bu ad verildi; kardeşi İs ise Yâkub’a karşı koyup isyân ettiği için bu adı aldı demektedirler (doğrusunu Mevlâ bilir). İs babası İshâk tarafından, Yâkub ise annesi tarafından daha çok seviliyordu. Ayrıca İs avcılıkla meşgul olurdu. Bir gün, babası İshâk (Aleyhisselâm) yaşlanıp gözleri kapanınca oğlu İs’e: “Yavrucuğum! Bana av eti getir, yanıma yaklaş, babamın bana yapmış olduğu duayı ben de sana yapayım“ dedi. İs’in vücudu kıllı, Yâkub’unki kılsızdı. Anneleri ise babaları İshâk’ın söylediği sözleri işitmişti. Yâkub’u daha çok seven annesi ona: “Ey oğulcağızım! Hemen bir koyun kes, etini kebap yap, koyunun postunu üzerine geçir, kebap edilmiş koyunu babana takdim et ve ona: ‚Ben, oğlun İs’im de‘ dedi.“ Yâkub da annesinin tavsiyesine uyarak bu işi yaptı. Bunlar çocukken daha peygamberliğe çok uzakken yapılan işler. Üzerinde koyun postuyla babasının yanına gelen Yâkub: “Babacığım! Buyurun yiyin!“ dedi. Hz. İshâk: “Sen kimsin?“ diye sordu. Yâkub ise: “Ben oğlun İs’im“ diye cevap verdi. Bunun üzerine İshâk (Aleyhisselâm) elini Yâkub ‘un vücuduna dokundurunca: vücut İs’in vücudu, fakat kokusu Yâ’kub’undur“ dedi. Bu sırada Yâkub ‘un annesi Hz. İshâk’a: “O İs’tir; buyurun yiyin!“ dedi. Bunun üzerine Hz. İshâk Yâkub’un takdim ettiği kebap etten yedi ve onun için neslinden peygamberler ve hükümdarlar getirmesi için Allah’a dua etti.“

Yâkub Aleyhisselâm, babası İshâk’ın yanından ayrıldıktan hemen sonra avdan dönmüş olan İs babasının yanına geldi ve ona: „Babacığım! İstediğin avı getirdim“ dedi. Babası İshâk ise ona: „Yavrucuğum! Kardeşin Yâkub senden daha çabuk davrandı“ dedi. Bunun üzerine İs, Yâkub’a kızdı ve yemin etti. Bu durum karşısında Hz. İshâk oğlu İs’e: „Bir duam daha var, onu da senin için yaparım“ dedi yani kardeşim Yâkub’a kızma dedi ve: „Zürriyetinin sayısı toprak sayısınca çok olsun ve başlarına kendilerinden başkası geçmesin“ diye duada bulundu.

Bundan sonra Yâkub kardeşi İs’ten korktuğu için dayısının yanına kaçtı, Fakat o, dayısının yanına giderken geceleri yoluna devam ediyor, gündüzleri ise bir yere saklanıp gizleniyordu. Bundan dolayı Yâkub’a “İsrâil“ adı verildi.

Dakika 20:40

Evet, sevgili dostlarımız!

 

Daha sonra Yâkub (Aleyhisselâm)dayısının iki kızıyla evlenip onları berâberce nikâhı altına aldı. Bundan dolayı Allah (Celle Celâlüh): “ …İki kız kardeşle birden evlenmek de size haram kılındı. Ancak geçmişteki evlilikler müstesnâ… “ (Nisâ Sûresi, âyet 23)’de buyurur. Hz. Yâkub’un bu iki hanımdan çocukları oldu. Hz. Yâkub’un hanımı (Rahil) oğlu Bünyamin’i doğurduktan sonra lohusalık günlerinde vefat etti. Hz. Yâkub Beytü’l-Makdis’e (Kudüs)’e geri dönmek istediği zaman dayısı ona bir koyun sürüsü verdi. Fakat göç ettikleri vakit yanlarında harcayacakları bir şeyleri yoktu. Bunun üzerine Yâkub’un (Aleyhisselâm) hanımı Yusuf’a: „Babamın putlarından bir put çal, yolda giderken satar, parasını harcarız“ dedi. Yusuf da Yâkub’un hanımının babasına ait olan putlardan bir put çalıp getirdi. İşte bu bir önceki toplardan kalıntı ki demek ki hâlâ çevrede putlara bulunuyor.
Hz. Yâkub, annelerinden yetim kaldıkları için oğullarından Yusuf ile Bünyamin’i çok seviyordu. Bu arada Yâkub çobanlarından birine: „Eğer biri gelip de size: ‚Kimsiniz?‘ diye sorarsa: ‚Biz İs’in köleleri, Yâkub’un çobanlarıyız, dersiniz“ diye tembih etmişti. İs, onlarla karşılaştığında: „Onlardan kim olduklarını“ sordu. Çobanlardan birisi yukarıdaki cevabı verince Yâkub’a dokunmadı. Bunun üzerine Yâkub Şam’a yani Suriye’ye inip yerleşti. Hz. İshâk yüz altmış yaşında iken Şam’da vefat etti ve babası İbrâhim (Aleyhisselâm)’ın yanına defnedildi.

Evet, sevgili dostlarımız, İnşâ’Allah’u Teâlâ bir sonraki dersimiz Eyyûb (Aleyhisselâm’ın) kıssası ile devam edecektir.

Dakika 23:54

(Visited 84 times, 1 visits today)