İslam Tarihi Ders 16

İslam Tarihi Ders 16

16- İslam Tarihi Ders 16

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

 

Evet, sevgili kıymetli muhterem izleyenler, dersimiz “Tarih” devam ediyor. Konumuz Eyyûb (Aleyhisselâm);

 

Hz. Eyyûb, İs’in evlâdı Rum’un soyunda gelen bir kişidir. Hz. Eyyûb ‘un nesep şeceresi ise Eyyûb bin Mûsâ bin Razec diğer okunuş şekli (Razic ?) bin İs bin İshâk bin İbrâhim ‘dir (Aleyhimüsselâm). Bir rivâyete göre onun şeceresi Eyyûb bin Mûs bin Ru’il bin İs’dir. Eyyûb (Aleyhimüsselâm ‚ın hanımı ise kendisi tarafından bir ekin demetiyle dövülmesi emredilen Yâkub bin İshâk’ın kızı Leyya’dır. Bir rivâyette Hz. Eyyûb ‘un hanımının Efrâhim bin Yusuf’un kızı Rahmet olduğu söylenir. Eyyûb (Aleyhimüsselâm)’ın anne tarafından nesebi Hz. Lût’un çocuklarına dayanmaktadır.

 

Hz. Eyyûb tevhîd dinine bağlı bir kişiydi ve halkın arasını düzeltmek için çalışırdı. Bir ihtiyacının yerine getirilmesini istediği zaman önce secdeye kapanırdı, sonra ihtiyacının görülmesini Allah’tan isterdi.

 

Hz. Eyyûb için anlatılan kıssanın ve başına gelen felaketin sebebi şu idi:

 

Allah (Celle Celâlüh) Eyyûb (Aleyhisselâm)’ı andığı zaman meleklerin ona dua ve istiğfâr ile cevap vermeleri İblîs’in Eyyûb’u kıskanmasına yol açtı. İşin aslına sudur: İblîs’in şer güçlerin birinci düşmanı Allah’tan sonra “Peygamberler ve Sıddıklar Şehitler Sâlihler ’dir”. İşte İblîs de şer güçlerin önderi olduğu için o günkü dünyada Eyyûb (Aleyhisselâm), tabii ki onun baş düşmanı idi o günkü durumda çünkü o çevrenin peygamberiydi Eyyûb (Aleyhisselâm). Onun için ey Müslümanlar aklınızı başınıza alın! Müslümansanız kâfirler ne kadar kâfir ne kadar iblîs, şeytan ve şeytan orduları varsa sizin düşmanınızdır şer güçler. Allah ve O’nun orduları da senin dostundur. Sana Allah yeter. Onun için Eyyûb (Aleyhisselâm)’ın durumu insanlık âlemine bir sabır örneğidir ve bir imtihan örneğidir. Kalanı teferruattır.

 

Rivâyet edildiğine göre, Hazreti Eyyûb ‘un başına bu işler hastalık gelmesi, elinde malının mülkünün gitmesi, evlatlarını kaybetmesi dünya dostu iken hepsinin düşman olup veyahut geri çekilivermesi dünyaya ibretlik bir derstir. Hz. Eyyûb tarafından kovulan bir meselede canı sıkılan Hazreti Eyyûb dostları geliyor. Dostları dâhi ona inanan üç Müslüman geliyor o dâhi, onlar dâhi bakın rastgele konuşuyorlar. Bu konuşmayı şöylece şöyle bir gözden geçirelim;

 

Dakika 5:18

 

Belâ ve musibetler Hazreti Eyyûb ‘un üzerinden tabii ki bir gün kalkacaktır çünkü imtihandır. Rivâyet edildiğine göre:  Onun bu şekilde dua etmesinin sebebi şu idi diyor; Şimdi duanın şeklini de göstereceğiz. Kendisine îmân eden Yilded, Elifer, Safer adlarında üç kişi vardı. Dikkat edin! Elden ayağa düşerseniz üç dostunuz varsa o da elinizden gidebilir, düşmanlarda bayram edebilir. Aklınızı başınıza alın! Allah’a iyi sığının veren O, alan O, azîz eden O, zelîl eden O, seni kurtaracak olan O. Bakın bu Eyyûb (Aleyhisselâm)’a îmân eden Yilded, Elifer, Safer adlarında üç kişi vardı. Bunlar Hazreti Eyyûb’ un musibet ve felâketlere müptela olduğu günlerden birinde Bunlar, Hz. Eyyub’un musibet ve felâketlere müptela olduğu günlerden birinde yanına gelip şiddetli bir şekilde onu tenkit edip ayıplamaya başladılar. Dikkat edin! İşte îmân edenlerinde böyle boş tarafları yanıldıkları tarafları bulunuyor. Aklınızı başınıza alınız! Ve: „Bugüne kadar hiçbir kimsenin işlemediği öyle bir günah işledin ki, bu yüzden azâb üzerinden kaldırılmıyor“ diye çıkıştılar. Bakın bunu bir peygambere söylüyor bunu diyenler. Bakın hasta oldu diye, elinden malı-mülkü gitti diye o üç Müslüman ona sahip çıkacakları yerde kara gün dostu olmaları gerekirken bakın ne dediler. Ona böyle çıkıştılar, hattâ Hz. Eyyûb ile onların arasında münâkaşa bir hayli uzadı. Bu sırada orada bulunan bir genç vardı. Dikkat edin! Allah gerçekleri, sırları, hikmetleri kimin kalbine doldurduysa işte akıllı, bahtiyar, hayrı kesir ondadır. Bir genç onlara hitâben: „Siz, sözün en güzelini, düşüncenin en doğrusunu, işin en iyisini bir kenara bıraktınız. Bakın genç diyor bu o üç adama. Hâlbuki Hz. Eyyûb ‘un sizin üzerinizde bir hakkı vardır. O’na hürmet göstermek bu sözlerinizden ve tavsiflerinizden çok daha üstündür. Acaba siz tenkit edip kusurlu gördüğünüz bu kişinin hakkına riayetin, saygısızlık gösterdiğiniz bu kimseye hürmet etmenin ne demek olduğunu ve ayıpladığınız bu kişinin kim olduğunu biliyor musunuz? Hz. Eyyûb ‘un Allah’ın peygamberi olduğunu ve bugün için yeryüzündeki yaratıkların (-ki o günü kastediyor) yaratıkların en hayırlısı olduğunu bilmiyor musunuz? Sonra Allah’ın (Celle Celâlüh) O’nun herhangi bir hareketine gazap ettiğini, kullarına bahşettiği değer ve üstünlüklerden herhangi bir şeyi çekip O’ndan aldığını ve birlikte olduğunuz uzun müddet içerisinde onun haktan başka bir şey yaptığını ne siz biliyorsunuz, ne de Allah size böyle bir şeyi bildirdi. O, Hak’tan, hakîkatten ayrılmayan bir Peygamber.

 

Dakika 10:10

 

Eğer O’nu gözünüzden düşüren ve küçülten, gönlünüzde O’nu alçaltan şey, başına gelen felâket ve musibetler ise… “Ey dünya! Bu delikanlıyı iyi dinleyin gerçeği söylüyor. Başına gelen felâket ve musibetler ise siz de iyi biliyorsunuz ki, Allah (Celle Celâlüh) “Peygamberleri, Sıddıkları, Şehitleri ve Sâlihleri” çeşitli musibet ve felâketlerle müptelâ kılar ve onları bununla imtihan eder. Hâlbuki Allah’ın onları felâket ve musibetlerle müptelâ kılması, onlara gazap ettiğine ve onları hiçe saydığına bir delil olmaz; aksine onların üstünlüğüne ve hayırlılığına bir alâmet olur.“ dedi. Bu genç, bu üslupta bir hayli şeyler söyledikten sonra sözlerine şöyle devam etti: „Allah’ın azamet ve celâlini düşünmekte ve ölümü hatırlamakta dillerinizi (gelişi güzel konuşmaktan) alıkoyup durduran, kalplerinizi burkup kıran ve hüccetinizi yarıda bırakıp kestiren bir takım şeyler vardır. Siz, Allah’ın bir kısım kullarının bulunduğunu, onların, dilsiz oluşlarından değil de, Allah korkusundan dolayı sustuklarını bilmiyor musunuz? Hâlbuki onlar, Allah’ı ve âyetlerini çok iyi bilen akıllı ve fasih kimselerdir. Fakat Allah’ın azametini hatırladıkları için kalpleri burkulup kırılmış, dilleri tutulup kalmış, Allah korkusundan ve O’nun heybetinden akılları başlarından gitmiştir. Onlar, ayıldıkları zaman hemen tertemiz amellerle Allah’a koşarlar; kendilerini, iyiler sınıfına dâhil olmalarına rağmen zâlimlerden sayarlar kendilerini. Kendileri en üstün oldukları hâlde bakın kendilerini zâlimlerden sayarlar. Takvâ sahibi akıllı ve zeki kimseler olmalarına rağmen de kusurlu kullardan sayarlar kendilerini. Aynı zamanda onlar, Allah için yaptıkları amelleri çok görmezler, fakat bununla berâber O’nun için yapılacak az amele de rızâ göstermezler. Amellerinin çokluğu sebebiyle Allah’a karşı şımarmazlar. Amellerini hep az görürler. Her nerede rastlarsanız onları Allah sevgisiyle dopdolu ve O’nun korkusuyla ürpermiş bir vaziyette bulursunuz.“

 

Hazreti Eyyûb bugünün sözlerini dinleyince Allah (Celle Celâlüh) merhametiyle hikmeti o ilim-irfânı büyüğünde küçüğünde kalbini yerleştirir. Kimin kalbinde “Hikmet, İlim, İrfân” varsa bu mutlaka dilde kendini gösterir. “Hikmet” denilen nesne yaşla ağarmış saçla ve geniş tecrübe ile elde edilmez Allah bir kulunu küçükken hikmet sahibi Allah bir kulunu küçük iken hikmet sahibi kılarsa, onun hâkimler (hikmet sahibi kimseler?) arasındaki mertebesi aşağı düşmez“ dedi.

 

Dakika 15:00

 

Evet, sevgili dostlarımız! İşte görüyorsunuz o üç kişiye bu delikanlı böyle bir hikmet dolu, ibret dolu, ders dolu, ilim-irfan dolu bir konuşma yaptı. Hazreti Eyyûb artık düşmanları bir tarafa bırak, dostlarının bile öyle kendisine sitemde bulunup tenkit ettikleri de Eyyûb ‘un gücüne gitti (Aleyhisselâm). Çünkü dost yarası ağır bir yaradır, düşman zaten düşmandır. Eyyûb (Aleyhisselâm) Rabbine: “Gerçekten bu dert bana gelip çattı. Sen merhamet edenlerin en merhametlisisin Allah’ım!” diye yalvardı. (Enbiyâ Sûresi âyet 84)’te. Böyle yalvararak hattâ bu yalvarışını tekrarlaması üzerine kendine: Başını kaldır duan kabul olundu. Ayrıca ayağını da vur işte hem yıkanacak, hem içecek soğuk bir su. Bu da (Sâ’d Sûresi âyet 42) ‘de bildirilmektedir.

 

Evet, sevgili dostlarımız!

 

Bir tek hanımı ona itaat edip hizmetinde bulunuyordu. Hanımı da gece-gündüz iblîs kandırmak için şeytan ve onun adamları çalışıyorlardı. İşte görüyorsunuz ki düşenin dostu sadece Allah’tır.

 

Hz. Eyyûb ‘un bu sözleri üzerine Allah (Celle Celâlüh) O’na: “Ey Eyyûb! Hükmüm hakkında nâfiz oldu, rahmetim gazabıma baskın geldi ve muhakkak sûrette seni bağışladım. Ayrıca senden sonra geleceklere ve musibet ehline bir ibret, sabreden kullara bir tesellî olması için sana (helâk olan) aile fertlerini, (yok olan) mal ve mülkünü, hattâ bunlarla birlikte bir mislini daha geri verdim. O hâlde: „Ayağını yere vur! (yerden çıkacak) bu su ile hem yıkanırsın, hem içersin.““ (Sâ’d Sûresi, âyet 42). Bu suda senin için şifâ vardır. Aynı zamanda (üç) arkadaşın için kurban kes ve onlar için istiğfâr et; zîrâ onlar senin yüzünden bana isyân ettiler, dedi. Buyurdu Cenab-ı Hak. Bunun üzerine Eyyûb (Aleyhisselâm) hemen ayağını yere vurdu ve anında bir pınar fışkırdı. Hz. Eyyûb, bu sudan yıkanınca Yüce Allah müptela kıldığı hastalığı ondan kaldırdı, sonra o pınardan çıkıp bir kenara oturdu. İşte tam bu sırada Hz. Eyyûb ‘un hanımı yanına geldi ve ondan kocası Eyyûb’u sordu. Dikkat edin! Hanım bir ihtiyacı için dışarı çıkmıştı geldi ki evde hasta Eyyûb yerine sapasağlam, pırıl pırıl biri oturuyor. Eyyûb’u Eyyûb’a sordu. Hz. Eyyûb: „Görseniz kocanızı tanır mısınız?“ diye sordu. O da: „Elbette tanırım, bana ne oldu ki onu tanımayayım?“ diye cevap verdi. Bu esnâda Hz. Eyyûb gülümsedi ve hanımı onu gülüşünden tanıdı. Hz. Eyyûb ‘un hanımı kocasını tanır tanımaz hemen boynuna sarıldı; hattâ helâk olup yok olan bütün malları ve çocukları yanlarına gelinceye kadar onun boynundan ayrılmadı. Ne kadar evlatları elinden alındıysa da evlatları da diriltildi, yanına gönderildi, malı-mülkü hep geri verildi. İşte daha fazlası verildi.

 

Dakika 20:30

 

Beni burada Hz. Eyyûb’u Yusuf (Aleyhisselâm)’dan ve onunla ilgili kıssalardan önce zikretmemizin sebebi bazılarının onu Hazreti Yâkub’un zamanında yaşayan bir peygamber olduğundan söylemelerinden ileri gelmiştir. Rivâyet edildiğine göre Hz. Eyyûb 93 yaşında iken vefat etmiş, yerine oğlu “Havmel” diğer okunuş şekli “(Harmel)i” vâsi tâyin etmiştir. Allah (Celle Celâlüh)  Hz. Eyyûb öldükten sonra oğlu Bişr’i peygamber olarak göndermiş ve Allah ona Zülkifl adını vermiştir. Bişr’in diğer adı Zülkifl’dir. Yetmiş beş yaşında vefat eden Zülkifl (Aleyhisselâm) ölünceye kadar, Şam’da ikâmet etmiş ve kendisinden sonra yerine oğlu Aydan’ı vâsi tâyin etmiştir. Yine Allah (Celle Celâlüh), Aydan’dan sonra Şuayb bin Day’ün (Sayfün) bin Anka‘ bin Sâbit (Nâbiti) bin Medyen bin İbrâhim şeceresiyle bilinen Hz. Şuayb’ı peygamber olarak göndermiştir. Hz Eyyûb çok zengin bir kasaba boydan boya onun elindeydi Şam yakınlarında ve hem pek çok zengindi peygamberdi. Fakat işte Cenab-ı Hak onu bir imtihana tâbî tuttu malını-mülkünü, evlatlarını her şeyini elinden aldı. Dünyaya sabır örneği olarak dünyaya bir örnek kişi olarak takdim etti. Sağlığı elinden gitti ağır hastalandı. Hattâ vücuduna kurtlar düştüğü söylenmektedir. Ya Rabbi dilim seni zikrediyor ve dilimin zikrine bu hastalık engel olmasın diye de zikirden mahrum olmamak için de yalvardığı da rivâyetler arasındadır. Ey dünya! Azîz eden Allah’tır zelil eden Allah’tır, veren O’dur alan O’dur. Buradan alınacak dersler de Allah’a teslim ol. O, ne derse öyle olur.

 

“Bismillah Mâşa’Allah la havle velâ kuvvete illâ billah, Mâşa’Allah külli ni’metin minallah Mâşa’Allah elhayrü küllihi biyedillahi Mâşa’Allah la yusrifüsuue illallah”

“Allah’u Ekber zül-melekûtü vel-ceberûti vel-kibriyâi vel-azameti vel-kudreti vel-celâl”

“Sübbuhun Kuddüsün Rabbüna ve Rabbülmelâiketi verruh” Rabbiğfir verham vetecaveze ammâ ta’lem inneke ya azzu ekrem.”

“Allâhümme innî eselüke biennelekel hamd Lâ ilâhe İllâ ente hannânu’l mennân”

“Besiûs-semâvâti Rabbi’l-arşil azîm inneke âla külli şeyin kadîr.”

 

Bu da Hızır Aleyhisselâm’ın duası olduğu haberler arasındadır. Sevgili dostlarım, Allah’a teslim olmayı insanoğlu bilse İslam teslimdir. Allah’a teslim olmaktır, Allah’ın koruması altına girmektir.

 

Dakika 25:05

 

İşte Allah’ım senin için güven ortamı olarak İslam dinini ortaya koymuş, seni bu güven ortamına Allah’ın alması İslam iledir. Senin de Müslüman olman iledir. İyi bir Müslüman ol Allah’ın seni koruma altına aldığı İslam’ın içine gir ama iyi bir Müslüman ol! Allah’a iyi teslim olursan iyi Müslüman olursan Allah’ın koruması altında olursun. Seni dünyanın orduları koruyamaz dünyanın askerlerini başına yığsak, askerler nedir? Senin bünyene giren mikrobu göremez, hastalığı göremez, gizli güçleri göremez, gizli şer güçleri göremez, faydalı gizli güçleri de göremez. Dünyanın bütün ordularını topla etrafına, gerçi bu herkes için mümkün olacak bir şey değil ama durum böyle olduğunu kabul et bir ara için. Peki, oraya bütün dünyanın doktorları da topla etrafına çevir ilaçların tümünü de oraya topla, doktorlarda hasta oluyor âciz oluyor ve ölümün pençesinden kurtulabiliyor mu? Onun için seni Allah’ın korumasından daha güçlü, garantili hiçbir eksiği kusuru olmayan bir koruma Allah’ın korunmasıdır. Başkalarının korumalarına sakın aldanma! Dünya mevki makâmına da aldanma! Dünyanın parasına, puluna, zenginliğine de aldanma! Niye? Nice zenginler var malından mülkünden faydalanamıyor. Kimisi sağlığını kaybetmiş, kimi haramdan elde etmiş. Haramdan elde edilen mal-mülk seni yakacak bir ateşten başka bir şey değildir. Haramdan mal, mal değil ateştir. Haram yiyen kişi karnına ateş dolduran kişidir. Öyle ise ey insanoğlu, geriye ne kaldı ki? Mevki-makâm seni kurtarmadı ona göre dünyanın malı senin olsun, mal seni kurtaramadığına göre seni kurtaracak tek varlık Allah’tır, o da îmânına, İslam’ına bağlıdır. İyi bir Müslüman olmana bağlıdır. Îmânın İslam îmânı olacak, amelin İslam Amel-i Sâlih’in olacak, ahlâkın İslam ahlâkı olacak, adâletin İslam adâleti olacak. Dünya adâlet diye bağıranlar dünyaya zulüm saçıyorlar. Allah’ın adâleti olacak. Dünyada herkes inandığını söylüyor puta tapıyor adam inandığını zannediyor. Ondan sonra Animistler, Natüristler, şunlar-bunlar, bâtıl felsefeler bunlar inandıklarını zannediyorlar. Küfrü, şirki îmânın yerine koymuşlar inandıklarını zannediyorlar. Hristiyan Allah’a üçtür diyor “Baba oğul-Rûhu’l-Kudüs”. Yüce Allah ne diyor? Ben tekim diyor. Zât’ımda, efâlimde,  sıfatlarımda, her şeyimde ben birim tekim diyor. Hristiyan üç diyor Hristiyan inandığını sanıyor. Yahûdî; Üzeyir Allah’ın oğludur diyor inandığını zannediyor. Tevrât’ın yolundan sapmış, Mûsâ’nın yolundan sapmış inandığını zannediyor. Ey Müslümanlar! Sizde Kur’an-ı Kerim’in ve Hazreti Muhammed’in yolundan saparsanız sizin ötekilerden ne farkınız kalır ki, aklınızı başınıza alın! Kurtuluş İslam ile Allah’ın kurtarmasındadır kurtuluş İslam’dadır.

 

Dakika 30:00

 

Senin güven ortamın dünyada da mezarda da mahşerde de güven ortamın İslam’dır. İslam, dünyanın garantisi cennetidir, mezarında cennetidir, mahşerinde cennetidir İslam. Seni İslam buradan alır mezarda seni koruma altına alır İslam, mahşerde Mahkeme-i Kübrâ’da seni koruma altına alır İslam, cennete kadar seni yakanı bırakmaz seni cennete götürür. Allah İslam ile bütün kullarını cennete çağırıyor. Öbürleri ise ateşe, cehenneme çağırıyorlar. Bizden söylemesi ister inan ister inanma! Bugün dünya yarın Mevlâ, Allah’ın huzuruna hepimiz toplanıp hesap vereceğiz. Seni yoktan yaratan, bir araya toplayacak hesap soracak bunda şüphesi olan îmânsızdır bundan şek-şüphe de yoktur. Biz hatırlatıyoruz ki yarın mahşerde insanlık kardeşleri birbirine îmân kardeşleri birbirlerine doğruları söylemeleri gerekiyor mu? Allah’ın emridir “tebliğ-tebliğ-tebliğ” Emr-i Bi’l Ma’ruf Nehy-i Anil Münker “tebliğ-tebliğ-tebliğ”.  Müslümanlar birbirlerine ve tüm insanlık âlemine doğruları söylemek zorundadırlar. Doğrunun adresi Kur’an-ı Kerim’dir, İslam’ın ilimleridir. İşte size Tefsir, Hadis, Fıkıh, Kelâm, Tasavvuf, Tıp, Tarih derken bütün ilimlerin özünden keşif notları vererek hepinizin, hepimizin hayrına bir çalışma yapıyoruz sırf mı sırf Allah rızâsı için. Bizim örgütümüz, şunumuz-bunumuz dünyada mevki makâmımız falan böyle bir amacımız hiç olmadı olmaz. Para-pul bizim alacağımız da yoktur. Bizim amacımız: Allah’ın rızâsıdır O’nun emrinde bir kul olmaktır ve Hz Muhammed’e de tâbî olmaktır. İşte bizim amacımız bu gayemiz bu inanırsın inanmazsın o sana kalmış sen bilirsin.

 

Dakika 32:56

(Visited 75 times, 1 visits today)