HadısŞerifKülliyatı 184-01

184 – Hadis-i Şerif Külliyatı Ders 184

 

184- Hadis-i Şerif Külliyâtı Ders 184

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

 

‘’Elhamdülillahi Rabbil-âlemin vesselâtü vesselâmü alâ rasûlina Muhammedin ve alâ âli Muhammed’’

Eûzu billahis-semîîl- alimi mineşşeytanirracim min hemzihî ve nefgıhî ve nefsih’’

‘’Bismillahi Zişân azimû sultan şedidül burhan kaviyyül erkâm mâşââllahu kân Eûzubillahi min külli şeytani insün ve can’’

 ‘’Eûzu bi kelimatillahittâmmâti min şerri mâ haleka ve zerea ve berea’’

‘’ Rabbi Eûzu bike min hemezâtiş şeyâtîn ve eûzu bike Rabbi en yahdurûn’’

 

بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

 

 

Çok kıymetli ve muhterem efendiler,

 

  1. hadis-i şerife gelmiş bulunmaktayız. Dersimizin konusu Sevgili Peygamberimizin uyguladığı hadler tatbik eylediği hadler hakkındadır.

 

Ebû Hûreyre ve Zeyd İbnü Hâlid el-Cühenî (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Hazerâtı bildiriyor; “Bir Bedevî Hz. Peygamber’e (A.S.V) gelerek: “Ey Allah’ın Rasûlü! Allah aşkına hakkımda Allah’ın Kitâbıyla hükmet diye yemin verdi.” Bundan daha fâkih olan bir diğeri de: “Evet!” aramızda Kitâbullâh’la hükmet bana da izin ver talebinde bulundu.” (A.S.V) Efendimiz merâmını söyle seni dinliyorum buyurdu. Adam: “Oğlum bunun yanında işçiydi, karısıyla zinâ yaptı, bana oğlun için recm gerekir dediler. Ben de hemen oğlum namına 100 koyunla 1 câriyeyi fidye verdim. Sonra bir de ilim adamlarına sordum, bana oğluna yüz değnek ve bir yıl sürgün cezâsı gerekir. Bu adamın karısına da recm cezâsı icap eder dediler” dedi.

 

Rasûlullah (A.S.V) ruhumu kudret elinde tutan Yüce Zât’a yemin olsun ikinizin arasını Kitâbullâh’a uygun şekilde hükme bağlayacağım. Câriye ve koyunlar sana geri verilecek, oğluna yüz sopa ve bir yıl sürgün tatbik edilecek buyurdu. Sonra Eslemli bir adama seslendi; “Ey Üneys! Bu zatın hanımına git eğer zinâyı itiraf ederse onu recmet gel.” Üneys kadına gitti, o suçunu itiraf etti. Rasûlullah (A.S.V) emretti, kadın recmedildi. Bu da Buhârî, Müslim, Muvattâ’nın ve diğerlerinin haberidir.

 

Evet, sevgili dostlarımız!

 

Âlimler bir başka noktaya da dikkat çekmişlerdir. Zinâ haddi iddia ve ithamla değil bilakis itiraf ve beyyine ile sübût bulur, kesinlik kazanır. Öyleyse Rasûlullah (A.S.V) niçin Üneys’i hemen recm vazifesiyle göndermiştir. Bunun cevabını şöyle verirler; Üneys kadına hakkındaki ithamı haber verecektir.

 

Dakika 5:02

 

Kadın bunu ya reddedip haddi kazf talebinde bulunacak yahut da kabul edip suçunu itiraf edecektir. Nitekim iddiayı kabul ederek recm cezâsını çekmiştir. Şer-i hadler fidye ile değiştirilemez, bunu herkes kulağına küpe etsin. Muhsan yani evli kimseye recm ve celde cezâsı beraberce uygulanmaz. Sadece recm uygulanır, Şâfiî mezhebine göre bekâr zânîye celde cezâsı ile birlikte sürgün cezâsı da verilir. İmâm-ı Âzâma göre sürgün cezâsı verilmez celde yeterlidir. Dışarı çıkmayı âdet edinmeyen kadın mahkemeye gelmeye mecbûr edilmez. Hüküm verecek hâkim onun bulunduğu yere gider.

 

İşte görüyorsunuz İmâm-ı Mâlik diyor ki: Bana ulaştığına göre Hz. Osman (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Hazretlerine evliliğinin 6’ncı ayında doğum yapan bir kadın getirildi. Derhâl recm edilmesini emretti, ancak Hz. Ali (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Cenab-ı Hak Kuran-ı Kerim’de (وَحَمْلُهُ وَفِصَالُهُ ثَلَاثُونَ شَهْرًا) buyuruyor. ‘’İnsanın anne karnında taşınma ve sütten kesilmesi müddeti 30 aydır’’. Ahkâf Sûresi’nin 15’inci âyet-i kerimesinde Cenab-ı Hak böyle buyuruyor. Kezâ bir başka âyet-i kerimede: ‘’Anneler çocuklarını iki tam yıl emzirirler. Bu hüküm emmeyi tamam yaptırmak isteyenler içindir’’. Bu da Bakara Sûresi’nin 233. Âyet-i kerimesinde Cenab-ı Hakk’ın böyle buyurduğunu anlıyoruz. Bu durumda hamilelik müddeti 6 aydır, bu suçlama üzerine Hz. Osman (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) kadının geri gönderilmesini emretmişti. Ancak kadın recm edilmiş bulundu. Bu da Muvattâ’nın haberi. Evet, işte bazen de böyle bilenin üzerinde daha iyi bir bilen bulunmaktadır. Bu had cezâlarında acele etmemek, ilâhî hükümleri iyi araştırmak gerekiyor. Bak burada Hz. Ali’nin dediği doğru olduğu hâlde daha önce hüküm başka türlü verilmiş olduğunu görüyoruz. Evet, sevgili dostlarımız, İyi bilenin üzerinde daha iyi bir bilenin olduğunu unutmamak lâzım hele de Kur’an-ı Kerim’i, sahîh sünneti, icmâ ve kıyası çok iyi bilmek gerek.

 

Şâbî Rahimehullah anlatıyor; Hz. Ali (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) kadını recm ettiği zaman onu perşembe günü dövdü. Cuma günü de recmetti ve şunu söyledi: “Ona Kitâbullâh’ın hükmüyle celde, Rasûlullah’ın (A.S.V) sünneti ile de recm tatbik ettim” buyurdu. Bu da Buhârî’nin haberidir. Burada zikri geçen kadın Şurâhet-ül Hemdâniyye’dir. Zinâ suçuyla Hz. Ali’ye getirilmiştir. Hz. Ali (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) çocuğunu doğurması için geri çevirmiş sonra ona kadın akrabalarından en yakın olanını getirip çocuğu teslim etmiş ve kadını recm etmiştir.

 

Dakika 10:12

 

Bazı rivâyetlerde Hz. Ali’nin bu durumu tavzih için bir kısım sualler sorduğunu görmekteyiz. “Belki de erkek seni zinâya zorlamıştır.” Hayır, diyor kadın. “Sen uyurken rızan olmadan sana gelmiştir.” Kadın, yine hayır diyor. “Kocan düşmanlarımızdan biridir.” Hayır diyor kadın yine. Bu cevaplardan sonra Hz. Ali (Radıyallâhu Anhü) kadının hapsedilmesini emretti. Doğum yapınca bir perşembe günü çıkarttı, yüz değnek vurdurdu sonra tekrar hapse gönderdi, cuma günü bir çukur kazdırıp taşlattı. Burada Hz. Ali (Radıyallâhu Anhü) Hazretlerinin kadına önce celde, sonra recm tatbik ettiği görülmektedir. Ubey İbn-i Kâb’ın da (R.A) bu görüşte olduğu rivâyet edilmiştir. Hâzîm’in kaydına göre Ahmed, İshâk, Dâvûdî Zâhîrî ve İbn-i Münzir, İbnü’l Münzir muhsan olan zânîye önce celde sonra recm tatbik edileceğine hükmetmişlerdir. Cumhur ise, iki haddin birleştirilmeyeceğine hükmetmiştir. Bu görüş Ahmed İbn-i Hanbel’den de rivâyet etmiştir.

Cumhur bu görüşe Mâiz ile ilgili hadis-i delil yapar ve bunun hem celde hem de recm ifade eden Ubâde hadisini nesh ettiğini söyler. Ubâde hadisi şöyledir; “Dul dulla zinâ yaparsa 100 sopa ve recm, bekâr bekârla zinâ yaparsa 100 sopa ve sürgün cezâsı uygulanır.” Bu hadis Müslim’de gelmiştir. Ama arada bak nâsih bir mensûh olayı bulunmaktadır. O iki haddin bir arada olmayacağını söyleyen hadis-i şerif ne yapmış? Nâsihtir öncekini nesh etmiştir önceki de mensûhtur.

 

Hz. Ebû Hûreyre (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Hazretleri anlatıyor; Yahûdîlerden bir kadınla bir erkek zinâ yaptılar. Birbirlerine: “Bizi şu Peygambere götürün çünkü bir kısım hafifletmeler getiren bir Peygamberdir, bize recm dışında fetvalar verirse kabul eder, Allah indinde onun hükmünü kendimize delil kılarız ve: “Peygamberlerinden bir peygamberin bize verdiği fetvâlarla amel ettik, hevâmıza uymadık deriz” dediler.

 

Mescitte Ashâb-ı ile birlikte oturmakta olan Hz. Peygamber’e (A.S.V) gelerek: “Ey Ebu’l-Kâsım! Zinâ yapan kadın ve erkek hakkında kanaatin nedir?” dediler Yahûdîler. O, onlara tek kelime söylemeden Beyti Midras’larına geldi. Kapıda durarak: “Hz. Mûsâ’ya (AS.) kitâbı indiren Allah aşkına söyleyin, muhsan olan birisi zinâ yapacak olursa bunun Tevrât’taki hükmü nedir?” diye sordu. “Yüzü siyaha boyanır, eşek üzerine ters bindirilir ve dayak atılır.”

 

Hadiste geçen tecbiye: Zânîleri enseleri birbirlerine bakacak şekilde bir eşeğe bindirilip, bu hâlde sokaklarda dolaştırılmasıdır.

 

Dakika 15:15

 

Râvî devamla derki: “Yahûdîlerden bir genç (bu cevaba katılmayıp) susmuştu. Rasûlullah (A.S.V) onun suskunluğunu görünce sualin de ısrar etti. Bunun üzerine genç: “Mademki sen bize Allah’ın adına yemin veriyorsun (gerçeği söyleyeceğim) dedi. O genç bir Yahûdî âlimidir. “Biz Tevrât’ta recm emrini görüyoruz” dedi. Rasûlullah (A.S.V):

 

“Allah’ın emrini hafifletmenizin başlangıcı nasıl oldu?” diye sordu. O Yahûdî âlimi genç şu cevabı verdi:

 

“Krallarımızdan birinin bir yakın akrabası zinâ yaptı. Kralımız, recmi ona tatbik etmedi. Sonra halka mensup bir aileden bir erkek zinâ yaptı. Bunu recmetmek istedi, ancak adamın kavmi buna mâni olup: “Sen yakınını getirip recm etmedikçe bizde adamımızın recm edilmesine müsaade etmeyeceğiz!” dediler. Bunun üzerine aralarında şimdiki cezâyı vermek üzere anlaşıp sulh yaptılar. Yani Tevrât’ın yolundan bu konuda saptılar.

 

(Bu açıklama üzerine) Rasûlullah (A.S.V): “Ben Tevrât’taki âyetle hükmediyorum!” dedi ve onların recm edilmelerini emretti ve recm edildiler. Zührî Rahimehullah derki: “Bana ulaştığına göre şu âyet bunlar hakkında nâzil olmuştur: ‘’Şüphesiz ki Tevrât’ı biz indirdik ki, onda bir hidâyet bir nur vardır. Kendisini Allah’a teslim etmiş olan İsrâil peygamberleri Yahûdîlere ait davalarda onunla hükmederlerdi…’’ Bakın, (Mâide Sûresi’nin 44’üncü âyet-i kerimesi bu). Rasûlullah (A.S.V) onlardan biriydi.” Ebû Dâvûd bunu haber vermektedir. Hz. Peygamber’in (A.S.V) recmi ilk defa bu hadiste görüldüğü üzere Yahûdîlere tatbik ettiğini Müslümanlara tatbik edilen recm vakalarının bundan sonra cereyân ettiğini söylemişlerdir. İçtimaî felaketlerin medeni yıkımların, hep buradan kaynaklandığını yani kânûnların gözde ve güçlü insanlara tatbik edilmeyip avamdan olan zayıflara tatbik edilmesinden ileri geldiğini söyler ve adâletin tatbikinde hiçbir kayırmaya yer vermemesinde ısrâr eder. Bir seferinde çok itibarlı bir kadının hırsızlık sebebiyle kolunun kesilmesine hükmedince kadını kurtarmak için şefaatte bulunanları şiddetle tembih ve reddetmiş. “Allah’ın hududunda mı şefaatçi oluyorsunuz? Allah’a kasem olsun Muhammed’in kızı Fâtıma hırsızlık yapsaydı mutlaka elini keserdim” demiştir Sevgili Peygamberimiz. Allah’ın adâletini Allah adına uygulamadıkça adâlet yerine gelmez. İşte Yahûdîler, Tevrât’ın ve Mûsâ’nın yolundan böyle saptılar. Hristiyanlar Îsâ’nın ve İncîl’in yolundan böyle saptılar. Ey Müslümanlar! Kur’an-ı Kerim’e İslam adâletine Hz. Muhammed’e İslam şeriatına sıkı sarılın.

 

Dakika 20:09

 

Âyet-i kerime de: Tevrât’ı tatbik eden İsrâil peygamberlerinin kendisini Allah’a teslim etmiş olanlar yani Müslümanlar olarak tavsif edilmiş olmaları, her peygamberin Müslüman olduğu burada açıklanmaktadır ayrıca. Müslümanlara teşrif ve Yahûdîlere târizdir. Çünkü onların peygamberleri de Allah indinde makbul yegâne din olan İslam dinini uygulamışlardır. Kendileri ise, şahsî değişiklikler yaparak tahriflerde bulunarak bu asıldan yani İslam’dan uzaklaşmışlardır. Recm meselesindeki tahrifatlarında olduğu gibi.

 

Evet, sevgili dostlarımız!

 

Bugünkü Yahûdîlik Tevrât yolunda değildir. Mûsâ’nın yolunda da değildir. Hıristiyanlar da bugün İncîl’in ve Îsâ’nın (AS.) yolunda değillerdir. Ey Müslümanlar! Hz. Muhammed’e tâbî olun iyi Müslüman olun. Allah’ın emirlerine sıkı sarılın, bizden hatırlatılması ötesi size kalmış. Bütün derslerimizle gerçekleri sizlere tebliğ etmeye çalıştık ve hizmetimiz İnşâ’Allah devam edecektir tâ mezara kadar.

 

İbn-i Ömer (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) anlatıyor: “Yahûdîler Rasûlullah’a (A.S.V) gelip, kendilerinden bir erkekle kadının zinâ yaptığını söylediler. Rasûlullah (A.S.V) onlara: “Recm hakkında Tevrât’ta ne buluyorsunuz?” diye sordu.

 

Onlar: “Teshir edip rezil ederiz ve dayak atarız” dediler. Abdullah İbnü Selâm (R.A) bu bir genç Yahûdî âlimiydi o zaman derhal Müslüman oldu bu zât-ı muhterem. O Yahûdîlere bu Yahûdî âlimi genç olan Abdullah İbn-i Selâm (R.A) o Yahûdîlere dedi ki kendi adamlarına: “Yalan söylüyorsunuz. Zinânın Tevrât’taki cezâsı recm’dir” dedi. Hemen Tevrât’ı getirip açtılar. İçlerinden Abdullah İbn-i Suryâ adında biri elini recm âyetinin üzerine koydu, sonra âyetten önceki kısımlardan okumaya başlayıp kapadığı kısmı atlayarak arka kısmını okumaya devam etti. Abdullah İbn-i Selâm (R.A) müdahale edip: “Çek elini, kaldır elini!” dedi ona. Bak orada âyeti saklıyor recm âyetini, adam elini çekti. Tam orada recim âyeti mevcut idi, Bunun üzerine: “Ey Muhammed, Abdullah doğru söyledi. Bakın, Tevrât’ta recm âyeti mevcuttur dediler. Bakın, yoksa üstünü örteceklerdi kandırabilselerdi. Ne Peygamberi kandırabilirler ne de o Yahûdî âlimi genç Abdullah İbn-i Selâm’ı kandırabilirler. Niye? Birisi Allah’ın Rasûlü vahiy geliyor öbürü Tevrât’ı biliyor. Onun için Tevrât’ta Peygamberimizin geleceğini iyi bilen Abdullah Bin Selâm o Yahûdî genç âlim derhâl Müslüman oldu. Rasûlullah (ASV) derhâl o iki zaninin recmedilmesini emretti ve recmedildiler.

 

İbn-i Ömer (Radıyallâhu Anhüma ve Erdahüm Ecmaîn) derki: “Erkeğin, atılan taşlara karşı korumak için kadının üzerine eğildiğini gördüm.”

 

Dakika 25:08

 

Buhârî, Müslim ve diğerleri haber veriyor bu haberi de. Hadis-i şerifte geçen rezil etmekten maksat önceki hadis-i şerifte zikredildiği üzere zânîlerin yüzünü kömürle kararttıktan sonra bir merkebe sırt sırta gelecek şekilde bindirip sokaklarda dolaştırıp teshir etmektir. Hadis Yahûdîlerin Tevrât’ta olmayan şeyi ona nispet ettiklerini Tevrât’a dayanarak yalan söylemekten çekinmediklerini göstermektedir. Bu rivâyet kişinin muhsan sayılması için Müslüman olmasının şart olmadığını ifade eder. Nitekim İmâm-ı Şâfiî ve Abdullah İbn-i Hanbel bu görüştedirler. Mâlikîlere ve Hanefîlerin büyük çoğunluğu kişiyi muhsan addetmek için Müslüman olmayı şart koşarlar ve derler ki bu hadis-i şerifte: “Rasûlullah (A.S.V) İslam’a göre değil Tevrât’a göre hükmetmiştir, ancak Tevrât’ta muhsan olmayana recm vardır diyenler isâbet etmezler.” Zîrâ Taberânî de Hazreti Ebû Hûreyre’den gelen bir rivâyet Tevrât’taki recm âyetinden bahsederken şöyle demektedir: “Muhsan ve muhsane olan erkek ve kadın zinâ edecek olurlar, bu da beyyine ile ispatlanırsa her ikisi de recm edilirler. Kadın hamile ise çocuğu doğuruncaya kadar mühlet tanınır.” Rivâyet ehli zimmetin birbirine şahitliğinin kabul edileceğine delildir. Hâkim güvenilir durumundaki tekbir tercümanla iktifâ eder.

 

Evet, çok kıymetli ve muhterem izleyenler!

 

Bundan sonraki dersimiz de İnşâ’Allah livata, homoseksüalite ve hayvana temasla ilgili konu ile dersimiz başlayacaktır. Cenab-ı Hak İslam âleminin fertte, cemiyette, devlette milleti İslam’ın içini, dışını tertemiz olan kullarından eylesin. Ümmet-i Muhammed’in içini dışını tertemiz olmasıyla yarın mahşerde yüzü ak, gönlü pak olarak mahşere gelip berat etmesini diliyoruz. Dünyada da İslam adâletinin yerli yerince uygulandığı zaman, suç işleyenlerin sayısı yok diyecek dereceye geleceğini ve caydırıcı olduğu için suç işleyen de kurtulacak ve toplumdaki emniyette sağlanacaktır. Bunun için birkaç kişiye uygulanan cezâlara bakıp da sakın ola ki, İslam adâletine sui niyetle bakmayınız. Kaybedersiniz, Yüce İslam nerede kanser hücreleri varsa onları alınca vücut selâmet bulur. İşte İslam adâleti budur, hastalığın olduğu yer tedâvi edilir vücut kurtulur. Bir kişiye tam adâlet uygularsanız bütün toplumlar kurtulur. Ümmetin tamamı kurtulur, emniyet sağlanır, şimdi sen suçluları caydırıcı cezâyı vermiyorsun adâleti sağlamıyorsun.

 

Dakika 30:01

 

Toplum güven içinde değil, hırsızın sayısı artmış, ahlâksızın sayısı artmış ve sen kâtilleri besliyorsun. Sen bunu adâlet mi zannediyorsun, güven mi zannediyorsun? Bunlar ne adâlettir ne güvendir. Adâleti uygulayın, suça göre gerçek cezâyı Allah vermiştir. Allah’tan daha güzel hükmedecek kim vardır? Aklınızı başınıza alınız! Yüce İslam’ı iyi anlayınız iyi kavrayınız. Yüce İslam daha iyi daha güzel kavranırsa işler daha güzel olur. Adâlet uygulanınca herkes memnun olur, huzur herkese yayılır. Refah herkese yayılır, herkes güven içinde kalır. Eğer sen adâleti uygulamadın, suçluya acıdın, kâtile acıdın, peki, maktulün hakkı ne olacak, toplumun emniyetini güvenini kim sağlayacak? Bu yanlıştan vazgeçin adâleti tam uygulayın. Yüce Allah’ın had cezâlarına azaltamazsın çoğaltamazsın, dosdoğru uygulamak zorundasın. Allah’tan daha merhametli kim olabilir? Allah’tan daha âdil kim olabilir? Eğer Allah’tan daha âdil görüyorsan kendini veya birini burada şirke saplandığını da unutma! Her şirk küfürdür, müşrik cehennemde ebedî kalacaktır, Allah’ın eşi dengi yoktur, zâtında yoktur, sıfatlarında yoktur, esmâsında da yoktur. O’nun hüküm ve kânûnlarında da yoktur, O’nun nizâmında da yoktur. Onun için Allah’ı iyi tanı, Allah’u Teâlâ’yı iyi tanırsan Peygamberine iyi tâbî olursan, Yüce İslam’ın ilimlerini yerli yerince iyi anlar iyi anlatırsan hükmünce îmân ve amel edersen o zaman bak sen bu işin tadına. Gelin Allah’ın emrinde kul olalım. Peygamberine (A.S.V) tâbî olalım, biz Allah’ın kullarıyız, Hz. Muhammed’in ümmetiyiz. Bizim dinimiz İslam, Kitâb’ımız Kur’an-ı Kerim’dir. Onun için bizim anayasamız Kur’an-ı Kerim, sahîh sünnet, icmâ ümmet, kıyas-ı fukahadır. Bunlar aslî delillerdir birde ferî deliller var bu asla dayalı olarak. Bunları iyi anlayalım, iyi kavrayalım! Dünyamız güzel olsun, berzahımız güzel olsun, öbür âlemde ahiret âlemi durağımız cennet olsun. Yüce Allah cennete çağırıyor, Dârüsselâm’a. İslam ile kişi cennete girer, İslam kişiyi cennete hazırlar. Bizden hatırlatması ister inan ister inanma. Biz tebliğ ile aczimizle tebliğ etmeye çalışıyoruz kendimize söylüyoruz. Dileyen dinlesin dileyen kendi bilir dinlemesin. Biz kimseye icbâr etme gibi bir durumumuz yok, çünkü Yüce İslam icbâr ile hiçbir şeyi kabul etmez. Seve seve Müslüman ol seve seve Müslümanlığını yap. Eşsiz sevgi ile Allah sevilir, Allah’ın sevdikleri sevilir. Allah’ın en sevgili kulu da Hz. Muhammed’dir ve diğer sevgili kullarıdır. Aklını başına al! Biz insanlığa faydalı olman için çırpınıyoruz. Sevgili Peygamberimizi ne buyurdular? ‘’İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır’’. İnsanlara doğru bilgiyi vermezsen bu insanlığa ihânet değil mi? İnsanlığa en doğruyu söyle, işte doğru ol doğruyu söyle. O zaman insanlığa en hayırlı hizmeti yapmış olursun.

 

Dakika 35:38

 

(Visited 21 times, 1 visits today)