HadısŞerifKülliyatı 192-01

192 – Hadis-i Şerif Külliyatı Ders 192

192- Hadis-i Şerif Külliyâtı Ders 192

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

 

‘’Elhamdülillahi Rabbi’l-âlemin Vessalâtü Vesselâmü Alâ Rasûlüna Muhammedin ve Alâ Âlihi ve Sahbihî Ecmaîn.”

 

‘’Eûzu bi kelimatillahittâmmâti min şerri mâ haleka ve zerea ve berea’’

‘’ Rabbi eûzu bike m‘in hemezâtiş şeyâtîn ve eûzu bike Rabbi en-yahdurûn’’

 

 

بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

 

Çok kıymetli ve muhterem izleyenler,

 

Dersimiz hırs bölümüyle devam ediyor. Hz. Enes (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Hazretleri anlatıyor; “Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) buyurdular ki; “Âdemoğlu için iki vâdî dolusu mal olsaydı, mutlaka bir üçüncüyü isterdi. Âdemoğlunun iç boşluğunu ancak toprak doldurur. Yüce Allah tövbe edenleri affeder”. Buhârî, Müslim, Tirmizî’nin haberi bu da.

 

Altın, gümüş, hurma gibi servet ifade eden başka tâbirler gelmiştir. İç boşluğu yerine nefis, göz, ağız, karın gibi başka organlarda zikredilmiştir diğer haberlerde. Âdemoğlu ölünceye kadar dünyaya doymaz. İşte görüyorsunuz, ölünceye kadar topraktan yaratılanı ancak toprak doyurur. Yine insanoğluna çeşitli mesajlar veriliyor. Ey insan, kendini tanı. Kişi ölünceye kadar tamahkârlığı bırakmaz, ölünce onun şânı gömülmektir. Gömülünce üzerine toprak dökülür, böylece iç boşluğu ağzı gözü hep toprakla dolar artık başkasının toprağına ihtiyacı olan hiçbir yeri kalmaz. Kişinin ağza nispeti, ağzın iç boşluğuna açılan kapı olmasındandır. Yüce Allah tövbe edenleri affeder, mal toplama hırsını terk eden kimse için tövbe etti denebilir. Mal hırsından dönüş yapan kimseyi Yüce Allah affeder demek de doğru olur. Yani her insanın her belâsı kendi işlediği amelindedir, kötü ameli terk edecektir, tövbe istiğfâr böyle başlar. İnsanoğlu mal sevgisi ile mecbuldür yani yaratılışından gelen fıtrî bir meyil ile malı sever. Yüce Allah’ın muhafaza edip bu cibilleti nefisten temizleme husûsunda muvaffak ettikleri dışında hiç kimse mal toplamaya doyamaz. Bunlarda ne kadar azdır, affeder tâbirine bu cibilletin mezmûm olduğuna ve günah makâmında yer aldığına ancak Allah’ın yardım ve takviyesi ile onu nefisten izâle etmenin mümkün olduğuna işaret etmek için yer verilmiştir. Bu hususa şu âyet-i kerimede işaret etmektedir:

“Nefsinin tamahkârlığından korunabilmiş kimseler işte onlar saâdete eren kimselerdir”. Bu Haşr Sûresi’nin 9’uncu âyet-i kerimesidir.

 

Dakika 5:03

 

Evet, sevgili dostlarımız!

 

İbnu Abbâs (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) şöyle der; “Bu Kur’an-ı Kerim’den bir âyet midir, hadis midir bilmiyorum”.

Buhârî ’de Übey İbnu Kâ’b; Biz bunu (أَلْهَاكُمُ التَّكَاثُرُ)-Elhâkümüttekâsür Sûresi ininceye kadar Kur’an-ı Kerim’den bir âyet zannederdik demiştir.

Evet, sevgili dostlarımız, işte hadis-i şeriften gelen haberleri sahâbe bu şekilde incelemiştir. Âyet olanlarda olmayanlar da bellidir. Bazı İslam âlimleri tilâveti mensûh hükmü bâki âyetlerden kabul etmiştir bu hadis-i şerifi. İbnu Hacer bu hadisi Rasûlullah’ın (Aleyhissalâtu Vesselâm), Kur’an-ı Kerim’den olarak bildirmiş olabileceği gibi hadis-i kutsîsi de olabileceği ihtimâline yer verir. Birinci durumda bunun hükmü bâki olsa da tilâveti mensûhtur der ve ilâve eder. Bu ihtimâli Ebû Ubeyd’in Fezâilü’l Kur’an-ı Kerim’de tahriç ettiği Ebû Mûsâ hadisinde geçen şu ibâre teyit eder;

“Ben Beraat Sûresi (Tevbe Sûresi) uzunluğunda bir sûre okuduğumu ve unuttuğumu hatırlıyorum, ondan sadece şu kısım ezberimde kaldı; “Âdemoğlunun iki vâdi dolusu malı olsaydı üçüncü bir vâdî temennî ederdi”.

“Kezâ Hz. Câbir (Radıyallâhu Anh) hadisinde de biz şunu kıraat ederdik: “Âdemoğlu için vâdî dolusu mal olsa bir misline daha sahip olmak ister”. İşte kıymetliler, buradan da anlaşıldığına göre haber güçlü senetle gelmiştir. İnsanoğluna kendisi tanıtılıyor.

 

Şimdi de dersimiz hayâ ile devam edecektir. Hayâ: lügat olarak ayıplanan bir şeyin korkusuyla, insanda hâsıl olan değişme ve inkisar mânâsına gelir. Herhangi bir sebeple bir şeyin mücerret terkine de hayâ dendiği olmuştur. Aslında terk hayâ değil hayânın gerektirdiği şeylerden biridir. Râgıp, nefsin kendini kabih şeyi yapmaktan tutmasıdır diye tarif edip açıklar. Hayâ insana has bir duygudur, bununla her istediğini yapmaktan kendini alıkoyarak diğer yaratıklardan ayrılır. İffet ve hayırdan mürekkeptir.

İşte görüyorsunuz, hayâyı nefsin mekruh addedilen şeyi işlemek korkusuyla kendisini tutmasıdır. Dini mekruhu işleyene fâsık, aklî mekruhu işleyene mecnûn, örfi mekruhu işleyene ebleh denir. Bazı İslam âlimleri haram kılınan şeyler de ise vacip, mekruh şeylerde ise mendup, mübah şeylerde ise örfîdir demişlerdir. Hayânın; Peygamber Efendimiz buyururlar ki:

“Hayânın tamamı hayırdır demek ile her çeşit çirkinlik, haksızlık ve kötülüklerden içtinâb ve kaçınmanın hayır olduğunu belirtmiştir. Sevgili Peygamberimiz (Aleyhissalâtu Vesselâm), hayânın İslam dininde tuttuğu ehemmiyeti belirtmek için onun îmandan bir şûbe olduğunu belirtmiştir”.

 

Dakika 10:14

 

İnsanlık tarihindeki yerini de söyle belirtmiştir; “İnsanlığın ilk nübüvvetten aldığı öğüt şudur; Eğer hayân yoksa git dilediğini yap”.

Hayâ işte görüyorsunuz sevgili dostlarımız, hayânın niyet ve gayrette kullanılması tâate sevk edici, mâsiyet işlemekten men edici olması onu îmândan bir parça kılar.

 

Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm), garız-i hayâda bakire kızdan daha ziyâde ileride müktesep hayâda da zirvedeydi. Evet, Peygamberimiz de hayânın en güzelleri bulunmaktaydı. Yüce Allah gerçeği söylemekten çekinmez. İşte hayânın burada gerçeğe de engel olmaması da gerekir. Tetkik, tahlil, tâlim ve taallüm dışı bırakılmamıştır. Dini ilgilendiren ve fakat utandırıcı meselelerde sualden vazgeçmek hayır değil şerdir. Yani hayâ utanmaktır ama dinini öğrenmek için hayâ senin dinini öğrenmeye engel olmamalıdır. Dini konularda her şeyi sorup öğrenmen gerekir. Çünkü Yüce Allah gerçeği söylemekten çekinmez, Müslüman da gerçekleri öğrenmek için ben utanıyorum deme şansı yoktur, öğrenmesi gerekir. İşte burada Âişe Annemiz (Radıyallâhu Anha) kadınlara utanacağı şeylerin pek çoğunu Peygamberimizden öğrenip kadınlarla ilgili bilgilerin pek çoğunu Âişe Annemiz bildirmiştir.

 

İbnu Mes’ûd (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) anlatıyor; Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) Allah’tan hakkıyla hayâ edin buyurdular. Biz:

„Ey Allah’ın Rasûlü, Elhamdülillah, biz Allah’tan hayâ ediyoruz“ dedik. Ancak O, su açıklamayı yaptı: „Söylemek istediğim bu (sizin anladığınız hayâ) değil. Yüce Allah’tan hakkıyla hayâ etmek, başı ve onun taşıdıklarını, batnı ve onun ihtivâ ettiklerini muhafaza etmen, olumu ve toprakta çürümeyi hatırlamandır. Kim âhireti dilerse dünya hayatinin ziynetini terk etmeli, âhireti bu hayata tercih etmelidir. Kim bu söylenenleri yerine getirirse, Allah’tan hakkıyla hayâ etmiş olur. „Bu da Tirmizî’nin haberidir.

Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) buna göre kişi dinleyip, görüp öğrendiğinden yiyip içtiğine kadar her şeyin Allah’ın rızâsına uygun olmasına dikkat etmelidir. Gerçek hayâ budur, zîrâ başın taşıdıklarından göz, kulak, lisan gibi maddî ve zâhirî hafıza, hayâ ve tefekkür gibi ruhî ve görünmez duygu ve hasseler kastedilmektedir. Kezâ batnın ihtivâ ettiklerinden murâd ’da mide, felç, kalp, el ve ayaklar gibi batın ve batına bağlı her şeydir. Bu uzuvların ilgili olduğu bütün fiiller buraya dâhildir, şu hâlde insan bütün organlarını helâlde kullanmadıkça hakîkî hayâya eremez. Buraya dikkat et! İnsanoğlu bütün organlarını helâl de kullanmadıkça hakîkî hayâya eremez.

 

Dakika 15:16

 

Beyzâvî der ki: “Kişinin nefsini bütün organlarıyla Yüce Allah’ın râzı olmayacağı fiil ve sözlerden korumasıdır”. Ne güzel söylüyorlar.

 

Süfyân İbnu Uyeyne ’de şöyle demiştir; “Burada baş her çeşit kötü ahlâkın kap ve zarfı kılınmış. Ağız, göz kulak ve bunlara bağlı olan diğer manevî duyguların hepsi kastedilmiş ve onların kötülüklerden korunması emredilmiştir”.

 

Münâvi: Hadiste geçen ölümü ve toprakta çürümeyi hatırlatmaktadır, bu ibâresi ile ilgili olarak şu açıklamayı kaydeder; “Kim kemiklerinin çürüyeceğini, âzâlarının dağılacağını der hatır eder, aklına getirirse dünyevî, fânî lezzetler nazarında kıymetini kaybeder ve âhireti kazanmada gerekli olan şeyler ehemmiyet kazanır. Yüce Allah’a saygı ve sevgi ile ibâdet eder”.

Yüce İslam’a göre değeri olmayan şeyleri, yani mâlâyâniyeti terk etmek mânâsı değeri, sevâbı olan şeylerle meşgul olmaktır. Kim bu söyleneni yerine getirirse Yüce Allah ona gerçek hayâyı müyesser kılar. En üst mertebesi hayânın en üst mertebesi zâhiren ve bâtinen içiyle ve dışıyla kişinin Allah’tan hayâ etmesidir. İşte bu kişiye muşâhede makâmı kazandıracak olan murâkabe makâmıdır.

 

Ebû Saîd el-Hudrî (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) anlatıyor; “Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) çadırdaki bâkire kızdan daha çok hayâ sahibiydi. Hoşlanmadığı bir şey görürse biz bunu yüzünden hemen anlardık”. Buhârî, Müslim haber veriyor.

Bu artık o zamanki bâkire kızların ne kadar utangaç, hayâ sahibi olduğunu anlatıyor. Çağımızdaki kızlarımızın ne kadarı bu hayâya sahip bunu da bu çağı görenler, bilenler elbette ki gerçeği görenlerdir.

 

Evet efendiler!

 

Zeyd İbnu Talha İbnu Rükâne (Radıyallâhu Anh) anlatıyor; “Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) buyurdular ki: “Her bir dinin kendine has bir ahlâkı vardır. İslam’ın ahlâkı hayâdır”. Muvattâ ve İbnu Mâce haber veriyor bunu da.

Yani İslam’a kıvam veren, seciyesi güzellik katan mürüvveti hayâlı olmaktadır. Hayânın lügat olarak hayat kelimesinden geldiğini belirten Zürkânî kalp Allah’a îmânla hayat bulup canlanırsa onda hayâda artar der ve ilave eder. Görmez misin utangaç kimse utandığı vakit terler onun teri ruhta coşan hayânın harâretinden ileri gelir. Hayânın coşmasından ruh feverân ederek feveran ederek cesedin ve bilhassa alnın terlemesine sebep olur. Zîrâ hayânın hâkimiyeti yüz ve göğüs ile tezâhür eder. Bu da kişideki İslam’ın kuvvetli olmasından ileri gelir. Zîrâ Yüce İslam nefsin teslimiyetidir.

 

Dakika 20:03

 

Din zaten nefsin boyun eğmesi ve inkıyadıdır. İşte bu sebeple hayâ İslam’ın ahlâka önemini vermiş ve İslam’ın ahlâkı olmuştur. Müslüman âdeta fıtri bir şekilde mütevâzi ve hayâ sahibidir. Rasûlullah’ın (Aleyhissalâtu Vesselâm) tamamlamak üzere gönderildiği mekarimu’l ahlâkın mütemmimidir yani yüksek ahlâkı tamamlayan şey hayâdır. Yüce İslam dini bütün dinlerin en şereflisi olması haysiyetiyle Cenab-ı Hak ahlâkın en yüce ve en şerefini, şereflisini ona vermiştir. Öbürleri mecâzen dindir aslen İslam’dan başka din yoktur.

 

Hz. Âdem’le Yüce İslam Cenab-ı Hak tarafından ortaya konmuştur, Peygamberlerle devam etmiş Hz. Muhammed ile devam etmektedir tâ dünyanın sonuna kadar. Peygamberlerin yolundan saparak ve İlâhî kitapları bozarak, tahrif ederek ilâhî kitapların da yolundan saparak ortaya çıkan dinlerin hiçbirisi din değildir. Din, İslam’dır aklını başına al! Bunun son Peygamberi Hz. Muhammed’dir, O’nun Kitâb’ı Kur’an-ı Kerim’dir. Bozulmadı bozulmayacaktır. Yüce İslam, şanlı Kur’an, sahîh sünnet bozulmadı bozulmayacaktır. İnsanoğlu kendini bozmuştur İslam’ı bozamaz. Aklını başına al! İnsanlardan hayâyı şimdi ne yaptılar? Aldılar.

Kadında utanma hissine bakın, kadında utanma istisnâlar hâriç ne yaptılar? Kadını soydular soğana çevirdiler. Erkekte utanmaya bakın, utanma var mı erkekte? Bugün cayır, cayır erkeklerin istisnâlar hâriç farzlar cayır, cayır terk ediliyor. Vacipler, sünnetler, terk ediliyor, müstehaplar terk ediliyor, haramlar, isyânlar alenî işleniyor. Şimdi böyle bir dünya da İnsanoğlunu İslam okulunda yeniden dosdoğru okutmak gerek. Yanlış eğitimlerle insanların temiz ruhlarını bozdular. O kafalar bozuldu, bulanık hâle geldi. Şu bozduklarınızı, bulandırdıklarınızı düzeltin, artık bunun düzelme zamanı geçmeden düzeltin. İnsanoğluna Yüce İslam’ın yüce ahlâkını veriniz. Hz. Muhammed’i örnek olarak, önder olarak ortaya koyunuz. Kur’an-ı Kerim’in ilimlerini İslâmî ilimleri ortaya koyunuz, Hz. Muhammed’e tâbî olunuz. Allah’a kulluk yapınız. Ey ruhbanlar kendini Rab ilân edenler! Şu veya bu vesile ile Kur’an-ı Kerim’in önüne kendini koyanlar çekilin ortadan. Kur’an’ın Allah’ın önüne geçmeyiniz. Hucûrat Sûresi’nin baş âyetini iyice okuyunuz. Allah’ın Peygamberin önüne geçme, geçirme kimseyi ve Allah’a kul Peygambere tâbî ol.

 

Dakika 25:01

 

Ona ümmet ol, Yüce İslam’ın ilimlerini İslam’ın kendinden öğren. Benim bir yanlışımı söyleyene ben elini öperim. Bizde gerçeklere tâbî olmak var bizde kişi yok. Bizde kişilerin sadece ilmi İslam’a uyuyorsa o ilim var. Uymuyorsa ortada kişi diye bir şey yok, ortada ne var? İslami ilimlerle Allah’a bağlanmak, Hz. Muhammed’e tâbî olmak var, bunun dışındakileri aradan çıkarın. Öteki şeyhim de şeyhim diyor Allah, Peygamber, Kur’an, ilim, irfân demiyor bir kısmına bakıyorsunuz şeyhim de şeyhim diyor. Onun her dediği bir kısmı liderim de liderim diyor, üstadım da üstadım diyor, öteki bilmem benim ruhbanım da ruhbanım diyor, öteki benim papazım diyor öteki bilmem neyim diyor, herkesin birisine tapıyor. Ortada ilim irfân yokken böyle demenin insanoğlunu nereye sürüklediğini görüyorsunuz işte. Birine bağlanıp sürüklendiğin zaman onun peşinden seni ne yapıyor? Localar kucağına alıyor. Maymunları idare ettiği gibi maymunları, bir gün bisküvi veriyor bir gün bilmem ne veriyor, öbür gün muz veriyor öbür gün başka bir şey, maymun beslediği gibi seni beslemeye çalışıyor. Seni kandıranlar, aldatanlar, Kur’an-ı Kerim’in sünnetin yolundan sapıtanlar seni böyle ne yapıyorlar oynuyorlar seninle ve kullanıyorlar seni. Gel kardeşim İslam’a dön. Bizim derslerimizde kendi fikrimize yer yoktur. Allah ne diyor, Peygamber ne diyor, müçtehit âlimler Kur’an-ı Kerim’den sahîh sünnetten, icmâ’dan kıyastan müçtehitler, fâkihler o muhaddisler yüksek âlimler ne diyor; Biz o ilmi ortaya koymaya çalışıyoruz. Ortada başkası yok ilim var, âlim var sadece. Gerçeği bilen âlim var herkes değil. Herkes konuşuyor ama ortada ilim var mı yok mu bir baksana. İlmin olmadığı yerde sen kimin peşinden takılıp da kuyruk olmuş gidiyorsun? Kimseye kuyruk olma, Allah’a kul ol, Peygambere tâbi ol. Bu da İslâm’ın ilimleri ile yap bunu, işte hayat veren nur’un keşif notları adı altında bu İslâmî ilimlerin amacı budur. İslam okulunda hayat veren nurun keşif notları adı altında ki bu ilimler İslam’ın okuludur. Hep berâber okuyalım okutalım.

 

Evet kıymetliler!

 

Hz. Enes (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) anlatıyor: “Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) buyurdular ki; “Edepsizlik, hayâsızlık ve çirkin söz girdiği şeyi çirkinleştirir. Hayâ ise girdiği şeyi güzelleştirir”. Bu da Tirmizî, İbnu Mâce’nin haberidir.

 

Diğer bir hadis-i şerifte bakın ne buyruldu; “Bir şeye rifk girdi mi onu güzelleştirir. Bir şeyden de çıkarıldı mı onu çirkinleştirir. Hayâ bir şeye girerse onu güzelleştirir” buyuruyor Sevgili Peygamberimizden gelen haberlerdir bunlar.

 

Şimdi de ahlâkla ilgili yine dersimiz devam ediyor;

 

Dakika 30:03

 

Hulk, (huy) ahlâk anlamındadır. Din tab ve seciye olarak açıklanır, huyun karşılığıdır. Bazen buna tabiat kelimesini bu mânâda kullanmaya çalışırlar. Hulk şu hadis-i şerife göre fıtrîdir: “Yüce Allah aranızda rızkınızı taksim ettiği gibi ahlâkınızı da taksim etmiştir”.

 

Huyun yaratılıştan geldiğini ifade eden bir diğer hadi-si şerif: “Rasûlullah’ın (Aleyhissalâtu Vesselâm) el-Eşec (Radıyallâhu Anh) Hazretlerine söylediği şu sözdür; “Sende iki haslet var ki Yüce Allah onları sever. İlim ve hayâ”. Eşec sormuştur;

“Ey Allah’ın Rasûlü! Bunlar bende eskiden beri mi var yoksa Müslüman olduktan sonra yenilerde mi hâsıl oldu? Rasûlullah’ın (Aleyhissalâtu Vesselâm) mevzumuz açısından ayrı bir ehemmiyet taşıyan cevabı şudur;

“Eskiden beri var. Bunun üzerine Abdül Kays kabilesinden olan Eşec’in Allah’a ifâde ettiği şükran cümlesiyle mevzûmuzu aydınlatır. “Beni sevdiği iki hasletle mecbur kılan Allah’a hamdolsun”.

 

Biz insanoğlu doğarken İslam fıtratı ile doğar beyefendiler. Her güzelliğin aslı senin fıtratına zaten kondu yaratılırken. Bunu da İslam’la geliştir dedi Cenab-ı Hak fıtratını güzel İslam fıtratı ile yarattı. İslam ile de bunu geliştir dedi. Sen bunun tersini yaparsan işte ruhta bozulur, kalpte bozulur, kafada bozulur nitekim bozdular. Yanlış eğitim insanları bozar, gerçek eğitim seni yükseltir geliştirir, kemâle erdirir.

 

Tahrîm Sûresi’nin 6’ncı âyet-i kerimesinde ‘’Ey îmân edenler! Kendinizi ve âile halkınızı yakıtı taş ve insanlar olan ateşten koruyun’’.

Gördün mü işte âyet-i kerime. Gerçek fıtratına ne yapıyor Cenab-ı Hak? İslam ile kendini koru diyor. Ateşten kurtar kendini, hem de âile halkını, çağını, çoluğunu, elinin altında kimler varsa bunların tamamını ateşten koruyun. ‘’Ey îmân edenler! O cehennem ateşi ki diyor onun yakıtı taş ve insanlardır. İşte bu ateşten koruyup, koruyun kendinizi de âile efradınızı da kurtarın’’. ‘’Nefsini temizleyen kurtuluşa ermiş ihmal edip örten de ziyana uğramıştır’’. Bu da (Şems Sûresi’nin 9 ve 10’uncu âyet-i kerimeleridir).

“Ben bir muallim olarak gönderildim” buyuruyor Peygamberimiz. Hayır bir alışkanlıktır yani iyilikler, hayırlar sevap alışkanlıkları gerçek bir alışkanlıktır. Çocuklarınıza ikrâm edin, terbiyelerini güzel yapın gibi terbiyevî faâliyete dikkat çeken, teşvik eden pek çok nas insanı kurtuluşa erdirecek güzel hasretlerin terbiye yoluyla kazanılacağını beyân ederler. Bu inanç esas olmasaydı Peygamberlik müessesesinin kitapların, dâvetin, irşâdın, okulların ne anlamı kalırdı?

 

Hz. Ömer (Radıyallâhu Anh) insanda 10 fıtrî ahlâk vardır.

 

Dakika 35:04

 

“Bunlardan dokuzu iyidir, birisi kötü. Bu kötü serbest kalırsa diğerlerini de bozar” buyurmuştur.

İbnü’l-Arabî: “İnsan fikir ve temyiz vasıflarıyla hayvanlardan ayrılır, bunları kullanamazsa âdetlerinde onlara iştirâk eder, yani hayvanlar gibi olur. Kuvve-i Şeheviye her çeşidiyle onu istilâ eder, hayâ uzaklaşır yok olur”.

Mâverdî: “Akıl ve vesaireye güvenmeyip her daim nefsin terbiyesi ile uğraşmanın gereğine dikkat çektikten sonra bakın ne söylüyor:

Evet, sevgili dostlarımız! “Edep terbiye ile kazanılır. Dikkat edin! Edep tecrübe, terbiye ile kazanılır.

 

Hz. Muâz İbnu Cebel (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) anlatıyor; “Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) bana: “Ey Muâz, insanlara karşı iyi ahlâklı ol!” Bu da Muvattâ’nın haberi.

 

Hz. Muâz, Tirmizî’de gelen bir haber de: “Ey Allah’ın Rasûlü! Bana faydalı olacak şeyi öğret dedim de şu nasihatte bulundu; “Nerede olursan ol Allah’tan kork sakın ona itaat et, isyân etme, kötülüğe karşı iyilik yap ki kökünü kesesin. İnsanlara karşı da iyi ahlâkla muamele et” buyurdular.

Cemiyette küfür ehli kebâir işlemekte ısrârlı başkalarına zulmetmekte devamlı olan kimseler vardır. İyi davranma onların daha da azmasına sebep olabilir. Böylelerine karşıda adâletli ve otoriter olmak gerekir. Bu da işte gerçek bir hukûkun üstünlüğü ile adâleti terbiye kabul etmeyenlerin ensesinde adâlet kılıcını tutacaksın onun tepesine. Bunlar terbiye kabul etmeyen cinsler, tipler vardır. Bunlar adâletin kılıcıyla Yüce İslam adâletin verdiği caydırıcı cezâlarla ne yapılır? Bunların şerrinden toplum kurtulur. İlâhî adâleti yerli yerince de tut, nasîhat kabul etmez, tövbe istiğfâr kabul etmez, tövbe ile adam olmaz, istiğfârla adam olmaz, affettikçe azıp kuduranlar vardır. Bunların ancak anladığı dil ilâhî adâletin kılıcı enselerinde durması gerekir. Bu da İslam devletinin ve bu yüksek adâlet anlayışının hukûkun üstünlüğünün bir defa topluma yer etmesi, yerleştirilmesidir. Herkes suç işleyince dünyada da mezarda da mahşerde de o suçun karşılığındaki cezânın gelip onun ensesine bineceğini bilmesi gerekir. Adâlet gün ışığı gibi şöyle parlaması lâzım, suçlu suç işlerken adâleti önce hatırına getirirse o suçu işlemez.

 

Dakika 40:00

 

Onun için Yüce İslam suçlara karşı caydırıcı müeyyideler ortaya koymuştur, Allah’ın adâletini uygulayın. Suçluya acırsanız o zaman suçsuzlara zulmetmiş olursunuz bunu da unutmayın. Toplumun güvenini bozmuş olursunuz güven ortamı güvensizlik ortamına dönüşür. Suçluya hak ettiği cezâyı ver adâlet o dur fazla ver demiyor sana Yüce İslam. Az da ver demiyor, suçu neyse cezâsı neyse onu ver diyor. Haddi aşmak İslam’da yok ki. Cephede savaşırken azılı düşmanına bile Cenab-ı Hak, haddi aşma diyor orada bile. Gâvur ne yapıyor? Müslüman’ı yakalayınca paramparça ediyor gözünü çıkarıyor, kulağını kesiyor, ciğerini çıkartıyor, kalbini çıkartıyor, ateşe vuruyor yakıyor şunu yapıyor bunu yapıyor. Müslüman’a Cenab-ı Hak ne diyor? Sadece onu savaşırken seninle savaşırken onu öldür ama gâvurun yaptıklarını yapma! diyor. Kahramanca savaş düşmanın hakkından gel acıma, ama gâvur gibi değil, Müslüman gibi. Tam Müslüman’ın yaptığını ilâhî kânûn ve kurallar ne emrediyorsa cephede savaşırken bile Müslüman savaşını yapacaksın, Müslüman savaşı yeryüzünde nedir? Hakkı müdâfaadır. Bâtılın hakkından gelmek insanlığın tümünü kurtarmaktır. İslam dünyanın ebediyyû’l-ebed barışıdır, sulhudur. İnsanlığın bütün dostluğu ile insanlığı kucaklayan, gerçek dostluğun hepsi İslam’dadır. Ama İslam’a dost olmayanlar var, İslam’a azılı düşmanlar var, bunlarında hakkından geleceksin. Aklını başına al! Evet, sen ne kadar evliyâ olursan ol, eşkıyanın hakkından gelmek zorundasın. Aklını başına al! Allah ne emrediyor? Cihâdı en başa koymuş. ‘’Senâmul İslam’ı El-Cihâd buyurmuş’’. İslam’ın en yüksek zirvesi cihâddır diyor, cihâd nasıl yapılır? Nefsini terbiyeden başlayarak cephede aslanlar gibi savaşarak, ilmi irfânı dünyaya yayarak yapılır. Ama nefsinden başlayarak cihâd buradan başlar, her hayırlı işin adı cihâddır. Düşmanın hakkından gelmek kadar da hayırlı iş ne olabilir? Nefis seni kötülüğe sürüklüyor onun hakkından gel. Cehâlet seni sürüklüyor kötülüklere hakkından gel, cehâleti sök at yerine ilmi irfânı doldur. İşte bunların ilmi İslam’ı yeryüzüne yaymak Cihâd-ı Kebir’dir. Kendini yetiştir iyice ondan sonra insanlığın kurtuluşuna çalış. İslam’dır insanlığı kurtaracak. Ey gâvurlar! İslam’ı iyice öğrenin İslam sizi de kurtarmaya geldiğini anlayın. İslam size düşman değil siz İslam’a düşman olduğunuz için İslam sizin hakkınızda gelmiştir, gelecektir. İslam size düşman değil siz İslam’a düşmansınız, seni İslam îmâna, cennete çağırıyor. Sen ise küfürle, şirkle, cehâletle insanlığı cehenneme çağırıyorsun. İslam’ın dışı cehennemdir, İslam ise içiyle dışıyla hayırdır cennete çağırır. İster inan ister inanma biz gerçekleri söyleriz zorbalık sende İslam’da zorbalık yok. İslam’da ilim irfân var, îmân var adâlet var, sulh var barış var.

 

Dakika 45:22

 

Sevgili dostlarımız,!

 

Ebû Hûreyre (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) anlatıyor; “Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) buyurdular ki: “Mü’minler arasında ‘imânca en kâmil olanı, ahlâkça en güzel olanıdır. En hayırlınız da âilesine hayırlı olandır”. Bu da Tirmizî, Ebû Dâvûd’un haberidir.

 

Şimdi şu hadis-i şerifi iyice anlatayım derseniz bir kitap yazmanız gerekir. Bakın bir kitap dolduracak içinde hazineler, mânâlar var. Âiledeki huzuru bak burada içine almış, âilede huzur olunca komşuda mahallede huzur olur. Mahallede huzur varsa şehirde, şehir de varsa devletinde bir huzurlu toplum oluşur. Ahlâklı bir toplum oluşur, bunun adı nedir? İşte ahlâklı bir millet onun kurduğu yüce devlet. İslam seni yerlerin göklerin eşsiz nizâmını kurmaya çağırıyor ki bunun adı İslam.

 

Evet, sevgili dostlarımız, Ebu’d-Derdâ (Radıyallâhu Anh) Hazretleri anlatıyor: “Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) buyurdular ki; “Kıyâmet günü mü’minin mîzanında güzel ahlâktan daha ağır basan bir şey yoktur. Yüce Allah Allah’u Teâlâ Hazretleri, çirkin düşük söz ve davranış sahiplerine buğuz eder”. Bu da Tirmizî, Ebû Dâvûd’un haberidir.

“Güzel ahlâk sahibi, ahlâkı sayesinde, namaz ve oruç sahibinin derecesine ulaşır”.

 

Birisi namazın kurallarına riâyet ederek namaz kılıyor, öbürü namazın kurallarına ihlâsına ve Yüce İslam’ın namaz dinin direğidir, namaz miraçtır, namaz nurdur, namaz zikirdir, ahlâktır kısımlarına riâyet etmeden paldır küldür rastgele namaz kılıyor. İşte (عَن صَلَاتِهِمْ سَاهُونَ ) burada ne yapıyor sana namazlarından gaflet edenlerin vay hâline! (فَوَيْلٌ لِّلْمُصَلِّينَ), (عَن صَلَاتِهِمْ سَاهُونَ ) Onun için bütün derslerimizin tamamında bunlar açık açık anlatılmıştır. Onun için burada da değinerek gidiyoruz, buradaki konumuz hadis-i şerifler külliyâtından keşif notları vermektir.

 

Îmân kemâlini ancak güzel ahlâkla bulabilmektedir. Ey kardeşim! Namazı kılmak da en güzel ahlakın başında gelir. Bunları doğru anlamak gerekir namazı kılmadın Allah’a âsîsin orada ahlâk mı kalır? Kalır kalır ama seni isyândan kurtarmayan bir ahlâk kalır. Namazı kılmayan kişi Allah’a âsîdir, en büyük âsîlerdendir. Bununla ilgili derslerimiz o konularda kendi bölümünde geçti, geçecek. Daha neler verdik daha neler vereceğiz!

Evet, bakın en hayırlınız âilesine hayırlı olandır sözü nedir? Bir defa âilenin içinde huzuru te’min etmeyen adam da huzur mu olur mutluluk mu olur?

 

Dakika 50:00

 

Kendi âilenin içinde bir defa huzuru te’min et. Senin âilende İslam îmânı, İslam ahlâkı, İslam hayâsı varsa Allah’a itaat varsa, Peygambere tâbî olunan bir âile kurmuşsan oradaki huzuru hiçbir yerde bulamazsın. İşte huzur yeri kaynağı oradan başlar. Ondan öncesi de var. Ne? Kendini yetiştirmek yetişmiş bir âile ile evlenmek, dengini bul. Müslüman gâvur ile evlenemez Müslüman müşrikle evlenemez, ister kadın olsun ister erkek olsun bir kadın Müslüman’sa, Müslüman olmayanla evlenemez. Bir erkek Müslüman’sa, Müslüman olmayanla evlenemez. Ehl-i kitabında evlenmesi için onun da kuralları var. Bunlar hep derslerimizde geçmiş derslerimizin hepsinde bunların izâhı yapıldı. Burada sadece işaret ediyoruz.

“Her işini Allah rızâsı için ve sünnete uygun olarak yapmaya gayret eder”. Müslüman, mü’min budur. “Allah rızâsı için yapılanın ağırlığı çokça fark edecektir”. Allah için olmayan hiçbir şeyin değeri yoktur, teraziye de konmaz cehenneme atılır.

‘’Doğrusu inkâr edip inkârcı olarak ölenlerin hiçbirinden yeryüzünü dolduracak kadar altın fidye vermiş olsa bile bu kabul edilmeyecektir’’. Kim söylüyor bunu? Yüce Allah söylüyor, (Âli İmrân Sûresi âyet 91).

 

(إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُواْ وَمَاتُواْ وَهُمْ كُفَّارٌ فَلَن يُقْبَلَ مِنْ أَحَدِهِم مِّلْءُ الأرْضِ ذَهَبًا وَلَوِ افْتَدَى بِهِ أُوْلَئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ وَمَا لَهُم مِّن نَّاصِرِينَ ).

 

صَدَقَ اللهُ اْلعَظِيمُ

 

“Yüce Allah doğru söyledi Allah hep doğru söyler, O’nun her sözü, her işi haktır”.

 

Evet, sevgili dostlarımız! İnşâ’Allah’u Teâlâ yine ahlâkla ilgili bir sonraki dersimiz de devam edecektir. Ümmet-i Muhammed’in tamamına güzel ahlâkın tümünü Cenab-ı Hak nasîb-i müyesser eylesin. Bu güzel ahlâk İslam ile insanlara takdim edilmiştir. Ümmet-i Muhammed’in tamamı da bu güzel ahlâkı taşımak için gece gündüz çalışmak, ahlâklı yaşamak için ilim irfân sahibi olmayı ey Ümmet-i Muhammed kendine prensip edin, çalış Allah’tan iste. Sana da bu özellikler nasîb olsun ey Ümmet-i Muhammed!

 

Dakika 53:47

 

 

(Visited 38 times, 1 visits today)