HadısŞerifKülliyatı 219-01

219 – Hadis-i Şerif Külliyatı Ders 219

219- Hadis-i Şerif Külliyâtı Ders 219

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

 

‘’Elhamdülillahi Rabbil-âlemin vesselâtü vesselâmü alâ rasûlina Muhammedin ve alâ âli Muhammed’’

بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

 

Çok kıymetli ve muhterem izleyenler,

 

Esmâ Binti Umeys (Radıyallâhu Anha) anlatıyor; Rasûlullah (A.S.V) bana, sana sıkıntı zamanında okuyacağın bir duâyı öğreteyim mi? Diye sordu ve şu duâyı söyledi; ‘’Allâhu, Allâhu Rabbi Lâ şerîkü bihi şey’en’’ Rabbim Allah’tır Allah, ben O’na hiçbir şeyi ortak koşmam. Ebû Dâvûd, İbn-i Mâce bunu haber veriyor. Evet, sevgili dostlarımız ‘’Allâhu, Allâhu Rabbi Lâ şerîkü bihi şey’en’’ İşte kısacık bir duâ üzüntüler de okuyun diyor Peygamber Efendimiz bakın bu sahâbi annemize bunu söylüyor.

 

İbn-i Mes’ûd (R.A) demiştir ki, kimin sıkıntısı artarsa şu duâyı okusun; Allah’ım! Ben Senin kulunum, kulunun oğluyum, câriyenin oğluyum. Senin avucunun içindeyim, alnım Senin elinde, hakkımdaki hükmün cârîdir. Kazan ne olursa hakkımda adâlettir, kendini tesmiye ettiğin veyâ kitâbında indirdiğin veyâ nezdinde mevcût gayp hazînesinden seçtiğin Sana âit her bir isim adına Senden, Kur’an-ı Kerimi kalbimin baharı, sıkıntı ve gamlarımın atılma vesilesi kılmanı diliyorum. İşte görüyorsunuz kıymetliler bu da İbn-i Mes’ûd’tan gelen bir haber ki, Sevgili Peygamberimiz işte ondan rivâyet ediyor. Bu duâyı okuyan her kulun gam ve sıkıntısını Allah gidermiş yerine ferahlık vermiştir. Rezîn bunu hadis Mecma’uz Zevâid’de mevcûddur Hâkimin Müstedrekinde de diye açıklamıştır. Bu da Rezîn’in açıklamasıdır.

 

Hâfızayı güçlendirme konusunda da bakın duâlar tavsiye edilmiştir.

 

Hazreti İbn-i Abbâs (Radıyallâhu Anhüma ve Erdahüm Ecmaîn) anlatıyor Hz. Ali İbn-i Ebî Tâlib (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Rasûlullah’a (A.S.V) gelerek: “Annem ve babam sana kurban olsun. Şu Kur’an-ı Kerim göğsümde durmayıp gidiyor, kendimi onu ezberleyecek güçte göremiyorum” dedi. Rasûlullah (A.S.V) ona şu cevâbı verdi; Ey Ebu’l Hüseyn! Bu meselede Allah’ın sana faydalı kılacağı öğrettiğin takdirde öğrenen kimsenin de istifâde edeceği öğrendiklerini de göğsünde sâbit kılacak kelimeleri öğreteyim mi? Hazreti Ali (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) evet, ey Allah’ın Rasûlü öğret bana dedi.

 

Dakika 5:17

 

Bunun üzerine Hz Peygamber (A.S.V) şu tavsiyede bulundu; Cuma gecesi perşembeyi cumaya bağlayan gece olunca gecenin son üçte birinde kalkabilirsen kalk. Çünkü o an meleklerin de hazır bulunduğu meşhûd bir andır o anda yapılan dua müstecâptır. Kardeşim Yâkup da evlatlarına şöyle söyledi; Sizin için Rabbime istiğfar edeceğim, hele cuma gecesi bir gelsin. Eğer o vakitte kalkamazsan gecenin ortasında kalk, bunda da muvaffak olamazsan gecenin evvelinde kalk dört rekât namaz kıl. Birinci rekâtta Fâtihâ ile Yâsin-i Şerif Sûresi’ni oku, ikinci rekâtta Fâtihâ ile Hâ Mim et-Duhân Sûresi’ni oku, üçüncü rekâtta Fâtihâ ile Elif Lam Mim Tenzîlül secdeyi oku yâni Secde Sûresi, dördüncü rekâtta Fâtihâ ile Tebâreke’l Mufassalı oku. Teşehhütten boşaldığın zaman Allah’a hamd et Yüce Allah’a senâyı da güzel yap bana ve diğer Peygamberlere salât oku güzel yap. Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar ve senden önce gelip geçen mü’min kardeşlerin için istiğfar et. Sonra bütün bu okuduğun duâların sonunda şu duâyı oku; Allah’ım! Bana günahları beni hayatta bâkî kıldığın müddetçe ebediyyen terk ettirerek merhamet eyle. Bana faydası olmayan şeylere teşebbüsün sebebiyle bana acı seni benden râzî kılacak şeylere hüsnü nazar etmemi bana nasîp eyle. Ey semâvât ve arzın yaratıcısı olan celâl, ikrâm ve dil uzatılmayan İzzet’in sahibi olan Allah’ım! Ey Yüce Allah’ım! Ey Rahmân! Celâl’in hakkı için yüzün nûru hakkı için kitâbını bana öğrettiğin gibi hırsına da kalbimi icbâr et. Seni benden râzı kılacak şekilde okumamı nasîp eyle. Ey semâvât ve arzın Yaratıcısı! Celâl’in ve yüzün nûru hakkı için, kitâbınla gözlerimi nurlandırmanı, onunla dilimi açmanı, onunla kalbimi yarmanı, göğsümü ferahlatmanı, bedenimi yıkamanı istiyorum. Çünkü Hakk’ı bulmakta bana ancak Sen yardım edersin, onu bana ancak Sen nasîp edersin. Her şeye ulaşmada güç ve kuvvet ancak büyük ve Yüce olan Allah’tandır. Ey Ebu’l Hasen! Bu söylediğimi üç veya 7 cuma yapacaksın, Allah’ın izniyle duâna icâbet edilecektir. Beni hak üzere gönderen Zât-ı Zülcelâl’e yemin olsun bu duâyı yapan hiçbir mü’min icâbetten mahrum kalmadı.

 

İbn-i Abbâs (Radıyallâhu Anhüma ve Erdahüm Ecmaîn) der ki; Yüce Allah’a yemin olsun Ali (Radıyallâhu Anhüm) 5 veya 7 cuma geçti ki Rasûlullah’a (A.S.V) aynı önceki mecliste tekrar gelerek, ey Allah’ın Rasûlü! Dedi, geçmişte 4, 5 âyet ancak öğrenebiliyordum, kendi kendime okuyunca onlar da aklımda durmayıp gidiyorlardı.

 

Dakika 10:13

 

Bugün ise artık 40 kadar âyet öğrenebiliyorum ve onları kendi kendime okuyunca Kitâbullâh sanki gözümün önünde duruyor gibi oluyor. Eskiden hadisi dinliyordum da, arkadan bir tekrar etmek istediğimde aklımdan çıkıp gidiyordu. Bugün hadis dinleyip sonra onu bir başkasına istediğimde ondan tek bir harfi kaçırmadan anlatabiliyorum. Rasûlullah (A.S.V) bu söz üzerine Hz. Ali (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Hazretlerine, Ey Ebu’l Hasen! Kâbe’nin Rabbine yemin olsun sen mü’minsin dedi. Bu da Tirmizî’nin haberidir. Hadis senet yönüyle hasen olsa da âlimler metin yönüyle şâz, garip ve hattâ münker olduğunu söylemişlerdir.

 

Şeddâd İbn-i Evs (Radıyallâhu Anhüma ve Erdahüm Ecmaîn) anlatıyor; Rasûlullah (A.S.V) namazda şu duâyı okumamızı öğretiyordu; Allah’ım! Senden işte dinde sebât etmeyi doğruluğa da azmetmeyi istiyorum. Kezâ nimetine şükretmeyi, sana güzel ibâdette bulunmayı talep ediyor doğruyu konuşan bir dil, eğriliklerden uzak bir kalp diliyorum. Allah’ım! Senin bildiğini her çeşit şerden sana sığınıyorum. Bilmekte olduğun bütün hayırları senden istiyorum, bildiğin günahlarımdan sana istiğfâr ediyorum. Bu da Tirmizî ve Nesâî’nin haberidir.

 

Evet, sevgili dostlarımız!

 

İşte bu ve benzeri nice duâlar var ki bunları tavsiye etmiştir Peygamberimiz ümmetine. Giyinme esnâsında ve yemek yeme ânında yapılan duâlar hakkında da el-Hudrî (Radıyallâhu Anhüma ve Erdahüm Ecmaîn) anlatıyor; Hz Peygamber (A.S.V) elbiseyi yenilediği zaman şu duâyı okurdu: “Allah’ım! Hamd sanadır, giydiği şey ne ise ismen söyleyerek bunu bana sen giydirdin bunun hayırlı olmasını, yapılış gâyesine uygun olmasını diliyor, şerrinden ve yapılış gâyesine uygun olmamasından da sana sığınıyorum.” Bu da Ebû Dâvûd ve Tirmizî’nin haberidir. Bunu cumaya rastlattığını ve giyinme sırasında duâ okuduğunu gösterir. Evet, elbise tesettürü sağlamak, sıcak ve soğuğa karşı korumak gibi maksatlarla yapılır. Evet, her şey gâyesine uygun olarak kullanılmalıdır. İsrâf, gösteriş, kibir, riyâ, tefâhür gibi kulluk edebine aykırı ve günah olan durumlara sebep olması setrü’l avret’i yerine getirmemesi, soğuk ve sıcağa karşı yeterli korumayı sağlayamaması gibi akla gelebilecek çeşitli durumlar elbisenin şerri olarak değerlendirilebilir. Hadis-i şerif yeni bir elbise giyerken Yüce Allah’a hamd etmenin müstehâp olduğuna delâlet eder. Müstedrek’ de gelen bir rivâyet: “Bir veyâ yarım dînâra aldığı elbiseyi giyen kimse hamd ederse Allah’ın giyer giymez onu mağfiret edeceğini haber verir.”

 

Dakika 15:09

 

Ebû İmâme (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) anlatıyor; İbn-i Ömer (Radıyallâhu Anhüma ve Erdahüm Ecmaîn) yeni bir elbise giymişti ve şöyle duâ etti; Avretimi örtebileceğim ve hayatta güzellik sağlayabileceği bir elbise giydiren Allah’a hamdolsun. Sonra şunu söyledi; Ben Rasûlullah’ı (A.S.V) dinledim, kim yeni bir elbise giyer böyle söyler daha sonra da eskittiği elbiseyi tasadduk ederse sağken de öldükten sonra da Allah’ın himâyesi, hıfzı ve örtmesi altında olur. Bu da Tirmizî, İbn-i Mâce’nin haberi.

 

Ebû Saîd (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) anlatıyor; Hz Peygamber (A.S.V) bir şeyi yiyip içti mi şu duâyı okurdu: “Bize yedirip içiren ve bizi Müslümanlardan kılan yüce Allah’a hamdolsun.” Tirmizî, Ebû Dâvûd ve İbn-i Mâce’nin haberidir.

 

(‘Elhamdü lillâhillezi etamenâ ve sekanâ ve cealenâ minel müslimin’’ ) diye duâ ediyordu.

 

Muâz İbn-i Enes (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) anlatıyor; Rasûlullah (A.S.V) buyurdular ki: “Kim bir şeyi yer ve bana bu yiyeceği yediren ve tarafından hiçbir güç ve kuvvet olmadan bunu bana rızık kılan Allah’a hamdolsun derse geçmiş günahları affolunur” dedi. Ebu Dâvûd, Tirmizî, İbn-i Mâce’nin haberi bu da. Ebû Dâvûd’un rivâyetinde şu da vardır; Kim bir elbise giyer ve bunu bana giydirip tarafından bir güç ve kuvvet olmaksızın beni bununla rızıklandıran Yüce Allah’a hamdolsun derse geçmiş ve gelecek günahları affedilir. İşte görüyorsunuz her vesile de Cenab-ı Hakk’ın affı mağfireti talep ediliyor. Cenab-ı Hak da kulunu affetmek için bahâne arıyor.

 

Muâz İbn-i Enes (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) der ki: “Rasûlullah (A.S.V) buyurdular ki, muhakkak ki Allah kulun bir şey yiyip hamd etmesinden veyâ bir şey içip hamd etmesinden râzî olur.” Müslim ve Tirmizî’nin haberi bu da.

 

Evet, sevgili dostlarımız!

 

Bütün nimetleri Cenab-ı Hak’tandır. Bütün nimetlerin sâhibi Yüce Allah olunca bizi yaratan da, yaşatan da, rızık veren, öldüren dirilten de Allah olunca nasıl olur da hamd etmezsin ki! Evet, gece gündüz her an O’nu tesbih eyle, hamd eyle ve O’nu tekbir eyle. O’nun şanlı isimlerini dilinden, gönlünden bırakma, O’na yalvarış hâlinde ol her an.

 

Hazreti Enes (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) anlatıyor; Rasûlullah (A.S.V) Sâd İbn-i Ubâde’nin yanında ekmek ve zeytinyağı yemişti. Sonunda şöyle bir duâ buyurdu; Yanınızda oruçlular yemek yesin, yemeğinizden ebrârlar yesin, üzerinize melekler duâ etsin. Bu da Ebû Dâvûd’un haberi. Ebû Dâvûd’un Hz. Câbir (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Hazretleri’nden kaydettiği diğer bir rivâyette de şöyle denmiştir; Ebu’l Heysem bir yemek hazırladı.

 

Dakika 20:05

 

Rasûlullah (A.S.V) ve Ashâbını (R.A) dâvet etti. Hz. Peygamber yemekten kalkınca kardeşinizi mükâfatlandırın buyurdu. Ashâb-ı Güzin (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) mükâfatı da ne, diye sordular? Efendimiz kişinin evine girilip yemeği yendi, içeceği içildi mi ev sâhibi için duâ edilir. İşte bu onun mükâfatıdır cevâbını verdi.

 

Evet, Sevgili dostlarım!

 

İşte sofra duâsının burada Peygamberimiz tarafından hem uygulandığı hem de tavsiye edildiğini görüyoruz. Evet, hâcet duâları Hz. Enes (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) anlatıyor; Rasûlullah (A.S.V) kazâyı hâcet için helâya girdiği zaman şu duâyı okurdu; “(Allahümme innî eûzubike minel hubsi vel habâis). Allah’ım! Pislikten ve cin ve şeytan gibi kötü yaratıklardan sana sığınırım.” Buhârî, Müslim, Tirmizî ve Nesâî’nin haberi Ebû Dâvûd’da dâhil.

 

Hz. Âişe (Radıyallâhu Anha) anlatıyor, Rasûlullah (A.S.V) helâdan çıkınca (ğufrâneke) affını talep ediyorum diye duâ ediyor Peygamberimiz işte görüyorsunuz. Ebû Dâvûd, Tirmizî, İbn-i Mâce haber veriyor.

 

Tirmizî’nin Hazreti Ali’den kaydettiği diğer bir haberde şöyle denir; Rasûlullah (A.S.V) buyurdular ki, helâya girdiği zaman insanoğlunun avretleri ile cinnîlerin gözleri arasındaki perde kişinin “Bismillah” demesidir. İşte görüyorsunuz “Eûzu Besmelenin” bir perde görevi yaptığını buradan anlıyoruz.

 

Mescide giriş çıkış duâları, Fâtıma Bintu’l Hüseyin İbn-i Ali (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) büyük annesi Fâtıma-tül Kübrâ’dan (Radıyallâhu Anha) naklen anlatıyor. Rasûlullah (A.S.V) mescide girdiği zaman Muhammed’e (A.S.V) salât duâ okur sonra da: “Rabbim günahımı affet, rahmet kapılarını bana aç” derdi. Çıkarken de yine Muhammed’e (A.S.V) salât okur sonra da: “Rabbim günahlarımı affet, lütuf kapılarını benim için aç” derdi. Evet, (Rabbiğfirlî zünûbî veftahlî ebvâbe rahmetike).Yine (Alâhümmağfirli zünûbî veftahlî ebvâbe fazlike). Giriş çıkışlarda bu duâyı okurdu mescide.

 

Hazreti Ali’de hicretin 2’nci yılında evlenmiş Rasûlullah’ın vefatından 6 ay kadar sonra 20 yaşlarında iken vefât etmiştir. Bu da Fâtıma-tüz Zehrâ (Radıyallâhu Anha). Rasûlullah İslâm’a ilk îman eden benim buyurur. Evet, kıymetliler en büyük Peygamber ve ilk Müslüman. Şârih Tîbî mescide girerken rahmet mescitten çıkarken fazl, lütuf talep edilmiş olmasında şöyle bir incelik arz eder.

 

Dakika 25:14

 

Mescide giren kimse Allah’ın sevâbına ve cennetine yaklaştıran bazı şeylerle meşgûl olur. Öyle ise rahmeti zikretmek daha münâsiptir. Mescitten çıkınca da helâl rızık talebi ile meşgûl olur, bu sebeple de Allah’ın fazlını, lütfunu zikretmek münâsip olur. Nitekim âyet-i kerimede: “Cuma namazını kılınca yeryüzüne dağılın ve Allah’ın fazlından arayın.”                              (فَانتَشِرُوا فِي الْأَرْضِ وَابْتَغُوا مِن فَضْلِ اللَّ). Cuma Sûresi’nin 10’uncu âyet-i kerimesi bu da.

 

Evet, sevgili dostlarımız!

 

Hilâli görünce Peygamberimiz duâ okurdu. Talhâ İbn-i Ubeydullah (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) anlatıyor; Hz Peygamber (A.S.V) hilâli görünce şu duâyı okurdu; Allah’ım! Ayın hilâl devresini bize bereketli, îmanlı, selâmetli ve İslâm üzere geçir. Ey hilâl! Benim de senin de Rabbin Yüce Allah’tır derdi. Tirmizî’nin haberi. Hilâl ayın geçirdiği safhalardan bir safhanın adıdır. Ayın ufukta belirmesinin ilk gecesi ile ikinci ve üçüncü gecelerine hilâl denir dördüncü geceden itibâren de kamer denir. Allah’ım! Bizler bâtınan emniyet ve îman üzere zâhiren de selâmet ve İslâm üzere olduğumuz hâlde ayı üzerimize doğmasını lütfeyle diye duâ ederdi. Evet, sevgili dostlarımız görüyorsunuz her hâlükârda Peygamberimiz duâ hâlindedir.

 

Katâde Rahimehullah Hazretlerine ulaştığına göre Rasûlullah (A.S.V) hilâli görünce şu duâyı okurmuş; Hayırlı ve istikâmetli bir hilâl devresi diliyorum, bunu 3 kere söyledikten sonra seni yaratan Allah’a inandım, bunu da üç kere tekrar ettikten sonra ayını çıkarıp ayını getiren Allah’a hamd olsun dermiş. Cemâziyelevvel’i çıkarıp Cemâziyelâhir’i getiren Allah’a hamd olsun demek gibi.

 

Evet, sevgili dostlar!

 

Bir ay gidiyor öbür ay geliyor, gece gidiyor gündüz geliyor, Yüce Allah’ın lütufları devâm ediyor yerleri gökleri nimetlerle dolduruyor. Seni böyle bir nimet içinde yaratan Allah’a nasıl hamd etmezsin ki? Evet, sevgili dostlarımız, gök gürleyince rüzgâr estiği zamân bulutlarla gökyüzünde belirtiler olduğu zamân. İbn‘-i Ömer (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) anlatıyor; Rasûlullah (A.S.V) gök gürleyip şimşek çakınca şu duâyı okurdu; Allah’ım! Bizi gazabınla öldürme, azâbınla da helâk etme. Bu azâbından önce bize âfiyet içinde âfiyet ver. Tirmizî’nin haberi. İmâm-ı Şâfiî Rahimehullah’ın Mücâhit ’ten naklettiğine göre Ra’d bir melek olup Berk şimşek onun kanatlarıdır.

 

Dakika 30:12

 

Bulutlar bulutları bu kanatlarla sevk etmektedir. Şafiî Hazretleri ilâveten Mücâhid’in sözü Kur’an’ın zâhirine ne kadar da uyuyor demiştir. Müfessirin çoğunluk itibâriyle Ra’d bir melektir, bulutları sevk eder işitilen seste onun tespihidir dediklerini nakleder. Meseleye temâs eden âyet-i kerime şöyle; ‘’O size korku ve ümit salarak şimşeği gösteren yağmurla ağırlamış yüklü bulutları peyda edendir. Ra’d gök gürültüsü O’nu yani Allah’ı hamd ile melekler de O’ndan korkusuna tespih ederler. O yıldırımlar gönderip onunla kimi dilerse çarpar öldürür’’. Bu da Ra’d Sûresi 12,13’üncü âyet-i kerimeler Runünün meâli. Ad, Semûd ve Hz. Nuh kavimlerine inmiş olan bu çeşit belâların hatırlanmasında ibretler pek çok nefislerin alacağı dersler vardır.

 

Hazreti Âişe (Radıyallâhu Anha ve Erdahünne ve Erdahüm Ecmaîn) anlatıyor; Rasûlullah (A.S.V) ufku semâda bir bulut belirtisi gördü mü işi terk eder, namazda idiyse kısa keser ve şu duâyı okurdu: “Allah’ım! Bunun şerrinden sana sığınırım. Yağmur başlarsa Allah’ım bol yağmur faydalı yağmur lütfeyle” derdi. Ebû Dâvûd, İbn-i Mâce’nin haberi bu da. Yine Hz. Âişe (Radıyallâhu Anha ve Erdahünne ve Erdahüm Ecmaîn) anlatıyor; Rasûlullah (A.S.V) rüzgâr estiği zamân şu duâyı okurdu: “Allah’ım! Senden bunun hayrını ve onda olan menfaatlerin de hayrını ve bunun gönderiliş maksadındaki hayrı da istiyorum, bunun şerrinden bunda olanın şerrinden bununla gönderilen şeyin şerrinden de sana sığınıyorum.” Bu da Buhârî Müslim’in ve diğerlerinin haberidir.

 

Rasûlullah (A.S.V) gök yağmur bulutları ile dolup fırtına ve şimşeklerle kaynaşmaya başladı mı rengi değişirdi. Artık bir huzursuzluk onu kaplar bu sebeple yerinde duramaz bir girer bir çıkar bir ileri bir geri gider gelirdi. Yağmur başlayınca rahatlar, huzursuzluğu artık açılır, ben bu hâli yüzünden anlardım. Hz. Âişe (Radıyallâhu Anha minha ve Erdahünne ve Erdahüm Ecmaîn) der ki; bir seferinde bunun sebebini sordum. Bana, ey Âişe! Dedi, bu semâda beliren şey belki de Ad Kavminin şu sözleriyle ifâde ettikleri belânın gelişidir. O azâbın yayılarak vadilerine doğru yöneldiğini gördüklerinde bu yaygın bulut bize yağmur yağdıracaktır dediler. Hâlbuki içi azâb doluydu helâk oldular.

 

Ubey İbn-i Kâ’b (R.A) anlatıyor; Rasûlullah (A.S.V) buyurdular ki: “Rüzgâra küfretmeyin, hoşunuza gitmeyen bir rüzgâr görünce Allah’ım, senden bunun hayrını talep ediyorum deyin” bu da Tirmizî’nin haberi.

 

Dakika 35:00

 

Rüzgâra küfretme yasağı İbn-i Abbâs’tan (Radıyallâhu Anhüma) gelen bir rivâyette şöyle buyrulmuştur; Ayrıca kim bir şeye lânet eder, lânet ettiği şey de lânete lâyık olmazsa lânet yapana geri döner, rücû eder.

 

Ebû Hûreyre’den Ahmed İbn-i Hanbel’in kaydettiği bir haber; Rüzgâra sövmeyin zîrâ o Allah’ın rahmetindendir, rahmet ve azâbı getirir. Ancak Allah’tan onun hayır getirmesini talep edin, şer getirmesinden Allah’a sığının. Bu sebeple döllenmeyi sağlayan rüzgâra levâkıh denmiştir. Rüzgârın getirdiği rahmet yağmur, temiz hava, rahatlık vesâiredir. Bitkilerin döllenmelerindeki hizmeti ise eskiden beri bilinen bir başka rahmetidir. Bu sebeple döllenmeyi sağlayan rüzgâra levâkıh denmiştir.

 

Şâfiî Hazretleri şöyle demiştir; Rüzgâra küfretmek câiz değildir, zîrâ o Allah’ın mutî bir mahlûkudur ve Allah’ın askerlerinden bir askeridir. Dilerse onu rahmet kılar dilerse belâ kılar. Şâfiî merhumun naklettiği bir rivâyete göre Rasûlullah’a (A.S.V) bir kimse gelip fakirlikten şikâyet edince ona herhâlde sen rüzgâra küfretmişsin buyurur. Bâzı İslâm âlimleri rüzgârda ki ayın büyüklüğünü belirtme sadedinde eğer rüzgâr estirilmeyecek olsa arzla semâ arası kokuşur, yeryüzü kokardı diye haber var.

 

Evet, Sevgili dostlar!

 

Rüzgârlar, yağmurlar olmasaydı yeryüzü kokardı kururdu kokardı. Onun için Allah’ın nimetleri, rahmeti bitmez tükenmez O’nun lütfu ihsânı vardır. Sen O’na kulluk yapmaya bak! itikâtta, amelde, ahlâkta, hukûkta iyi bir Müslüman olmaya bak! İşte hatırlatmaya, tebliğ etmeye, Rabbimizin rızâsı için devâm ediyoruz.

 

Dakika 38:20

 

(Visited 13 times, 1 visits today)