[jw7-video]

115- Amelde Fıkhı Ekber Ders 115

AMELDE FIKHI EKBER DERS 115

 

Çok kıymetli ve muhterem efendiler, Amelde Fıkıh Ekber’le derslerimiz onun keşif notlarıyla devam ediyor. Yüce Rabbimize hamdı senalar olsun, Şanlı Peygamberimize salatü selam olsun. Tüm inananlara bizden selam olsun, Cenabı Hak bütün Ümmeti Muhammed’in kalplerini ruhlarını tüm kuvvetlerini birleştirsin ve Ümmetin ve tüm insanlığın kurtuluşuna Cenabı Hak vesile eylesin. Dersimiz Akitlerle devam etmektedir. Şimdi Akdin, hangi zaman kipiyle ifade edildiği zaman caizdir, değildir. Kıymetli müçtehitlerimiz Fakihlerimiz her konuyu incelemişler, bunları da incelemişlerdir. Hanefi ekolünün yüksek âlimlerine göre nikâh akdinden başka akitler emir kipini kullanan şahıs, niyet etmiş bile olsa ayrıca geçen misallerdeki satın aldım sattım yahut kiraladım lafızlarını söylemedikçe gerçekleşmez, demişlerdir. Çünkü emir kipi sadece talep ve sorunlu tutma kipidir dediler, Ne icap ne de kabuldür, dediler. Yani icap kabul yerine geçmez dediler. Kıymetliler burada akitlerde alım satım işlerde satın aldım, ona karşılık da al demesiyle Allah mübarek etsin gibi, ötekide aldım, demesiyle de akit geldi gerçekleşir. Mecelle de buna işaret etmiş ve aynı maddeyi mecelle de bünyesine almıştır. Nikâh akdi emir sığasıyla sahih olur. Biraz önceki gelecek zaman sığasıyla olan idi buda emir sığasıyla olan sahih olur dediler. Benimle evlen demesi onunda evlendim demesi gibi bunlar emir sıvasıdır nikâhta böyle demeleri geçerlidir. Beni filanca ile evlendir, oda evlendirdim dediği zaman icabet etmesi bu şekilde bunlar kabuldür emir kipi pazarlık için kullanılır. Yine Hanefilerin dışındaki diğer hak mezheplerimize göre ki onlarda Malikiler, Şafiler, Hanbeliler bunlarda yüce İslam’ın kıymetli âlimleridirler. Emir lafzıyla 3. Bir lafsa ihtiyaç olmadan akit yapılır, demişlerdir. Satış akdi olsun istese nikâh akdi aynıdır, demişlerdir. Gelecek zaman kipiyle akit yapılmaz burada ittifak vardır yani 4 mezhebin 4’de aynı görüştedirler ittifak etmişlerdir.

Dakika 5: 00

Bunu sana satacağım, orda ki de alacağım dese, o akit olmaz, birisi sattım öbürü aldım demesi gerekir yani bu mana ifade edilmesi gerekir. Soru kipiyle de akit meydana gelmez, yani alım satım gerçekleşmez ve diğer akitlerde gerçekleşmez. Akit biliyorsunuz karşılıklı sözleşmedir. İcap kabul değildir, yani soru sığası bana satar mısın, ötekide sattım demesi gibi 3. Bir lafız eklenirse satın aldım derse akit o zaman olur. Çünkü istifan lafzı neticede şimdi zaman için kullanılmaz. Bunun için yüce İslam’ın yüce emirlerini o kıymetli âlimlerimiz enine boyuna incelemişlerdir. Bu din iyi keşfedilmiş O kıymetli âlimler iyi keşfetmişler ve hazineleri bütün insanlığa takdim etmişler bu ilmi hazineleri ne yazık ki bu ilmi hazinelerin yanında tam takır pek fakir yaşayanlar var. Kim bunlar? Dini İslam’ı bilmeyen cahil yaşayanlar. Birde bu bilgiyi insanlardan esirgeyenler, bunlarda lanetlik insanlardır, şanlı Kuran-ı Kerimin değimiyle Bakara suresinin eğer şanlı Ayetlerine bakarsanız bulursunuz. 2. Cüzden sonraki şöyle 3. Sayfaya doğru bir bak. Kıymetliler malı müşterinin malı alması ve satıcıya semeni vermesi işte o zaman akit sahih olur. Yani muatat şeklindeki akit demişlerdir buna, hareketlerle akit yani fiille olan akit, bizatihi. Yine sözsüz ve lafsız sadece filede akit oluyor niye? Biri malı veriyor öbürü alıyor, bu fiili bir akittir gerçekleşmiştir. Buna muatat teati yahut murabada ismi verilmiştir. Fiili mübadele ile yapılan akittirler bunlar. Aynı zamanda parayı satıcıya verse oda alsa satış akdi yapılmış olur, kaparo verse yine akit yapılmış olur. Çünkü oda semenin bir parçasıdır, mali akitlerde ihtilaf vardır, ama şunu bilin ki ulemanın müçtehitlerin ihtilafı geniş bir rahmettir. Hanefi ve Hanbeliler o yüksek dünyayı okutan okullardan, birisi Hanefiler, diğer biriside Hanbeliler, bak bu 2 ekol ne diyor? Diğerleri de dâhil buna ama burada 2’nin görüşü Hanefi ve Hanbeliler ne diyorlar? Örf haline gelen hususlarda teati yoluyla akit yapılır. Çünkü İslam şeriatına haykırı olmayan örfler kıymetlidir. Örfe göre yapılır çok şeyler. Satış, kira, iale hibe ve ricat gibiler

Dakika 10: 06

Şimdi icap ve kabulden maksat buna delalet eden mübadeleyi filiyye ile dahi bey Munakit olur. Yine mecellenin 175. Madde de buna işaret edilmiş ve kayda da alınmıştır. Bakın diğer İslam’ın yüksek ekollerinden biride Malikiler ve Hanbelîlerdir. Yine Ahmet Bin Hanbel ve diğeri de biliyorsunuz şafilerdir, burada da İmam-ı Malik ve Ahmet Bin Hanbel Hazretleri bakın ne diyorlar? Rızaya açıkça delalet ettiği zaman fiille veya teati yoluyla akit yapılır. Aslında hepsi aynı şeyi söylüyorlar, hepsi güzel söylüyorlar ve güzel keşfetmişler hepside. Nikâh, akdi hariç dediler satış, kira, şirket, vekâlet ve diğer akitlere delalet eden her şeye akit yapılabilir. Rızaya delalet hususunda karine kâfi görülmüştür. Yani konu akdi, iyi anlayıp kavrayacak, bir durumda mana iyi anlaşılacak şüphe ortadan kalkacak, meçhul gidecek malum gelecek öyle ortamda yapılan akitler geçerlidir. Şafi Hz. ve Şia ve Zahirilere göre de bakın ne diyorlar? Bunlar öncekilerin görüşüne katılmadılar, fiillerle akit yapılmaz dediler bunlar, kim bunlar? Şafi Şia ve Zahiriler. Rıza gizli bir şeydir, işaret veya yazı gibi lafsın yerine geçen şeyler yapılması şarttır dediler. Şimdi bunlar rızanın açıkta görülmesini isteyenler, aslında fiilen alınan, satılan da rıza olmasa zaten o fiili alım satım olmaz ama bu kıymetli âlimlerimizin hepsinin tabi ki ortaya koyduğu hükümler ve keşifler çok kıymetlidir. Hepsi güzel keşiflerde bulundular ve bulunmuşlar. Biz bunların tamamına bol, bol rahmet okuyoruz. Sakın niye böyle oldu demeyin, çünkü bunlar güzel, güzel keşfediyorlar. Sonra nasların çeşitli manalarını keşfediyorlar, birde çeşitli açılardan da içtihat ediyorlar ve rahmet öyle genişliyor yaygınlaşıyor ki herkes kendi mezhebini iyi yaşasın, bizim diyeceğimiz bu. Bu hak mezhepler dünyayı okutan ilimle aydınlatan, hak mezheplerin gerçek âlimleridir bunlar işte her asırda, her ortamda bu güzel âlimlerin anladığı İslam’ı keşfettiği İslam’ı asırlardır. Bütün dünya Müslümanları ve İslam âlimleri bu ekollerle yetişerek geldiler. Devam ediyorlar. Niye acaba 4 mezhep diyoruz sık,  sık da başka birçok mezhepler de var. Acaba niye 5 mezhep demiyoruz çünkü bu 4 mezhep İslam- i yeti enini boyuna iyi keşfetmişler.

Dakika 15: 00

Bunun için hak mezhepler deniyor, bunların dışında kalanların doğruları da var, yanlışları da var. Ama bu zatı muhteremlerin delilleri, keşifleri, içtihatları çok sağlam. Aynı zamanda bakın şart koşulduğu naslarda sabit değildir. Örfe müracaat, edilirde dediler. Kim bunu diyenler? Yine Şafiler ve adı geçen diğerleri. Yukarda geçen ihtilaf bir tarafa Fakihlerimiz o kıymetli âlimlerimiz, nikâh akdinin fiille yapılamayacağı üzerinde icma etmişlerdir. Şimdi bak bu yukarda ki akitlerin içinden nikâh akdini bütün mezhepler istisna ettiler bu fiile değil sözlüde olması gerekir ancak dilsiz olmaları müstesna dediler. Konuşmadan Mehri vermek gibi mesela Mehir vereceksin konuşmadan onun Mehir olup olmadığını bilinmez, bilinmeyebilir. Onun için burada âlimlerimiz icma da bulundular. Yani nikâh akdinde hem fiil hem kavil, fiili ve kavli olması gerekir dediler. Zaten akitleri de yerinde ayır, ayrı inceledik ve inceleyerek devam ediyoruz. Her akdin de kendi içinde neyi vardır? Kuralları vardır. Akit çeşitleri var, bunları da inceledik, inceleyerek devam ediyoruz. Bu şanlı âlimlerimizin keşiflerini size bildiriyoruz, işte âlimde Fıkhı Ekber’in size keşif notlarını veriyoruz. Her konuda bilgi sahibi olsun bu dünyada ki insanlar, Müslümanlar. Evet, kıymetliler şöyle baktığımız zaman, bu âlimlerimiz çok yüksek âlimlerdir. Yine İmam-ı Şafiye göre talak hul ve ricatta nikâh gibidir, ancak söz ile caiz olur dedi İmam-ı Şafi Hazretleri. Rahmetullahi Aleyh ve Aleyhim Ecmain. Allah hepsine çok rahmet eylesin. Şimdi işaretle akit olur mu? İşte birde ona bakalım: Akit olmaz işaretle, Hanbelîlere ve Şafilere göre akit yapılmamıştır. Yani onlar olmaz diyorlar. Kim? Hanefilerle Şafiler, Malikiler ve Hanbelîler buna cevaz vermişlerdir. Şimdi burada hepsininki doğrudur neden? Öyle işaretler vardır ki anlaşılmaz mana ifade etmez, öyle işaretler vardır ki sözlü gibi fiilli anlaşılır. Yani onun için âlimlerimizin dediklerinin hepsi doğru. Dilsiz veya dili tutulan, eğer öyle bir durum varsa Hanefiler de bu yazılı ifade etmesi gerekir, mesela adamın dili tutuldu, yazıyla beyan edebilir. Yazamıyorsa anlaşılır bir işaret de varsa yalnız bak aynı dediğimiz bur da ortaya çıktı, o zaman anlaşılabilir bir işaretle bu iş olur, o zaman konuşmak yerine geçer dediler o işaret. Dilsizin işareti mabudesi lisan ile beyan gibidir.

Dakika 20: 01

Evet, kıymetliler mecellede de buna yer verilmiştir. Doğuştan dilsiz ise böyledir, hali devam eder, yani bu hali devam eder, o zaman dilsizin hükmüne tabi olur. Adam sonradan da bu hale düşebilir, o hali var olduğu müddetçe, dilsizin hükmüne tabii olur, buyurdular. Yüce İslam enine boyuna keşfedilmiştir her şey sağlama alınmıştır ve saklı gizli bilinmeyen bırakılmamıştır. Yalnız Müslümanlar bu dinini bilmeleri gerekir. Yazı ile akit kıymetliler, olur mu? Daha önce de işaret ettiğimiz gibi o zaman yine yazıyla akit, sahih olur. 2 tarafın anlayacağı bir dille yazılır, silinmemesi imzası da, adı, ismi de bulunması da şarttır. Görüyorsunuz 14 asır önce ne kadar güzel bu işler keşfedilmiş. Dünyayı okutan yüce İslam’dır. Kıymetliler dünya her şeyi İslam’dan öğrenmiştir, bu âlimlerimizden öğrenmiştir. Daha batı gerçek hukuk sisteminin bir kısmını, onun sosyal kısmını daha yeni batıya taşıyabilmiştir de batıya İslam hukukundan, gizli götürüldükten sonra bir kısmını kendi bünyelerine taklit ederek uyarladılar. Ondan sonra batı biraz ilerledi sosyal devlet olmaya başladılar. Yoksa batının bir mazisine bakın tarihine birde İslam’ın 14 asırlık mazisine bakın. 14 asır önce yüce İslam insan hakları evrensel beyannamesini yayınlamıştır Medine’den şanlı Peygamber Hz. Muhammed’in diliyle (a.s.v). Bunların üzerini örtmek, güneşin önüne perde çekmek gibidir. Ne kadar güneşin önüne perde çekerseniz çekin, güneş dünyayı aydınlatmaya devam edecektir. Yüce İslam dünyayı aydınlatmıştır, ebedi aydınlatacaktır. Güneşin üzerine doğan aydınlık, İslam’ın aydınlığıdır. Buna ister inan, ister inanma bunun inanmayacak tarafı hiç yok, ama inanmak için yerde, gökte ne kadar zerreden kürneye ne varsa onlar birer delildir ve şanlı Kur’an apaçık ortada Hz. Muhammed’in ilkeleri, sahih sünneti de ortada uyguladığı kurduğu İslam ortada sallanan adalet ve cihanı kuşatan merhamet ortada. Ruhların bütün ruhları kuşatan, barışın bütün ilkeleri İslam’dadır. Mektupta hitap gibidir, Fıkıh kaidesi bunu şöyle ifade eder ki yani mektupta hitap gibidir, kişi yazılı olarak gerekeni ortaya koyar. Aynen ifade olduğu ortaya çıkar. Mektup gönderir ve sana arabamı şu kadara sattım der, sen de kabul ettim dediğin zaman, satış akdi yapılmış olur. Meclisi terk ederse kabulü muteber sayılmaz Yani o anda kabul etmedi, orayı terk etti daha sonrada kendisi o mecliste kabul ettiğini söyledi. Meclis birliği de gereklidir.

Dakika 25:01

Çünkü onun kabul etmediği anda ötekide belki satmaktan vazgeçmiş olabilir, onun için aynı anda icabet ve kabulün, aynı mecliste de olması lazım. Mecliste kabul etmiş olması gerekir dedi âlimlerimiz. Nikâh akdi mesela dilsiz aciz olma hali bunlar müstesna şahitlerin mecliste hazır bulunması sözlerini de işitmesi şattır. Yani şahitler orda ki sözleri icabet ve öbür sözlerini işitmiş olmaları gerekir. Bu ise yazı ile mümkün olmaz, yani burada şahitlerin, duymuş işitmiş olmaları gerekir. Şafi ve Hanbelîler, buraya diyorlar ki yazıya hacet yoktur, demişlerdir Şafiler ve Hanbelîler. Şimdi hacet olmayanlar zamanlarda hacet yoktur doğru söylemişlerdir ama öyle anlar gelir ki yazıya ihtiyaç duyulur, o zaman öbür müçtehitlerin dediği de doğrudur, bunların dediği de doğrudur. Şart bir şeyin varlığı kendine olan ve o şeyin hakikatinin haricinde bir parça olarak bulunan şeye şart denmektedir. Şimdi icapla kabulün akitlerde şartları vardır. Onun için şart nedir? Bunu da bilmemiz gerekmektedir. Bir şeyin varlığı kendine bağlı ise onun haricinde de olsa o şarttır ve aynı zamanda onun haricinde bir parçadır. Onun kendisinden bir cüz değildir, onun haricindedir, mesela namaz için abdest almak bu şarttır, ama namazda rükünler vardır onlar namazın birer, birer ne yapar? Kendinden bir cüzdür, mesela kıyam, kıraat, rükû, sükût bunlar birer, birer rükündür, ama namazın içindekilere rükün, dışındakilere şart denmesi de buradan geliyor. Hadesten taharet, necasetten taharet, setri avret,  istikbal-i kıble, vakit, niyet, tahrim tekbir bunlar birer, birer şarttır. Ama kıyam, kıraat, rükû, sucüd, kade-i ahire gibi erkân namazı salât bunlar rükündür. Rükün nedir? Şart nedir? Müslüman bunları da bilmesi gerekir. Kıymetliler bir şeyin varlığı rüknün ve şartın varlığına bağlıdır. Rükün o şeyin hakikatine dâhildir ve ondan bir yüzdür. Şart ise hakikatinin dışındadır ve ondan bir cüz değildir ve onun dışında, onun bir parçasıdır. Haricinde bir ayrı parça olarak bulunur. Demek ki şart bir şeyin hakikatinin bizzat bir cüzüdür, kendi içinde bir kendi bünyesinden bir parçasıdır. Şart onun dışında bir parçadır. Evet, onun için rükünler de şartlarda yerine gelmeden ibadet, ibadet olmaz burada da konumuz akitlerdir, akit de, akit olmaz. Maksadın açıkça gösterilmelidir, yani maksatlar açıkça gösterilmelidir

Dakika 30: 00

Yani burada icap ve kabulün, açık olması gerekir, bunlar rükündür Kıymetliler, icap kabul, bu akitlerin rüknüdür. Bunları iyi anla. İtibar manalaradır, yani manalar iyi anlaşılmalı, ağızdan çıkan icap ve kabulün hangi manaya geldiğini de iyi anlamalıdır. Mehir tesmiye edilirse nikâh hibe lafsıyla sahih olur. Çünkü Mehir nikâhlara geçerlidir, başka akitlerde Mehir söz konusu olmaz bunun gibi. Sonra icap ve kabul bunlar birbirine uygun olması da gerekir. Uygun olmazsa yine olmaz, ben sana bunu 10 liraya sattım, bende 10 liraya aldım dese bu uygundur. Şimdi fakat öteki de yok 10 değil de ben 9’a istiyorum derse orda icap var, kabul yoktur, akit gerçekleşmez. İcap ve kabul birbirinin, tasdikidir. Miras hariç mal, hiçbir insanın mülküne ihtiyari, rızası olmaksızın giremez, mirasın dışında. Onun için muhalefet olursa, o zaman icabet kabul gerçekleşmiş olmaz. Miktarında, vasfında, mutabakat bulunmadığı için akdi yapılmış yine olmaz. Yüce İslam işleri ne kadar sağlam tutmaktadır. İçin, dışın, özün, sözün, sağlam olacak, yüce İslam eşsiz bir sağlam bir yüce ilahi nizam işte Müslüman da böyle sağlam kişidir, sağlam olması lazım. İcabın peşinden olacak, ne? Kabul. İcabı öğrendiği mecliste kabulü yapmasıyla olur. Aynı ortamda, aynı mecliste. Akit meclisi, sözlerin akit konusunda toplanmasıdır. Bir mecliste olması, istemediğine dair, bir şey çıkmaması, icabından da dönmemesi adam icapta bulundu hemen döndü, ötekide kabul etti ama beriki icaptan döndü, yine olmaz akit. 2, 3, metre o tarafa veya bir başka odaya geçse mesela icaba kabul cevabını vermeden, kabul etmeden meclisten uzaklaştı, 2, 3, adım gitti, akit yapılmış olmaz. Onun o şekil gitmesi, kabul ettim demeden gittiği için, kabul etmediği anlamı çıkar ve rükünler gerçekleşmiş olmaz. Yine icapla kabul aynı anda derhal yapılması gerekir. Cumhuru ulema ki bunlar Hanefi âlimleri, Maliki âlimleri, Hanbelî âlimleridir. Bu ekolün yüksek şahsiyetleri hepside kabulün derhal yapılmasının şart olmadığını ifade etmişlerdir. Düşünmek için bir zamana ihtiyacı olur demişlerdi ki şimdi o düşündükten sonra, beriki de icabından dönmediyse yine derhal yapılmış sayılır. Düşünce payıyla beraber, ama o düşünürken beriki icabından döndüyse akit gerçekleşmez. Âlimlerimizin hepsinin görüşü budur. Düşünme payını da akit meclisinin müddeti ile sınırlamıştır.

Dakika 35: 05

İşte görüyorsunuz burada âlimlerimiz, hem en kolayını, detaylı bir şekilde ortaya koyarken, burada olumsuzlukları da, en olumları da ne yapmışlar? Ortaya koymuşlar, izahını yapmışlardır. Yine Şafilerden bazıları kabulün, hemen icabın arkasından olması şarttır demişlerdir. Görüyorsunuz Şafiler burada diğerlerinden farklı düşünmektedirler. Kabulün icaba doğrudan ve derhal ihtisar etmesi, esasıdır demişler. Bunların keşif metotlarına bakarsanız hepsi çok güzel keşif de bulunuyorlar aynı şeyi de söylüyorlar netice de. Mesela akit mektupla olur mu? Telefonla olur mu? Bu konuda da her şey incelenmiş aynı mecliste olması demek, ikisinin de bir yerde olması demek değildir. İletişim vasıtası bulunursa başka yerde de olabilir. Vaktin veya zamanın bir olması demektir. Bak burada meclis birliği vaktin zamanın bir olması anlamındadır. Buna göre akit meclisi yine bunun pazarlığı, teşebbüs ettikleri haldir, meclis dağınıkları toplar demişlerdir. Bunun içinde akit meclisi icabın ortaya çıktığı yerdir. Hazır bulunmayanlar, elçinin tebliğ ettiği yer yahut telefon konuşmasıdır. Neticede ne olur? Burada telefonla da mektupla da konu iyice anlaşıldığı zaman 2 taraf icap ve kabulü yerine getirdiği zaman yine olur dediler. Fakat bunların sağlam tutulması gerekmektedir. Yürürken veya yolculuk halinde akit olur mu? Adamlar yürüyor ve yolculuk yapıyorlar gemide veya uçak da veya trende, arabada akit yapsalar, akit sahih olur, maksadın zamanın birliği, bakın burada zaman birliği işte meclis birliğinden kasıt zaman birliğidir. Aynı anda yapılıyorsa, aynı anda birlikte yürüyorlarsa ya yine aynı anda bineklerinde vasıflarında gidiyorlarsa veya 2 ayrı hayvanda iseler, Hanefi âlimleri teceddüt göstermişlerdir. Ebu Yusuf ve Muhammed bu yüksek şahsiyetler eğer kabul icabın hemen akdeminde olursa akit yapılmış olur dediler. Bu zaman birliğidir. 3 adım veya daha fazla yürümüşlerde sonra kabul sadır olmuşsa, olmaz demişlerdir. Çünkü düşünme payı zaten konuşma esnasında o paylar verilmiş olmaktadır. Yürümek akdi istemediğine delildir demişlerdir. Bunun için bakın İslam da ne kadar her şey, ne kadar değerli, ne kadar önemli, ne kadar güzel, keşifler yapılmış bu kıymetli âlimler tarafından.

Dakika 40: 03

Cahiller bunları umursamaz, anlamak bile istemez, dinlemek bile istemez, ama İslam da hafife alınacak, hiçbir şey yoktur. Hepsi birbirinden üstündür, hepsi üstündür, İslam da ne varsa, her birisi üstün mü üstündür. Yani biri üstündür, öbürü değil diyemezsin hepsi üstündür, her emir çünkü Allah’ın şeriatına dayanır. Şari Allah’ın kendisidir, şeriatı ortaya koyan Allah’u Teâlâ’dır (c.c) Bunu da uygulayan şanlı Peygamberdir ve o Peygamberin ortaya koyduğu kanun ve kuralları uyguladığını da 14 asırdan beri âlimlerin önderliğinde Ulül Emrin önderliğinde Müslümanlar uygulayarak gelmişlerdir. İyi anlayıp, iyi kavrayıp, iyi uyguladığı zaman Müslümanlar cihan devleti kurmuşlar, dünyayı hayran bırakmışlar, ama dinini iyi anlamaz, iyi uygulamazsan, işte birilerin kuyruğu olursun, yere düşer sürünürsün, birilerin emrinde yaşarsın, bu sefer izzetin zillete dönüşür, aklını başına al, şu bir asırlık hezimetin, sebebini ara kendinde bul. İcap yapan, akit meclisini terk etse veya diğeri icap sadır olduktan sonra meclisi terk etse, başka bir mevzu ile meşgul olsalar, icap batıl olur mu? Evet, batıl olur. Araya bir şey girmemesi de gereklidir. Buradan ulemamız bu incelemeyi de yapmıştır. Meclis müddetince var kabul edilir ki kabulle karşılaşsın ve akit tahakkuk etsin. Meclis ne zaman değişebilir, değişmiştir veya değişmemiştir, şöyle bir bakalım: Esas alınacak şey örftür bu konuda yine meclisinde örfe göre bir yapısı vardır. Hanefi âlimlerine göre ki bu yüksek şahsiyetler bakın ne diyorlar? 2 taraftan biri icap yapsa diğeri de kabulden evvel meclisten ayrılsa olmaz dediler. Çünkü kalkmak akdi istemediğinin ve vazgeçtiğinin delilidir dediler. Her ekol müthiş çalışıyor. Hanefiler önü çekiyorlar, başı çekiyorlar, Evet, kıymetliler örfe müracaat konusunda âlimlerimiz ittifak halindedirler. Yani burada yer alan bir ihtilaf yok dilde nede dinde tarifi olmayan şeylerde, örfe müracaat edilir, dikkat et buraya dilde de dinde de tarifi olmayan, şeylerde örfe müracaat edilir. Birisi bir daireden çıkıp öbür daireye geçse meclis değişir. Küçük bir evde veya gemide veya küçük bir mescitte birinin dışarı çıksa veya güverteye çıkmış olsa meclis değişir mi? Değişir. Çarşıda veya kırda olsalar, birinin diğerine sırtını çevirip birkaç adım gitse mesela 3 adım yürümesiyle, meclis değişir mi? Değişir.

Dakika 45: 10

Yani orayı terk etmiş anlamı vardır, yani ben bu icaba karşı, ben kabul etmiyorum anlamında bir tavırla yürümüş olur. Bunlar örfün içinde böyle görülmüş ve kabul edilmiştir. Örfler yer, yer farklılıklar arz eder. Şimdi bunlar birbirlerinden ayrılmadıkça akit meclisi devam eder. Onun için beraber yürüseler, meclis yine devam eder. Vazgeçmedikçe meclis devam eder, 3 günden fazla yürüseler, vazgeçmedikleri müddetçe meclis birliği devam eder. Çünkü burada meclis birliği zaman birliğidir. Aynı anda beraber olmaktadırlar, Yine kıymetli âlimlerimizin Cumhuruna göre ki bunlar yine Hanefi, Şafi ve Hanbeliler, icap yapan, diğer taraftan kabul sadır olmadan, evvel icabından dönebilir, o zaman icap yapan, hür insandır ki o zaman icabından döndüğü zaman, zaten akit gerçekleşmez. Mülk hakkı, temellük hakkından daha kuvvetlidir. Şimdi kıymetliler, mülk hakkı nedir? Temellük hakkı nedir derseniz: Mülk zaten elinde hazır bulunandır, elimin altında sahip olduğun malların senin mülkündür. Ama temellük yeni kazanacağın mallardır. 2 tarafın rızası akitlerin sıhhati için esastır. Şimdi enine, boyuna âlimlerimiz incelemiş bizde bu amelde bütün mezheplerin hak mezheplerin bu konuda görüşü olan ilmi olan Fakihlerin ne yapıyoruz? Amelde Fıkhı Ekberi konusun da size keşif notları veriyoruz, bütün mezheplerden veriyoruz. Şimdi de Maliki ekolünde o kıymetli âlimler bakın ne diyorlar? İcap yapanın icabından dönme hakkı yoktur demiş Malikiler. Yani ben bunu sana şu şekilde verdim dedi, öbürü de kabul etti veya etmedi Malikilere göre icapta ki bulunan icabından dönemez dediler. Dönmek icabı iptal etmez de dediler. Bakın bunlarda söz verince sözünden cayma anlamına istinaden ne diyorlar? Müslümanlar şartlara üzeridirler bunu kim söylüyor? Peygamberimiz söylüyor. İşte Malikiler bu gibi naslara dayanıyorlar ama öbürleri de mesela onlar da kıymetli naslara dayanıyorlar, kıyaslara dayanıyorlar ve bunların hepsi sağlama istinat ediyorlar, hiç birinin ki sakat değil, yalnız ne yapmış? Oluyorlar bir konuyu, enine boyuna, her taraftan keşfetmiş oluyorlar. Ne kadar güzel yapmışlar, ne güzel yaptıkları için de insanlık bir ilim sofrasına oturmuş oluyor, ama yemeği bilenler var, bilmeyenler var o ayrı. Evet, kıymetliler bu Hadis-i Şerifte sahih Hadislerdendir.

Dakika 50: 07

Malikilerinde istinat ettikleri meclis birliği şart olmayan akitler var mıdır? Evet vardır. Mesela vasiyet, ölümden sonrasına izafe edilen bir tasarruftur. Kişi sağlığında vasiyeti olmaz ölümünden sonra vasiyeti geçerlidir. Şahsın vasiyet eden, hayatta iken kabulü sahih olmaz. Vasiyet eden şahsın, vasiyet eden hayatta iken kabulü sahih olmaz, çünkü vasiyet ölümden sonra geçerlidir. Vesayet vefatından sonra çocuklarının işlerini görüp gözetmesi için birini onların başına vasi yapmaktır. Vesayet budur. Vefatından sonra kabul sahih olur. Yani o sağlığında ölmeden önce söylemiş, vasiyet etmiş ama bu vasiyet ne zaman geçerli hale gelir, onun ölümünden sonra. İşte ölümünden sonra kabul ortaya çıkar, kabul sadır olsa dahi ancak yine vefatından sonra vasi olabilir. Vekâlet hayatta iken tasarrufu vekile havale etmektir. Bak! Vekâlette faklı ayakta iken tasarrufu vekile havale etmenin adına da vekâlet denmektedir. Evet, kıymetliler kıymetli âlimlerimiz Allah’u Teâlâ (c.c) Vetekaddes Hazretleri bütün âlimlerimize çok rahmet eylesin, uçsuz bucaksız rahmet eylesin, mağfiret eylesin, merhamet eylesin. Vekâletin kabulü sözle de fiille de olabilir. Hazır bulunmayan kişiyi vekil yapmak sahih olur. Mesela şirket yine vedia, ceale, musakat, muzaraa, mudarıp gibi gayri lazım bütün gayri lazım akitlerde Hanbelîler gibi kıymetli âlimlere göre aynen bunlar vekâlet gibidir. Kabulün daha sonra olması da sahihtir demişlerdir. İşte akitlerde ki durum ve bu bunlardaki durum, vekâlette, vesayette durum bakın farklı. İcabı iptal edilen şeyler var mıdır? Birde ona bakalım: Cumhurun görüşüne göre Akit meclisinde kabulden evvel, icap yapanın dönmesi bunlar iptal eder neyi? İcabı iptal eder. Yine icabın diğeri tarafından reddedilmesi bu ya açık olur veyahut da kabul etmiyorum demesi gibi zımnen de olabilir. Oradan kalkması mesela kabul etmeden kalkması, bu kabul etmiyorum anlamına çıkar. Başka bir işle meşgul olarak icaptan yüz çevirmek buda icabı iptal eder. Birinin akit meclisinin, sona ermesiyle icap batıl olur.

Dakika 55: 00

2 taraftan biri orayı terk ediyor. Kabul sadır olmadan, ölümle veya cinnetle veya bayılmakla da icap sakıt olur, yani iptal olmuş olur. Ehliyetinin kaybolmasıyla da icap ortadan kalkar. Kabulden evvel akdin mahallenin helak olması değişmesi de icabı iptal eder. Demek ki icabı iptal eden şeyler var ki onlardan özü bunlardır. Akit yapan, akdin özüdür. Şimdi akit yapanlar, karşılıklı sözleşenler, ehliyetin bulunması akit yapanlarda velayetinin şer-i velayetinin de bulunması gerekir. Hanefi ve Malikilere göre, aklı başında yani yedi yaşını tamamlamış mümeyyiz olmasıdır. Kim bunu bu nu söyleyen? Hanefi ve Malikilerde en asgaride mümeyyiz olması gerekiyor. Mümeyyiz kimdir? Yedi yaşını bitirmiş çocuğa mümeyyiz denir. Dolayısıyla faydası açık olan tasarrufları mümeyyiz çocuk ne yapar? Bunları yapabilir. Bakın yüce İslam kimlere kişilik hakları tanımış? Yedi yaşındaki çocuğa bile ne yapmış? Bazı mükellefiyetler tasarruf hakları vermiş. Sen çocuksun dememiş ona bir kişilik vermiş, çocuk Dünyaya gelirken kişiliğiyle gelir, dili dönerken kişiliğiyle döner ilk adımını atıp yürümeye başladığı zaman kişiliği de yürür. İnsan denilen insan yavrusu kişilikli doğar, izin ve müsaade olmaksızın sahih olur, nedir? Hangiler sahih olur? Faydalı işler menfaatine olan işlerde mümeyyiz çocuk tasarruf sahibidir yetkilidir. Ama zararına olacak işlerde o velisinin iznine tabi tutulmuş, bak! Orda da çocuk nasıl takviye ediliyor? Yardım ediliyor çocuğa zarara gitmesin diye. Şu yüce İslam’ın bakın şu merhametle insanlığı nasıl kucakladığına bir bakın kimsenin zararı istenmiyor. Yedi yaşını bitiren çocuk faydalı işlerde yetkili zararlı işlerde ise velisinin iznine tabi, veli ona orda ne yapıyor? Merhamet koruma kanatlarıyla onu koruma altında tutuyor. Yüce İslam’ın her emri bir merhamet elidir, adalet elidir cömert elidir, barış elidir, sevgidir ve büyüğe saygıdır küçüğe şefkat ve merhamettir onunda kaynağı İslam’dır. Allahın merhametinin İslam la âleme tecelli etmesidir. Her konuyu güzel anlarsan yüce İslam’ın insanlığı merhametle adaletle nasıl kucakladığını görürsün. Hem zarar hem de kar ihtimali olursa bu alış veriş, kiraya verme,  kiralama,  evlenme, muzaraa, musaka, şirket ve benzeri kar ve zarar İhtimali olan tasarruflarıdır.

1:00:05

Mümeyyiz çocuğun bu tasarrufları sahihtir dikkat et! Bu sayılanlarda bu çocuğun bu tasarrufları sahihtir lakin buluğa ermedikçe velinin izni ve müsaadesine bağlıdır. İşte görüyorsunuz burada hem zarar hem de kar ihtimali olunca da veli o mümeyyiz çocuğun yanında yine ne yapıyor? Çocuğu hem takviye ediyor hem koruma altına alıyor ki zarara düşmesin diye. Mümeyyiz çocuk anlayan ve güzelce cevap veren çocuktur. Evet, Şafi ve Hanbelîler burada rüştü ileri sürmüşlerdir ve rüşt onlarda şarttır. Rüştten maksat akıl ve buluğdur bak! Görüyorsunuz, Şafi ve Hanbelîlerin, burada görüşleri farklıdır, onlarda başka açıdan işi garantiye almış almak istemişler, zaten İslam’ın her şeyi garantidir. Ama Hanefi ve Malikiler tek kişiye, kişilik haklarının, ta küçük yaşlarda da verilmesi hak ve hürriyetlerin verilmesi, kişiliğini geliştirerek devam ettirmesini göz önünde bulundurarak, yedi yaşını bitiren bir çocuğa bakın, bu kişilik haklarıyla bazı akitlerde zarara gitmeyen kara dayalı akitlerde çocuk söz sahibidir ve tasarruf ehlidir. Evet, kıymetliler yüce İslam bütün insanlığı en güzel keşfeden ve insanlığın yararına kanun ve kurallar koyan ilahi nizamdır. Niçin? Yaradan yarattığının neyle mutlu olacağını bilmez mi? İslam kanunları yüce Allahu Teâlâ insanların İslam ile mutlu olacağından dolayı, İslami kanun ve kuralları bütün insanlığa teklif etmiş tüm insanlar mükelleftir. İslam ‘ı bileceksin yaşayacaksın ve cihan şümul barışı dünyada sağlayacaksın adaleti sağlayacaksın, İslam bu. İslam bu derken, İslam’ın kendisi neyse o,İslam’ı tarif edenler tam tarif ediyorum derlerse yanılırlar, İslam bizim tarif ettiğimizden çok daha yüce kıymetliler. Ehliyet konusuna da gelince, şer-i istilahta sübutu, vücubu, sıhhati için uygun olması gerekmektedir. Vücub ehliyeti, eda ehliyeti yerli yerince olması gerekmektedir. Şahsın izam ve iltizama uygun olmasıdır bu vücub ehliyetidir. İcabı unsur, izam yahut alacaklı olma unsurudur, selbi unsur ise iltizam yahut borçluluk unsurudur kıymetliler. Selbi unsurun yani borçluluk unsurunun zimmet var farz edilen şer-i bir vasıftır. Şimdi, nakız ve kâmil olan vücub ehliyeti vardır, bunun birisi kâmildir, birisi nakıstır. Nakıs olan hangisidir? Alacaklı olması için izama ehil yapar, cenin için doğmadan önce ana karnında iken, sabit olur.

Dakika 1:05:10

Bu nakız vücub ehliyetidir. Dikkat et! Daha cenin için doğmadan önce, ana karnında sabit olur bu ehliyet nakızdır ama vücub ehliyetidir ta ceninde bu vardır bu ehliyet. Bazı zaruri haklar, sabit olur, nesebi sabit olur, mirası sabit olur dikkat et! Daha ana karnında ki çocuk, dikkat edersen ona bir vücub ehliyeti yükleniyor, nakızda olsa. Nesep yönüyle miras yönüyle, yine vasiyete hak kazanır, o çocuğa da ana karnındaki çocuğa da vasiyet olur mu? Olur. Vakfın gelirinden hissesine düşeni hak eder. Yine son üçünde sağ olarak doğmasına bağlıdır. Çocuk sağ olarak doğarsa ana karnındaki, bunlar vücub ehliyeti nakız olarak çocukta vardır. Ama ölü doğarsa sondan üçü ki bunlar miras birde vasiyet ve vakıf geliri bunlar sağ olarak çocuğun dünyaya doğmuş olması gerekir, bunları da kazanması için. Vakıfta ceninin hakkının sabit olması, Hanefi ve Malikilerin ortaya koyduğu hüküm anlayışıdır. Onların görüşüdür bu. Şafi ve Hanbelîler ceninin mülk edinme hakkı yoktur demişlerdir. Ancak miras ve vasiyet, yoluyla mülk edinebilir, demişlerdir. Birbirlerine yakın görüşler, keşifler beyan etmişlerdir. Ceninin zimmeti nakıstır, kâmil bir zimmeti yoktur. Ama yine de onda bir vücub ehliyeti vardır, nakısta olsa kâmil olan ehliyete gelince bu vücub ehliyeti de buda iltizabat yani bu ehliyet onda sağ olarak, doğduğu andan itibaren, var olur. Kim? Çocuk sağ olarak doğdu dünyaya tamam ehliyet kâmil bir ehliyettir, hem de kâmil vücub ehliyetidir bu. Hanefilere göre sağ olarak, doğduğunun belirtileri, açıkça ortaya çıkmasıyla var olur bu ehliyet Hanefilerde, bu Hanefilerin dışındakiler, ise sağ olarak doğmasıyla var olacağı görüşündedirler sağ olarak doğmuş olması anlaşılsa bile doğmadan, çocuğun sağ olduğu bilinse Hanefilerde kâfidir. Ama öbürlerinde tam sağ olarak dünyaya gelmiş olması gerekiyor, arada ki fark bu ikisi de güzel bunların, biri asgari, biri ekseri, ifade ediyor ki ikisi de lazım. Dünyaya geldikten sonra, satılan yahut hibe elden şeyi, temellük etmek gibi buda dünyaya geldikten sonra sabit olan hakların, içerisinde bunlar görülüyor ki çocuk üzerine vacip olan iltizam, çocuk adına kendi malından eda edilebilen bütün haklardır. Mali bedeller, Telef ettiği başkasına ait, eşyanın bedeli dibi devlete vereceği malik ivazlar, mesela üşür, arazi vergisi, gümrük, bina vergisi, gelir vergisi gibi, bakın! Bunlar, malı olan çocuk görüyorsunuz ki, burada tam bir kâmil vücub ehliyetine sahiptir.

Dakika 1:10:35

Akrabasının nafakası, Ebu Hanefi ve Ebu Yusuf’a göre sadakayı, fıtır Hanefiler dışında ki Cumhura göre malın zekâtı bu vücub ehliyetine kâmil bir ehliyete bunlar dâhildir. Fakat burada Hanefiler çocuğun malından zekât farz olmaz demişlerdir. Öbürleri ise zikredildiği gibidir. Mali ibadet, çocuk ancak buluğdan sonra dini emirlerle mükellef olur. Öbürleri dünyevi akitlerle ilgili, ama ibadet konusuna gelince dini mükellef tuttuğu çocuk diyor, mükellef olduktan sonra, akıl baliğ olduktan sonra dini emirlerle mükellef olur dedi, Hanefiler zekât konusunda. Mali zimmet çocuk üzerinde kâmil olarak sabit olur. İşte sayılanlar mali zimmettirler ve hayat boyu ondan bu zimmet ayrılmaz ta insanın ölümüne kadar. Kıymetli ve muhterem efendiler, eda ehliyeti bu ehliyetin esasi ise temyiz veya akil ve idraktir, eda ehliyeti için söylüyoruz bunları eda ehliyeti varsa namaz, oruç gibi dini ibadetleri ve akitler gibi medeni tasarrufları sahih olur. Temyiz yaşı 7 yaşın bitimidir, 7 yaşında ki bir çocuğun kıldığı namazlar namazdır, tuttuğu oruçlar oruçtur. Yine cinayet, canına ve malına, tecavüz de bulunulursa mali olarak cezalandırılırlar, velisi vasisi mümeyyiz olmayan çocuğun yahut delinin ihtiyacı olan akitleri ve tasarrufları yapar. Nakız olan eda ehliyetleri var mıdır? Evet vardır. Akli dengesi bozuk olanların durumu böyledir. Mümeyyiz ile matuh arasında fark var mıdır? Vardır. Mümeyyiz çocuk iman, küfür, namaz, oruç, hac gibi Allah haklarını eda ederse sahih olur, ama yapması için zorlanmaz. Mümeyyiz çocuk kimdi? Yedi yaşını bitirmiş olan çocuk mümeyyiz. Bakın! Bu çocuk, yedi yaşını bitiren çocuk iman, küfür, namaz, oruç, hac gibi Allah haklarını eda ederse sahih olur. Allah muhafaza buyursun, şimdi burada fakihlerimiz ahret ahkâmı bakımından çocuktan sadır olan küfrün muteber sayılacağında ittifak ettikten sonra dünyada tatbik edilecek ahkâm açısından ondan sadır olan küfrün sahih olup olmayacağında ihtilaf etmişlerdir. İmam-ı Azam gibi yüksek bir âlim ve İmam-ı Muhammed, bunlara göre irtidat’ı muteberdir.

Dakika 1:15:05

Görüyorsunuz yedi yaşındaki çocuğun irtidat’ı muteberdir. Mirastan mahrum olur eğer irtidat ederse, hanımı da boş olur dediler. Görüyorsunuz efendiler, yedi yaşında ki bir çocuğun yedi yaşını bitirmiş bir çocuğun durumuna bu konuda ihtilaf var dedik ya İmam-ı Ebu Yusuf ve Şafiye göre Allah hepsine çok rahmet eylesin dünyevi ahkâmda irtidatın sahih olduğuna hükmedilemez. Çünkü irtidat mutlak zarardır, dolayısıyla çocuğun irtidat’ı sahih olmaz mirastan mahrum edilmez, hanımı da boş olmaz dediler kim? Ebu Yusuf ve İmam-ı Şafi böyle dediler. İmam-ı Azam ile İmam-ı Muhammed ise daha önce zikrettiğimiz gibi söylediler. Yine mümeyyiz yedi yaşını bitiren çocuğun bakın! Küfür hakkında durumu böyle. İmanı geçerli, namazı geçerli, orucu, haccı hep geçerli bunların. Allah haklarını eda ederse bunlar sahihtir. Yalnız bunları yapmadığı zaman zorlanmaz. Kendiliğinden yaparsa güzeldir. Yalnız zorlanmaz, ama ne yapılır? Tedit ve terbiyesi için emredilir. Çocuğun eğitiminden, öğretiminden, irşadından, edep ve terbiyesinden, zaten aile başta anne ve baba sorumlu. Bunlar emredilir, güzelce Allah’ın emirleri öğretilir ve namaza dinin emirlerine bir, bir alıştırılır. Namazını bozsa, kazası vacip olmaz, Çünkü buluğa ermemiştir, fakat şuna bak! Kul haklarında, İmam-ı Şafi ve İmam-ı Ahmet’e göre çocuğun akitleri ve tasarrufları batıldır. Bunlar kul hakları konusunda böyle dediler. Hanefilere ise bakın! Ne dediler? Bunlarda çocuğun mali tasarrufları kısımlara ayrılır. Maslahatına uygun olanlar zararına olanlar, hem maslahatına hem de zararına olanlar gibi kısımlara ayırdılar. Kim? Hanefiler. Kamil eda ehliyetine gelince, kıymetliler kişinin tasarruflarda bulunmaya uygun olması demektir bu, rüştüne ermiş baliğ kişi de bulunur bu özellik. Bütün akitleri bu yapabilir. Buluğ erkek çocuğun ihtilam olması, kız çocuğun âdetini, hayızını görmesi,  gibi belirteler vardır, alametleri, buluğa ermenin bunun ayetleridir. Erkek olsun veya kız olsun 15 yaşını tamamlamasıyla akil baliğ olur, kızda, oğlanda. Kim? 15 yaşını tamamlamış, artık buluğa ermiştir. Ebu Hanefi hariç, Cumhura göre böyledir. Fetva da buna göre verilmiştir. Tatbikat da buna göredir. Mecelle de maddeyi buna göre hazırlamıştır.

Dakika 1: 20: 00

Çocuğun, buluğa erdiği ihtilamla hamile bırakmasıyla, hayızla ve hamile kalmasıyla tespit edilir, yine mecelle buna yer vermiştir, buluğa ermenin nihayeti 15. Yaştır. Evet, kıymetliler şimdi temyiz yaşı 7’yi bitirmiş olması buluğ yaşı da 15, birde rüşt var, onu da inşallah yeri gelince izah edeceğiz. İmam-ı Azam Ebu Hanefi buluğ, yaşını erkeklerde 18, kızlarda 15 olarak, ortaya koymuş miktarını böyle açıklamıştır. İmam-ı Malik, her ikisi içinde 18 demiştir. Bakın! 18 yaşının hem de bitimi demiştir. İmam-ı Malik, 17. Senesini tamamlayıp, 18’ne girmesidir de, diye 2. Haberde vardır onlardan. Kıymetliler bunlar hepsi, güzel mi güzeldir. Burada genele baktığımız zaman 15 yaş diyenlerinki doğrudur. Hem genel hem de özele bakınca da 18 diyenlerinki de doğrudur mükemmeldir. Şu anda dünyada görüyorsunuz, 18 denmektedir, öyle ortamlar olur ki insan nesli gerçekten, sosyolojik bir ortamda mutlu bir ortamda bulunur dünya insanlığı, 15 yaşında gerçekten kâmil insan vasıflarını taşır, ama öyle ortamlar olur, bu 18 olur. Yine öyle ortamlar olur ki dünya zor ve güç ortamlarda kalır ki kıyıda, köşede böyle olanlar hala vardır. Bunların geneline, özeline bakınca bu âlimlerimiz, ne kadar güzel keşfettiklerini o zaman anlama kabiliyeti olanlar bunu güzel anlarlar. Ehliyetin, birde tabi ki safhaları var mıdır? Evet vardır. Ana karnında hayatın başlaması, cenin safhası, çocukluk safhası, temiz devri, buluğ çağı ve rüşt safhası. Görüyorsunuz ehliyetin böyle safhaları, mertebeleri bulunmaktadır, devreleri bulunmaktadır. Cenin durumuna baktığımız zaman, bu hamileliğin doğumla sona ermesidir. Nakız vücub ehliyetini burada sabit olur. Burada da bir ehliyet vardır, cenin de ama nakız bir ehliyettir. Daha öncede anlatıldığı gibi çocukluk safhasıdır buda doğduğu andan temyiz vaktine kadar, devam eder bu çocukluk devresidir, 7 yaşına basmasıyla olur. Yine vücub ehliyeti kâmil olarak sabit olur. Görüyorsunuz vücub ehliyeti kâmil olarak sabit olur. Hakları kesp edebilir ve irtisam edebilir, satın alışa yahut hibe edilse malik olur. Şimdi bedeli vermesi üzerine vacip olur.

Dakika 1: 25: 00

Muavazatta mesela mali muavazatta bedeli vermesi üzerine vacip olur. Kamil bir zimmete sahiptir. Fakat eda ehliyeti yoktur. Görüyorsunuz, burada vücub ehliyeti var, eda ehliyeti yok, çocukluk safhasında buralarda daha önce anlatıldı. İnşallah buradan da anlayamayan kısımlarını anlamış olurlar, izleyen kardeşlerimiz. Bütün şöyle baktığımız zaman, fakat eda ehliyeti yoktur. Bütün sözleri hükümsüzdür. Akitleri batıldır. Şer-i velisi yahut vasisi onun adına teslim alır. Velisi izin verse de mümeyyiz olmayan küçüğün tasarrufları sahih olmaz, mümeyyiz olmayan ama dikkat et! Temyiz safhası şimdi çocukluk safhası doğumundan nereye kadardı! 7. Yaşa basmasıyla oluyordu. Temyiz safhası ise bu 7. Yaştan sonra başlar bakın! Temyiz safhası ve akıllı olarak buluğa erinceye kadar devam eder. İşte o zamanda buluğa erdiği yaşında 15 olduğunu daha önce zikre eyledik. Hayrı, şerri, karı, zararı ayıracak hale gelmesi dini ve dünyevi nakız olarak eda ehliyeti vardır. Sahih olur, yani bedeni ibadetleri sahih olur ve yaptığı işlediği ibadetlerin sevabını alır. Hibe yahut sadaka kabul etmesi sahihtir. Alış verişi ise velisinin iznine bağlıdır. Bir şey teberru etmesi sahih olmaz ancak yine velinin iznine bağlıdır. Buluğ çağı, evet kıymetliler temyiz devresinden sonra buluğ devresi geliyor. Buluğdan başlayıp rüştüne kadar olan safhadır buda. Kıymetli efendiler, buluğa eren şerri emirlerle mükellef olduğu üzerinde ittifak etmişlerdir. Bu buluğa eren kişi 15 yaşına geldi mi? Allah’ın bütün emirlerinden sorumludur. Artık bütün günahları da yazılır günah işlerse sevapları da yazılır. Allah’a itaat ederse mütü yazılır isyan ederse asi yazılır. Artık boynuna her şey binmiştir 15 yaşına geldikten sonra tam bir kişilik sahibi olmuştur. İster mali ister dini olsun bütün akitleri yaptığı işler ya lehinedir, ya aleyhinedir. Bu konuda âlimlerimizin arasında ittifak vardır hepsi aynı görüştedir. Bu yaşa gelen insanın ne yapması lazım dini eda ehliyeti kâmilen bulunduğu için imanın bütün esaslarını bilmesi lazım tam iman sahibi olacak hem de bilgi sahibi olacak imanla ilgili bilgiye tam yeterli bilgiye ve gerçek tasdike ve ikrara sahip olacak. İslam’ın rükünlerini artık namazını, zekâtını, orucunu, haccını, kelime şahadetini bunları bir, bir yerine getirecek.

Dakika 1: 30: 12

Allah yolunda cihat etmesi gerekirse cihat edecek mala, cana, ırza, hürmet etmek ferde ve toplum maslahatlarına zarar veren kötülükler günahlar ve şer-i yasaklardan kaçınmak gibi şeriatın hükümlerini tatbik etmesi artık ondan hepsi istenir bunların haramlardan kaçacaksın Allahın farz olan vacip sünnet emirlerini yapacaksın. Bunlar 15 yaşına geldiği kişiden tamamen istenir. Dünyada, mezarda ve mahşerde artık tam sorumludur 15 yaşından ta öldüğü güne kadar. 15 yaşına kadar dinini tam öğrenme zamanıdır 3 yaşından başlar dili döndüğü andan itibaren 15 yaşına kadar dinini öğrenmiş olmalıdır. İlim mezara kadardır ama nerden başlar beşikten mezara kadar başlar devam eder. Birde sorumluluk zamanı ki tam sorumluluk olduğu zaman 15 yaşında başlar bu tam sorumluluk dünyevi eda ehliyeti reşit olarak buluğa ererse buluğ yaşıyla beraber tamamlanır. Tasarrufları geçerli olur mali tasarrufları malı kendisine teslim edilir. Rüşt görülmezse tasarrufları geçerli olmaz ve rüştüne ulaşmadıysa aklından sorun varsa malı kendisine teslim edilmez çünkü din buluğu aklin kemale ermesinin bir alameti saymıştır. Aklında bu kemali yet yoksa kendi malına kendinin zarar verecek durumdaysa o mal ona teslim edilmez o korunur malı da korunur kendisi de korunur ondan sonra kişi bunun birde buluğ safhasından sonra rüşt devresi vardır. Kıymetliler rüşt, artık olgunluk dönemi başlamıştır ehliyet safhalarının bu tam mükemmelidir artık burada eksik, kusur yoktur. Rüştüne ulaştıysa bir insan tasarrufun güzel olması işte bu rüştüyle devam eder. Şimdi mecellede bu konuya değinmiş yine mali tecrübe geliştikçe rüştte kemal bulur şahıslar ortam ve kültür değiştikçe farklılık gösterir. Buluğla beraber buluğdan öncede bulunabilir gecikebilirde yani rüşt bu öncede sonrada kemali yet alametleri görülebilir. Buluğundan önce rüşt şer-i şerife göre muteber değildir yani buluğdan önceki rüşt. Bunun için mükellefiyet teklifler devri buluğundan başlar ve artık rüştüyle devam eder. Yetimleri nikâh çağına erdikleri zamana kadar gözetip deneyin o vakit kendilerinde bir akıl ve salah hali gördünüz mü? Mallarını onlara teslim edin. İşte görüyorsunuz yetimlere bunlarda artık bir olgunluk Buluğ, buluğa erme malına sahip olma kabiliyetleri görülünce mal ona teslim edin yetimlere mallarını diyor.

1: 35: 15

Reşit olarak buluğa ermişse ehliyeti tamam olur velayeti kalkar yani onun velisi varsa artık veliye artık ihtiyacı kalmaz malları kendisine teslim edilir ve bütün muameleleri ikrarları da geçerli olur. Şanlı Peygamber (a.s.v) 3 kişiden kalem kalktı diyor. Bunlar kimlerdir? Deliden, uyuyandan ve çocuktan deli, çocuk ve uykuda ki insanlar bu hallerindeyken sorumlu tutulmazlar bunlara dünyada ahrette bu durumlarında ceza verilmez. Çocuk, çocuk olduğu için deli, deli olduğu için uykudaki de uyku halinde olduğu için buluğa erdiğinde reşit olmazsa eda ehliyeti nakıs olarak devam eder. Bazı insanlar buluğa erer ama rüşt alameti hala yoktur daha gelişmemiştir o zaman nakıs olarak ehliyet devam eder mali velayet devam eder tasarrufları geçerli olmaz rüştüne ulaşmadıkça malları kendine teslim edilmez çünkü kendi malına kendisi sahip olamaz onun malını da kendini de korumak gerekir. Kim tarafından? Velisi tarafından. Eğitimi, terbiyesi, tedavisi, evlendirilmesi gibi şahsi üzerinde ki velayet ise yalnızca aklı başında buluğa ermesiyle kalkar o zaman velayet kalkar. Yani rüştün şart koşulması sadece mali tasarruflardadır evlenme, boşanma gibi tasarrufları ise yalnızca aklı başında olarak buluğa ermesiyle geçerli olur. Malına tam sahip olamaz ama bazı haklara sahiptir nedir? Evlenebilir, boşanabilir bu gibi tasarrufları aklı başında olarak buluğa ermesiyle geçerli olur buda buluğa ermesi ve buluğdan sonra. İmam-ı Azam Ebu Hanefi bu hususta muhalefet etmiştir Cumhura İmam-ı Azam ne diyor? Kişi reşit olmadan buluğa ererse ehliyeti kâmildir diyor ve velayet kalkar diyor İmam-ı Azam, İmam-ı Azam kişilerinin kişiliğini koruyor ve onların kişiliğine başkasının müdahalesini istemiyor İmam-ı Azam da tam bir kişilik hürriyet anlayışı farklı. İhtiyaten malı kendisine teslim edilmez yani burada tedbir konusunda diyor. Velayet kalkar ama ihtiyaten malı kendine teslim edilmez demiştir. Kim? İmam-ı Azam yine malı korunmalıdır diyor üzerine hacir konulmaz diyor. Evet, kıymetliler çünkü İmam-ı Azama göre sefi yani müsrifin üzerine hacir konulmaz fiilen rüştüne ermesiyle yahut da 25 yaşına ulaşmasıyla sona erer. İmam-ı Azam rüşt yaşını 25 olarak belirlemiştir.

Dakika 1: 40: 00

Diğer ulema rüşt yaşı koymamıştır. Cumhur rüşt için muayyen bir yaş belirlememiştir istidadına yetişmesine ve çevresine bırakılmıştır buda Cumhurun görüşüdür ki bunların hepsi güzeldir kıymetliler hepsi konuyu enine boyuna incelemişlerdir. Hepsi mükemmel hepsine hayran olup rahmet okumak gerekir. Eda ehliyeti şimdi ehliyete engel olan vasıflar var mıdır? Şöyle bir bakalım! Muamelatın ve akit yapabilmenin esasıdır ne? Eda ehliyeti avaliz ehliyetini gideren arızalar bunlar semavi olanları vardır bu arızaların müktesebe olan arızaları vardır. Semavi olanlar mesela cinnet getirmesi muhafazan Allah. Bunaklık, baygınlık, uyku, ölümcül hastalık gibi bunlar semavi olan avarızdır. Bir de kişinin kendi kendini arızalandırdığı durum vardır ki buna müktesebe denir kıymetliler buda sarhoşluk, savurganlık ve borç gibi bunlar mürteseme olanlardır. Şimdi bunlara tek, tek baktığımız zaman mesela delinin sözlü ve fiili ne varsa geçersizdir. Batıldır bir eseri de yoktur yani tasarrufları geçersizdir kimin? Delinin. Cinnet getirende böyledir. Cana veya mala karşı yaptığı cinayetler tazmin ettirilir bu mecellede de kayıtlıdır bu şekilde. Cinneti devamlı olan mecnun gayri mümeyyiz çocuk hükmündedir cinnet devamlıysa. Şimdi bunama haline gelince akılda buda zayıflamadır sözleri tutarsız olur. Bu sükûnetiyle deliden ayrılır deli gibi vurmaz sövüp saymaz anlayışı yetersiz sözü tutarsızdır yani bunak halinde olanların tedbirleri bozuktur hükmü mümeyyiz çocuğun hükmü gibidir yani 7 yaşındaki çocuğun hükmü gibidir yani eda ehliyeti noksan kişidir vücub ehliyeti var ama eda ehliyeti noksandır. Şimdi bazıları idrak atalete uğraması mesela bayılma uykuya benzer batıl ve hükümsüzdür buda tabi hallerden biriside uykudur, uyku duyguları gidermez ancak çalışmasını engeller. Neyin? Duyguların, duygular çalışmaz ama duyguları yok etmez duygular vardır insanda uyurken ama çalışamaz uyku halinde. Sözleri muteber değildir. Kimin? Uyku halindekinin. Sarhoşluk konusuna da gelince sarhoşluk halinde akıl iyi ve kötüyü temyiz durumunu kaybeder.

Dakika 1: 45: 09

Mubah bir şeyle olan sarhoşluk mesela adam ilaç veya Beç gibi bir şey kullandı sarhoş oldu birde haram yoluyla sarhoş durumu var haram yoldan sarhoş edici içkiler kullandı sarhoş oldu. Şimdi bunların her ikisi de aklı gidermez sadece bir müddet muattal bırakır irade ve kastı giderir sarhoş da irade kalmaz. Bu konuda bakın o kıymetli âlimler ne dediler Malikiler Hanbelîlerden İbn-i Teyyime bunun hükmü sarhoşluk sarhoşun sözüne hükümsüz kılar dediler. Kim? Malikiler ve İbn-i Teyyime dedi bunu fakat çoğunluk bu görüş fetva bunların görüşüne göre değildir. İltizam tereddüt etmez dedi bunlar kasıt ve irade selameti olmadığı için tasarrufları ve akitleri batıl sayılır dediler. Mubah yolla olsun isterse haram yolla olsun aynıdır dediler dolayısıyla yemeni, talakı ve ikrarı nede alış verişi hibesi ve diğer sözleri sahih olur yani hiç biri geçerli olmaz dediler. Malikiler talak konusunda haramla sarhoş olmuşsa talak sahihtir dediler temyiz gücünü tamamen kaybetmiş ise yine de vaki olmaz artık deli gibidir demişlerdir. Fakat Cumhuru ulema bu görüşte değildir Cumhur ki Hanefiler, Şafiler, Hanbelîler bak ne diyorlar! Fakihlerimizin o yüksek âlimlerin Cumhuru ne diyorlar? Haramla sarhoş olanın ise kendisi aklının muattal haline gelmesine sebep olan kendisi olduğu için dediler ona ceza olmak üzere sözleri muteber sayılır. Ceza olarak sahihtir ona hak ettiği ceza verilir sarhoşa dediler buna göre sözle olsun fiille olsun tasarrufları ceza olarak geçerlidir dediler. Evlenme, boşanma, alışveriş, kira, rehin, kefalet ve diğer akitler bu hususta eşittir hepsi geçerlidir. Sarhoşluk mazeret değildir dediler çünkü kendini sarhoş eden kendi eliyle kendi yaptığı için. Sefihlik kıymetliler görüyorsunuz ki sarhoşun durumuna bakın sarhoş evlense sahihtir, boşansa sahihtir bu sarhoştu diye bahane edilemez alış verişi yine öyledir. Kira, rehin, kefalet ve diğer akitleri sarhoş olduğu halinde hepsi geçerlidir gözü yok mu kendi, kendini sarhoş etmeseydi. Sefihlik konusu da serkeşlik halidir aklın ve dinin hilafına hareket eder ne? Tekitlik manasız bir şekilde mal sarf etmek gibi bir durumu vardır Hanefi âlimlerine göre isterse hayır işlerinde harcasın yine böyledir harcamak demektir manasız bir şekilde mal sarf etmek sefillik budur yine mecelle buna yer vermiştir. Sefihlik ehliyete teshir etmez sefihin ehliyeti yine tamdır. Bazı tasarruflarda men edebilir dediler. Evet, kıymetliler işte görüyorsunuz ki yüce İslam’ın yüce kurallarını o kıymetli âlimlerimiz ne kadar güzel incelediler keşfettiler bu Fıkıh ortaya koydular yüce Allah hepsine pek çok rahmet eylesin.

Dakika 1:51:08

(Visited 82 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}