[jw7-video]

137- Amelde Fıkhı Ekber Ders 137

 

AMELDE FIKHI EKBER DERS 137

 

 

Yalnız bakalım burada tabi bu kıymetli âlimler bu ihtilafın içinde rahmetinde yayılacağını göreceğiz.  İmamı Azam Ebu Hanife ile İmamı Muhammed böyle olan çocuk öldürülmez.  Bak şimdi hem çocuğun mesela irtidadını onaylıyorlar ama temlik çağındaki ama çocuğa öldürme cezası verilmez,  çocuk dövülmez diyorlar bak İmamı Azam ve imamı Muhammed. Ancak İslam’a girmesi için çocuk ne yapılır? Tedit edilir ve irşat edilir.  Bu yönde çocuğa gereken yapılır.  İyilikler zorlanarak da yapılır.  Mesela adam kendini ateşe atıyor sen bunu şimdi çekip alsan oradan buna bir iyiliktir ama zorladın yine ateşten çektin aldın zorlayarak iyilikler zorlanarak yapılır. Küfürden daha büyük bir tehlike var mıdır?  Çocuğuna, önce kendine, bütün insanlığa iyiliği takdim et. İşte İslam şeriatı iyilikleri yapar.  Bazen iyilikte zorlar iyilikler zorla da yapılır. Şimdi adam ateşe düşsün mü?  İyilik yapsan da onu geri çeksen olmaz mı?  Tamam, güzel şimdi bunu herkes onaylar. Peki, biri kâfir oluyor ebedi cehennemde kalacak bu daha kötü daha tehlikeli değil mi?  Onun kâfir olmasına karşı ona iyilik etsen,  ona hak bilgileri versen o konuda zorlasan bu iyilikleri zoraki ona yapsan ebedi tehlikeden kurtarsan olmaz mı?  Ne varmış şeriatta? İşte zorlama varmış zorlama işte böyle. Kimisini zarardan kurtarıyor kimisi iyilikleri takdim ediyor. Şeriatın zorlaması bu. Sana iyilik yapıyor zorla,  kötülüklerden kurtarıyor zorla şeriatın zorlaması bu. Bir anne kucağındaki çocuğunu niye kucağında tutuyor koruyor bağrına basıyor, soğuktan sıcaktan koruyor, çocuğu mahkûm mu ediyor? Esir mi ediyor? kucağında yoksa sevgi bağında sevginin içinde mi onu muhafaza ediyor. İslam anadan babadan daha merhametli,  seni zarardan koruyan yüce İslam. Bu İslam’ı bu millete öğretmeyenler, bildirmeyenler Allah’ın lanetine uğradılar ve uğrayacaklar.  Bu ayeti kerime ile sabit bu dediğim. Bir de ağızlarına ateşten bir gem vurulacak.  Bu da hadisi şerif. Bu dini dünyaya doğru anlat.  Herkes İslam’ı doğru öğrenmeli doğru öğretmeli. Aczini de itiraf etmeli. Şimdi biz İslam’ın hizmetkârıyız tercümanlık yapıyoruz. Bizim anlattığımızdan bu yüce İslam daha güzel. Her âlim bunu söylemiştir her âlim söyler.  Ama cahil bunu bilmez,  cahile de biz bilenler tebliğ edecek öğretecek irşat edecek. Evet, kıymetli efendiler işte görüyorsunuz ulema nasıl çalışmış.  Çocuk bu irtidat hareketinde bulunursa çocuk öldürülmez dövülmez ancak İslam’a girmesi için tüm iyilikler zorlanarak da olsa iyilikler yapılır irşat edilir, eğitimden, öğretimden geçirilir.  Şimdi devlet ne yapıyor eğitim-öğretimi zorunlu kılıyor. Bu bir zorlama,  ama iyilik yapıyor işte, iyilik olsun diye yapıyor. Niye zorluyorsun deme şansını kendinde bulmuyorsun da birilerine ki bu hakkın yok zaten,  niye İslam’a Allah zorluyor milleti,  şeriat zorluyor diyorsun,  Şeriatı suçluyorsun.

 

Dakika 5:07

 

Şeriat daha merhametli daha da iyi en iyiyi sana takdim ediyor,  en iyi vermek için zorluyor bir de en kötü tehlikeden seni korumak için zorluyor. İşte faydalıyı celb zararı def budur. İslam bu temel üzerinde bulunuyor.  Ebedi faydaları sana sunuyor,  ebedi zararlardan seni koruyor.  Hem de ilahi kanunlar bunlar.  Cahilin anlattığı İslam’ı beğenmiyorsun, kendinde bilmiyorsun,  âlimin ki ne de yaklaşmıyorsun.  O zaman Azrail (A.S.) alıp götürünce Allah’a ne diyeceksen söyle.  Bak aklını başına al.  Evet, kıymetliler buluğa erdiği zaman çocuk eğer yine buluğa erdikten sonra yine irtidat içinde ise o zaman hapsedilir ve o zaman çocuk için onun seviyesinde bakın hapsedilir diyor. İrtidat ettiğine hüküm verildikten sonra varsa karısı kendinden boş olur.  Mürtet olan kişi hakkında öteki cezalara ise çarptırılmaz çocuk olduğu için.  Çünkü cezaları yüklenme sorumluluğunu kabule ehil durumda bulunmadığı için. Şimdi adam 15 yaşına gelmiş ama daha hala gerçekleri öğrenememiş.  18 yaşına gelmiş gerçekleri öğrenememiş.  Şimdi bunu buna öğreteceksin,  eğitim-öğretimde doğruları.  Artık ne zaman tam kişilik kazandı o zaman da mürtet ise hak ettiği ceza verilecektir. O zaman zaten kimse kurtaramaz şeriatın elinden ama şeriatı biz ortadan kaldırdık nasıl olsa uygulamıyoruz bu dünyada diyenler acaba kurtuldular mı? Daha çok yakalandılar,  daha çok belalara çarpıldılar diye dünyada küfrün önünü açtın,  şeriatın önünü kapattın dünyaya iyilik mi ettin?  Şeriatın önü kapandı,  kapattın sen. Peki, küfrün önünü açtın serbest bıraktın, bakın dünyada şöyle bir bakın şeriatçılar bir araya gelse bir grup kursalar hemen gözler oraya dikilir, hedefler bombalar oraya dikilir ama dünyada Allah’ı inkâr edenler bir araya gelseler bunlar için kimsenin gıkı çıkmaz sesi çıkmaz.  Ey dünya kendine ne yaptığını düşün.  Bu dünyaya ne yaptığını da düşün.  Bizden sadece söylemesi,  Allah ne yapacağını en iyi bilendir,   her şeye gücü yetendir,  ona karşı koyma gücü de kimsede yoktur, Allah dilediğini yapar ve Allah’u Teâlâ (عَزِيزٌ ذُو انْتِقَامٍ)’dır intikamını da alır.  Sen şeriatın önünü kapatınca,  küfrün önünü açınca zulmün önünü açtın adaletin önünü kapattın kurtulacak mısın?  Allah’ın gazabını daha çabuk yıldırım hızında beyninde göreceksin.  Allah’ın gazabı yıldırım hızıyla beyninde patladığını görürsün.  Cenabı Hak kalplerden de patlatmayı bilir suçun özelliğine göre yerden de alır tepeden de indirir nereden vereceğini bilir,  çünkü her şeye kadir o.  Onun orduları ve kudreti her şeyi kuşatmıştır senin değil.  Biz aczimizle onun kuluyuz sadece.  Evet, kıymetli efendiler,  işte kıymetli âlimlerimiz bu teşhis ve tespitlerden sonra hükümleri açıklamışlardır.

 

Dakika 10:10

 

İmamı Ebu Yusuf,  İmamı Şafii ise buluğa ermek şarttır.  Temyiz çağındaki çocuk ile delinin irtibatı sahih olmaz, çünkü mükellef sayılmazlar demişlerdir.  Bunu da diyen imamı Ebu Yusuf Hanefilerin ikinci imamı, diğeri de İmamı Şafii’dir. Bunların bu şahsi görüşleridir. Onların söz ve fiilleri bağlayıcı değildir, yani temyiz çağındaki çocuklardan bahsediyoruz.  Kıymetli âlimlerimize göre çocuğun İslam’ı girmesi de sahih olmamaktadır onlara göre fakat diğer âlimler bu görüşte değil.  Hadisi şerif de sorumlu olmayan 3 kişi zikrediliyorken buluğ çağına gelinceye kadar çocuklardan zorunluluğun kaldırıldığı belirtilmiştir. Tabii bunların da kıymetli kaynakları bulunmaktadır. İmamı Azam Ebu Hanife’nin de bu görüşte olduğunu zikretmişlerdir ve Fethu’l Kadir’in de buna değindiğini söylemişlerdir.  Yani bunların kaynağından biri de Fethu’l Kadir’dir, fıkıh kaynaklarımızdan çok kıymetli bir kaynaktır.  Diğerlerinde olduğu gibi.  Şafiilerin dışındaki diğer âlimlere göre temyiz çağındaki çocuğun İslam’a girmesi sahihtir.  Çünkü temyiz çağındaki çocuk namaz kılarsa sevabı alır.  İbadetlerimden sevap alır, günahları anne babaya yazılır buluğa erinceye kadar. Her doğan İslam fıtratı doğrusu üzerinde doğar,  bunu da kimse unutmasın buyrulmaktadır.  Kim diyor bunu, Peygamber Efendimiz diyor.  La İlahe İllallah diyen, Muhammedurresulullah diyen cennete girer yalnız bunu diyen kişi bunun içini dolduracaktır. Dili ile söyledi, kalbiyle tekzip eyledi bu kelimeyi söylediği sayılmaz. La ilahe illallah dediği zaman Yüce Allah’ın kemal sıfatları ile tanıyacak, noksan sıfatlardan münezzeh olduğunu. Onun birliğini ve Hazreti Muhammed’in Peygamberliğini ona indirilen İslam’ın tamamını kalben tasdik edecek diliyle ikrar edecek. Bu sadece imanın işte tasdik ve ikrar yönü,  bu imanın rükünleri,  bu olmadan iman olmaz. Bunun içini doldurmadan milleti aldatmanın da âlemi yoktur.  Bunun içini doldur.  Peygamber Efendimiz içini doldurduktan sonra bu hadisi Şerif’i söylemiştir.  Sen şimdi içini dolduran kısmını bırak İslam’ı bırak, diğer ayetleri bir tek bu hadisi al o zaman İslam’ın kalanını almaya hiç gerek yok.  Bunu söyle git cennete. Bunun içini doldurmak için 23 sene Peygamberlik yaptı o mübarek. O zaman ayeti kerimeler koca Kuran’ı Kerim’in şanlı Kuran’ın içindeki bu ayetlerin bu kadar gelmesine gerek mi vardı?  La İlahe İllallah diyen cennete giderdi,  Bir tek bu teklif edilirdi.  Millete doğruya doğru söyleyelim efendiler,  içini doldurarak konuşalım cümlelerin.

 

Dakika 15:04

 

Peygamberimiz hem bunu böyle söylüyordu kendi Peygamberliğini cihana ilan ediyordu,  bir de Allah’tan indirilenlerin tümüne imanı emrediyordu. İmanın asli hükmü nedir?  İman edilecekleri bir defa iman edeceksin, kalben tasdik edeceksin iman edileceklerin tümüne. Allah’ın bu birliği ile başlıyor işte Allah’tan başka ilah yoktur.  Ondan sonra Allah’ın emirleri Peygamberi ve ortaya koyduğu kanun ve kuralları devreye giriyor içini bunlarla doldursana.  Peygamberimiz doldurmuş, doldurarak bu sözü söylemiş.  Sen ise ötekileri bırakmışsın,  sadece burayı almışsın tamam bunu al cennete gönder milleti.  Cenabı Hak gerçek iman istiyor. ‘’La İlahe İllallah Muhammedurresulullah Eşhedü Enla İlahe İllallah ve eşhedu enne Muhammeden Abduhu ve Resuluhu’’ kelimeyi tevhit ortadan bölmeyin,  bunu söyleyen Peygamber.  Peygamber Peygamberliğini ilan ederek söylüyor.  Ben Peygamberim ama beni inkâr edin Allah kabul ederseniz başka emirleri inkâr ederseniz zarar etmez demiyor.  Yani sen burada La İlahe İllallah de Muhammed’i inkâr et ona indirilen şeriatı inkâr et,  sadece La İlahe İllallah de milleti kandırmayın millete doğruyu söyleyin. Bunu söyleyen Peygamber.  Peygamber bunu söylerken ne diyor,  ben Allah’ın resulü olarak Peygamber olarak söylüyorum diyor. Onun Peygamberliği inkâr edilir mi biraz önce irtidat konusunda geçti sadece Hazreti Muhammed değil başka bir tek Peygamberi bile inkâr etme şansın yok. Hiçbir Peygamberin Peygamberliği inkâr edilemez.  Onun için İslam’ın imanı evrenseldir, ezeli ve ebedi bir iman vardır milli iman,  evrensel iman,  cihanşümul iman. İslam’ın imanı nedir?  Bütün Peygamberler İslam amentüsünde mevcut. ‘’Verusulihi’’ diyorsun bak amentünün altı esasından birisi ‘’Rusulihi’’ Peygamberlere diyorsun, Peygamber demiyorsun Peygamberlere ve ‘’Kütübihi’’ diyorsun bak orada ve kitabı He demiyorsun ‘’Kütübihi’’ bütün ilahi kitaplara. Kuranı Kerim’in tasdikinden geçen Hazreti Muhammed’in onayladığı ne varsa bunlara iman etmek zorunda herkes.  Kuranı Kerim tasdik etmiyorsa Hz Muhammed onaylamıyorsa orada iman etme mecburiyetinde değilsin bunların hiçbirine.  Onun için geçmişi geleceği Kuranı Kerim İslam’a Muhammed’i şeriat kendinde toplamış,  belgeler Kuranı Kerim’de Hazreti Muhammed’in kendisi, bu belgelere dayanacak iman edeceğin her şey.  La İlahe İllallah Muhammedurresulullah.  Niye bunu İnsanlara böyle söylemiyorsunuz?  Muhammed’le İslam şeriatı ile senin ne alıp veremeyeceğiniz var da bu dünyadan kelime-i tevhidi bölüyorsunuz.  Peygamber onun içini doldurdu,  önünü sonunu söyledi sadece sen onu alıp millete takdim ediyorsun.  Evet, kıymetliler; işte görüyorsunuz Cumhur ulema temyiz çağındaki çocuğun İslam’a girmesi ve irtidat etmesi de sahihtir dediler. Şafiilere göre ise bu muhalefet edilmiştir bu görüşe daha önce de açıkladığımız gibi. Cenabı Hak imanı kâmilden  ebediyülebet hiçbirimizi ayırmasın.

 

Dakika 20:06

 

Evet, kıymetli izleyenler kıymetli âlimlerimizin mükemmel hükümlerini ortaya koydukları fıkıh ilimlerini size keşif notları olarak vermeye devam ediyoruz. İrtidatın isteyerek kendi dileğiyle olması da şarttır. Yani ikrah altında olmaması gerekir.  Bu da şartlardan birisidir.  İttifakla kalbi iman ile dopdolu olduğu halde ikrah altında yani zorlama altında kalarak irtidat etmek sahih olmaz,  bu kişi yine Müslümandır, yine mümindir. Nitekim ikrar konusunda bu husus anlatılmış idi.  Derslerimiz İnşallah dinleyenler baştan sona her konuda bir hak bilgi, aydınlanma göreceklerdir.  Bu konuyla yine irtidat konusu ile dersimiz devam ediyor.  İrtidat eden kişinin öldürülmesinin vacip olduğunu da âlimler ittifak etmişler midir? Evet, müttefiktirler, ittifak etmişlerdir.  Şanlı Peygamber Hz Muhammed (S.A.V)  kim dinini İslam dinini değiştirirse,  onu öldürünüz.  Müslüman bir kişinin kanı ancak şu üç şeyden biri ile helal olur:  zina eden evli şahıs,  başka birini öldüren kişi haksız yere,  cemaatten ayrılıp dinini terk eden kimse, yani mürtet, bunu Peygamberimiz buyurmuştur. Şimdi bu hadisi Şerif’i Buhari Müslim gibi kıymetli muhaddislerimizin rivayet ettiğini görüyoruz.  İrtidat eden erkeğin öldürülmesi lazım geldiği hakkında ilim ehli icma etmiştir, erkek öldürülür.  Hanefiler hariç cumhura göre irtidat eden kadında öldürülür ama Hanefiler kadının idamını kabul etmezler.  Bunun delili de şudur.  Ümmü Mervan adında bir kadın İslam’dan dönmüştü.  Durumu Hazreti Peygambere bildirildi.  O da kadının tövbeye davet edilmesini, tövbe ederse bırakılmasını yoksa öldürülmesini emretti. Hanefilerin dışındakiler bu hadisi şerife istinad ettiler.  Yine Muaz Hazretlerinin hadisinde de gördüğümüz şekli ile hangi erkek İslam’dan dönerse onu önce İslam’a davet et, dönerse ne ala yani İslam’a gelirse, küfürden vazgeçerse ne ala yoksa boynunu vur.  Yine hangi kadın İslam’dan dönerse onu önce İslam’a davet et dönerse İslam’a gelirse ne ala yoksa onun da boynunu vur. Şimdi buna benzer hadisi şerifler delil olarak gösterilmiş, Hanefilerin dışındakiler.  Hadisin isnadı hasendir diyor. Kim diyor? İbni Hacer kıymetli Bilim adamlarımızdan.

 

Dakika 25:04

 

İhtilaf konusunda temel kabul edilmesi gereken bir hannastır demektedir.  Hanefi uleması bakın ne dediler? İrtidat eden kadın öldürülmez, öldürülmez dediler Hanefi âlimleri.  Fakat İslam’a dönmesi için gereken yapılır.  İslam’a dönesiye ya da ölesiye dek hapsedilmesi şeklinde olur. Yani Hanefiler kadının mürtedini idamı etmiyor öldürmüyor ama hapsediyor iman edinceye kadar.  Büyük bir suç işlemiş durumdadır.  Her üç günde bir dine geri dönmeye zorlamak için tedip edilir.  Üç günde bir İslam’a dön diye buna gidilir irşat edilir gereken nasihatler yapılır,  bilmediği konular öğretilir, yanlış bilgiler düzeltilir ve onu cezaevinde onun irşadına çalışılır kadın için.  Hanefilerin delili de bakın Cihan Peygamberi Hz. Muhammedin (S.A.V) herhangi bir kadını öldürmeyiniz hadisi şerif’i ile kadınların öldürülmesini yasakladığını belirten diğer bir sahih rivayettir.  Görüyorsunuz Hanefilerin delili zayıf değil güçlü.  Zira öldürme küfür sebebiyle değil savaşma şerrini önlemek için caiz kılınmıştır.  Kâfir olmanın cezası Allah katında öldürmekten daha fazladır.  Çünkü cehennemde ebedi kalacak ölmek ve öldürülmek ile kurtulmuyor kâfirler.  O yüzden öldürme cezası savaşa fiilen katılana mahsus sayılır ki o da kadın değil erkektir. Çünkü kadın sadece niyeti sebebiyle savaşçı kabul edilemez. Şimdi savaşçı kadınlar burada bu konunun dışında kalıyor Hanefilerin. Bu çağın şartları değişti savaşan kadınlar da erkekler gibi o cinsten kadınların olduğu zaman erkek hükmünde hüküm verilir veya verilmez ama ulema onun üzerinde durur keşfini yapar.  Yine ölümünden önce öldürmeden önce Hanefi uleması irtidat eden kişinin İslam’a dönme ihtimali bulunduğu için tövbeye davet edilip kendisine İslam’ın teklif edilmesi müstehaptır,  vacip değildir dediler.  Şimdi İslam dini ona ulaşmış durumdadır. Şayet İslam’a dönerse  bu hoşnutlukla karşılanır,  dönmezse o zaman İslam devlet başkanı veya İslam Devleti’nin yetkili organları onun durumuna bakar,  tövbe etme ümidi varsa yahut mürtedin kendisi süre talep ederse üç gün mühlet verilir. Ama tövbe etme ümidi yoksa ya da mürtet etme isteğinde bulunmazsa o zaman mürtedin haddi derhal uygulanır. Cezası verilir.  Yine Hz. Ömer’den gelen Efendimizden naklettiği bir haber de (Salli ve Sellim ve barik ala Muhammed Radıyallahu Anhüm ve Erdahüm Ecmain)

 

Dakika 30:12

 

İslam ordularından kendisinin yanına gelen bir adama Hz. Ömer uzaklardan yeni bir haber var mı diye sordu.  Adam evet bir adam Müslüman olduktan sonra tekrar Allah’u Teâlâ’yı İnkâr etti.  Biz de onun cezasını verdik dedi. Bunun üzerine Hz Ömer onu bir evde üç gün hapsedip de her gün bir ekmek vererek tutsaydınız ya, belki de tövbe ederdi dedi.  Sonra da şöyle ekledi: Allah’ım ben bu olayda bulunmadım, öyle yapılmasını emretmedim ve duyduğumda razı da olmadım.  Görüyorsunuz Hazreti Ömer burada üzüntüsü var,  belki adam Müslüman olurdu diyor.  Ancak Kemaleddin İbni Burhan gibi kıymetli âlimlerimiz Hz. Ömer’in bu şekilde olaydan uzak olduğunu ifade etmesi tövbeye davet etmenin vacip olmasını gerektirir demiştir.  Evet, o kıymetli âlimler bu görüşte bir keşifte bulundu kanaate vardı.  Tabii burada üzüntü hiç kimsenin küfrüne rıza yoktur.  Onun küfründen kurtarıp ebedi cehennemden kurtulmasına,  dünyada da cezadan kurtulmasına çalışmak en önde gelen gayretlerden biridir. Hz. Ömer’de de bu gayretin en güzelini görmekteyiz.  Mürtedin tövbesinin durumu irtidat eden kimse tekrar İslam’a dönerken İslam dışındaki bütün dinlerden uzak olduğunu açıklar.  Çünkü İslam’dan başka Allah katında din yoktur.  Hepsinden uzak olduğunu açıklaması gerekir İslam’a gelen Müslüman olan herkesin.  İntikal ettiği din veya inançtan uzak olduğunu ifade etse de yeterlidir.  Çünkü maksat hâsıl olmuş olur.  İrtidat eden kişinin ve bütün kâfirlerin tövbesi Kelime-i Şehadet söylemeleri ile gerçekleşir.  Cumhur ulema irtidat eden kadın ve erkeğin öldürülmeden önce 3 kere tövbeye davet edilmesi vaciptir dediler.  Yukarıda geçen Ümmü Mervan hadisi ile Hz. Ömer’den gelen tövbeye daveti vacip gördüğü yolundaki rivayetler bu hükmün delilidir.  Kadınların öldürülmesi yasağı harbi savaş halindeki kadınlara ait kabul edilir.  Bunlar ise irtidat eden kadınlarla ilgilidir.  Netice olarak irtidat eden kişiye tekrar İslam’a girme teklifinde bulunmak Hanefilere göre müstehap, cumhura göre vaciptir.  Hanefi uleması mürtedin üç kere hapsedilmesi menduptur.  Her gün kendisine İslam teklif edilir. Müslüman olursa ne ala,  olmaz ise dinini değiştireni öldürün hadisi gereği ceza uygulanır dediler.

 

Dakika 35:00

 

Şimdi kıymetli efendiler bu hadisi şerif daha önce de kaynaklarını verdiğimiz Kütübü Sitte’nin pek çoğunda yer alan bir hadisi şeriftir. Onun için mürtedin hükmü konusunda da hacir yani tasarruf yasağı konulur. Mürtedin İslam’a dönmesi halinde malının daha önceki mülkiyeti üzere sabit olacağı hususunda ihtilaf yoktur,  malı ona geri verilir.  Mürtet konusunda detaylı bilgiler vermiş kıymetli âlimlerimiz. Hatta her konu incelenmiş hüküm sebebinden geri kalmaz denmiştir. İmamı Azam Ebu Hanife İmameyn’in arasındaki ihtilafın irtidat eden erkek hakkında olduğu görülüyor.  İrtidat eden kadının mallarındaki mülkiyetinin kalkmayacağı hususunda ise aralarında bir ihtilaf yoktur.  Kadının malından yapacağı tasarrufları geçerlidir.  Çünkü onlara göre irtidat eden kadın öldürülmez Hanefilere göre.  İrtidat etmesi mallarındaki mülkiyeti kaldırmadığı için yapacağı tasarruflarda geçerli olur.  Şimdi mürtedin mirası konusunda da borçları cinayet tazminatı, zevce ve yakınlarının mirası ödenir. Geriye kalacak mal ise ganimet sayılarak Beytülmale koyulur. Maliki, Şafii ve Hanbelilerin görüşleri böyledir. Sevgili Peygamberimiz (S.A.V)  Müslüman kâfire mirasçı olmaz,  kâfir de Müslümana mirasçı olmaz buyurmuşlardır. İmamı Azam’a göre mürtet kişi ölür veya öldürülür ya da daimi harbe kaçıp iltihap ederse ve malını Darül İslam’da bırakırsa Müslüman iken kazandıkları mirasçılarına intikal eder.  İrtidat halinde iken kazandıkları ise Beytülmale koyulur demiştir İmamı Azam. İmameyn’in ise bu konuda mürtedin her malına mirasçılar malik olur demişlerdir.  Malların mirasçılarına intikal eder,  İmameyn’in de bu keşfe varmıştır bu keşiflerin hepsi mükemmeldir.  Duruma göre İçinde bulunduğu duruma göre ne yapılır,  bu hükümler uygulanır.  Çünkü değişik şartlarda değişik ortamlarda hükümler tabii ki şartlara göre verilmiştir.  İmameyn’e göre varis hür bir Müslüman ise mirasçı olur,  değilse olmaz demişlerdir.  İmameyn kimdi?  Bunları unutmayacağız. İmamı Ebu Yusuf ve İmamı Muhammed İmamı Azam’ın baş talebeleri,  Hanefi ekolünün baş hocalarından İmamı Azam’dan sonra.  İmamı Azam Ebu Hanife’den gelen haber de ise sadece irtidat sırasındaki durumu göz önünde bulundurulur demişlerdir.  Hanefi uleması Müslüman iken kazandıkları Müslüman olan mirasçılarına intikal eder. Şimdi Hanefi uleması yine hâkimin hükmünün bulunması lazımdır.

 

Dakika 40:06

 

Zahirur Rivaye ’de ise hâkimin kararına ihtiyaç yoktur. İşte durum ihtiyaç olduğu zaman da olmadığı zaman da keşifleri ile ortaya koymuşlardır. Çok kıymetli ve muhterem izleyenler;  dersimiz tazir cezası ile şimdi hadler konusundan sonra bir de tazir cezaları vardır. Buraya kadar had cezaları ile ilgili ulemanın ortaya koyduğu hükümleri delilleriyle sizlere keşif notları halinde sunmaya çalıştık. Özünü vermeye çalıştık. Tabii ki teferruat isteyenler bu kıymetli kaynaklarımız var kıymetli fıkıh kaynaklarına müracaat ederler. Ve orada teferruatları bulurlar. Biz özünde özünü keşif notları halinde vermeye çalıştık. Yüce İslam hayat veren bir dindir ve gerçek hayat İslam’ın ortaya koyduğu hayat tarzıdır.  Bunun dışında Yüce Allah kullarına bir hayat tarzı sunmamıştır. Gerçek hayat tarzı olarak İslam dininin hayat tarzı,  onun adaletini,  onun kanunlarını ortaya Yüce Allah koymuştur.  O âlemlerin Allah ilahı birdir,  O da Allah Teâlâ’dır.  Onun da ortaya koyduğu din sadece İslam’dır.  Onun dışında din arayanlardan kabul edilmeyecektir, Yüce Allah’ın kendisi buyuruyor böyle.  İslam’dan başka din arayanlardan asla kabul etmem diyor.  Yüce İslam’ı da ben tamamladım buyuruyor. İslam’da eksik yok, kusur yok. İslam’ı anlamayan kafalar çok noksan ve çağdışı.  İslami ilimlerle anlayanlar anladı anlamayanlar da mucize olarak Kuran’ı Kerim haber veriyor bir gün onlar da anlayacaklardır.  Çünkü Şanlı Kur’an bunu haber veriyor.                                       (سَنُرِيهِمْ آيَاتِنَا فِي الْآفَاقِ وَفِي أَنفُسِهِمْ ) Açıkça beyan ediliyor bu Ayeti Kerimede. Bilenler biliyor bilmeyenlere de Cenabı Hak bilecek, enfüsi ve afaki âlemde ayetlerini gösterecek. Şimdi tazir konusunda da belirli bir sınırı olmayan cezalara tazir cezası denir hâkim belirler bunu.  Hâkime bu yetkiyi yüce İslam vermiştir. Görüyorsunuz dünyada had cezaları uygulanmadı için dünyanın başına gelenlere bakın.  Tazir cezası halinde uygulanıyor dünyadaki mahkemelerde.  Bunun doğrusu vardır,  eksiği vardır,  kusurlusu vardır, yanlışı vardır. Bunlar yüce İslam ile bütün doğruları tasdik etmek bütün yanlışların yerine doğruyu koymak Yüce İslam’ı onun hukuk sistemini iyi anlamaktan geçer.  Hukukun üstünlüğü yüce İslam’ın kendi üstünlüğünden gelir. Yüce İslam eşi bulunmayan yüceliktedir,  çünkü Allah’ın kurduğu nizamdır. Bu yüce Allah’ın kanunlarıdır. Tazir asil olarak men etmek Nusret yardım etmek.  Had cezasında aşağı derecede onu tedip etmek. Şeri yönden ise tazir cinayet,  suç veya masiyetten günahtan dolayı gereken cezadır.

 

Dakika 45:08

 

Şimdi suç özürsüz olarak mesela Ramazan’ı Şerif’te oruç yemek,  namazı terk etmek. Bunlar Cumhur ulemaya göre faiz yemek,  insanların geçtiği yollara necaset ve benzeri engeller atmak gibi.  Allah’u Teâlâ’nın hakkı hususunda işlenmiş olsun, isterse yabancı bir kadın ile cinsi münasebetin dışında, temasta bulunmak.  Yani cinsel organının dışında ve buna benzer rüşvet,  zina dışındaki sövmeler, dövmeler ve her çeşit zararlar ve ezalar mesela bunun gibi eza,  birisine desen ki ey fasık, ey pis adam, ey hırsız,  ey facir,  ey bilmem ne ey şu günaha irtidat eden adam gibi sözler de nedir ezadır.   Hz. Ali efendimiz (R.A.)  bunlar fuhuş sözlerdir.  Tazir cezası gerektirir ama had icap etmez buyurdular.  Had cezalarını açıkladık bundan önce şimdi tazir cezasını gerektiren suçlardan bahsediyor.  Tazir hâkim suça göre bir ceza belirlenmesidir,  yine de bunun kaynağı İslam şeriatıdır.  Kaynağını İslam adaletinden alır hâkim. Hâkimi iyi yetiştirmek lazımdır.  Kısas bulunmayan cinayetler,  yine hayızlı iken cinsi münasebette bulunmak.  Yağma,  kast ve mali yolsuzluklar da vardır. Bunlar bütün suçlar had cezasının dışında kalan bütün suçlar tazir cezası uygulanır tüm suçlara. Bir adama ey köpek,  ey domuz, ey eşek, öküz desen Hanefi ulemasına göre bunlar ne yapılır?  Şimdi ona zihnen tasarruf edilemeyecek bir iftira atmıştır.  Bazı Hanefiler tazir cezası verilir demişlerdir. Bazıları da işin daha iyi keşfedilmesi enine boyuna gerekmesi gerektiğini söylemişlerdir.  Tazir cezası verilir.  Hâkim söyleyen şahsa tazir cezası verir.  Şafilerin görüşü de bu yönde olduğunu görmekteyiz.  Çünkü bir kişinin diğerine ey fasık, ey kâfir gibi sözler söylemesi yine buna benzer sözler söylemesi tazir cezasını gerektirir.  Her ne kadar bazıları bazı Hanefi âlimleri daha iyi keşfedilmesi suçlunun ve suçun özellikleri üzerine durmuşlar rastgele tazir olmaz demişler ama diğerleri de keşiften sonra gerçek suç tespitten sonra tazir cezası verilir demişlerdir.  Şimdi tazir cezasını kim verir? Devlet verir,  devletin yetkili organları verir.  Sana biri hakaret ettiyse, dövdüyse sövdüyse bunu adil bir hâkimin önünde tazir cezası istenir.

 

Dakika 50:09

 

Zenginin borcunu ödemeyi savsaklaması söylediyse bunu adil bir hâkimin önünde tazir cezası istenir.  Zenginin borcunu ödemeyi savsaklaması, şikâyet edilmesini ve cezalandırılmasını hapsedilmesini ne yapar gerektirir buyurmuştur.  Kim söylüyor bunu?  Peygamberimizden gelen bir haberde bu hadisi şerif de söyleniyor.  Hz. Ömer’in hapishanesi vardı.  Hz. Osman ve Hazreti Ali (r.a) efendilerinin da aynı şekilde yapmışlardır.  Hanefiler hapsetmenin meşru olduğuna yahut da bulundukları yerden sürülmeleri hakkında Maide Suresi 33. Ayeti Kerimeyi Hanefiler delil olarak almışlardır emsali delillerle. Malikilerde El Karafi gibi kıymetli âlimler kısas yerini muhafaza etmek için cinayete uğramış kişinin kaybolması durumunda cani hapsedilir suçlu. Kaçan köle bir sene hapis olunur. Hakkı ödenmedi,  ödemekten kaçına kişi ödemeye mecbur bırakılmak için hapsedilir.  Zengin ya da darda olduğu hükmü verilir araştırmalardan sonra tabii durum onu gerektiriyorsa. Farz türünden tasarrufu yapmaktan kaçınan kişide hapsedilir.  Meçhul bir şeyi ikrar edip de bunu belirlemekten kaçınan kişilerde hapsedilir. Allah’u Teâlâ’nın hakkını yerine getirmeyen da hapsolunur.  Mesela oruç Ramazan’ı Şerif’te adam kasten milletin içinde oruç yiyor.  Bu Allah hakkıdır burada cezası gerekir.  Malikilere göre ise namaz kılmayan gibi orucu kasten terk eden de cezası ağırdır.  Malikilere göre bu cezası ağırdır. Hapis olmakla bırakmıyor Malikiler daha ağır ceza veriyorlar. Yine öldürme cezası verebilir mi hâkim, tazir cezasında ölüm cezası olur mu? Hanefi ve Malikiler tekrar suç işleme veya suçu alışkanlık haline getirme ve arkadan cinsi tecavüzde bulunmak yani livata, ağır bir madde ile vurarak öldürme gibi durumlarda tazir cezasının öldürme şeklinde olmasını caiz görmüşlerdir. Buna siyaseten öldürme ismi verilir.  Hâkim maslahatı bunda görür ve suçun cinsi de öldürmeyi icab ettirirse siyaseten bu ceza verilir. Hanefi ulemasının büyük çoğunluğu Peygamber Efendimize devamlı dil uzatan sövüp, sayan zimmi kişinin yakalandıktan sonra Müslüman dahi olsa siyaseten öldürüleceğine fetva vermişlerdir.  Kadı İyaz’ın Eş Şifada da kayda aldığı gibi Hz Peygamber’e dil uzatan,  söven Müslümanın öldürülmesinin vacip olduğu üzerinde âlimlerin icması vardır demiştir Kadı İyaz. Şimdi Yüce Allah (C.C) gerçekten Allah ve Resulüne eza verenler yok mu? Allah onları dünyada da ahrette de rahmetinden kovmuş.

Dakika 55:13

Onlara korlayıcı bir azap hazırlamıştır. ‘’Bu Ayeti Kerime Ahzap Suresi 57. ayet de Cenabı Hak böyle buyurmaktadır’’ Âlimler İslam devlet başkanı veya naibinin yani yetkili organlarının tekrar tekrar hırsızlık suçu işleyeni şehir içinde insan boğma işlerine karışanı yeryüzünde fesat çıkarmaya çalıştıkları için öldürtme hakkı bulunduğunu söylemişlerdir.  Aynı şekilde şerrinden ancak öldürülmesi suretiyle kurtulmak mümkün olan kimse de siyaseten öldürülür. Âlimlerin çoğuna göre sihirbazlık yapan zındıklığını yaymak için çalışan zındık kişide yakalandığı takdirde tövbe etse dair öldürülür. Yine Tirmizi cündüpten hem merfu hem de mevkuf senetle sihirbazın had cezası kılıçla boynunun vurulmasıdır diye bir haberde vardır.  Bunlar tarihte bu suçlar evet böyledir adalet kılıcı suçlunun ensesindedir ama bunların uygulandığı da pek fazla görülmemiştir.  Çünkü iyice tespit ve teşhis olmadan bu cezalar korkutucu olarak suçlunun ensesinde durur ama uygulandığı çok fazla görülmemiştir ve uygulanmalıdır tespit edildiği zaman. Kâfir olan harbi bir casusun öldürülmesi üzerinde bütün fakihler ittifak etmiştir.  Mesela bir casus konusunda da gereken ceza verilir.  Burada ulemanın ittifakı vardır.  Zımmi ve muavet kendisine eman verilen,  vize verilmiş casuslar hakkında ise İmamı Malik ve Evzai gibi bu konularda ahit ve vizenin bozulmuş olacağını söylemişlerdir.  Şafiiler ise bu hususta değişik görüşler beyan etmişlerdir.  Ancak sünnette casus eğer zimmi yahut müstemen ise yani kendisine eman verilmiş, vize verilmiş birisi ise öldürülmesinin caiz olduğuna delalet eden rivayetler bulunmaktadır.  Yine sahabeden gelen haber de bir seferde Şanlı Peygamber (S.A.V) onun yanına bir casus geldi Peygamberini yanına.  Adam ashabın arasında bir süre oturdu,  konuştu sonra da sıvıştı.  Bunun üzerine Hazreti Peygamber peşinden gidin ve onu öldürün diye emretti.  Ben herkesten önce adama yetiştim ve onu diyor Peygamberin sözünü yerine getirdim cezasını verdim. Şanlı Peygamber (S.A.V)  casusun silah ve eşyalarını ganimet olarak bana verdi.  İşte bunu da Seleme Bin Ekva’nın anlattığını görüyoruz sahabeden.  Bunun da bu hadisi şerif te kıymetli muhaddislerimiz tarafından kaleme alınmış olduğunu da görmekteyiz.

1:00:00

Fesat ve fitne ancak öldürülmesi suretiyle önlenebilecek ise Müslümanlar arasında ayrılık çıkaran dinde olmayan bidat ve fitnelere çağırıp propagandasını yapan kişiler gibi bunlar da bunların da hakkından gelinir. Fitneye fesada müsaade edilmez. Fitne ortadan kaldırılır.  Yüce Allah (C.C.)  bundan dolayıdır ki İsrail oğullarına şu hakikati hükmettik kim bir canı bir can karşılığında veya yeryüzünde bir fesat çıkarmaktan dolayı olmayarak öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur.  Maide Suresi 32. Ayeti Kerimede Cenabı Hak yani haksız yere hiçbir kimsenin öldürülmesine de katiyen İslam kabul etmez.  Bir insanı haksız yere öldürmek bütün insanlığı öldürmüş gibidir.  İki halifeye biat edilince sonraki sonrakini öldürün.   Peygamber Efendimiz sahih bir hadisinde iki halifeye biat edilince sonrakini öldürün.  Çünkü 2 halife olmaz bir devletin başında iki devlet başkanı olmaz. Millet birini seçmiş bir de ortaya başkası çıkmış ötekini öldürün diyor Peygamberimiz. Müslim sahihinde yine bir hadisi şerifte siz tek bir adam etrafında birlik halinde bulunuyorken gelip muhalefet etmek ve cemaatinizi parçalamak isteyeni öldürünüz.  Sevgili Peygamberimiz kendisi adına kasten yalan söyleyen bir adamın öldürülmesi emrini vermiş olduğunu da haberlerde anlamaktayız.  İmam-ı Ahmet gibi kıymetli bir hem müçtehit hem muhaddis rivayet etmektedir.  4. defada da şarap içmekten vazgeçmeyen kimseler hakkında da kendisine soran Deyyem El Himyeri’ye Hz. Peygamber eğer içmeyi bırakmazlarsa dördüncü defa da yine yapmak istiyorlarsa toplum bunun toplumdaki yeri ve kendisi her şeyi hesap edilerek bu ceza gereken ceza verilir.  Suç işlemeyi adet haline getirilmiş,  şarap içmeye müptela olmuş,  fitne çıkarmak için propaganda yapan İslam devletinin güvenliği aleyhinde çalışan ve benzeri faaliyetlerde bulunan kimselerin siyaseten öldürülmeleri caizdir demişlerdir. Adam şarabı içiyor ondan sonra sarhoşluğu bahane ederek vur yansın ediyor toplumda fitne fesat çıkarıyorsa bu defalarca da tekrar tekrar uyarıldığı halde ceza verildiği halde ıslah olmuyorsa toplum kendi bünyesinde mikrop taşımaz ameliyatını yapar. Yüce İslam tam bir ameliyat tedavi metodunu da ortaya en güzel şekilde koyan yüce İslam’ın kendisidir.  Kendinde kendini merhametli görüp de Allah’ın merhametinin tecellisi olan İslam’ın şartı İslam şeriatını kabul etmeyenler bunun hesabını Allah’a verecek. Sen merhametlisin doğru düşünüyorsun da Allah düşünememiş,  âlimler düşünememiş öyle mi? Âlimler düşünememiş,  yani müçtehitler doğru düşünememişte sen doğru düşünüyorsun öyle mi?

Dakika 1:05:06

Bunların hesabını yüce Allah’a vermek için Azrail ensende bekliyor,  ecel saatini gözlüyor,  o saat gelince alıp seni götürecek. Allah’a hesabını ver.  Ya Allah’ın hükümden çık Allah’ın nimetlerini bırak yeme mademki çıkamıyorsun, nimetini yiyorsun, Onun verdiği hayatla, canla yaşıyorsun Allah’a itaat et.  Yapmıyorum diyorsan kendin bilirsin.  Biz sadece söylüyoruz,  bizde dayatma yok ki, bizde dayatma yok. Biz sadece tebliğ ediyoruz.  Herkes kendi kanunlarını açıklıyor nasıl olsa, biz de İslami olan İslam şeriatı ile ilgili hükümler açıklıyoruz.  İşine gelen kul bunu uygular, işine gelmeyen kendi bilir. Hepimiz gideceğiz bizde zorlama yok.  Biz sadece tebliğ ediyoruz.  Bizim ifta görevimiz olabilir ama kaza görevimiz yok.  Kaza hâkime aittir devlete aittir. Devlet hükmünü uygular,  hâkim kazayı uygular ama her şeyi serbest kılıp da Allah’ın şeriatını yasak kılanların da bunun da hesabının ne kadar çetin olacağını unutmasınlar.  Dünyada her şeyi serbest kılıp da ilahi adaletin önünü kesenlerin hangi belaya cezaya çarptırılacaklarını da unutmayın.  Bunu da dünya bilsin.  Evet, kıymetliler bizden söylemesi, Cenabı Hak bütün dünyaya hak ve adaleti,  barışı, gerçek adaleti, gerçek barışı,  sevgiyi ve saygıyı hukukun üstünlüğünün dünyaya Cenabı Hak nasip eylesin.  Çırpıntımız sadece bu.  Kıymetliler şimdi de mali tazir konusunda şöyle bir kısaca keşif notları vererek devam edelim dersimize.  Kıymetli bütün mezhep âlimleri kendi ekolün de bulunan bütün âlimlerimiz malını almak suretiyle tazir cezası vermek caiz değildir.  Suçluların malını almak,  o yönden ceza vermek caiz değildir dediler.  Malikiler,  Hanbeliler ve Şafiler’de ki bir görüşe göre de belli mevzularda mali ceza verilerek tazir uygulanmanın caiz olduğunu belirtmişlerdir.  Yine İbni Teymiyye ve İbni Kayyım da bu grupla hareket etmiştir,  görüşlerini bu yönde kullanmışlardır.  Sünnette buna dair örnekler de vardır demişlerdir.  Peygamber Efendimizin (S.AV.)  Allah’u Teâlâ’nın haklarından bir hak olarak zekât vermeyen bir adamın yarın malının alınmasını kesilmeyecek miktardaki meyve ve hurmaların kırılmasını emretmiştir.  Hazreti Ömer ve Hazreti Ali şarap satılan yerleri yaktırmışlardır bak Hazreti Ali ve Hazreti Ömer.

Dakika 1:10:03

Şimdi bunun gibi çok örnekler var mıdır?  Vardır.  Mal olarak tazir cezası,   İmamı Ebu Yusuf buna caizdir demiştir.  Malına bir süre el konur,  tekrar geri sahibine verilir.  İmamı Ebu Yusuf’un Hanefilerden onun görüşüdür bu ve kıymetli görüştür. Yine hâkim caninin malını alıp yanında alıkoyabilir ve bekletir.  Tövbe etmesinden tamamen ümit keserse Müslümanların uygun gördüğü bir işine harcar. Bunu da İbni Abidin kayda aldığını görüyoruz ve İbni Abidin kendi görüşünü de buraya koyduğunu görüyoruz.  Sultanın malları müsadere etmesi caiz değildir,  devletin devlet başkanının.  Hz. Ömer yanında kendine yetecek miktardan fazlasını bulduğu bir dilencinin yiyeceğine Beytülmal namına el koymuştur.  Meşru olmayan yoldan kazanılan mallara el konulur, işte deliller ortada.  Meşru olmayan kazanca İslam Devleti müsaade etmez. Her kazanç meşru olmalıdır.  Bu konuda iklaf etmek yok etmek İslam’a aykırı olan şeyleri yok etmek demektir.  Kırılarak ve yakılarak çalgı aletlerinin iklafı parçalanarak olur.  İmamı Ahmed ‘in mezhebinde meşhur görüşe göre Hanbelilere göre Malikiler ile diğer mezheplere göre şarap ve diğer içki konan kaplar kırılır,  içerisine şarap ve benzeri sarhoş edici içecek satılan dükkânlar ortadan kaldırılır.  Hz. Ömer şarap satılan bir dükkânı yaktırmış.  Hz. Ali efendimiz de şarap satılan bir köyü bir köyü yaktırmış.  Hazreti Ömer’in suyla karıştırılarak satışa sunulmuş sütü döktürmesi de bu kabildendir.  Mesela adam sütün içine su katmış, Hz. Ömer onu döktürmüş.  Hileli mamullerin iklaf edilmesinde de hüküm aynıdır.  İşte görüyorsunuz Hz. Ali’nin ve Hazreti Ömer’in uygulamalarına bakın.  Şimdi Hz. Ömer’den ben daha iyi biliyorum,  Hz. Ali’den daha iyi biliyorum diyecek babayiğit var mı? Kötülükleri ortadan kaldırın ki insanlık rahat etsin, iyiliklerle dünya donansın,  iyilik herkes sonuna kadar hür olsun, kötülükte insanlara zarar verme hürriyeti diye bir şey yok ki. Birde zararı hayrı tespit ederken Allahın tespitlerini.

Dakika 1:14:21

 

(Visited 50 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}