[jw7-video]

129- Amelde Fıkhı Ekber Ders 129

AMELDE FIKIH EKBER DERS 129

Bu menfaatler ister ele geçirmiş olsun isterse tümüyle menfaat sağlamış olsun gasp ettiğinin menfaatlerinin tazminatı üzerinde menfaatler diyor ödemez Hanefilere göre menfaat bir mal değil mülktür. Hanefilerin müteahhir âlimleri o eksikliğin bedelini öder dediler. Malı ödemiş ama eksiği var onu da öder dediler sonraki Hanefiler. Gasp edilenin gelirine gelince İmam-ı Azam Ebu Hanefi ve Muhammed’in görüşü dediler helal değildir yani gasp edenin geliri helal değildir. Ebu Yusuf ile Züfer’e göre ise farklı görüş beyan etmişlerdir Malikiler gelirini öder dediler. Şafiler ve Hanbelîler menfaatinin tazminatını öder dediler. İşte görüyorsunuz çoğunluk haksız yoldan ticaret yapılırsa gasp yoluyla o menfaatlerin bile ödeneceğini ulemanın pek çoğu dile getirdiler. Yine mütekavvim olmayan hakkından Hanefi uleması gasp yani gasp eden Müslüman’a ait şarabı yahut domuzu geri öder mi? Ödemez. Çünkü zaten bunlar mütekavvim mal sayılmamaktır Hanefilere göre. Zimmîye ait şarap ve domuz telef edildiği takdirde zimmî kim? Gayri Müslim’dir Müslüman olmayan. Onlarca o mal sayıldığı için o zaman tazminatını öder dediler isterse zimmî Müslüman olsun isterse zimmî olsun öder dediler tazminatını. Meyte ve kanın ise tazminatları ödenmez yine Müslüman bir Hıristiyan’dan gasp edip elinde telef olan haçın kıymetini tazminat olarak öder bu Hanefilere göre Hıristiyan kendi dini ile baş başa bırakılır o nedenle birde onlar zimmîdir Müslümanların koruması altındadırlar onun için Hıristiyanlara zarar verirse onu ödemek zorundadır Müslüman. İmam-ı Azam Ebu Hanefi hazretleri Müslüman’a ait davul zurna def ve buna benzer müzik ve eğlence aletlerinden birisini kıran kimse bunların tazminatını öder demiştir. Burada o aletlerin maddi yapısına bakmıştır çalgı yönüne bakmamıştır İmam-ı Azam maddi yapısında kimisi odun olur kimisi başka şeyde kullanılabilir yönüne bakmıştır. Helal bir takım yollarla da kullanılmaya elverişli mallardır mesela bir çalgıyı başka bir faydalı şeyde de kullanabilirsin açısından bakmış İmam-ı Azam. Fakat diğer âlimlerimizin bakışları bu konuda farklıdır onlar cizyeyi kanları bizim kanlarımız malları da bizim mallarımız gibi olsun diye vermişlerdir. Buna karşılık bizde onları dinleriyle baş başa bırakmakla emir oldu emri olunduk diyor kim diyor bunu Hz. Ali’den gelen bir haber.

Dakika 5:00

Çünkü zimmîler Müslümanların himayesi altındadırlar onlar vergi öderler sadece bir de onlar korunurlar Müslümanlar tarafından ama Müslümanlara da onlar Müslümanlara Müslümanlar onlara zarar verme hakkı yoktur. Ebu Yusuf ve Muhammed ise eğlence aletlerin tazminatı yoktur demişlerdir onlar İmam-ı Azam gibi düşünmediler. Yine Malikilerde Hanefiler gibi görüş beyan etmişlerdir Allah’u Teâlâ (c.c) resulü de şarabın, meytenin, domuzun ve putların satışını haram kılmıştır. İşte Hanefiler gibi Malikilerde bu gibi ayetlere istinat etmişlerdir hepsinde deliller mükemmeldir. Şafi ve Hanbelîler telef eden kişi ister Müslüman ister zimmî olsun telef edilende ister Müslüman ister zimmîye ait olsun domuzun ve şarabın tazminatı ödenmez dediler kim? Şafilerle Hanbelîler. Bedelleri de tazminat yoluyla ödenmez dediler ve birbirlerine ya aynısını ya pek yakın görüşler beyan ettiler putların ve eğlence aletlerinin telef edilmesi ile de onlara göre tazminat söz konusu değildir. Hanefilerinde zaten çoğunluğu bu görüştedir ve Hanefilerin görüşünü de burada paylaşmış oluyorlar fakat İmam-ı Azam farklı düşünmüştür. Yine gaspla ilgili günahı kazanmak her kim başkasına ait araziden bir karış kadar bir yer gasp edecek olursa Allah kıyamet gününde onu 7 kat yer ile boynuna dolar. İşte gaspın bir defa günah kazanıldığını haram olduğu anlaşılmaktadır. Hanefi ve Malikiler mümeyyiz olan gasp dövülerek veya hapsedilerek tedip edilebilir mi? Tedip edilebilir. Bu küçüklerde, büyüklerde de duruma göre tedip cezası uygulanır bunlara tacir cezaları denir. Fesat’ı önlemek ve ısla etmek, kötülüklerden alı koymak gibi metotlar uygulanır tacirin yerine getirilmesi ise devlet başkanının İslam devletinin yetkisi dâhilinde olduğunu görüyoruz. Bilmeyerek meydana gelecek olursa bu bir hatadır hata sebebiyle ise şeran bir sorumluluk söz konusu değildir rabbimiz unutur veya hata edersek bizleri sorumlu tutma diyor Kuran-ı Kerim de yüce Allah 286. Ayeti Kerime Bakara Suresi. Yine bakıyoruz ki hata unutmak ve zorlandıkları şeyin günahı ümmetinden kaldırılmıştır buyurdu Peygamberimizde Ayeti Kerime’den ve sünneti şeriften bunları görmekteyiz. Yine gasp edileninin aynının iade edilmesi telef edilmesi halinde ise tazminatının ödenmesi hükmü baki kalır yani ödeyecektir.

Dakika 10:00

Kıymetli efendiler; Hirabe mesela yol kesmek bunlar gaspın içine girenler batıl yollarla insanların haklarını yemek. Yine gasp hırsızlık ihtilas yani buda çarpmak, yan kesicilik, ihanet, zillete düşürmek, hakkı inkâr, haddi aşmak, satranç ve zar gibi kumar oyunları, rüşvet yine aldatma ve kandırma bunlar bir, bir sayılmış bunların tamamı İslam’da yasaklanmıştır. Yani batıl yollarla almak on türlü olarak ifade edilmiştir ve bunların hepsinin de haram olduğunu söylemişlerdir. Kıymetli âlimlerimiz delilleri inceledikten sonra hükümleri ortaya koymuşlardır ve koymuşlar. Geri verilmesinin vacip olduğunda da Fakihlerin icması ve hem fikir olduklarını görüyoruz. Neyi? Gasp edilen şeyi el aldığını eda etmekten sorumludur sakın sizden birinize kardeşinizin malını ciddi veya şaka yolu almasın her hangi biriniz kardeşinin değneğini alacak olsa onu kendisine iade etsin. Bunlar kul haklarıdır şakaya da gelmez şakayla aldın derhal vermen gerekir gasp edilen şey gaspın yanında telef olur ise tazminatını ödemesi hemen gereklidir tazminatını öder ödemek zorundadır. Kıymetli izleyenler onun için size kim saldırırsa sizde tıpkı onların size saldırdıkları gibi karşılık verin Bakara suresi 194. Ayet-i kerime. Eğer ceza ile karşılık verecek olursanız size verilen cezanın benzeriyle karşılık verin bir kötülüğün cezası onun gibi bir kötülüktür yani misli, misline olması misline aşmaması ölçüyü taşırmaması gerekir adalet bozulur. Misli olanlar 4 türlü olduğunu görüyoruz. Mesela mekilat ölçülenler mevzumat tartılanlar. Birbirine yakın olan sayılanlar yani adediyat bu bazı türleriyle de zerriyat uzunluk ölçüsüyle ölçülebilenler metreyle veya benzerleriyle mekilat biliyorsunuz ölçülenler olduğunu mevzuatın tartılanlar olduğunu zerriyat’ın biliyorsunuz ki zira ile ölçülenler olduğunu adediyat’ı da söyledik kıyamı olanlar pazarlarda benzeri bulunmayan yahut benzeri bulunmakla birlikte kıymetini etki edecek farklı ihtiva edenler. Evet, kıymetli muhterem izleyenler; Hanefi uleması ve Malikiler gasp edilenin kıymeti gasp edildiği güne göre takdir edilir buyurdular.

Dakika 15:05

En ileri derecedeki kıymetidir Şafilere göre de en yüksek kıymeti karşılığında tazminat altındadır kıyemî olan mallar. Yine Hanefi uleması malik olmuş sayılır dediler bir kimse tazminatını ödemekle gasp ettiği mala malik olur mu konusunda bunu söylediler. Kıymetli izleyenlerimiz derslerimiz itlaf ile devam etmektedir yani malı telef etmek şimdi Hanefi uleması bakın ne dediler gasıp gasp edilen şeye tazminatını ödedikten sonra artık ona malik olmuş sayılır dediler İmam-ı Azam Ebu Hanefi ve İmam-ı Muhammed bu konuda helal değildir dediler. Gaspın tazminatı ödemeden önce bizzat kendisinin yemesi veya başkasına yedirmesi suretiyle gasp ettiği şeyden faydalanması helal değildir dediler. Yine kıymetli efendiler Ebu Yusuf gibi Züfer gibi kıymetli âlimlerimiz ondan faydalanmak helal olmakla birlikte geri gasıp için buna göre gasp edilenin geliri gasıp için helaldir dediler tabi karşılığını ödedikten sonrası için yoksa alınan çalınan gasp edilen mal helal olmayacağı zaten anlaşılmıştır. Sevgili Peygamberimiz (a.s.v) Efendimiz bir gurup Ensar’ın ziyaretine gitmiş orda bulunmuştu onlar ona kızartılmış bir koyun takdim edildi. Kendisi de ondan bir lokma aldı fakat çiğneyip durduğu halde bir türlü yutamıyordu nihayet Peygamber Efendimiz (a.s.v) şöyle buyurdu ve sordu? Bu koyun bana hak olmayan bir yolla kesilmiş olduğunu bildirmektedir onlar bu bir komşumuza ait bir koyundur bedelini kendisine ödeyerek onu razı etmek üzere kestik dediler. O âlemlerin rahmet Peygamberi (a.s.v) Efendimiz Hz. Muhammed bunu esirlere yediriniz diye buyurdu onlara haram kılmıştır böylelikle o koyundan faydalanmalarını ihtiyaçları olmakla birlikte onlara haram kılmıştır şayet helal olsaydı mubah görürdü. İşte görüyorsunuz kıymetliler buda Peygamberimizin bir mucizesidir ve görülmeyen takvayı açığa çıkarmaktadır ve bir mucize yoluyla keşif yapılmıştır. Hikmetler zühul etmiştir Malikiler gasıp alı konulur yani gasp eden kişi için söylediler.

Dakika 20:00

Şafi ve Hanbelîler akit veya başka yollarla tasarrufları haram olur ve sahih olmaz kim için gasp eden için bizim işimize uygun olmayan bir işi kim işlerse o ret olunur buyurdu şanlı Peygamberimiz (a.s.v) Efendimiz. Cumhurun hilafına Hanbelîler gasp edilmiş mal ile hac etmek haramdır ve sahih olmaz dediler. Kıymetli efendiler sizin kanlarınız, mallarınız, ırzlarınız size haram kılınmıştır buyurdu sevgili Peygamberimiz. Yine Hanefi uleması şayet gasp edilen şey değişikliğe uğrarsa mal sahibi serbesttir dediler. Muhayyerlik orda vardır dilerse tazminatını ödettirir dediler. Malikiler Hanefilerin görüşünü benimsemişlerdir. Evet, kıymetli ve muhterem izleyenler; Şafilerle Hanbelilerde kıymetli görüşler beyan etmişler birbirinin ya aynısı ve yakın görüşler bildirmişlerdir. Yine gasp edilen şeyde ziyadelik olursa Ebu Hanefi ile Ebu Yusuf tazminat altında olmadığını söylediklerine bakıyoruz yine İmam-ı Muhammed, Şafi ve Hanbelîler tazminat altındadır demişlerdir. Yine gasp edilen arazi üzerine her hangi bir bina yapmak yahut da orayı başka türlü değerlendirmek konusunda ortadan kaldırılmasını ilke olarak kabul etmişlerdir zalim bir kökün her hangi bir hakkı yoktur diyen Peygamberimizin sözüne istinaden. Yine her konuda geniş söz sahibi olan Hanefi uleması her konuda gereken teşhis ve tespitlerini keşiflerini sonuçta hükümlerini ortaya koymaktadırlar diğerlerinde de olduğu gibi arazinin kıymeti daha fazla olsa gasp eden araziyi işgal etmiştir boşatması emredilir. Zalim bir kökün her hangi bir hakkı yoktur diyen şanlı Peygamberin sözüne istinat edilmiştir. İnşaatın kıymeti daha fazla ise gasp eden malike arazinin kıymetini ödeyip araziyi almak hakkına da sahiptir de dediler. Evet, kıymetliler yani her konuya açıklık getirdiler her zorluğu çözdüler daha yüksek değerin sahibi olan kişi daha az değerin tazminatını öder. İnsan bir inci yutsa ölse bile inci için karnı açılmaz insanın saygıya değer olması malın muhteremliğinden daha büyüktür yuttuğu incinin değeri de tenekesinden alınır inci sahibine verilir.

Dakika 25:04

Hanbelîlerinde görüşü bu. Evet, kıymetliler; Şafi ise çocuğun çıkartılması için annenin karnının yarılmasına kıyasla bu kişinin karnının yarılmasına da caiz kabul etmiştir. Kıymetli kaynaklarımıza da baktığımız zaman bunları görmekteyiz bu kıymetli olanlardan biri de Ed Dürrul Muhtar’dır. Kıymetliler; Şimdi insan mahlûkatın en şereflisidir bunda şüphe yoktur yine şafiler zalim bir kökün hiçbir hakkı yoktur diyen şanlı Peygamber sözüne istinat ederek görüşlerini beyan ettiler. Hanbelîlerde her kim başkalarına ait arazide onların izinleri olmadan ekin ekecek olursa ekinden ona ait bir şey yoktur ve ona nafakası verilir. Ekininizi alınız ona da yaptığı masraflarını veriniz diyen şanlı Peygamberden haber vardır. Evet, kıymetli izleyenler; gasp edilen hakkında da İmam-ı Azam Ebu Hanefi ve İmam-ı Muhammed gasp edene helal değildir dediler. Ebu Yusuf ve Züfer de tazminatını ödemesi halinde o zaman helal olur dediler tazminatı ödenen şeylere malik olunur dediler hepside çok kıymetli keşiflerde bulundular. Yine âlimlerin rahmet ve şefkat Peygamberi merhamet Peygamberi (a.s.v) Hz. Muhammed zahirin arazisinde ekin görmüş ve bu ekinden hoşlanmış bu ekinin ne kadar güzeldir ey Zahir diye buyurmuştur. Onları ekin zahire ait değildir filanındır demeleri üzerine şöyle buyurdu: Ekininizi alınız ve ona masrafını geri veriniz buyurdular. İşte görüyoruz ki muhaddislerimizin rivayet ettiği hadisi şeriflerde bunları istinaden ulema keşiflerini yapmış hükümlerini ortaya koymuşlardır. Gelir tazminatının karşılığıdır Hanefi ulemasının dışındakiler gasp edilenin menfaati de tazminatı ödenir dediler. Yine Hanefi uleması hâkim hapseder daha sonrada tazminat ödemesi için aleyhinde hüküm verir dediler. Kim için? Gasp edilen için. Gasp edilenin aynen geri verilmesinin vacip olduğu şeklinde beyanlarını ortaya koymuşlardır. Maliki uleması da Hanefiler gibi düşünmüşler onların görüşüne katılmışlardır. Evet, kıymetliler Şafilerin de kıymetli görüş ve keşiflerini görmekteyiz yine birinci gasıba Hanefi uleması yine yahut 1. gasp edenden rehin alana kiralayana tazminat ödettirme hakkı da vardır kim o esas o gasp edilene malik olan kişi 1. kişi bu. Şimdi telef etmenin durumu ise tazminatı gerektiren bir sebeptir her kim size saldıracak olursa sizde ona size saldırdığının misli ile ona karşı saldırınız fakat daima Allah’tan korkunuz Bakara Suresi 194. Ayet-i Kerimesinden bunu anlıyoruz. Yine İslam da zararda yoktur zarara zararla karşılık vermek de yoktur bu Peygamber sözünden hareket edilerek bu kurallar göz önünde tutulması gerekir. İmam-ı Azam ile Ebu Yusuf bakın ne dediler ve mesela adam kapıyı açtı oradan bir kapı açılınca bir şey çalınca veya bağını çözse bir şeyin kaçmasına uçmasına sebep olsa bu konuda İmam-ı Azam ve Ebu Yusuf tazminat öder mi? Ödemez dediler. Fakat bakın diğer ulema ki Hanefilerden Muhammed Bin Hasan’da dâhil maliki ve Hanbelî uleması tazminat öder dediler. İşte kıymetliler kâşif ulema ne kadar güzel keşfediyorlar ve içtihatta bulunuyorlar şafilerde aynısını söylediler tazminatını öder dediler. İmam-ı Azamla Ebu Hanefi’yle Ebu Yusuf ya sıvı durumunda ise tazminatını öder dediler mesela yağ tulumunu atçıda akmasına sebep oldu bunun gibi. Yine diğer ulema yine İmam-ı Muhammed’de dâhil burada Şafiler ve Hanbelîlerde Hanefilerden hariç olmak üzere Malikiler, Hanbelîler İmam-ı Muhammed ne dediler? Tazminat öder dediler. Yine şafilerde aynı görüşü savundular. Yine imam-ı Azam ile ibn-i Hazm tazminat ödemesi gerekmez dediler buda mesela korkutma sebebiyle hâkim bir kadına haber gönderse kadında korkusundan çocuğunu zahir etse bu gibi durumlarda İmam-ı Azam ve İbn-i Hazm tazminat ödemez derken Cumhur ulema hâkim diyetini tazminat olarak öder dediler. Evet, bu da korkutmanın şekline göre bu görüşmenin korkmanın ve korkutmanın şekline göre bu keşiflerin hepsi doğru olduğunu görürsünüz. Yine Hanefi uleması menkul ise tazminatını öder akar ise ödemez dediler İmam-ı Azam Ebu Yusuf bu görüşte olmakla beraber imam-ı Muhammed her ikisinde de gasp ceyaran eder görüşünü savunmuştur. Maliki ve Hanbelîler ödemesi gerekir dediler şafilerde öder dediler.

Dakika 35 01

Evet, kıymetliler bu keşifler mükemmel keşiflerdir şartlar farklı keşif açıları faklı pozisyon faklı, farklı olduğu zaman keşiflerde farklı, farklı ortaya konan hükümlerde elbette ki farklı olacaktır. Şafi ve Hanbelîler domuz ve şarabın tazminatı yoktur dediler. İmam-ı Ebu Yusuf ve İmam-ı Muhammed yine Fakihlerin diğerlerine göre putların ve fesada alet olan zurna ut ve benzeri müzik ve eğlence aletlerinin telef edilmesiyle de tazminat yoktur dediler. İmam-ı Azam ise İmam-ı şafide aynı İmam-ı Azam’ın görüşünde bunlar kereste olmalı ihtimale bakarak tazminatları ödenir dediler. İşte görüyorsunuz birisi haram ve günah olma sebebini keşfediyor öbürleri de maddi yapısına bakarak onlarda öyle keşfediyorlar ki bu keşiflerin hepsi doğru. Bakın dünyanın en büyük ulemasından birisi İmam-ı Azam birisi Şafi’dir. Bunlar kimsenin hakkının maddi bir kereste bile olsa hakkının zahir olmasını istememişler kötü çalgılar dahi olsa bakın o çalgının maddi yapısını göz önüne almışlar buda insan haklarının korunması ve tazminin konusunda. İşte görüyorsunuz 15 asırdır 14 asırdır dünyada bu kıymetli adalet anlayışı dünyayı okutarak dünyaya medeniyet ve adalet öğreterek gelmiştir dünya her şeyi İslam’dan öğrenmiştir. Keşke daha çok şey dünya İslam’dan öğrenmesi gereken daha çok şey ortadadır öğrenmedikleri kadar dünya yanlış da gidiyor öğrendiği kadarıyla doğruyu bulmuşlardır. Tazminatın vacip olması için temiz şart değildir telef edende tazmin etmesi icab ettirecek ehliyet konusunda söylediler. Yine teaddi meselesi Hanefi uleması hakkı aşmak ve şeriatın müsamaha ettiği sınırı öte taşırmak o sınırı aşmak demenin adı teaddi’dir. Kuran-ı Kerim de Cenabı Hak ne buyuruyor; (لاَ يُحِبِّ الْمُعْتَدِينَ) haddi aşanları Allah sevmez haddi aşan kimseler tazminatını öderler. Yine kasıt kasten olması demektir sebebin neticeye kesin olarak götürmesi bakımından da yine şöyle bakınca Allah’u Teâlâ benim ümmetimden hata ve unutmayı ve birde yapmak için zorlandıkları şeyi bana bağışlamıştır buyurdu Peygamberimiz. İşte buradan bakınca kasıtlı olanla hiç kastı olmayan arasında iyi bir fark görünmektedir.

Dakika 40:00

Misli tazminat olarak verilir telef edilen neyse onun misli buna imkân olmaması halinde kıymetini vermek icab eder dediler. Kıymetli ve muhterem izleyenler; işte kıymetli âlimlerimizin durumunu görüyorsunuz bu keşifler hep Hanefi ulemasının keşifleridir. Çünkü her konuda büyük geniş bir keşif yapan birinciye Hanefiler olduğunu her dalda görmekteyiz. Bütün kaynakları yoklayın Hanefilerin keşif sahası çok geniştir. Çünkü Hanefi uleması diğer ulemanın hocasıdır ve diğerleri de çok mükemmel dünyada insanlığa başta İslam’a hizmet etmiş çok değerli ulemadır. Yüce Allah hepsine bol, bol rahmet eylesin ben hepsine hayranım. İmam-ı Azama ne kadar hayransam ve diğer âlimlerimize de hayranım hepsine rahmet okuyorum hepsinin talebesiyim hepsinden ne aldıysam onlar benim hocamdır ve dolayısıyla ehlisünnet ve cemaat yolunu mükemmel bir şekilde batıla Mithatlara karşı koruyarak en güzel İslam anlayışıyla bize kadar getirdiler. Bizden de kıyamete kadar inşaAllah bunlar bozulmadan devam edecektir İslam asla bozulmaz ama insanlar bozulur bozuldu İnşaAllah insanlıkta düzelir hepsi huzur bulur dünyası ukbası güzel olur çırpıntımız bunun için. Dersimiz saldırgan konusunda devam ediyor. Canını, malını ve namusuna, ırzına saldırsa kadına hücum etse bir hayvan bir şahıs üzerine hücum etse def edebilmek için gerektiği kadarıyla karşılık verme hakkı var mıdır? Evet, vardır başkasının da ona yardımcı olma hakkı vardır yani başkaların ona yardım etme imkânı varsa derhal yardım etmede bu da haktır dediler. Sözle insanların yardımını istemek suretiyle def etme imkânı varsa döverek müdafaaya girişmesi yasaktır sözle bu işi halledeceksen niye dövüşüyorsun niye dövüyorsun döversen haramdır diyor elle vurmak suretiyle savunma imkânı varsa kamçı kullanması da haram olur dediler kamçı ile savunmak mümkün ise sopa kullanması da haram olur dediler. Bir organını kesmek suretiyle mümkün ise öldürmek haram olur dediler ancak öldürmekle mümkün olabiliyorsa öldürme hakkına da sahip midir? Evet, sahiptir çünkü savunmada durum ondan başka çare kalmamışsa. Yine saldıran kılıç çekecek olursa öldürmesi mubah olur çünkü o seni öldürecek belli kesinse bu o zaman senin de öldürmekten başka çaren olmadığı ortamda işte bunlar incelenmiş hükme bağlanmış. Öldürmek veya silah kullanmak zarar, zarar ile izale olunmaz kaidesinden istisna olarak bak burada bir istisna var.

Dakika 45:06

Zaruret dolayısıyla caiz kabul edilmiştir. Şanlı ulema çok çalıştılar bu hükümleri çok güzel inceleyip keşfettiler zaruretler miktarlarınca takdir olunur buda bir kuraldır ve hem de önemli bir kanun ve kuraldır. Şafilerle, Malikiler bu durumu açıkça ifade etmiş olduklarını görüyoruz Hanbelîlerde böyledir onun için size kim saldırırsa sizde tıpkı onların size saldırdıkları gibi karşılık verin Allah’tan korkun ve bilin ki Allah takva sahipleriyle beraberdir işte bunun delili bu Ayeti Kerime olarak kıymetli âlimlerimiz bu delillere dayanarak bu hükümleri açıkladılar. Bu Ayeti Kerime Bakara suresi 194. Ayeti Kerimedir. Yine şanlı Peygamberden gelen sahih sünnete göre başka bir delilde her kim dini uğrunda öldürülürse o şehittir, her kim kanı uğruna öldürülürse o şehittir, her kim malı uğrunda öldürülürse o şehittir buyurdu şanlı Peygamber Hz. Muhammed (a.s.v) efendimiz. Yine o şanlı Peygamber ister zalim ister mazlum olsun kardeşine yardımcı ol diyor zalimken ona nasıl yardımcı olayım diye sorulunca o şanlı Peygamber buyuruyor ki sen onu zulümden alı koyarsın işte bu senin ona yardımındır buyurdular. Kendisinin huzurunda bir mümin zelil kılındığında yardım etme gücü olduğu halde ona yardım etmeyen kişiyi Allah’ta kıyamette herkesin gözü önünde zelil eder. Müminler fitneye düşüren şeytanlara karşı birbirleriyle yardımlaşırlar. Ey Müslümanlar Peygamberimizin bu sözlerine dikkat edin kulağınıza değil kalbinize küpe yapın. Evet, bu hadis-i şeriflerin sahih olduğu söylenmiştir. Yine şöyle bir bakıyoruz ki mümin, müminin kardeşidir su ve ağaç 2’sine de yeter ve onlar çok fitneci şeytana karşı birbirlerine yardımcı olurlar işte mümin Müslüman olup kardeş olmanın özelliği budur birbirlerine yardımcı olacaksın biri kardeşine haksızlık ediyor onu zillete düşürmek isteniyorsa ona yardımcı olacaksın. Yine şerri savunma konusunda bununda mubahlık olduğunun hükmünün ulemanın burada görüş birliğinin olduğu ortaya konduğunu görüyoruz birde savunma fiilleri mubahtır dediler sınırı aşması hali ise bundan müstesnadır buyruldu. Maliki uleması yemin ile birlikte kendisini savunan kimsenin sözü kabul edilir dediler. Şimdi def etme konusuna şeriata gelince saldırı olmalı olması anında Hanefiler bir suç olması şarttır. Küçüğün delinin ve hayvanın saldırında da Hanefilere göre suç niteliği yoktur.

Dakika 50:03

Saldırgan bir deveyi ve benzerlerini öldürürse Hanefiler bu konuda tazminat olarak öder dediler. Istırar yani zaruret halinde olmak başkasının hakkını iptal etmez dediler. Evet, kıymetliler bizim âlimlerimiz mükemmel âlimlerdir tüm insanlığa doğruları öğreten dünyayı okutan âlimler dünyayı, dünyada hukuk dalında biri bir şey biliyorsa dikkat edin buradan alınmıştır söylemeseler bile. Hanefi uleması kişi ancak o hayvanı vurmak ve öldürmek ile kendini koruyabiliyorsa bedelini de tazminatını da ödemesi söz konusu değildir dediler. Şimdi zaruretten canını kurtarmak zorunda kaldığı zaman bunu yapmak zorunda. Yine saldırının filen baki olması durumunda da böyledir başka imkân bulunmadı anda böyledir saldırıyı gerekli olan kuvvet ile def etme durumu da böyledir nefsi savunmanın durumu hakkında da İmam-ı Azam Ebu Hanefi, Malik, Şafi kendini savunması icab eder dediler. Fakat şafilerin diğerleri vacip olmasını saldırganın kâfi veya hayvan olmasını kanıtlamışlardır. Evet, yine saldırgan Müslüman ise ona teslim olmak caizdir. Şafilerde ki görüş bu şekilde beyan edilmiştir sen Âdem’in 2 oğlunun hayırlısı gibi ol Peygamber Efendimizden buda rivayet edilmiştir. Malikiler savunmanın vacip olmasını Allah aşkına git ve beni rahat bırak şayet bu saldırısından vaaz geçmez ise başkada imkân olmazsa öldürmek veya başka bir yolla ona karşı kendini savunup belayı def etmesi caiz olur dedi Malikiler. Yine kıymetliler şanlı Kuran’da ve kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayanız diyen Ayeti Kerime buna istinat edilmiştir eğer onlardan biri diğerine karşı tecavüz ediyorsa o tecavüz eden gurupla Allahın emrine dönünceye kadar çarpışın buda Ayeti Kerime Hucûrat suresi 9. Ayeti Kerime. Size kim saldırırsa sizde tıpkı onların gibi size saldırdıkları gibi karşılık veriniz buda adı geçen Ayeti Kerime bir kötülüğün cezası onun gibi bir mislidir misli, misline. Yine kıymetliler Hanbelîler cana kastederek saldıran kimseyi def etmek caizdir dediler vacip olduğunu demediler vacip değil caiz dediler. O zaman evinde otur eğer kılıç parıltısının gözlerini almasından korkuyor isen elbisenle yüzünü ört.

Dakika 55:08

Peygamberimizden bunu da rivayet etmişler Hanbelîler buna göre o hükme varmışlar bir takım fitneler olacaktır. O fitnelerde Allah’ın öldürülen kulu ol öldüren kulu olma diye de rivayet vardır Hanbelîler buna da bakmıştır istinaden. Yine bu Hz. Osman’ın şahsi içtihattır diyenler olmuştur. Hz. Ali veya diğer Ashab onu korumak için oğullarını göndererek yardım teklifi edip onu savunmak istemişler kimi Hz. Osman’ı isyancılar geldiği zaman zalimler elinde şehit olmayı tercih etmiştir. Kim? Hz. Osman. Hz. Osman kendisi sebebiyle Müslümanlar arasında kan dökülmesini istememiştir şehit olmayı istemiştir. Bu gibi durumları da göz önüne almış Hanbelîler böyle demişlerdir bu konu da Hz. Osman’ın fitne dönemlerinde sayılan 400’ü sayılarını bulan hizmetleri vardı. Kendisini savunmalarını istemediği sahih haberle bize kadar ulaşmış bulunmaktır. Hatta kim kılıcını bırakırsa o hürdür diye de kölelerini azat etmiş yani kılıcı bırakıp beni savunmayın demiş çünkü şehit olmak istiyor mübarek. Şehitliği bekleyenlerden biride oydu Hz. Ömer’de, Hz. Osman’da, Hz. Ali’de şehitliği bekleyen ünlü kahramanlardır. Evet, kıymetliler Cenabı Hak onlardan hepsinden çok razı olsun ebediyet üzerlerinden Allahın rızası eksik olmasın. Fakihlerin ittifakı ile öldürdüğü takdirde sorumluluğu yoktur dediler ne diyet gerekir nede kıyas dediler çünkü saldırgana karşı ancak savundu o savunma esnasında da saldırgan öldü bu nedenle bütün âlemlerin bütün ittifakı burada birleştiğini görüyoruz. Her kim kılıcını çeker orada sonra da onula başkasını öldürmeye kalkışırsa kanı hederdir dediler Peygamberimizden gelen haber buda. Hanefiler küçüğün ve çocuğun diyetini öder hayvanında kıymetinin tazminatını öder dediler bu adı geçen konularda Ebu Yusuf’tan gelen haberde ise küçük ve delinin öldürülmesinde diyetinin ödenmesi gerekmez dediler. Şimdi bu keşiflerin hepsi mükemmeldir delinin deliye karşı öyle özellikleri faklılıkları olduğu gibi küçüklerinde durumlarında farklılıklar olabilir onun için bu keşiflerin hepsi güzel keşiflerdir. Hanefilerin delili hayvanın yaralanması hederdir diyen Peygamber sözüdür.

Dakika 1:00:06

Yine Ebu Yusuf’ta küçüğün ve delinin yaptığı suç olarak kabul edilir. Her ikisinin de telef ettikleri şeyin tazminatını ödemesi icab eder bak herkesin dayandığı noktalar bulunmaktadır İmam-ı Azam Ebu Hanefi küçük hayvan ve delinin saldırısına uğramak halinde tazminatı düşüren meşru savunma halinin bulunduğu görüşünde değildir. Tazminat veya bedel ödemek icab eder İmam-ı Azam-a göre. Ebu Yusuf ise küçük ve delinin saldırması halinde savunma halinin de bulunduğu görüşündedir hayvan olursa telef edilirse kıymetini ödemek icab eder. Hanefilerin dışındakilerin görüşü buda. Yine çoğunluk ulemanın görüşü ise canını ve malını korumalı ve savunmalıdır saldırı önlemeyi vacip veya caiz kılar duruma göre saldırganın kanının helal olmasının sebebidir. Hanbelîlerin durumu ise kendisine mahrem olanların saldırıya uğraması halinde saldırganı öldürmek suretiyle bertaraf eden kimse bunun tazminatını ödemez demiştir Hanbelîlerde o pencereden bakmışlardır ve hepside güzel bakmışlar güzel keşfetmişlerdir. Yüce rabbimiz çok rahmet eylesin bu kıymetli âlimlerimize. Isırma konusunda da dişleri düşse bile tazminat yoktur başkasının elini ısırsa elini ondan kurtarmak isterken dişleri düşse üzerinde tazminat yoktur bu Malikilerin dışında âlimlerimizin görüşüdür tabi hep delille istinat ederek bu keşifler yapılır hükümler verilir. Adamın birisi bir başkasının elini ısırdı bir haber bu hadis-i şerif oda elini kurtarmak isterken ısıranın 2 küçük azı dişi düştü. Peygamberimizin huzuruna geldiler davalaştılar oda şöyle buyurdu: Şanlı Peygamber (a.s.v) sizden her hangi biriniz erkek devenin elini ısırıp geliyor senin alacak bir diyetin yoktur. Yani niye ısırdın diyor yanımda ücretle çalışan birisi vardı diyor kıymetli sahabe bir başkasıyla kavga etti biri ötekinin elini ısırdı o da parmağını çekmek isterken ön dişini düşürdü. Peygamberin yanına gitti o da dişini heder kabul etti karşılığında bir şeye hükmetmedi ve şöyle buyurdu: Elini azında bıraksın da erkek devenin kopardığı gibi sende koparsın öyle mi dedi? Yani sen ısırırken onun parmağı acı çekerken veya kopma tehlikesi varken sen onu düşünmüyorsun dişinin düştüğünü düşünüyorsun gibi ona yanıtlar verdi şanlı Peygamber (a.s.v)

Dakika 1:05:05

Malikiler ise bakın nasıl keşfettiler olayı onlar tazminat ödemek icap eder dediler. Yine Peygamberimizden gelen bir haberi istinaden dişin diyeti 5 devedir. Fakat Yahya Bin Ya’mer ve ile İbn-i Battal şöyle demişlerdir: Şayet devlet başkanı İmam-ı Malike bu hadisi şerifi İmrân Bin Husayn ile Yala Bin Ümeyye’nin hadisleri ulaşmış olaydı asla buna muhalefet etmezdi diye şey yaptılar. Yani öbür hadislerin İmam-ı Malik’e ulaşmadığını söylediler ulaşsaydı bu görüşte olmazdı dediler. İşte keşiflerde farklılığın bir tanesi de bir haber bir kıymetli âlime ulaşıyor öbürüne ulaşmamış olabiliyor. Şimdi tabi ki devlet başkanı ve devletin hâkimi Kadı Efendi bu içtihatların hepsini keşiflerin hepsini gözden geçiriyor gelen davaları ona göre de değerlendiriyor onu için âlim yetiştirmeli kıymetli hâkimler yetiştirmelidir. Yine namus konusunda ırzı savunma gibi durumlarda fasık bir kadına saldırdığı takdirde bütün ulemanın görüş birliği içinde olduğunu görüyoruz ki kadının kendisini savunması icab eder. İmkân vermesi haradır kadı ona teslim olamaz öldürme hakkı da vardır. İşte görüyorsunuz burada ittifak var ulema bu konuda ittifak etmiş arlarında keşif farkı da yok ihtilaf yok saldırmaya çalışan bir kimseyi gördüğü takdirde saldırganı def etmesi icab eder. Bir erkek mesela bir kadına birinin saldırdığını gördü derhal o kadını kurtarması gerekir gören Müslüman erkeğin öldürerek dahi olsa o saldırganı def etmelidir. Çünkü namuslar ırzlar Allahın yeryüzündeki haramlarıdır namusa tecavüz Allah hakkıdır zina Allah hakkıdır onun için affı yoktur eğer kesin zinanın işlendiği tespit edilirse bunu kimse affedemez zinanın suçu neyse o suç uygulanır. Görüyorsunuz ki bunları mubah kılmaya imkân yoktur kendi ırzı olması ile başkasının ırzı olmasının arasında da bir fark yoktur dediler. Şu İslam’ın nasıl bir namus dini olduğunu görün ey dünya zinayı suç olmaktan çıkaran dünya dünyayı bir gönüllü kerhaneler âlemine çevirmek isteyenler dünyası haline getirmeye hakkınız yok ki yüce Allah bu dünyayı namussuzlara kerhane olsun diye yaratmadı meyhane olsun diye yaratmadı bu âlem Allah’ın mülküdür.

Dakika 1:10:04

İçinde hak ve adalet ve namus yaşansın namusluların âlemi ve namusluların hayatı korunsun adalet sağlansın diye emir ve kanunlar ortaya kondu. Savunma yapan kişi sorumlu tutulmaz kısas da yoktur, diyette yoktur. Her kim aile halkını savunurken öldürülürse o bir şehittir buyurdu Peygamberimiz. Adamın birisi Huzeylilerden bazı kimselere ziyafet verdi bir kadına tecavüz etmek isteyince kadın attığı bir taş ile onu öldürdü Hz. Ömer şöyle dedi: Allaha yemin ederim ki ebediyen onu diyeti ödenmeyecektir. Hiçbir durumda mubah olmayan fuhuştan ırzını koruması öncelikle söz konusudur. Çünkü başkasına karşılıksız olarak verilmesi ve mubah kılınması caiz bulunan malı savunmak caiz olduğuna göre erkeğin veya kadının kendisini savunması ve hiçbir durumda mubah olmayan fuhuştan ırzını koruması öncelikle nedir? Söz konusu olmaktadır. Dediler. Yani öne çıkmaktadır. Karısı ile zina edeni hakkında 4 mezhebe göre de karısı ile zina edeni bir adamı görüp de öldüren kimsenin üzerinde kısasta diyette yoktur. Yine Hz. Ömer (r.a.) bir gün yemek yerken koşarak bir adam geldi, elinde de kana bulanmış kanından sıyrılmış bir kılıç vardı adam gelip Hz. Ömer’in yanına oturdu yemeğe koyuldu bir kuru kişi de gelerek şöyle dedi: Ey müminlerin emiri bu adam karısıyla birlikte bizim adamımızı da öldürdü. Hz. Ömer bunlar ne soruyor diye sorunca adam şöyle dedi: Başka birisi kılıçla karımın bacaklarına vurdu eğer ikisinin arasında başkası da olsaydı onu da öldürürdü. Hz. Ömer onlara bu ne diye sorunca şöyle dediler onun kendisi bu işi yaptı bir kılıç darbesi indirdi karısının bacaklarını kesti bizim adamın vücudunun karnına isabet etti ikisini de kesti. Hz. Ömer tekrar aynı şeyi yaparlarsa sen de aynısını yap dedi. Görüyorsunuz İslam halifesinin ne kadar namuslu biri olduğunu görüyorsunuz namussuzlara, deyyuslara, kavatlara, fahişelere karşı da bakın namusun nasıl korunduğunu görüyorsunuz. Yine Hz. Ali’den gelen haber ki ona evine girip de karısıyla birlikte bir adam gören ve her ikisini de öldüren kişinin durumu hakkında soru sorulmuş idi. oda şöyle demişti: Eğer 4 şahit getirilirse mesele yok değilse onun diyetini versin. Sad Bin Ubade dedi ki: Ey Allah’ın resulü buda Peygamberimize soruyor karımla birisini görecek olursam 4 şahit getirinceye kadar ben ona müddet mi vereceğim?

Dakika 1:15:04

Hz. Peygamber (a.s.v) evet diye buyurdu. Hanbelîlerde ki bir haber de ise 2 şahit yeterlidir 4 şahidi gerektiren zinadır. Tecavüzlerde 2 şahidin olmasını Hanbelîler caiz görmüşlerdir buda bir rivayettir. Şimdi evlerin mahrem kısmına bakan insanlar için bakacak olsa da ev sahibi ona bir taş atsa veya bir çubuk ile dürtüp gözünü çıkartsa cezayı sorumluluğu da medeni sorumluluğu da yoktur buyruldu. İşte görüyorsunuz İslam dini evlerin içini içinin güvenliği hakkında da bu hükümleri ortaya koydular ve bunun için dediler yani ne kısas nede diyet ödemesi gerekmez dediler. Şafi ve Hanbelîlerin görüşü böyledir şanlı Peygamber (a.s.v) bir kişi izinsiz olarak senin evinin içersine bakarak muttali olursa sen de ona bir taş atıp gözünü çıkartırsan üzerinde hiçbir vebal ve sorumluluk yoktur buda Peygamberimizden gelen haber. Her kim başkalarının evinin içersine onlardan izin almaksızın bakacak olursa onun gözünü çıkartmaları kendileri için helal olur buyurdu. Bu da Peygamberimizden gelen haber izinleri olmaksızın başkalarının evinin içersine bakıp gören kimsenin gözünü ev halkı çıkartacak olursa gözü çıkartılanın diyeti de kısası da yoktur buyurdu bu Peygamberimizden gelen haber. Evet, kıymetliler Kıymetli muhaddislerimiz bunları rivayet etmişlerdir hiçbir bu hadislerin hiç biri de itirazda edilmemiştir. Hanefiler Malikiler bakalım keşiflerinde onlar ne dediler. Evet, kıymetliler eve girmek için izin istemek içerde olanları görmemek için emredilmiştir buda Peygamberimizden gelen haberdir ve sahih bir haberdir. Ev sahibinin cezayı sorumluluğu vardır Malikiler böyle bir durumda ev sahibinin cezayı durum sorumluluğu vardır kısas veya diyet ödemesi icab eder. Gözün çıkartılmasında diyetin yarısı vardır göz ile bakmak bakana karşı cinayet işlemeyi mubah kılmaz Hanefi ve malikiler böyle dediler. Yine burada ki ayrılık evin dışından bakan hakkındadır. Kafasını sokup da gözünü çıkartacak olursa icma ile tazminat söz konusu değildir bak burada da kıymetli âlimlerimiz bakmanın nitelikleri konusunda buradaki keşifler faklı çünkü bakışlar farklı biri dışarıdan bakmış biri gelmiş de kafasını sokmuş da bakmış kafasını sokan için zaten tazminat yoktur.

Dakika 1:20:05

Gözü çıkarıldığı zaman ama dışarıdan bakan da ev sahibi de sorumludur. Niye? Gel dışarıdan evin içi görülecekse perden varsa perdeni ört tedbirini de al bunun gibi Hanefiler ve Malikilerde doğru keşif yaptılar öbürleri de doğru keşif yaptılar. Ulemada mükemmel keşifler hükümler var ancak anlayanlar doğru anlayamazlarsa o niye öyle dedi bu niye böyle dedi zannederler öyle değil babayiğit. Bizde ilimi olmayan âlimin işine karışması hiç doğru olmaz. Bunlar yüksek bir şahsiyet Kâşiflerin yanında burnunun ucunu görmeyenleri keşiften bahsetmeleri hüküm ortaya koymaları bir defa bunlar tam bir cehalet tam bir enaniyet delilik deli bile yapmaz bunların yaptığını ulemaya karşı çıkan mezheplere karşı çıkan serserilerin durumu zır mürekkep cahil durumundadırlar. Delilleri de, hükümleri de, keşifleri de onlar bir müçtehit onlar mükemmel yapmış sende bu özellikler yok ki. Cumhuru ulemanın büyük bir çoğunluğu yine malı müdafaa konusunda vacip değil caiz olduğunu söylemişler. Adamın birisi gelerek şöyle dedi: Ey Allah’ın resulü (a.s.v) efendimize birisi gelip benim malımı almak isterse ne yapayım? O rahmet ve merhamet Peygamberi ona malını ona verme buyurdu. Bir başka lafızla ise malını korumak için çarpış buyurdu. Adam devamla benimle çarpışacak olursa ne yapmamı emredersin? Diye sorunca, onunla çarpış buyurdu. Adam beni öldürecek olursa ne olur? Diye sorunca, şanlı Peygamber sen şehit olursun dedi. Adam benim onu öldürecek olursam ne olur? Diye sorunca, Hz. Peygamber o cehennemde olur buyurdu. İşte görüyorsunuz sahih Müslim gibi kıymetli muhaddislerimiz bu hadis-i şerifi rivayet ettiklerini görüyoruz. Burada bir savunma hakkının da önceki geçen hadisi şeriflerde olduğu gibi var olduğunu görmekteyiz. İlim adamları kıymetli âlimlerimiz onu öldürecek olursa tazminat ödemesi gerekmez dediler mal kişinin müsaade etmesi ve izniyle başkasına mubah olur can ise mubah kılmakla mubah olmaz. İşte kıymetliler bazı ilim adamlarımız da mal uğrunda çarpışmak vaciptir. Malikilerin kabul ettikleri görüştür ve bütün ilim adamlarımız yersiz bir kelime kullanmadıklarını görüyoruz herkes aklını başına alsın bu âlimlerin ve tüm âlimlerin gerçek bilim adamlarının kıymeti bilinsin. Kıymetli efendiler dersimiz lakit ile ilgilidir lakit nedir lakit?

Dakika 1:25:00

Lakit bu buluntu çocuk anlamındadır lukata da buda buluntu mal demektir. Bulunup alınan şey lukata firavun hanedanı onu bulup aldılar. Kasas Suresi 8. Ayeti Kerimesin de zikredildiği gibi. Yine lakit ile lugata’yı ve dalle’yi göz önünde bulundurarak Hanefi uleması güzel keşifler yapmışlardır bu konuda da. Lakit ’in manası konusunda sözlükte yerinden alınan şey anlamındadır. Örfen ise bırakılmış kimsesiz bir çocuğa denmektedir. Bu hükümleri konusunda da Hanefi uleması böyle bir çocuğu almak menduptur en faziletli amellerden birisidir dediler en çok sevaplardan en başta gelen biridir dedi Hanefi âlimleri. Şimdi öleceğini tahmin ettiği durumda farzı kifaye olur dediler. Yani çocuk bir tehlikeyle baş başa kalırsa onu oradan almak farzdır ve farzı kifayedir dediler. Şimdi başkası görmedi sadece o gördü do çocuk ölümle tehlike arz eden bir durum varsa o zaman farzı ayındır. Diğer ulema ise bu konuda farzı kifayedir dediler. Helek olacağından korkulursa farzı ayın olur dediler ne güzel söylediler hep doğruyu söylediler bunlar bu saçan gökyüzünde yıldızlar gibi parlayan bu âlimlerimiz ne güzel dökümler ortaya koyuyorlar delilleri ne güzel inceliyorlar. Lakiti alan kimse hak sahibidir dediler yine lakitin can ve mal üzerinde yetkisi hâkime aittir dediler. Sultan yani devlet yetkilisi valisi yani velisi olmayanın velisidir diyen Peygamberimizin sözüne istinaden lakit hür ve Müslüman’dır. Aslı olan hürriyettir yani insanoğlunda asli olan bir hak vardır oda hürriyet o haklardan biridir asli bir haktır asli bir hürriyettir. Yine bulunduğu yer Darul İslam’dır hürriyet diyarıdır İslam diyarı demek, hürriyet diyarı demek orda o hür olur. İslam daima üstündür ve ona üstün olunamaz nesebin hükmü meçhul kabul edilir. Yani lakit hakkında lakit o bu kişinin de oğludur oda ikisine mirasçı olur ikisi de ona mirasçı olur. Hz. Ömer efendimizden buna benzer bir durumda şöyle dediği rivayet olmuştur. O bu ikisinin de oğludur.

 

Dakika 1:30:00

Oda ikisine de mirasçı ikisi de ona mirasçı olur onlardan her hangi birisi her hangi bir alamet söylemeyecek olursa işte bu konuda söylendi. Yine onun yakınlarından bir şahitte şöyle bir hakemlik yaptı; Eğer Yusuf’un gömleği önden yırtıldıysa o kadın doğru söylemiştir bu ise yalancılardandır yok eğer gömleği arkadan yırtıldıysa kadın yalan söylemiştir. Yusuf ise doğru söyleyenlerdendir diyen bu Ayeti Kerimeye istinaden kıymetli âlimlerimiz ortaya delil ve beyanlarını hükümlerini ortaya koymuşlardır diğer delillerle beraber. İmam-ı Azam o büyük imam ikisinin de çocuğudur. Ebu Yusuf’a göre ise hiç birinin çocuğu değildir Muhammed’den ise ikiz rivayet gelmiştir her ikisinin çocuğu kabul edilir. Şimdi iki kadın böyle bir iddiada bulunup onlardan biriside beyine açık delil getirirse beyine sahibine tercih edilir iki kadın beyine sahip çıktı bunun gibi işte bu gibi konularda bunlar söz konusu edildi. Tabi bu keşif neticesinde herkes keşfine göre kanaatini ortaya koyuyor. Yine görünen şeye duhke denilmesi alay edilen şeye de huz’e denmesi o yolda bulunan şey bir maldır buda bulunan lukata buluntu mallar için söylenmektedir buda. Yine kâif de burada söz sahibidir. Kâif kimdir? Mezhepleri bilen kimselerdir. Şimdi biliyorsunuz bugün adli tıpta incelemeler yapılıyor o zaman da bu işin uzmanı kâifler vardı mezhepleri bilen kimseler bunu inceliyorlardı bu çocuğun kime ait olduğunu tespit bugün de teknik tıp ilerledi başka imkânlar doğdu evet kıymetliler yukarta şeran sahibinin kaybettiği bulunup alınan malın ismidir. Şimdi bunlar hakkında da Hanefi uleması Şafiler ne dediler? Lukata’yı eftal olan almaktır korumakta vardır almak ve korumak kul kardeşine yardımcı olmaya devam ettiği sürece Allah da kuluna yardım etmeye devam eder bu Peygamber sözüne istinaden buluntu malı almalı korumalı dedi Hanefiler Şafiler. Malikilerle, Hanbelîler almak mekruhtur dediler. Bu yine ortama göre bu keşifler hep doğru kayıp olan malı dalalette olandan başkası yanında bulundurmaz buda Peygamberimizden gelen bir haberdir. Bu haberler hep doğru söylenmiş doğru söylendiği ortamlarla ilgilidir keşifler de ona göre yapılmıştır. Tazminatı gerektirip gerektirmeme konusunda Hanefi uleması bu bir diyor bunun hükmü emanettir diyor buluntu mal emanettir demiş Hanefi âlimleri.

Dakika 1:35:05

Kim bir lugata bulursa adil kimseleri şahit tutsun diyor sevgili Peygamberimiz. Yitiği tanıtmadığı sürece ancak sapıklar yanında tutar yitiği ancak sapık olan kimse yanında alı koyar. Yitik alınmalı korunmalı sahibi aranmalı ilanlar yapılmalı yahut toplumun örfünde devletin örfünde de kurallarında da bu emanetleri araştıran yerler var ki oralara götürüp emin ortamlara teslim edilmeli her hangi bir şeyi kaybettiğini işittiğiniz kişiyi bana gönderiniz demesi yeterlidir. Evet, ulemamız bizim doğru keşif yapar doğru içtihat eder fakat sakat kafalar bir türlü doğru anlamaz onu. Malikiler, Şafiler, Hanbelîler onlarda emanettir dediler şahit tutma şartı yoktur sadece müstehaptır dedi onlar sahibi gelirse ona verirsin gelmezse senin yanında bir vedia emanet olsun. İşte görüyorsunuz ki buda rivayet edilmiş bir hadisi şerif olduğunu görüyoruz. Yine İmam-ı Azam gibi İmam-ı Muhammed gibi zatı muhteremler lukata’yı alsa geri götürse tazminat gerekmez. Şayet şahit tutmamış ise Ebu Hanefi İmam-ı Azam ile Muhammed’e göre üzerine tazminat icab eder şahit tutmamış ise dikkat edin buralara. Ulema ne kadar güzel keşfediyor ne kadar güzel hükümler beyan ediyor. Ebu Yusuf ise tazminat icab etmez demiş oda keşfine göre durumuna göre hiç biri boş değil bu keşiflerin malikiler onu bulduğun yere götür ve serbest bırak meçhul görüşlerine göre geri götürecek olursa onu tazmin eder. Görüyorsunuz keşifler birbirinin ya aynısı yâda çok da yakın birbirine. Şafilerle Hanbelîler geri götürürse onu tazmin eder bak ona da aynısını söyledi. Kişi eline geçirdiğini asıl sahibine iade edinceye kadar kendi aleyhinde tutar tazminat altında olmak üzere tutar işte şanlı Peygamberimizden gelen haber bu. Evet, kıymetliler çünkü bugün ki dünyada o yitiği sen alıp oradan sahibini aramazsan emaneti korumazsan ahlak bozulmuş hırsızın haydudun eline geçecek o kardeşin hakkı zayi olacaktır. Ama ahlakın egemen olduğu Allah korkusunun egemen olduğu toplumlarda o yitik orda kaç gün kalsa bir şey olmaz. Kimse almaz ki sahibi de gider onu oradan alır orda unutmuşum veya düşürmüşüm der arar bulur ama ahlakın bozulduğu polisi bile soymaya kalkan hırsızların çoğaldığı bu dünyada ona göre bu kıymetli âlimlerimizin keşifleri mükemmel mi mükemmeldir yalnız iyi anlamalı iyi değerlendirmelidir.

Dakika 1:40:00

Bu türleri konusunda hayvanlar için bunun hükmü Hanefilerde, Şafilerde de hayvanların lukata olarak almak caizdir. Kayıp hayvanı almak Malikilerde sadece İmam-ı Malikin kısasına göre mekruhtur çünkü o mübarek adam Medine’de ki emniyeti görmüş o zaman ona göre bu keşfini yapmış ve doğru keşfetmiş ama şimdi olsa ki şimdi ki şartlara göre o mübarek değişik keşif ve hüküm ortaya koyacaktır. Evet, malı almak da aynı şekildedir demiş Malik Hazretleri. Onun içinde bulunduğu torbasını ve bağını kendin iyi belle ve bir sene boyunca bunu etrafına duyur ilan yap. Eğer ona sahip çıkan kimse olmazsa sen de onu istim fak et istim fak nedir? bedelini emanet olarak alı koyması sahibi gelinceye kadar tutması demektir sahibi gelince de onu ona vermesidir. Evet, kıymetliler; senin yanında bir vedia olarak kalsın. Her hangi bir sahibi gelecek olursa da ona öde develer hakkında da sordu ondan sana ne onu bırak onun ayakları da içecek suyu da onunla birliktedir. Yani korunmaya ihtiyacı yoktur o develerin o çöllerde suya kendisi gider ve ağaç yapraklarını yer bu durumu sahibi tarafından bulununcaya kadar böylece devam eder sen onu al çünkü o ya senindir ya kardeşinindir veya kurdundur. Koyun hakkında da böyle söyledi Peygamberimiz koyun kendini koruyamaz onun için onu al ve sahibini bulmaya çalış. O kendi inekleri arasına karışmış bir ineğin görünmeyecek kadar uzaklara gidinceye kadar kovulmasını emretmiş sonrada şöyle demiştir; ben şanlı Peygamberden (a.s.v) duydum ki şöyle buyurdu. Kaybolmuş hayvanı ancak sapık olan bir kimse yanında barındırır yitik mal Müslüman’ı ateşe doğru götürür sen onu ilan et. Eğer bir kişi gelip sana sayısını torbasını ve bağını bildirecek olursa onu ona ver değilse sen ondan faydalan işte yetimin durumuna göre bütün haberler mükemmel o haberlere göre o keşiflerde mükemmel çok güzelde hükümler ortaya konmuştur. Kıymetliler; hainliğin çok olmasını onun alınıp sahibinin adına korunması söz konusudur. Bugünümüzde nedir? Hainliğin çok olduğu ahlakın çürüdüğü hırsızlık haydutluğun başını alıp yürüdüğü de ortamda ne yapacaksın? Onu alıp sahibini arayacaksın yoksa zayi olur. Ulema hacda lukata’yı almanın caiz olmadığı konusunda icma etmişlerdir ama bugünün şartlarına bakın özel hırsızların hacca gittiğini hacıların özel soyguncular tarafından soyulduğuna bakarsanız bugünkü dünyada hükümler bu değişen duruma göre verileceğini görürsünüz.

1: 45: 22

Onun Lukata’sını almak sahibini bulmak üzere ilan vermiş olan kimsenin dışındakine helal değildir. Mekke de yola düşürülen bir şeyin alınması onu ilan edecek kimse dışında hiçbir kimseye helal değildir. Ne kadar güzel haber bular ne kadar güzel keşifler bunlar yüce Allah Peygamberimize ebedi ebet salatü selam onun üzerine olsun ve şefaati bizler üzerine olsun ulemanın üzerinden de Allah’ın rahmeti eksik olmasın. Kıymetli izleyenler adamın birisi Resulullah (s.a.v) lukata hakkında sordu oda bir sene boyunca onu ilan et diye buyurdu lukata helal değildir her kim lukata olarak bir şey alacak olursa bir sene süreyle onu ilan etmelidir neydi lukata yitik mal kaybolan malın adıdır yani buluntu mal aynı zamanda. Bu konuda ilan da bulunmaktır onu ilan etmeli çarşı Pazar mescit önleri umumi toplantı yerlerde ilanlar yapılmalıdır sahibi aranmalıdır. Yine kıymetli âlimlerimizin çoğunluğu tarif etmesi icab eder lukata’yı dediler. Bir sene süreyle onu tanıt tanıtma suresi yine kıymetli âlimlerimizin görüş birliğine göre yerleşim bölgesinden uzaklarda o koyun senin yahut kardeşinin veya kurdundur Peygamberimizin sözü bu, bu kaybolmuş buluntu malın özelliklerine dikkatler çekilmiş yine ulemanın çoğunluğu tazminatını öder dediler lukata’nın tanınmasını bir sene emretmiştir. Peygamberimiz. Yine 3, 4 veya 10 yıl tanıtılması konusunda da hadisi şerif ise Raviler ’den birinin bir yanlışlığıdır demişlerdir bunu da Buhari Müslim’den gelen bir haberdir. Şimdi demek oluyor ki hadisi şeriflerin farklı anlam taşıdığı zaman veya çeliştiği zaman senedi güçlü olan hadisi şerifler amel edilir dirhemden daha az değeri sahip olan şeylerden bulanın yararlanmasında mahsul yoktur hırsızın elinin kesilemeyeceği miktar. Yine ulemanın çoğunluğuna göre bir dinarın 4’te 1’i Hanefiler göre ise 10 dirhemdir. İmam-ı Azamı Azam’dan gelen bir haber ise 10 dirhem şayet 10 dirhem ve daha fazla ise onu 1 sene süreyle tanıtır.

Dakika 1:50:02

1 dinardan daha aşağı ise uygun göreceği kadar 1 kaç gün tanıtır. Yine 1 lukata bulan kimse onu 1 yıl süreyle tanıtır bulduğu o şey ister kıymetli ister kıymetsiz olsun zahiri rivayet budur dedi. Kim? Tahavi. İşte kıymetliler Hanefiler de ki zahiri durum budur Hanbelîlerde ki durumda böyledir. Kıymetli Fakihler az miktardaki şeylerin mubah olduğunda kıymetsiz ve az miktarda ilan edilmeksizin faydalana bilme konusunda görüş ayrılığı yoktur hurma tanesi bir ekmek bir bez parçası eğer sen onu gitmeseydin o sana gelirdi. Yine ben bunun zekât malından olacağından korkmasaydım yeyiverecektim. Çürüyen türden ise onu ya tasadduk eder veya kendisi harcar çünkü çürüyecek Hanefi ulemasına göre hüküm böyledir. Şafiler bulan kişi muhayyerdir isterse satar isterse yer ve kıymetinin bedelini öder demişlerdir. Buda çürüyecek mal israf olacaklar için söylenmiştir bunlar konuyu iyi anlamak gerekir tabi iyi anlamayan iyi anlatma şansı da yoktur. Çarşı pazarlarda tanıtmalıdır toplantı yerlerde tanıtmalıdır. Her kim bir kişin mescitte yitik ilan ettiğini işitirse ona Allah yitiğini geri çevirmesin desin çünkü mescitler böyle bir iş için yapılmış değildir mescitlerin içinde bunlar yasaktır mescitlerin dışında dış kapılarında olabilir. Yine Hz. Ömer efendimizde lukata bulan kimsenin mescit kapısında onu tanıtmasını emretmiştir mescidin içinde değil. Yine Şafiler senenin başında sabah akşam olmak üzere günde 2 defa tanıtır demişlerdir. Günde 1 defa sonra haftada 1 yaklaşık her ay birer defa tanıtmakla yetinilirde demişler sırayla derece, derece. İşte görüyorsunuz Müslümanların İslami konularda âlimlerimizin hassasiyetini adalet anlayışını ve emaneti korumak güven duymak güvenilir olmak İslam’da bunlar birer, birer esastır. Yine Hanefi uleması ve Hanbelîler masrafların lukata ’ya, lukata’yı bulana ait olacağını söylemişler. Görüyorsunuz fedakârlık da bunun için yanında bulunuyor masrafları sahibinin yanında almak istiyorsa yaptığı masraflara şahit tutar bak orda da işi sağlam tutulması isteniyor. Hanefiler hâkimin izni olmaksızın lukata ‘ya masraf yapacak olursa…

Dakika 1:55:19

 

 

(Visited 61 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}