[jw7-video]

60- Amelde Fıkhı Ekber Ders 60

AMELDE FIKH-I EKBER DERS 60

 

Kıymetli izleyenler, Yüce Allah’ın selamı bütün müminlerin üzerine olsun. Hak yolda, hakkın hizmetinde olanların üzerinden Allah’ın rahmeti eksik olmasın. Bütün insanlığın hidâyetini dilerim. Çünkü Yüce İslam bütün insanlığa Yüce Allah’ın rahmet tecellisidir. Bu rahmetten kaçanlar kendilerini mahrum edenlerdir, yazık edenlerdir. Cenab-ı Hakk bu rahmetin içinde, Rahmet-i Rahman sofrasında doyasıya rahmetten faydalanan ve bu Rahmet-i Rahman sofrasından Rahmet-i Rahim sofrasına yani cennet ve cemaline nail olan, onun rızasına, vuslata eren kullarından eylesin. Amacımız, gayemiz insanlığın kurtuluşudur. Dersimiz, Amelde Fıkh-ı Ekber dersleri ve onun keşif notları ile devam etmektedir. Konumuz: Cemaat. Cemaat ile namaz kılmak, dinimizde cemaatleşmek var. Şimdi cemaat nedir diye kısaca buradan bir not verelim. Cemaat, imam ile imama uyanlar arasında güçlü bir irtibat bağı, hem maddî hem manevî bir bağdır, tam bir iltifattır. Bunlardan en başta gelen; beş vakit namazda omuz omuza saf durup Allah’ın huzurunda bulunmak, aynı inancı aynı kıvancı taşımak, ne kadar eşi bulunmayan birlik ve beraberlik, kardeşliktir bu. Çünkü inançlar aynı, kıvançlar aynı, tasalar aynı, hedef aynı, gayeler aynı. Beş vakit namaz beş defa Allah’ın huzurunda müminlerin bir araya, omuz omuza gelip hepsinin birden Allah demesi; eşi bulunmayan, muhteşem bir tevhit birliği bu. Cuma namazı, yılda bir kere bayram namazları, yine Arafat’ta vakfe için bir araya gelen Ümmet-i Muhammed, müminlerin birbirleriyle kurdukları şu bağlara bakın. Birbirini sevmesi ve birbiri ile ilgilenmesi, bu bağlar ebedî kopmayan bağlar. İmân oldukça bu bağlar, kopmayan bağlar. Yalnız bu imânlar imân olacak, ameller sâlih olacak. İşte amelde Fıkh-ı Ekber’in ölçülerine Ümmet-i Muhammed bağlanacak. Bilecek, bilerek şuurlu bir şekilde hareket edecektir. Eşine rastlanmayan Yüce İslam’da bir Tevhit birliği vardır. Bu birlik güçlenince ümmet birleşiyor, bu birlik zayıflayınca ümmet parçalanıyor.

 

Dakika 5:03

 

Şu anda ümmet parçalı. Ey Ümmet-i Muhammed! Gelin, bu Tevhit birliğine, gerçek cemaatleşmeyi gerçekleştirelim. Yüce Allah’ın bu kesin emri, Yüce Allah’ın emrini yerine getirelim, çırpınalım, gayret edelim. Allah’ın lütf-u keremi, tevhit ve hidâyeti çok. Kıymetliler, cemaat; kitap, sünnet ve icmâ ile meşrû kılınmıştır. Kur’an-ı Kerim’in emridir cemaat, sünnetin emridir. İcmâ ile de bu asırlardır yaşanarak gelmiştir. Demek oluyor ki cemaat çok önemli; kitapta, sünnette, icmâda yeri var. Nisâ Suresi’nin 102. ayet-i kerimesine şöyle bir bakalım: “Sen onlar arasında bulunup kendilerine namaz kıldırdığın zaman” diyor, görüyorsun. Şanlı Peygamber ümmetine, ashaplarına hep cemaatle namaz kıldırıyor. Allahu Teâlâ Cihat esnasında, korkulu anlarda dahi cemaatle namaz kılmayı emretmiştir. Cephelerde cemaat ile namaz kılınıyordu, savaş meydanlarında hiç cemaat terk edilmedi. Ey cemaati terk edenler! Aklınızı başınıza alın! Ümmetin cemaatine katılın, sakın ola ki bir karış bile bu cemaatten ayrılmayın o ayrılıkçı, bölücü zihniyete. Ehl-i Sünnet’in dışındaki Ehl-i Bidat’a dikkat edin, onların görüşlerine asla katılmayın. Kur’an-ı Kerim, sünnet, icmâ, kıyas ile hareket edin. Aslî delillerle hareket edin. İşte cemaatin Amel-i Fıkıh’taki delilleri ile dört mezhebin ve diğer hak âlimlerin bilimleri delillere dayalı. Diğer bütün âlimlerimizin de delilleriyle derslerimiz devam ediyor. Dört mezhep veya onlara yakın olan diğerleri Kur’an-ı Kerim’i sünneti, icmâyı, kıyası ortaya koydular; kendi fikirlerini koymadılar ki. Hiçbir âlim kendi fikrini ortaya koymaz ki, sadece gerçekleri keşfetmeye çalışır. Bu da Allah’a hizmet için, itaat içindir; isyan için değildir. Nasları bırakıp da kendi aklını nas yerine koyup ve kendi İblis kıyası yapanlar: Bunlar sapanlar, saptıranlardır. Bunlara dikkat lazım. Allahu Teâlâ (C.C.) cihat esnasında, korkulu anlarda dahi cemaatle namaz kılmayı emretmiştir. Güven hâlinde cemaatle namaz kılınması gerekmez mi? Elbette gerekir. Korkulu anlarda ruhsatlar vardır. Ruhsatlar verilirdi korkulu anlarda ama güven ortamında, güven hâlinde hiç cemaat terk edilir mi? Bir düşün. Kuran-ı Kerim’de, sünnette, icmâda yeri var bunun. Hiç cemaat terk edilir mi?

 

Dakika 10:04

 

Sonra cemaatler niçin cemaat olurlar, önlerinde niçin imam olur? Bunun üzerinde iyi düşündün mü? İmam, İslam’ı bilecek delilleriyle ve İslam’a, Allah’ın nizamına sıkıca bağlı kalacak; cemaat de böyle bir imamın önderliğinde bir ve bütün olacak. Gaye Allahu Teâlâ’nın emrine birlik ve beraber olarak itaat etmek. Onun için, bu birliğini yitiren toplumlar hep yıkılmışlardır. Ayakta durmanın şartı da bu birliktir. Çünkü Allahu Teâlâ’nın rahmeti, cemaat üzerinedir; tefrika üzerine değil. Sünnetten şöyle bir delile bakalım: Cihan Peygamberi’nden gelen haberde (A.S.V.) Sevgili Peygamberimiz’in: “Cemaatle kılınan namaz, tek başına kılınan namazdan 27 derece daha faziletlidir.” Hadis-i Şerifine şöyle bir bakalım: İşte, kıymetliler. Bu Hadis-i Şerif bir cemaat tarafından rivayet edilen güçlü Hadis-i Şeriflerdendir. Görüyorsunuz ki, sünnetteki delil de cemaat hakkında çok güçlüdür. Bir de asırlardır icmâ oluşmuş ve cemaat ile kılınarak gelmiş. Bugünkü Ümmet-i Muhammed’in parçalanmasının sebebinin biri; imamın şeriata, İslam nizamına bütün imamların bağlı kalması, cemaatlerin de böyle bir önderi ile beraber, bir ve bütün olmasıdır. Bu yapılmıyorsa artık geriye formaliteler kalınca, o birlik bozulur. Onun için kıymetli efendiler, bir başka haberde de; “25 derece daha faziletlidir.1 diyen haberler vardır. Biliyorsunuz ki bir konuda iki haber var, biri çoksa o çoğunluk geçerlidir. Çünkü azlar, çoğu yok etmezler ama çoklar azı içine, kendi bünyesine alırlar. Burada 27 dereceyi almak gerekiyor çünkü 25, 27’nin içinde var, ama 27, 25’e sığmaz. Onun için kıymetliler, icmâya gelelim; cemaatin icmâdaki deliline. Hicret’ten sonra cemaatle namaz kılmanın meşrû olduğu hususunda da ittifak etmişlerdir. Sahabenin burada ittifakı var. Yine kıymetli âlimlerimizden -baktığımız zaman- selef, cemaatle namazın ilk tekbirini kaçırdığı zaman üç gün, cemaati kaçırdıkları zaman yedi gün birbirlerine taziyede bulunurlardı. Bakın selef ne yapıyor, ey kıymetli! Bugün selefim diyenler; Müslümanların arasında fitneyi kol gezdirenler. Şimdi dikkat etsinler: Selef, cemaatle namazın ilk tekbirini kaçırdığı zaman üç gün ne yapıyorlardı? Birbirlerine taziyede bulunuyorlardı. Sen iftitah tekbirine niye geç kaldın diyorlardı. Cemaati kaçırdıkları zaman da 7 gün taziyede bulunuyorlardı. Bunun başında bir iş olmasa bu cemaat kaçırılmaz da derler, yedi gün ona taziyede bulunurlardı. Bakın, kıymetli fakihlerimiz eserlerine bunları almışlar.

 

Dakika 15:44

 

Şimdi bunu eserlerine alanlardan biri de İmâm-ı Gazali’dir. Şöyle bir bak: Demek ki iftitah tekbirini kaçırdığı zaman kişi acaba hangi mazereti vardı da bu iftitah tekbirine yetişemedi diye üç gün onu taziyede bulunuyor selef âlimleri. Selef âlimleri dediğimiz zaman Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat yolundaki bu dört mezhebin dördü seleftir. Hem seleftir hem haleftir. Ashab-ı Gûzin’e dikkat et, Tâbiîn’e dikkat et. İşte, selef, dört mezhebin içerisinde gelmektedir. Dört mezhebe savaş açanlar selef olamazlar; ancak harici olurlar. Bunlar huruç hareketleridir, selef değil. Bugünkü haricilerden kendilerine selef diyenler var. Bunlar İslam’ın içinde birer fitnedirler. Neden fitnedirler? Hak mezheplerle savaşıyorlar. Ellerindeki deliller de hak mezheplerin delillerinden başka bir şey değil. Bakın, nasıl aldanmışlar, nasıl aldatılmışlar? Bir Hadis-i Şerifi alıyor, o Hadis-i Şerif ile diğer Hadis-i Şeriflere tırpanı atıyor. Bir ayet alıyor, öbür ayetlere tırpan atmaya çalışıyor. Böyle selef olur mu? Ters anlıyor, yanlış anlıyor. Eûzü Besmele’yi okumayı bilmeyen Mâturîdî beğenmiyor, Eş’arî beğenmiyor, Hanefiyi beğenmiyor, Mâlikîyi beğenmiyor, Şafiî beğenmiyor, Hanbeli beğenmiyor… Siz kimsiniz? Bu hastalıktan vazgeçiniz, cemaati bölüp parçalamayınız ve İslam içindeki bu fitneden vazgeçiniz. İslam kardeşliğine ve gerçek cemaat olmaya geliniz. Kıymetliler, cemaatin fazileti hakkında da şöyle bir bakalım: Atılan her adıma karşılık bir sevap verilir ve bir derece yükseltilir. Bakın, Allah yolunda camiye, cemaate atılan her adıma, bu adımlara karşılık sevap veriliyor, dereceler yükseltiliyor. Şöyle bir bakalım Sevgili Peygamberimiz’den gelen haberlere: Her kim -diyor Şanlı Peygamber (A.S.V.)- yarın Allah’a Müslüman olarak kavuşmak isterse, şu namazlara devam etsin, cemaatle namazlara devam etsin. Çünkü Allahu Teâlâ sizin peygamberinize doğru yola götüren sünnetler, yani Sünnet-i Hüdâ teşri etmiştir; yani sünnetler teşri etmiştir. Namazları cemaatle kılmak da Sünnet-i Hüdâ’dandır. Evet, cemaatten geri kalan şu kişi gibi sizler de evlerinizde namaz kılarsanız Peygamberimiz’in (A.S.V.) sünnetini terk etmiş olursunuz.

 

Dakika 20:12

 

Eğer Peygamberimiz’in sünnetini terk ederseniz, saparsınız. Herhangi bir kimse taharetlenir, yani abdestini güzel alır, temizliğini güzel yapar da sonra şu mescitlerden, camilerden birine gitmeye gayret ederse, Allahu Teâlâ onun her bir adımına karşılık bir sevap yazar, mertebesini 1 derece yükseltir, bir kötülüğünü siler. Peygamberimiz devrinde bakıyordum, bizden ancak nifakı bilinen, münafık kimseler cemaatten geri kalıyorlardı. Bazı kimseler iki adam yardımı ile cemaate getirilir, safa konurdu. Yani hiç gücü olmadığı hâlde iki kişi tarafından getirilip safa konanlar var ama münafıklar cemaate devam etmiyorlardı Devr-i Saadet’te. Şimdi şöyle bir bakalım: “Sevgili Peygamberimiz’in sünnetini terk ederseniz kâfir olursunuz.” diye bir haber de bulunmaktadır. Çünkü kitapta, sünnette, icmâda yeri olan bir şeyi yok sayamazsın. Yok sayarsan ortaya tehlike çıkar, o tehlike küfür tehlikesidir. Kimde küfür olursa o kişi kâfir olur, Allah muhafaza buyursun cümlemizi. ‘’Allahümme inni eûzübike minel küfri vel fakri ve min azabil kabri ve min fitnetitdeccal ve zünübi’’ Sevgili Peygamberimiz, bu ve emsali duaları da çok yapardı. Cemaatle namaz, kıyamet günü Müslümanın nurudur. Ey Müslüman! Cemaatle kıldığın namaz, yarın kıyamette parıl parıl parlayan bir nurdur. Gece karanlıklarında mescitlere giden kimselerin, kıyamet gününde tam bir nura kavuşacaklarını müjdeleyin. Ebû Hureyre ‘den gelen haberde, o âlemlere rahmet olarak gönderilen Şanlı Peygamber Hz. Muhammed (A.S.V) şöyle buyurmuştur: “İnsanlar ezan ile ilk safın sevabını bilselerdi, sonra bunları yapmak için kura çekmekten başka bir çare bulamasalar kura çekerlerdi. Namazı ilk vaktinde kılmanın sevabını bilselerdi bunun için yarışırlardı. Yatsı namazı ile sabah namazının faziletini bilselerdi emekleyerek de olsalar, bu namazları cemaatle kılmaya gelirlerdi.” İşte çok kıymetli muhaddislerimizin rivayet ettiği Hadis-i Şeriflerden biri de budur. Cemaat hakkındaki bu muhaddislerden birisi Buhârî Şerif, biri Müslim-i Şerif’tir.

 

Dakika 25:01

 

Yine Sevgili Peygamberimiz’den gelen bir haberde -bakın- o Şanlı Peygamber şöyle buyuruyor: “Her kim yatsı namazını cemaatle kılarsa, gece yarısına kadar namaz kılmış sevabını alır. Her kim sabah namazını cemaatle kılarsa, bütün geceyi namaz kılarak geçirmiş sevabını alır.” İşte, görüyorsunuz. Bunu da bir cemaatin rivayet ettiğini muhaddislerimiz haber vermektedir. Cemaatle namaz kılmanın şöyle bir hikmetlerine de bakalım, sayısız hikmetleri vardır. Biz bazı hikmetlerden keşif notları verelim. Müslümanlar arasında bir defa tanışma, kaynaşma, yardımlaşma yine kalplerine sevgi çekirdeklerini ekmek, sevinçli ve kederli anlarda ne yaparlar? Derece, rütbe, servet, makam, zenginlik farkı gözetmeksizin onlara aynı seviyede kardeşler olduklarını ilan ederler ve kendilerine gerçek kardeş olduklarını da yansıtırlar ve bu kardeşlik karşıdan karşıya yansır. Bir kaynaşmak, sevgi, muhabbet ortaya çıktığını görürsün. Hem de gerçek kardeşlik, gerçek sevgi, gerçek saygı. Çünkü Allah için (C.C.) yapılan her şey gerçektir. Başka maksatlar için yapılanlar hep sahtedir, hiçbirinin aslı yoktur. Menfaat biter, o da biter. Allah için olanlar bitmez ki. Cemaatte düzen, disiplin, yine marufta ve iyilikte yarışmaya, taat ve ibadeti sevmeye insanları ne yapar? Tedrici olarak alıştırır, en kuvvetli bağlarla insanları birbirine bağlar. İslam’ın bağları, kopmayan, gerçek bağlardır. İslam’daki sevgi, gerçek sevgidir; çünkü Allah sevgisidir, Allah için sevgidir. Bunun için İslam’daki bağlar, imân bağlarıdır, kopmaz ebedî. Sevgi bağlarıdır; imâna dayalı, ihlasa dayalı bağlar. Sevgi bağları kopar mı, tükenir mi? Herkes balık misali bu sevginin okyanusunda yaşar. İslam deryaların deryasıdır, sevgi deryasıdır, merhamet deryasıdır. İşte cemaatle namaz kılmanın, cemaat olmanın nice hikmetleri vardır. Kıymetliler, en kuvvetli bağlarla, insanlar İslâmî bağlarla bağlanır.

 

Dakika 30:01

 

Rabb’i birdir Müslümanların, müminlerin. Onların imamları da birdir, gayeleri de birdir, yolları birdir. İslam’da hiç ikilik yoktur; hep birlik, birlik vardır. Hep birleştiricidir İslam’ın her emri; ayırıcı bir tarafı yoktur. Eğer ortada bölücüler, fitne, fesat varsa bunlar İslam’ı doğru anlamamışlardır. İslam’ı doğru anlamayan veyahut da bildiği ile amel etmeyen, Müslümanım diyen nice bu birliğe zarar veren insanlar da görülmektedir. Kıymetliler, dostluk cahilin âlimden ilim öğrenmesi. İşte, görüyorsunuz. Bu cemaatte ne vardır? Cemaatte dostluk vardır. Cahillerin âlimlerden ilim öğrenmesi cemaatle temin edilir. Birbirlerini tanımaktan elde edilen ülfet ve muhabbet, cemaatle namazın hikmetlerindendir. Biliyorsunuz ki Hanefilerin, Mâlikîlerin, Şafiîlerin ve Hanbelilerin fıkıh kaynaklarında, fıkhî eserlerinde bu deliller, bu hikmetli sözler dolup taşmaktadır. Onun için, bütün mezheplerin içinde bu dört mezhep öne çıkarak gelmiş, diğer mezheplerin doğrularını kucaklamıştır. Eğrilerine de şunlar yanlış demiştir ve delillerle ortaya koymuştur; rastgele İslam’da bir söz söylemek diye bir şey yoktur. Şimdi cemaatin çeşitli hikmetleri vardır. Pek çok kazanımları, kazandırdıkları vardır. Cemaatin hükmüne gelince; şöyle bir bakalım: Bu konuda ya farklı olduğu veya sünnet-i müekkede olduğu konusunda kesinlik vardır. Farzdır diyenler var, sünneti müekkede diyenler var. Şimdi ekollere göre bir bakalım: Hanefi ekolünün yüksek âlimlerine göre cuma namazı dışındaki farz namazlarda cemaat olmak sünnet-i müekkededir. Yani terk edilmeyen bir sünnet, en güçlü sünnet ki bu bütün sünnetlerin de önünde vacibe ve farza yakın bir sünnettir, terk olunmaz. Onun için kıymetliler, cemaat, Sünnet-i Hüdâ’dandır. Dikkat et: Cemaat, Sünnet-i Hüdâ’dandır. Münafıktan başkası cemaatten geri kalmaz. İşte bu haber, Sevgili Peygamberimiz’den gelmektedir. Yine bu mânâda İbn-i Mesut Hazretleri’nden de rivayet edilmiştir -ki bunun kaynağında bazı kıymetli muhaddislerimizden Müslim gibi şahsiyetler bulunmaktadır ve buna gariptir diyenler olduysa da bunu diğer kaynaklar, diğer deliller desteklemektedir.

 

Dakika 35:05

 

Diğer delillerin desteklediği bir şey zayıf olmaz, güçlüdür.- Münafıkların alâmetlerine, şöyle Kur’an-ı Kerim’e baştan sona bak, sünnete bak. O zaman münafıkların cemaate devam etmediklerini görürsün. Muhafazan Allah! Allah şirkten, nifaktan, küfürden, her kötülükten hepimizi muhafaza eylesin. “Cemaatle namaza yetişmek kolay olursa, İslam’ın şiarını gerçekleştirmek için cemaate gitmesi Müslümana vacip olur.” demiştir. Bunu diyen, Hanefi ekolünün yüksek şahsiyetleridir. Bakın, Şafiîlere göre de farz-ı kifayedir. Bir beldenin halkı bütünü ile cemaati terk ederlerse devlet tarafından onlara -diyor- ne yapılır? Gereken yapılır diyor, kim diyor? Şafiîler. Gerekirse milletin birliğini, beraberliğini bozacak hâlde, dinin emirlerini tanımayacak hâlde, ortada bir fitne fesat gibi tehlikeler de içerdiği zaman -bakın- Şafiîler de savaş açılır demişlerdir; yani cemaati. Bir defa cemaatle namaz farz-ı kifayedir diyor. Mutlaka camilerde cemaat olmalıdır. Bir beldenin halkı bütünüyle cemaati terk ederse devlet tarafından gereken yapılır diyor Şafiîler. Ve bakın, Şafiîlerin de ortaya koyduğu delillerden bir tanesini hatırlatalım: “Üç kişi bir köyde yahut sahrada bulunur da aralarında cemaatle namaz kılınmazsa şeytan onlara hâkim olur. Öyleyse cemaatten ayrılma. Çünkü kurt ancak sürüden ayrılan koyunu yer.” İşte, kıymetliler. Bir haberde de böyle gelmiş, İbn-i Hibbân ve Hâkim bu Hadis-i Şerife sahih demişlerdir. Şimdi bir de Hanbelilere bakalım: Cemaatle namaz kılmak farz-ı ayndır diyor Hanbeliler. Bunların toplamına bakarsanız; cemaatle namaz kılmak asla terk edilemez ancak mazeretler müstesna. Ne diyor Hanbeliler? Cemaatle namaz kılmak farz-ı ayndır diyor. Yine; “Sen onların arasında bulunup da namaz kıldırdığın zaman” ayetine de istinat ediyorlar. Bu ayetle ne diyorlar? İşte, bunun farz-ı ayn olduğunu, bu ayete istinaden, emsali ayetleri de istinaden söylüyorlar. “Namaz kılanlarla beraber siz de namaz kılın.” (Bakara Suresi, 243. ayet-i kerime). Bu ayetlerden elde edilen anlama göre Hanbeliler, cemaatle namazın farz-ı ayn olduğunu söylemişlerdir. Yine Sevgili Peygamberimiz’den gelen haberde Şanlı Peygamber şöyle buyurdular (A.S.V): “Münafıklara en ağır gelen namaz, yatsı ve sabah namazlarıdır.” Bakın bu da Ebû Hureyre’den gelen bir Hadis-i Şeriftir.

 

Dakika 40:09

 

Yine başka bir haber de Sevgili Peygamberimiz’den şöyle geliyor: “Nefsim; kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, ateş yakılması için odun toplanılmasını emretmeyi, sonra da namaz için ezan okunmasını, daha sonra bir kimseye emredip insanlara imam olmasını, sonra da cemaatle namaza gelmeyenlere gidip evlerini yakmayı düşündüm.” diyor. Şimdi bu da neyi gösteriyor? Uyarıyor ümmetini, hem de tehdit ile uyarıyor ki yangından kurtarmak için; cehennem yangınından, büyük yangından kurtarmak için küçük yangınla tehdit ediyor. Ümmetim uyansın, yangından kurtulsun diye; büyük yangınlardan. Ey kıymetliler! Bakın bir de başka bir haberde gözleri görmeyen bir adam Hz. Peygamber’e hitaben: “Ya Resulullah! Beni mescide götürecek bir kılavuzum yoktur.” diyerek Hazreti Peygamber’den (A.S.V.) camiye gelmemek ve evinde kılmak hususunda müsaade istedi. Kim? Gözleri görmeyen bir adam. O Şanlı Peygamber de (A.S.V.) kendisine müsaade etti. Fakat adam dönüp giderken onu çağırarak; “Ezanı duyuyor musun?” buyurdu. Adam da: “Evet.” dedi. Bunun üzerine Şanlı Peygamber: “O hâlde davete icabet et.” buyurdu, yani imkânlarına göre gel camiye dedi o âmâ olan, gözleri görmeyene. Burada imkânlar seferber edilmelidir anlamı var. İmkânlar olmadığı zaman zaten orada mazeret vardır. İbn-i Mesut’tan gelen bir haberde de -bakın-: “Bakıyordum, bizden, cemaatten ancak münafıklığı bilinen kişiler geride kalırdı.” diyor, kim? İbn-i Mesut Hazretleri (R.A.) Yine başka haberde, mescide yakın olan kimseler için mescitten başka bir yerde namaz kılmak caiz değildir. Burada da caminin, cemaatin önemine binaen söylenmiştir. Yani o fazileti, camideki fazileti, cemaatteki fazileti yalnız kıldığın zaman kazanamazsın diyen bu Hadis-i Şerifleri güzel anlamıştır bizim müçtehitlerimiz, fakihlerimiz ve güzel yorumlamışlardır. Cemaatin farz oluşunun -bakın- Hanbelilere göre delilleri: Yine bunu şârî; cemaatle namazı korku hâlinde eda ederken emniyet hâlinde caiz olmayacak bir sıfat üzere kılınmasını meşrû kılmış, çok şiddetli yağmur ve fırtınalı havalarda cem edilmesini mübah saymıştır. Cemaat, namazın sıhhatinin bir şartı da değildir demişler Hanbeliler. Bu şekilde cemaatin farz oluşuna böyle delil getirmişlerdir.

 

Dakika 45:01

 

Kıymetli ve muhterem izleyenler, şimdi yine cemaat konusunda Şafiî ve Hanefilere göre; imam ve ona uyan olmak üzere en az iki kişi gereklidir cemaat olmak için. Çocuk olsa da olur demişlerdir; yani cemaat çocuk bile olsa olur demişlerdir. Kim? Şafiîler ve Hanefiler. Mâlikî ve Hanbelilere göre temyiz çağındaki bir çocuk ile cemaat yapılmış olmaz demişlerdir. Cihan Peygamberi Hz. Muhammed (S.A.V), teheccüd namazında çocuk olan İbn-i Abbas’a imamlık yapmıştır. Bakın, burada çocuk da olsa cemaat gerçekleşir diyenlerin delilidir bu. İki kişi ve daha fazlası da cemaattir diye başka bir haber bulunmaktadır. Demek ki iki kişi olursanız bir yerde, biriniz imam biriniz cemaat olmalıdır. Yani ayrı ayrı kılmayın diyor; cemaat olarak kılınız. Bakın, burada dört mezhebin dördünün de görüşü mükemmeldir. Yine cemaat hakkında -bakın- Sevgili Peygamberimiz’den ne geliyor: “Ey insanlar! Evlerinizde namaz kılın. Zirâ kişinin en faziletli namazı farzlar dışında evinde kıldığı namazdır.” Bakın, nafileler evde kılınır. Farz için mutlaka cemaate gitmek gerekir; farzlara. Tabii sünnetler var; onlar camide de kılınır evde de kılınır. Mescit şeref; yani camiler şeref, Müslüman için tam bir şereftir. Temizlik, şiarların gösterilmesi ve cemaat çokluğu gibi faziletleri sahiptir. Camiler çok şereflidir, camiler tertemiz. Ve şiarların gösterilmesi, bu da cemaatin çokluğuyla ortaya çıkar. Cemaatin çokluğunun da ilk fazileti; ihlaslı cemaat olmalıdır. Kıymetliler, yine cemaatle ilgili Hanbelilere göre sınır boyu, yani korkulan bir yer ise en faziletli olan bir tek mescitte toplanmaktır demişler Hanbeliler. Sonra Mekke’deki Mescid-i Haram’daki namaz daha faziletlidir demişler. Mescid-i Haramdan sonra en faziletli mescit, cemaati çok olan mescittir demiş; yine Hanbeliler diyor bunu. Sevgili Peygamberimiz’den şöyle bir haber de rivayet ediliyor: “Erkeğin bir erkek ile namaz kılması, yalnız başına kılmasından daha faziletlidir. İki kişi ile namaz kılması bir kişi ile namaz kılmasından daha faziletlidir. Ne kadar çok olursa, Allah katında o kadar daha sevimli olur.” diye burada cemaatin çokluğunda sevabın çoğaldığını. İmam mükemmel, cemaat mükemmel, itikatlar, inançlar, ameller sâlih olarak bunlar mükemmel olunca fazilet cemaatte artmaktadır.

 

Dakika 50:23

 

Sonra daha uzak olan mescid faziletlidir demişler Hanbeliler. Bu konuda da namazdan en büyük ecri alan insan, en uzun yol yürüyendir. Yürünen yol uzadıkça ecirler, sevaplar artar. Kişinin sevapları, attığı adımları nispetinde ziyadeleşir. Cemaat vacip, vaktin evveli sünnettir. İşte buradaki vacip Hanbelilere göre vücup ifade eden farz anlamındadır. Kıymetliler, şimdi Şafiîlere göre; cemaati çok olan yerde namaz kılmak daha faziletlidir demişlerdir. Mâlikîlere göre âlimler, sâlih kimseler ve hayır sahibi kişilerle beraber cemaat olmanın daha faziletli olduğu hususunda da hiç ihtilâf yoktur. Esas, gerçek âlimin peşinde sâlih kişilerle, hayır sahibi kişilerle, beraber cemaat olmanın sevabı daha faziletlidir. Burada ihtilâf da yok, ittifak vardır. Dua daha şümulludur, daha çabuk kabul olunur, rahmeti daha çoktur ve şefaat ile makbuldür. Gerçek âlimin peşinde, sâlihlerle beraber namaz kılanların durumu elbette daha büyük faziletleri içine almaktadır. Cenab-ı Hakk; fazilet yarışında olan, tüm faziletleri kazanan kullarından eylesin.

 

Dakika 52:54

 

 

 

(Visited 133 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}