[jw7-video]

27- Amelde Fıkhı Ekber Ders 27

AMELDE FIKH-I EKBER DERS 27

Çok kıymetli ve muhterem izleyenler! İki cihanda insanlık âlemini en mutlu hayat tarzına sevk eden ve o mutlu hayat tarzının bizzat kendisi olan Yüce İslam’ın Amelde Fıkh-ı Ekber konusundaki keşif notlarımız devam etmektedir. Yine, dersimiz mekruh olan vakitler ile ilgili dersimiz devam ediyor. Şöyle baktığımız zaman Hanefilere göre kerahat, tahrimidir. Fecir doğduktan sonra sabahın farzını kılmadan, -şöyle bir bakalım- fecir doğduktan sonra sabahın farzını kılmadan, Hanefilere göre; bu vakitte sabah namazının iki rekât sünnetinden başka, bir namaz kılmak tahrimen mekruhtur. Şafiîlerden bir kısmı bu vakitte namaz kılmanın tenzihen mekruh olduğunu söylemişler. Hanbeliler de caizdir, demişler. Yine Hanbelilerin vitir namazının kılınması caizdir, dediklerini görmekteyiz. Hanefilerle Mâlikîlerin dayandıkları deliller; Hz. Ömer’in oğlu (R.A) -ondan- gelen bir Hadis-i Şerife dayanmaktadır. ‘’Sabah namazından önce ve sabah vakti girdikten sonra sabah namazının iki rekât sünnetinden başka namaz yoktur’’. Bu Hadis-i Şerifi Nesehi’nin dışında, Kütüb-i Sitte sahipleri ve Ahmet Bin Hanbel Hazretleri rivayet etmişlerdir. Çok kıymetli ve muhterem efendiler. İşte Yüce İslam’ın caddelerinin ne kadar geniş olduğuna şöyle bir bakalım. Her birisi çok güzel keşiflerde bulunmuş bu yüksek âlimlerimiz. Yine akşam namazından önce -Hanefi ve Mâlikîlere göre akşam namazından önce- nafile namaz kılmak mekruhtur. Hanefi ve Mâlikîlere göre. Çünkü akşam namazı acele, yani erken kılmanın gerekli olduğu hususunda rivayet edilen Hadis-i Şerifler umumidir. Onun için böyledir, demişlerdir. Kim Hanefiler ve Mâlikîler bu Hadis-i Şerifte -bakın- Sevgili Peygamberimiz’den gelen bu haberde; ‘’Resûlullah (S.A.V) Güneş batıp karanlık perdesi arkasında kaybolduğu zaman, akşam namazını kılardı’’. Bu Hadis-i Şerif Seleme İbn-i Ekva hadisi bunlardan sadece bir tanesidir.

 

Dakika 5:13

 

Yine Ukbe Bin Amir’den gelen Hadis-i Şerifte de; ‘’Akşam namazını yıldızların karma karışık göründüğü zamana kadar, tehir etmedikçe ümmetim, hayır üzerinde devam eder’’. İşte bu da başka bir kıymetli Hadis-i Şeriftir. Bunu da Ebu Davud ve Müslim rivayet etmişlerdir. Bir önceki de zaten belli. İşte kıymetliler, her kıymetli müçtehidimizin kıymetli delilleri bulunmaktadır. Şafiîlerde ise iki rekât nafile namaz kılmak müstehaptır. Hanbelilere göre caiz olup, sünnet değildir. Şimdi onların da delilleri; ‘Hz. Peygamber (A.S.V) akşam namazından önce 2 rekât namaz kılmıştır. Hz. Peygamber (A.S.V) döneminde güneş battıktan sonra, akşam namazı kılınmadan önce 2 rekât namaz kılardık’. Bu şekilde de bir haber bulunmaktadır. Yine Sevgili Peygamberimiz’den gelen haber de şöyle buyrulmaktadır. ‘’Güneş battıktan sonra akşam namazı kılınmadan önce 2 rekât namaz kılardı’’. Yine İbn-i Mugaffel’den gelen haberde Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: ‘’Akşam namazından önce 2 rekât nafile namaz kılın sonra yine akşam namazından önce 2 rekât nafile namaz kılın’’ buyurdu. Sonra 3.de insanlar, bu namazı sünnet kabul ederler, endişesiyle dileyenler ifadesini buna eklemiştir. İşte burada da sünnet derecesinde olmadığı görülmektedir, bu namazın. Çok kıymetliler bunlar tamamen dayandığı Hadis-i Şerifler vardır. Fakat bunların içerisinde hükmü umumi alınmıştır. Kime göre? Hanefi ve Mâlikîlere göre. Şimdi diğer bir durumda şöyle; cuma günü, bayram günleri, hac ve nikâh, küsuf namazı yağmur dualarında, imam hutbe okurken. Şimdi bir de bunlara bakalım Hanefiler ile Mâlikîlere göre imam hutbeye çıktığı andan itibaren cuma namazını kıldırıncaya kadar herhangi bir nafile namaz kılmakla meşgul olmak mekruhtur. Artık hutbeyi dinlemesi gerekir. Bu Hanefiler ve Mâlikîlere göre. İşte delilleri de; ‘’cuma günü arkadaşına imam hutbede iken sus dediğin zaman hata etmiş olursun’’. Hadis-i Şerifidir. İşte kıymetiler ibadet içinde ibadet olmaz. Çünkü hem hutbeyi doğru dinlemek için hutbeye bütün gönlünü, dikkatini vermen gerekir.

 

Dakika 10:00

 

Yine Buharî, Müslim’den gelen haberde sizden biri mescide girdiği zaman iki rekât namaz kılmadıkça oturmasın. Bu da hutbe başlamamış ise. Hz. Peygamber (A.S.V) hutbede iken Süleyk El Katafani geldi. Hz. Peygamber ona: ‘’Ey Süleyk kalk ve 2 rekât namaz kıl ve hafif kıl buyurdu’’. Yine bu da o andaki ortama göre Mâlikîler, Hanbeliler değerlendirmiş ki bunlar, ‘’İmam hutbede iken namaz mekruhtur’’, demişlerdir. Yine bayram namazlarından önce ve sonra şöyle bir bakalım. Bayram namazlarından önce ve sonra Hanefi, Mâlikî ve Hanbelilere göre bayram namazlarından önce ve sonra nafile namaz kılmak mekruhtur. ‘’Hz. Peygamber (A.S.V) bayram namazlarından önce herhangi bir namaz kılmazdı. Bayramlardan evine döndüğü zaman ise iki rekât nafile namaz kılardı. O da evine döndüğü zaman’’. Konuları bizim âlimlerimiz güzel incelemişler, keşfetmişler. Konunun önünü duyarken arkasını unutan, arkasını duyarken önünü unutup da müçtehitlerin aleyhinde konuşanlar, bunlar zır cahil insanlardır. Bunlara itibar etmeyin. Yine bir haberde İbn-i Abbas’tan gelen bir haberde; ‘’Sevgili Peygamberimiz (A.S.V) bayram günü İki rekât namaz kıldırdı, bayram namazını. Bu namazdan önce ve sonra herhangi bir namaz kılmadı’’, buyurmaktadır. Şimdi bir de farz namaza durulduğu zaman. O zaman Hanefilere göre farz namaza durulduğu zaman bir kimsenin nafile namaz kılmakla meşgul olması tahrimen mekruhtur. Çünkü fazla durulmuş sen de cemaate uyacaksın. Tabii için de bunun istisnaları görülecektir. Bunun dayandığı delil; ‘’Namaza durulduğu zaman, farz namazından başka bir namaz kılmak yoktur’’. Peygamberimiz’den gelen haber bu. Bu Hadis-i Şerif kıymetli muhaddislerimiz tarafından Ayşe Validemiz’den rivayet edilmiş. Ayşe Validemiz de Peygamberimiz’den rivayet etmektedir. Çünkü hadis-i Şerifler tamamen Peygamberimiz’e dayanır. Sabah namazının sünnetini kılmak müstesnadır. Eğer cemaati katılmayacağına inanırsan sabahın sünnetini hemen çabucak kıl, cemaate yetiş. Ama cemaati kaçıracaksan artık orada sünneti kılamazsın. Farzını kaçırmaktan korkarsa -yani cemaatle sabah namazının farzını kılmaktan, farzını kaçırmaktan korkarsa-, sabah namazının iki rekâtlık sünnetini o zaman terk eder. Bu konulara bakın, Sevgili Peygamberimiz’den gelen haberlere bakalım. ‘’Sabah namazının iki rekât sünneti, dünyadan ve dünyada bulunan her şeyden daha hayırlıdır’’.

 

Dakika 15:01

 

Bakın, bunu Müslim-i Şerif ve Buhar-i Şerif rivayet etmişlerdir. Yine başka bir haberde; ‘’Sevgili Peygamberimiz (A.S.V) sabah namazının iki rekât sünnetine dikkat gösterdiği kadar, hiçbir nafile namaza dikkat göstermemiştir’’. İşte bunu da Müslüm-i Şerif’ten ve diğerlerinden öğrenmekteyiz. Kıymetliler, ‘’İbn-i Mesut mescide girdi (R.A) oysa namaz için kamet getirilmişti. Hemen direğe doğru sabah namazının iki rekât sünnetini kılıverdi. Ve cemaatine hemen yetişti’’. İşte Peygamberimiz’in saadet devrindeki uygulamadan bir örnek de budur. İbn-i Mesud, sahabînin en meşhur âlimlerindendir. ‘’Farz namazın vakti dar olduğu zamanlarda nafile namaz kılmak mekruhtur’’. Çünkü vakit daralmış, sadece farz kılacak kadar bir zaman varsa artık nafile kılamaz. Yani sünnetlerde o gruptandır. Sünnetleri kılamazsın. Şafiî ile cumhura göre farz namaza durduktan sonra, nafile bir namaza başlamak mekruhtur. Bakın, burada da cumhurun görüşünü görmekteyiz. Şimdi müezzin namazın kametine başladıktan sonra, nafile namaza başlamanın mekruh oluşu babı. İster sabahın, öğlenin sünneti gibi ratıp sünnet olsun isterse imamın kıldığı bu rekâta yetişeceğini bilsin yahut bilmesin. İşte burada cumhurun böyle bir zamanda nafile namaza başlamanın, mekruh oluşu hakkında ortaya koydukları delil, namazda durulduğu zaman. Farz namaz dışında herhangi bir namaz yoktur. İşte kıymetliler, sonra imamlara muhalefet tamamen yasaklanmıştır. İmama, bir cemaat muhalefet edemez. Ederse o cemaat, cemaat sevabı da alamaz. Tabii bu imam şeriatına Kur’an-ı Kerim’in sünnete, icmâya bağlı bir imamdan gerçek bir ehliyetli imamdan bahsediyoruz. Böyle bir imama her konuda cemaatler tabii olacaklardır. Hiçbir zaman ortada bir hükmiî delil olmadıkça, cemaat imamla muhalefet edemez. Şimdi dersimiz ezan ve onun meşruluğu. Ezanın hükmü hakkında Amelde Fıkh-ı Ekber’den keşif notlarımız devam ediyor. Ezan ilan etmek, bildirmek demektir. Bunu lügat anlamında bunu anlıyoruz. Yine Şanlı Kur’an da Cenab-ı Hakk buyuruyor: ‘’İnsanlara haccı bildir’’.

 

Dakika 20:05

 

Bu da Hac Suresi 27. ‘’Allah ve Resûlü tarafından insanlara ilan et’’. Bu da Tövbe Suresi 3 ayet-i kerime. Şer’an ezan, farz namazların vaktini bildiren, özel sözlerden ibaret bir ilan şeklidir. Bu ilanın ifadeleri belli sözlerle tahsis edilmiştir. Ezanın meşru olmasına şöyle bir bakalım, bir de faziletine. Kur’an-ı Kerim sünnet ve icmâ, ezanın meşru olduğuna delâlet etmektedir. ‘’Namaza çağrıldığınız zaman, onu eğlence ve alaya alırlar’’. Bu da Mâide Suresi 58. ayet-i kerimedir. Namaza çağırma ezan iledir. Kur’an-ı Kerim’de açıkça bildiriliyor. Yine sünnetten birçok deliller vardır. Yine Buharî, Müslim’den ‘’Namaz vakti geldiği zaman içinizden birisi sizin adınıza ezan okusun. En yaşlı olanınız da imam olsun’’. Bunu Peygamberimiz söylüyor (A.S.V). Yine Hadis-i Şerifte, İbn-i Zeyd’den gelen Yine Hz. Ömer’den gelen birçok Hadis-i Şerifler vardır ki bunlardan bazıları şöyledir. ‘’Hz. Peygamber (A.S.V) İnşâAllah bu rüya gerçektir, kalk Bilal’e gördüğün rüyada ki sözleri öğret. Onun sesi daha gürdür’’, buyurdu. İşte bu da Peygamber Efendimiz’in ezanın kelimelerini bizzat ‘’Git Bilal’e öğret’’ demesiyle ortaya çıkmaktadır. Bu da başka bir delildir, sünnetten. Yine mezarda şöyle haber vardır.’’ Miraç gecesinde Hz. Peygamber’e (A.S.V) ezan gösterildi ve yedi kat göğün üstünden kendisine ezan sesi dinletildi. Sonra Cebrail (A.S) öne geçerek gökte bulunanlara imamlık etti. Bunlar arasında Âdem ve Nuh (A.S) da bulunmaktaydı. Allahu Teâlâ bu sebeple Hazreti Peygamber’in gök ve yer halkına karşı üstünlüğünü tamamladı’’. Bu Hadis-i Şerife gariptir, demişlerdir. Rivayet, ezanın başlangıcının Medine’de olduğudur. Fakat daha önceden ezanın Mekke’de, Miraç’ta görülmesinin, duyulmasının da bir sakıncası yoktur. Nitekim Müslim, bu hususu İbn-i Ömer’den tahriç ettiği bir rivayette nakletmiştir. Ezan ile ilgili rüya hadisesi hicretin birinci yılında vuku bulmuştur. ‘’İnsanlar eğer ezan ile birinci safın üstünlüğünü bilselerdi. Sonra onları yapma imkânı bulamasaydılar kura çekerlerdi’’. İşte bu da Peygamberimiz’den gelen ve Müslim’in ve Buharî Şerif’lerin rivayet ettiği haberdir.

 

Dakika 25:05

 

Kıymetliler, ‘’Koyunlarının arasında yahut çölde bulunduğun zaman namaz için ezan okuyunca, sesini yükselt. Çünkü müezzinin sesini duyan insanlar, cinler ve diğer şeyler için kıyamet gününde şahitlik yapılacaktır’’, buyurulmuştur. Bu da Buharî Şerif’ten gelen Ebu Sait’ten rivayet edilen bir Hadis-i Şeriftir. Tüm Hadis-i Şerifler Peygamberimiz’e istinat eder. ‘’Kıyamet gününde müezzinler, insanlar arasından en uzun boylular olacaklardır’’. Bunu da Peygamberimiz söylemiştir. ‘’Allah’a çağırıp, iyi işler işleri nereden daha güzel sözlü kimdir? Ezan insanları Allah’ın huzuruna çağırır’’. Müezzinlerin kastedildiği söylenmiştir. ‘’İmam cemaate kefildir. Müezzin güvenilen kimsedir. Allah’ım imamlara doğru yolu göster. Müezzinleri mağfiret et’’. İşte bunu daha kıymetli muhaddislerimiz Sevgili Peygamberimiz’den rivayet etmişlerdir. Ne diyor Peygamberimiz, ‘’İmam cemaate kefildir ve müezzin güvenilen kimsedir. Allah’ım imamlara doğru yolu göster müezzinleri mağfiret et’’ diyor. Çünkü imamlık çok mesuliyetli vebali ağır olan bir görevdir. Hanefilere göre imamlık daha faziletlidir. Çünkü Peygamber (A.S.V) ile ondan sonraki halifeleri imamlık yapmışlardır. Fakat müezzinlik yapmamışlardır. Onun için imamlık en faziletli görevdir bu dünya yüzünde. Zor da görevdir. Tabii hakkı ile imamlık yapanlar içindir bu. Yoksa cemaatini yatırıp, kaldıran, tadil-i erkana riayet etmeyen, mevlitten, cenazeden başka bir şey düşünmeyen ve aynı zamanda ilim irfan istemeyen, cehaleti besleyen sistemlerin içindeki imamlıklar, imamlık değildir. Ezanın hükmü; cumhura göre erkeklerin cemaatle namaz kılmaları için sünnet-i müekkededir. Yani ezanın hükmü, sünnet-i müekkededir. Bu cumhura göredir. Bunun da kaynağında birçok kıymetli eserler bulunuyor. Eddürül Muhtar, Fethu’l Kadir, El Bedayi Rübap ve diğer birçok fıkıh kaynaklarımız bulunmaktadır. ‘’İnsanlar ezan ile ilk safın faziletini bilselerdi. Bundan dolayı aralarında kura çekerlerdi’’. İşte bu Hadis-i Şerif, bunun delilidir. Evet, kıymetliler bu da Peygamberimiz’in söylediği Hadis-i Şeriftir ve ezanın hakkında delildir. Şafiîler ile Mâlikîler, bu düşünceye şunu da ilave etmişlerdir.

 

Dakika 30:04

 

Kadınlar için, cemaatle namaz kılmaları için, yalnız kamet getirmek müstehaptır, demişlerdir. Kadınlar için yahut kadınların, cemaatle namaz kılmaları için, yalnız kamet getirmek müstehaptır, demişler. Şafiîler ve Mâlikîler. Hanefilere göre kadınlar için ezanda olduğu gibi kamet getirmek de mekruhtur. Kadınlar Hanefilere göre kamet getirmezler. ‘’Seslerini yükseltmek ise kadınlar için haramdır’’, denmiştir. İşte kıymetliler burada bunların böyle olmasının birçok hikmetleri vardır. Kadının işi, daima kolaylaştırılmak içindir. Kadını kargaşadan, fitneden, ağır yükten, zahmetten uzak tutmuştur Yüce İslam. En faydalı, onun fıtratı ile ilgili şerefli işlerle baş başa bırakmıştır Yüce İslam kadını. Onun için kadını en güzel koruyan onun fıtratına uygun değeri ile onun değerini yükselten görevi ile baş başa bırakan; kadını amacının dışında onun haysiyet ve şerefini zedeleyen ortamlardan korumuştur. Kaza namazları ile yalnız başına kılan için, ezan okuma konusunda da şöyle bir bakalım; Şafiîlerde ister eda ister kaza olsun ezanını işitmesine rağmen, yalnız başına namaz kılan kimseler için, ezan ve kamet getirmek yine müstehaptır, demişler. Yani ister eda ister kaza olsun mahallenin yahut mescidin ezanını işitmesine rağmen, yalnız başına namaz kılan kimseler için, ezan ve kamet getirmek yine müstehaptır, demişler. Kim? Şafiîler. Buharî’nin, Abdullah Bin Abdurrahman Bin Ebu Sâsâ’dan rivayet ettiği Hadis-i Şerifte şöyle bir bakalım Ebu Said El Hudri, Abdullah’a: ‘’senin koyunları ve çölü sevdiğini görüyorum. Koyunlarını güderken veya çöle bulunduğun zaman namaz kılmak için, ezan okuyunca sesini yükselt. Çünkü müezzinin sesini işiten insanlar cinler ve diğer şeyler kıyamet gününde onun için şahitlikte bulunacaklardır’’. Bunu Hazreti Peygamber’den işittim, dedi. Evet, kıymetliler, işte bu da ezanın gerektiği zaman okunacağını ve okumanın gerekliliği. Yine Cabir’den gelen bir haberde; ‘’Sevgili Peygamberimiz ve akşam ile yatsı namazlarını Müzdelife ‘de bir ezan ve iki kamet ile birleştirerek kıldı’’. İşte kıymetliler, bunlar birer birer delildir. Kıymetli mezheplerimiz, bu müçtehitlerimiz bunları incelemişler, mezheplerine koymuşlar.

 

Dakika 35:00

 

Yine İbn-i Mesut’tan gelen bir haberde; ‘’Ahzâp günü, müşrikler Hz. Peygamberi dört vakit namazı kılmaktan, meşgul ettikleri zaman ki bunlar; öğle, ikindi, akşam ve yatsı namazları idi. Hz. Peygamber (A.S.V) Bilal’e her bir namaz için bir ezan ve bir kamet getirmesini emretti’’. -Şimdi yine Hendek Savaşın’da namaz kılmamız engellendiği zaman çünkü Medine’yi düşman kuşatmış ve savaş yapılıyordu işte o zaman- akşamdan sonra gecenin belli bir kısmında Cihan Peygamberi Allah’ın Resûlü (S.A.V), Bilal’i çağırdı ve ona emretti. O da öğle için kamet getirdi. Sonra yine emretti ikindi için kamet getirdi ve bu namazları kıldırdı’’. Bu da Ebu Said El Hudri’den gelen bir Hadis-i Şeriftir. Kıymetliler, ‘’Namaz vakti geldiği zaman içinizden biri ezan okusun, size en büyüğünüz imam olsun’’ buyurdu Peygamberimiz. Yine başka bir haberde; ‘’Üç kişi bir arada bulunur da ezan okumazlar ve aralarında cemaatle namaz kılmazlarsa, şeytan mutlaka onlara galip gelir’’ buyurdu Peygamber-i Zişan Efendimiz. İşte bu da cemaat olmanın, ezan okumanın ve kamet getirmenin birlik ve beraberliğin açıkça delilidir. ‘’Ezan ve kamet terk etmek mekruhtur. Şehirde tek bir ezan yeterlidir. Sadece kamet getirmek ile yetinirler. Diğer namaz kılanlar sadece kamet getirmek ile yetinirler’’. Bu görüş Hanefilerle, Mâlikîlerin görüşüdür. Hanefiler şöyle, demişlerdir: ‘’Şehirde, evinde namaz kılan kimse, cemaat tarzında eda edilmiş olması için, ezan ve kamet ile namaz kılar’’. İbn-i Mesut’tan gelen yine Peygamberimiz’e istinat eden Hadis-i Şerifte ‘’Mahallenin ezanı bize yeter’’ demiştir. Bu rivayete gariptir diyenler olmuştur. Zeylai de bunlardandır. Koyunlarının arasında veya çölde bulunduğun zaman sahabe, Hz. Peygamber ile beraber bulunuyorlardı. Hepsi uykuya daldılar. Nihayet Güneş doğdu. Bunun üzerine Cihan Peygamberi (A.S.V): ‘’Ey Bilal kalk, insanlara namaz kılacağını ilan et’’ buyurdu. İşte bunu da muhaddislerimiz haber vermişlerdir. Hz. Peygamber (A.S.V) Bilal’e emretti. O da Ezan okudu, birlikte iki rekât sünneti kıldıktan sonra emretti ve kamet getirdi, yine birlikte farzı kıldık. İmran Bin Husaym’dan gelen bir rivayet bu da. Esma Büreydin şöyle dediğini rivayet ediyorlar. Resûlullah’ın (A.S.V) ‘’Kadınlar ezan ve kamet getirmezler’’ buyurduğunu işittim, diyor. Esma Binti Büreydin’den gelen Hadis-i Şerif Peygamberimiz’in böyle dediğini rivayet etmektedir. ‘’Kadınlar ezan ve kamet getirmezler’’.

 

Dakika 40:15

 

Buyurduğunu işittim diyor. Cumhura göre kazaya kalmış namazlar için ezan okunur. Yani birçok kaza için bir ezan yeterlidir. Mâlikîlere göre bunu yapmak mekruhtur. Yani onlar ‘yapmayın’ diyor, Mâlikîler. Cumhur ise kazaya kalmış namazlar için ezan okunur, diyor. Bakın, burada Cumhur denince Hanefiler, Şafiîler, Hanbeliler ortaya çıkıyor. Yine Ezan ittifakla sadece erkekler için sünnet olup, kadınlar için ezan sünnet değildir. Şafiî ve Mâlikîlere göre kadınlar için gizli olarak kamet getirmek sünnettir. Yani Şafiî ve Mâlikîlere göre. Hanefilere göre kadınların kamet getirmeleri mekruhtur. Hanbelilere göre kadınların kamet getirmeleri meşru kılınmış değildir, diyor. Cumhura göre bir mahallede okunan ezan herkes için yeterlidir. Şafiîlere göre yeterli değildir. Yani evde kılacaksa adam kendisi de okusun, diyor. Kim? Şafiîler. Şimdi kıymetliler, ezanın bir de şöyle durumuna bakalım. Ezan için bazı şartlar gerekli olduğu ileri sürülmüştür. Bunlardan biri, vaktin girmiş olmasıdır. Vakit girmeden ezan okunmaz. Namazın vakti girmeden önce, ezan okumak sahih değildir. Fakihlerin ittifakı ile vakitten önce ezan okumak haramdır, demişler. Ve bu iade edilir. Çünkü insanları bu şaşırtmaktır, demişlerdir. İşte kıymetliler, ne kadar bu âlimlerimizin dindar, İslam konusunda ne kadar itinalı, dikkatli, her konuyu nasıl güzel incelediklerini görmekteyiz (Rahmetullahi Aleyhim Ecmain). Yine kıymetli muhaddislerden gelen rivayete göre; ‘’Bilal gece ezanı okur. (R.A). İbn-i Ümmü Mektum’a ‘ezanı işitinceye kadar yiyin için’ buyurdu Peygamberimiz. -Bu uyarmak için, Ramazan’ı Şerif gecelerinde oruç tutacaklar için-, İbn-i Ümmü Mektum, ama(kör) olup; ‘sabah oldu’ denilmedikçe ezan okunmazdı’’. Birisi önceden insanları hazırlığa davet ediyor, biri de tam vaktinde ezan okuyordu. Yani Bilal’i Habeşi de müezzin, Ümmü Mektum da müezzindiler (R.A). Ezan Arapça okunmalıdır. Bakın, şartlardan biri de budur. Başka bir dil ile okunmuşsa bu ezan sahih değildir, demişlerdir. Arapçayı iyi bilmeyen kimse sadece kendisi için, Arapça dışında bir dilde ezan okursa Şafiîlere göre bu ezan caizdir. Ama bu ezan kendine okunan ezan, (kişi) Arapçayı da bilmiyor. Bu da Şafiîlerin görüşü. Hanbeliler ile Hanefilere göre mutlak olarak bu ezan sahih değildir.

 

Dakika 45:18

 

Yani Arapçadan başka okunan ezan, sahih değildir. Kime göre? Hanefilere ve Hanbelilere göre. Çünkü ezan Kur’an-ı Kerim gibi Arapça olarak gelmiştir. Bunun orijinalini bozma hakkına kimse sahip değildir. Ezan ve kametin, cemaate duyurulması şarttır. Bakın, ezan ve kametin cemaate duyurulması da şarttır. Bir kısmına duyurulması -en azından- şarttır. Yalnız ise kendisi duyacak kadar sesli okunması şarttır. Ezan ve kametin sözleri arasında tertip ve peş peşelik de şarttır. Yani ezan, tertip üzere ve peş peşe ezan okunmalıdır. Bunun sebebi sünnete uymaktır. Az fasılalar, ezanın sıhhatine zarar vermez. Okuyanın mürted olması ise ezanı bâtıl kılar. Hanefilerle, Mâlikîlere göre ezan ve kametin kelimelerinin tertipli olması ve peş peşe okunmaları sünnettir. Tertipsiz olarak peş peşe olmaksızın okunan ezan da sahihtir, fakat mekruhtur, demişlerdir. Şimdi kıymetliler, okunan ezan ile kametin cemaatten bir kısmına duyurulması, yalnız ise, kendisi duyacak kadar sesli okunması şarttır. Ezanın tek bir, kimse tarafından okunması da şarttır. Yani bir ezanı birkaç kişi okuyamaz. Yarısını birisi yarısını öbürü okuyamazlar, demişlerdir. Şimdi sahih olmaz, ezan bedenî bir ibadettir. Toplu olarak okuması, mesela ezanı toplu olarak okuması. Bu da sahihtir. Çünkü herkes ezan okuyor. Yarısını biri yarısını biri değil. Hepsi aynı kelimeleri sırayla, birlikte okuyorlar. Bu sahihtir denmiştir. İki ezan ihdas edenler Emeviler’dir. İlk defa iki ezan ihdas edenler Emeviler’dir. Toplu olarak ezan okumak mekruh değildir. Nitekim İbn-i Abidin de aynı görüşü açıklamıştır. Müezzin, Müslüman akıllı, mümeyyiz ve erkek olmalıdır. Yani ezan okuyan kişi Müslüman, akıllı, -yani en az- mümeyyiz ve erkek olmalıdır. Kadının ezanı sahih değildir. Çünkü ezan okuması kadına haramdır. Ezan okuması meşru kılınmış da değildir kadın için. Kadının erkek cemaate imamlık etmesi de sahih değildir. Hanefilere göre bu şartların kendisinde bulunmadığı kimselerin ezan okumaları tahrimen mekruhtur.

 

Dakika 50:00

 

Evet, kıymetliler, bu sayılanlar Mâlikî, Şafiî ve Hanbelilere göre şart olup, Hanefilerin görüşü de buna yakındır. Hanefilere göre bu şartlar yerine gelmezse tahrimen mekruhtur. Yine Hanefilerce; müezzinin, erkek, akılı, takva sahibi, sünnete vakıf, namaz vakitlerini bilen kişi olması gerekir, demiştir Hanefiler. Müezzin, güvenilen kişi olup, namaz ve oruç ibadetlerinin yerine getirilmesinde ona müracaat edilir. Onun için müezzin sıradan biri değil, akıllı, uslu; Hanefilerin ortaya koyduğu sıfatlar olmalıdır müezzinde. Yine Hanefilere göre fâsık kişinin ezan okuması mekruh olup, iade edilmesi müstehaptır -fâsık kişinin-. Mâlikîlerce müezzinde Adalet sahip olmak ve ergenlik çağına girmiş olmak şartı aranır. Fâsık kişinin mümeyyiz çocuğun ezanı sahih değildir Mâlikîlere göre. İbn-i Abbas’tan gelen haberde ‘’Size, en hayırlınız ezan okusun, en iyi okuyanınız imam olsun’’. Peygamberimiz böyle buyurdular. İşte Peygamberimiz’den sonra Ebubekir Sıddık’tır. Evet, kıymetliler, Yüce İslam’da her şey ehline verilmesi gerekiyor. Ezanda, müezzinlikde, imamlık(da) başta olmak üzere dikkat edilmelidir.’’Size, en hayırlınız ezan okusun. En iyi okuyanınız imam olsun’’. Bakın, sahabî de Peygamberimiz’in sağlığında ve ondan sonra sahabînin en iyi yüksek Sıddık İmâm-ı Ebubekir’dir. Birinci halifedir. İslamiyet’i en iyi bilenlerden birisiydi ve Sıddık olarak başta geliyordu Ebubekir-i Sıddık. Onun için ilmî dehası, feraset nurları, onun sıddıklığı en önde olmasını sağlamıştır. En yüksek dereceyi almıştır. Hanefilerle esah olan rivayete göre Şafiîlerce ezanda niyet şart değildir. Fakat ezandan başka bir maksat taşımamak şarttır. Diğer fakihlere göre ezanda niyet şarttır. Cumhura göre abdestsiz kimsenin ezanı mekruhtur. Hanefilere göre cünüp kimselerin ezan ve kameti tahrimen mekruhtur. Hanefilerle Hanbelilere göre böyle kimselerin okuduğu ezan iade edilir. Hanefilerle Hanbelilere göre böyle kimselerin okuduğu ezan iade edilir. Ancak abdestli kişi ezan okur. Bir Hadis-i Şerifte de böyle buyurulmuştur. Her ne kadar zayıf olduğunu söyleseler de. Bu Hadis-i Şerifi Tirmizi rivayet etmiştir.

 

Dakika 55:01

 

Evet, kıymetliler, oturarak, kıbleye sırtını çevirerek, ezan okumak mekruhtur. Ezan esnasında konuşmak da mekruhtur. Mâlikî, Hanefi, Şafiî ve Hanbelilere göre ezanı okuyan kimsenin kameti de üstlenmesi sünnettir. Çünkü Bilal-i Habeşi (R.A) Hazretleri Peygamberin emriyle ezan okudu ve rüyada ezanın şeklini görmüş bulunan Abdullah Bin Zeyd kamet getirdi. İşte kıymetliler, hem sünnet ortaya konurken, bir de kolaylık için geniş caddeler ortaya konmaktadır. Gerektiği zaman, o geniş caddenin her tarafından Hakk’a yürü. Hakk’a yürümek için ortaya ne güzel kolaylıklar, geniş caddeler, rahmetle dolup taşan ilmî ihtilâflar ortaya konmuş. Bu mezhepler o kadar kıymetli hizmetlerde bulunmuşlar ki rahmet deryaları coşmaktadır. Çünkü bu müçtehitler Yüce İslam’ın bütün delilleriyle; İslam’ın mutlu bir kolay mı kolay en kolay, güzel en güzel, mutlu en mutlu, hayat tarzı ortaya koymuştur. Başka türlü anlayanlar ya art düşüncelidirler ya cahildirler, başka anlamı yoktur. Çünkü deliller ortaya konmuştur. Kıymetliler, deliller ortaya konmuştur. Bunun, başka türlü itiraza gerek yoktur. Sen Kur’an-ı Kerim’i bu müçtehitlerden, sahabeden, Tabiın’den ve Şanlı Peygamber’den daha iyi bilecek hâlin yok. Allah’a din de öğretecek değilsin. Aklını başına alsın ifrat ve tefritçiler! Gayya deresine(kuyusuna) yuvarlanmasınlar, yazık olur. Şimdi ezanın yüce kelimelerine şöyle bir bakalım:

Arapça

الله اكبر الله اكبر الله اكبر الله اكبر
اشهد ان لا اله الا الله اشهد ان لا اله الا الله
اشهد ان محمدا رسول الله اشهد ان محمدا رسول الله
حي على الصلاة حي على الصلاة
حي على الفلاح حي على الفلاح
الصلاة خير من النوم *الصلاة خير من النوم
الله اكبر الله اكبر
لا اله الا الله

Allahu Ekber, Allahu Ekber, Allahu Ekber, Allahu Ekber
Eşhedü enla ilahe illallah, Eşhedü enla ilahe illallah
Eşhedü enne Muhammeden Resûlullah, Eşhedü enne Muhammeden Resûlullah
Hayya ale’salah, Hayya ale’salah
Hayya alel-felah, Hayya alel-felah
(As-salatu hayrun mine’n nevm, As-salatu hayrun mine’n nevm)
Allahu Ekber, Allahu Ekber
La ilahe illallah

Dakika 1:00:26

 

(Muhammedür Rasulullah. Allahümme rabbe hazihid daveti taamâtti vessalatil kaime. Ati Muhammedenil vesilete vel fazilete vedderaca terrafiah ve bashü mekamen mahmudenillezi ve adteh inneke la tühlifül miad vel hamdüleke. Ya rabbel alemin! Allahümme Salli ve Sellim ve Barik ala Muhammedin ve ala ali Muhammed bi adedi îlm.) Çok kıymetli ve muhterem izleyenler, ezan kelimelerinin kendisi çok yüce, mânâları da eşsiz, yüce kelimelerdir. Tabii ki ‘’Eşhedü’’ de burada bir şehadet, bir bilgi; -Ne diyor- ‘’Ben şehadet ederim ve etmekteyim kesin kes şehadet ediyorum, Allah en büyüktür’’. Bunu 4 defa söylüyor ve göklere haykırıyor, bu hak kelime, ezelî ebedî kuşatan bir yüce kelimedir. Mânâ, cihanı kuşatmaktadır. Ve peşinden ne diyor? ‘’Allah’tan başka ilah yoktur’’. ‘’Ben şahidim’’, diyor, ‘’kesin biliyorum’’ diyor. Ve bunu da iki defa söylüyor. ‘’Yine şehadet ederim Hz. Muhammed âlemlere, bütün milletlere, çağlara, kıyamete kadar ve ebedî Peygamber olarak gönderilen Allah’ın en büyük kulu en büyük Peygamberidir’’. Bunu da iki defa söylüyor. Bu cihana haykırıyor ki hak haykırıyor. ‘’Haydi  namaza!’’, -bakın- çağrı var,. ‘’Haydi kurtuluşa!’’. Çünkü İslam Allah’ın huzurunda, onun emrinde olmak beş defa namazla da Allah’ın huzurunda el bağlayıp, saf tutmak. İslam’ın Tevhit birliğini, ruhu, birliğini cihana ilan etmek ve bu beş defa Allah’ın huzurunda saf bağlamak. Allah’a, yalnız Allah’a kulluğun açık bir alameti ve cihana bildirgesidir. Onun için ‘’namaza, haydi namaza, haydi kurtuluşa felaha’’ ve ondan sonra yine cihana haykırarak ‘’Allah en büyüktür, ondan başka büyük yoktur, ondan başka da ilah ibadet edilecek hak mabut yoktur. Hak mabut sadece Allah’tır, ondan başka ilah yoktur’’ diye cihana ezan ile haykırılmaktadır. Bunun bir kelimesinin dahi, dünyada bâtıl dinlerde, yani İslam’ın dışında, bu hak kelimelerin mislini bulmanız mümkün değildir. Onun için İslam’ın her şeyi haktır. İslam cihana haykırılmalıdır. Bu insanlığın kârınadır. Kıymetliler, şimdi de İnşâAllah ezanın sünnetleri ile dersimiz devam edecektir.

 

Dakika 1:05:02

 

İslam’ın her emrine hayran olmamak mümkün değildir. İslam’ın her emrine hayranlık üstüne hayranım, her Müslüman da böyledir hayrandır. Bu imânın gereğidir. Yüce Allah’ın Hidayetinin lütfunun, kereminin, fazlının gereğidir. Yoksa o bildirmeseydi bilemezdik, gördürmeseydi göremezdik. O Yüce’ye hamdolsun ki bize imânı, İslam’ı, Kur’an’ı, onun ilimlerini, Yüce Allah bizlere lütfeyledi, nasip eyledi.

 

(Elhamdülillah âlâ nimetil İslam vel imân vel Kur’an, Elhamdülillah, Allahümme lekel hamdü küllüh ve lekel mülkü küllüh ve bi yedikel hâyru küllüh, âlâ niyetühü ve sirruh fe ehlen entuhmete inneke âlâ külli şey’in kadir.)

 

Biz Yüce Rabb’imize kulluktan aciziz. Ne kadar hamd etsek onu övsek hakkı ile övemiyoruz övemeyiz. O kendini övdüğü gibi yüce bir varlık, eşsiz bir varlık. (Elhamdülillah, Subhanallah, Allahu Ekber, Estağfurullah. Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billah, Allahümme salli ve sellim ve barik âlâ Muhammed bi adedi ılmi.) Kıymetli izleyenler, ezanın sünnetleri; Müezzinin sesi gür ve güzel olmalıdır. Yüksek bir yere çıkmalıdır. ‘’Bu sözleri Bilal’e öğret. Çünkü onun sesi senden daha gürdür’’ buyuran Peygamberimiz’dir. ‘’Hz. Peygamber (A.S.V) 20 kişiye ezan okumalarını emretti. Onlarda okudular. Ebu Mahzure’nin sesi ise hoşuna gitti ve ona ezanı güzelce öğretti’’. İşte görüyorsunuz ezanda özelliklerden biri, ezanı güzel okumak, güzel sesle okumaktır. Bu sünnettir. Yine başka bir haberde; ‘’Sesinin uzaması ölçüsünde müezzinin günahları örtülür ve yaş-kuru her şey onun için şahitlikte bulunur’’. Görüyorsunuz sesin ne kadar uzağa giderse o kadar sevap artıyor. ‘’Yalnız başına namaz kılacak kimsenin de ezan okurken sesini yükseltmesi sünnettir’’. Tabi bu da içinde bulunduğun ortama göre bu ayarlanır. Fakat esas olan budur. Yani sesin yükseltilmesi ezanda sünnettir. Ama ezanın güzelliğini, ahengini bozmamalı. Hoparlörleri sonuna kadar açıyor, ezanın güzelliği kayboluyor. Böyle bir duruma da düşmemeli. ‘’Benim evim mescidin civarındaki en yüksek ev idi. Bilal sabah ezanını bu evin üzerinde okurdu. Bilal, seher vaktinde gelip evin üzerinde oturur, sabah vaktini gözetlerdi. Fecrin doğuşunu gördüğü zaman doğrulur sonra da ezan okurdu’’. Şu fazilete bakın, bu haber Urve Bin Zübeyir yolu ile gelen bir haberdir.

 

Dakika 1:10:08

 

Kıymetliler, ezan cemaate çağırmadır, insanlığı cemaati çağırıyor camiye ezan budur. Ezan, sesinin duyurulması için yüksek bir duvar yahut minare üzerinde okunmalıdır. Sevgili Peygamberimiz, Bilal’e ‘’Kalk ezan oku’’ buyurdular. Ayakta okurlardı, kametin de ayakta getirilmesi sünnettir. Kıymetliler, yüksek yerde ezan okunuyordu. Onun için minareler yapıldı daha sonra. Müezzin hür, buluğa ermiş, sâlih, namaz vakitlerini bilen biri olmalıdır. ‘’Sizin için aranızdan en hayırlınız ezan okusun, en iyi güzel Kur’an okuyanınız imam olsun’’. Mâlikîler dışındaki cumhura göre bunlar sünnettir. Nitekim Şafiîler de ezan okumakla görevli bulunan kişinin, vakti bilen bir kimse olmasını şart koşuyorlar. Ezan okuyan kişi abdestli ve temiz olmalıdır. Yine gelen haber de İbn-i Abbas’tan; ‘’Ezan namaza bitişiktir. Sizden biri ancak temiz olduğu hâlde ezan okusun’’ buyurdular. Evet, kıymetliler, İbn-i Ümmü Mektum gözleri ama idi. ‘’Kendisine sabah vakti oldu’’ denilinceye kadar ezan okumazdı. Vakit girince okuyordu. Müezzin birer parmağını kulaklarına yerleştirilmelidir. Sesi bu yükseltir. Bilal’i Habeşi ezan okurken ve iki parmağını, iki kulağının deliğine yerleştirildi. Resûlullah (A.S.V), Bilal’e, iki parmağını, iki kulağının deliğine yerleştirmesini emretti ve şöyle buyurdu; ‘’Bu durum sesini daha çok yükseltir buyurdular’’. Bunu da kıymetli muhaddislerimizden Taberani, Hâkim, İbn-i Mace rivayet etmişlerdir.’’ Ezan okurken iki kelime arasında durarak uzatmalı, kamet getirirken iki kelimeyi birleştirmek suretiyle süratli okumalıdır. Ezan okuduğun zaman kelimeleri uzatarak yavaş yavaş oku, kamet getirdiğin zaman da süratli oku’’. Bunu da kıymetli muhaddislerimizden Tirmizi rivayet etmiştir. İşte kıymetliler, burada gerçekleri görmekteyiz. Ezan ve kamet de kıbleye yönelmeli (hayya ala’salah, hayya alel felah)’larda yüzünü sağa ve sola çevirmek bunlar müstehaptır. ‘’Bilal’in ezan okuduğunu gördüm. O yüzünü sağ ve sola çeviriyordu. Hayya ala’salah, hayya alel felah diyordu. 2 parmağı da 2 kulağında idi’’.

 

Dakika 1:15:02

 

Bu da Peygamberimiz’den ve ezanı Bilal’in okuduğunu görenlerden gelen haberdir. Evet, Ebu Cufre’den gelen bir haber bu. Kıymetliler, ‘’Yine Hz. Peygamber’e gelmiştim. O deriden yapılmış kırmızı bir çadırdaydı. Bilal çıkıp ezan okudu, (hayya ale’selah hayya alel felah)’a geldiği zaman sağ ve sola doğru yöneldi, fakat dönmedi’’. Yani yüzünü çevirerek okuyordu. Ezan bittikten sonra ezan ile kametin arası namaz kılacakların gelecekleri kadar bir zamanla ayrılır. Akşam ezanından sonra kısa 3 ayet okunacak kadar ara verilir. Ancak müstehap olan vakte de dikkat edip kaçırılmaz. Sevgili Peygamberimiz’in (A.S.V), ‘’Ey Bilal! Ezan ile kamet arasında yemek yemekte olan birinin yemeğini normal bir şekilde bitirip, normal bir şekilde ihtiyacını giderecek kadar mühlet ver’’. Bu şekilde de bir Hadis-i Şerif rivayet edilmiştir. İşte Ebu Davud, Tirmizi ve diğerleri rivayet etmişler. ‘’Ey Bilal! Ezanın ile kametin arasında, yemekte olan birinin yemeğini bitireceği, içmekte olanın içmesini bitireceği, tuvalete giren kimsenin ihtiyacını giderecek kadar, bir zaman aralığı bırak’’ demiştir Peygamberimiz’den gelen bu haberde. Şimdi kıymetliler, bunlar mükemmel haberlerdir. Peygamberimiz’den gelen. Hanefilere göre ezandan sonra bütün vakitlerde ‘’Es salah Es salah ya Musallin’’-bak- ezandan sonra bütün vakitlerde ‘’Es salah Es salah ya Musallin’’. ‘’Ey namaz kılanlar! namaza, namaza!’’ diye seslenerek tespitte bulunmak müstehaptır. Çünkü dini işlerde gevşeklik ortaya çıkmıştır. Bunu unutmayın Hanefilere göre ‘Es salah, Es salah ya Musallin, Es salah Es salah ya Musallin’. Buna tespit denmektedir -kıymetliler- Hanefilere göre. Tespitte bulunmak müstehaptır. Çünkü dini işlerde gevşeklik ortaya çıktığı görülmektedir. Onun için Müslümanlar birbirine faydalı olmaya, birbirini uyarmaya, bu güzelim kelimelerle devam edilmelidir ve emsâli güzellerle; çünkü İslam’ın her şeyi güzeldir. Müezzin ecrini Allah’tan isteyerek ezan okumalıdır. Bütün âlimlerin ittifakıyla ezan ve kametten dolayı ücret almak caiz değildir. Hanefilere göre bu görevlerden dolayı ücret almak caiz değildir. ‘Müezzinlik yaptığın zaman, ezandan dolayı ücret alma’. Şimdi esas olan görüşe göre Mâlikîlerle, Şafiîler ezandan dolayı ücret almayı caiz görmüşlerdir.

 

Dakika 1:20:01

 

Hanefilerin de Müteahhirin âlimleri -yani sonraki âlimler çünkü şartlar değişti- ve diğerleri dini ibadetlerden dolayı ücret almanın caiz olduğuna fetva verdiler. Çünkü zamanını oraya bağlayıp, geçinme şartları, dünyadaki devletlerin, milletlerin toplumlardaki şartlar değişince ücret alınması gerekli olarak Hanefilerin de diğerlerinin de sonraki âlimler (Müteahhir âlimleri), ‘ücret almak caizdir’, dediler. Bu fetvanın dayandığı ilim adamlarına Beyt-ül Mal’dan tahsis edilen maaşların kesilmesi sebebiyle. -Dikkat et- ‘Neden bu fetva verildi?’ derseniz ilim adamlarına Beyt-ül maldan maaş ödeniyordu. Bu maaşlar sonradan kesildi. Ne yapacak, neyle geçinecek. Gerçek, samimi, kendini ilme veren, bütün gecesini gündüzünü ilme vakfeden, bir de cephelerde cihat eden bu ikisinin, bir defa bunların da çoluğu çocuğu çevresi var. Bunlara ne ile bakılacak? Onun için bütün âlimler ücret almanın caiz olduğuna fetva verdiler. Şartlar değişti. Daha önce Beyt-ül Mal’dan âlimlere maaş ödeniyordu. Ne zaman ki ilme, âlime değer verildi; o devlet millet yükseldi, ne zaman ki âlime ilme değer verilmedi; o devletler kargaşanın, cahillerin, ehliyetsizlerin elinde kaldı. Onun için kıymetliler, Hanefiler dışındaki cumhura göre ‘mescitte iki müezzin bulunması müstehap olup, daha çok bulunması müstehap değildir’. Bunun da kaynağında Bilal ve Ümmü Mektum (R.A) Hazretleri bulunmaktadır. Müezzin ’in halkın namaza hazırlanması ve vakti öğrenmeleri için, ezanı vaktin evvelinde okuması müstehaptır. Vakit girer girmez ezan okunmalıdır bu müstehaptır. Bilal ezanı vaktinden hiç tehir etmez fakat çoğu kez kameti bir müddet tehir ederdi. ‘’Bilal Güneş meyl ettiği zaman ezan okur. Hiç tehir etmez. Sonra Hz. Peygamber (A.S.V) mescide çıkıncaya kadar kamet getirmezdi’’. Yani cemaat ve müezzin, imama bağlıdır. İmam ortamı iyi tespit eder, iyi teşhis eder. İmamın işaretiyle de müezzin kametini yapar. ‘’Hz. Peygamber (A.S.V) namaza çıkınca onu gördüğü zaman Bilal’i Habeşi kamet getirirdi’’. İşte kıymetliler, devlet adamlarını namaza hususi olarak çağırmak caizdir. Hz. Ali, Hz. Aişe’den rivayet edildiğine göre; ‘’Bilal gelip, Esselamu aleyke ya Rasulallah! ve Rahmetullahi ve Berekatühü Essalah yerhamükellah!’ diyerek seslenirdi o Cihan Peygamberi’ne (A.S.V). Hz. Peygamber (A.S.V): ‘Ebubekir’e söyleyin namazı kıldırsın’ buyurdu. Hz. Bilal’i Ebubekir ile Ömer’e Hazreti Peygamber (A.S.V) verdiği gibi selam vererek onları namaza çağırırdı’’. Müezzinin ezanı bitirmesini beklemeleri, bu da müstehaptır. Müezzin, ezanını tamamlamadan insanların kalkmamaları; belki biraz sabrederek ezanı bitirmesini beklemeleri, müstehaptır. Evet, çok kıymetli pek muhterem efendiler, Allah’ın rahmeti, mağfireti, Ümmet-i Muhammed’in üzerinden eksik olmasın.

 

Dakika 1:25:42

 

 

(Visited 116 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}