[jw7-video]

127- Amelde Fıkhı Ekber Ders 127

AMELDE FIKIH EKBER DERS 127

Çok kıymetli ve muhterem izleyenler; Amelde Fıkıh Ekber’le dersimiz devam ediyor. İnşaAllah mülkiyet ve onunla ilgili keşif notlarımız sizlere inşallah takdim edilecektir. Biliyorsunuz dünyada bu çağda uygulanan dünya üzerine bulunmaktadır. Bu dünyada ki bu çağlarda uygulanan dünya düzenine bakınca bunlardan birinin ‘’Kapitalizm’’ bunlardan birinin de ‘’Kominizim’’ olduğunu görüyorsunuz. İslam toplumun maslahatını aynı zamanda maslahatı koruyan güvenilir etken ve koruyucu olan iman, İslam, din duygusu ile koruma altına almıştır. Petrol ve maden gibi kamu malları devlet idaresinde ifadesini bulunan toplumun hakkıdır. Zarar ve karşılığı arasında adalet ve eşitlik ilkesine göre telef edilenlerin tazminatının ödenmesi mülkiyet hakkının gözetilmesi can, mal ve ırz gibi kutsal hakların savunulması İslam’ı yapının ve nizamın yüceliğinin hem de eşsiz yüceliğinin adaletinin bir delilidir. Yolun doğrusunu izleme başarısını veren Allah’u Teâlâ Vetekaddes Hazretleridir. İşte iman İslam Allah’a itaat ruhlara kalplere kök salınca ötesi kolaylaşır toplumdan bunları alırsanız her şey zorlaşır. Şimdi mülkiyet konusunda da mülkiyet veya mülk şeriatın kabul etmiş olduğu insan ve meta ilişkisi mal o insana ait özel bir varlık olur. İnsan onda her türlü tasarrufta bulunur mecellede de yer aldığı gibi mülk insanın malûk olduğu şeydir ister aynı olsun ister menfaat olsun. Hanefilerin menfaat haklarının bir mülk olduğu mal olmadığı anlayışını ileri sürdükleri gibi Hanefilere göre mülk genel bir ifadedir malı eline geçirmesi tasarruf etmesi demektir. Yine mülk bir şeyi özel olarak birisine ait olmasıdır. Mülkiyet hakkı ve başka bütün haklar şeriatın kabul etmesi hakları itiraf etmesiyle sabit olur yüce şeriat İslam’ın şeriatı hakların kaynağını teşvik eder.

Dakika 5:00

Yüce şeriatta hak ilahi bir bağıştır yaratıcı toplum maslahatına uygun olarak bu hakları bağışlamıştır. Evet, kıymetliler hakkın hakka ait olmayan yüce Allah’a ait olmayan hiçbir şey yoktur. Verdiklerini geri alırsan hiç geride bir şey kalmaz aklını herkes başına alsın. Mülk olarak vermeyi mülk edinmeyi hiçbir durumda kabul etmeyen bu kamu menfaatine tahsis edilmiş olan umumi yollar köprüler, kaleler, demir yolların, nehirler genel bahçeler benzerleri kütüphaneler genel kütüphaneler müzeler nehirler gibi. Bunlar biliyorsunuz kimsenin değil bunlar kamu hakkıdırlar ve kamu menfaatinde kullanılırlar şeri bir gerekçe olmadıkça mülk edinmesi mümkün olmayan vakfedilmiş mallar serbest mallardır satılmaz hibe de edilmezler. Hz. Ömer Radıyallahu anh Hazretleri şöyle demiştir; Benim Müslümanların Beyt-ül Maline karşı durumu yetimin vasisin durumu gibidir. Yine Hanefi ekolünün yüksek hukukçuları yüksek âlimler ki bu Hanefiler diğerlerinde olduğu gibi adaletli bir hâkimin vakfın değiştirilmesine izin vermesi caizdir dediler burada bir maslahat gereği olabilir dediler. Mülk edinilmesi ve mülk olarak verilmesi yani temliki mutlak olarak caiz olan mallar vardır bu sayılanların dışındakilerdir. Mülkün şöyle çeşitlerine bir bakalım tam olan bir mülk hem bizzat kendisine hem de menfaatine birlikte sahip olunan mülktür nakız olan ise sadece ayına veya sadece menfaate malik olmaktır. Menfaat intifa hakkı da verir yani menfaat mülküne intifa hakkı da verilir hak aynıda olabilir irtifak hakkı adı verilir akarlarda söz konusudur. Evet, kıymetliler yine nakıs mülk konusunda sadece ayın mülkü ayın yani rakabe mülkiyeti altında menfaatlerinin de bir başka kişinin mülkiyetine almasıdır. Şahsi menfaat olanlar ise bunlar iare yani ariyet, icare, vakıf, ibaha ve vasiyet dediler. Yine Hanefi âlimlerin ortaya koyduğu keşiflerine göre menfaat mülkiyet ile intifa arasında bir fark yoktur demişlerdir.

Dakika 10:14

İare konusunda da yine Hanefiler ve Malikiler gibi kıymetli ekolün Cumhuru ne dediler? Menfaatin ivazsız yani karşılıksız menfaatin temlik edilmesidir dediler. Ne? İare, iare lazım olmayan bir akittir geri dönmek caizdir. İcare ise lazım bir akittir iare ile icareyi iyi anlamak lazımdır icare kira ivaz yani değer karşılığında menfaatin temlik edilmesidir. Vakıf hakkında da menfaatin mevkufun aleyhe harcanması demektir yani kendisi için vakıf yapılana harcanması demektir. Menfaatin vasiyeti konusunda da ivaz yani bedel mukabili ya da ivazsız yani karşılıksız olarak bu menfaati elde edebilir. İbaha bir şeyin tüketilmesi veya kullanılmasına izin vermektir. Kıymetli izleyenler; işte görüyorsunuz kıymetli âlimlerimizin ne kadar güzel çalıştıklarını keşfettiklerini hükme bağladıklarını görüyoruz. İbaha ile mülk arasındaki duruma bir bakalım mülk sahibine tasarruf hakkını verir. İbaha ise izin gereği faydalanma hakkını ifade eder şanlı şeriat tarafından verilir. Yol nehir mera da buna benzer kamu merafikından faydalanmak gibi durumlarda görülür. Menfaat hakkının veya şahsi intifanın durumuna da gelince nakıs mülkiyet ortaya koyulduğu zaman mekân ve nitelik ile kayıtlanması kabildir. Kıymetli âlimlerimizin çoğunluğu muhalif olarak Hanefiler ne dediler Cumhura muhalif Hanefilere göre menfaat miras olmaz o mülktür dediler. Menfaatler ise mal olarak kabul edilmez Hanefilerin dışındakiler ise menfaatler miras alırlar menfaat hakkına sahip olan kimse teslim alabilir. İntifa hakkına sahip olan kişi o ayını istemesi halinde sahibine teslim etmekle görevlidir. İntifa hakkının sona ermesi gibi durumlarda muhakkak bir haktır intifa müddetin sona ermesi, aynin telef olması, yine sahip olanın vefat etmesi, aynın Malikinin vefat etmesi gibi durumlarda yine aynın menfaatin veya irtifak hakkının mülkiyeti konularında da şirp hakkı, mecra hakkı, mesil hakkı, uluv hakkı, civar hakkı ve mürur hakkı gibi haklar ortaya çıkmaktadır.

Dakika 15:08

Bunlar ayni menfaatin veya irtifak hakkının mülkiyetidir bunlar şirp hakkı bu sulama hakkıdır şefe hakkı ise dudak hakkı yani insanın canlıların ev için suyun kullanılma hakkıdır yani içme hakkıdır. Su konusunda da Nil suları ki Nil Dicle büyük nehirler Fırat ve benzerleri gibi ki insanlar 3 şeyde ortaktır buyurmuş sevgili Peygamberimiz su, ot ve ateş. Zarar da yoktur zarara zararla karşılık vermek yoktur buyurdular. Kim? Sevgili Peygamberimiz. Mülkü olan pınar, kuyu ve havuz gibiler başka su bulamıyor iseler o kimse ile mücadele etme oradan içme hakları vardır özel kaplarda ihrad edilmiş ise sahibinin rızası olmadıkça her hangi bir şekilde hiçbir kimsenin bu sulardan faydalanma hakkı yoktur. Çünkü adam özel kaplarına aldığı sular zaruret içerisinde bulunmak başkasının hakkını ibda etmez. Yine mecra konusunda da kendi arazisini sulamak için suyu komşusunun mülkünden akıtabilmek hakkıdır komşusunun suyun öbür araziye geçmesini engelleme hakkı yoktur. Bu konuda da zorlama gerekirse zorlanabilir misil konusunda da misil uygun olmayan suyu araziden veya evden uzaklaştırmak içindir. Hükmü mecra hakkının hükmü gibidir. Mürur yani geçme hakkı buda akarına ulaşabilmek için bir yoldan geçme hakkıdır o yolu kapatamazlar civar ki komşuluk hakkı. Yine bunun emsali haklar üst tarafta oturma yine yan komşuluk hakkı gibi alt veya üstün sahibinin kendi binasında başkasına zarar verecek şekilde tasarruf yetkisi yoktur ve hiç kimsenin kimseye zarar verme hakkına sahip değildir. Yan civar komşuluk hakkı zarar vermemesidir. Yine imam-ı Azam gibi cihan âlemi (Rahmetullahi aleyh) izni olmadıkça yani komşunun izni olmadıkça men edilir imam-ı Ebu Yusuf ile Muhammed aslı olan mübahlıktır. Yine zararı olacak şekilde olmadıkça tasarruf etmekte serbesttir kişi kendi mülkünde tasarrufta bulunur ama başkasına zarar vermeme kaydıyla.

Dakika 20:07

İrtifa konusunda intifa konusunda da faydalanma ki bunlar irtifak hakkı akar hakkında söz konusu olur akar lehine kabul edilmiş bir haktır yine irtifak hakkı Hanefi ulemasına göre dahi miras kalır akara tabidir dediler irtifak hakkı. Bunu bazı hususlarına şöyle bir bakınca zarar da yoktur zarara zararla karşılık vermekte yoktur ilkesinden hareket ederek birde zarar kadim olmaz buyurmuşlardır irtifak haklarının özelliklerine umumi ortaklık yine şart koşulması zaman geçmesi ki buna tekaüdüm denmektedir. Mubahın istilası akitler halefi olma ve mülk olan şeyden tevellüt gibi bunlar tam mülkiyetin esbabından sayılmışlardır. İslam tekaüdümü kabul etmemektedir. Kıymetli efendiler yüce İslam zaman aşımı bunu da kabul etmez tekaüdüm ilkesini de uzun bir süre o hakkı talep etmeyi terk etmekten dolayı hakkı ıskat edici olmak üzere kabul etmez. Her kim hasmının aleyhine bir şeye 10 yıl faiz olursa o hazmından ona daha bir hak sahibidir. Buda kıymetli kaynaklardır buna da rastlandığını görmekteyiz. Yine istila konusunda da kimsenin mülkü olmayan bir şey üzerinde mülkiyetin meydana gelmesi yine böyle bir sebep sözlü değil fiilidir başka kişinin ihrazı olmamalıdır daha önce her hangi bir Müslüman’ın el koyarak ulaşmadığı bir şeye ulaşan kişi o şeye sahip olur. Mülk edinme kastı işler maksatlarına göredir mubahı istilası konusunda bakın ne dediler ölü arazinin ihyası yani mevatın ihyası ihya mülkiyet ifade eder. Her kim araziyi ihya ederse onundur Ebu Hanefi ve Malik mutlaka yöneticinin İslam devletinin başkanının izni gerekir. Yani devletten izin almak gerekir dediler imam-ı Azam ve İmam-ı Malik. Çalışanın yaptığı işe fıkhen tacir adı verilir tacir 3 yıl ile sınırlıdır. Hz. Ömer (r.a) muhtecir yani tahcir yapan kimse için 3 yıldan sonra bir hak yoktur dediğini kayıtlarda görmekteyiz. Mesela avlanmak konusunda mubah bir şeyi ele geçirmektir Avda buda avın ismi sayıttır sizin için deniz avı ve onu yemek size de yolcuya da fayda olmak üzere helal kılındı ikramda bulunduğunuz müddetçe ise kara avı üzerinize haram kılındı şanlı Kuran’ı Azimüşşan ‘’96 ayeti ki Maide Suresi’’

Dakika 25:40

İşler maksatlara göredir ot ve kuruların istilası yine ot bütün insanlar için mubahtır onu alabilir ve hayvanlarını otlatabilirler.  Senden kendilerinin neyin helal kılındığını soruyorlar deki; bütün pak ve temiz şeyler size helal kılındı onları alıştırarak ve Allah’ın size öğrettiklerinden öğreterek yetiştirdiğiniz avcı hayvanların size tuttuğundan yiyin üzerlerine Allah’ın adını anın ve Allah’tan korkun muhakkak ki Allah hesabı pek çabuk görendir. Buda Maide Suresinin 4. Ayet-i Kerimesinden de bunları anlamaktayız. Arazi sahibinin o ottan insanları engelleme hakkı yoktur. Yine bütün hak mezhepler aynı görüşü ortaya koymuşlardır insanlar 3 şeyde ortaktırlar su, ot ve ateş. Ağaca yani konulara gelince ki devlet ağaç kesmeyi sınırlayabilir. Yine maden konusunda yani define hazine gibi altın gümüş bakır ve benzeri şeylerdir hazine sakladıkları mallardır. Yani yer altında insanların sakladıkları mallara hazine denmektedir. Hanefilere göre ise er rikaz yani madenleri hem de hazineyi kapsama aldığını görüyoruz Hanefilerde rikaz da 5’de 1 vardır sevgili Peygamberimizden gelen haberde yine Hanbelîler şafiler ve malikiler rikaz cahiliye devrinde gömülmüş şeylerdir dediler. Maden ise Müslümanların gömdükleri dediler Maliki ekolünün âlimleri bütün madenler istila yoluyla mülk olmazlar madenler devlete ait demişlerdir. Kim diyor bunu? Malikiler diyor. O cihan âlimleri ki Hanefiler arazinin mülk edinilmesi ile madenlerde mülk edinilmiş olur. Devletin arazisin de ise devletin olur mülk olmayan bir arazide olursa bulanındır madenler araziye tabi olarak mubahtır. Şafi uleması yer altı madenlerine onları işleten kişi maliktir Hanbelî uleması ise katı madenleri ihya eden onlara malik olur dediler.

Dakika 30:00

Yine her konuda yüksek kâşif olan o büyük fakih olan Hanefi âlimleri ki devlete ait hak 5’te 1’dir yani madenlerde kalan bulana aittir dedi. Altın, gümüş, demir, bakır, kurşun gibi sert madenler de söz konusudur elmas yakut taş kömürü gibi sert madenler ile cıva petrol gibi akıcı madenlerde ise devlet lehine hiçbir şey gerekmez dediler. Cıvada devletin 5’te 1 hakkı vardır dediler. Şafi uleması sadece bunlarda zekât gerekir hayvanın telef ettiği hederdir cubar kuyuda telef olan hederdir maden hederdir cubar rikaz ’da da 5’te 1 vardır. Rikaz da 5’te 1 farz kılmıştır. Kim?  Şanlı Peygamber (a.s.v). R ikaz ise cahiliye halkının gömdükleri şeylerdir. Şafiler de böyle söylediler ve maden hederdir yani onda bir şey yoktur kişi kendi mülkünde veya bir arazide bir maden açacak ve oradan geçen birisi de düşüp ölecek olursa işçilerin üzerine maden çöküp ölürse böyle bir durum tazminat söz konusu değildir dediler. Evet, orada çalışmak üzere tuttuğu işçilerin üzerine böyle bir durum vaki olursa yine kuyunun da hedef olmasının manası şöyledir dediler; koyu kazıp oraya başka bir şey düşüp telef olacak olursa insan veya başka bir şey üzerine tazminat yoktur dediler. Aynı şekilde bu kişi kuyuyu kazarken kuyu üzerine çöküp ölse ona da tazminat yok dediler. Şayet kuyuyu Müslümanların gidip geldikleri bir yolda veya başkasının mülkünde izinsiz olarak kazsa ve orada birisi telef olsa buna tazminat gerekir dediler. İnsan dışında bir şeyin telef olması halinde de oraya kazanın malından tazminat vacip olur mu? Olur dediler. Evet, kıymetliler Peygamber Efendimizin hadisi şerifine istinat ederek bu gibi hükümleri ortaya koydular. Maden ise her şeyin merkezi demektir meadim ise altın gümüş bakır ve buna benzer yerdeki cevherlerin çıkartıldığı yerlerdir. Yine hazine konusunda İslam-i hazine alamet ve bir yazının bulunduğu hazinedir İslami alametlerle bilinir. Cahilli hazine put veya bir heykel şekli ile alametin görüldüğü hazinelerdir ki cahili hazineler şüpheli hazine ise karışık bir hazine bulursa o İslami’dir dediler. İslami hazine sahibinin mülkiyeti altında kalır İla’nın yapılması vaciptir teslim edilir fakirlere tasadduk edilir Hanefilerin görüşü budur. Maliki ve diğerleri ise Hanefilerin dışında mülk edinmeyi ve ondan faydalanmayı caiz kabul ederler sahibi ortaya çıkarsa tazminatının ödenmesi gerekir dediler. Cahilliği Kenz konusunda ise 5’te 1’nin İslam devletinin hazinesi olan Beyt-ül Mal’e aittir dediler bunda söz birliği vardır ittifak etmişlerdir geri kalan ise bulana aittir dediler ilk sahipleri bilinmiyorsa Beyt-ül Mali’ndir dediler. Evet, kıymetliler her şeyi güzel keşfettiler ve hükümleri ortaya koydular. Müslümanlar kendi dinleriyle ilgili durumu çok iyi bilmeleri gerekmektedir dinini bilmeyen kişi dindar mütedeyyin olamaz. Yüce İslam’ın bil haz da lehte, aleyhte hukuk kurallarını fıkıh konuları sık, sık duymalı bilmelidir aksi takdirde dinini bilmeden rast gele bir İslami yaşantı bir dindarlık olmaz. Kıymetliler kapitalist üzerine bir bakın dağılımında dengeyi bozdu neyin dağımın da servet dağımın da dengeyi bozduğu ve toplumun kapitalist feodal sınıf ile proletarya çiftçi ve buna benzer gelirleri sınırlı sınıf olmak üzere 2’ye ayrılması sonucu ortaya koyduğu için daima ve tenkil edilmektedir. Servetin küçük bir azınlığın elinde toplanması işsizliğin tabii ve Sünni kara borsacılığın yaygınlaşması kapitalist düzen ekonomik istikrarı ne yapıyor – başarısızlığa doğru götürüyor kriz üstüne krizler gelmektedir. Sosyalistlerse ise üretim alanlarına devletin sahip olması ilkesi üzerine oturur sosyalist düzen ferdi mülkiyet söz konusu olmaz ekonomik hürriyeti de söz konusu değildir tüketim mallarının mülkiyeti kabul edilmiştir. Buda felç bir sistemdir daima felçtir ve insanları felç eder kapitalist sistemde daima krizdir insanların kriz içinde yaşanmasına en büyük sebeptir. Bu düzen ferdin kutsal ve tabi olan hakkını hiçe saymaktadır buda mülkiyet hakkıdır. Çünkü sosyalizmde mülkiyet hakkı yoktur sosyalistlerde topluma fertlerin aleyhine oldukça geniş yetkiler vermekte ve ekonomik hürriyeti oldukça daraltmakta ve sınırlı tutmaktadır.

Dakika 40:00

Yüce İslam’ın yüce sistemin yüce düzenine gelince ekonomik düzenine adaletli ve dengeli bir düzendir. Bir yüce İslam dini ve eşi bulunmaz eşsiz bir mükemmel bir düzendir. Çünkü yüce Allah kullarının neyle mutlu olacağını refah içinde yaşayacağını yaratan bildiği için İslam’ın düzeni ilahi kanunlarla yönetilir kendi ayaklarının üzerinde duran bir sistemdir. Toplumum haklarını kabul ettiği gibi ferdin değerini de itiraf ve ikrah eder aslında bütün delilleri İslam vermiştir. Ferde de topluma da bütün hakları da Allah vermiştir ferde de toplumu da ve bütün dengeleri de mükemmel korumuştur. Ferdi toplum için topluma da fert için dayanışma esasına göre kabul etmiştir hatta kabul etmiş derken o düzeni kendi kurmuş kuralları kendi koymuştur. İlahi düzen ferde bir hürriyet tanır kin ve düşmanlıklar üretmek değil karşılıklı sevgi temeli üzerinde yükseline ekonomik ve toplumsal ilişkileri düzenler ve bu konuda geniş yetkiler verir. Herkes imanıyla, İslam’ıyla ve sevgi ve saygıyla kimsenin hakkını yemeyin diyen kutsal bir duyguyla karşılıklı böyle bir emek ve sermaye arasında dengeler kurulmaktadır. Ferdi mülkiyet hakkını kabul etmiştir değil hak o hakkı İslam vermiştir kabul etmiştir derken birisi koymuşta o kabul etmiş hakları gerçek düzeni İslam koymuş hakları o vermiş yani ifadeleri kullanırken de yanış ifadeler de kullanılmaktadır farkında olmadan iyi niyetle düşünmeden konuşulan ifadelerde görmekteyiz. Yüce İslam eşi bulunmayan mizahi ilahi bizatihi ayakta duran bir ilahi düzen ilahi kanunlar düzenidir onun rüknü yani esası hayatın kuvvetleri fıtri kabiliyetler ile servetler arsında dengeyi mükemmel kurmuş ve dengeyi sağlamıştır. Akli ve ruhi kabiliyetler ile kâinatta bulunan gerçeklerin sırları mal ile servet hazineleri ile birlikte insan için elverişli uygarlık eşsiz medeniyet ortaya çıkmıştır. Yüce İslam ile kendine güvenemeyenler İslam medeniyetini onun adaletini anlamayanlar birde bilmeden cahilce karşı çıkanlar. İşte insanlığı bu gerçek adaletten gerçek düzenden insanlığı mahrum eden dünyayı sömüren sömürgeciler İslam’a karşı çıkmaktadırlar. Birçok bunun nedenleri vardır İslam eşsizdir bir hak ve hürriyetler ve adaletler ilkesidir. İşte bu ilkeyi kabul etmeyen ilkesizler buna karşı çıkmışlardır.

Dakika 45:03

İslam’a göre mal ve mülkiyet konusunda da Hanefiler dünya hukukçuların öncüleri oldukları gibi yine bu konuda da Hanefi uleması ihtiyaç vakti için saklanıp biriktirilmesi mümkün olan şeydir ne malın tarifini böyle yapmışlar insanın atmadığı her bir şeydir. Yani değer verdiği değeri bulunan her şey mal olarak tarif edilmiştir mülk ise sahibine tasarruf hakkını veren şeydir. Hakikatte mal şanı yüce Allah’a aittir. Çünkü herkese her nimeti Allah vermiştir. Göklerin ve yerin mülkü ve onların içindeki yalnız Allah’ındır Maide Suresi 120. Ayeti Kerime şanlı Kuran, yüce Allah işte böyle buyurmaktadır. İnsanın malı mülk edinmesi mecazidir çünkü bütün malların nimetlerini Allah vermiştir. Buradan bakınca insanoğlu emanetçidir Cenabı Hak halife tayin etmiştir insanoğlu halife tayin edilmiştir. Allah’ın sizin üzerinde halife vekil kıldığı şeylerden infak ediniz. Kim buyuruyor bunu? Yüce Allah şanlı Kuran’ın Hadid Suresinin 6. Ayeti Kerimesinde. Yine Allah’ın arzı kullarda Allah’ın kuludur her kim ölü bir araziyi diriltirse o onda daha bir hak sahibidir. Allah’ın emirlerine bağlı kalmak zorundadır insanım diyen herkes, Müslüman’ım diyen herkes ferdi mülkiyette bağışlanmış bir haktır mal araçtan ibarettir. Amaç ise Allahın rızasını ve onun emirlerini bir, bir yerine getirmekle Allah’ın rızasına vasıl olunur. Şimdi İslam tarihinde rızası olmaksızın alınıp bir fakire verildiği yani bir zenginin malını zoraki alıp bir fakire verildiği görülmemiştir ama meşru zekâtlar ilahi emirler fakirin hakkıdır devlet onu alır ve fakire verir. İhsan ve bağışta bulunmaları malının tümünü Ebu Bekir’in verdiğini görüyoruz Allah yolunda Hz. Ömer’de malının yarısını getirip verdiği gibi. Tebük ordusu bütün ihtiyaçlarıyla donatmış olan kimi görüyoruz? Hz. Osman’ı görüyoruz. Zorluk savaşı ordusu diye bilinen tebük ordusunu işte Hz. Osman’ın onun bütün ihtiyaçlarıyla donattığını görmekteyiz. Bunlar hep kendi istekleriyle Allah’ın rızasını kazanmak için yapılan harcamalardır Allah yolunda. Osman’a bugünden sonra yapacaklarının artık bir zararı olmaz diye de Peygamberimizin övgüsünü aldığını görmekteyiz Peygamberimiz övüyor.

Dakika 50:03

Hz. Ebu Bekir, Sıddık, Ömer Faruk, Osman Zinnureyn Hz. Ali cihan kahramanı ve Allameyi cihan ve diğer sahabeler de gökte parlayan yine her birisi bir yıldız yeryüzünde bulunan her şey sizin için yaratandır. Kim? Yüce Allah. Mal toplumsal bir varlıktır kıymetli efendiler mülkiyeti toplumsal bir görev olarak nitelendirmektedir. Allah’ın görevlendirmesi yüce İslam gayet açık ve seçik bir düzendir. Ferdi mülkiyet İslam’da korunması gerekli bir haktır toplumun maslahatı sınırları içinde yerini alır mülkiyetin ortadan kaldırılması insan fıtratı ile tamamen zıt ve çelişki içindedir. Mülkiyet insanların fıtratında olan doğal bir hakkıdır. Yüce Allah şanlı Kur’an da (c.c) ey iman edenler sizden karşılıklı rıza ile gerçekleşmiş bir ticaret yolu ile olması hali müstesna mallarınızı aranızda batıl yollarla yemeyeniz. İşte bu Ayeti Kerime Nisa suresi 29. Onların mallarında dilenen ve mahrum kimsenin bir hakkı vardır buda yüce Allah’ın şanlı Kuran’da kesin fakirlerin zengin cebinde hakkı vardır. Yine rızık hususunda Allah kiminizi kiminize üstün kılmıştır. Kıymetli izleyenler; yüce Allah işte bu Allah’ın lütfudur buyuruyor. Onu dilediğine verir Maide Suresi 14. Ayeti Kerime. Müslümanlar her şeyi Müslüman’a Müslüman’ın her şeyi haksız yoldan Müslüman’a haramdır kanı, malı ve namusu görüyorsunuz İslam’da haksız kazanç yok. Sizin kanlarınız, mallarınız şu gününüz şu beldeniz de ve şu ayınızda haram olduğu gibi haramdır buyuranda şanlı Peygamberdir. Şanlı Kuran baştan sona, sahih sünnet baştan sona baktığın zaman tam adalet ilkeleri üzerine kurulduğunu görürsün. Yüce İslam kimsenin hakkını haksız yere kimseye yedirmez kul haklarına afta yoktur illa hak sahiplerine hakları verilecektir. İşte bunlardan birisi ve en önemlilerden biri fakirin hakkını zengin yiyemez. Fakirin hakkını devlet ne yapar? Devlet verir. Yüce İslam eşi bulunmadığı sosyal bir devlettir dengeleri kurar burada sermaye düşmanlığı yoktur emek düşmanlığı da yoktur dengeler kurulmuş yüce İslam da adalet sağlanmıştır. Müslüman bir kimsenin malı gönül hoşluğuyla olmadıkça helal olmaz.

Dakika 55:00

Mülkiyetlerine tecavüz haramdır her kim bir karış toprağı zulüm yoluyla alırsa Allah onu 7 kat yerin dibine kadar boynuna dolayacaktır. Şöyle bir bak bu hadis-i şerif-i kıymetli Muhaddislerimiz rivayet ediyorlar Buhari Müslim de dâhil. Yine bir kimseye kardeşinin malından ancak gönül rızasıyla verdiği şeyler helaldir hiç kimseye gönül hoşluğu olmaksızın kardeşinin sopasını alması dâhil helal değildir. İşte görüyorsunuz Hz. Ömer (R.A) hediye almak gibi mülk edinmeleri için meşru olmayan bir sebep açıklamadıkları takdirde devlet görevlerinin mallarını müsadere etmiştir. Onun için hiç kimse bir yerden haksız çıkaramaz hele devlet görevleri bunlar haksız kazanç sağlarlarsa orda adalet diye bir şey kalmaz buna dikkat ve her konuda dikkatler çekilmiştir. İslam hırsızlık, gasp, zorla almak, aldatmak, zalim yollarla ihraç ve vergi toplamak bunları şiddetle bunların karşısına neyle hukukun üstünlüğü yüce adaletle çıkmıştır. Hz. Ömer (r.a) kendi devrindeki bir takım valelerin malların yarısını onlardan almıştır rüşvet, aldatmak, faiz, ölçü ve tartılarda eksiklik, kara borsacılık, nüfus ve otoriteyi kötüye kullanmak gibi haram yollar tamamen kapatılmıştır yanlışa İslam geçit vermez. Feodal mülkiyetin kötülükleri açıkça ortadadır. Ey insanlık âlemi ilahi adalete gel Allah’ın mülkünde bak barınıyorsun Allah’ın nimetlerini yiyorsun Allah’ın adaletini kabul etmiyorsun. Zengin ayrı şikâyetçi olmak istiyor fakir ayrı şikâyet ediyor zengini de, fakiri de, amiri de, memuru da, işçisi de, işvereni de hep beraber ilahi adalete gel yeryüzünde adaleti sağla ki yeryüzünde barış egemen olsun. Ey iman edenler Allah’a itaat ediniz onu şanlı Peygamberi de olan resule Hz. Muhammed’e de itaat ediniz ve sizden olan emir sahiplerine de itaat ediniz bakın Allah’a resulüne ve Allah yolunda resulünün yolunda adalet ilkelerine bağlı Ulül emre itaat ediniz. Nisa Suresi 59. Ayeti Kerime de yüce Rab âlemlerin Rabbisi Allah emir sahiplerine diyor bak. Dikkat et! Kimdir emir sahipleri? Yöneticiler ve valilerdir. Doğruya en yakın olan işte ortaya konmuştur bunların yöneticiler olduğu konusunda İbn-i Abbas’tan Ebu Hureyre’nin de rivayet ettiği üzere yöneticiler ve valilerdir.

Dakika 1:00:07

Taberi de doğruya en yakın olan budur demiş Taberi ’de. Kıymetli insanlar yine Ensar’dan birisine ait bir bahçe içinde hurma ağaçları vardı kendisi ve aile halkı o bahçeye girer ve bu kişiyi rahatsız ederlerdi. Ensar’dan olan kişi bu durumu Allah’ın Resulüne arz edip şikâyette bulundu. O şanlı Peygamber (a.s.v) hurma ağaçlarının sahibine onları sat dedi oda kabul etmedi o şanlı Peygamber kes dedi yine kabul etmedi bağışla onu benzeri sana cennette verilecek dedi yine kabul etmedi. Bunun üzerine Allah’ın resulü (a.s.v) ona dönüp şöyle buyurdu: Sen zarar veren kimsesin daha sonra Ensar’dan olan kimseye de dönüp git onun hurmalarını kökünden kopar dedi. İşte efendiler zararda yoktur zarara karşılık zarar vermekte yoktur zararı ortadan kaldırmak vardır işte Peygamberimizden (a.s.v) bu rivayet gelmektedir. Sizden her hangi bir kimse komşusunun duvarına çıkacağı bir tahta parçasına engel olmasın buda şufa hakkının meşru görmüş olduğunu görüyoruz zararı def etmek için maslahat kuralını kabul olarak ortaya koyduğunu görmekteyiz. Evet, Dahhak Bin Halife adında ki bir adam Medine de bir vadi olan El Ariften bir haliç alıp getirdi. Biliyorsunuz haliç akarsudan ilk beri akarsudan kendisinden faydalanacak yere doğru açılan küçük su kanalıdır. Evet, efendiler şimdi haliç alıp getirdi onu Muhammed bir Mesleme’nin arazisinden geçirmek isteyince o bunu kabul etmedi. Dehhak bu konuda Ömer Bin Hattab ile konuştu.( Radıyallahu Anhüm ve Erdahüm Ecmain) Hz. Ömer Muhammed Bin Mesleme’yi çağırdı. Ona müsaade etmesini emretti Muhammed Mesleme hayır deyince Hz. Ömer şöyle dedi: Kardeşine kendisi için faydalı olacak bir şeyin niye engelliyorsun? Üstelik bu senin içinde faydalı olacaktır sen başta da sonda da o sur ile sulayacaksın üstelik bunun sana zararı da olmayacak. Bunun üzerine Muhammed Bin Mesleme Allah’a yemin ederim kabul etmiyorum dedi: Bu sefer Hz. Ömer şöyle dedi: Allah’a yemin ederim senin karnının üzerinde olsa dahi o suyu oradan geçirecektir dedi Hz. Ömer Dehhak’a emir verip suyu oradan geçirmesini söyledi oda bunu yaptı. Ey kıymetliler; işte görüyorsunuz hiç kimse kimsenin hakkını engelleme durumunda katiyen değildir.

Dakika 1:05:09

Engelleyemez işte buda bir şufa hakkıdır. Yine kamu maslahatı ilkesi ve Seddül Zerai neydi Seddül Zerai zarara götüren yolları kapatmaktır. Zarara giden yol kapatılır bu ferdi de olur içtimai de olur fert içinde zarara kamu menfaatini engelleyen zarara da engel olunur. Başkalarına zararın önlenmesi faiz ve kara borsacılık azgın kapitalizmin musibetleri arasında yer almıştır. Yine bütün haklar zararın önlenmesi kaydı ile sınırlıdır başkasına zarara dokunacağın yerde senin hakkın hukukun orda biter başkasına zarar verme hakkını kimseye vermemiştir. Zarar söz konusu değilse başkasına faydalı olmalıdır kesin olan zarar yüksek olan zarar çokça zarar zararların def edinmesi menfaatin celbinden önce gelir önce zarar def edilir sonra menfaat cebredilir. Az miktardaki zarar bütün zararın her türlüsü bu kapsama içine alınmıştır.  Özel mülkiyet konusunda da Hanefi âlimleri madenlerde devletin büyük bir paya sahip olduğunu kabul ederler. Yine şanlı Peygamberin (a.s.v) Medine’de bir arazi koruma altına aldığı sabittir Müslümanların atlarının otlaması için tahsis etmiştir. Hz. Ömer’de Mekke’yle Medine arasında rebeze de eş şeref denilen yerde bir araziyi koruma altına almış bu arazide biten otları bütün Müslümanlara ait kılmıştır. Mal Allah’ın malıdır kullarda Allah’ın kullarıdır Allah’a yemin ederim ki eğer Allah yolunda bunları binek olarak kullanmamış olsaydım yani atlar cihat için hazırlanmamış olsaydı arazinin bir karışının dahi bu şekilde koruma altına almazdım buyuruyor. Kim? Hz. Ömer. Şu elektrik ortaklıkları petrol hava taşımacıkları kara taşımacıkları ile bunlar gibi ülkeye kamu menfaati sağlayan ve hayatı önemleri bulunan diğer alt yapı hizmetleri de bu türden olduğu iyi bilinmelidir. Allah ve resulünün dışında kimsenin koruma altına alma yetkisi yoktur. Altın ve gümüşü biriktirip yığanlar ve Allah yolunda onları infak etmeyenler harcamayanlar can yakıcı bir azabın müjdesini onlara ver dedi yüce Allah tövbe suresi 34. Ayeti Kerimede. Kıymetli efendiler kamu hakları konusunda bakın zekât artabilen mallardan alınır.

Dakika 1:10:07

Deve, inek ve senenin çoğunluğunda serbest otlaklarda otlayan koyunlar yine altın ve gümüş yüzde iki buçuk bunlardan ne alınır zekât alınır banknot bunların yerini tutmaktadır. Ticaret malları yüzde iki buçuktur ekinler ve meyveler onda bir eğer araç ile sulanıyorlar iseler yirmide bir kadardır savunma ihtiyaçların sağlanması gibi Mesalihi Mürsele kaidesi tek vergi uygulamasına gitmek zorundadır. Kıymetli âlimlerimiz İbn-i Abidin gibi birçok İslam âlemi bunu yapılabileceğini açık ifade etmişlerdir ki bunlardan El İz Bin Abdüsselam, İbn-i Abidin, İbn-i Hazım, Kurtubi, Şatibi, Karafi, Gazali gibi zatı muhteremler böyle söylemişlerdir. Yine kıymetli âlimlerimiz her konuyu gözden geçirerek Allah Müslümanların zenginlerinin mallarında fakirlerinin ihtiyacı yetecek kadarını farz kılmıştır. Fakirler eğer aç kalırsa veya çıplak kalırlarsa bu sıkıntıların ancak zenginlerinin yaptıkları sebebiyle bu sıkıntıyı çekerler. Şunu biliniz ki Allah bu gibi kimseleri sıkı bir hesaba tabi tutacaktır ve onları çok acıklı bir azap ile azaplandıracaktır. Her hangi bir bölgede yaşayan insanlar arsında aç bir kimse bulanacak olursa Allah’u Teâlâ’nın onlar üzerindeki himayesi kalkar bulundu. Kim? Cihan Peygamberi Hz. Muhammed  (a.s.v) şu dünyanın haline bakıp o rahmet Peygamberin ortaya koyduğu gerçeklere bakın dünyada bir kısım insanlar sefalet içinde öbürleri israf içinde. Evet, kıymetliler altın ve gümüşü biriktirenlerin hakkında ki ayeti duyurduk sizlere. Allah kullara rızkı yayacak olursa yeryüzünde azgınlık yaparlar fakat o dilediğini belli bir miktar ile indirir şüphesiz insan kendisini müstafi görmesi sebebiyle azar ta ki mal sizden zenginler arasında dönüp dolaşan bir devlet olmasın. Allahın sana verdiği ile ahret yurdunu arar dünyadan da nasibini unutma onlar sana nasıl iyilik yaptıysa sen de öylece iyilik yap yeryüzünde fesat çıkarmanın peşine düşme şüphesiz yüce Allah (c.c) fesat çıkaranları sevmez. İşte kıymetliler bunlarda ayet-i kerimelerdir yüce Allah kullarına yüce mesajlarını vermiştir.

Dakika 1:15:02

Ültimatomlar verilmiştir herkes aklını başına alacak insanların hakkını yiyerek Azrail’e can verirseniz o dehşetli şiddetli azaba hazır olsun bunu yapanlar. Şüphe yok ki malda zekâtın dışında da bir hak vardır Peygamberimiz buyuruyor eğer geride bıraktığın durumlar gelecekte önüme çıkacak olsaydı zenginlerin mallarının ihtiyaç fazlasını alır onları fakirlere geri verirdim. Her beldede ki zenginlerin orada bulunan fakirlerin ihtiyaçlarını karşılamaları farzdır. Zekâtlar onların ihtiyaçlarına yeterli gelmiyor ise ihtiyaçlarını karşılayacak kadarını devlet yöneticisi olan bunu ne yapar – buna mecbur eder. İşte görüyorsunuz yüce İslam fakiri fakir bırakmak aç bırakmak hangi toplumda bunu zenginler yaparsa o zenginler nasıl bir suç işliyorlar nasıl bir hak yiyorlar hem de fakir hakkı yiyorlar. Her kim yiyecek bir şeyi 40 gün süreyle ihtikâr yapacak olursa yani depolasa Allah ile hiçbir alakası kalmadığı gibi Allah da ondan uzak olur. Her hangi bir yerde bulunanlar arasında bir kimse aç olacak sabahlayacak olursa aç olarak Allah’ın himayesi de onların üzerine kalkar buyurdu şanlı Peygamberden gelen haber. Malda zekâtın dışında da bir hak vardır bir yani Elbirru ki bir iyilik iyiliğin her türlüsü yüzlerinizi doğu ve batıya batı tarafına çevirmeniz değildir fakat Allah’a ve ahret gününe inanan ve Allah yolunda harcayanlar ve Allah yolunda sabredenler malda zekâtın dışında da bir hak vardır. İşte görüyorsunuz ben zekâtı verdim fakir ölürse ölsün kalırsa kalsın deme hakkı da yok İslam devletin fakirin hakkı fakirin ihtiyaçlarını giderecek hale gelecektir. Açlık çıplaklık ve barınacak yer bulamadığı gibi hususlar yer almaktadır. Evet, kıymetliler yüce İslam da kusur yok kusur yüce İslam’ın adaletini Allah’ın hükümlerini uygulamayan insanoğlundadır ve aynı zamanda yiyecek temin edilir fukara için İslam devleti tarafından giyecek temin edilir meskende temin edilir adam meydanda bırakılamaz. Yakın akrabalara infak konusunda da baba, dede, çocuk ve bunların füruları muhtaç oldukları takdirde ihtiyaçlarını karşılaması üzerine farzdır. Baba bak babana bakacaksın dedene çocuklarına fürularına bakacaksın bu senin üzerine farzdır. Yine Hanefi uleması o büyük kitle ancak kardeş kardeşin oğlu hala ve dayı gibi mahrem olan bütün akrabalara infak da bulunmasını farz kılmış Hanbeliler nafaka verilmesini mecbur tutmuştur.

Dakika 1:20:05

İşte İslam hukuku İslam devleti tarafından uygulandığı zaman ne fakir kalır, ne aç kalır, ne açık kalır kimse Allahın insanlara verdiği nimetler herkese yeter artar yeter ki adalet sağlanmış olsun. Yine fıtır sadakaları görüyorsunuz ki her erkeğin nafakalarını sağlamak zorunda olduğu hanımı çocuğu ve hizmetçisi bunların fıtır sadakalarını ödemesi vaciptir. Yine kurbanlar Ebu Hanefi’ye göre nedir vaciptir diğerlerin cumhuruna göre de müekked bir sünnettir. Niçin kurbanlar kesilir? Yine fukaraya yüce Allahın merhamet rahmet eli uzansın diye diğer zekâtlar böyle sadakalar fıtralar böyle adaklar ve kefaletlerde böyledir. Fakir kesim için şerefli bir hayat araçlarını temin etmekle tamamlanabileceğini ve bu şekilde fakirlerin zenginlerin mallarında zekât ile kayıtlı olmamak üzere hak sahipleri olduklarını devletinde fakirlerin ihtiyaçlarını kapatması mümkün olacak kadarını zenginlerden alabileceğini bildirmiştir. Evet, sosyal devlet anlayışı konusunda kıymetli âlimlerimiz bu hükümleri ortaya koymuştur İbn-i Hazım da daha sonra farzın zekâttan ibaret olmadığını İslami görevin ancak fakir kesim için şerefli bir hayat ortamını temin etmenin gerekli olduğunu oda ileri sürmüştür. Bizim bütün âlimlerimiz çok kıymetli keşiflerde bulunmuş ortaya mükemmel hükümler koymuşlardır. Yüce İslam hayat için kapsamlı ve genel bir kusur olmayan mükemmel bir düzendir eşi benzeri yoktur modern hayatın gereklerini çağdaş iktisadi hayatin bütün gereklerini çözebilecek özelliklerinde daha üzerinde yüce bir düzendir İslam düzeni onun şeriat ve kuralları. Siz yeryüzünü adaletle merhametle sulh ve barışla kucaklayan ilahi düzeni yeryüzünden kaldırmaya kalkarsanız işte yeryüzünde terör kol gezer bombalar yağar tepeden insanlar güçlüler güçsüzleri ezmeye devam eder. Yeryüzünde canavarlar ne yapar?  İşte kol gezerek insanlar parçalanmaya devam eder merhamet yeryüzünden adalet yeryüzünden işte böylelikle kaldırılmış olur kıyamet mi insanoğlu kıyametini acele kıyamet kopartmak istiyor. Yeryüzünde adaleti sağlamazsanız işte yeryüzünde kıyamet kopar. Ey güçlü olanlar zayıfları ezme hakkını nerden aldınız ey zenginler fakirin hakkını yeme salahiyetini nerden aldınız?

Dakika 1:25:00

Ey fakirler biz fakiriz diye bir sapma hırsızlık hakkını nerden aldınız ey devlet yönetenleri adalet nerede fakir zengin arasında sermaye emek arasında dengeler nerede bunları kurunuz. Adaleti sağlayınız merhametle insanlığın tümünü kucaklayınız. Ey dünya aklını başına al bu dünyayı yaratan Allah bu nimetleri kötüye kullanırsanız bu dünyayı tepenize yıkmayı bilir cehenneme sizi tıkmayı doldurmayı bilir. Azrail (A.S)’ın orduları zaten kuşatma altında tutuyor eğer saatini bekliyor derhal canını alacak. Ölmeyen var mı baba yiğit? Öyleyse aklını başına al. Allah’ın rızasını kazanan ebedi tükenmeyen sermayelere ulaşan insandır. İşte kıymetliler aczimizle sizlere bu gerçekleri keşif notlarını vermeye çalıştık vererek derslerimiz İnşaAllah devam edecektir. Cenabı Mevla dünyada da ukbada da hep veren el olan alan olmayan veren olan 7 ulya olan ve 7 süfla olmayan kullarından eylesin. Kıymetli izleyenlerimiz; yine derslerimiz devam etmektedir tabiî ki burada da Amelde Fıkhı Ekber’in dersleriyle devam ediyoruz konumuz arazi hakkındadır. Zorla ele geçirilmiş araziler, kendiliğinden ele geçirilmiş olanlar, Sulhen ele geçen araziler gibi kısımlara ayrılmıştır. Çok güzel incelenmiş her dalda keşifler yapılmış hukuki hükümler ortaya konmuştur kıymetli âlimlerimiz ki başta bu hak 4 mezhep geliyor. Hanefi, Maliki, Şafi, Hanbelî ekolleri ve bunların dışında kıymetli diğer fakihlerimizde bulunmaktadır az veya çok. Şimdi yine zorla fetih edilmiş arazi konusuna gelince fakihlere intikal eder bu Malikilerin, Hanbelilerin, ortaya koydukları onların görüşleri ortada görünmektedir ele geçirilmesi yani ihrazı ile tamamlanır. Şafiler ise Darul İslam’a eklenmeleri mümkün olabilen durumlarıyla diyor böyle olması gerekir. Ölü arazinin ihya edilmesi konusunda da ittifak ettiğini görmekteyiz. Yine kıymetli Ashabı Güzin’in pek çoğu Şafiler ve Zahiriler de ganimetlerde olduğu gibi intikal ettiği diyor kanaatine varmışlar 5’te 1’ri bu konuda ki Ayeti Kerimenin zikrettiği kimselere aittir demişler.

Dakika 1:30:02

Yüce Kuran’ın Enfal suresi 41. Ayeti Kerimesinde bilin ki ganimet olarak aldığımız her hangi bir şeyin 5’te 1’ri Allah’ın Resulünündür. Ganimetler had elinden alınan mallardır ki buna tabi savaşarak elde edilmiştir. 5’te 4 ise ganimeti ele geçirenlere aittir. Malikilerin kıymetli keşiflerine göre Müslümanlara vakf olur demişlerdir. Arazilerin haraçları savaşçıların geçimleri köprü ve mescit gibi türlü hayır yolları gibi Müslümanların menfaatine olan o kısımlara harcanır demişlerdir. Yine Hanbeli Hazretlerinden gelen haberde devlet başkanı hangisini daha uygun görürse onu yapar demişlerdir İslam devlet başkanı için söylemişlerdir. Kıymetliler; Hanefi uleması ki bu büyük Kâşif büyük fakihler bu ekolün yüksek âlimleri bakın ne diyorlar: Devlet başkanı serbesttir. Hangi? İslam devlet başkanı isterse paylaştırır Müslümanlara. Şanlı Peygamber (a.s.v) efendimiz Hayber’de böyle yapmıştır. Halkını orada bırakır dilerse arazi halkını orada bırakır onları cizyeye bağlar, topraklarını da haraca vergiye bağlar haraç arazisi olur halkta zimmet ehlidir. Yine Hanefi fıkhının son devrin büyük ustalarından o büyük âlim İbn-i Abidin ihtiyaç sahibi oldukları takdirde arazinin ganimeti ele geçirenler arasında paylaştırılması daha uygundur demiştir bu görüşlerin tümü Hanifelere aittir. Yine bu konuda deliller Fakihlerin paylaştırılmasının caiz olduğu üzerinde ittifak ettikleri ortada görülmektedir. Yani ganimet alanlar arasında paylaştırılması konusunda ittifakları var bilin ki ganimet olarak aldığınız her hangi bir şeyin 5’te 1’ri Allah’ın Resulünün, hısımlarının, yetimlerin, yoksulların ve yolcunundur. Enfal suresinin 41. Ayeti Kerime de 5’te 4 ise ganimeti elde edenlerin mülkü olur. İşte kıymetliler ganimet olarak aldınız buyuruyor. Sünnetin açıkladığı konulara da bakınca onların ortaya koyduğu deliller sözleri ile yaptığı açıklamalara örnek olarak kimi şanlı Peygamber (a.s.v) her hangi bir beldeye gidip orada ikamet ederseniz sizin payınız ondadır. Her hangi bir belde ise Allah’a ve Resulüne asi olmuş ise onun 5’te 1’ri de Allah’ın ve resulünündür.

Dakika 1:35:01

Daha sonra ise o sizindir. İşte kıymetliler burada fey anlatılmaktadır zorla ele geçirdikleri yerlerdir. Fiili sünnetten gelen delillere göre Hayber’in Sulhen değil zorla savaş yoluyla fetih ettikten sonra ganimet alanlar arasında paylaştırmıştır Peygamberimiz (a.s.v). Kureyza oğulları ile Nadir oğullarının mallarını da paylaştırmış olduğunu görüyoruz. Yine Medine ise Kuran-ı Kerim ile fetih edildi ora halkı İslam’a girdi Mekke halkına gelince burayı savaşarak fetih ettiği halde paylaştırmadı sevgili Peygamberimiz. Hz Ömer ( r.a) Hazretleri bakın ne diyor; Nefsim kudreti altında olan yüce Allah’a yemin ederim ki eğer sonradan gelecek insanları hiçbir şeyleri olmayan yoksullar olarak bırakmayacak olsaydım fetih ettiğim her bir beldeyi Resulullah’ın Hayber’i paylaştırdığı gibi paylaştırırdım. Fakat ben bu fetih ettiğim beldeleri Müslümanlar için bir hazine gibi saklıyorum onların bu paylarını alacaklardır buyuruyor. İşte kıymetliler; İslam devletinin başkanı İslam devletinin yetkileri araziyi paylaştırmak zorunda mıdır, değil midir? Bu konuda da Şafilerle Zahiri âlimleri paylaştırılması gerekmektedir diyorlar. Şunu bilin ki aldığınız ganimetlerin paylaştırmanın farz olduğunu ifade eder bu Ayeti Kerimeye göre dediler: Kim dedi bunu? Şafiler ve Zahiri âlimleri. Allah’ın kasaba toplumlarından kasaba halkından resulüne verdiği fey’e paya gelince diyor bak Haşr Suresi 6. Ayeti Kerime de. Yine bu gibi ayetleri de ileri sürerek bu kıymetli âlimlerimiz kanaatlerini ortaya koymuşlardır. Yine Malikilerde istila yoluyla arazi vakıf olur diyorlar. İstila edilmesiyle Hz. Ömer Mısır, Şam ve Irak gibi fetih ettiği arazileri vakf etmiştir dediler Malikiler. Hanefi ve Hanbelî uleması muhayyer imamın yani İslam devletinin ve onun başkanının muhayyer olduğunu söylediler. Paylaştırabilir dilerse, dilerse vakıf olarak bırakabilir içinde bulunan şartlar neyi gerektiriyorsa onu yapar dedi Hanefi uleması ve Hanbeliler. İslam cemaatine mülk olmasını tercih etmiştir. Evet, kıymetliler; bunlarında delilleri bilin ki ganimet olarak aldığınız her şeyin diyen Ayeti Kerime.

Dakika 1:40:08

Yine Allah’ın onların mallarından Resulüne fey olarak verdiği diyen Ayeti Kerime imama uygun göreceği maslahata göre tasarrufta bulunma hakkını vermiş yine yetki devletindir. Devlet başkanı İslam devleti yetkilisi muhayyer olur maslahata uygun olan yapar demiştir. Hanefiler ve Hanbelîler. Allah’ın resulü o rahmet Peygamberi (a.s.v) Enfal suresindeki Ayeti Kerime ile amel ettiği gibi Hz. Ömer’de Haşr suresinde yer alan fey ayeti ile amel etmiştir. Şartlar birinde onu gerektiriyorsa, öbüründe öbürünü gerektiriyorsa her ikisinde de ayet-i kerimelerin mecburiyeti görülmektedir. Yine delil olarak Hz. Ömer’in bu Ayeti Kerime Haşr Suresinde ki ayet kıyamet gününe kadar gelecek bütün insanları kapsamına almaktadır. Yine Hz. Ömer Allaha yemin ederim kendisine verilsin veya verilmesin bu malda hakkı olmayan hiçbir Müslüman yoktur. Aden bölgesindeki çobanın dair bunda hakkı vardır dediğini görüyoruz Hz Ömer’in. Evet, kıymetliler bunu da kıymetli muhaddislerimizin rivayet ettiğini görüyoruz. Beyhâkî bunlardan birisidir Mekke’yi fetih ederek ele geçirdi fakat paylaştırmadı Hayber dışında ki arazilerden hiç birini paylaştırmamıştır. Kim? Peygamberimiz. İmam yani devlet başkanı serbesttir Müslümanların menfaatlerine harcanır. Fey savaşmadan alınan malın adıdır. Şafilerin aksine Cumhur’a göre fey de 5’te 1 yoktur dediler. Evet, muhterem izleyenler sahabenin Hz. Ömer’in görüşü üzerine icma etmelerini burada görmekteyiz. Yine Hz. Ömer (r.a) buyuruyor; işte Allah sizden sonra gelen kimseleri de bu ferdi ortak kılmış bulunmaktadır ben bunu paylaştıracak olursam sizden sonrakilere bir şey kalmayacaktır eğer hayatta kalacak olsam san ada ki çobana da çobana dahi bu fey ’den payı yüzsuyu dökmeksizin ulaşmış olacaktır. Yine Hz. Ömer bakın ne diyor; Ne dersiniz bizim bu serhatlerin mutlaka orda kalıp orda kalıp onları koruyacak kimselere ihtiyaçları vardır. Değil mi? Ne dersiniz Şam, Cezire, Küfe, Basra ve Mısır gibi büyük şehirler hakkında bunlarında mutlaka askerlerle doldurulması ve bu askerlerle askerlere de ati yelerini yani maaşlarının devamlı verilmesi gerekir değil mi?

Dakika 1:45:05

Peki, ben bu arazileri ve bu arazi üzerinde yaşayan insanları paylaştıracak olursam bunlara bu sözünü ettiğim maaşlar nereden verilecek? Masraflar nerden karşılanacak? Bunun üzerine hepsi gerçekten görüşün çok isabetlidir ne güzel söyledin görüşün ne kadarda yerindedir dediklerin rivayet olunmaktadır. Yine bunu da kıymetli kaynaklarda görmekteyiz. Yine   Siyer-i Kebir de bunlardan birisidir kıymetliler. Fey harbilerden savaşsız olarak elde edilen maldır. Cizye ve ticari öşürler gibidir bunun hükmü Beyt-ül Male intikal eder İslam ümmetinin mülkü olurlar. Allah’ın (c.c) resulüne fey olarak verdiği diyen Ayeti Kerime ki Haşr suresi 6. Ayeti Kerime. Bilin ki ganimet aldığınız her hangi bir şey diyen Enfal suresi 41. Ayeti Kerime mutlak olan ayet mukayyet olana ham edilir buda hükmün birliği sebebiyledir dediler. Hz. Ömer dedi ki; Nadir oğulların malları Allah’ın resulüne fey olarak verip Müslümanların onu ele geçirmek için her hangi bir at veya devenin sırtına binmediği mallardan idi. Bu mallar Peygamber (a.s.v) efendimize hastı oda bu mallardan sene boyunca ailesi halkına masraf yapar geriye kalanı da Allah yolunda savaş için hazırlık olmak üzere bineklere ve silahlara tahsis ederdi. Yani milli savunmada kullanırdı. Fedek ve Avâli Medine de Nadir oğullarının malları özel olarak şanlı Peygamberin (a.s.v) ve ondan sonraki Halifelere aittir. İslam devlet başkanına Allah’ın onlardan resulüne verdiği fere gelince diyen Ayeti Kerime Allah’ın ülkeler hakkında resulüne verdiği fey Allah’a Peygambere aittir diyen Ayeti Kerime. Ta ki o mallar sizden zengin olanların arasında elden ele dolaşır olmasın buda Ayeti Kerime Haşr suresi 7. Ayet. Evet, kıymetliler sulh yoluyla elde edilenler hakkında da kıymetli âlimlerimiz kıymetli görüşlerini açıkladılar hükümlerini ortaya koydular. Arazi halkından İslam’a gelen kimseler üzerine haraç yoktur. Cumhur’a göre ise sulh yolu ile ele geçirilmiş yerler Darul İslam olarak kabul edilir. Bu topraklarda yaşayan kimseler ise zimmet ehli olup onlardan vergi yani cizye alınır.

Dakika 1:50:00

İslam devleti sınırları içerisinde olan topraklar hakkında da mülk olan bir arazide yetişen otlar kele bunlar mubahtır dediler. İnsanlar 3 şeyde ortaktırlar su, ot ve ateş arazi sahibi otu biçer ve kurutup muhafıza altına alacak olursa o ot bu kişinin mülkü olurda dediler. Bir başka Müslüman’ın ulaşamadığı bir şeye ulaşan kimse o şeye sahip olur buyurdu Peygamberimiz (a.s.v). Ölü araziler hakkında ki durum ise bu gibi yerler o belde halkının hakkı olur. İmamın yani devlet başkanının vermesi caiz değildir yani birisine vermesi odunlardan, sazlardan belde halkı da başkaları da istifade edebilir. Tuz, zift petrol ve buna benzer Müslümanların ihtiyaç duyduğu arazilerde belde arazisi durumundadırlar Müslüman cemaatin hakkıdır dediler. Şimdi mevat konusu da kimsenin malik olmadığı ve kimsenin de faydalanmadığı araziye mevat demişlerdir terim olarak. Halkın ihtiyaçların görüldüğü bir yer olmaması Hanefilerce fetvayı esas olan budur. Kendisinden önce herhangi bir Müslüman’ın ulaşamadığı bir şeye ulaşan kimse onda daha bir hak sahibidir. Mina önce gelenin konaklayacağı bir yerdir Peygamberimizden gelen haberler bunlar. 3 seneden sonra tahcir yapanın ölü bir arazinin etrafını çevirenin bir hakkı yoktur buyurdular buda Hz. Ömer’den gelen ve Hz. Ömer’in sözünden alındığını rivayet edilmiştir. Ölü arazi konusunda da İmam-ı Azam Ebu Hanefi ki o cihan âlemi ve Malikiler ne dediler devlet başkanının İslam devlet başkanının veya onun vekilinin iznine gerek vardır dediler. Kişi için imamının razı olduğu şeyden başkası caiz değildir buyuruldu buda Peygamberimizden gelen haberdir. Yani ölü araziyi ele geçiren kişi devletin iznini alması gerekir dediler. Buda İslam devlet başkanı ve İslam idaresi. Ebu Yusuf ve Muhammed Şafilerle, Hanbelîler bunlar ne dediler arazinin mülk yoluyla ihya edilmesi caizdir dediler. Kim ölü bir araziyi ihya ederse o arazi onundur. Zalimce dikilmiş bir kökün yani ağacın ise her hangi bir hakkı yoktur dediler. Evet, kıymetliler bu hadisi şerifi de 8 sahabeden rivayet edildiğini de kayda alındığını görmekteyiz. Şimdi ölü arazide bulunan kuyu ve emsali şeyler bunlar hakkında Hanefi uleması pınarın hariminin her bir yandan 500 arşın olduğu görüşündedirler pınarın 500 arşın harimi vardır.

Dakika 1:55:27

Atem kuyunun haremi ise 40 arşındır dendiğini görmekteyiz. Yine Hanefiler Atem kuyunun hakkında da Peygamberimizden gelen haber bir kuyu kazacak kimse için onun çevresinde davarlarının bulunabileceği kadar 40 arşınlık yer vardır dediler Hanefiler bunu delil olarak ortaya koydular. Buda Peygamberimizden gelen haber olduğu için na’tı develerle suyu çekilen kuyu konusunda da bunun çevresinde de 40 arşındır dediler. Ebu Yusuf ile Muhammed ise na’tı kuyunun harimi 60 arşın olarak kabul ederler pınarın harimi 500 arşındır Atem kuyunun harimi ise 40 arşındır na’tı kuyunun harimi de 60 arşın dediler. Harim akarsuyun veya korunması icap eden kuyunun çevresine yakın olan yer denmektedir kıymetliler. Kuyunun harimi 4 bir yanından 40’ar aşırdır hepsi de deve, koyun, yolcu ve içenin kalması veya durması içindir artan suda başkasından ot engellensin diye engellenmez buyrulmuştur buda hadisi şeriftir. Fetvaya temel teşkillere Ebu Yusuf’un ortaya koyduğu görüşü her taraftan akarsuyun yarı eniyle takdir edilir. İmam-ı Muhammed ise her taraftan akarsuyun eni kadar takdir edilir demiştir. Şafiler çekenin su almak üzere kuyunun başında duracağı yer kadardır hayvanların oradan geçebileceği miktar kadardır sulama konusunda da dediler. Her kim bir kuyu açacak olursa onun etrafında 40 arşınlık yer vardır sonradan açılmış bir kuyunun harimi 25 arşındır dediler. A’di yani at kavminden kalma kuyunun harimi ise 50 arşındır ekin için 300 arşındır dediler. Hanbelîler ise şöyle demiştir; Sonradan açılmış kuyunun harimi çevresinde 25 arşındır eski kuyunun harimi ise 50 aşındır demişlerdir. Orada ki durumu o suyun çevresindeki durum ve kullanılma tarzı da göz önünde tutularak bu tespitler yapılmıştır kıymetli âlimlerimiz tarafından. Ölü arazi konusunda ihya yani canlı hale getirmek mevat cansız veya iz bulunmayan harabe ihya edilmesi ise arazinin imar edilmesi demektir.

Dakika 2:00:10

Şeran ihya, inşaat, ağaç, ekin gibi işlerle ıslah etmektir. Mevat ihya sebeplerinden uzak olan araziye denmiştir ihya ziraata elverişli hale getirmesi gibi tarlalar yapıldığını görmekteyiz meşruluğu ise kim ölü bir araziyi ihya ederse o arazi onundur, kim ölü bir araziyi ihya ederse orası onundur zalim bir kökü ise hakkı yoktur. Her kim sahibi olmayan bir araziyi imar ederse o arazi üzerinde daha bir hak sahibidir her kim bir Müslüman’ın erişmediği bir şeye daha önce erişirse o onundur. Hadisi rivayet eden sahabe dedi ki; Bunun üzerine insanlar koşuşarak kendileri için arazi sınırları çizmeye koyuldular. Evet, muhterem izleyenler ihyası mümkün olan arazi burada da Şafi ve Hanbeliler maliksiz kaydını koymuşlar. Kim? Sahipsiz ölü bir araziyi ihya ederse ve zalim bir kökün hiçbir hakkı yoktur. Hanefi âlemleri ise Ebu Yusuf ‘a göre ihya ile malik olur demiş. Müslüman cemaate ait olur İmam-ı Muhammed’ de böyle diyor. Malikiler her kim ölü bir arazi ihya ederse orası onundur Bizansların eserleri Semud 4 mezhepte de ihya ile mülkiyeti altına alınır. Şafiler at kavmi döneminden kalma arazi Allah’ın ve resulünün ondan sonra da sizindir diyen hadisi şerife istinaden Şafiler bu görüşü savundular. Bilinmeyen arazi Hanefilerle Malikiler ve İmam-ı Ahmet’ten gelen habere göre ihya ile mülkiyet altına alınır deşmişlerdir. Hanbelîler fey olur yani kamu maslahatları uğrunda dağıtılır demişlerdir. İhya edilebilen arazi konusunda Hanefi uleması hiçbir kimsenin mülkü olmayan belde dâhilinde merafikı durumunda olan yerler ve mevat olamaz ormanı veya otlak olarak kullandığı yerler mevat olamaz dediler. Çünkü vatandaşın hayvanları otlar toplum oradan menfaatlanıyorsa ve kimsede oraya sahip olamaz odun ihtiyacının karşılandığı yer mera gibi mamur bir bölgenin çevresinde olmak gibi bir sebepten uzak olan arazidir. Şafi uleması Hanbelî hayvanlarının meraları odun kesim yeri, yolları, su kanalları gibi yerlerin ihya edilmesi de caiz değildir sınır ise örf ile tayin edilir dediler. Ne güzel keşfettiler, ne güzel hükümler ortaya koydular, ne güzel çalıştılar, göz nuru döktüler. Cenabı hak hepsine bol, bol rahmet eylesin.

Dakika 2:05:14

 

(Visited 93 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}