[jw7-video]

53- Amelde Fıkhı Ekber Ders 53

Amelde Fıkh-ı Ekber Ders 53

 

Ey kıymetli ve muhterem izleyenler! Yüce İslam’a bütün kalbiyle tasdik edip imân eden dili ile ikrâr eden; onu, şanlı, nurlu İslam’ın delilleriyle onu bilip yaşayan Müslümanlar dünyanın en bahtiyar mutlu insanlarıdır. Fıkıh ilmini, İslam’ı, delilleriyle bilmek ölçülere uymak İslam şeriatını uygulamak için fıkıh ilmini ortaya koyan başta Şanlı Peygamberimiz, onun ashapları ve o yolu devam ettiren İslam âlimleri, İslam fakihleri ki Cenab-ı Hakk bu yolun yolcusu olan herkese Allah çok rahmet eylesin, Merhamet eylesin, mağfiret eylesin. Esselâmü Aleyküm Ey Ümmet-i Muhammed! Ve aleyküm selâm. Ey Ümmet-i Muhammed! Ey Allah’ın kulları! Siz bizden, biz sizdeniz. Hakkı bilelim, hakkı yaşayalım her sözümüz hak olsun nur olsun. Bu kadar eşsiz güzellikler varken, kötülükler kötülerin olsun. Onlar da kurtulsun! İslam’ın herkesi kurtarmaya kucaklamaya geldi. Amma bu rahmetten kaçanlar kendileri bilir. İslam’da zorbalık yok, zorbalara karşı koymak var. İslam, ezelî-ebedî rahmet ve merhamet eşsiz medeniyet ilim ve irfan, gerçek imân, hak ve hakikat; nurun ve hakikatin ta kendisi. Bunun önderi Hz. Muhammed’dir (A.S.V). Hz. Muhammed ile Kur’an-ı Kerim ve Yüce İslam’ın diğer bütün delilleri, hükümleriyle Yüce İslam ile cihana tecelli eden Allah Teâlâ’ya uçsuz bucaksız na mütenahi hamd-ü senalar olsun, bize İslam’ı nasip ettiği için, onun ilimlerinden nasipdar kıldığı için. Şimdi dersimiz Amelde Fıkh-ı Ekber’in dersleri ile devam ediyor konumuz Şafiî ekolünde farzlara bağlı -biliyorsunuz- namazlar var. Farzların dışındaki, farzlara bağlı ki; bu namazların kılınmasıyla ile ilgili vakitleri ile ilgili sizlere bilgi vermeye (çalışacağız). İnşâAllah keşif notlarının tamamını vermeye zamanlarımız yetmeyebilir yetmez ve sığmaz da. Çünkü izahlar daha fazla zaman almaktadır. Şimdi seferde farzlara bağlı olan sünnetleri kılmak sünnettir. Fakat sefer dışında bu sünnetler daha kuvvetlidir. İşte, Şafiî ekolünde farzların yanındaki sünnetleri seferdeyken ister namazlar kısaltılarak ister tam olarak kılınsın, farzlara bağlı olan sünnetleri kılmak, sünnettir.

 

05 : 09

 

Sefer dışında bu sünnetler daha da kuvvetlidir, buyurmuşlar. bu Şafiî ekolünün içerisindeki okunan Şafiî ekolünün tespitleridir. Ve bu ekollerin hepsi mükemmeldir, hepsi güzel kâşiftir. Bu delillere dayanarak bunlar güzel tespitler yapmışlar, hükümleri ortaya koymuşlardır yani nasların hükümlerini hangi anlama geldiklerini keşfetmiş bunlar yüksek müçtehitlerdir hepsi de. Yine Şafiîler de bu nafilelerin kaza edilip edilmeme durumuna bir bakalım. Belirli bir vakti olan nafile namaz kaçırılırsa, bunları kaza etmek menduptur Şafiîler de. Tabii şöyle bir haber var. ‘’Her kim bir namazı uyuduğu için kılamaz yahut unuttuğu için kaçırırsa hatırladığı zaman o namazı kılsın’’. Şimdi bu kıymetli muhaddislerimiz bunu rivayet etmişler. Fakat bu Hadis-i Şeriflerin hangi anlama geldiğini tespit etmek için yine yetkili olan müçtehitlerdir. Ayrıca Cihan Peygamberi Hz. Muhammed (aleyhisselatü vesselâm), bir vadide ordusu ile güneş doğuncaya kadar uyuklamış, Cenab-ı Hakk onlara bir lütufta bulunmuş uyutmuş uyuyakalmışlar. Uyandıktan sonra sabah namazının farzından önceki iki rekât sünnetini kaza etmiştir. Kıymetliler, bu konuda müçtehitlerimizin, Hanefiler, Mâlikîler, Şafiî ve Hanbelilerin tespitlerini, görüşlerini yeri geldikçe anlatarak geldik, anlatarak gidiyoruz. Sevgili Peygamberimiz (aleyhisselatü vesselâm), tehir edilen öğle namazının iki rekât sünnetini ikindi namazından sonra kaza etmiştir diye de bir haber bulunmaktadır. İşte Şafiî ekolü bunlara dayanarak böyle, demişlerdir. ‘’İster seferde ister sefer dışında olsun hüküm değişmez’’ de, demişlerdir Şafiîler. Tabii herkesin elinde güzelim deliller bulunmaktadır. Yani her mezhebin dayandığı gerçek güzelim delillerdir. Yalnız anlamalar keşiflerde farklı olabilmektedir. Bu da ayrı bir zenginliktir, rahmet dalgalarıdır. Herkes mezhebini delillerine dayanarak seve seve o mezhebi yaşasın. Sakın kimse mezhepsiz olmasın. Çünkü mezhep demek; âlimlerin Yüce İslam’ı delillerle ortaya koyması ve âlimlerle hareket edilmesidir. Cahillerle, başıbozuk mezhepsizlerle sakın hareket etmeyin. Gayri müekked olan sünnetler konusunda da şöyle bir bakalım.

 

10 : 00

 

Yine Şafiî ekolüne göre dersimiz devam ediyor. Bir günde kılınan gayri müekked sünnetler ki 12 rekât, bu öğle namazından önce 2,-bakın- bunlarda yine öğle namazından sonra 2, cuma namazından önce ve sonra 2’şer, ikindi namazından önce 4, yine akşam namazının farzından önce 2 ve yatsı namazının farzından önce 2 rekât, akşamın farzından önceki 2 rekâtı ezanı cevapladıktan sonra ‘’İki ezan arasında bir namaz vardır’’ hadisine binaen hafifçe kılmak sünnettir,, demiştir Şafiîler. Kıymetliler, müekked sünnet, namazlar, bulunduğu gibi bunların dışındaki bütün nafileler yine gayri müekked grubundadırlar. Yine mutlak nafileler de bulunmaktadır. ‘’Namaz vaaz edilen, konulan hayırlı bir ibadettir, artık ister az kıl ister çok’’ bunlar nafileler hakkında söylenmiş bir Hadis-i Şeriftir ve bunu da Sahabe-i Gûzin’den ashap rivayet etmiştir ashaptan. Rivayet edenlerin biride Ebû Zer’dir. Kıymetliler, bütün gece namaz kılmak mekruhtur Şafiîlerde ve diğerlerinde de zaten izahlar yapıldı ve yapılarak devam ediyor. Yine tahsis etmek de mekruhtur. Eğer hakkında nas olmayan bir vakte kişi kendini tahsis ederse o tahsis de mekruhtur, demişlerdir. Çünkü tahsisler bid’atı ortaya çıkarır. Yine bir haberde ‘’Ey Abdullah önceleri gece kalkıp ibadet eden sonra da kılmayı terk eden filanca gibi olma’’ dedi Peygamberimiz. İbn-i Amir’e söyledi bunu, Abdullah Bin Amir (Radıyallahu anhü ve arzahüm ecmain). Ölçülere uymalı, çok yapıp birden arkası kesilen ibadetler makbul değildir, ölçüleri uy ibadet devamlı olan makbuldür. İslam kolaylıklar dinidir. Kolay dini zor hâle getirme altından kalkamazsın. Çünkü İslam dini hayat dinidir. Burada zorluk diye bir şey yoktur, yalnız insanoğlu kendi kafasına göre hareket edip ölçüleri eğer taşırırsa o zaman ya ifrata gider ya tefrite bu da İslam’a uymaz. Hayata da uymaz senin yaşantına da uymaz sonra zor gelir ve yahut da gaflet ortaya çıkar, ihmaller ortaya çıkar bunların hiçbiri İslamî değildir. İslam kendi ölçüleriyle, hak ölçülerle ortaya konmuştur. Müçtehitlerimiz de bunları en güzel tespit ve teşhis eden keşfeden kâşif, fakih âlimlerdir. Bütün dünyadaki âlimlerimiz çok değerli muhterem zatlardır. Hepsine Allah rahmet eylesin. Bu dört mezhebin müçtehitleri önde gelerek; dünyayı asırlardır okutarak gelmişlerdir, hak delillere dayalıdırlar.

 

15 : 07

 

Şimdi Hanbelilere göre bir bakalım, yine nevafil cinsinden olan namazlar konusunda Hanbeli ekolü nafileler konusunda, Şafiî Mezhebi’ne benzer. Muayyen nafileler vardır, nevafil. Farzlarla birlikte kılınan yine güçlü sünnetler vardır ki bunlara müekked sünnetler denir. Yine bir rekât olup vitir namazıdır. Bunlarda vitir namazı sünnettir hem de bir rekâttır asgarisi. Bu Hanefilerde -izahını yaptık- 3 rekâttır asgarisi ve nasıl kılınacağını orada söyledik ve Hanefilerde bu vacip bir namazdır. İtikaden vacip amelen de farzdır. Bu delileri, bu kıymetli âlimler incelerken her biri bu delillerden bu hükümleri çıkarmışlardır. Onun için sakın ola ki; herkes mezhebini yaşarken öbür müçtehidin de ilmine, keşfine, delillerine sakın ola ki saygısızlık yapmasın. Çünkü o nastan o ayet ve Hadis-i Şeriflerden çeşitli mânâlar elde edebilmek yetkisi, yeteneği; hak ve salahiyeti ve ehliyeti müçtehitlere, fakihlere aittir. Kimsenin, cahil olanların, müçtehit olmayanların, müçtehitleri eleştirme hakkı da asla yoktur. Sakın Hariciler gibi olmayın. Yine Haricilere yakın cereyanlar var bu çağın Haricileri. Onlar gibi de olmayın, bunlar kâşif falan değillerdir. Bu dört mezhebe dil uzatanlar kâşif de değil müçtehit hiç değiller yalnız bunlar cahilce içtihat eder, fetva verirler. Nasları da doğru anlamamışlardır. Bunlara dikkat edin! Demek ki Şafiîler gibi Hanbelilerde de bunlardan birisi vitir namazıdır; yani güçlü sünnet olarak kabul edilir, terk edilmesi mekruhtur. Yine (bu namazı) bırakan kimsenin şahitliği kabul olunmaz. Yani bu namazı namaz kılmayı terk eden kişilerin şahitliği kabul olunmaz, demiştir Hanbeliler. Şimdi Hanbeli ekolünden, oradan keşif notları veriyoruz. Bir günde kılınan diğer nevafil namazlar; yani farzlara dahil olan sünnetler. Şimdi bunlarda da bu 10 rekât olarak şey yapmışlar. Öğle namazından önce 2, -bakın- bunda da 2 diyorlar Şafiîler gibi. Diğer mezheplerde bu sünnetler, öğleden önce 4’tür. Öğleden sonra; öğlenin farzından sonrası 2’dir.Yine öğle namazından önce 2. Bu Hanbelilerde öğle namazından sonra da 2, akşam namazından sonra da 2; -bakın- bu Şafiîlerde biraz daha farklıydı. Yatsı namazından sonra iki ve sabah namazından önce 2 rekât efendim seferde hissediyor bu namazları kılmakla kılmamak konusunda serbesttirler diyor. Seferde olan yolcu olanlar için -Kim diyor bunu da- Hanbeliler diyor.

 

20 : 24

 

Şafiîler -biraz- bundan farklı söylemişlerdi, onu söyledik. Yine sabah namazının sünneti ile Vitir namazı müstesnadır da demişlerdir. Yani bunlar seferde de kılınır vitir namazı ile sabahın sünneti, demişlerdir, kim Hanbeliler. Sünnetleri evde kılmak daha faziletlidir. Bu konuda nafile namazların evde kılınması faziletlidir. Bütün sünnetlerin evde kılınması daha faziletlidir, demiştir Hanbeliler Bu sünnetlerin farza tabii olan sünnetlerin camide farzdan önce sonra kılınması bunlar da güzeldir. Yalnız bütün nafile cinsi evde kılınıp farzların camide cemaatle kılınması konusunda Hanbelilerin görüşü de böyledir. Resûlullah (Sallâllahu aleyhi ve sellem) Efendimiz’den 10 rekât ezberledim diyor. Kim diyor bunu? Hazreti Ömer’in oğlu diyor, İbn-i Ömer (Radıyallahu anhü ve arzahüm ecmain). Bunlar da öğleden önce 2 rekât, öğleden sonra 2 rekât, akşamdan sonra 2 rekât, evde yatsıdan sonra 2 rekât, evde ve sabah namazından önce 2 rekâttır. Bu namazı Hz. Peygamber (Sallâllahu aleyhi ve sellem) evinde kaldığı için ben görmedim bunu bana Resulullah’ın zevcesi İslam aleminin Ümmet-i Muhammed’in annesi olan kız kardeşim Hafsa (Radıyallahu Anha) şöyle haber verdi diyor; Hz. Peygamber (aleyhisselatu vesselâm), o rahmet Peygamberi, ‘’Müezzin ezan okuduğu ve sabah vakti geldiği zaman 2 rekât namaz kılardı’’ diyor. Cumadan sonra 2 secde ilavesiyledir. Bu da bir başka haberde ki başka muhaddisimizin verdiği haberdir. Yine Müslim, sabah namazından önceki 2 rekâtı zikretmemiştir. Kıymetliler, Sevgili Peygamberimiz (aleyhisselâtü vesselâm) sabah namazından önce 2 rekât sünneti hafif kılardı. Öyle ki namazda Fatiha okudu mu yoksa okumadı mı derdim diyor. Kim bunu söyleyen? O da Ümmet-i Muhammed’in annesi, Cihan Peygamberimiz’in zevcesi Hz. Ayşe-i Sıddıka (Radıyallahu anha ve erdahünne) Annemiz söylüyor allâme-i cihan olan Hz. Ayşe söylüyor. Dünya kadınlarının en allamesi, en bilgilisi, ilim irfan ile donatılmış Muhammedî okulda çok iyi okumuş kadınlar âleminin en büyük allâme-i cihanıdır. Ve Dünya insanları, fakihler, muhaddisler ondan çok Hadis-i Şerifler almışlardır. Kadınlar âlemine kadınlarla ilgili hükümlerin pek çoğu bu kıymetli Annemizden rivayet edilmiştir

 

24 : 58

 

Çünkü Sevgili Peygamberimiz’in sevgili eşi Muhammedî okulda genç yaşında güzel okumuştur. Mükemmel bir allame-i cihandır. Fakihe bir annemizdir. Fıkıh ilminde çok ileri olanlardan birisi de odur. Kıymetli ve muhterem izleyenler; Hanbeli ekolünde de görüyoruz ki Şafiîlerde ve temelde hepsi bunların mezheplerin temelde aynı olduğunu görüyorsunuz. Teferruatta şekilde farklılıklar, keşiflerde içtihatlar da farklılıklar vardır, bu zenginliktir olması gerekir. Yine sabah namazının sünnetinde Bakara Suresi’nin 136. ayet-i kerimesi birinci rekâtta okunması, Âl-i İmrân Suresi’nin 64. ayetinin okunması; bunlar Kafirûn Suresi, İhlas Suresi’nde olduğu gibi bunlar da tavsiye edilmiştir. Farzlar dışındaki nafile namazlar binek üzerinde kılınabilir. Hanbelilerde de böyledir. Sevgili Peygamberimiz (aleyhisselâtü vesselâm) sabah namazının iki rekât sünnetine her sünnetten daha fazla önem verirdi diyor. Kim? yine Ayşe Annemiz buyuruyor. Sabah namazının sünneti dışında hiçbir sünnet namaz kaza edilmez bu Hanbelilerde de böyledir. Kuşluk vaktinde kaza edilmesini tercih etmiştir. Hanefiler de biliyorsunuz, Mâlikîler de bu konuda ittifak etmişlerdir farzı ile beraber kuşluk vaktine kaldığı zaman sünneti de kılınır, sabahın sünneti de kılınır, farzı ile beraber. Keşşafül Kına’da verilen bir habere göre bütün sünnetler kaza edilir demiş, onlar da. Şafiîler de aynı görüştedir -bakın-. Şafiîlerin görüşü böyle olduğu gibi Hanbelilerin de bu eserdeki görüşleri böyledir. Yine farzlara bağlı olmayan diğer nevafile bakıyoruz ki; sünnet derecesindeki nafile namazlara bakıyoruz, farzlara bağlı olmayan. Bu da efendim öğle namazından önce 4, öğle namazından sonra 4, ikindi namazından önce 4, akşam namazından sonra 4, yatsı namazından sonra 4, yine akşam namazından önce 2 rekât nafile namaz kılmak mubahtır, demişler. Bakın, yine Hanbeli ekolündeki derslerimiz bu şekil devam ediyor. Ratip sünnetlerin yanı sıra kılınan namazlar konumuz. Yine Sevgili Peygamberimiz’den gelen bir haberde; ‘’Her kim öğle namazından önce ve sonra 4’er rekât namaz kılmaya devam ederse Allah Teâlâ onun vücudunu cehenneme haram kılar’’. Peygamberimiz’den rivayet vardır. Bu rivayeti yapanlardan birisi Ümmü Habibe Annemiz’dir (Radıyallahu anha ve erdahünne).

 

30 : 00

 

Yine kıymetliler, ‘’İkindi namazından önce 4 rekât nafile namaz kılan kimseye Allah merhamet etsin’’ diye de yine Peygamberimiz’den rivayet edilmiştir ki bunu da Annemiz Ümmi Habibe yapmıştır. Kıymetli Efendiler, cihanın en büyük allamesi olan ve büyük kahraman, Hülefa-i Raşidin, Aşere-i Mübeşşere olan Hz. Ali’den gelen (Radıyallahu anh) bir haberde; ‘’Öğle vakti girince öğle namazının farzından önce dört rekât, farzından sonra iki rekât, ikindinin farzından önce dört rekât kılar, her iki rekâtın arasını Mukarrep Meleklere, peygamberlere ve bunlara uyan Müslümanlara selâm vermek suretiyle ayırırdı’’ diyor. Dikkat et! Burada da Hazreti Ali’den gelen bu haber Hanefi Mezhebi’nin temelinde Ashab-ı Gûzin olduğu gibi Hz. Ali bulunmaktadır. Hanbeliler de bu Hadis-i Şerifi diğerleri ile beraber buraya almışlardır. ‘’Her kim akşamın farzından sonra 6 rekât namaz kılar da arada bir yanlış söz konuşmazsa bu namaz 12 yıllık nafile ibadet yerine geçer’’ diye de bir haber bulunmaktadır. Evet, kıymetliler, bunu da yine kıymetli muhaddislerimizin eserlerinde görmekteyiz. Hz. Ayşe-i Sıddıka Annemiz’den yine gelen bir haberde; ‘’Hz. Peygamber (aleyhisselâtü vesselâm): Hiçbir yatsı namazı kılmamıştır ki onda 4 yahut altı nafile kılmış olmasın’’. Burada da Hanefilerin ve diğerlerinin Hanbeliler de dâhil yatsıdan önce kılınan 4 rekât sünnete, yatsıdan sonra iki rekât kılınan sünnete, Hz. Ayşe’den gelen bu haber delâlet etmektedir. Zaten mezheplerimizin tamamı, delilleri incelerken delillerden çıkan hükümler farklı olsa da aslında hepsi aynıdır. Yine kıymetliler, Hanbeli ekolünün dersleriyle derslerimiz devam ediyor. Muayyen, müstakil bir de nevafil namazlar bulunuyor; bunlardan biri teravih namazıdır, 20 rekât olup müekked sünnettir. Teravih namazı Hanbelilerde de yirmi rekâttır. Yani dört mezhebin dördünde de teravih namazı yirmi rekâttır. O, ‘8’ diyenler delillerin pek çoğunu bilmeyenler, bir delil almış başka delil yok zannediyor yani inkâr etmeyi başarı zanneden az bilmeyi başarı zanneden zavallılar var, bunlara dikkat edin dört mezhebin deryasına, delillerine iyi -bakın-. Teravih namazı Hanbelilerde de 20 rekât olup hem de müekked sünnettir, güçlü sünnet. Cihan Peygamberi (aleyhisselâtü vesselâm) herhangi bir azimeti emretmeksizin, Ramazan-ı Şerif’te teravih kılmayı teşvik eder, şöyle buyururlardı:

 

 35 : 13

 

‘’Her kim ki Ramazan-ı Şerif’te, imânından dolayı -yani imânı nedeniyle- ve mükâfatını Allah’tan isteyerek kalkıp ibadet ederse geçmiş günahları mağfiret olunur’’, buyurmuşlardır. İşte kıymetliler, bu Hadis-i Şerifi pek çok muhaddis rivayet etmiştir. Görüyorsunuz ki yine bu Hadis Ebû Hureyre yoluyla gelmektedir. Ayşe Annemiz’den gelen bir haberde de Cihan Peygamberi Hz. Muhammed (aleyhisselâtü vesselâm) bir gece mescit de namaz kıldı. Bazı insanlar da onun kıldığı namazı kıldılar, sonra ikinci gece Hz. Peygamber (aleyhisselâtü vesselâm) yine gece kalkıp mescitte namaz kıldı. Fakat bu sefer cemaat çoğaldı sonra üçüncü veya gördüğü gecede cemaat toplandı fakat Cihan Peygamberi (aleyhisselâtü vesselâm) onlara namaz kıldırmaya çıkmadı. Dikkat et neden çıkmadı? Sabah olunca şöyle buyurdu: ‘’Yaptığınızı gördüm size namaz kıldırmak için mescide çıkmama, ‘farz olur’ korkusundan başka bir şey engel olmamıştır’’. Bu Hadis-i Şerif, Ramazan Ayı’nda meydana gelen; bu hadise Ramazan-ı Şerif Ayı’nda meydana gelmiştir. Kıymeti dostlarımız bu haberin kaynağında da muhaddisimiz bulunmaktadır. Bunlardan biri Müslim-i Şerif’tir. Teravih namazını Peygamberimiz’in kendisinin cemaatle kıldırmaya devam etmemesinin hikmetini açıkladı, farz olur korkusuyla. Ama bu namazın 20 rekât olduğunu ashaplar biliyordu. Sonradan daha öncede izahını yaptığımız gibi; Ashab-ı Gûzin’in tamamı, şeriat tamamlandı. Peygamberimiz dünyadan göçünce artık dinde bir şeyin farz olması sünnet olma konumu ortadan kalktığı için 20 rekât olduğu da bilindiği için, bu ne yapıldı, Ashab-ı Gûzin tarafından 20 rekât olarak cemaatle kılınarak geldi. Hz. Ömer, kadınlara ve erkeklere de imam tayin etti teravihte bu böyle kılınarak geldi. Bu artık, Peygamberi Zişan’a bile muhalefet ettiklerinin farkında değiller. Kim? Teravih 8 rekât deyip de Peygamber’in başka sözlerini, icmâ, ümmeti ve sahabenin durumunu sanki Peygamberden, sahabîden daha iyi biliyorlarmış gibi teravihi 8’e indirenler, yanılmışlardır. Teravih namazının 20 rekât olduğunun delili, Mâlikîn, Yezid bin Ruman’dan yani İbn-i Ruman’dan naklettiği şu Hadis-i Şeriftir. Hz. Ömer (Radıyallahu anh) zamanında insanlar Ramazan-ı Şerif’te 23 rekât namaz kılarlardı. Bak dikkat et! Burada bu Hadis-i Şerif, Hanefilerin salat-i vitrin 3 rekât olduğuna bu Hadis-i Şerif ayrıca da delildir, 20 rekâtı teravih 3 rekât vitir namazı.

 

39 : 57

 

Yine İbn-i Abbas’tan gelen haberde Hz. Peygamber (aleyhisselâtü vesselâm) Ramazan-ı Şerif ayında 20 rekât namaz kılardı. Görüyorsunuz İbn-i Abbas ne diyor? Peygamber (aleyhisselâtü vesselâm) Ramazan Ayı’nda 20 rekât namaz kılardı, diyor. Yani teravih namazı bu. Şimdi sen haberin birini alıp öbürlerini yok sayabilir misin? Sayamazsın! Senin cahilliğine o az olanı uygun gelmiş olabilir. Senin yapına da o uygun gelmiş olabilir ama İslam’ı delilleriyle doğru anlamamız gerekiyor. Senin kafana göre almışsın sen onu. Kendi kafana indirgemişsin. İslam’ın ufkuna gel, İslam’ı da bil de yine 8 kılacakmışsın 8 kılarsan kıl ama bu İslam’da 20 rekâtta 8 deyip kesip atmak senin cahilliğinden başka bir şey değil. Bu kadar delilleri ne yapacaksın. Kıymetli dostlarım, yine -bakın- haberde Hz. Ömer (Radıyallahu anh) cemaatin, Ubey bin Kâb (Radıyallahu anh) Hazretleri’nin imamlığında toplayınca, diyor -bakın- 20 rekât kıldırıyordu. Demek sen Peygamber’in yanı başında oturan Ömer’den, Ubey bin Kaab’tan, diğer sahabîlerden yani sen bu işi daha iyi biliyorsun; ashaplar bu işi bilmiyor, sen biliyorsun! Ashaplar 20 kılıyor, sen 8 diyorsun! Bu ne kadar cehalet biliyor musun sen? Bundan vazgeç. Evet, kıymetliler, yine Hazreti Ali (Kerremallahu veche)’den gelen; Ramazan-ı Şerif’te bir adama 20 rekât namaz kıldırmasını emrettiği rivayet edilmiştir. Bak Hazreti Ali de aynı şeyi yapıyor, namazı -teravihi- 20 rekât kıldır diyen Hz. Ali, allâme-i cihanlarından birisidir. En büyük allâme-i cihan, ashabın en büyük âlimlerinden birisidir, Hz. Ali bir halifedir aynı zamanda. Bak 20 rekât kılınması emretmiştir diyor ve durum icmâya ulaşmış. ‘İcmâ gibi falan değil’ icmâ oluşmuştur. Niye? Ashaptan itiraz eden yok ki. ‘Bu 8’dir, 20 değildir’ diyen bir tane yok ki. Neden bahsediyor! Ashabın icmâsı, icmâ kabul edilmezse kimin icmâsı kabul edilecektir. Evet, Kıymetliler, yine başka bir haberde de -bakın- Ebû Zer’den gelen bir haberde (Radıyallahu anhü ve arzahüm ecmain). Cihan Peygamberi Hz. Muhammed (aleyhisselâtü vesselâm) aile fertleriyle ashabını toplayarak kendilerine şöyle buyurdu: ‘’İmam camiden ayrılıncaya kadar her kim imamla birlikte kıyam ederse yani namaz kılarsa bütün geceyi ibadetle geçirmiş sevabı kendisi için yazılır’’. İmama riayet, imama tâbi olmak Ehl-i Sünnet imamına tâbi olmak, fazilet üstüne fazilettir.

 

44 : 59

 

Cemaat olmak, fazilet üstüne fazilettir. Hz. Ömer’in de teravih namazını cemaatle kıldığı hakkında rivayet gelmiştir. Yine Beyhâki’nin de Hz. Ali’nin erkekler için ayrı, kadınlar için ayrı bir imam tayin ettiğini rivayet etmiştir. Dikkat et! Hz. Ömer’in yaptığının aynısını Hazreti Ali de yapıyor. Hz. Ali Cabir ve Abdullah bin Ömer (Radıyallahu anhüm ve ardehüm ecmain), bu namazı cemaatle kılarlardı, sahabe de bunun üzerinde ittifak etmişlerdir, sahabe diyor dikkat et. Hanbeli ekolündeki teravih namazı ile ilgili dersimiz devam ediyor. Zaten Hanefilerin, Mâlikîlerin, Şafiîlerin durumunu onlardan keşif notlar verdik. Şimdi de Hanbeliler ile ilgili dersimiz devam ediyor. Bu mezhepler hak mezheptir, delilleri hak delillerdir. Ey Müslüman! Bu mezheplere göre Müslümanlığını yaşayanlar bu dünyada da öbür âlemde de pişman olmazlar. Allah’ın rahmet tecellisi bunlarla cihana tecelli etmiştir. Asırlardır bunlar; bu hak delilleri insanlara bu ekoller de okuyarak, okutarak gelmişlerdir. Biz de okuyoruz, okutuyoruz. Okuyalım, okutalım. Niye ben dört tane mezhepten veya diğerlerinden de yeri geldikçe mesela niye keşif notları veriyoruz? Bunların hepsi bizim de onun için, bunların hepsi bizim. Hepsinin delilleri hak delil, hepsinin dayandığı Kur’an-ı Kerim, sünnet, Hz. Muhammed, Allah Teâlâ’nın ilkeleri. Teravih namazında nasıl Kur’an-ı Kerim okuyalım konusunda da; şimdi Ahmet Bin Hanbeli Hazretleri (rahmetullahi aleyhim ecmain) hafif gelecek şekilde okumalı diyor. Yani imam teravihi cemaate hafif kıldırsın diyor. Bunun anlamı tadil-i erkânı ortadan kaldırmak anlamında değil, tadil-i erkâna riayet ederek uzun okuyacakmışın kısa okuyacaksın bu kadar. Yoksa namazın tadil-i erkânını bozarak acele ederek demiyor, hafif kaldırmak ayrı, acele kıldırmak ayrı, acele şeytandandır, acele kılınan namaz, namaz değildir. Hafif kıldırmak. Tadil-i erkânı yerli yerince yaparak ne yapmak, kıraati uzun okuyacak mısınız kısa okuyacaksın o kadar. Bu da cemaatin yapısına göre. Peygamberimiz’de ve bütün mezheplerde bu. ‘’Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız, sevdiriniz, nefret ettirmeyiniz’’ Hadis-i Şerifine dayalıdır. Peygamberimiz böyle buyurmuştur. Allah kolaylığı diler zorluk dilemez. Kime? Bizim için. Allah’ın -bakın- dilemesi kolaylıktır zorluk değildir ama ibadeti yerli yerinde yapacaksın, adam doğrulmadan -bakın- rükûdan doğru dürüst kalkmadan secdeye gidiyor bu namaz, namaz olmaz.

 

50 : 00

 

Secdenin birinden doğrulmadan ikinci secdeye gidiyor. Acele Kur’an-ı Kerim okuyor harfler, kelimeler birbirine karışıyor, kıraat bozuluyor, böyle namaz olmaz. Hafif kıldırmak ayrı, acele ve yanlış kıldırmak ayrı. Bunlara dikkat etmek gerekiyor cemaatin durumuna göre tayin etmek daha güzeldir ki, dediler. Yine Hanbeli ekolünün kıymetli âlimleri. Yine gelen haberde Sevgili Peygamberimiz’den diyor ki; Ebû Zer Hazretleri, Şanlı Peygamber ile beraber namazda durmuştum, diyor. Namaz kılıyorduk, öyle ki sahur vaktini kaçırmaktan korkmuştuk, diyor. Yani uzun kıldırdı, diyor. Bak, cemaatin durumu o an için buna elverişli olduğu içindir, diyor. Yoksa peygamber hafif kıldırın diyor da kendisi uzun yapıyor diyenler münafıklardır. İşin aslını esasını düşünmeden ya Peygamber’i suçlar ya ashabı suçlar münafıklar. Ya âlimleri suçlar. Münafığın işi alçaklıktır. Peşinde de namaz kılar münafıklar ama münafıklıklarını da yapmaya da devam ederler. Onların kıldıkları namazdan faydalanamazlar da sadece orada bulunurlar, Müslüman gibi görünürler. ‘Müslümanız’ derler. Biz de ‘Müslümanız’ derler ama münafıklıktan geri durmazlar. Bunlara da dikkat. Şimdi teravih namazında Hanbeli ekolünün yüksek şahsiyetlerine göre niyet konusunda da şöyle bir bakalım. Bunlarda her iki rekâtta bir sünnet olan teravihe yahut iki rekât Ramazan-ı Şerif’teki -onun kıyamına diye- gizlice niyet ederler Hanbelilere göre. ‘Ameller niyetlere göredir’ Hadis-i Şerifini böyle anlamışlardır, teravih ile ilgili. Teravihten sonra da yine dua etmek mekruh değildir de derler. Şimdi, ‘’O hâlde boş kaldın mı hemen yorul’’ ayetine de istinad ederek teravihten sonraki yapılan duaya mekruh demezler Hanbeliler. Bazıları ağzına geldiği gibi rastgele, bilmediği konuya bid’attir deyiveriyor. Yani senin bilmediğin şeyler. Zaten sen ne biliyorsun ki her şeye bid’at diyorsun! İslam’ın bütün delillerini keşifte mi bulundun da aklının ermediği şeylere bid’at deyip çıkıyor bazı cahil ve serseriler. İslam’da yeri yurdu olan hiçbir şey bid’at değildir. İslam’da olmayan bir şeyi sen uydurursan, İslam’a mal edersen, bu o zaman bid’at olur. Orada da onun bid’atlığının durumuna bakarsın, bid’atı haseneler, seyyieler vardır. Maslahata uygun olanlar, faydalıyı celb edenler zararlıyı def edenler vardır. Bunu da yine ehliyetli âlimler değerlendirir. Senin her şeye bid’at demen, senin kafanın bozukluğundandır. Her şeye ‘şirk’ demen de senin büyük şirke doğru gitme tehlikesindendir. Müslümanlar yerini, yurdunu, gerçek delillere dayanmadan; Müslüman kişi itham altına alınamaz. Müslümanlar şerefli insanlardır.

 

54 : 53

 

Ancak delillerle hareket et. Bir de bilmediğini itiraf et. Bilmediğin neler var, bunları itiraf et. Birçok Hadis-i Şerif var. Sen oradan bir tanesini biliyorsun. O hadislerin tümünü muhaddisler, muhakkikler, fakihler, müçtehitler nasıl değerlendirmişler hangi hükümleri içlerine alınmış, bunu da bilmeden kendi kafana göre hareket ediyorsun. Bir örnek gerekirse farzdan sonra dua, tespih tavsiye eden, Ayetel Kürsi’yi tavsiye eden hadis var, farzdan sonra bir de namazlardan sonra bunları tavsiye eden Hadis-i Şerifler var, birde farzdan sonra sadece ( اللّهمَّ اَ نْتَ السّلاَ مُ ) okunur diyen sahih hadis var. Sen bunların içerisinden bir tanesini almışsın öbürlerini yok sayıyorsun. Bu aptallık değil mi? Bu cahillik değil mi? Bu serserilik değil mi? Peygamber’in her hadisi kıymetlidir. İmama muhalefet ediyorsun, sünnete muhalefet ediyorsun, dört mezhebe muhalefet ediyorsun, kendini de efendim Ehl-i Sünnet sayıyorsun, öbürlerini ehl-i bid’at sayıyorsun sen aptalsın. Bundan vazgeç! Bunu niçin söylüyorum; seni uyarmak için, seni sevdiğim için, zarardan yanlıştan kurtulman için. Çünkü mikrop bulaşmış, mikroplu yere neşter atacaksın. Biz de neşter atıyoruz işte. Kıymetli doktorlar hastasını ameliyat ederken nereye bıçak çalacağını bilirler. Çünkü o işin uzmanı onlar, biz de senin yanlışlarına neşter atıyoruz, yanlıştan kurtar, Müslümanlar kardeş, fitne fesadı bırak! Sen bir hadis almış öbür hadislerle savaşıyorsun, ayet almışsın bir tane öbür ayetlerden haberin yok savaşıyorsun, Kur’an’la savaşıyorsun, farkında değilsin. Kur’an’la savaşan adam da din imân olmaz, sünnetle savaşan da din imân olmaz. Allah bu tehlikelerden hepimizi korusun. Bunu da onun için hatırlatıyorum ki kimsenin dini imânı tehlikeye gitmesin.

Yoksa bizim gayemiz herkes üzüm yesin diye bağcıyı dövmek değil ki. Herkesin üzüm yemesini sağlamak. Birileri ısrarla ‘üzümü ben yiyorum ben yiyeceğim’ diyor. Sen üzüm yemiyorsun ki; sen fitne fesat odaklarından besleniyorsun, yanlış yerden besleniyorsun, yanlış kitap okuyorsun, yanlış tekneden yal yiyorsun buna dikkat et. Müslümanlara dil uzatmak, ateş püskürmek, senin ağzındaki o cehalet mikroplarından kaynaklanıyor. Müslümanlara biz okuruz; okuyalım deriz, okuturuz ama ‘hak delillerle’. Ben Hanefi Mezhebi’ndenim ama Hanefiler kadar Mâlikîyi de seviyorum, Mâlikîler kadar Şafiîleri Hanbelileri de seviyorum, diğer kıymetli âlimlerimizi de seviyorum. Neden? Hepsinin elinde kıymetli deliller var. Bu delillerin ben birini alıp, öbürünü atamam ki. Hepsi mükemmel kâşif bunların. Ama ben Hanefi’yim. Hanefi ekolünün delillerini bütün delillerle karşılaştırdığım zaman; ‘Hanefi delilleri diğerlerini kucaklamış’. Bak Bak! Dikkat et! Dışlamamış, kucaklamış ve içine almış. ‘Şu da yok’ diyecek tarafı yok ki. Onun için dikkat et! Bir baba, bir anne, evlatların hepsini kucaklar, sever. Hepsini aynı sevgiyle sever.

 

1 : 00 : 12

 

Çocuklar yanlış anlasa da çocukların içinden biri, ‘babam, annem beni az seviyor, falancayı çok seviyor’ diyebilir. Bu çocuk aklıdır ama. Anne, baba, ebe, dede büyükler onların hepsini tam severler. Biz de -kıymetliler- bütün mezhepleri, Müslümanları kucaklayan Hanefi ekolünün; baktık ki deryası o kadar güzel geniş ki bütün Müslümanların tümünü kucaklamış, çağları da kucaklamış, çağları da keşfetmiş ve hayatın değişen şartlarını keşfetmiş. İslam dini hayat dini, bütün çağları İslam kuşatır, sen İslam’ı doğru anlayabilirsin. İslam’ı seküler yapmana, materyalizme uydurmana, doğuya-batıya uydurmana gerek yok ki! İslam bütün çağları kuşatmış. Sen eğer İslam’ı birine uydurmaya çalışıyorsan, sen İslam’ı hiç bilmiyorsun. Herkes İslam’a uyacak, İslam bütün çağları kuşatmış, İslam Allah’ın kurduğu düzen. Sen Allah’ı tanımamışsın. Allah’ın kurduğu düzende eksiklik kusur olur mu? Yüce Allah ‘İslam’ı ben tamamladım’ diyor. Allah mı doğru söylüyor, sen mi? Allah doğru söylüyor. Onun için İslam dinini, Kur’an-ı Kerim’i, İslam müçtehitlerini, İslam âlimlerini daha anlayamayan zavallılar var. Gitmiş, Kur’an-ı Kerim’de Ebabil Kuşları’nın tefsirini yaparken birilerine yaranmak için Ebabil Kuşları’nı ne yapmış; mikroplara, sineklere indirgemiş. Bu Kur’an-ı Kerim’e ihanettir! Böyle tefsir yazanlar var bu bir örnek olsun diye söylüyorum. Kur’an-ı Kerim’in zahirini bozmaya bir defa yer gök ayaklansa kimsenin gücü yetmez. Kur’an-ı Kerim’i kimse bozamaz. Bu kafası bozuklar böyle bozuk mânâlar, bozuk yorumlar yapmışlar. Bunlar kafası bozuklar! Bunlara da dikkat et! Dört mezhep asırlardır parlıyor ilimle, okutarak geliyor, okutarak ilimle parlayarak gidiyor! Şöyle bir bak Hanefi ekolünün âlimlerinden Müslümanların sayısında hiç azalma olmamış. Bir de sebeb-i hikmetine bak! Neden? Bütün çağları iyi okuyorlar, okumuşlar da onun için. Kur’an-ı Kerim’i iyi okumuşlar, çağları iyi kuşatmışlar, çağdaşlık, medeniyet, ilim, irfan mükemmel keşiflerde bulunarak gelmişler, Hanefiler, Mâlikîler, Şafiîler, Hanbeliler ve diğer kıymetli alimlerimiz var. Ama bunlar öne çıkarak, hak ve gerçek olarak devam ederek gelmişlerdir. Bozuk kafalara bunlar da fırsat vermemişlerdir. Bozukları da tamir etmeye de iyice çalışmışlar nice bozuk kafalar var! Ehl-i bid’at mezhepleri var. Bunlara düzelmeleri için ışık tutmuşlar ama ışığı sevmeyen bazı yaratıklar var. Kaçıyor ışıktan, onu da kendileri bilir. Sevgili ve muhterem izleyenler, Hanbelilerde, teravihe niyetin nasıl yapıldığını gördük bak her iki rekâtta bir direkt niyet tazeliyor Hanbeliler.

 

1 : 04 : 58

 

Bir de teravihin vakti konusunda bir bakalım ne diyor Hanbeli ekolünün kıymetli zat-ı muhteremleri. Tatsı namazının farzını ve sünnetini kıldıktan sonra teravihin vakti başlar, demişler ve sabah vaktinin girmesine kadar devam eder, demişler. Burada hepsinin ki hemen hemen aynı. Vitirden önce kılınır, demişler Hanbeliler. Evet kıymetliler, vitir en son kılınan namazdır. Yine teravih namazını mescitte kılma konusunda da daha faziletlidir, demişler ve güzel söylemişler. Annemiz Ayşe’den gelen haberde; Hz. Peygamber (aleyhisselâtü vesselâm) bir defasında teravih namazını peş peşe üç gece mescitte kılmıştır, başka bir kere ise mescitte ayrı ayrı zamanlarda 3 gece kılmıştır. Yine başka haberde; ‘’İmam camiden ayrılıncaya kadar her kim Ramazan-ı Şerif’te imamla birlikte kıyamda durursa bir gece kıyamda durmuş sevabı verilir’’. Yine Sevgili Peygamberimiz’in zamanında mescitte ayrı ayrı cemaatler hâlinde teravihin kılındığına dair de haber var. Bunun üzerine Hz. Ömer efendim hilafeti esnasında insanları teravih namazında Ubeyd Bin Kâb’ın imamlığında birleştirmiştir. Sahabe de onları takip edenler de bu konuda Hazreti Ömer’e uymuşlardır. Çünkü sahabî de bu konunun böyle olduğunu biliyorlardı. Hz. Ömer döneminde bu namazı gecenin evvelinde kılıyorlardı ve daha sonra da vitir namazını kılıyorlardı. ‘Gece kıldığınız son namaz vitir olsun’ diye de bir Hadis-i Şerif rivayet edilmiştir, hem de kıymetli muhaddislerimiz tarafında. Vitirden sonra namaz kılan kişi ikinci fecr vakti yani sabah namazının kılınacağı vakit girinceye kadar dilediğince nafile namaz kılabilir, -bakın- burada vitirden sonra nafile namazlar kılmak yasak değil. Ve kılabilir, demişlerdir hem de ta sabahın vakti girinceye kadar. Kıymetliler, yine Sevgili Peygamberimiz’den gelen haberde (aleyhisselâtü vesselâm), ‘’Vitir namazından sonra iki rekât namaz kılardı’’ da diye de haber var. Demek ki vitirden sonra da namaz kılmış nafile namazlardan. Şimdi diğer namazlarla, dersimiz İnşâAllah devam edecektir. Cenab-ı Hakk, bütün amelleri makbul olan imânı kâmil ve daim olan kullarından eylesin.

 

1 : 09 : 34

(Visited 159 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}