[jw7-video]

158- Tefsir Ders 158 hayat veren nurun keşif notları

158- Kur’an-ı Kerim Tefsir Dersi 158

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

 

Yine bu âyet-i kerimeler de münâfık hakkında çeşitli notlar vermeye devam ediyoruz.

Münâfık niyetini ve amelini mutlaka düzeltmelidir. Eğer düzeltmese tövbesi geçerli olmaz. Münâfık îmândan küfre, küfürden îmâna sürekli yön değiştiren kişidir. Îmândan küfre dönüyor, küfürden îmâna dönüyor. Yehûd de Mûsâ’ya îmân ettiler, sonra buzağıya taptılar. Yahûdîler vaktiyle Hârun (AS.) aralarında iken, Mûsâ aralarında iken bak, bunlar ne yaptılar? Mûsâ’ya îmân ettiler daha sonra buzağıya taptılar. Yani bir buzağı sığır yavrusunu putlaştırdılar puta taptılar. Nitekim küfrettiler. Mûsâ (AS.) Tûr-i Sinâ’dan dönünce tekrar îmân ettiler. Sonra yine Îsâ’yı da (AS.) inkâr ettiler. Daha sonra da Hz. Muhammed’i de inkâr ettiler. İşte döneklik üstüne döneklik eğer döneklik fertlerin, toplumların bir karakteri hâline gelirse netice de felâket sebebidir, helâk olurlar. Değişim, kararsızlık, döneklik o milletin karakteri olmuştur ve başlarına neler gelmiştir ve daha neler gelecektir. Çünkü ibret almayan bütün milletler böyledir. Cenab-ı Hak burada işte İsrâil’i örnek veriyor. Onların başına gelenleri, onların karakterini okuyor sana, dünyaya okuyor ki dünya ibret alsın diye. Bir de Endülüs’te dinden dönenlerin hiçbiri dünyalarını da kurtaramamışlardır. Endülüs’te ne oldu? O 800 senelik İslam devletini haçlı orduları istilâ edince bir kısmı ne yaptılar? Dinden döndüler. Dinden dönenler dünyalarını da kurtaramadılar, âhiretlerini de yıktılar. Yıktılar, yaktılar. Ne pahasına olursa olsun İslam îmânından paramparça olsan dahi İslam’ından, îmânından vazgeçme ölürsen şehit, kalırsan gâzîsin. Kişi îmân için yaşar. Dünya fânîdir biter tükenir bir gün, îmân ebedî sermayedir. Îmânsız bir an bile yaşanmaz, biran bile îmânsız olunmaz, inkâra gidilmez. Îmân sadece İslam îmânıdır. Öbürleri puta tapan da îmânım var diyor, başkasını ilâhlaştıranlar da îmânım var diyor, herkes îmânım var diyor. Hiçbiri îmân değil. Allah’u Teâlâ’nın Kur’an’la, Hz. Muhammed’le ortaya koyduğu îmân, îmândır. Ve bütün geçmişi yenileyen, bütün geçmişin delillerini kendinde bulunduran, geçmişin bütün şahitliğini yapan, Kur’an’ın ortaya koyduğu îmân, îmândır. Bunu unutma! Onun için münâfıklar Yahûdîlerle hep dost olmuşlardır. Onları müminleri dinlerler alay ederlerdi, İslamî değerlerle de alay ederlerdi. Münâfikûn Sûresi 8’inci âyette Cenab-ı Hak diyor ki; (وَلِلَّهِ الْعِزَّةُ ) “İzzet Allah’ındır.” (وَلِرَسُولِهِ) “Rasûlü’nündür.” (وَلِلْمُؤْمِنِينَ) “Mü’minlerindir.”

Dakika 5:02

İzzeti başka yer de arama, Ey münâfık diyor! Doğu da, batı da izzet olmaz. İzzet Allah’tadır, Rasûl ’ündedir, gerçek mü’minlerdedir. (وَلَكِنَّ الْمُنَافِقِينَ لَا يَعْلَمُونَ) lâkin bu gerçekleri münâfıklar bilmezler diyor Cenab-ı Hak. Şunu da unutmasın, dünya da kimse unutmasın! “Küfre rıza küfürdür.” Birinin küfrünü itiraz etmeden kabul ediyor musun? Küfrüne itiraz etmiyor musun? İtiraz etmeyende kâfir olur, küfre girer. “Küfre rıza küfürdür.” Rıza itirazı terk etmenin adıdır. İtiraz etmemektir. Neye? Küfre o zaman îmân yok. Îmân daima küfre itiraz eder, karşı koyar. Çünkü ikisi yerden gökten birbirine daha da zıttırlar. Ezel ve ebetten daha zıttırlar. Çünkü küfürle îmân katiyyen bağdaşamazlar. Açık veya gizli itiraz etmeyen küfürden kurtulamaz. Şimdi yanımda adam birisi Kur’an’la alay ediyor Kur’an-ı Kerim’in âyetleriyle sende ora da kuzu, kuzu oturuyorsun hiç itiraz etmiyorsun. Tamam, sende de îmân yoktur. Ona ora da ya müdahale edeceksin sözü değiştirtileceksin veya oradan kalkacaksın. En azı kalkıp gidersin, kalkıp gitmekte bir türlü itirazdır ve karşı koymaktır. Baktın ki eğer ortam da en uygunu ne ise onu yapacaksın. Mü’min için kuvvet ve şeref birliktir. Îmânlar bir araya gelmelidir, kuvvet oradadır, şerefte oradadır. Mü’minleri bir araya getirmezseniz kuvvetleri yok olur ve kuvveti yok olanın da dünya da izzeti şerefi kaybolur. Onun için dünya mü’minlerine, Müslümanlarına bunu söyleyin. Kuvvet ve şeref birliktedir, birlik olmaktadır. Dünya Müslümanları bir ve bütün olacak Müslümanlar bir araya gelecek ve insanlığa işte o zaman kuvvetle yardım edersin. Bâtılı ortadan, zulmü ortadan kaldırır, sulhu barışı gerçekleştirirsin. Sen birleşemezsen kime faydan olacak ki? Kendini de kurtaramazsın, zürriyetini de kurtaramazsın. Alırsın parayı verirsin her şeyi o zaman tanrın para olur. Yine mü’min için kuvvetin şeref olduğunu duyurduktan sonra çirkin söz, gıybet, yalan, iftira, jurnal etme, söz taşıma bunların hiç birisi caiz değildir. Bu sözlü olsun, yazılı olsun, medya da olsun, görsel medya da olsun, yazılı medya da olsun, basın olsun bunların hiç birisi caiz değildir. Çirkin söz Müslüman da olmaz, gıybet olmaz, yalan iftira olmaz, jurnal etme olmaz, söz taşıma olmaz bunlar caiz değildir. Hangi yolla vasıtayla yaparsan yap. Kâfir, münâfık, îmân bunların kalplerinde yer etmez. Kâfirin küfrü olduğu müddetçe, münafığın nifâkı içinde kalbinde bulunduğu müddetçe îmânın bir defa kalbe yerleşmesi mümkün değildir. Bazen kâfirler zafer kazansalar, hâkim durumda görünseler bile, Ey Müslüman dikkat et! Bu geçici bir imtihandır, istidraçtır, şerre bağlı bir başarıdır. Şerrin başarısıdır.

Dakika 10:02

Dikkat et! Müslümanlar görevini iyi yaptığı müddetçe, birlik beraberlik olduğu müddetçe dünyanın vârisi Sâlih Müslümanlardır. Hiçbir zaman küfür dünyaya hâkim olmaz. Eğer oluyorsa bu geçicidir, bir imtihandır ve istidraçtır. Şerde bir başarıdır ve bu sonunda ortadan kalkacak îmân yine tekrar hâkim olacaktır. Şuanda ki içinde bulunduğumuz durum bunu göstermektedir ayrıca. Sonra şunu da unutma! Okuduğum âyet-i kerimede de duydunuz mü’min şereflidir yeryüzünün en şerefli kişisi mü’min kişidir, göğsünde îmân taşıyandır. Şerefiyle yaşar, şerefiyle ölür, şerefini çiğnetmez. Mü’mine kadının kâfirle evlenmesi bundan dolayıdır ki katiyyen evlenmesi caiz değildir ve küfürdür. Asla caiz değildir. Îmânlı bir kadın îmânsız birisiyle, mü’min olmayan biriyle, Müslüman olmayan biriyle bir îmânlı kadın evlenemez. Buna da dikkat et! Çünkü şeref îmândadır, İslam’ın bütün değerlerindedir. Bu değerler sende varsa küfürle, şirkle evlenemezsin. Mutlaka senin evleneceğin kişi mutlaka mü’min ve Müslüman erkek olması gerekiyor. Mü’minleri bırakıp gayri mü’min olmayanların ile dostluk münâfıklık alametidir hem de açık delilidir. Mü’minleri bırakıyor mü’minin gayrsisiyle sarmaş dolaş oluyor, dostluk kuruyor bu münafığın diyor en açık belgelerindendir. Çünkü münâfık Müslümanla geçinmez, geçinemez. Yüce Allah, bu ayetler de Şâkir ve Alîm ismiyle bize kendini tanıtıyor. Cenab-ı Hak Şâkir’dir, Alîm’dir. Ne diyor? Şâkir büyük sevap ile karşılık vermesidir Cenab-ı Hakk’ın. Senin güzel amellerinin karşılığında bol, bol mükâfat vermesine şükredenlerin şükrünün karşılığı mükemmel veriyor. Ve değerinizi diyor şükür ve îmânınızın kadrini çok iyi biliyor, takdir ediyor ve lütfu keremiyle mükâfatlandırıyor. İşte Şâkir ve Alîm ismiyle bize kendini tanıtıyor. Yeter ki şükret diyor. Şimdi şükür nedir derseniz? İyi bir îmân etmek, o îmânına sahip olmak devamlı bir îmân, Ameli Sâlihler de bulunmak bunlar fiili şükürlerdir, tasdîki şükürlerdir, Kavlî şükürler vardır. Birde dilin (لْحَمْدُ للّهِ) demesi vardır bu sözlüdür. İslam bilinmesi ayrı şükür, yaşanması ayrı şükürdür ve birde bunların itirafı diliyle ikrâr etmesi de ayrı şükürdür. Şükrün tamamı kalbin şükrü, ruhun bedenin şükrü İslam’ın emirleri bir, bir yerine geldiği zaman şükredenlerden sayılırsın. Kabul edilirsin aczinle beraber. Yoksa farzları terk ederek, emanetleri terk ederek emirleri yerine getirmeyip isyan ederek şükür olmaz. Nankörlüktür, ihânettir.

Dakika 15:00

“Îmân ve şükredene azâb için sebep kalmaz.” Buradan aldığımız müjdenin bu ayetlerin biri de budur. Îmânın varsa, şükrün varsa azâb için sebep kalmaz. Artık sana Cenab-ı Hak ne diye azâb edecektir ki. Zaten öyle diyor “îmân ederseniz, şükrederseniz ben size niye azâb edeyim ki” diyor Cenab-ı Hak bir âyet-i kerimede de. Sakın vazifemi yaptım deyip ğurur içinde olma, saygısızlık yapma Allah’u Teâlâ’ya ve sakın küfre de sapma. Kurtuluş imkânım kalmadı da deme görevine devam et, kulluğuna devam et. Hiçbir zaman öyle bir şımarıklığın içine de düşme, yanlışa düşme hem de ümidini de sakın kesme. Görevin devam et kulluk görevine bütün gücünle tam bir edep ve terbiye ile gerçek Allah’a olan saygınla. Çünkü Allah bize bizden daha yakın. İlmiyle ve kudretiyle veya rahmetiyle veya şiddetli azâbıyla bize bizden daha yakın. Biz neye müstahak olursak onunla ne yapıyor? Bizi karşılıyor. Bunu da hiç unutma! Cenab-ı Hak daima rahmetine mazhar olan, lütfu keremine merhametine mağfiretine mazhar olan kullarından eylesin…

Dakika 16:54

 

(Visited 65 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}