[jw7-video]

188- Tefsir Ders 188 hayat veren nurun keşif notları

188- Kur’an-ı Kerim Tefsir Dersi 188

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

 

Sevgili dostlarımız,

Bakara Sûresi’nin 179’uncu âyetinde daha öneki derslerimizde de geçtiği gibi (وَلَكُمْ فِي الْقِصَاصِ حَيَاةٌ) diyor Yüce Allah (C.C). “Kısasta hayat vardır.” Hayatı korumak, cinâyeti vahşeti yok etmektir. Eğer cinâyeti, vahşeti yok etmezseniz hayatı koruyamazsınız. Onun için Yüce Allah; “Kısasta hayat vardır” diyor. Hayat hakkının yaşamasının… Şuna bir dikkat edelim! Hayat hakkının yaşamasının adâleti kısastır. Eşitlik, denklik burada kısastadır. Kâtili koruyup haksız yere öldürülmüş bütün insanların haklarını korumak kâtil beslemekten başka bir şeye yaramaz. Onun için her konuda olduğu gibi bu konuda da Yüce Allah işte gerçek adâleti ortaya koymuştur. Kâtil kendi kazancı ile kendi hayatına son verdiğinde vârislerin affı ile kâtil yeniden dirilircesine hayata dönüşü kutsal bir ihsân manzarası ortaya çıkar. Kendinin diriltilmiş gibi olduğunu kâtil anlar fakat adâletin kılıcının da ensesinde olduğunu bilir. Eğer vârisler af etmeseydi ne olacaktı? Kısas uygulanacaktı ve kâtil nasıl başkasının hakkına haksız yere hayatına kıydıysa onun hayatına da gerçek adâlet uygulanacaktı. Onun için İslam adâleti hikmetle dolup taşmaktadır. İslam adâletinin içeriğini Cenab-ı Hak kendi doldurmuştur. Çünkü kendi kânûn ve kendi adâletidir, kendi kurallarıdır. Diğer beşerî olan kânûnların tamamında bu özellikleri bulamazsınız çünkü bulmak için Allah’ta ki özelliği kul da bulmak mümkün mü? Allah ile kul arasında ki fark kadar İslam’ın adâletiyle başkaları arasında bu kadar fark vardır. Onun için insanoğlu kendini aldatmamalıdır. Cilâlarla, boyalarla, kâtil beslemekle, büyük hırsızları beslemekle, sömürenleri beslemekle adâlet ettiğini ve çağdaş olduğunu iddiâ edenler durumlarını yeniden gözden geçirsinler.

Yine Mâide Sûresi’nin 32’nci âyet-i kerimesinde: “Bir hayat kurtaran tüm insanlığı diriltmiş gibi olur.” Hem adâlet, hem ihsân şöyle bir bakın! İfrat: İleri çok gitmek, tefrit: ihmâl etmek, geri kalmaktır. İslam dini ifratı da, tefriti de kaldırmış tam dengeyi sağlamıştır. Onun için; “Bir insanı haksız yere öldürmek tüm insanlığı öldürmek gibi ise, bir hayat kurtarmak da bütün insanlığın hayatını kurtarmış gibidir” diyor. Kim diyor? Kur’an-ı Kerim Mâide Sûresi 32’nci âyet. Onun için İslam dini tam ölçüyü ortaya koymuştur, çünkü Allah’ın kendi ölçüsüdür.

Dakika 5:00

Ölçü ise Allah’ın indirdiği hükümlerdir, hak kâidelerdir, hak kânûnlardır. Bunu unutma! Ölçü ise Allah’ın indirdiği hükümlerdir, hak kâidelerdir, hak kânûnlardır. İslam tamamen Allah’ın (C.C) kânûnlarından ibârettir. Hz. Muhammed bunu uygulayan ve insanlığa en güzel şekilde tebliğ edip açıklayan ve yeryüzüne yerleştirendir. Çünkü ona da bu görevi Yüce Allah vermiştir. Ogün Tevrât’la hükmetmeyenler Muhammed’den (A.S.V) önce Îsâ, İncîl vardı. Ondan önce de Mûsâ, Tevrât vardı. Mûsâ, Tevrât’tan önce de önceki Suhuflar vardı ve bu Suhuflar da 100 taneydi. Bunun 10’u Âdem (AS.), 50’si Şit, 30’u İdris, 10’u da İbrâhim (AS.) verilmişti. Demek oluyor ki kitap hâlinde Îsâ’dan önce Mûsâ’ya Tevrât verilmişti. Tevrât’ın hükmüyle o gün hükmetmeyenler adâleti yerine getirmediler. O gün Tevrât’la hükmetmeyenler Mûsâ’yı tanımayanlar… Dikkat et buraya! Mûsâ (AS.) tanısalardı, Tevrât’a inansalardı Tevrât’la hükmetmeleri gerekiyordu. İşte Cenab-ı Hak Tevrât’la hükmetmeyenlere kâfirdir dedi. Ondan sonra yeni şeriatla gelen Yahûdîliği nesih eden, İncîl’i ve Îsâ’yı da tanımayan İncîl’le o gün hükmetmeyenler de kâfir, zâlimdir dedi.

Kıymetli dostlarım,

Cenab-ı Hak her çağ da, her ortam da kendi kânûnlarıyla hükmedilmesini ister. Bu Allah’ın hakkıdır, çünkü Allah’tır, eşsiz muktedir mutlak hükümdardır. Bütün âlemler O’nun kânûnlarıyla, yaratmasıyla yaratılmış, O’nun kânûnlarıyla işlemektedir. İnsanoğluna da Cenab-ı Hak İslam’ın kânûnlarını, kendi kitaplarını göndermiştir. Her çağ da, ortamda Cenab-ı Hak kendi şeriatını kendi Şârî Teâlâ’dır, şeriatını kendi yenilemiştir. Nuh’a kadar Suhuflar ’la, İbrâhim’e kadar yine Suhuflar ’la, İbrâhim’den sonra Mûsâ’ya kadar yine Suhuflar ’la hükmedilmiş fakat Mûsâ da kitap hâline gelmiş Tevrât inmiş. Zebur Dâvûd’a gelmiş, daha sonra da Îsâ’ya İncîl gelmiş Cenab-ı Hak bunların hepsinde en sonra ne yapmış? Kur’an-ı Kerim ile Hz. Muhammed ile geçmişi yenilemiş. Bunların hepsi Allah’u Teâlâ’nın kendi kânûnlarıdır. Bir önceki kânûnlarını Cenab-ı Hak bir sonraki kânûnlarıyla yeniler. Tevrât’ı, İncîl ile yenilemiş, İncîl’i de, öncekilerin hepsini de Kur’an’la yenilemiştir. Dünyanın yepyeni İslam Şeriatı işte İslam’ın bizzat kendisi ve onun şeriatıdır. Allah İslam şeriatıyla geçmişi komple yenilemiştir. Kalben tanımamak, küçümsemek, neyi? Îmân ettiği hâlde hükmün dışına çıkanlar nedir? Fâsıktır. Bir de diyor ki adam, ben Müslümanım diyor ben Allah’u Teâlâ’nın dinini, kitâbını, ortaya koyduğu İslam’ı hükümleri ben inanıyorum diyor.

Dakika 10:00

Böyle dediği hâlde Allah’ın kânûnlarını, emirlerini yerine getirmiyorsa işte hükmün dışına çıkanlar fâsıktır. Kalben tanımamak İlâhî kânûnlara kalben tanımamak, inanmamak, küçümsemekte kâfirlik ve fâsıklıktır. Çünkü birisi inanıyor yapmıyor bu fâsık, hem inanmıyor hem yapmıyor hem kâfir, hem fâsık. Şimdi Yahûd ve Hristiyanlar Tevrât ve İncîl’in hükümlerini tanımadıklarında işte ortaya ne çıkıştır? Küfür, zulüm ve fâsıklık ortaya çıkmıştır. Çünkü v Tevrât için de, İncîl için de: “Onlarla benim indirdiklerimle hükmetmeyenler kâfir, zâlim, fâsık” buyurmuştur. Kendi inançlarında böyledir kitaplarında bu böyle yazılı Kur’an-ı Kerim geçmişin şahidi bunları Kur’an-ı Kerim kendi haber veriyor. Mâide Sûresi’nin 44’üncü Âyetinden itibâren (وَمَن لَّمْ يَحْكُم بِمَا أَنزَلَ اللّهُ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ) öbüründe    (فَأُوْلَئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ) öbüründe (الْفَاسِقُونَ) buyurmaktadır. Şimdi bunlara benzeyenler de böyledir. İlâhî hükmü inkâr ve hakîr görmeleri ile kâfir başka hükümlerle hükmetmelerinden dolayı da ne yapıyorlar? Zâlimdirler. Hak hükmünden çıktıkları içinde fâsıktırlar. Bu üç vasıf birliktedir küfür, zulüm, fısk bunlar birbirine ilâve sıfatlardır. İşte Yüce Allah’u Teâlâ kendi kânûnlarına Allah’a, O’nun kânûnlarına inanmayanların durumunu kendisi açıklamaktadır. Bunlar böyle olunca: “Ey Muhammed (A.S.V)! Seni yani Muhammed’i, Kur’an’ı, Allah’ın sana indirdiği hükümleri tanımayanlar nedir?” İncîl’in durumu böyle olunca, Tevrât öyle olunca şimdi; Ey Muhammed! Diyor Cenab-ı Hak, seni inkâr edenin, Kur’an-ı Kerim’i inkâr edenin ve Allah’ın Hz. Muhammed’e indirdiği hükümleri tanımayanların durumu nedir? Bunun cevabı işte ortadadır. Kendin buna karar ver bunun cevabı nedir? Cevabı açık ve seçiktir. Bozukları iptal eden bozulmaz mâsum Müheymin (المهيْمن) olan… Bak, bak! Bozukları iptal eden ebedî bozulmayan ve mâsum olan (المهيْمن) geçmişin, geleceğin doğruluğunu koruyan, şahitliğini yapan şanlı Kur’an ile hükmetmeyenler nedir? Şimdi bunu herkes Kur’an’ı dinleyen, Kur’an’ı bilen bunun cevabını da biliyor. Kur’an Mûsâddiktir Kur’an-ı Kerim’in tasdikinden geçmeyen hiçbir hüküm geçerli değildir. Tevrât’ın, İncîl’in hükümleri Kur’an’la kayıtlıdır. Dikkat et! Tevrât’ın, İncîl’in hükümleri Kur’an-ı Kerim ile kayıtlıdır. Kur’an-ı Kerim’in tasdik etmediği hükümler geçerli değildir. Çünkü Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerim ile geçmişi yenilemiştir. Allah kendi kitaplarını kendi yeniler, kendi peygamberlerini kendi gönderir. “Allah katında din sadece İslam’dır.”

Dakika 15:00

Ve peygamber göndererek geçmişte yenileyerek geldi, en son da Hz. Muhammed ile ne yaptı? İslam şeriatıyla geçmişin tamamını yeniledi. Onun için Tevrât’ın, İncîl’in hükümleri Kur’an ile kayıtlıdır. Kur’an-ı Kerim’in tasdik etmediği hükümler geçerli değildir. Kur’an-ı Kerim’in tasdik ettiği her şey geçmişle, gelecekle ilgili geçerlidir. Hz. Muhammed’in ve Kur’an’ın tasdik etmesi gerekiyor. Çünkü Allah bunlarla yeniledi geçmişin tamamını ebedî son ilâhî yeni şeriat İslam’ın ortaya koyduğu nizâmî ilâhî’dir.

Müheymin (المهيْمن) Kur’an-ı Kerim (المهيْمن)’dir. Ne demek? Rakip, hafız, şahit, emin, gözeten, koruyan, inanılan tam şahit olan. Neye şahit? Geçmişe. Kur’an kimin kitâbı? Allah’ın kitâbı. Geçmişi kim yeniledi?  Kur’an ile Muhammed ile Allah yeniledi. Onun için geçmişi muhafaza eden, himâye eden Kur’an-ı Kerim, rakip Kur’an-ı Kerim, hafız geçmişi hıfzında tutan Kur’an-ı Kerim, geçmişin şahidi Kur’an-ı Kerim, geçmişin emin ve gözeteni koruyanı Kur’an-ı Kerim, Hz. Muhammed, İslam dini. İnanılan tam şahit olan diğer kitapları kontrol edendir Kur’an-ı Kerim, İslam dini ve Hz. Muhammed. Kur’an-ı Kerim’in onların doğrusunu, yanlışını bildiği yepyeni şeriatı ortaya koyduğu geçmişin belgeleri, geleceğin bütün belgeleri Kur’an-ı Kerimdedir. Hz. Muhammed’in ortaya koyduğu İslam’ın bizzat kendindedir. “Allah katında dünya da hak olan tek din sadece İslam dinidir.” Bütün peygamberlerin dini de bu dindir yani İslam dinidir. Sonradan İslam’ın dışına çıkan peygamberlerin getirdiği dine yani İslam’a bütün peygamberlerin getirdiği din İslam’dır ve bütün peygamberlerin getirdiği din İslam’a uymayanlar hep sonradan uydurulmuş, uydurma dinlerdir. Bütün yolları, şeriatları içine alan umûmî bir cadde açık bir yol sadece İslam dinidir, işte şira da o, minhâc da odur. Mâide Sûresi 57’dinci âyet, 58’inci âyete baktığımız zaman ve bunların anlamını daha önce verdim şimdide biraz daha açığa çıkarmaya çalışıyoruz ki yani biraz daha keşfedip bilinmeyenler bilinsin, anlaşılmayanlar anlaşılsın diye tefsir notlarıyla dersimiz devam ediyor. Bunlar birer, birer keşif notlarıdır. Yine bu âyet-i kerimeler de “Şeria, ‘’Şira ve Minhâc’dan’’ bahsediliyor                Cenab-ı Hak ( شِرْعَةً وَمِنْهَاجًا) ne diyor, Şimdi bunları iyice kavrayalım “Şir’a, Minhâc” nedir. “Şeria, Şira, Meşrea” gibi ne diyor – gidilen yol, Allah’ın ortaya koyduğu yolun adı Şir’a şeriat Allah’ın teklif ettiği özel hükümler ki bu din demektir yani İslam dininin adı Şârî Teâlâ’nın ortaya koyduğu şeriattır ki bu İslam şeriatıdır.

Dakika 20:00

Şeria; yol gösteren, şaria; tamamen Şârî Allah’ın kendisidir. Şeriatı ortaya koyan, şeriat yenileyen Yüce Allah’a Şârî yani şeriatı ortay koyan demektir. Salike; yola giren demektir, şimdi bu yoldakilere de Sâlihler, Salik denmektedir. Minhâc ise, açık mı açık, geniş mi geniş yol yani vazıh bir yol ki bu da geçmişin bütün şeriatlarını yenilediği için İslam dini hem Şir’a hem Minhâc’dır. Yani hem şeriat, hem de Minhâc’dan. Açık mı açıktır, geniş mi geniş tam cennete seni götüren selâmet yoludur ilâhî kânûnlarla yürünen ilâhî yoldur. Şir’a mutlak şeriattır. Mekarimi Şeriat bir de mekarimi şeriat şeriatın kıymetleri bulunmaktadır ki şeriatın içi tamamen hakîkattir, tamamen mârifettir, tamamen Allah’a gidilen yoldur, Allah’tan gelen yoldur, Allah’a giden yoldur. Mekarimi Şeriat, şeriatın kıymetleridir, içeriği hikmetlerle, mutluluklarla, saadetle, selametle doludur kişiyi gerçek mutlu sonuca götürür. Cennet ve Allah’ın Cemâline götürür. Bunun için kıymetliler, şeriatın içeriğinde tarikat işte hakîkat, mârifet gibi bütün mekarimi şeriat şeriatın kıymetleri İslam’ın içeriğidir. Bunun adına ne koyarsan koy hepsinin adı İslam’dır, İslam Şeriatıdır. Bunun için başka isme de zaten gerek yok şeriatın, İslam’ın içeriği kıymetlerle, yüce değerlerle dolmuş taşmaktadır. Sırf insanoğlunun mutluluğu için gelmiş. Cenab-ı Hak haklı olarak, Allah’ın hakkı olarak kânûnlarını, emirlerini kullarına teklif etmiş dünya da insanlığı bununla imtihan ediyor. Sorularda İslam’ın içinde, cevapları da İslam’ın için de inanıp yaşadığın zaman bu imtihanı kazanıyorsun. Ret ettiğin zaman ister itikadı ret et, ister ameli ret et imtihanı kaybedersin. İtikatta ret edenler kâfir, münâfık, müşrik olurlar. Amelde ret edenler de fâsık olurlar imtihanı yine kaybederler. Birinci derece de imtihanı kaybedenler inanmayanlardır. Allah’a, O’nun ilkelerine inanmayanlar birinci derece de her şeyini kaybedenlerdir. İkinci derece de inandığı hâlde emirlerin gereğini yerine getirmeyenlerdir yani Amel-i Sâlih işlemeyenlerdir. Haram ve günahlardan sakınmayanlardır. Şeriat onun için öncedir, bütün değerler onun içindedir. Tarikat onun içinde, minhâc onun içindedir. Şeriat başlangıçtır, minhâc yolun devamıdır. Parlayarak İslam şeriatı minhâctır parlayarak seni o aydınlıklı yol da Allah’a götürür. Yolun devamı işte müberret şeriat tamamen Yüce Allah’ın ortaya koyduğu açık gerçek hakîkatlerdir. Minhâc da bunu daha iyi açıklayan hükümlerdir. Mesela muhkem âyetler, apaçık âyetlerdir Kur’an-ı Kerim de müteşabih âyetleri muhkem âyetler aslında tefsir ederler.

Dakika 25:10

Şimdi şeriatın bilinmeyen yönüne, kapalı yönünü açık yönü sana anlatır. Onun için mücmeli Şârî Teâlâ Peygamberi aracılığıyla insanlığa açıklamıştır. Kitap, sünnet, icmâ, ümmet, kıyası fukahâ işte bura da bu aslî delillerle şeriat ortadadır. Şir’a zaman ve zeminin değişmesiyle değişen dinin füruu, dallarıdır. Minhâc, dinin aslı değişmeyenidir. Şimdi Cenab-ı Hak Mûsâ’nın şeriatını Îsâ’nın, Îsâ’ya gönderdiği yeni kitapla ne yapmış? Yenilemiş. Mûsâ’da ki şeriat Îsâ ile yenilenmiş, Mûsâ da kendinden öncekileri yenilemişti Allah’ın emriyle. İncîl ile Mûsâ’nın ki yenilendi, Kur’an’la da öncekilerin hepsini Allah yeniledi. Şimdi zaman ve zeminin değişmesiyle değişen dinin füruu dallarıdır. Bunları Allah kendi değiştirir, yeniler. Kur’an-ı Kerim, İslam, son İslam, son din, son şeriat olduğu için yepyeni gelmiş taptaze ve kıyâmete kadar da bütün çağların dini olduğu için her çağın ihtiyaçlarına cevap veren hattâ çağları aşan yüce değerlerle gelmiştir. İslam’ı doğru bil, müçtehitlere de görev ver, müçtehitlerin hak ettiği mevki makam da onları koru, dünyada ki bütün müçtehitleri bir araya getir. Hepsinin ilmi esaslara, ilmi delillere dayanarak müçtehit olduklarının ehliyetini incele, işte o zaman çağlara nasıl ki İslam dini çağların önünde nasıl gittiğini, her şeyin çağdışı kaldığını ama İslam’ın çağları aştığını ve insanoğlunu arşa çıkaracağını 7 kat göklerin üstüne cennetlere ulaştıracağını içindeki değerlerine bak ve gör. İlme değer ver, müçtehitlere değer ver, ilim adamlarına değer ver bunları bir araya getir. Birilerine yağ yakan naylonlara değil, rantiyecilere değil, rant sağlayanlara değil, Firavundan yana olup da Mûsâ’ya karşı çıkan “Belamlara” değil ve Îsâ’yı çarmıha germek için, câsusluk yapmak için 12 Hâvarînin içine bol para alayım da Îsâ’yı çarmıha gerdireyim diyen câsuslara da değil sırf Hakk’ın hakîkatin tarafını tutan Yüce Allah’ın ortaya koyduğu yüce kitâbını ve O’nun peygamberinin sünnetini, icmâ ve kıyası ilimde ehliyet sahibi değerli şahsiyetlere önem ver bunları bir araya getir. Bak o zaman çağlara doğru asıl keşifler yapılıyor dünya nasıl daha yepyeni, taptaze, yeniden daha yeni hükümlerin İslam’da olduğunu bütün dünya görecektir. Müçtehitleri perde arkasına geri itersen, ehil olmayanlara ehliyet verirsen, ehil olanları geri itersen işte o zaman uydurma kişiler ortaya çıkar ehil olmayanlar bunlar da yanlış ortaya fikirler sürünce bunu İslam zanneder o yanlışlıkları bu sefer de İslam’ı çağdışı diyen bir zihniyet ortaya çıkar.

Dakika 30:00

Kendi zihninin de çağdışı olduğunu da göremez Allah’u Teâlâ’nın (C.C) ortaya koyduğu kânûnlar çağ dışı olur mu? Yeninin en yenisidir, yükseğin en yükseğidir. Burada bütün cehâlet İslam’ı bilmemekten kaynaklanıyor, İslam’a düşman olmanın sebebi de budur İslam’ı bilmemektendir. İslam’a düşman olmak demek kişi kendi oturduğu evini yakmak demektir. İslam mutluluk, bütün insanlığın mutluluğu, bütün kâinatın nedir, yaratılış gayesine uygun olarak ekosisteminde huzuru korunmasıdır. Tamamı bunun insanın mutluluğuna adanmıştır çünkü hepsi insan için yaratılmıştır. Yüce Kur’an böyle diyor. Minhâc, dinin aslı değişmeyenidir. Mûsâ’nın îmânıyla, Îsâ’nın îmânı, İbrâhim’in îmânı, Muhammed’in îmânı aynıdır. Bütün peygamberlerin îmânı aynıdır çünkü İslam da îmân esasları ezelden ebede değişmez aynıdır. Allah ezelde de birdir, ebette de birdir, Allah’tan başka ilâh yoktur ve Allah’ın meleklerine îmân bütün peygamberlerin Amentüsünde vardır. Bütün kitaplara îmân tüm peygamberlerin Amentüsünde vardır. Âhirete, ölünceye dirilmeye îmân bütün peygamberlerin Amentüsünde vardır, hepsinde aynıdır. Muhammed’in îmânıyla, Mûsâ’nın, Îsâ’nın îmânı ayrı değil. Bunları ayrı, ayrı gösterenler Peygamberlerin bir kısmını inkâr edenlerdir. İslam da ise peygamberlerin tümüne, ilâhî kitapların tümüne îmân vardır. İslam’ın îmânı evrenseldir ve geçmişi geleceği, bütün insanlığı, bütün değerleri kucaklar. Uydurma yanlış ne varsa şirke, küfre, nifâka giden ne varsa ret eder. Kulu ilâhlaştırırsanız ortaya ne çıkar? İşte Îsâ’ya iftira, Mûsâ’ya iftira çıkar ve başkalarına iftira çıkar, Allah’a iftira çıkar. Allah’tan başka İlah yok ki sen tut birini ilâhlaştır Allah iki de, üç de, Sâlisü Selâse de, Ali’yi, Veli’yi ilâhlaştır. İşte o zaman ne oldu? Minhâc yolundan saptı minhâc dinin aslı değişmeyenidir, minhâc İslam’ın Amentüsüdür. Âdem’le Muhammed’in îmânı ve ikisi arasında ki bütün peygamberlerin ve Müslümanların îmânı aynıdır. Allah’u Teâlâ Mûsâ’ya Amentü, Îsâ’ya ayrı Amentü, Muhammed’e ayrı Amentü göndermedi ki bu açık ve seçik. Ama doğru söylenmediği için, doğrular söylenmediği için insanlığın hayrına çalışılmış olmuyor. İnsanlığın tümünün hayrına çalışmak, doğruyu söylemektir. Doğruyu Allah söyler, işte yepyeni doğruların belgesi de Kur’an-ı Kerim’dir ve Hz. Muhammed’dir. Bundan önce de Îsâ idi, İncîl idi, ondan önce de Mûsâ idi, Tevrât’tı. Daha önce de kim vardı? Suhuflar vardı, Nuh’lar vardı, Suhuflar vardı doğrular böyle geldi. Tâ Muhammed’e kadar bütün peygamberler doğru söyler, doğru inanır, yanlış yapmazlar. Yanlışlık peygamberlerin yolundan sapanlardadır, ilâhî kitapları bozanlardadır, yanlış mânâ verenlerdedir, tahrif edenlerdedir ve mevki makam uğruna yüce değerlerini feda edenlerdedir. İşte problem ora da, Kur’an-ı Kerim ve Hz. Muhammed geçmişin şahidi hak belgeleriyle taptaze ebedî bozulma şansı da yoktur Kur’an-ı Kerim’in. Neden? Son kitaptır.

Dakika 35:07

İslam dini Kur’an ile İslam şeriatıyla taptaze, yepyeni ortadır, bozulma şansı yoktur. Neden? Kur’an-ı Kerim binlerce, yüzbinlerce hafızın ezberinde asırlardır geliyor. Kitaplar da milyonlarca Kur’an-ı Kerim var bir noktasın da bile hata yok. Diğer kitaplar da bunları bulamazsınız. İncîl Allah’tan bir tane geldi kaç tane İncîl var birbirini tutmuyor. Tevrât’a bakın bir defa Allah’a yakın kitâba yakışmayan içine neler konmuş peygamberlere iftira var. Dâvûd’a, Süleyman’a iftira var, Şuayip’lere, Lut’lara iftira var, nice peygamberleri inkâr var. Allah’ın kitabında böyle olur mu? Hak Tevrât doğruyu söylüyordu o zaman bunlar korunamadı. İncîl doğruyu söylüyordu korunamadı. Onun için Allah Kur’an-ı Kerim’le yeniledi. Korunsaydı tabii ki zamanın çağın değişmesiyle murâd etti yeniledi. Bundan dolayı minhâcın ne olduğuna da şöyle iyi dikkat edelim dinin aslı değişmeyenidir. Şir’a bunun şubeleridir, çeşitleridir. Her milletin mensup olduğu peygambere geçmişte indirilen özel hükümlere şeriat denir. Her peygambere yeni hükümler gelince Cenab-ı Hak eskiyi yenilemiştir. Her peygambere gelen indirilen özel yeni hükümler şeriattır. Cenab-ı Hak bir sonraki peygamberle bir önceki peygamberin şeriatını Allah yeniler. Her bir peygamberin getirdiği hükümler de hiç değişmeyen inanç esasları minhâctır. Her peygamberin inanç esasında değişme olmamıştır. Cenab-ı Hak ben ezelde birdim şimdi ikiyim mi diyecek? (Hâşâ Sümme Hâşâ). Onun için inanç esasları değişmez. Allah’ın yüce sıfatları değişmez, Allah’ın zâtî, sübûtî, fiili sıfatları değişmez. Onun zatında, bütün efâlinde, her şeyinde birdir kemal sıfatlarla muttasıftır. Hem ezelî hem ebedî her şeyinde Allah birdir. Eşi benzeri yoktur, şeriki naziri yoktur, dengi yoktur, olmadı, olmayacaktır. Allah baba olmaz, Allah’ın çocuğu olmaz, Allah mahlûka hiç benzemez, Allah’ın kulları olur, yarattıkları olur. (كُنْ) deyince (فَيَكُونُ) oluverir. Yaratmanın her türlüsünü bilendir. Onun için Şûrâ Sûresi’nin 13’üncü âyetinde: “Hârun’a da elçilik ver.” Mûsâ (AS.) ne yaptı? Hârun (AS.) Cenab-ı Hak yardımcı olarak verdi. Yine Bakara Sûresi’nin 285’inci âyetinde, orada yine gerçekler duyurulmakta, Bakara yine 253’üncü âyet-i kerime de hakîkat ortaya haykırılmaktadır. Bunları geçmiş derslerimde sizlere bunları özlü olarak anlatmaya çalıştım.

Çeşitli ümmetlere nefsânî arzularına uymasınlar için önce hâllerine münasip birer Şir’a ve minhâc verilmiştir. Çeşitli ümmetlere nefsani arzularına uymasınlar için önce hâllerine münasip birer Şir’a ve minhâc verilmiştir. Mûsâ’dan Îsâ’ya kadar ümmetin Şir’ası Tevrât’ta, Îsâ’dan Hz. Muhammed’e kadar ümmetin Şir’ası İncîl de, Hz. Muhammed’in gelmesiyle tüm ümmetin, insanlığın tamamının dünyanın, bütün dünyanın, bütün milletlerin Şir’ası da Kur’an-ı Kerim’dedir.

Dakika 40:25

Bütün Şir’aların birlik ve sona erici oldukları bir külli minhâcı yani Allah’ın ortaya koyduğu Sırât-ı Müstakîmi ne yapmıştır? Ortaya koymuştur işte bu küllî minhâctır bunda hepsi müşterektir ve bu Kur’an’da ki Şir’a ve minhâctır. Kur’an-ı Kerim, İslam dini, Hz. Muhammed her şeriatın, her kitâbın esasını içine almıştır. Her ümmete hâkim ve rehber olan hak yolun tâ kendisi İslam’ın kendisidir. İnsanların ve cinlerin tümünü kucaklayan evrensel şeriat ve minhâctır. İslam’ın şeriatı ve minhâcı bütün insanlığı kucaklamıştır. Eğer dünya da gerçek bir birlik isteniyorsa İslam’ın bu kucaklama kucağına karşı ne yapacaksın? İcâbet edeceksin, aksi davranmayacaksın. İslam seni kucaklamaya İslam şeriatı ve minhâcı insanlığın tümünü kucaklamaya geldi. İnanmayanlar bu rahmetten kaçtılar rahmet kucağıdır ebedî mutlu olmanın tâ kendisidir. Hayat veren değerler seni kucaklamaya geldi, sana ebedî mutlu hayatı vermeye geldi. İşte hayata veren değerler İslam’ın yepyeni Şir’ası ve minhâcıdır.

Evet, kıymetli efendiler!

En’âm Sûresi 165’inci âyet-i kerimesinde: “Sizi yeryüzünde halîfeler kılandır” diyor. Yüce Allah ne diyor; “Sizi ben yeryüzünde halîfeler kıldım diyor.” Allah insanoğlunu halîfe kıldığını söylüyor. O zaman halîfenin görevi nedir, insanın görevi? Allah’u Teâlâ’nın emrine bağlı kalmaktır. Onun hükümranlığını kabul etmektir. O bizim Rabbimiz, O bizim Rahmân,-Rahim, Melik, Kuddüs olan Rabbimiz O Rûz-i Cezânın eşsiz muktedir hükümdarı, bu âlemlerinde yegâne mutlak hükümdarı. Bizim O’na boynumuzu eğip bütün kalbimizle îmân edip emrine girmemiz gerekiyor. Bütün insanlık bunu kabul ettiği zaman Rabi’sinin bu hükümranlığını işte sulh, barış, birlik, beraberlik, kardeşlik dünya da bütün güzellik ve tatlılıklar ortaya çıkacaktır. Bizden söylemesi biz tebliğ için uğraşıyoruz. Kimseyi zorla inandırma gibi bir salâhiyetimiz yok, zorlan inanılan îmân, îmân değil zaten seve, seve. Allah’u Teâlâ’ya insan zorlan inanır mı? Her şeyin O’na ait zaten seve, seve O’nun emrinde olacaksın, O’na kulluk edeceksin. Ebedî hür olmanın ve gerçek kul olmanın ve gerçek âleme sultan olmanın yolu bu îmândan Allah’a teslimiyetten geçiyor. Kula kulluktan değil, hüküm herkesin keyfine arzusuna göre değil Allah’ın indirdiği Şir’a ve minhâc ile olması vaciptir. Yani kesin, kati farzdır, farzdır ve katîdir.

Dakika 45:00

Çünkü Şir’ayı, minhâcı Allah kendi indirmiştir. Allah’ın hükümleridir. Çeşitli zamanlarda ümmetlere ıstıfa ile Şir’a, minhâc gönderilmiş sonra gelen hepsinin öncekilerin, sonrakilerin şeriatıdır. Nedir? Sonra gelen hepsinin şeriatıdır. Yani öncekilerin, sonrakilerin şeriatıdır, en son gelen işte İslam, Kur’an-ı Kerim en son gelen Allah’ın Şir’ası ve minhâcıdır. Bundan dolayı son şeriat İslam olduğuna göre Yahûd ve Hristiyanlığın İslam’ı tanımaları zarûrîdir, kendi kârlarınadır. O zaman İncîl’e inanmış olurlar, Tevrât’a inanmış olurlar. Eğer İslam’ı tanımazlarsa Mûsâ’yı da, Îsâ’yı da, İncîl’i de, Tevrât’ı da tanımış olmazlar. Neden? İncîl ‘de Muhammed öz evlatlarından daha iyi anlatılıyor, Îsâ müjdeliyordu. Kimi? Hz. Muhammed’i. Mûsâ da Hz. Muhammedi kavmine haber veriyordu, Tevrât haber veriyordu. Şimdi sen Tevrât’ın, İncîl’in bir kısmını alıp bir kısmını atarsan Tevrât’ı inanmış mı olursun? Mûsâ’nın bazı emirlerini kabul edip bir kısmını ret edersen Mûsâ’ya inanmış mı olursun? Îsâ’ya inanmış mı olursun böyle yaparsan? İncîl’e inanmış mı olursun? Dolayısıyla Kur’an’ı kabul etmemek İslam’ı işte kabul edenlerin kârinedir. Edilmediği takdir de herkes kendi bilir, o fatura kendine gelir, Rûz-i Cezâ da gelir, kesin dünya da gelir, mezar da gelir, mahşer de gelir. Çünkü Allah’ın son Şir’ası ve minhâcı Kur’an-ı Kerimle, Hz. Muhammed’le Allah ortaya Şir’asını ve minhâcını koymuştur ve yepyenidir. Allah’ın bir kitâbını ben kabul ediyorum öbürünü ret ediyorum da diyemezsin, ben bir peygamberini kabul ediyorum öbürünü ret ediyorum da diyemezsin. Allah’ın bütün emirleri yücedir. Kur’an-ı Kerimin ve Hz. Muhammed’in tasdikinden geçmek kaydıyla geçmiş şeriatlar bizim de şeriatımızdır. Dikkat et! Kur’an-ı Kerim’in ve Hz. Muhammed’in tasdikinden geçmek kaydıyla geçmiş şeriatlar bizim de şeriatımızdır. Ama onu Kur’an-ı Kerim ve Hz. Muhammed’in tasdik etmesi gerekiyor. Çünkü Allah Muhammed’le, Kur’an’la geçmişi yeniledi. Geçerli olabilmesi için geçmişte bir belgenin mutlaka Kur’an-ı Kerim’in ve Muhammed’in (A.S.V) tasdik etmesi gerekiyor. Bu nedenle bu gerçeği de katiyyen göz ardı etmemek lâzım. Eğer Kur’an tasdik ediyorsa, Hz. Muhammed tasdik ediyorsa geçmiş şeriatlar bizim içinde geçerlidir ve zaten İslam’ın yenilediği, nesih ettikleri var bir de etmedikleri var. Bak Tevrât da kısas âyeti nedir? Adam öldürmeyin haksız yere diyen âyet aynısı Kur’an-ı Kerim’de de var ve Allah’ın birçok öğütleri Tevrât’ta var, İncîl’de var, Kur’an’da da var. Demek ki, Kur’an’ın tasdik ettiği, Muhammed’in tasdik ettiği ne varsa geçmişte bugün İslam’ın içinde de mevcuttur. İslam şeriatında da geçerlidir bunlar. Bunun için geçmişi Kur’an’ın ifadesine ve Hz. Muhammed’in beyânına göre anlamalıyız.

Dakika 50:00

Geçmişi Kur’an-ı Kerim’in ifadesine ve Hz. Muhammed’in beyanına göre anlamalıyız. Geçmişi anlamak istiyorsak ki anlamalıyız işte Kur’an-ı Kerim’in ifadesine bakacağız, Hz. Muhammed’in beyânlarına bakacağız. Tüm şeriatları minhâcı İslam da Cenab-ı Hak toplamıştır. Dikkat et! Minhâcın bir anlamı da geçmişin bütün, tüm şeriatlarını İslam minhâcın da toplamıştır. Ne diyor Cenab-ı Hak, (مُصَدِّقًا لِّمَا بَيْنَ يَدَيْهِ مِنَ الْكِتَابِ وَمُهَيْمِنًا عَلَيْهِ) diyor. Önündekini tasdik edici ve ona şahit olarak işte orta da bir Kur’an var ve Hz. Muhammed’in beyânları var. İslam minhâcını kabul etmeyenlerin ne büyük bir cürüm işlediklerini düşünmek lâzım. Yarın mahşerde ne diyecekler Yüce Allah’a? Biz Kur’an’ı kabul etmedik, Muhammed’i ret ettik, Şir’ayı minhâcı ret ettik, Îsâ’nın da yolunda gitmedik. İncîl’in Tevrât’ın yolunda da gitmedik onarı da keyfimize göre uydurduk, yorumladık orta da ne Îsâ şeriatı kaldı, ne Mûsâ şeriatı kaldı. Muhammed’i de ret ettik yepyeni taptaze olanı. Peki, ne diyeceksin mahşer de? İşte fatura meydanda… Nahl Sûresi’nin 61’inci âyetinde zulümleri sebebiyle hemen cezâlandırsa idi Cenab-ı Hak bakın insanların suçu sebebiyle hemen suçlarının cezâsını verseydi bir canlı bırakmazdı diyor. Ecel saati gelince yalnız ecel saatine ne yaptı her şeyi ayarladı. Ecel saatin gelince hemen seni alıp götürecek Allah’ın askerleri, Azrâil (AS.) orduları yanına alıp götürecekler, ecel saatin ayarlandı her şey. Günah işleyeninin hemen o anda cezâsı verilseydi yeryüzünde bir tek canlı kalmazdı. İmtihan mehil müddeti verdi herkese, imtihan salonunda biliyorsunuz her imtihanın bir mehili vardır, bir müddeti vardır. Herkese de Cenab-ı Hak bu imtihan müddetini verdi, ömür süresini verdi tam bir imtihan için peşine de koydu ömür sürenin sonuna ecel saatini canını Azrâil’e (AS.) ordularıyla alıp götürecek Allah’a buna hazır ol. Tabii ben kendime söylüyorum, kendime söylerken de hepimiz birlikte dinliyoruz ki, söylemezsem sana kardeşlik görevimi yapmış olmam, Allah’a da âsî olmuş olurum. Çünkü Cenab-ı Hak birbirinize Hakk’ı tebliğ edin diyor. Hüküm ve hükümete ihtiyaç vardır. İslam’da hüküm ve hükümet önemlidir, pek önemlidir ve pek ihtiyaç vardır. Hâkimlerin hak ile hükmetmeleri katîdir. Bu vücup ifade eden kati bir vecibedir kesin kez bütün hâkimler hak ile hükmetmeleri boyunlarına borçtur. Hükmetmedikleri zaman adâletle en büyük cezâya çarpılacaklardan biri onlardır. Yoksa musibeti beklesinler başlarına musibetler, belâlar gelecek.

Dakika 55:00

Onların o zulüm bombaları kendi içlerinde patlayacaktır. Adâletin olmadığı yer de zulüm vardır. Zulüm hem insanları mahveder, hem de zâlimi öncelikle mahveder. Adâletle hükmetmek herkesin boynuna borçtur, başta hâkimlerin boynuna borçtur. Adâlet nedir derseniz? Allah’ın adâlet dediği adâlettir. En güzel hüküm Allah’ın hükmüdür onunla hükmetmektir. Ehli küfür şüpheciler, kalbi bozuk olanlar zâlimin hükmüne daha güzel derler, Allah’ın hükmünü çağdışı kabul ederler. Allah çağ dışı değil senin zihniyetin çağdışıdır. Allah’ın emirleri yücedir, en güzel, en âdil olandır. Küfür, cehâlet, bozgunculuk sebebiyle cezâlanmışlardır. Cezâlanan milletler ne ile cezâlandılar? Küfür, cehâlet, bozgunculuk sebebiyle cezâlanmışlardır. İslam Şir’asının, minhâcının umun şeriatı ve herkesin yolu olup bunu tanımayan Yahûdî veya Hristiyan veya başkaları kendi din ve şeriatlarını da tanımamış olacaklarını anlatmış. Kim? Kur’an-ı Kerim. İslam ümmetinin vazifesinin genişliğini de göstermiştir. İslam ümmeti tam bir vazifeyle vazifelidir bu Yüce Allah’ın değerlerini insanlık âlemine dosdoğru, tarafsız, katıksız, katkısız ilâhî emirleri, Kur’an-ı Kerim’in âyetlerini, sünneti, icmâyı, kıyası doğru anlatmak zorundadır. Kim? İslam ümmeti, Muhammed’in ümmeti (A.S.V).

Bunun için İbrâhim Sûresi’nin 36’ncı âyet-i kerimesine bir bakıver. Kim bana uyarsa o bendir. Kim diyor? İbrâhim (AS.) kim karşı koyarsa şüphesiz sen çok bağışlayan, merhamet edensin diyor. Yani İbrâhim (AS.) Allah’ın merhametini, affını istiyor. Yine Mâide Sûresi’nin 118’inci âyetinde de, Îsâ (AS.) diyor ki; “Allah’ım! Azâb edersen onlar senin kullarındır, onları bağışlarsan izzet ve hikmet sahibisin” diyor. Hz. Muhammed ne diyor, bak Efendimiz (A.S.V) bu âyetleri okudu, elini kaldırdı: Allah’ım! Ümmetim, ümmetim diye Cenab-ı Hakk’a yalvardı ve Cebrail (AS.) geldi ve Peygamberimiz ağladı. Ümmetim, ümmetim diye ağladı. Çünkü ümmetinin doğru gidenleri olduğu gibi yanlış gidenlerini de biliyordu. İnsanoğlunun ne kadar yanlış gittiğini de biliyordu. İnsanoğlunun ne kadar yanıldığını, yanılacağını da biliyordu. Onun için bu âyetleri okudu bunlar Kur’an-ı Kerim’in âyetleri.

Dakika 1:00:00

Geçmişten belgeler, geçmişin şahitliği, Kur’an-ı Kerim geçmişin şahidi İbrâhim’in senden, herkesten iyi biliyor Kur’an’ı Kerim. Geçmiş peygamberleri onların kavimlerinin o peygamberlere ne yaptığını Kur’an’ı Kerim herkesten iyi biliyor. Allah her şeyi bildiği için Kur’an’ı Kerim de bunları Hz. Muhammed’in önüne koydu. Geçmişi şahitliğini, geleceğin belgelerini ne yaptı? İslam ile belgeledi. Geleceğin, geçmişin tapusu, Kur’an-ı Kerim’de İslam’dadır. Onun için Peygamberimiz bu âyetleri okudu, elini Allah’a kaldırdı; Allah’ım! Ümmetim, ümmetim diyordu, ağlıyordu Cibril’i Emin geldi. Ümmetin hakkında Yüce Allah seni razı edecek üzmeyeceğiz seni diyor Cenab-ı Hak râzı edeceğiz. Habîbim ey Muhammed, seni üzmeyeceğiz dedi. Kim? Cenab-ı Hak Cebrâil (A.S) bu haberi getirdi. Şimdi şöyle bir bakalım bu âyet-i kerimeler de Cenab-ı Hak bize geçmişle, bugünle, gelecekle ilgili nice yüce hükümlerini, yüce emirlerini bildirdi. Hayat veren değerleri ortaya koydu ki, kullarım hayat bulsun, mutlu olsunlar diye.

Dakika 1:01:57

 

 

 

 

(Visited 75 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}