[jw7-video]

508- Tefsir Ders 508 hayat veren nurun keşif notları

508- Kur’an-ı Kerim Tefsir Dersi 508

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

 

‘’Elhamdülillahi Rabbil-âlemin vesselâtü vesselâmü alâ Rasûlina Muhammed ve alâ âlihi ve ezvacihi ve ashabihi ve etbaihi ve kudratihi ecmaîn’’

‘’Estağfiruke ve etubü ileyke Allah’u ekber hattâ tuğfer’’

‘’ Allahümme eslih ümmete muhammed, verham ümmete muhammed, Allahümmağfirli cemîan ümmete Muhammed. Allahümme Salli ve Sellim ve Bârik âlâ Muhammedîn ve alâ âli Muhammed’’

 

Çok kıymetli ve muhterem izleyenler,

Hayat veren nurun dersleri, keşif notları ve irşâd notları isimli dersimiz devam ediyor. İşte İslam’ın bu bir okuludur, bu ekol de okumak okutmak… Mezara kadar oku emrine, okutma emrine hem kıraat hem tilâvet şanlı Kur’an’ın yüce nazmını ve yüce mânâsını anlamak ve Yüce İslam’ı İslam olarak tanımak ve onun rahmetinin için de ebedîyyû’l-ebed ölümsüz hayat yaşamak işte bu dersler bu okulun dersleridir. Seni ve bütün insanlığı Yüce Allah’ın hidâyeti ile lütfu ihsânı ile ölümsüzlüğün içine hazırlar. Bütün nimetleri ile donatır. Çünkü her şey Allah’a muhtaç Allah kimseye muhtaç değil. Rahmân Rahim O, Hannan Mennan O, El Hayyül Kayyum O, Zülcelâl’i vel ikrâm O, yüce sıfatlarla muttasıf olan, noksan sıfatlardan münezzeh olan O. Sübbuh ve Kuddüs O. Onun için O’na kul olmak Yüce Allah’ın ortaya koyduğu İslam’ın okulunda okumak ve mezara kadar bu okul da okumak ve başkalarını da okutmak ne kadar ebedî mutluluk okulu bu… Ölümsüzlüğün okulu bütün nimetler bura da tüm güzellikler bura da. Dünya da insanlığın hayal dahi edemeyeceği bütün güzellikler işte bu İslam’ın hayat okulundadır ki derslerimiz bu okulun dersleridir. Dersimiz şu anda Nasr Sûresi ile devam etmektedir. Nasr Sûresi şanlı Kur’an’ın en son nâzil olan sûresi olması rivâyet edilmiştir. Medine-i Münevvere dönemin de inzâl edilen âyet sayısı 3, sıra numarası 110 olan şanlı bir sûrelerimizden biridir.

Kıymetli dostlarımız, bakın bu sûrenin yüce nazmını Allah’ın kelâmı olan nazmını şöyle okuyalım;

Dakika 5:00

بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

اِذَا جَٓاءَ نَصْرُ اللّٰهِ وَالْفَتْحُۙ ﴿١﴾

وَرَاَيْتَ النَّاسَ يَدْخُلُونَ ف۪ي د۪ينِ اللّٰهِ اَفْوَاجاًۙ ﴿٢﴾

فَسَبِّـحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ وَاسْتَغْفِرْهُۜ اِنَّهُ كَانَ تَـوَّاباً ﴿٣﴾

 

Allahu Ekber, Allahu Ekber, Allahu Ekber ve Lillahi’l Hamd.

Allah’ın yardımı ve fetih geldiği zaman,

Ve insanların dalga, dalga Allah’ın dinine girdiklerini gördüğün zaman,

Rabbini överek tesbih et, O’ndan bağışlanmanı dile, çünkü O, tövbeleri çok mu çok kabul edendir.

Gerçek îmânla gerçek tövbe etmene bak, sakın bu konu da ihmâl etme, gerçek îmân gerçek tövbe.

 

İşte kıymetli dostlarımız, bizlere bu sûre-i celilenin bu kısa öz anlamını verdikten sonra bir de bunun keşif ve irşat notları üzerin de şimdi ders okumaya bakalım;

Kıymetli dostlarımız,

Âişe Annemiz ’den gelen rivâyette Buhârî ve Müslimin de haberi bize naklettikleri o kıymetli haber de bakın Sevgili Peygamberimiz ne yapmış, Âişe Annemiz ne diyor;

Sevgili Efendimiz diyor Âişe Annemiz her namaz da (Subhâneke Rabbena ve bi-hamdike Allahümmağfirli Estağfirullahe ve Etübü ileyh) diye bu tesbihi bu istiğfârı bu tahmidi okurdu diyor. Bakın her namaz da okurdu diyor Âişe Annemiz bunu sık okumaya başladı diyor. Efendimizin vefatına bura da bu süre-i celilenin gelmesi ile bir işareti vardır bir îmâ vardır. (Subhâneke Rabbena ve bi-hamdike Allahümmağfirli Estağfirullahe ve Etübü ileyh) bunu Peygamberimiz sık okuduğuna göre o günahsız mâsum Peygamber, ebediyyû’l-ebed o yükselişte derecesi yükselişte olan o Allah’ın kâmil kulu, en büyük Peygamberi, Sultanül Enbiyâ, Sertâcı Evliyâ olan Habîbi Kibriyâ ve Muhammed Mustafa olan şanlı Peygamber (A.S.V). (Subhâneke Rabbena ve bi-hamdike Allahümmağfirli Estağfirullahe ve Etübü ileyh). “Allah’ım! Sen Sübhansın, ey bizim Rabbimiz sen Sübhansın.

Dakika 10:03

Eksik sıfatların tamamından münezzehsin, yüce sıfatlarla sen muttasıfsın. Seni bütün eksik sıfatlardan tenzih ederim. Ey bizim Rabbimiz! Sana hamd ile hamd ediyorum diyor; hamd ile seni tesbih ediyorum ey bizim Rabbimiz. Allah’ım! Beni mağfiret et, Allah’a istiğfâr ediyor ve mağfiretimi diliyorum ve Allah’a tövbe ediyorum” diyor. Bu kıymetli yüce kelimelerin içeriğinden aldığımız kısa mânâ. Bunlar olmakla beraber içinde bu özün için de nice Yüce Allah’a güzelim tesbih tahmit ve istiğfar ve tövbe bulunmaktadır.

İbn-i Abbâs’ı da bakın Hz. Ömer Bedir’in yaşlı gâzîleri ile toplantıya alırdı, o onların oğlu torunu yerindeydi. Fakat İbn-i Abbâs o genç yaşın da bakın Hz. Ömer niçin alıyor onu yaşlıların arasına? “Onu niçin alıyorsun?” diye sordular. Bildiğiniz şeyden dolayı alıyorum dedi. Ve hepsine sordu; Bu (اِذَا جَٓاءَ نَصْرُ اللّٰهِ) (اِذَا جَٓاءَ نَصْرُ اللّٰهِ) yani “Nasr Sûresi’ni” sordu? Kimi sükût etti kimi hamd ve istiğfârı emir dediler. İbn-i Abbâs’a sordu o genç delikanlıya oda bu Efendimizin ecelidir dedi bu sûre onu haber veriyor îmâ ediyor dedi. Hz. Ömer bende böyle biliyorum dedi. Buhârî Şerif’te bunu rivâyet eyledi. İşte kıymetliler ilmin genç yaşta da ne kadar bir delikanlıyı büyüklerin seviyesine nasıl kattığını görüyoruz.

Beyhâkî Efendimiz (A.S.V) Hz. Fâtıma’ya (gad nüitü ileyye nefsi) “Kızım Fâtıma bana vefatım haber verildi” diyor. Hz. Fâtıma ağlıyor, bana ehlimden ilk gelecek olan sensin deyince Hz. Fâtıma seviniyor, gülüyor. Bakın, Fâtıma’nın Allah sevgisi, Peygamber sevgisine, baba sevgisine bakın! Ölümle yaşamak arasındaki duruma bakın! Veda haccında nâzil oldu diyen bir rivâyet de vardır bu sûre için, en son nâzil olan sûredir Müslimin rivâyetinde yine Âlûsî’nin ve diğerlerinin naklinde de böyledir. Yüce Allah’ın yardımı fethi alay, alay İslam’a girişi, bakın göreceksin dedi ve Arap yarımadası artık Müslüman oluyordu İslam Arap yarımadasına yayılmış artık dünyaya yayılıyordu. Bu sûre-i celile bunu müjdeliyordu. Bunları görünce Rabbine gitmeye hazır ol diye de bir îmâ vardı.

Dakika 15:20

Yani Peygamberimizin artık dünyadan ukbaya Yüce Allah’ın katındaki o yüksek mevkiye artık yürüme zamanı geldiği de haber veriliyordu. İhlâs ve tevhîd ile Kevser’in dünya da tezâhürüdür. İslam’ın feyiz ve intişarını haber veriyordu. Yüce İslam bütün dünyaya yayılacak hâkim olacak, 14 asır buna şahittir kıymetli izleyenler. Eğer 14 asırdan sonra bugün bir eğer kesinti varsa orta da kısa bir dönem Müslümanların yeniden İslam’a sarılmasını ve birlik ve berâberlik için de İslam kardeşliğini ruh birliğini, kalp birliğini, maddî ve manevî güç birliğini, Müslümanları eğer te‘min ederler yeniden Allah’ın ipine şanlı Kur’an’a nurlu İslam’a sarılırlar. Muhammed’in yolunda ona tâbî olarak giderlerse bütün liderleri ve önderleri ile peşinden gidenleri ile bu birliği sağlayabilirlerse yeniden dünyaya nice 14 asırlar daha dünyaya hükmedebilirler. Bu Yüce İslam’ın 14 asır dünyayı aydınlatan güneşin bugün aydınlatmaz diye bir durum yok, dün aydınlatan güneş bugün de aydınlatır. Bugün problem İslam’da değil hiçbir zamanda İslam’da problem olmaz. Problem Müslümanlığını yapmayan, Müslüman görünen, İslam’ı bilmeyen ve yine Müslüman görünen İslam’ın tersini yapan küfür, şirk, zulüm ile işbirliği yapan hâinler de ve câhillerdedir suç, suç orada. Yardımı ile fetih gelecek insanlık İslam’a girecek, bu sûre-i celile bunu açıkça müjdeliyor ve bu gerçekleşti ebedî de bu devam edecektir. Yeter ki Müslümanlar Ümmet-i Muhammed görevini yapsın yeter ki.

Mücâdele Sûresi 21’inci âyet-i kerimede: “Galip geleceğiz” bakın, Allah müjdeliyor Müslüman, mü’min, mücahit Allah’ın safında ki insan dâima gâliptir, gâlip gelecektir.

Mü’min Sûresi’nin 51’inci âyetinde; “Dünya da ukba da yardım ederiz” bakın, Allah’u Teâlâ yardım edeceğini söylüyor. Yeter ki Muhammed Mustafa’nın önderliğin de Muhammed’i şeriata sıkıca bağlan o yolda birleşin, dünyaya hemen barış gelir Allah’ın yardımı burada.

Yine Muhammed Sûresi’nin 7’nci âyetin de; “Dinine yardım ederseniz Allah’ın dinine, Yüce İslam’a, hizmet eder yardım ederseniz Allah’tan size kesin yardım edecektir.” Burada Cenab-ı Hak kendisi söylüyor bunları bunlar birer âyet-i kerime ve bunlar önceki derslerimiz de geçti bura da bir hatırlatması yapılıyor.

Saff Sûresi’nin 13’üncü âyet-i kerimesinde: “Yardım Yüce Allah’tandır kesin, fetih yakındır müjdele” diyor.

Dakika 20:09

Bakın ey dünya Müslümanları! Liderleri ile önderleri ile Muhammedî şeriatta birleşin. Bak “yardım Allah’tan fetih yakın müjdele” diyor.

Yine Nasr Sûresi bakın üstün kılmak, yardım etmek dinin kemâli fetih bunlar nedir? İstektir her ikisi de nimettir. Fetih memleketlerin fethidir, istenilenin meydana gelişidir. Fahrettin Râzî’nin de beyân ettiği gibi. Zemahşerî, şirkin ortadan kaldırılması tevhîd îmânının gönüllere yerleşmesidir diyor fetih budur. Fetih Hakk’ın hakîkatin zaferidir, bâtılın mahkûm olmasıdır, bâtılın ortadan kalkmasıdır zaferin esası budur.

Mâide Sûresi 3’üncü âyet-i kerimede: “Dininizi kemâle erdirdim, nimetimi tamamladım din olarak size Yüce İslami seçtim.” İslam’ın dışın da din arayanlardan kabul etmeyeceğim, İslam’ın dışında din arayanlar hep hüsrandadır. Benim katımda din İslam’dır diyen Yüce Allah’ın kendisidir. Dinler kelimesini kullanmak ya mecâzî anlamdadır veyahut da bâtıl bir kelimedir dünya da dinler yoktur din vardır hakkın dini bir tane İslam vardır bütün Peygamberlerin ilâhî kitapların ortaya koyduğu ve en son Kur’an-ı Kerim’in Muhammedî şeriatın bunu yenilediği tek İslam dinidir. Bunun dışındakiler bâtıl inançlardır ve bâtıl inanç sistemleridir. Onun için bunların din olması mecâzîdir gerçek anlam da İslam’ın dışında din yoktur.

Kıymetli dostlarımız,

Dinler arası diyalog kelimesi de hatırlatayım bir defa saçma bir kelimedir safsata bir kelimedir. Dinler yoktur dünya da din vardır. Bâtıl inançlarla hak din arasında diyalog nasıl olur? Sen hak dinin ortaya koyduğu değerleri, gerçekleri bâtıl dindeki inançtaki kişiye götürür bu doğruları ona öğretirsen bu bir tebliğdir, bu şekil diyalog olur. Gidip de bâtıl dine, bâtıl inanca din hüviyeti kazandırmak, o bâtıla da din demek sana bu cüretkârlığı kim verdi? Bu cehâlet nereden geldi sana? Bunun için dinler kelimesini kullananlara dikkat edin bura da tehlike vardır. Hak dini bâtılı eşitleme şansı sen de sana kim verdi bu şansı bu selâhiyeti? Îmânla küfür, şirk ile bâtıl, tevhîd îmânı ile eşit olur mu? Hiç olacak şey mi? Hak dinin bâtıl inançlara takdim edilip onlara gerçeği tebliğ edilmesi bu yapılmalıdır. İslam kişiliğini kaybedip Yüce İslam’ın hak din olduğunu dahi söyleyemeyen bâtıla karşı şu bâtıldır diyemeyen adamın diyalog yapması da mümkün değildir. Her doğru gerçek anlam da yön ve yöntemlerine ölçülerine dikkat edilerek ne yapılmalı? Gerçekler söylenmelidir. Ama hak dini bâtıl inançlara götürüp de uyarlamaya çalışmak ve bâtıla hakmış gibi hüviyet kazandırmak bu defa İslam’a ihânettir bu.

Dakika 25:30

Bâtılın bâtılı güçlendirmektir Hakk’ın üzerine perdelemektir. Buna kimsenin de hakkı da yoktur. Cenab-ı Hak; (الْيَوْمَ أَكْمَلْتُ لَكُمْ دِينَكُمْ) Yüce İslam eksiği olmayan kusursuz bir dindir. Kusur insanoğlundadır hepimiz bir insanız kusurlarımız olur ama Yüce İslam’da kusur yok, Kur’an-ı Kerim’de kusur yok, Hz. Muhammed evrensel Peygamber Muhammedî şeriatta İslam hukûkun da kusur yok, kusur onu doğru anlamayanlar da. Aklını kafanı çalıştır Yüce İslam’ı iyi keşfet, hem kitâbî âyetleri hem kevnî âyetleri iyi keşfet o zaman kusurun senin kendin de olduğunu bulursun. İslam’da kusur olmaz Allah’ta kusur olmaz. İslam Yüce Allah’ın kurduğu kurum, nizâm-ı ilâhî Allah’ın kânûnlarıdır. Sen kendin çağdışısın Allah’a Allah’ın kânûnlarına çağdışı diyenin kendisi çağdışında kalmıştır, Allah bütün çağların bütün âlemlerin Rabbisi. Sen kimsin? Bir damla sudan yaratıldın yarın geberince kokacaksın meydanda da cesedini alıp atacaklar, bir de tutuyorsun Allah’ın kânûnlarına çağdışıdır demeye kalkıyorsun bu senin beynin çağı dışında kalmış. Mağara devrinin dahi arkasında yaşıyorsun. Gerçi İslam’da mağara devri yoktur Peygamberler Hz. Âdem’den bu yana meleklerle dahi imtihan edilmiş peygamberler kazanmış Âdem kazanmıştır, ilk Peygamber ilk insan meleklerden daha bilgili, melekleri ise Allah’ın nurdan yarattığı kulları ki hiç günah işleme şansları bile yok. Bunun için dünyadaki bilimlerin bir kısmı gerçeğe biraz yaklaşmış bir kısmı yaklaşamamış, ilk insan Hz. Âdem ve Havvâ cennetten gelmiş bir insandır, bunların her şeyi çok güzel bildikleri eşyanın bütün isimlerini bildikleri Kur’an-ı Kerim’le Cenab-ı Hak bildiriyor. İnsan medenidir İslam’dan kaçanlar vahşi oldular, mağaralara girdiler işte aynen Âdem’in iki oğlundan birinin Kâbil’in Hâbil’e yaptığını bilmeyen yoktur. İşte o vahşet nereden kaynaklanıyor? Mağara devri vahşi, bilmem taş devri şu devri bu devri bunlar nereden kaynaklanıyor? İslam medeniyetinden kaçanlar vahşetin içinde kaldılar vahşi kaldılar. İslam A’dan Z’ye ruhların, kalplerin, ruhlar âleminin, kalpler âleminin, zâhiri âlemin, manevî âlemin medeniyeti İslam’dır. Sen İslam’ı ne zannediyorsun? Beynine de senin orada bir damla bir şey almışsın her şey ondan ibâret zannediyorsun. İslam’ın deryâsına gel kendin orada bir damla olduğunu görürsün İslam’ın deryâsına gel, o deryâ da bir damla olursan o deryâ da o bir damla beslenir.

Dakika 30:03

Deryâ o bir damlayı besler İslam’ın deryâsına gel. O bir damlaya sen deryâyı çağırmaya çalışıyorsun, deryâ damlaya sığmaz ama bütün damlalar deryâdadır. İslam deryâsına gel orada ebedî mutlu ol. Bunun için birilerinin beynindeki o küçük beyni, bazıların da kuş beyni hattâ kuştan bile yanlış daha yanlışları var. Çünkü kuşlar yanlış yapmaz, kuşlar fıtratının gereği hilkatinin gereği, tabiatının gereği Allah ona bir hilkat ne yapmış, fıtrat bir tabiat ona Cenab-ı Hak vermiş iç içe hilkat, fıtrat, tabiat iç içe verilmiş bütün mahlûkata. Her mahlûk Yüce Allah’ın verdiği hilatin gereğini yapar ve fıtratının gereğini yapar. Bunların içinde insanoğlu gelişen yükselendir, sürekli terakkîye açık olandır, İslam’ı yok sayan inanmayan insan bir defa deryalardan kendini mahrum etmiş bir damlanın içinde yarın kurumakla veya o damlanın bir akrebin ağzına düşeceğini yılanın ağzına düşeceğini yılanlara akreplere yem olacağını da bil. İslam’dan mahrûm olanların sonuç budur, ya akrep olur ya yılan veyahut onlara yem olur. Bir canavara yem olur çünkü küfrün sonu hüsrandır. Şirkin, nifâkın, cehâletin sonu hüsrandır. Bütün peygamberler Müslümandır, bütün ilâhî kitaplar İslam’ın kitaplarıdır Allah onları yenilenmiştir kendi yeniler Allah’ın kitapları, Allah şeriatlarını kendi yenilemiştir. Meselâ Nuh’un şeriatını İbrâhim ile İbrâhim’inkini Mûsâ ile Mûsâ’nınkini Îsâ ile geçmişin tamamını da Hz. Muhammed’in şeriatı ile Allah kendi yenilemiştir. Allah’ın işine sen karışma şansın var mı? He, itiraz ediyorsun kabul etmiyorsun yarın görürsün. İtiraz edersen yarın görürsün görüşeceğiz hep, Azrâil Aleyhisselâmın orduları hepimizin ensesin de duruyor yarın alıp, alıp götürecek. Severek Allah’a gidenleri de götürecek, Allah’ın ilkelerinden kaçanları da yakalayıp götürecek. Gitmem diyen yok, yok ben paşayım gitmem ben lortlardanım zenginim gitmem, ben hükümdarım gitmem. Ben hâkim, savcıyım, polisim ben, ben generalim gitmem diyen var mı? Ben doktorum psikoloğum, ben filozofum ben gitmem diyen var mı? Azrâil (AS.) alıp götürüyor iki şey istiyor iki, îmân İslam ve Amel-i Sâlih, bunlar olmadan ki bu da İslam’ın tümüdür. İnanç yönüyle insan bir defa gerçek Müslüman mü’min olmalı imkânları dâhilinde de Amel-i Sâlih işlemelidir farzlardan başlayarak.

Kıymetli dostlarımız, durumu iyice anlamalı keşfetmeli tespit etmeli gereğini yapmalıdır.

Mekke’nin fethi, “Fethu’l Fütûh” yani fetihlerin fethi İbn-i Abbâs diyor bunu. Şimdi bir daha söyleyelim İbn-i Abbâs kimdir? Ashâb-ı Güzin’in için de en büyük âlimlerden biridir ve kendisi tefsir de çok ileri bir sahâbenin yedi Abdullah’tan birisidir. İşte İbn-i Abbâs, İbn-i Ömer, İbn-i Mes’ûd gibi ve diğer Abdullahlar gibi yedi Abdullahlardan birisidir ki sahâbenin en büyük âlimlerinden şanlı Kur’an’ı güzel keşfeden kâşiflerdendir.

Dakika 35:36

Tam bir Kur’an müfessiridir ve sahâbînin hepsi mükemmeldir ama derece olarak ilim de birbirinden daha farklı olanlar vardır. İbn-i Abbâs, Kur’an-ı Kerim tefsirinde Hz. Ömer’in de burada işaret ettiği gibi çok ileri seviye de ilme irfâna sahiptir. Genç yaşın da ona bu ilim nasip olmuştur diğer sahâbîlerimiz gibi. Hudeybiye de “Fethi Mübin’dir” bakın Mekke’nin fethi “Fethu’l Fütûh” yani fetihler fethi, Hudeybiye’de fethi Mübin’dir, İslam’a fetihlerin kapıları artık sonuna kadar açılmıştır. Fetihlerin anahtarları artık Müslümanların eline geçmiştir. Yıldırım hızıyla dünyaya İslam’ı fetihler yayılmıştır, çok kısa zamanda süper devletler emperyalist süper devletler ortadan kaldırılmıştır. Dünya da dünyaya üç kıtaya Yüce İslam, Müslümanlar İslam medeniyetine İslam hâkimiyeti dünyaya hâkim olmuştur. Dünya ne öğrendi ise İslam’dan Müslümanlardan Hz. Muhammed’den öğrenmiştir. Bunu “Bismarck” itiraf ediyor bâtılı birçok ilim adamları da bunu itiraf ediyor kabul ediyorlar, bir kısmı da üstünü gizli tutuyor ve faşist davranıyor gerçekleri gizliyor. Şimdi ilmin, ilmi gerçeği tarihleri bile faşistleştirmeye çalışıyorlar faşistçe tarih yazıyor ve faşistçe gerçeklerin üstünü örtüyor. Bunlar gerçekçiliğin en büyük önün de engeldir. Bu gün emperyalist bir eğitim sistemi varsa işte sebebi de oradan geliyor. Çünkü birileri kendini öne çıkarıyor gerçeklerin üstü örtülüyor. Yüce İslam’ın içerisinde nice âlimler İslam âlimleri kâşiftir, nice evliyâlar vardır kâşiftir, nice müçtehitlerimiz vardır kâşiftir. İmâm-ı Âzâm yeryüzünün bu dünyanın en büyük kâşiflerinden, bir İslam hukûkçusudur. Dünya İslam hukûkunu, dünyanın üçte ikiden fazlası İmâm-ı Âzâm’dan öğrenmiştir, onun ekolünden onun ekolünde, onun okulunda okuyan nice Ebû Hanîfe okulunda müçtehitler yetişmiştir. Mâlik Hazretleri de, Şâfiî Hazretleri de, Hanbelî Hazretleri de böyledir. Bunun için o ekol de yetişmiş nice âlimler, nice müçtehitler, fâkihler, müfessirler, evliyâlar bulunmaktadır. Gerçek tasavvuf okulları kurulmuştur. Ruh terbiyesi, nefis terbiyesi üzerin de ne güzel dersler verilmiş okullar açılmıştır. Bugün bunların doğrusu varsa da sahtesi çoğalmıştır. Sebep, bunun sebepleri ortadadır, sebepleri dünya da bir cinnet vardır dünya bir cinnet içindedir, dünya da bir irtidat hareketi vardır hukûk katliamı vardır, insan hakları hukûkun üstünlüğü, gerçek ilâhî adâlet ve barış dünya da yoktur. Onun için ilimler de gerçek anlamda okutulmaktadır ve sadece zâhiri kevnî olan ilimler okutuluyor.

Dakika 40:34

Kalp ve rûhânî olan kişinin esas insanın gerçek varlığı olan kalbinin ve ruhunun muhtaç olduğu ilimler işte bu Kur’an’ın İslam’ın ortaya koyduğu ilimler bütün insanlığın ruhunu kalbini tüm ruhları kurtarmaya gelen ilimlerdir, irşâd oradadır. Rüşt’e ulaşmakta oradadır. Bak Peygamberimiz diyor ki (A.S.V); (Allahümme elhimnî rüşdî) diyor. Şu duaya bakın, şu iki kelimenin içinde ruhlar âleminin en büyük üniversitesi bulunuyor. Yani tabiatüstü bir üniversite var şu iki kelimenin içinde. Anlayan nerede bunu, anlatan nerede? Tabii ki anlayanlar anlatanlar mutlaka dünya da vardır ama önlerinde engeller var perdeler var. Ne diyor; (Allahümme elhimnî rüşdî ve gınî şerra nefsî) diyor, bakın bura da ikinci bir fakülte daha var. İkinci ne diyor; “Beni nefsimin şerrinden muhafaza eyle” diyor. Nefis nedir? Nefis terbiyesi nedir? Nefsin şerleri nedir? Gel İslam’ın okuluna gel de oku, bunu öğren de öğret dünyaya. İşte bu hayat veren nurun dersleri İslam’ın kendi okuludur berâber okuyalım okutalım. Bütün insanlığın mutluluğuna çalışalım. Zâhiri olanı görüp ruhundan aklından kalbinden haberi olmayanlar, bunlara ne kadar akıllı denir? Kendi aklından bile haberi yok, ruhundan haberi yok, ruhun ihtiyaçlarından haberi yok, kalbin ihtiyaçlarından haberi yok, kalbini batırıyor haberi yok, ruhunu mahvediyor haberi yok. İslam ise bunları tedâvi ediyor ruhları parlatan okul İslam’ın okuludur. Kalpleri parlatan, kalp gözlerini açtıran, firâset nuru ile cihânı aydınlatan işte okul İslam’ın Kur’an’ın kendisidir ve Muhammedî şeriattır. Bunu doğru öğrenmek gerek ehlinden gerçek âlimlerimizden bunları okumalı okutmalıyız, işte Hanefî ekolü onun içindeki âlimler, Mâliki ekolü oradaki âlimler, Şâfiî ve Hanbelî ekolünde ki oradaki yüksek âlimler dünyayı aydınlatarak geldiler. Bugün de yarın da ebediyyâta kadar bu ekolde ki yetişen bunlar kim? Bunlar İslam’ı iyi bilen okulun hocaları İslam’ı iyi bilen iyi okuyan yok okutanlar. Mezhep bu, sen mezhebi ne diye anlıyorsun? Doğru anlamak İslam’ı doğru anlatmak, doğru anlayanların yolu doğru anlatanların yoludur mezhep bu. İslam’ı bilenler müçtehitler, fâkihler, müfessirler bunların başını müçtehitler çekiyor. Sen İslam’ı bilenleri bırak mezhep düşmanlığı yapıyorum diye câhillerin peşine düş, ondan sonra başıbozukluk başlasın ehliyetsizlerin eline ehliyet ver.

Dakika 45:07

İşte o zaman mezhepsizlik nedir? Dinsizliğe köprüdür diyen yüksek âlimlerin bunu demesinin sebebi de budur ve en büyük bid’attir diyen âlimlerin nedir mezhepsizlik şeriatın önün de en büyük engel olan en büyük bid’attir demelerinin sebebi de budur. Sen mezhepsizliğin üzerinde mezhepsiz yaşayınca ne kazanacaksın? Bilenleri devreden kaldırdın müçtehitleri, bilmeyen bir kaç tane taslağı müçtehit taslağını, naylon taslakları getirdin, Müslümana ateş püskürüyor sahîh hadisleri, emperyalist gizli ajanlarla sahîh hadislerle ortadan kaldırmaya çalışıyor hadis ayıklama adı altında. Bakın bunlara dikkat et, kime hizmet ettiğine dikkat et, kimin amacına hizmet ediyorsun sen, mezhep düşmanlığı ile ne yapmak istiyorsun? Aklını başına al! He sen casussun, ben o gizli ajanlarla birlikte hareket ediyorum diyenler bunu yaparlar, çünkü onlar artık sapmış ve sapıtılmış. Eğer zerre kadar îmânın, Müslümanlığın varsa bu oyuna sen gelme mezhepsizlere katılma, duyduk duymadık da deme! Bir söyleriz sadece tebliğ ederiz dayatma biz de yok dayatma siz de. Dünya da bütün dayatmacılar insanlığa en büyük kötülüğü yapanlardır. Yüce İslam gerçeği ortaya koyar dayatmaz, Hakk’ın hakkıdır hâkim olmak, bâtılın hakkıdır yıkılmak. Ne demek istiyorsun? Bu, bu… Güneşin hakkı değil aydınlatmak, gecenin hakkı nedir? Ortalığın kararması, her hak sahibine hakkını vereceksin İslam bir hak ve hakîkat Hakk’ın dinidir. Bunun karşısına bâtılı çıkarıp da bâtılı millete hak diye yutturmaya kalkarsan hakkın karşısın da bâtıl barınmaz. Kendine yazık etme! Zaten de Yüce İslam herkesi kurtarmaya geldi dayatmaya da gelmedi tebliğ eder gerçekleri söyler ve hakkı da hâkim kılar. Bu onun hakkıdır.

Evet, kıymetliler,

Fetihlerin anahtarları Müslümanların ellerine geçti, 14 asır bunun şahidi. Daha çok kalplerin îmân ve İslam’a artık açılacağı fetihlerin kalpler ve ruhlar âlemin de yapılacağı ve yapıldığı ve yapılacağı İslam’ın hemen yayılması, kalpler İslam’a açılmıştır açılmaya devam edecektir. Mekke’nin fethi hicri 8’inci yıldadır, Ramazan’ı Şerif’tedir. On iki bin kişilik ordu bu on bin idi kişi idi ilki binde sonradan katılanların olduğu rivâyeti vardır. Bu ordu ile bakın Mekke fethedildi. Buhârî Müslim ve diğerlerinin rivâyetin de Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Mekke’de on beş gün kaldı. İlk girişte Kâbe’nin kapısın da bakın Peygamberimiz ne dedi. Kâbe’yi kuşattı Mekke’yi kuşattı ve Kâbe’nin kapısında şöyle dedi; İşte Hakk’ın hakkını ortaya koydu, Hakk’ın hâkimiyetini ortaya koydu. (Lâ ilâhe illllâhu vahdeh) dedi Peygamberimiz.

Dakika 50:08

Allah’tan başka ilâh yoktur, O birdir dedi. (Venesera  abdeh), “kuluna yardım etti” dedi. Kulu kim?  Kendisi ve yanındaki mü’min İslam ordusu. (Ve hezemel ahzâbe vahdeh) Allah o dedi, hakka, İslam’a karşı koyan ne kadar ordular, gruplar varsa onları hezimete uğrattı, Allah birdir dedi. İşte kıymetliler bunu söyledi. Ey Mekkeliler! Bakın, bu Mekkeliler denilen müşrikler Peygamberimize yapmadık kötülük bırakmayan adamlar, Müslümanlara her türlü zulmü yapan insanlar. Bunlar şimdi kuşatıldılar ve esir alındılar, hepsi teslimiyet için de tıp deme şansları yok. Bakın böyle bir karşısında azılı bir Peygamber düşmanı, Müslüman mü’min düşmanlarına bakın Peygamber ne diyor. Bunları söyledikten sonra; Ey Mekkeliler! Ne yapacağımı zannedersiniz, ne yapacağım acaba sizlere bu konu da ne düşünüyorsunuz, ne dersiniz? Hayır, yaparsın dediler. Görüyor musun? Peygamberin bir rahmet Peygamberi, hayır Peygamberi, iyilik Peygamberi her yönüyle güzellik Peygamberi, adâlet Peygamberi, barış Peygamberi olduğunu bile bile ona düşmanlık yaptılar. Hem de en azılı düşmanlığı, her türlüsünü hatta o gün dahi suikast, gizli suikastlar yapmak için çalışanlar vardı. Bakın hayır yaparsın kerim kardeş, kerim kardeş oğlu dediler. Çünkü yakın akrabaları çoğunun, öyleyken kötülük ettiler, Allah’ın Rasûlüne, âlemlerin rahmet Peygamberine her kötülüğü bu müşrikler bu Mekkeliler yapmak istediler ve yaptılar. Bakın Peygamberimiz onlara ne dedi; “Haydi serbestsiniz, gidiniz!” dedi. Onları, hepsini âzâd etti, içinde bir iki kişi hâriç, onlar da suikast peşindeler Peygambere hala. (İzhebû entum entumul tulekâehü) Âlûsî bakın naklediyor. “Kabileler o üstün geldi,” bakın bütün Mekkeliler, müşrikler, Arap yarımadası ve dünya şunu itiraf etmek zorunda kaldılar: Hz. Muhammed (A.S.V) üstün geldi ve üstün gelmek hakkıydı. Çünkü Allah’ın Peygamberi, Hakk’ın Peygamberi, hakîkatin Peygamberi, hak dinin Peygamberi. Fil ashâbından korundular, Muhammed hak Peygamberdir dediler, Arap yarımadası bunu itiraf etti. Alay, alay ordular hâlinde Müslüman olmaya başladılar ve Müslüman oluyorlar. Arabistan, Arabistan’a ve cihâna İslam yayıldı. Kâbe-i Şerif kapısının açılması ile bu fetihler yıldırım hızıyla cihâna yayılmaya başladı. Arap’tan başlamış tüm insanlara zafer, fetih kapıları açılmıştır. Fahrettin Râzî de bunları böyle izâh edenlerdendir.

Dakika 55:20

Zâriyât Sûresi 51’inci âyet-i kerimede: Kulluk için yaratılış, insan ve cinleri Allah kendine kulluk etsinler diye yarattı, karşı koysunlar diye yaratmadı. Nasıl kulluk edilmeyi de İslam şeriatı ile öğretti Hz. Muhammed (A.S.V) bunu gösterdi, öğretti, uyguladı, yerleştirdi. Yaşanmış bir İslam var, bilinen bilimsel bir İslam var. İşte o yaşanmış İslam, bilimsel İslam ikisi amelî ve kavlî sünnet olarak kıyâmete kadar Ehl-i Sünnet yolu ile bu devam etmektedir. İslam’ın yaşanan yönü ameli sünnettir. Bilinen yönü de, bilimsel yönü de kavlî sünnettir ve mütevâtır bir haberle yaşanan ve bilinen İslam tevâtür derecesin de bugüne kadar gelmiş kıyâmete kadar gidecektir.

A’râf Sûresi 179’da Cenab-ı Hak ne diyor: “İnsan olarak yaratıldığı halde hayvanlardan daha aşağı düşenler var, daha da kötü olanlar var” diyor, bu kötüleri uyarıyor ve onları yeniden yükseltmek istiyor.

Yine İmrân Sûresi 19’da 83 ve 85’inci âyetlerin de ne diyor: “Din İslam’dır. İslam’ın dışında hiçbir din kabul değildir.” Âhirette diyor İslam dışındaki ne kadar inanç sistemleri varsa onların mensuplarının hepsi hüsrandadır. Yüce İslam’a, Allah’a isteyerek teslim olmayanlar istemeyerek teslim olacaklardır. İstemeyerek teslim ne demek? Allah’ın orduları ensende, perçeminden tutup alıp götürecekler. Ağadır, paşadır, generaldir, hâkimdir, hükümdardır, ilâhîyatçıdır, hocadır imamdır, cemaattir demez alıp götürür. Îmânın ve Amel-i Sâlih’in varsa zaten sen istemeyerek teslim olmazsan. Ya? Allah’a isteyerek teslim olursun seve seve, çünkü Müslümansın. Müslüman Allah’tan kaçar mı? Müslüman Allah’a teslim olan, Allah’ın emrine giren, O’nun emrinin dışına çıkmayan insanın adıdır Müslüman. Kula kulluk etmez Müslüman, Müslüman kayıtsız şartsız Allah’ın kullarıdır, Allah’ın kuludur, başkasına kulluk etmez. Başkalarına iyilik eder, başkalarının iyiliği için çalışır, kötülüklerin ortadan kalkması için çalışır. Sulhun barışın yerleşmesi için çalışır, hukûkun üstünlüğü, merhametin egemen olması ve dünya da vicdanların çalışması için Müslüman hayırlı hizmetlerde cihâd eden mücahit adamın adıdır. Müslüman, yeryüzünün en büyük kahramanıdır her Müslüman Müslüman’sa eğer lafta söz de Müslüman değil gerçek Müslüman. İnancı ile ameliyle, ahlâkı ile ilmi ile irfânı ile her şeyiyle gerçek Müslüman insanlığın dostudur, ona dost olmayanlar olabilir var ama Müslüman cihânın dostudur, insanlığın dostudur. Burada iyice anlaşılmış değil. Müslüman’a dost olmayanlar var, kesinlikle var ama Müslüman böyle değil. İslam insanları kurtarmaya geldi Müslüman’da bu kurtarıcı hareketlerin içinde eylem içindedir, kurtarıcı ve barış için eylemlerin içindedir.

Dakika 1:00:10

Terör, hak hukûk tanımayan, insanlığın hakkını sömürenler terörü üreten onlardır. İslam’da terör olmaz. Bu İslam’da bunun zerresi dahi bulunmaz. İslam’a terör kelimesini kim kullanıyorsa Allah’a iftira ediyor, Kuran’a, İslam’a iftira ediyor, Müslümanlara iftira ediyor. En büyük iftiracı ve müfteri olarak kendini ilân ediyor haberi yok. İslam’da terör olmaz. İslam’da hukûkun üstünlüğü ve barış vardır, kardeşlik, evrensel merhamet vardır. İşte kıymetliler Müslüman Allah’a isteyerek teslim olmuştur, bir de istemeyerek teslim olanlar var. Bunlar da Allah’ın orduları alıp götürüyor götüreceği yere. Tüm dinlere Yüce İslam ki onlar mecâzen yani İslam’ın dışındaki bâtıl inançların tamamına ki bunlara üstün kılsın diye Cenab-ı Hak Yüce İslam’ı göndermiştir, üstünlük İslam’dadır. Üstünlük ortaya çıkmıştır. 14 asır bu İslam’ın üstünlüğü kendini ispat etmiştir. Putlar kırılmış, putperest kalmamıştır Arabistan’da kısa bir dönem içerisinde putlardan Arabistan temizlenmiştir. Ondan sonra dünya temizlenmeye başlanmıştır. Benî Talip Hristiyanları cizye veriyorlardı yani İslam’ın hâkimiyetini kabul etmişlerdi girmemişti ama İslam’ın hâkimiyetini kabul etmişti. Necranlı’lara da vesâire de böyle idi tabii içinde birçok Müslüman olanlar da vardı o da ayrı.

Buhârî, Müslim ve diğerleri bakın şu haberi naklediyor;

Yemen’den yedi yüz elçi gelmiş, tabii örnek veriyor Yemen’i, o zaman yedi yüz elçi gelmiş Yemen Müslüman olmuştur toptan. Peygamberimiz ne diyor bakın, (El îmânu  yemâniyyün vel hikmetü yemâniyyün). “Îmân Yemenlidir, hikmet Yemenlidir” diyor, yani Yemen’in belirli güzel özelliği vardır. Bakın toptan Müslüman olmuşlardır. Şimdi bugün dünyanın Müslüman olması için görev Ümmet-i Muhammed’dedir. Ümmet-i Muhammed görevini yaparsa hidâyet Allah’tandır. Müslüman görevini yapacak, ümmet görevini yapacak. Hikmet’in gâyesi tesbih ve şükürdür. Allah’ı tesbih et, Allah’ı tenzih et, Allah’a şükret, şükür İslam’ı yaşamaktır. Tesbih Allah’ı doğru tanımak onun birliğini yüceliğini ve O’nun tenâkustan münezzeh olduğunu bil tenzih et ve O’nu taktis et ve O’na şükret, şükür. Gerçek bir îmân gerçek Amel-i Sâlih ile başlar.

Yunus Sûresi 10’uncu âyet-i kerime de tesbih, selâm, hak, işte bunlar dünya da olduğu gibi cennette de var. Cennette nefes alırcasına insanların nefesleri tesbih selâm ve hamttır. Dünyada da kendini bu şekilde Allah’ı tesbihe bütün vücudunu alıştır.

Dakika 1:05:03

Sürekli hamde alıştır, çünkü cennette nefes alıp vermeler tesbihe ayarlanmıştır. O kadar sana Âbı hayat verecektir hayat bulacaksın ebedî, genç hayat, mutlu hayat, ölümsüz hayat, üzüntüsü kederi, hastalığı ebedî olmayan bir hayat, hep genç mi genç mutlu mu mutlu bir hayat. İşte İslam seni buraya hazırlıyor, bütün varlığınla “Allah de Allah, Subhânallâh Elhamdülillah Allah’u Ekber.” Bunlar yerlerden göklerden ağır gelen kıymetli hak, yüce kelimelerdir, Kelime-i Tayyibe, yüce kelimeler bunlar. Sen ne kadar yüce değerlerin adamı olduğunu bir bilsen ey Müslüman! Sen yüce değerlerin adamısın, senin dünya da taklit edeceğin kimse yok. Çünkü yüce değerler sen de, dünya senden öğrensin her şeyi, sen niye dünyayı taklit ediyorsun? Tabiatla ilgili zâhiri bilgileri, fen bilgilerini, yer ve gök ile ilgili keşifler de bunlar kevnî âyetlerdir, bu keşifler de dünya, dünya ehli gece gündüz çalışıyor. Şimdi sen de çalış ama önce kitâbî, yüce kelimelerin, Allah’ın Kitâbı’nın âyetlerini keşfet. Ora da kalbin ve ruhun bir istikrâr kazansın. Ondan sonra bak Terakkiyat nasıl oluyor. Evet, dünya da gerçeğin önünde bir barikat, engeller var. Şu anda dünya bir yanlışın içindedir, doğrunun içinde olanlar müstesnâ. Dünya o kadar yanlışın içindedir ki gerçeğin önün de dayatmacılar gerçeğe meydan vermemek için uğraşıyorlar. Tam bura da bir zorba, dayatma zihniyeti var. Allah’ı ve ruhu, kalbi, aklı yok sayacak kadar, ne yaptığını bilmeyecek kadar kafayı oynatmışlar var dünya da, bunların eline dünyayı verirseniz dünya perişan olur. Silah patlatanlar, gökten bomba yağdıranlar, insanları kitleler hâlinde öldürenler, nedir bunlar, kim bunlar? Bunlar insan mıdır? Bir ekosistemin içinde yaratılmış canlılar var, tabiatta bunlar görevli, bunları bile yok etmeye hakkın yok da eşrefi mahlûkat olan insanı haksız yere öldürme hakkını sana kim verdi ey çağdaş kâtil! Sen teröristsin, terörü üretensin, bu terörden vazgeç. Herkesin yaşama hakkı var. İnsan haklarını ne diye koydun sen, o kâğıtlara niye yazdın onu? O kitapçıkların içine insan hakları diye yazdın, hani insanlar kitleler hâlinde öldürülüyor, dünyanın gücümü yok, barışı korumak için niye harekete geçmiyorsun da birilerini ötekileştirerek mahsus öldürüyorsun? Dünyanın gücü var barışı korumak için ama barıştan yana olmayan çağdaş kâtiller var, bunların elinde dünyayı al ve barışın eline ver. Dünyadaki kuvvetleri barış için harekete geçir, hakkı hakîkati hâkim kıl, hukûkun üstünlüğünü hâkim kıl, insanlığın kanını emme, sömürme.

Dakika 1:10:00

Tabii bunu biz şimdi bu kelimeleri en Yüce İslam’ın içinden aldığım yüce kelimeler. Şimdi İslam’a art niyetle bakan bir insan bakın buradaki doğruları anlamakta tereddüt edecektir. Niye? İslam’a bir önyargısı var. Kimisini işte radikal İslam, kimisini siyasal İslam, kimisini ılımlı İslam diye kendi kafasında dünya parsellemiş Müslümanları. İslam’da böyle bir şey yok, İslam bir hakîkat, Allah’ın koyduğu düzen. Senin dediklerin hiçbiri İslam değil, İslam Allah’ın koyduğu düzen, Kur’an-ı Kerim’i, sünnet, icmâ ve kıyası müçtehitlerle otur, onlardan öğren. Kendin bilmiyorsun biri de sana yanlış hap yutturmuş, önyargılarla İslam’a bakıyorsun, gerçeği anlamaya engel oluyor bu zihniyetin, bunlar birer kara perde senin beyninde, bu kara perdeleri yırt at. İslam’a bilimsel olarak bak, o zaman keşfet, bilenlerle hareket et bak ne oluyor. Bak İslam ameliyat eder ama senin hayatını kurtarmak için yapar. İslam ilaç verir sana hayat vermek için verir, İslam bir hayat kurtarırken o hayata kast eden mikropları ortadan kaldırır ama bu senin hayatını kurtarmak içindir, bu bura da yerli yerince yapar, ilâhî adâlet ölçülerine göre yapar. Bakın bugün mikropları yaşatmak için insanlar öldürülüyor, insanları öldüren zihniyet mikroplardan daha kötü değil mi? Mikropların yapamadığını onlar yapıyor. Bilmem şu virüsü, bilmem ne virüsünden bahsediyor, bu virüsleri üreten bâtıl zihniyettir. Günahlar üredikçe burada mikropları ürer, virüsler ürer, önüne de geçemezsin. Günahların önüne geç, zulmün önüne geç, merhameti egemen kıl dünyaya, kardeşliği egemen kıl. İşte kıymetli dostlar, hikmetin gâyesi ortaya kondu.

Yine Yunus Sûresi 10’uncu âyette tesbih, selâm, hamd bunları da Cenab-ı Hak dünya da ve cennette olduğunu söyledi.

Bakara Sûresi 30’uncu âyet-i kerimede: “Biz hamd ile tesbih ve takdis ediyoruz.” Melekler söyledi bunu da kan dökecek insanlara işaret ederek, kanlı insanlara. Cenab-ı Hak da gerçek âdil Halîfelere işaret ederek insanın âdilinin de barıştan yana, adâletten yana tam bir halîfe olan insana da Yüce Allah ne yaptı işaret ederek insanoğluna Allah halîfe olarak yarattı ki halifenin görevi yeryüzün de adâleti barışı sağlamaktır.  Bu adâlet Allah’ın ortaya koyduğu ölçüleri uygulamaktır. İlâhî adâlet işte Allah’ın indirdiği ile hükmetmek ve burada bilimsel gelişmeler ve yükselişle devam etmektedir. “Her şey hamd ile tesbih eder, siz anlayamazsınız, yerde gökte her şey Allah’ı tesbih ediyor ama insanlar bunu anlayamıyor.” İsra Sûresi 44’üncü âyet. Tesbih hızla yüzmek anlamı da vardır bun da kelime anlamı. Yıldızlar, kuşlar, balıklar gibi her şey Allah’ı tesbih eder. Bunların hepsi Allah diyerek Allah’u Teâlâ’yı tanıyarak onu tesbih ederler.

Dakika 1:15:06

Gidiş herkeste Allah’adır, Allah’tan kaçış yoktur, kaçamaz kimse. İnkârcılar kendini aldatıyor, kimse Allah’tan kaçamaz. Gidiş tesbihte dikkat ederseniz her şeyi tesbih ediyor, hızla hareket ediyor. Nereye gidiyor bu? Allah yarattı Allah’a gidiyor. Cenab-ı Hak sonuçta herkesin ne kazanımı varsa başta insan ve cinler olmak üzere kazanımlarının, çalıştığının karşılığını verecek. Öbürleri de niçin yaratıldı ise onun için varlıklarını sürdürürler, Cenab-ı Hak yok etmek istediği zaman da yok eder. Ama insanın iyisi de kötüsü de yok olmayacak. Ya mutlu olup cennette ebedî nimetlere, huzura mutluluğa gark olacak veyahut belâsını bulacak. Belâsını da herkesin nere de bulacağını biliyorsunuz. Allah’a süratle gidiş, işte bu ibadetteki ruh budur, Allah’a gidiş hem de süratle. Şimdi saatler işliyor, zaman işliyor, nereye gidiyor bu âlem ve biz nereye? Allah’a gidiyoruz, günahlarımız ve sevaplarımızla Allah’a gidiyoruz. Gidiş oraya başka yer yok ki Allah’ın huzuruna, mülk Allah’ın bu âlem Allah’ın, Allah bir gerçek mutlak hükümdar O. Sen bir sürü sahte firavunları Rab edinmişsin veya temiz insanlara iftira etmişsin, Allah’ın oğlu demişsin yahut Rab demişsin, bu senin serseriliğin Allah’tan başka ilâh yok. Temiz insanlara da boşa iftira etmişsin. Kuldan ilâh olmaz, mahlûktan ilâh olmaz, Allah bütün âlemleri yaratandır, işte yaratıcıdır sadece âlemlerin Rabbisi yaratıcıdır, âlemlerin mutlak hükümdarıdır. Bütün âlemleri kudreti ile ayakta tutan O’dur. Rabbini iyi tanı Rabbini tanımadıkça ne Allah’tan yardım alabilirsin, ne de işin doğruya gitmez, ebedî sapıtırsın. Allah’ı doğru tanı. Yüce Allah’ı (C.C) doğru tanımak için Kur’an-ı Kerim’i, Yüce İslam’ı, Esma-ül Hüsna’yı, Allah’ın sıfatlarını doğru bilmen lazım doğru anlaman lâzım. Bu işleri bilen ile hareket et gerçek okula kaydol. İşte hayat veren nur’un dersleri İslam için de bir okuldur, okuyoruz, okutuyoruz. İyi anla iyi dinle!

Kıymetli dostlarımız,

Yine Sâffât Sûresi’nin 143’üncü âyetinde: “Tesbih edenlerden, namaz kılanlardan olmasaydı bakın kurtarılmazdı” diyor. Kim o? Bak tesbih edenler, namaz kılanlardan olmasaydı görevini Allah’a itaat eder şekil de yapmasaydı kurtarılmazdı. Mesela örneğin Yunus (AS.) denize düştü, deniz’in karanlığına, balık yuttu, balığın karanlığında, “zalem-zalem” üstüne, karanlık karanlık üstüne, tehlike-tehlike üzerin de, Allah onu oradan kurtardı. Ne yaptı? Balığın iç dünyasına Allah ilhâmını verdi, emrini verdi, balık onu denizin kenarına bıraktırdı ve kurtardı.

Dakika 1:20:00

Allah her an her yerde istediği herkesi kurtarır, yaratıcı çünkü ‘’kün’’ emri ile her şey olur. Gerçek kudret, otorite O’nda… Allah’ım îmânlarımızı kâmil ve dâim eyle, seni hakkıyla tanıyan kullarından eyle, ya Rabbi aczini bilen, senin yüceliğini bilen kullarından eyle, îmânımızı ebedî kâmil ve dâim eyle. Tesbih lâyık olmayanı rettir taat ve ibadet ile olur. Meselâ Allah’u Teâlâ da eksiklikler yoktur bu eksiklikleri reddediyorsun. İşte tesbih de bu var. Nedir? Allah’ı tenzih var ve yüce sıfatlarla tesbih var, eksik sıfatlardan da tenzih var. Ve bunu böyle kişi Yüce Rabbisini tesbih ve tenzih ederken takdis ederken taat ve ibadetin ile yapacaksın bunları. Farzları, vacipleri, sünnetleri, müstehapları yerine getireceksin. İşte ibadetler ile Allah tespih edilir, takdis edilir, tekbir edilir. Beş vakit namazın içinde bunların hepsi var, diğer ibadetler de böyle. Takdis bilgiler ve inançlı olur, lâyık olana ispattır. Takdis etmek için bilgin de olacak, çünkü Yüce Allah yüce sıfatlarla, en güzel isimlerle nedir, sıfatlanmış muttasıftır ve müsemmadır. Râzî, Fahrettin Râzî sıfatları selbi sıfatlar, bunlar nedir – Selbi sıfatlar; Yüce Allah’ta eksiklikler yoktur, bütün kusur ve eksiklikleri reddetmektir. Allah kemâl sıfatlarla muttasıftır. Yine tesbih vâcibü’l vücudun selbi sıfatlarına işarettir. Bu da celâl sıfatlarıdır. Tahmit Sıfat-ı Sübûtiyeye işarettir ikrâm sıfatlarıdır. Dikkat et! Tesbih vâcibü’l vücudun selbi sıfatlarına işarettir, celâl sıfatlarıdır. Tahmit Sıfat-ı Sübûtiyeye işarettir bu da ikrâm sıfatlarıdır, tesbih, tahmit, celâl ve ikrâm sıfatlarının açıklanmasıdır. Dikkat et! Tesbih, tahmit, celâl ve ikrâm sıfatlarının açıklanmasıdır ispatıdır. Efendimiz (A.S.V) tesbih onu her arızadan onu her arızadan şaibeden tenzihtir. Tesbih budur diyor Peygamberimiz. (Tenzihullahi min külli suin) Zâtında ve sıfatın da, fiil ve isimlerinde nezaket ve haklık vardır haklıktır. Bütün haklık, bütün üstünlük, bütün yücelik hepsi Cenab-ı Hak’tadır. Celâli, Cemâli tecellîdir. “Gök gürültüsü hamd ile Allah’ı tesbih eder, melekler de korkusundan tesbih ederler”. Ra’d Sûresi 13 (Sübbuh, Kuddüs, Hamit) isimlerinin gereği fiildir.

Dakika 1:25:00

Dikkat et! (Sübbuh, Kuddüs, Hamit) isimlerinin gereği fiildir. Kul bunu ilâhî emre uymakla yapar. Yani kulluk görevini, farzları vacipleri ve diğerlerini yerine getirirse işte Allah’u Teâlâ’yı (Sübbuh, Kudüs, Hamit) isimlerinin gereğini yerine getirmiş, Allah’ı tesbih etmiş takdis etmiş ve tahmit de bulunmuş olursun. Bunlar kullukla olacak şeylerdir. İbadet etmeyen, kulluk görevini yerine getirmeyen kişi Allah’u Teâlâ’yı tesbih, takdis etmiş olmaz ve tahmit de etmiş olmaz. Çünkü bunların bir kalbi olanı, lisanı olanı, bir de ameli olanı var. Tesbih ne ile yapılıyor, söz ile yapılıyor, fiil ile yapılıyor, niyet itikat ile yapılıyor. Bunların tümü ile Allah’ı tesbih edeceksin.

Zuhruf Sûresi 13’te: “Bunu hizmetinize verenin şânı ne yücedir”. Yerde gökte Cenab-ı Hak her şeyi insanın hizmetine veren Allah’u Teâlâ’dır. Örnek gerekirse bir deveyi bir çocuk alır götürür o deve o çocuğa itaat eder. Yer de, gökte her şey böyledir insana itaat eder. Gayrete şayan üstünlük, hayrete şayan üstünlük, taaccüp, celâl ve ikrâm tecelliyatı hiçbir zaman kesilmez. Her an O’nu tesbih ve tahmit bizlerin vazifesidir. Her an Allah tesbih ve tahmit edilmelidir. Bu bizim vazifemizdir. İşte kıymetli dostlar, görevini yapmayan insan Rabbisine kulluk etmiş olmaz. Herkes aklını başına almalı, Yüce Rabbisine gerçek kullukta bulunmalıdır. Nasr Sûresi’nin keşif notları devam etmektedir. Huzura erince ihsân edeni celâl sıfatını sakın unutma! Huzura erdin, mutlu bir ortamdasın. O zaman Allah’ın celâl sıfatını unutma, ihsan edeni unutma! Huzura erdim diye Allah’ın celal sıfatını unutursan, celâl eseri tecellî edince de cemâl ve ikrâm tecellîlerini unutma! Bunları unutmak hüsrana götüren cehâlet ve küfür huylarındandır. Celâl ve cemâl neşesi ile O’na bütün varlığınla yönel. Ya Rabbi! Bütün varlığım ile sana yönelmiş bir kulun olayım diye yalvar.

İnşirah Sûresi’nin 7, 8’inci âyetlerinde: “Dinlen, yine ibadet et, rağbet et.” Yani sürekli zamanı Allah’a kullukta değerlendir. Şirkten sakın, bütün maddî manevî kirlerden sakın. Kul mâsum olursa da münezzeh “Subhân” olamaz. Peygamberler mâsumdur ama “Subhân” değildir, münezzeh değildir. İlâhî ahlâk ile ahlâklansa da Kâbe Kavseyn’e ulaşsa da yine kul münezzeh, Subhân değildir. Münezzeh olan, Subhân olan Allah’u Teâlâ’dır.

Dakika 1:30:01

İşte (قَابَ قَوْسَيْنِ أَوْ أَدْنَى), “mesâfe iki yay kadar daha az kalsa da” ( لَيْسَ كَمِثْلِهِ شَيْءٌ) “zâtına benzer hiçbir şey yoktur, Allah’ın zatına hiçbir şey benzemez.” Allah’ın kullarının üstün, en üstünlerinden biri Hz. Muhammed’dir (A.S.V) Ondan sonra diğer peygamberler gelir. Mahlûkun kusur ve noksanı mahiyetinin gereğidir. Kul kuldur, hiçbir zaman ilâh olmaz. (إِيَّاكَ نَعْبُدُ), Dikkat et! “Ancak ve ancak sana kulluk ederiz” ve yardım ve inâyetinden, aldığı imdat feyzine bağlıdır. Her hususta aldığı yardım ve fetih Allah’tandır. Müslim’in ve diğerlerinin rivâyet ettiği haber de (La uhsi senâen aleyke ente kemâ esneyte alâ nefsike). “Ben sana senayı sayıp tüketemem hakkı ile seni sena edemem. Sen kendini sena ettiğin gibisin” diyor Sevgili Peygamberimiz bile bakın kulluğunu, kul olduğunu, Subhân’ı bakın ne kadar övsem hakkı ile övemem Allah’ım sen kendini övdüğün gibisin diyor. Ve o büyük kul, kâmil mânâda ki insanı kâmil olan Hz. Muhammed (A.S.V) dahi böyle söylüyor, çünkü o da kul. Ama en büyük kul ama yine de kul. Sana hakkıyla ibadet edemedik sözünde vârit olmuştur. Yani bu sözü de vârit olmuştur, rivâyetlerde bu da vardır, yani sana hakkıyla ibadet edemedik, kulluk edemedik sözü de vârit olmuştur. Kusuru örtecek eksikleri tamamlayacak Yüce Allah’ın mağfiretidir. Aklını başına al, gece gündüz en iyi kalite de ibadet et ama istiğfarına, tövbene devam et. Aczini itiraf et. Kimse başkası adına tövbe edemez. Şimdi mü’minler için Peygamberimize mü’minler için tövbe et demiştir ama mü’min olmayanlar için bu şans yok. Mü’minler bir biri adına istiğfar dilerler. Allah’ım falanca mü’min, Müslüman kulunu mağfiret et diye ama esas tövbeyi herkes kendi yapmalıdır.

Keşfül Hafâ’da nakledilen haber de (La sağırate meâl isrâri velâ kebirâte meâl istiğfâri). “Isrâr ile sağire yoktur, istiğfar ile de kebire yoktur” buyurulmuştur. Bunu açıklığa kavuşturursak eğer küçük günahlara devam ederseniz o bir gün dağlar gibi büyür, karşına büyük günah olarak çıkar. Ama büyük günahlara istiğfâr ederseniz tövbe edip bir daha da yapmazsanız, bir daha o günahlarında yok olduğunu görürsünüz. Demek ki küçük günahlara devam edilirse başına ileride belâ olur. Nedâmet ve azm ile tövbeyi içerir. İyice tövbe istiğfâr etmeli. “Tövbesiz istiğfâr, dua edepsizliktir.” Dikkat et bu söze! “Tövbesiz istiğfar edepsizliktir”. Adam tövbesiz, istiğfârsız dua ediyorsa orta da bir terbiyesizlik vardır.

Dakika 1:35:03

Hangi yüzle sen tövbe istiğfar etmeden dua ediyorsun, hangi yüzle? Her tarafın günah için de, kusur içindesin. Yani edep ve terbiye duanın terbiyesi gerçek tövbe istiğfâr ile başlar Peygamberimize salâvat ile başlar çünkü Peygamberimizin bize şefaati vardır Allah’ın izniyle ama. Allah izin vermedikçe kimsenin kimseye de şefaati olmaz. Peygamberimiz Şefaati Uzmâ da yetkilidir. İzin olmasa, izin verilmesi o da şefaat edemez. Zemahşerî “Efendimiz (A.S.V) yüz defa istiğfâr ediyorum gece gündüz” diye bu rivâyetin sahih olduğunu, Zemahşerî nakletmiştir. İstiğfâr tevâzudan ve nefsin hazmindendir. Nefsin de bir ibadettir. Gerçek istiğfâr, gerçek tövbe Müslüman’da her an olmalıdır. Müslim’in Ahmed Bin Hanbel’in ve diğerlerinin rivâyetinde: “(Subhânallâhi ve bihamdihi Estağfirullahe ve etubu ileyh). Efendimiz (S.A.V) bunu çok söyler olmuştur.” Bakın çok kolay yüce kelimeler bunlar. (Subhânallâhi ve bihamdihi Estağfirullahe ve etubu ileyh). (Subhânallâhi ve bihamdihi Estağfirullah ve etübü ileyh). Bunu dilinden, gönülden bırakma! Yine Âlûsî’nin naklinde kul kusurdan uzak değildir, Mâbûdun celâline layık olanı yerine getiremez. Taattan sonra istiğfâr meşrûdur. Farzın peşinden üç defa istiğfâr etmesi seher vakitlerin de hacda da istiğfâr meşrûdur. Şimdi kıymetli dostlarımız, farzdan sonra dediğimiz zaman bakın farzlar da selâm veriyoruz üç defa (Estağfirullah, Estağfirullah, Estağfirullah el azîm ve etübü ileyh). Bunu söyleriz, bu bir istiğfârdır farzdan sonra. Yalnız dua namazların tümü bittikten sonra dua etmek edebe daha uygundur. Niye? İşçi ücretini ne zaman alır? İşini bitirir, ücretini alır. Namazın tümü bitince farzı, vacibi, sünneti zaten bunların hepsinin amacı farzı tamamlamaktır. Namaz da namazların tümü bitince dua etmek daha müstehaptır. Edebe terbiyeye ayrıca uygun olan budur ve üç defa Estağfirullah da bu edep ve terbiye için ön hazırlıktır duanın altyapısındandır. Abdestin sonunda toplantıdan sonra istiğfâr meşrûdur. Abdest aldın, tövbe istiğfâr ettin, bir toplantı da sohbet ettiniz, işin içine hoş olmayan şeyler karıştı ki karışmış olabilir hemen istiğfâr etmelidir. Efendimiz (S.A.V) her toplantıdan sonra (Subhâneke Allahümme ve bihamdike Estağfiruke ve etubu ileyke) diye istiğfâr ve tövbe de bulunurdu, tesbihte bulunurdu, tenzih de bulunurdu Cenab-ı Hak. Müslim ve diğerleri bakın böyle rivâyet etmişlerdir. Tüm dinlerin üstüne çıkarsın İslam dini hak din olduğu için bâtıl dinlerin tümünün üzerine çıkması için bu dünyaya gelmiştir, Müslümanlar bu gayret içinde olacaktır. Bu Müslümanların gayretiyle olacak iştir.

Dakika 1:40:20

Yardım ve ilâhî tecellîlerin kutsiyet ve yüceliğini görmüş Kevser’in oluş zevkini muşâhede etmiş. İşte kıymetliler, yardım ve ilâhî tecellîlerin kutsiyet ve yüceliğini görmüş, Kevser’in oluş zevkini müşahede etmiş. Seçilmiş lekesiz olarak imtihan yeri ve günahların savaş alanı olan dünyadan hak ruh, temiz sır ile Hakkal Yakîn Allah’ın likâsına, cemâline kavuşmak üzere tesbih, hamd, ümmeti için istiğfâr ederek dünyadan hakka yürümüştür. Buhârî ve Müslim’in ve diğerlerinin rivâyet ettiği haber de (İnne abden hayyerahullahu beyyenet dünya ve beyne ligâihi fehtâra ligâhihi). Yüce Allah bir kulu ki diyor kendini kastediyor, onu dünya ile kendine kavuşması arasında muhayyer kıldı. O Allah’a kavuşmasını seçti dedi kendini kastetti. Yani bana Cenab-ı Hak dedi ki Hz. Muhammed Aleyhisselâtu Vesselâm’a diyor ki Cenab-ı Hak; “Habîbim artık ister dünya da kalmayı seç ister bana kavuşmayı seç dedi, ben de Rabbime kavuşmayı seçtim” diyor. İşte Allah’ı bütün varlığıyla özleyen, seven Allah’ın sevgilisi Peygamber böyle diyor. Ya Rabbi! Bütün varlığıyla seni seven, sevdiklerini seven, sana sevilen, sevdiklerini sevilen kullarından eyle. Bazıları sevinmişti, Ebû Bekir anladı da canlarımızdan, canlarımız, mallarımız, atalarımız, evlatlarımız sana feda olsun demişti ve Ebû Bekir ağlıyordu çünkü Hz. Muhammed (A.S.V) dünyadan gidecekti, gidiyordu. Hz. Abbâs’ta ağlamıştı. Niçin ağlıyorsun deyince (Nuite ileyke nefseke), sana vefatın haber veriliyor dedi. (İnnaha  lekumâ tegulu), Evet, dediğin gibi dedi. Bana artık bu dünyadan göçme zamanının geldiği, Hakk’a yürüme zamanımın geldiği haber veriliyor dedi Peygamberimiz. Hz. Ömer’de bunlardandır. O da ağlıyordu, bu işi sezenler hep ağlıyordu. Râzî, Fahrettin Râzî (R.A) hak yakınlarının seyri hiçbir şey görmedim illâ ondan sonra Allah’ı gördüm. (Ma raeytü şey’en illâ ve raeytüllahe ba’deh). “Hiçbir şey görmedim illa ondan sonra Allah’ı gördüm.” Yine diğer bir haberde de (Ma raeytü şey’en illâ vera eytullah gablehu) demiş, yani hiçbir şey görmedim illâ ondan önce Allah’ı gördüm demiştir. Bu daha mükemmeldir. Kâinatın yaratılışında aklıselim için ibretler vardır.

Dakika 1:45:06

Rızık veren, her şeye hâkim mutlak hükümdar, kulak ve gözlere ölüden diriyi, diriden ölüyü çıkaran, her şeyi idâre eden kim? İşte o muktedir hükümdar Yüce Allah’tır. O’na kul olmayıp da kime kul olacaksın?  O’nun başka eşi dengi yoktur. Ufuklar da ve kendi nefislerinde âyetlerini göstereceğiz ki Kur’an-ı Kerim’in hak olduğu belli olsun, onun şahitliği her şeye kâfidir. Daha keşfolunmamış, bilimin daha ulaşamadığı durumlar var. Kur’an-ı Kerim onu haber veriyor. Ufuklarda ve kendi nefislerin de âyetlerini göstereceğiz ki Kur’an-ı Kerim’in Hz. Muhammed (A.S.V)  hak bir Peygamber hak kitap olduğunu, İslam’ın hak din olduğu belli olsun. Onun şahitliği her şeye kâfidir. Önümüz de bilimsel çalışmalar biraz daha ilerlerse İslam’ın hak olduğu dünyaca artık anlaşılacaktır. Bilmeyenler de bilecektir bilenler zaten biliyor. Müessirden esere eserden müessire nur kaynağı Vâcibü’l Vücûd, Mümkinül Vücûd,  zulmet kaynağı Mümkinül Vücuttur, nur kaynağı da Vâcibü’l Vücuttur. Vâcibü’l Vücutta istiğrak daha şereflidir. Yaratanın emrin de ol, nefsin emrin de sakın olma. Tesbih, tahmit, istiğfâr, tesbih bunlara devam et. Celâl sıfatı olan selbi sıfatlara devam et. Tahmit de ikrâm sıfatı olan sübûtî sıfatlara delâlet eder. Celâli düşünmek ikrâmdan öncedir. Dikkat et buraya da! Celâli düşünmek ikrâmdan öncedir. Mahlûktan Hâlik’a dön,  mağfireti ile cemâlinin lütfuna gark olmak, onun lütfuna gark olmak üzere huzur-u ehâdiyyetine kabul için çok Tevvâb, şerefli ismi ile Allah’a tövbe istiğfâr da bulun, çünkü o Tevvâb’dır, o bütün şan ve şerefin hepsi ondadır. Kıymetli dostlar, fetih kapıları açılmış, insanlık alay, alay İslam’a giriyor, bütün dünya maddî manevî olarak kendisine teveccüh etmişti.

Yüce Rabbimiz iki cihânda mutlu olan, Allah’ın rahmetine, mağfiretine, merhametine gark olan kullarından eylesin. İnşâ’Allah Fetih, Nasr Sûresi’nin keşif notları ile dersimiz devam edecektir. El-Fâtihâ.

Dakika 1:49:12

(Visited 121 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}