[jw7-video]

243- Tefsir Ders 243 hayat veren nurun keşif notları

243- Kur’an-ı Kerim Tefsîr Dersi 243

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

 

Sevgili dostlarımız,

İslam dini helâl üzere, temizlik üzere kurulmuş, içte temizlik, dışta temizlik, ruhta bendende temizlik helâl zenginliğidir İslam dini helâl ile zengin olmaktır her konuda. Mesela Sevgili Peygamberimiz bir hadisinde şöyle diyor, Müslimin ve Ebû Dâvûd’un rivâyet ettiği hadis-i şerifte diyor ki kendisidir. Hayat veren nur İslam’ın kendisidir. Öyle ise ey gençler! Namuslu olunuz. Ne diyor; “Nikâhlı yaşayın, iffetli olun” yine bunların kaynağında İbn-i Asâkir var yine Hâkim var hadis kaynaklarında. İsrâ Sûresinin 32’nci âyetinde de Cenab-ı Hak ne diyor; “Sakın ola ki zinâya yaklaşma” diyor. Kim? Allah’u Teâlâ diyor burada da. Yine Sevgili Peygamberimiz diyor ki Müslim’de, Ebû Dâvûd, Tirmizî, ibn-i Mâce’nin de rivâyet ettiği hadiste evlenenler İslam’ın kurallarına göre evlensinler. Evlilik en büyük mutluluktur. Evlenenler birbirine baksınlar görüşsünler görüşmek daha iyidir diyor. Yani evlenen çiftler birbirlerini görsünler ve meşrû bir ortamda güven ortamında konuşsunlar, bol bol konuşsunlar, tanışsınlar. Birbirlerinin ruh dünyalarını, inanç dünyalarını ve itikatta, amelde, ahlâkta bir defa birbirlerini tanısınlar bir problem varsa gidersinler. Giderilecek problemler giderilsin giderilmiyorsa zaten iş orada ilerde yıkım olmaması için, ilerde ailede bir bozulma olmaması için birde çocuklar olup enkaz altında kalmaması için İslam dini her konuda işi sağlam tutmuştur bu konuda da İslam dâima sağlam tutmuştur. Onun için nikâh İslam’da bir devlettir. En büyük mutluluğun kaynağı nikâhla başlar. Dünyadaki nimetlerin en güzeli, dünya mutluluğunun en güzeli dünyaya ait yönüyle iyi bir evlilik yapmaktır. İyi bir hanım iyi bir erkek için cenneti temsil eder. İyi bir erkekte iyi bir hanımefendi için o da tam bir cenneti temsil eder. Bu iki sevgi Allah için İslam’ın değerlerine ve gerçeklerine sağlam temeller üzere atılan bir temel ve yapılan evlilik tam bir cennet ortamıdır. Oradaki hava cennettir. Cennet yaşantısı gibi bir yaşantıdır ve eğer ki bunun tersi olursa ortalık cehenneme döner. Hır gürle yaşanmaz onun için kötülüklerin kaynağında şirk, küfür, nifâk, cehâlet vardır. İslam bunları yok etmeye gelmiştir. Küfrü, şirki, cehâleti, zulmü, haksızlığı bunları yok eden İslam… Geriye ne kalır? Îmân kalır, ilim irfân kalır, sevgi dolu bir ortam ortaya çıkar ve İslam bütün kalpleri sevgi ile dolduran bir uçsuz bucaksız ezelî ebedî hakîkatin deryânın kendisidir. Onun için bütün okyanuslar İslam’ın yanında bir damla gibidir. Bütün deryâlar İslam deryâsının yanında damla gibidir. İslam’daki Allah sevgisinin yanında başka sevgiler var mı yok mu belli bile değildir.

Dakika 5:44

İslam sevgisi Allah sevgisiyle kurulan temeller, kurulan yuvalar, yapılan evlilikler ebedî mutluluğu içerirler ve bu mutluluk cennete yansır aynı çiftler cennette de orada beraber yaşarlar hattâ ailenin bütün bireyleriyle de ailecek komple cennete giderler. Bu konuda da şanlı Kur’an’da beyânlar var. İyi bir Müslüman aile dünyada da mutludur ve öbür âlemde de cennette beraberdirler. Cenab-ı Hak Allah yolundaki aileleri, fertleri, cemiyetleri, milletleri, devletleri Cenab-ı Hak sürekli lütfuyla ödüllendiriyor. Yeter ki sen ona kulluk et gerçeği tanı, hakîkati tanı. Gerçeğin, hakîkatin kaynağı Kur’an’ı, sünneti iyi bilmektir. Allah’ı, Peygambere iyi itaat etmektir. İslam bütünüyle Allah’ın kânûn ve kurallarıdır Muhammed’e tâbî olmalıdır. Bunu tebliğ eden uygulayan da Hz. Muhammed’dir. Bunu unutma! Her çağın Ebû Cehilleri vardır, her çağın Firavunları vardır, her çağın şeytanları ordular hâlinde şer güçleri vardır ama bunların karşısında Rahmanî kuvvetler vardır ki, uçsuz bucaksızdır. Sayıları hiç belli değil Allah’tan başka bilen yok. Allahtan yana ol O’nun emrinde ol mesele yok. Meselâ Ebû Cehil ve arkadaşları ne diyorlardı? Şöyle diyorlardı; Muhammed demişler Sevgili Peygamberimiz için içi küfürle dolmuş, cehâletle dolmuş bir Ebû Cehil ve onun kafadarları ne diyorlar? Acem masalları anlatıyor Muhammed demişler. O çağın kızıl Firavunları ve o çağın tamamen tâğutları bunlar. Her çağın tâğutları Allaha karşı çıkan, Allah’ın hüküm ve kânûnlarını Kur’an’ı ve Muhammedi İslam’ı tanımayan ona saldıran güçler her çağda olarak gelmiştir ama Allaha kimsenin gücü yeter mi? İslam ilâhî bir nizâmdır. Müslüman Allah’ın tarafındadır ve Allah’ın emrinde çalışır ölürse şehit kalırsa gâzîdir. Müslüman bir şey kaybetmez. Sizlere anlamını verdiğimiz daha önceki âyetlerin kısa keşif notlarıyla ilgili bazı notlar vermeye çalışıyoruz, rivâyet ve dirâyete dayalı kaynaklara istinâden.

Şimdi fıkıh nedir? Bir de buna değinelim. Fıkıh; Sebep ve hikmetiyle bir şeyi zevkiyle anlamak tatbik etmektir. İslam dini tamamen İslami ilimler fıkıh ilmidir. İmâm-ı Âzâm’ın tarifi vardır. Dinde, İslam dininde lehine ve aleyhine olan ilâhî hükümleri delil ve kaynaklarıyla bilmenin adına fıkıh deniyor. Demek ki, her Müslüman kendi dinini yeteri kadar bilmeye çalışacak fıkıhtan nasibini alacaktır. Şimdi anlattıklarımızın birçoğu tefsir, birçoğu fıkıh, birçoğu kelâm, birçoğu akaid… Yani şunda hayat veren nurun derslerinin içinde olmayan ders yoktur.

Dakika 10:25

Kur’an-ı Kerim’in tümünü, İslami ilimlerin tümünü özlü bir şekilde bu hayat veren nurun reçetesini bu ilimleri sizlere A’dan Z’ye tamamını sırayla takdim etmeye çalışıyoruz. Allah hepimize tevfik-i hidâyetiyle, nusretiyle, refakatiyle ve rızâsıyla, lütfu keremiyle ebedî muamele eylediği kullarından eylesin. Hepimize başarılar nasip eylesin. Hepimiz mutlu olalım diye bir gayretimiz var bu mutluluğun kaynağı sadece İslam dinidir, Allaha itaattir, Peygamber Muhammed’e tâbî olmaktır. Muhammed’e (A.S.V) tâbî olmak şeriatın İslam şeriatının emirlerini bir, bir uygulamaktır yani ilâhî kuralların gereğini yerine getirmektir. Hak ne kadar açık olsa da engelli kulaklara, kalplere hakîkat girmez. Şimdi engelliler kim? Küfründen vazgeçmeyen, şirkinden, cehâletinden, nifâkından, zulmünden, rantından rantiyeciliğinden vazgeçmeyen insanların kanını emmekten hakkını hukûkunu sömürmekten vazgeçmeyen bir zihniyet vardır ki hak ne kadar açık olursa olsun engelli işte kulaklara, kalplere hakîkat girmez. Bunlar Allah’ın hidâyet etmedikleridir. Duymak, anlamak nedir? Allah vergisidir bir yetenektir. Eğer biz şimdi bunları anlayabiliyorsak, dinleyebiliyorsak bunlardan bu hakîkat çeşmesinden ve deryâsından doya doya içebiliyorsak bunlar Allah’ın lütfudur. Bunu unutma! Allah’ın lütfudur bizim kerametimiz falan değildir. Aziz dostlarım, onun için duymak, gerçeği duymak, gerçeği anlamak Allah vergisidir, O’nun hidâyetidir O kime hidâyet edeceğini bilir. Şimdi Allah’ı inkâr ederek Allah’tan hidâyet istenmez, Allah’a şirk koşarak Allah’tan hidâyet istenmez, milletin hakkını yiyerek Allah’tan hidâyet istenmez bütün kötülüklere tövbe et îmâna gel de hidâyete iste. Onun için duymak, anlamak, hakîkati duymak, anlamak Allah vergisidir bir yetenektir ama o yeteneği Allah kendisi lütfeder verir. Bütün başarıların hepsi Cenab-ı Hak’tandır. Kabiliyet eğer kapanmamış ise bakın mühürlenip huy tabiat hâline gelmemişse bir gün belki hidâyet olabilir. Îmân yeteneği eğer sönmüşse vay geldi hâline. Kim söndürüyor? Kendisi o kadar küfürde ısrar ediyor ki kendindeki îmân yeteneği yok ediyor. O zaman küfrün kazancı kalbine basılıyor, mühürleniyor küfrü kazanıyor çünkü. Kabiliyet kapanmış mühürlenip huy tabiat hâline gelmiş, îmân yeteneği sönmüş herkes fıtri gücün seçiminden… Buna dikkat et! Böyle yaratılmadıydı bu kendisi bozdu. Herkes fıtri gücün seçiminden kullanımından sorumludur. Cenab-ı Hak tertemiz İslam fıtratı üzere yarattı herkesi İslam ile Kur’an ile de bunu geliştirin dedi tam tersini yaptı adam fıtratını bozdu. Îmânın yerine, Kur’an’ın, İslam’ın yerine başkalarını seçti irâdesini, seçeneğini, özgürlüğünü o tarafa kullandı.

Dakika 15:48

O taraftaki kazancı da ne oldu? O küfür, şirk, nifâk kalbine mühür olarak basıldı yazık etti kendine. Bu işte rûhânî ölüm budur, gerçek ölüm budur, gerçek mahviyet budur ama bu ölüm öyle bir ölüm ki yok olma değil azâb çekme sürekli hakîkat tarafı ölmüş dalâlet tarafı cehennemde azâb çekecektir. Hakîkate kapanmış dalâlete açılmış bütün varlığı dalâlete açılmış hakîkate kapanmış. Yazık değil mi? Rûhânî ölüm kabiliyetin sona ermesidir. Îmân kabiliyetini yok ediyor, ilim irfân kabiliyetini yok ediyor, İslam’a açılacak bütün kapıları, pencereleri yok ediyor, İslam’a hakîkati olan tüm kapıları kapatıyor. Ondan sonra ne oluyor? Rûhânî ölüm başlıyor. Kabiliyeti ne oluyor? İşte yük kendi kendine kişi kötü kazanımıyla yok ediyor. İnanma kabiliyetin sona ermesi işte rûhânî bir ölümdür. Gözler bakar bu ruhen ölmüş insanların gözü bakar, hareket eder, yer içerler, kulaklar dinler ama hiç mi hiç yeni bir şey duymazlar. Yani bakar görmez, duyar anlamaz hattâ hakîkatten kaçar hakîkati göstermek isterseniz kaçar, duyurmak isterseniz kaçar duymak da istemez. Niye? Kendi kendine hakîkate açılacak bütün kabiliyetini ve o rahmet kapılarına kendisi ne yapmış? Kilit vurmuş, küfrün pasıyla kazanımıyla mühürlemiş mühürlenmesine sebep olmuş. Her ne alırsa tabiatı onun eski aldığı kararlarına benzetir. Engellerin konması, kabiliyetin sönmesi engeller konmuşsa bir insanın iç dünyasına kabiliyetin sönmesi ilâhî emir ve irâdesiyledir. Cenab-ı Hak kimin kalbini mühürleyeceğini kendisi biliyor. Çünkü birisi îmân için çalışıyor çırpınıyor Amel-i Sâlihle onlar onun ruhunu aydınlatırken berisi küfür ve inkârda, şirkte kullanıyor bütün kazanımlarını o yönde kazanıyor. İşte o zaman o küfür de onun kalbine istilâ ediyor. Cenab-ı Hak kimin kalbini mühürleteceğini biliyor. Allah yanlış yapmaz, zulmetmez, Allah yanlıştan, eksikten, kusurdan münezzehtir zulümden münezzehtir yüce sıfatlarla muttasıftır. Tüm eksik sıfatlardan münezzehtir. Şimdi insanoğlu ecel sermayesi bir gün tükenir diye düşünmelidir. Şimdi insanlarda bir ömür vardır bu ömründe bir eceli vardır. Ömür biter ecel ölüm gelir. Kişi her nefesini son nefesmiş gibi solumalı gayreti içinde olmalıdır, her kıldığı namazı son namaz belki bu vakti kıldım ama öbürüne ulaşmayabilir diyerek hareket etmeli ve hiçbir nefesini isrâf etmemelidir.

Dakika 20:20

Allah sana bir daha vermeye mecbur değil ki sana bir kere ömür vermiş bir daha versin bir daha versin öyle bir şey yok. Cenab-ı Hak kânûnlarını koymuş dünyaya bir kere gelinir sana bir ömür süresi verilmiştir verilir verilenlere. O zaman bu ömür süren içinde ne yaptın ne yapmadın, itaat mi ettin isyân mı ettin? Bu bir imtihan meydanıdır. Ömür süresi imtihanın süresidir. Cenab-ı Hak hiçbir şeye mecbur değildir ama kânûnlarını hükümlerini uygular vaadinde dönmez Kuran-ı Kerim Allah’ın vaadidir vaadinden dönmez. Fırsat elde iken ebedî rahmeti kazanmalıdır. Allah’u Teâlâ kuluna diyor ki: “Ben sana dünyada bu âlemi kimsenin emeği olmadan ben Rahmeti-Rahmânımla rahmetimle yarattım birde ebedî nimetler vereceğim Rahmeti-Rahimim var cennetim var bu fırsatı elden kaçırmamak lâzım ebedî rahmeti de kazanmalıdır. Yalnız o ebedî rahmete nâil olmak için îmânın ve Amel-i Sâlih’in olacak İslam’a göre Müslüman olacaksın İslam’ın kurallarına göre Hz. Muhammed’in uyguladığı İslam’ı tanı onu uygula Kur’an-ı Kerim’i öyle anla, Hz. Muhammed’in anlattığı gibi. O yolu bize yüksek âlimlerimiz, Ehl-i Sünnet Ve’l-Cemâat âlimlerimiz o yolu koruyarak getirdiler. İşte o yola göre, o anlama, o ilim irfânlara göre, yüce ilimlere göre ilmin kendi anahtarlarıyla ne yapacağız? İlmi sağlam doğru ilmi elde edip İslam’ı uygulayacağız. İşte ebedî nimet ve rahmetlere kavuşmanın yolu budur. Kur’an-ı Kerim’i dinlemeyenler yeteneğini kaybedenlerdir. Bakın burada kim Kur’an’ı dinlemiyorsa Kur’an-ı Kerim’i A’dan, Z’ye iyi anlatanları, iyi yazılmış eserleri sağlam eserleri eğer anlamıyor, dinlemiyor, okumuyorsa Kur’an’la bağlarını koparmışsa bunlar yeteneğini kaybedenlerdir. Yani kendine yazık edenlerdir. Bunlar kim? (Esâtîru’l-Evvelin) diyenlerdir. Yani Kur’an-ı Kerim’e saçma diyenler evvelkilerin hikâyesi romanı yazması diyenler, masal diyenler. Şimdi tarihi kadim, masal, efsane gibi isim takanlar, eski tarih diyenler, Kur’an-ı Kerim’e bu gözle bakanlar kendi beyinleri eskimiş bunların. Bunların içine örümcekler, yılanlar, çıyanlar girmiş. Yine Kur’an-ı Kerim onlara diyor ki: “Onları çıkarın Kur’an’da ki gerçekleri iyi anlayın!” diyor. Kim? Allah’u Teâlâ onları da kurtarmaya gelmiş, onları da kucaklıyor merhametle, rahmetle İslam tamamen rahmet ve merhamet İslam, Kur’an-ı Kerim, Hz. Muhammed insanlığı kucaklıyor. Gel yanlışından vazgeç diyor. Kur’an’ı dinlemeyenler yeteneğini kaybedenlerdir. Kur’an’ı iyi anla, iyi keşfeyle, Hz. Muhammed’i iyi keşfeyle, Allah’ı iyi tanı, Kur’an’la tanı, Muhammed’le tanı. Muhammed yok der şimdi durumu, konuyu bilmeyenler. Muhammed sapasağlam aynı canlılığında aynı değer ve kıymetiyle var.

Dakika 25:06

Peygamberler Allah yolunda ölenler ölü değildir onlar diridirler. Kur’an-ı Kerim öyle diyor. Muhammed’den daha çok Allah yolunda kim olabilir? Bunun için Kur’an demek Muhammed demektir, sünnet Hz. Muhammed demektir. İslam’ın bütün emir ve kuralları Muhammed’in getirdiği dinin emirleri ve kurallarıdır onun için Muhammed’e tâbî olmak demek İslam’ın bütün emir ve kurallarını bilmek, tâbî olup yaşamak demektir. Muhammed ölü değil o ruhâniyetiyle diridir. Şeriatına ebediyyû’l-ebed ölüm yoktur, Kur’an’a ebediyyû’l-ebed ölüm yoktur. Muhammed kıyâmete kadar ve ebediyyâta kadar Allah’ın dilediği ebediyyâta kadar Muhammed artık tüm alemin son Peygamberidir, Peygamberliği devam ediyor.

“Geçmişe bağlanmadan hiçbir şey bilinmez.” Şimdi Kur’an-ı Kerim’e eski gözüyle, geçmiş gözüyle bakanlar Allah’ı tanımayanlardır. Allah eskir mi? Yeni Allah, eski Allah olur mu? Kur’an-ı Kerim Allah’ın kitâbıdır ve son kitaptır. Geçmişin tamamını yenilemiş şahitliğini yapıyor, geleceğin belgelerini de taşıyor kendince. Onun için Kur’an-ı Kerim’e bu yanlış gözle bakanlar Allah’ı tanımayanlardır. Muhammed’i tanımayan, Kur’an’ı tanımayan zaten kendini mahveden kişilerdir. Şimdi Frenkler, mitoloji, mit, masallar gibi isimler vermişlerdir. Frenkler mitoloji mit demek orada masallar demektir onlarda. Dolayısıyla küfürler, isyânlar devamlı bir huy hâline geldiği zaman doğuda da, batıda da durum tehlikelidir. Küfürler, isyânlar devamlı bir huy hâline geldiği an işte ortaya korkunç bir tabiat ortaya çıkar. Kişinin iç dünyası küfre saplanmış küfür tabiatını almıştır. İslam fıtratı bozulmuş, İslam tabiatı bozulmuş yaradılışında var idi ve onun bu yaratılışına uygun olarak da kemâle zirveye çıkması içinde İslam’ın emir ve kuralları insanlığı yükseltmeye geldi. Şimdi kişi bu yaratılış tabiatını bozdu, İslam’ı da yaşamadı, inanmadı. İşte o zaman ne oldu? Küfürler, isyânlar diyor devamlı bir huy hâline gelmiştir ve fıtrat tabiatı bozulmuştur. Bu insanoğlunun kendine yapabileceği, başkasına yapabileceği en büyük kötülüktür, bundan daha büyük kötülük düşünülemez. Çünkü Allah inkâr edilemez O’nun emir ve kânûnları inkâr edilemez, inkâr edince kişi kendini mahvetmiş olur. Hüsran, nimetin kaybolmasını görmektir. Îmânını kaybeden, İslam’ı Kur’an’ını kaybeden herkes hüsrandadır. Hüsran neymiş? Nimetin tamamının kaybolduğunu görecektir. Mahşer de bütün kâfirler hüsrandadır. Neden? Her gerçeğin kendinden kaybolduğunu, bütün gerçekleri inkâr ettiğini, hiçbir kârin yanına kalmadığını, ebedî iflâsın başladığını orada görecektir. İşte hüsrana nimetlerin tamamının kaybolmasını görmesine hüsran denmektedir.

Dakika 30:05

Vizir ve vebâl büyük azâbın içinde kalmaktır. Eğer bir insan îmânı ve Amel-i Sâlih’i ile dünyadan öbür âleme yürüyemezse, mahşere îmân ve amelle gelemezse en büyük vizir’in, vebâlin, büyük azâbın içinde kalmak üzere ne yapmıştır? Mahşere gelmiştir. Aklı, fikri, alet ve edevatı geçici zevk için kullanmış ama hakîkat için bir türlü kullanamamıştır. İşte bu büyük bir vebâldir. Kişi kendine ne kadar yazık etmiştir. Bunun için aklını, fikrini, alet ve edevatını, tüm kuvvelerini maddî ve manevî imkânlarını geçici zevk için kullanmış, hak hakîkat için kullanmamış. Hak nedir, hakîkat nedir? İnsanoğlu çok çabuk unutkandır. Konunun birazını dinlerken öbür kısmını unutur. Hak, hakîkat İslam’ın kendisidir, Kur’an’dır, Allah’ın ve Peygamberin ortaya koyduğu gerçeklerdir. Bunu unutma! Îmân ehli, şimdi birde îmân ehli var. Îmân ehli kalbin, vicdanın, sevgilisinin, cananının semtine huzuruna yanlış âşıklar misâli… Yani ne diyor; Sevgilisinin huzuruna yanmış âşıklar misâli aşı ruhuyla uçar giderler. Kim bunlar? Îmân ehlidir. Allah’a bütün sevginle, bütün sevgin Allah’a uçan kanat demektir. Kanatlarla, sevgi kanatlarıyla Allah’a uçarken iki kanat esastır. Birisi sevgi, biri de Allah’ın azâbından korkmadır bu iki kanatla Allah’a uçulur ki îmân ehlinde bunlar vardır. Kalbin vicdanın diyor, bak dikkat et! Sevgilisinin huzuruna yanlış âşık ruhuyla uçar giderler. Îmân ehli bugün dünya da yaşarken ha âhirette yaşamış, ha burada, ha mezar da. O Rabbi ’sinin huzurunu sürekli özlemi içindedir. Rabbi ‘sinin rızâsının özlemi içindedir, îmân ehli budur. Eğer îmân ehli Rabbi ‘sinin rızâsını, emirlerini baş tacı ederek seve, seve O’na kulluk yapar zevk alır. Her Allah’ın emrini yapmakta o zevki vardır. Allah nasıl yüce ise emirleri yücedir o emirler bizim gibi kulları da yükseltir ve yüceltir ve gerçek kul hâline getirir, zirveye çıkarır. Yücenin emrindeki insanlar yücenin emriyle yücelirler. Kula kulluk edenler aşağı giderler. Yazık olur putperestliğin işte illâ alnının ortasında putperest yazmak şart değil kula kulluğun hepsi aynıdır. Sonra herkes anlasın diye biz kelimeleri toplumun anlayacağı şekle getirmeye çalışıyoruz. Eğer toplumun anlayacağı şekle getirmezseniz olayı, konuları o zaman hitâbet tebliğ olmaz ki. Toplum anlayacak hitâbet demek toplumun anlayacağı şekle onu ayarlamak demektir. Biraz zorluk çekebiliriz ama bu zorluğunda mükâfatı büyüktür. Dâvet olunmuşlardır. Kim bunlar?

Dakika 35:00

Îmân ehlini Allah zaten dâvet ediyor, İlâhî ziyafete konuyor îmân ehli. Cenneti hazırlamış, rızâsını, saadet ve selâmetini hazırlamış selâmetiyle kuşatmış, dünya da kuşatmış, mezarda kuşatmış. Mahşerde de gelin size ezelî, ebedî bir ziyafet vereceğim. Ebedî ziyafet işte o cennet ve cemâli ilâhîdir. Bunlar diyor dâvet olunmuşlardır. Kur’an-ı Kerim herkesi cennete dâvet ediyor ve seni cennet hayatına hazırlıyor. Hayat veren nuru sana takdim ediyor. Sen bunu kabul etmiyorsan kendinden başka suçlu var mıdır? Bu hakîkati kabul etmeyen suçlu kişi kendisidir başka suçlu aranmaz.

Evet, kıymetli dostlarımız!

Şimdi kıyâmete saat denmiştir. 24’ten bir bölümdür saat biliyorsunuz bir günü 24 saat olduğu düşünüldüğü zaman şimdi 24 saatin içinde 24 tane saat var saatte bunlardan bir bölümdür diyor. Kıyâmet ansızın gelecektir. Buna Kur’an-ı Kerim ‘’Essaatü’’ der ‘’Bağteten’’ yani kıyâmet ansızın kopacak. Onun için saat es-saatten maksat işte bunun için ‘’Essaatü’’ denmiştir. Ansızın kıyâmet kopacaktır. Çarşıya gidip alışverişini yapmaya giden evine geri kavuşma şansı yoktur. Kıyâmet koptuğu zaman daha bitmiştir. Dünya hayatı dipsizdir, temelsizdir sonu tamamen sonu karanlık gafletten faydasız oyuncaktan ibârettir. Ancak bu dünyayı faydalı bir ortama çevirmek için dünyayı Allah’ın emrettiği gibi kullanacaksın. Dünya seni kullanmayacak sen dünyayı kullanacaksın Allah yolunda. O zaman imtihan meydanı olur dünya imtihanı da sen kazanırsın, imtihanı da bu meydanda kazandığın için işte bu dünya o zaman senin için âhireti, ebedî hayatı kazanmak için bir vesile olur. Vesilelerden birisi olur ki zaten Cenab-ı Hak da kullarına geçici olarak dünya hayatını vermiştir. Herkesin dünyada ki hayatı geçicidir, ömür süresi kadardır. Kıyâmet ister uzun olsun, ister kısa kıyâmet diyelim ki yakın isterse çok uzak olsun bizim bir ömür süremiz var ölüm geldiği gün bizim için ne yapmıştır? Bizim kıyâmetimiz kopmuştur, berzah hayatı başlamıştır. Öbür kıyâmet ne zaman kopar, kopar senin işin önemli olan işin ömür süresi içindedir. Ölüm gelmeden hazırlık yapmaktır. Onun için âhireti Allah’ı inkâr ederek, Kur’an’ı, sünneti inkâr ederek dünya hayatına bağlanan kişi için dünya dipsizdir. Cehennemi kazanmasına vesiledir onunda öteki cenneti kazanıyordu, dünyada ki imtihanı iyi değerlendirdi. Bu da ne yaptı? Cehennemi kazandı dünyasıyla dünya bunlar için dipsiz sonu karanlık gafletten faydasız oyuncaktan ibârettir. Ebedî lezzet âhirettedir, cennettedir. İslam yaşanırsa dünyada da bu lezzet vardır İslam yaşanırsa çünkü İslam hayat veriyor.

Dakika 40:00

Hayat veren hayatın kaynağı, hayat veren nurun kendisi İslam’dır. Dünyanı da, mezarını da, mahşerini de cennete çevirecek sadece İslam’dır. Çünkü İslam’ı falan, filan ortaya koymadı. Kıymetli dostlar, İslam’ı Allah koydu ortaya. Ben Allah’ın kuluyum. Allah’ı övmeyip de ben kimi öveceğim? Övülecek yüceyi bırakıp da onun kurduğu nizâmı ben bırakıp da kimi öveceğim? Kime kulluk edeceğim, söyler misiniz? Allah’ı bir defa övmeye Allah lâyık. İşte Kur’an’ın en başında (الْحَمْدُ) Rahmân ve Rahim isminin tecellîsine (الْحَمْدُ) ile cevap veriyoruz. Övme övülmenin tamamı, yüce övgülerin tamamı Allah’ın hakkıdır. Allah âlemlerin                Rabbi’si, Rahmân ve Rahim, Rûzi Cezâ’nın büyük mahkemenin mahşer gününün de yine eşsiz hükümdarı herkesi O hesaba çekecek. Ben O’nun kânûnlarını tanımazsam, Allah’ı tanımazsam birini tanıdım o da benim gibi yarın Allah’a hesap verecek. Gittik oraya ikimizde tanıdığımız adamla veya birisiyle Allah huzuruna dikildik, Allah’ın kânûnlarını tanımadık oraya gittik. Peki, ne diyeceğiz? Sizi şerikleriniz kurtarsın beni tanımayanlar… Ey beni tanımayanlar! Benim Kânûn-i Esâsîye ‘mi siz duymadınız mı dünya da? Benim kânûnlarımı anayasam Kur’an idi duymadınız mı? Benim kânûnlarıma göre neden itikatta, ibadette, amelde, ahlâkta, hukûkta beni tanımadan, benim nizâmımı tanımadan, inanamadan, yaşamadan huzuruma nasıl geldiniz? Şimdi benim adâletimden sizi kim kurtaracak? Dediği zaman ne diyeceğiz. Düşünelim düşünmeye gerek yok hakîkat açıkta. Birileri derki acaba düşünelim mi? Hakîkat açıkta. Düşünecek kadar ömrün var mı, yok mu? Hakîkati kabul et, tasdik et, Allah’a bağlan. Bana bağlanma ey muhterem! Bana, şuna, ötekine bağlanma. Kur’an’la, sünnetle, Hz. Muhammed’in getirdiği yüce değerlerle Allah’a bağlan. Kendine çağıranlara da aldanma, o kendine çağıran ruhbanlara aldanma, hahamlara aldanma, papalara, rahiplere aldanma! İslam’ın içinde sahte ne varsa sahte İslam’a, Kur’an’a, ilme, irfâna uymayan, İslam da kendini kendine çağıran, Kur’an ’sız çağıran ve başkalarına da çağırılanlara aldanma. Hakîkate, hakîkate bağlan. Hakk’ı hakîkati kaynağından tanı. Allah’ın şeriki yok, naziri yok, dengi yok. Bir defa Allah’ı iyi tanı, Allah’ı tanı, kânûnlarını hükümlerini tanı, Peygamberi Muhammed’i iyi tanı, Kur’an-ı Kerim’i iyi tanı, kaynağından gerçek hak bilgiyle tanı. Kendine çağıranlardan uzaklaş. Allah’a çağıranlarla, Kur’an’la çağıranlarla, sünnetle, icmâ, kıyasla Allah’a çağıranlarla anlaş onlardan faydalan. Müçtehitten başkasını taklit etme müçtehidinde kendi değil ilmidir. Müçtehitlerin tamamı Kur’an-ı Kerim’den, sünnetten hüküm çıkaranlardır. Zaten hükümlerin pek çoğu kendinde açıktır sünnette açıktır. Bunlar fâkihlerimiz bunları anlaşılır hâle getirmişlerdir Allah hepsine çok rahmet eylesin.

Dakika 45:06

Anlayamayanlara hazır bir sofra, ilmi bir sofra hazırlanmıştır ve müçtehitten başkasını taklit etme, hakîkatten başkasını taklit etme sakın aldanma! Yanlıştan kurtul ki paçan kurtulsun. Yanlış ortama girme ilimsiz, irfân ’sız kendine çağıranların ortamından çık. Kur’an’ın ortamına, ilmin irfânın ortamına gir ve Ehl-i Sünnet Ve’l-Cemâat ile beraber ol. Ehl-i bid’at ve delâletten uzak kal, cehâletten uzak kal. Kur’an-ı Kerim çağdaştan daha çağdaş, muasırdan daha muasır eşsiz yüce, Allah’ın kurduğu medeniyet bunu iyi tanı. Birisi Kur’an’ı keşfedememiş tarihselliği ortaya koymuş ve Kur’an’ı anlamayan babayiğitler tarihselliği Kur’an’ın önüne koymuşlar. Kur’an’ın önünde kimse olmaz, Allah’ın önünde kimse olmaz. Bu neyi gösteriyor? Kur’an’ı anlamadığını gösteriyor, câhilliğini gösteriyor. Bir kısmı da reformundan bahsediyor. İslam’da reformu kimse yapamaz Allah’tan başka, Allah’ın kânûnunu Allah yeniler, Allah yenilemiştir. Muhammed’le İslam’ın şeriatıyla geçmiş tamamen yenilenmiştir. Eskimeyen bu kânûnları Allah koymuştur. Şimdi içtihâd kapısı kıyâmete kadar açıktır. Gerçeği gör oradan müçtehitlere değer ver, topla dünyanın ilim, irfân ehlini müçtehitlerini, bilim adamlarını topla, bilim adamlarıyla müçtehitleri bir araya getir. Dünyanın idâresini bunlara ver bunlara bilimin eline ver ve ilimin irfânın eline ver. Zorbaların elinden al dünyayı İslam böyle istiyor. Müçtehitleri sen meydandan uzakta tutarsan, onlara gereken değeri vermezsen câhilleri, ehliyetsizleri, rantiyecileri, ona-buna yağ yakan yağcıları sen müçtehit ilân edersen ortada hak hakîkat olmaz, Kur’an olmaz, İslam olmaz. Yağcıların ortaya koyduğu İslam adına uydurdukları sahtekârlık ortaya çıkar. O zaman da İslam’a en büyük kötülük ve darbe oradan gelir. İslam’ı İslam olarak, Kur’an’ı Kur’an olarak ortaya koy birilerini devreden çıkar Kur’an’ı koy. Kur’an’ı Kur’an olarak konuşturabilecek babayiğitleri çıkar ortaya ve müçtehitleri çağır gereken değeri ver bunlara. İlim bilim adamlarının tamamını dünya da bir şura oluştur. Bütün bilim adamlarıyla, tüm müçtehitlerle dünya da birlik, sulh ve barış derhal kurulur, adâlet sağlanır. Zorbalar devreden çıkar, rantiyeciler, sömürücüler çıkar. Sosyal adâlet dünyada tecellî eder. Birkaç zorbanın eline bazı zavallı toplumları verirsen o toplumlar ne yapacağını bilmez. Çünkü zorbalar kendine uydurmaya çalışıyorlar. Benim diyor üstadımdan başka bu dünyada üstat yok diyor, benim liderimden başka lider yok diyor, benim önderimden başka önder yok diyor ve kendi kuşundan başka kuş yok diyor. Benim pehlivanımdan başka pehlivan yok diyor. Bunların tamamı saçma sapan sözlerdir. Gerçek ortadadır Allah’ın (C.C) ortaya koyduğu değerler değerdir. Ben demiyorum ki ağamı dinle, paşamı dinle, beni dinle, işte patronumu dinle, falancayı dinle demiyorum ben birilerinin emrinde değilim. Kur’an, sünnet, Allah, Peygamber ne diyorsa bilim, ilim, irfân ne diyorsa dünya da ilimin, bilimin ve hak ve hakîkatin gereğini yapalım diyorum.

Dakika 50:20

Buna da işte dünya bunun için bir karar alacak. Şu doğu kutbunu, batı kutbunu, şimâl kutbunu ortadan kaldırırsınız, bütün akılları bir araya toplarsınız. Aklıselimleri bir araya getirirsiniz. Ama iyi niyetle geleceksiniz, yuvarlak masanın başına dünyayı toplayacaksınız. O zaman Allah’u Teâlâ’ya itaat etmek O’nun kânûnlarını bilime, aklıselime değer vermek şartıyla Allah’ın emrinde bir dünya olur. Çünkü dünya Allah’ındır. Yerlerin, göklerin mülkü Allah’ındır O’ndan başka hükümdar yoktur. Diğer bütün insanların hepsi Allah’ın halîfesidir. Nedir? Yeryüzünde adâleti sağlamakla görevlidir herkes. Herkese de görevi Allah verir ve İslam verir görevi. Ve bilimin, aklıselimin, gerçek hukûkun üstünlüğünü sağladığın zaman işte hak hukûk tecellî eder. Kimsenin hakkını da kimse yiyemez. Herkeste memnun olur, memnun olmayan kimse kalmaz bitek zâlimler insanlığın kanını emenler bir müddet rahatsız olurlar. Daha sonra onlarda adam olur alışırlar.

Kıymetliler,

Onun için ebedî lezzet âhirettedir. Ehl-i takvâ küfre onun patırtısına taviz vermez. Dikkat et! Şimdi burada ki kârımızın dünyada ki mutluluk mezara yansıyacak, mezarda mutlu olacağız. Bütün dünya olsun mahşerde mutlu olacağız. Herkes cennete girsin. İslam böyle istiyor herkes cennete girsin, yanlıştan herkes kurtulsun. İslam böyle istiyor İslam bütün insanlığa geldi. Ama rant (getirim) sağlayan birileri bir toplumu etrafında toplamış oradan rant sağlıyor. Bunlar aslında cehennem de ateşini artırıyor. Bunlar bunların rantiyeleri bütün ateştir. Kur’an-ı Kerim bunları açık, açık ifâde ediyor. İnsanlığın hakkını yiyerek cennete gidilmez cehennemde ateşini arttırıyor, azâbını arttırıyor. Onun için kıymetli dostlar, ebedî mutlu olalım mesele bu İslam ebedî herkesin mutlu olmasını ister. Dünya da kalpler de barış, ruhlar da barış, fertte cemiyette barış, devlette, millette ve dünya da barış İslam budur. Ama sen İslam’ı yok sayarsan kendi elinle kendini yok sayıyorsun, kendi elini yakıyorsun haberin olsun, bastığın dalı kesiyorsun haberin olsun. Allah’a karşı konmaz. İslam ilâhî’dir, hak ve hakîkattir bunda şüphe yoktur. Şüphe ediyorsan îmân olmaz, şüphenin olduğu yerde îmân olmaz. Çünkü Allah şüphe edilecek bir varlık değil. Onun için ebedî lezzet diyor… Dikkat et! Âhirettedir. Ehl-i takvâ küfre, onun patırtısına, küfrün patırtısına tâviz vermez, boyun eğmez bunu da bilen bilsin. Bilenler biliyor bilmeyenlerde bilsin. Çünkü ehl-i takvâ Allah’ın emrindedir Allah’ın emrini bırakıp da kula kul olamaz. Putun kulu olamaz, tağutun kulu olamaz, kula kulluk edemez. Taşa, torağa, aya, yıldıza tapamaz.

Dakika 55:05

Ali’yi, Veli’yi, Îsâ’yı, Mûsâ’yı, Muhammed’i ilâhlaştıramaz. Bunlar Allah’ın şerefli kulları bunlar ilâh değil Allah’ın kulları, Allah’ın peygamberleri Allah’tan başka ilâh olmaz. Kur’an-ı Kerim nur ve şifadır. İşte hayat veren nur derslerimizin adı budur. Kur’an ve İslam insanoğluna gerçek hayatı verir hayat veren nurdur onun için Kur’an-ı Kerim nur ve şifadır. Kâfirler ölüler gibidir yani inanmayanlara Allah’a, O’nun kitâbına, Peygamberine ve O’nun ilâhî hükmüne inanmayanlar aynı ölüler gibidir. İşitmez yüz çevirirler, duymak istemezler yüz çevirirler.

Şimdi Vâhidî şöyle diyor âyet 52’ye istinâden garibanları uzaklaştır dediler ve kodamanları çağır dediler. İşte dünya da zulmün, küfrün mârifeti budur. Garibanları ezer, çiğner, sömürür, uşak olarak kullanır, kodamanlara kölelik yaptırır. İşte İslam dini bunu da ortadan kaldırdı en garibanları en kıymetli mevkilere getirdi. Dikkat et! Ümmü Mektûm bir âmâ idi, Bilâl’i Habeşî bir köle idi. Bunların emsâli çoktur. Ne oldu bunların hepsi? Azîz oldular. Kölelikten, câriyelikten insanlığı kurtarıp dünya da sosyal adâleti uygulamaya dünyayı sömüren kodamanlardan insanlığı kurtarmaya geldi İslam dini ve kurtardı. İslam’dan uzak yaşayanlar, onu kabul etmeyenler hâlâ o câhiliye devrini sürdürenlerdir. Peygamberimizin etrafında garibanlar bulunuyordu. Onlar Peygamberlerimiz devlet başkanı gibi onlara değer veriyordu, bir ordu komutanı gibi onlara değer veriyordu ve garibanlar, kimsesizler, yetimler Peygamberimizin etrafındaydı. Peygamberimizin merhamet kanatları onların üstündeydi. Bütün dünyanın rahmet Peygamberidir o. Ebû Cehil gibi o çağın insanlığın kanını emenler kodamanlar bu garibanları etrafından dağıt etrafında biz bulunacağız dediler Peygamberimize. Cenab-ı Hak müsaade etmedi. Îmânsıza Allah bir değer vermiyor, îmânsız ne kadar yağlı olursa olsun yenmeyen domuz gibidir. Hangi îmânsız? Allah’a karşı koyan, Kur’an’a savaş açan, hakkı hakîkati yok eden, insanlığı sömüren ve zulmü dayatan zâlimlere söylüyoruz. Allah îmânsıza değer vermiyor. Îmânsızın değeri hiç yok ne olursa olsun hangi mevkide, hangi makam da olması da önemli değil îmânsız Allah’a karşı koyuyorsan bunun bir değeri yok. Azrâil alır onu götürür cehennemin dibine götürme deyip de bir babayiğit götürmesin hadi var mı öyle biri? Bütün dünyanın ordularını seferber edin bakalım. Azrâil’in önüne geçecek bir babayiğit var mı? Kıymetli dostlarımız,  Açık konuşalım dostça gerçekleri konuşalım ki duyduk demesin kimse. Yine bir gün Ebû Cehil Peygamber Efendimize şöyle diyordu: Getirdiğini yalanlıyoruz sen eminsin doğrusun diyordu. Bakın bu da gâvurluğun başka cinsi.

Dakika 1:00:00

Peygamberimize diyor ki: Sen doğru insansın, emin insansın, güvenilir insansın ama biz elindeki kitâbı Kur’an’ı kabul etmiyoruz, getirdiğin dini kabul etmiyoruz diyordu. Bu da gâvurluğun başka bir türlüsüdür. Bazıları yerimizden olacağız diye ne yapıyorlardı? Küfürde direniyorlardı, mevki makam korkusu vardı. Efendiler, esas mevki makam îmândadır, Allah’a kul olmaktır. Allah’a kul olmak sultanlıktır. Gerçek mevki makam o zaman kazanılır. Hiç kimse aç yatmaz. Eğer Müslüman olanlar ne yaptılar? Daha büyük makamlara, köleler mevki makamlara geldiler. Bırakın öbürlerini de hiç kimseyi İslam haksız yere ne yapmaz yerinden yurdundan etmez. Haksızlığa İslam karşıdır onun için İslam da kimse kaybetmez herkes kazanır. Ama gâvur böyle düşünüyordu. Ne diyorlardı? Biz Müslüman olursak mevki makamımız elimizden gider diyorlardı. Hâris Bin Amr gibiler, Ebû Cehil gibiler böyle düşünüyordu durumu az çok bilen kefere de vardı. Muhammed kendi vicdanının da doğrudur diyenler vardı.

Şimdi Muhammed diyorlar kendi vicdanında doğrudur. Çünkü hiç eğrilik görmediler ki Peygamberden. Nebi ‘ligi, Resul’lüğü aldatma değildir. Ancak bunları hayal etmiş, ona inanmış âhiret inancı inanılacak şey değildir diyorlardı. Âhirete bir türlü inanamıyordu, yani gâvur küfründen vazgeçemiyordu. O aldatmaz ama aldanmış diyorlardı, kendini Peygamber sanmış diyorlardı. Bunu diyenler bugün batıda var, doğuda da vardı bugün batıda var. Bu yanlışın doğusu, batısı olmaz. Bugün son Avrupa tarihçilerinin içinde bu yanlışa saplananlar elbette sayıları az değildi. Hattâ Avrupa tarihçilerinin bir kısmı, filozof geçinenlerinde yine bir kısmı çoğunlukla iddiaları budur. Muhammed (A.S.V) kendinden emin idi ve böyle gitti diyorlar. Kim bunu diyen? Batı Avrupa tarihçileri diyor. Muhammed (A.S.V) kendinden emin idi ve böyle gitti diyorlar, îmânı hiç sarsılmadı diyorlar ve tarihi bir gerçektir diyorlar. Gerçeğin bir kısmını görmüşler öbür tarafını görememişler. Öbür tarafını da görselerdi derhâl Müslüman olmaları gerekiyordu. İslam çünkü evrensel bütün milletlerin dinidir İslam. Müslümanlığı kabul etmem demek bütün insanlığı inkâr etmek, Allah’ı inkâr etmektir. Peygamberliğe inanmıyorlar işin bir tehlikeli tarafı da bu. Allah’a inanan O’nun gönderdiği elçiye inanmak zorundadır. Peygamberi ret etmek Allah’ı ret etmektir (Hâşâ Sümme Hâşâ). Peygamberliğe inanmıyorlar, hak bir iş olduğuna inanmamışlardır, gerçek olduğuna bir türlü inanamamışlardır. Onun gelmiş geçmiş en büyük Peygamber olduğunu bildikleri hâlde açık bir düşmanlıktan vaz geçememişler. Yine gelmiş geçmiş en büyük Peygamber olduğunu anlamışlardır. Ama açık bir düşmanlıktan vazgeçememişler. Bunun da sebebi içlerindeki kindir, ırkçılıktır, faşizanlıktır birçok sebepleri vardır.

Dakika 1:05:02

Hangi sebeple olursa olsun îmândan mahrum olmak, İslam’dan mahrum olmak kendisini hüsrâna atmak demektir. Kendilerinin açıktan açığa düşman olduklarını da biliyorlar. Yani bunlar da yersiz haksız bir düşmanlık vardır İslam’a karşı hiç haklı tarafları yoktur. Çünkü İslam insanlığı kucaklayan Allah’ın rahmetidir, Allah’ın merhametidir, Allah’ın sosyal adâletidir. Bütün yüce değerlerin tamamı İslamda’dır. İslam’a düşman olmanın hiçbir haklı tarafı olamaz. Bu inkârlar aslında Allah’a yönelik inkârlardır. Allah’ı, kudretini, Kur’an’ı, Hz. Muhammed’in Peygamberliğini inkâr edenler bunlar Hz. Muhammed’in eseridir diyenler böyle söylemek kâfirlerin zâlimlerin kendi âdetidir. Muhammed kendiliğinden bir şey uyduramaz uydursaydı Cenab-ı Hak ne diyor Kur’an-ı Kerim’de; “Ey Muhammed! Eğer Kur’an-ı Kerim’i doğru anlatmasaydın, azıcık bir şey katsaydın şah damarını, kalp damarını koparırdık” diyor. İslam bir hakîkattir, Hz. Muhammed hak Peygamberdir. Ey ümmet! Allah yardımı hâzır ve nâzırdır. Bu söz bütün insanlık âleminedir. Bütün insanlı âlemine: “Ey insanlık âlemi! Allah ve Allah’ın yardımı hâzır ve nâzırdır. Allah’a kimse gâlip gelemez Allah ezelî, ebedî galiptir. O’na karşı koyan herkes mağluptur rezil ve rüsva olacak, helâk olacaktır.” Kimse kendini helâk etmesin biz onun için konuşuyoruz, Kur’an-ı Kerim’i onun için duyuruyoruz. Cenab-ı Hak ne diyor Saffat Sûresi’nin 171, 173’üncü âyetlerine şöyle bir bakıver. (إِنَّهُمْ لَهُمُ الْمَنصُورُونَ ﴿١٧٢﴾) ne diyor; “Muhakkak ki onlar muzaffer kılınmışlardır.” (وَإِنَّ جُندَنَا لَهُمُ الْغَالِبُونَ ﴿١٧٣﴾) “bizim ordularımız muhakkak galiptir” diyor Cenab-ı Hak. Allah’ın orduları mağlup olmaz izzet Allah’tadır, Rasûlündedir, mü’minlerdedir. Bizim ordularımız muhakkak galiptir diyor Cenab-ı Hak (كَتَبَ اللَّهُ لَأَغْلِبَنَّ أَنَا وَرُسُلِي) Mücâdele Sûresi 21’inci âyetine de bakıver. “Allah ve Peygamberler galiptirler.” Cenab-ı Hak böyle yazmıştır diyor böyle yazınca Allah’ın yazdığı bozulmaz. O dilemedikçe hangi mûcizeyi göstersen îmân ettirtemezsin diyor. Bu da Allah’ın hidâyet etmedikleridir. Yine Zemahşerî, Ahmed Bin Hanbel’in de rivâyetinde hayvan ve kuşlar toplanır, hakla ödettirilir. Boynuzsuz koyunlar, koçlar boynuzlu olan bütün hayvanlardan boynuzsuz olanlar haklarını alırlar diyor. Bunun anlamı şudur; Mahşerde, Rûz-i Cezâ da, büyük mahkemede Allah’ın adâleti tecellî edecek her hak sahibi hakkını alacaktır.

Dakika 1:10:00

Bunda kimsenin şüphesi olmasın. Onun için A’râf Sûresi 179’da da: Onlar Allah’a karşı gelen, emirlerine karşı gelen, inkâr edenler için… Ne diyor? Onlar hayvanlar gibidirler, hem de daha da sapıktırlar buyurmaktadır. Kim? Allah’u Teâlâ diyor. (أُوْلَئِكَ كَالأَنْعَامِ بَلْ هُمْ أَضَلُّ ) diyor. Hiç kimsenin bu duruma düşmemesi için İslam çalışır. Herkes yükselsin ister, kimsenin alçalmasını istemez. Onun için Allah’a karşı konulmaz, Allah’ın ortaya koyduğu kânûnlar inkâr edilmez. İslam ilâhî kânûnlar ilâhî nizâmdır. Âlem ve içindekiler hepsi aslî yaradılışları ve varlıklarını zanlarıyla ilâhî kudretin birer delillerdir. Dikkat et buraya! Âlem ve içindekiler hepsi aslî yaradılışları ve varlıklarını zanlarıyla ilâhî kudretin birer deliller manzumesidir ve hikmet kitabının âyetleridir. Unutma bunları!

Dakika 1:11:44

 

 

 

(Visited 219 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}