[jw7-video]

466- Tefsir Ders 466 hayat veren nurun keşif notları

466- Kur’an-ı Kerim Tefsîr Dersi 466

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

(Mücadele Sûresi 1’inci Âyet-i Kerime’den 13’üncü Âyet-i Kerime’ler)

 

‘’Elhamdülillahi Rabbil-âlemin vesselâtü vesselâmü alâ Rasûlina Muhammedin ve alâ âlihi ve sahbihî ecmaîn’’

‘’Eûzu billahis-semîîl- alimi mineşşeytanirracim min hemzihî ve nefgıhî ve nefsih’’

‘’Bismillahillezi la yedurru mâismûhü şeyün filardı velâ fissemâ vehüvessemiûl âlim’’

‘’Bismillahi Zişân azimû sultan şedidül burhan kaviyyül erkâm mâşââllahu kân Eûzubillahi min külli şeytani insün ve can’’

‘’ Rabbi Eûzu bike m‘in hemezâtiş şeyâtîn ve eûzu bike Rabbi en yahdurûn’’

 

‘’Eûzu bi kelimatillahittâmmâti min şerri mâ haleka ve zerea ve berea’’

‘’Eûzu billahi mimmesteâzebihi Muhammed Mustafa Sallallahu Teâlâ Aleyhi ve Sellem ve Mûsâ ve Îsâ ve İbrâhimellezi veffâ ve min şerri mâ halekâ ve zerâ ve berâ ve min şerri mâ tahtes serâ ve min şerri külli dâbbetin Rabbi ahîzün bina sıyetiha inne rabbi alâ sıratın müstakim, velâ havle velâ kuvvete illâ billâhil aliyyîl azîm’’.

 

 

Kıymetli ve muhterem izleyenler,

 

Hayat veren nurun dersleri, keşif notları ve irşâd notları olarak sizlere dersimiz devam etmektedir. Şu anda Mücadele Sûresi’ne gelmiş bulunmaktayız, Mücadele Sûresi Medine-i Münevvere de inzâl edilen sûrelerdendir. Âyet sayısı 22’dir sıra numarası 58’dir. Şimdi bu Sûre-i Celile de Yüce Rabbimiz biz kullarına hangi yüce mesajları vermektedir şöyle bir bakalım; Mücadele Sûresi adından da bellidir ki muhakkak ki Allah yolunda gerçek mücâhit olmanın cihâd etmenin adıdır.

 

Dakika 5:10

 

(وَاللَّهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظِيمِ) “Allah büyük lütuf sahibidir.” İşte şöyle bir bakalım bu büyük lütuftan ebedî hissedar olmak bu büyük kurtuluşu büyük “Fazlı Kerem’i” kazanabilmek için mücâhede gerekmektedir, cihâd gerekmektedir. Şimdi Sûre-i Celile’nin şöyle içinden akan şu hakîkat çeşmelerine hakîkat rüzgârlarına ezelden gidip ebediyyâta doğru giden şu ilâhî lütuflara şöyle bir bakalım;

بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

 

قَدْ سَمِعَ اللّٰهُ قَوْلَ الَّت۪ي تُجَادِلُكَ ف۪ي زَوْجِهَا وَتَشْتَك۪ٓي اِلَى اللّٰهِۗ وَاللّٰهُ يَسْمَعُ تَحَاوُرَكُمَاۜ اِنَّ اللّٰهَ سَم۪يعٌ بَص۪يرٌ﴿١﴾

 اَلَّذ۪ينَ يُظَاهِرُونَ مِنْكُمْ مِنْ نِسَٓائِهِمْ مَا هُنَّ اُمَّهَاتِهِمْۜ اِنْ اُمَّهَاتُهُمْ اِلَّا الّٰٓئ۪ وَلَدْنَهُمْۜ وَاِنَّهُمْ لَيَقُولُونَ مُنْكَراً مِنَ الْقَوْلِ وَزُوراًۜ وَاِنَّ اللّٰهَ لَعَفُوٌّ غَفُورٌ﴿٢﴾

وَالَّذ۪ينَ يُظَاهِرُونَ مِنْ نِسَٓائِهِمْ ثُمَّ يَعُودُونَ لِمَا قَالُوا فَـتَحْر۪يرُ رَقَـبَةٍ مِنْ قَبْلِ اَنْ يَتَمَٓاسَّاۜ ذٰلِكُمْ تُوعَظُونَ بِه۪ۜ وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يرٌ ﴿٣﴾

فَمَنْ لَمْ يَجِدْ فَصِيَامُ شَهْرَيْنِ مُتَتَابِعَيْنِ مِنْ قَبْلِ اَنْ يَتَمَٓاسَّاۚ فَمَنْ لَمْ يَسْتَطِعْ فَاِطْعَامُ سِتّ۪ينَ مِسْك۪يناًۜ ذٰلِكَ لِتُؤْمِنُوا بِاللّٰهِ وَرَسُولِه۪ۜ وَتِلْكَ حُدُودُ اللّٰهِۜ وَلِلْكَافِر۪ينَ عَذَابٌ اَل۪يمٌ ﴿٤﴾

اِنَّ الَّذ۪ينَ يُحَٓادُّونَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ كُبِتُوا كَمَا كُبِتَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْ وَقَدْ اَنْزَلْـنَٓا اٰيَاتٍ بَيِّنَاتٍۜ وَلِلْكَافِر۪ينَ عَذَابٌ مُه۪ينٌۚ ﴿٥﴾

يَوْمَ يَبْعَثُهُمُ اللّٰهُ جَم۪يعاً فَيُنَبِّئُهُمْ بِمَا عَمِلُواۜ اَحْصٰيهُ اللّٰهُ وَنَسُوهُۜ وَاللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ شَه۪يدٌ۟﴿٦﴾

 

صَدَقَ اللهُ اْلعَظِيمُ

 

Kocası hakkında seninle tartışan ve Allah’a şikâyette bulunan kadının sözünü Allah işitmiştir. Dikkat edin! Bir kadın geliyor Peygamberimize kocasını şikâyet ediyor ve Peygamberimizle de tartışıyor kadın ve Allah’a da şikâyet ediyor. Kim? Kadın şikâyet ediyor. Yüce Allah ne diyor; O kadının sözünü Rabbim işitti diyor. Her şeyi duyan Allah o kadın da Allah’ın kuludur ve insandır. Haksızlık ne yerde, ne gökte Allah’ın adâletinde taraftar bulamaz İlâhî Adâlet tecellî eder. Kadın haklarından bahsedenler Kur’an-ı Kerim’in şöyle bir âyetlerine şöyle bir bakıversinler, 14 asır önce kadını kadın yapan en yüce değerlerle kadına bütün haklarını veren Yüce İslam dinidir. Kadını kadınlıktan çıkaranlar onu ne hâle getirdiklerini göremeyen körler basîretsizler şöyle baksınlar. Kadına gerçek hakkını, hukûkunu, özgürlüğünü, korunmasını, onun güvenini, güven ortamını en mükemmel şekilde kadını kadın yapan değerlerle Yüce İslam kadına bütün haklarını vermiştir.

Dakika 10:17

Bir Peygambere karşı bir kadın hakkını savunabiliyor demokrasi özgürlük bu işte. Peygambere karşı kocasını gelip şikâyet ediyor, Peygamberle tartışıyor Yüce Allah’a şikâyet ediyor ve Yüce Allah akın bir sûre gönderiyor kadının isteğine göre bir sûre geliyor “”Mücadele Sûresi”. Nisâ Sûresi’ne bak ve Talak Sûresi’ne bir bak, bunlar kadın için özel gelmiş sûreler bir de Kur’an-ı Kerim’in genel şöyle bir mesajına bak kadınla erkeğine bir bütün görüyor ortada. Allah’u Teâlâ kadını yarattı o kadına kadını kadın yapan iki cihânda mutlu kılan bütün değerlerle kadını donattı. Bugün Allah’u Teâlâ’nın dediği gibi ilâhî ölçüleri ve ilâhî adâlete, kadına verilen ilâhî haklara riâyet ederek kadının hakkını İslam, Allah vermiştir bu hakları bugün birçokları elinden almıştır. Kadını şu anda taşıyamayacağı ağır yüklerin altına kadını salmıştır ve bunun adını da kadın hakları koymuştur. Kadın annelikten uzaklaştırıldı, şefkat evlada olan derin şefkatinden, merhametinden uzaklaştırıldı. Kadın erkekleştirilmeye zorlandı kadının mizâcı, ruhsal yapısı, biyolojik yapısı, anatomik yapısı onun ortamı kadının elinden alındı, kadının hakları elinden alındı. Bunun hürriyet adına yapıldı hürriyeti de kötüye kullanan bir ortamın içine itildi. İslam her şeyin en güzelini Yüce Allah ortaya koymuş İslam ile koymuştur. İslam, Yüce Allah’ın rahmetinin, adâletinin, tüm güzelliklerin, merhametinin bütün deryâ ezelî ebedî kaplayan sevginin tecellîsidir. Kadını sevgiden de uzaklaştırdın. Niye bugün boşanmalar daha da çoğaldı şimdi? Niye ailede aile mutluluğu kalmadı ve babayla oğul kızıyla anne arasında neden bağları koparıldı? İnsanı insan yapan değerler Allah’u Teâlâ’nın ortaya koyduğu değerlerdir. Bilim vahyi ilâhî ile hareket ederse bilimin insanlığa çok büyük hayırlı hizmetlerde bulunur. Allah’ı inkâr edere, vahyi inkâr ederek bilim bir yere varamaz çok geç kalır. İslam bilimdir hem de ilâhî hak bilimdir. Onun için kadın Peygamberimizle tartıştı kocasını hakkında hem de Allah’ı da şikâyet etti ve Yüce Allah ne diyor; Allah işitendir, bilendir. O kadınla Peygamber arasındaki tartışmayı da Cenab-ı Hak her şeyi duyan Alla onu da duydu ve bakın kadından yana Allah ne yaptı; Hükmünü bildirdi.

Dakika 15:05

Kadından yana dikkat et! Bu kadınlara İslam dini gereken hakkını İslam, Hz Muhammed ve Yüce Allah vermiştir. Çünkü peygamberler Allah’tan geleni uygularlar, peygamberler vahiy ile konuşurlar. (وَمَا يَنْطِقُ عَنِ الْهَوٰىۜ ) (اِنْ هُوَ اِلَّا وَحْيٌ يُوحٰىۙ) Peygamberler kendiliğinden konuşmaz Allah’tan aldığını tebliğ ederler, uygularlar. Peygamberin Aleyhissalâtu Vesselâm ve Aleyhimüsselâm Peygamberimiz, Efendimiz Muhammed’in ve bütün cihân Peygamberi olan Hz Muhammed’in görevi budur daha öncekiler de böyleydi.

İçinizde zıhâr yapanların kadınları, onların anaları değildir. Şimdi İslam dini hurâfe olan bâtıl olan uydurukça bid’at olan ne varsa İslam dini safsataların tümünü ortadan kaldırmış atmış hakîkati ortaya koymuştur. Bu safsatalardan biri de vardır zıhârdır. Şimdi zıhârın da ne olduğunu anlamaya çalışacağız.  İçinizde zıhâr yapanların kadınları, onların anaları değildir. Onların anaları ancak kendilerini doğuran kadındır. Gördün mü İslam gerçekçi birine benim anam demekle o anan oluvermiyor. İnsanlık ahlâkî görevlerini onu büyük ana gibi kabul etmek, hürmet etmek yaşlılara ayrı şey… Birine ben anam dedim de anam oluverdi, karısına anam dedi de anam oluverdi olur mu öyle şey? Bu safsata İslam dini bunu ortadan kaldırdı. Aynen evlatlık meselesi evlatlığı alıyor bu benim evladım diyor. Evladın gibidir ama evladın değildir, çünkü senin sulbünden değil gerçekçi ol. Karısına adam kızıyor “Sen bana anam gibisin” diyor kadını bir daha anam gibi dedim diye o kadına yaklaşmıyor bir daha, kadını muallakta bırakıyor. Yüce İslam safsataların hurâfelerin tümünü ortadan almış atmıştır gerçeği, hakkı-hakîkati ortaya koymuştur.

Onların anaları ancak kendilerini doğuran kadındır. Şüphesiz onlar çirkin ve yalan bir laf söylüyorlar. Gördünüz ya! Anan olmayana anam dediğin zaman bu nedir; Çirkindir de yalandır karısına kötülük etmek için sen bana anam gibisin diyor buna işte zıhâr bu. Karısının sırtına: “Senin sırtın bana anamın sırtı gibi” diyor. Ondan sonra o kadına yaklaşmıyor çünkü anam gibi dedim diye… Yüce İslam tam bir hak ve hakîkat ve hak dini olduğu için tam bir hakîkattir. Bütün safsataları yalan, çirkin olan ne varsa ortadan kaldırmış, atmış ayağının altına almıştır bu gerçek olmayanları. Cenab-ı Hak; Şüphesiz onlar çirkin ve yalan bir laf söylüyorlar kuşkusuz Allah affedici, bağışlayıcıdır. Kurtuluş kapılarını da gösteriyor, yanlışı bırak doğruya gel diyor Cenabı Hak. Sen yanlış yaptın diye de hemen de seni de kesip atmıyor hem kazanmak kurtarmak için hemen kurtuluş kapılarını sana açıyor. Ne dedi burada; Kuşkusuz Yüce Allah Celle Celâlühü affedici ve bağışlayıcıdır diyor. (إِنَّ اللَّهَ لَعَفُوٌّ غَفُورٌ) Çok affedici, çok mağfiret edendir, çok bağışlayandır.

Dakika 20:20

Kadınlardan zıhâr ile ayrılmak isteyip de sonra söylediklerinden dönenlerin, karılarıyla temas etmeden önce bir köleyi hürriyete kavuşturmaları gerekir. Allah burada cezâlandırdı bu safsatacıları, hurâfecileri, bakın bu kadının kocası cezâlandı. Ne dedi o zaman dünyada kölelik vardı bugün de başka türlü kölelik var. Sadece bugünkü durumu değişmiş kılık kıyafeti değiştirilmiş, ortamı değişmiş, şartlar değişmiş ama kölelik değişmemiş. O gün de insan dini insanlığa hürriyetine kavuşturmak için en büyük sevabı başa neyi aldı? İnsanların hürriyetini onlara vermeyi, köleleri âzâd etmeyi en başta en büyük sevap olarak aldı. Ne dedi bu zihniyete: Sen bir köle âzâd edeceksin dedi. Allah cezâ verdi, senin kadını cezâlandırmaya bir safsatayı, bir yalanı, bir çirkin olayı ortaya koyup da senin haktan, hakîkatten uzaklaşmaya hakkın yok. Cenab-ı Hak ne dedi; Sen kefâret ödeyeceksin o kadın da yine karındır, kadının da haklarına, hukûkuna riâyet edeceksin dedi köle âzâd etmeyi ona şart koştu. Bakın şimdi diyeceksin ki İslam dini sosyal bir dindir, merhamet dinidir. Ya gücü yetmezse bu adamın köle âzâd edecek bir durumda değilse diyeceksin. İslam’da her çare vardır her çare sen İslam’ı anlamamışsın bilmiyorsun, bilenler biliyor. Cenab-ı Hak, bakın hem de kadınına diyor yaklaşmadan önce diyor ne yapacaksın; Köle âzâd edeceksin dedi. Bir köleyi hürriyeti olmayana hürriyete kavuşturacaksın dedi. “Size öğütlenen budur Allah yaptıklarınızdan haberi olandır” çünkü her şeyden haberdardır Cenab-ı Hak. Ne ezelde ne ebette Allah’tan bir şey kaçmaz kaçamaz O görür ama her şeyi görür, bilir ama her şeyi bilir, duyar ama her şeyi duyar, gücü yeter ama her şeye gücü yeter. Çünkü yaratıcı O sadece O başka yaratıcı yok, öbürleri sadece Cenab-ı Hakk’ın yaratmasıyla beraber onlar vasıtadır yaratıcı olmaz. Yaratılan yaratıcı değildir, sadece onlar vasıtadır. Yaratanla meselâ yaratma işi ile üretme işini de insanlar birbirine karıştırıyor. Yaratma ayrı, üretme ayrıdır, üretmeyi de kânûnlarını da Cenab-ı Hak üretmenin kânûnlarını da Cenab-ı Hak kendisi yaratmıştır, o kânûnları da ortaya O koymuştur. İnsanoğlu yaratıcı değildir ama üretme kânûnları ile Cenab-ı Hak insanoğluna üretebilme sebebiyetini ve vasıta olabilme imkânlarını insanoğluna vermiştir.

Dakika 25:00

İnsanoğlu yaratmaz üretir, yaratmak yoktan bir şeyi var etmektir. İnsanoğlu yoktan bir şey var etmiyor ki, yaratılmışların üretilmesine vasıta oluyor sebep oluyor. Fakat sebeplerin tamamı da Allah’ın irâdesine bağlı olduğunu da unutma! Çünkü biz üretirken bizdeki kudret ve kuvveti de bize O veriyor, O yaratıyor, sebeplerinde yaratanı O’dur. Buraları iyi anlamak için önce îmân lâzımdır, halkbilim ile beraber hak îmân lâzımdır. Her îmân, îmân değildir her bilgi hak bilgi de değildir.

Kıymetli dostlarımız,

Buna imkân bulamayan kimse meselâ köle âzâd etme imkânı yok. Çünkü kölesi varsa hürriyete kavuşturacak yoksa o zaman köleler satın alınıyordu hürriyetine kavuşturmayı Yüce İslam bu hemen İslam’ın gayesinden biri bütün dünyanın özgür, hür olmasıdır. İslam Allah’tan gelen hürriyet yoludur, Allah’a giden hürriyet yoludur bu hürriyetini kefili Allah’ın kendisidir. Bunun dışındaki hürriyetler esirin esire kefil olması gibidir, kölenin köleye esir olması gibidir. Hür olmayan kimin hürriyetine kefil olacaktır? Sen neden bahsediyorsun? Hürriyet’in kefili Allah’u Teâlâ’dır ve İslam A’dan Z’ye de hürriyet yoludur. Batıdan-doğudan, şundan-bundan gerçekleri öğrenen değil dünyaya hakîkati öğreten İslam’dır. Bugün Müslümanlar bugün eğer bu kişiliklerine gösteremiyorlarsa İslam’ı keşfedilmemişler Müslüman olmuşlar. Ama bilimsel olan İslam’ı keşfedememişler İslam bilim dinidir tamda ilâhîdir, tam da hakîkatin kendisidir. Çünkü Allah’ın kurduğu düzende kusur olmaz. Kusur nerede? Kur’an’ı İslam’ı keşfedemeyen o eksik kafalarda kusur orada keşfedemeyende. İmâm-ı Âzâm’ın yanına git o ekoldeki filozoflara, hukûk filozoflarına bir bak şöyle dinle Ashâb-ı Güzin git ve Peygamber’i iyi keşfet, Kur’an-ı Kerim’i iyi keşkek ve diğer müçtehitlerimizi ve İslam filozoflarına şöyle bir bak. İslam filozoflarının adını bile anmaya cesaret edemeyen ve birde tahammül edemeyen bir zihniyet var. Her gerçeği İslam’dan öğrendiği hâlde hiçbir şeyi İslam’dan öğrenmediğini söyleyebilecek kadar câhil karanlık kafalar var. Bu şuna benzer ki her nimet Allah’ındır, adam tutar Allah’ı inkâr eder aynen bunun gibidir. Her mahlûkat Allah’ındır, tutar Allah’ı inkâr eder. İslam’da Allah’ın rahmetinin tecellîsidir sen bunu keşfedemediysen veyahut da bu kadar keşfetmiş de daha ötesini keşfedememişsen bu senin aczindir, bu senin cehâletindir, bu senin gafletindir. İslam’da daha senin ağzını açamadığın hazineler durmaktadır bunu Kur’an-ı Kerim kendi haber veriyor. Size enfüsî ve âfâkî âlemde daha nice âyetlerimi göstereceğim ki bu Kur’an’ın, bu İslam’ın hak olduğunu anlayacaksınız. Kime diyor? Îmânsızlara diyor siz de anlayacaksınız. İslam’ın hak ve gerçek olduğunu anlamayan kimse kalmayacak ama geç kalma îmânsız ölüp de mezarda uyanma geç kalma şimdi uyan aklını başına al!

Dakika 30:15

İslam dininin kimseden bir şey öğrenmeye ihtiyacı yoktur. Çünkü dünyanın tamamen hocası, öğreticisi her şeyi herkes ne öğrendiyse öğreten İslam’ın kendisidir. Güneşe sen ışık vermeye kalkarsan elindeki yakıp ben güneşi aydınlatmaya kalkıyorum dersen buna leylekler, kargalar güler. Yüce İslam Allah’ın rahmetinin, ilminin tecellîsi. Sen Kime neyi öğretiyorsun? Müslümanlar görevlerini yapmamış da dünyaya bunu gereği gibi anlatmamışlarsa orada Müslümanlardan görevini yapmayanlar vardır. Bir de her insana geldiği İslam her insan burada sorumlu sadece Arab’ın, Türk’ün, doğunun, batının işi değil. Allah’ın kulu musun, herkes bu İslam’ı anlayıp keşfedecek. Allah’ın istediği gibi Allah’a kul olacaksın İslam bu. Onun için İslam dininde bütün sosyal ihtiyaçlarının tamamı ortaya konmuştur. Nasıl cepheye asker lâzım onu tâyin etmiş, nasıl hâkim lâzım onu tayin etmiş, nasıl doktor lâzımsa onu tâyin etmiş, Koruyucu hekimlik nasıl lâzımsa İslam her şeyi ortaya koymuş. İslam’ın ortaya koyduklarının yanında dünyanın uyguladıkları şurada sadece teknik ve teknolojinin dışında yıkmaktan başka tahripten başka ne yaptığı var. Tekniği teknolojiyi de doğru kullanamıyor. Bakın ekosistemi bozdun karada, havada, denizlerde düzen bozuldu. Kim yaptı bunu? İşte tekniği, teknolojiyi, fenni doğru kullanamayanlar. Delinin eline tabanca vermeyin alın önce akıllı kim, deli kim gel İslam’da İslam öğretsin sana bunu. Deliyle akıllıyı sana, normalle anormali, akıl ile makulü, bilenle bilineni, subje ile objeyi, enfüsî ve âfâkî ne varsa gel bunları İslam’dan öğren.

Evet, kıymetli dostlarımız!

İşte Cenab-ı Hak burada böyle buyurdu. Ne dedi: Size öğütlenen budur kadınlardan zıhâr ile ayrılmak isteyip de sonra söylediklerinden dönenlerin karıları ile temas etmeden önce bir köleyi hürriyete kavuşturmaları gerekir size öğütlenen budur. Allah yaptıklarınızdan haberdar olandır. Buna imkân bulamayan kimse temas etmeden önce… Dikkat et! Hanımına yaklaşmadan önce aralıksız olarak iki ay oruç tutmalıdır. Köle âzâd etmeye parası-pulu yok, gücü yok bugünkü şartlar altında da zaten bugün şimdi hiç kimseye köleliği kabul etmiyor. Ama bugünkü çağda köle olmayan kaç kişi var bunu şöyle bir düşünelim. Dünyada hakîkî inanç ve vicdan özgürlüğü, inanç ve vicdan özgürlüğü tamamen faydalı ayarlı zarardan uzak tam özgür bir ortamda bütün insanlığın hak ve hukûku insanlara bugün verilmiş midir? Her hak sahibine haklar verilmiş midir? Yoksa rüyada birileri her şey benim deyip dünyayı sömürmekte midir? Birileri birilerini kullanmaktadır mıdırlar?

Dakika 35:00

Bunun için şöyle adâlet ortamı, sosyal ortam iyice hazırlanmış mı adâlet ilkelerine göre şöyle bir bakalım;

Bunun için bugünün şartlarına göre de İslam dini şu anda hem adâletin dünyaya hâkim olması için çalışırken hem de ne diyor: “Gücü yetmeyen için iki ay muttasıl oruç tutacaktır” diyor. Bu da bir kadına haksız muamele yapmanın ikinci cezâsıdır. Köle âzâd etmeye gücü yetmeyen için ne diyor: İki ay muttasıl oruç tutacaksın hem de karına yaklaşmadan. Bunlar cezâdır kadına yapılan kötülüğün cezâsıdır. Buna imkân bulamayan temas etmeden önce aralıksız olarak iki ay oruç tutmalıdır. Buna da gücü yetmiyor sağlığı yok oruç tutmaya şimdi tabii niceleri ooo iki ay nasıl oruç tutulur muttasıl, yani ara vermeden muttasıl demek ara vermeden iki ay oruç tutacak bu kefaret orucu. Buna da gücü yetmeyen olur mu? Olur. İslam dini merhamet dinidir gücü yeten ile yetmeyen bir olur mu? Adâlet dinidir hem de tam bir merhamet ile ortaya konan bir adâlettir. Vicdansızların, insanlığın kanını emen vicdansızların sahte adâleti değildir İslam’daki gerçek adâlet. Buna da gücü yetmeyen 60 fakiri doyurur. Gördün mü? İslam dini cezâyı dahi faydaya çevirmiş, 60 fakiri doyuracaksın diyor buna da gücü yetmezse iki ay oruç tutmaya da, 60 fakiri akşamlı sabahlı doğuracaksın. Veyahut akşamlı sabahlı doyuracak kadar ona onun değerini, fidyesini, fıtrasını vereceksin. Bu hafifletme Allah’a ve Rasûlüne inanmanızdan dolayıdır. Bunlar Allah’ın hükümleridir kâfirler için acı bir azâb vardır.

Şimdi adam inanmıyor İslam hukûkuna İslam’ın itikadi, amelî, hukûkî, ahlâkî İslam denilen Yüce değerlere inanmıyor. Tamam, Cenab-ı Hak ona da diyor ki: Nasıl olsa benim ordularım ve kudretim her şeyi kuşattı sen benim kuşatmam altındasın Azrâil Aleyhisselâm ensende duruyor canını alacak. Ne zaman? Vakti saatini bekliyor, Allah acele etmez her şeyi takdire bağlamış. Ondan sonra canını alıp hesaba çekecek hak ettiğin cezâyı verecek. Ne diyor; “Kâfirler için acı bir azâb vardır.” İşte yüce nazmını okuduğum âyetlerin anlamı bunlar. (وَلِلكَافِرِينَ عَذَابٌ أَلِيمٌ) Yüce Rabbimiz böyle diyor. Aman inkârcılardan olma, şüphecilerden olma. Müşriklerden, münâfıklardan, âsîlerden, zâlimlerden, fâsıklardan, bağilerden, tağilerden, facirlerden sakın olma. Tam bir mü’min Müslüman ol tam bir böyle hem kendi hayrına bir Müslümanlık, hem de bütün mahlûkatın hayrına bir Müslümanlıktır. Çünkü Müslümanlık her şeyin hayrınadır. Ey kıymetli dostum! Ben İslam’ı anlayabildiğim kadar anlatıyorum İslam benim dediğimden çok yüce daha da yüce daha da güzel.

“Allah’a ve Rasûl’ünde karşı gelenler kendilerinden öncekilerin alçaltıldığı gibi alçaltılacaklardır.

Dakika 40:10

Allah’a ve Rasûlüne karşı gelinmez itaat et sakın isyân etme. Alçaldıkça alçalacaksın en alçaklardan olacaksın Allah’a ve Rasûlüne Yani Hz Muhammed’e karşı geldiğin zaman. Ki Hz. Muhammedi bütün âlemlere Rahmet Peygamberleri olarak insan ve cinne elçi olarak gönderen Allah’u Teâlâ. Muhammed’e karşı koyduğun an, Allah’a karşı koyduğunu unutma. Çünkü onu o görevlendirdi. Bir devlet bir devlete elçi gönderdi o devletin elçisine öbür devlet kötü davranırsa bu neyin alâmetidir? Ortaya bir ültimatom çıkmaz mı? Ve bu bir savaş nedeni de olur. Aklını başına al! Allah’a ve Rasûlü Muhammed’e ve Muhammedî şeriata karşı çıkma, itaat edebildiğin kadar itaat et ama âsî olma. Gücüne göre isteniyor İslam’da her şey gücünün yetmediği hiçbir şey İslam’da teklif edilmemiştir. İnsanların gücüne göre İslam teklif edilmiştir İslam teklifi ilâhî Allah’ın kânûnlarıdır. Kuluna bu teklif edilmiştir kul bunu tâ Kâlû Belâ da kabul etmiş dünyaya gelmiş inananlar sözümüzden caymadık demiş “Lâ ilâhe illallah Muhammedurresulullah” diyerek ikrâr etmiş, tasdik etmiş, îmânını yenilemiş, bir kısmı da sözünden caymış Allah’ı da, Peygamberi de Muhammedî şeriat-ı olan İslam’ı tanımak istemiyor. İstemiyorsan yarın Allah’ın huzuruna hepimiz gideceğiz, hep beraber hesap vereceğiz, sen kendin bilirsin.

Allah’a ve Rasûlüne karşı gelenler, kendilerinden öncekilerin alçaltıldığı gibi alçaltılacaklardır. Kimi alçaltı Cenab-ı Hak? Nuh kavmi karşı koydu Nuh’a n e oldu? Allah helâk etmedi mi Tufan ile? Hûd kavmi karşı koydu helâk etmedi mi fırtınalarla? Sâlih’in kavmi, Semûd kavmi tanımadı ne oldu? Yıldırımlar yağdı belâlarını buldular. Peki, İbrâhim’in karşısında Nemrut ne oldu? Helâk oldu. Lut kavmi ne oldu, Şuâyb kavmi ne oldu? Helâk oldular. Firavun ne oldu? Helâk oldu. Ebû Cehiller ne oldu? Bedir kuyusuna kelleler gitti. Her çağın Allah’a kafa tutanların o kafalar kırılmış cehenneme gönderilmiştir. Allah’a, Peygambere karşı konmaz, insanlar birbirine haksız muamele yapamaz. Çünkü insanlar Allah’ın kullarıdır yerde, gökte mahlûkat Allah’ındır bunlara sen kötü davranamazsın, faydalanırsın sadece. Kötü davranma hakkın yok. Tekrar hatırlatayım; Bir çiçeği bile keyfi içleme, isrâf etme, heder etme bir karıncayı bile yersiz olarak eder etme. Bu senin yarattığın şey değil bu ekosistemi, bu kâinat düzenini Yüce Allah faydamıza yarattı, bozsunlar diye yaratmadı. Senin değil, benim de değil Allah’u Teâlâ yarattı bizim faydamıza sundu şükür et Allah’a itaat et. Yıkıcı olma bu anarşiyi, kâtilliği kim körüklüyor, terörü kim üretiyor onları adam etmek lâzım. Terörü üreten dünyadaki adâletsizlik, zulüm ve sömürüdür. Burada kimsenin kârı olmaz teröristin kâri olmaz terörü besleyenlerin de kâri olmaz. Düşünün aydınsanız düşünün şöyle!

Dakika 45:00

Yırtıcıların, tahrip edicilerin kâri olmaz herkesin zararı olduğu gibi onların da zararı olur. Peki, İslam dini insanlığı zarardan kurtarmaya faydalı celp, zararı def etmeye geldi. İslam dini tam bir güven rahmet ortamıdır. Yaratılmışı korur ve bozmak isteyenle de müsaade etmez ve hayır üretmeye de devam eder. Faydayı üretendir İslam, zararın önüne geçendir İslam. Yüce İslam’ı doğru anlasaydık tabii ki doğru anlamak için Allah’u Teâlâ’yı tanımak, O’nun emir kânûnlarını tanımak, O’nun gönderdiği şanlı Peygamber Muhammed’i ve Nuru Muhammedî olan nuru İslam’ın şeriatını onun kânûn ve kurallarını tanımak gerekiyordu. Bugün birileri nasıl yenik düştü ise nefsine ve iblîse İslam’ın şeriatını kendine düşman olarak seçmiş, dostunu düşman olarak seçmiş en büyük dostuna düşman gözüyle bakıyor. Hedefine almış, silahlarını çevirmiş yani onu yok ederse bu kurtulacağına inanmış bu iblîs felsefesidir iblîsin kadrosu yapabilir bunu. Yoksa Yüce İslam seni de beni de herkesi kurtarmaya geldi. Allah’ın ezelî ebedî Rahmetinin tecellîsi. İslam nizâmı, Muhammedî şeriat Allah’ın kânûnları. Sen Allah’ı yok edebilir misin? Yokluğu düşünülmeyen, Vâcibü’l Vücûd, Bizâtihi, Lizâtihi mevcut sadece vacip varlık Yüce Allah’tır öbürleri O’nun yaratmasıdır. Sen kiminle savaştığının farkında mısın? Allah’la savaşılır mı? İslam’a karşı koymak, Muhammed’in şeriata karşı koymak Allah’la savaşmaktır. Zaferi sen mi kazanacaksın Allah mı? Sen birkaç zavallı, gariban Müslümanı öldürüyorsun oralarda-şuralarda veyahut başkalarına İslam dini Müslümanı da öldürmene râzı değil, başkalarını da öldürmene râzı değil. Bütün mazlumların yanındadır İslam. Kâtilliğe, zulme dur diyen yeryüzünde hak kuvvet İslam’dır. Yani birkaç garibanları öldürdün diye İslam’ı yok ettiğini mi zannediyorsun? Sen öldürdüğün çocuk, kadın, mazlum, şu veya bu kimi öldürüyorsan onları cennete gönderiyorsun haberin olsun. Kendinde cehennemde kendine yer hazırlıyorsun hem de cehennemin dibine doğru. Yapma bunu! İslam senin de dostun seni de kurtarmaya geldi. Niye böyle yapıyorsun ki? Kendine acımıyor musun? Allah ile sen savaşabilir misin, sen kimsin? Sen bir damla sudan yaratılmış Allah’ın bir kulusun. Yaratan O, öldüren O, dirilten O. Allah’a karşı konur mu? İslam dini Allah’u Teâlâ’nın yeryüzünde tecellî eden kendi kurduğu düzendir. Muhammed’in Mustafa’nın Aleyhisselâtu Vesselâm eliyle kurdu, Ashaplarının eliyle kurdu bu düzeni Peygamberler hep böyledir, ondan önce de diğer peygamberler böyleydi. En son geçmişi yenileyen ortaya bir Muhammedî şeriatla Yüce Allah geçmişi yeniledi geleceğin bütün belgelerini ortaya koydu. Bunu unutmayasın diye bu cümleleri tekrar söylüyorum. Çünkü bazen tekrar da istikrâr vardır da onun için. Gerçekler kalplere yerleşmelidir.

Dakika 49: 55

Kıymetli dostlarımız,

Cenab-ı Hak bu âyetlerde bunları söylüyor. Allah’a ve Rasûlüne inanmanızdan dolayıdır ki Cenab-ı Hak ne diyor; Gücü yetmeyenlere işini hafifletiyor gücünün yettiği derece ayarlıyor. Bunlar Allah’ın hükümleridir, inkârcılar için acı bir azâb vardır. Allah’a ve Rasûlüne karşı gelenler kendilerinden öncekilerin alçaltılacağı gibi alçaltılacaklardır. Biz apaçık âyetler indirmişizdir. İnkârcılar için küçük düşürücü bir azâb da vardır. Onları perişan eden azâb vardır. Bakın azâblar çeşitli ((وَلِلكَافِرِينَ عَذَابٌ أَلِيمٌ)) buyurulmaktadır. Aklını herkes başına almalıdır. Çünkü kimsenin Allah’a gücü yetmez.

O gün Allah onların hepsini diriltecek ve yaptıklarını kendilerine haber verecektir. Allah onları bir, bir saymıştır. Onlar ise unutmuşlardır. Allah her şeye şahittir. Sen dünkü yaptığını bugün unutmuş olabilirsin ama Allah unutmadı. Amel defterine de bugün yaptıkların yazıldı boynuna takıldı. Yarın mahşere ömür boyu neler yaptığın boynunda takılı geleceksin. Allah’ın ezelî ebedî ilmi değişmez.

Kıymetli dostlarım,

Bu kadının “Havle Ashâbtan kocası olan Evs b. Sâmit -ki Ubâde b. Sâmit ‘in kardeşiydi ihtiyarlamış ve titiz bir yapıya sahip olmuştu. Bir gün karısı kendisinden bir şey istemiş, o da öfkelenip „Sen bana anamın sırtı gibisin.“ deyivermişti tabii eski alışkanlıklar Müslüman olan bir kimsede birden hemen silinip gitmez. Müslüman olan insanlar İslâmî eğitimlerini, öğretimlerini tamamlayınca ortaya güzel bir İslam yaşantısı çıkar. Tabii bu da İslam’ın o günkü günlerinde bunlar oluyor ama İslam her şeyi düzeltiyordu, buna zıhâr denilmektedir. Câhiliye âdetlerine göre bir adam karısına bu sözü söylediği zaman, karısı ona haram olurdu, onu bir daha alamazdı. Bu hadise İslâm’da ilk defa meydana gelen bir zıhâr olmuştu. Derken Evs çok geçmeden söylediğine pişman olup Havle’yi çağırmıştı. Ancak Havle, yanına gelmekten çekinmiş ve ona; „Canım kudret elinde bulunan Rabbime yemin ederim ki sen o sözü söyledikten sonra, Allah ve Rasûlü hükmünü verinceye kadar benim yanıma gelemezsin. Git Rasûlullah’a danış.“ demişti. Koca, „Ben utanırım…” bakın, kocası gelemiyor. „Ben utanırım Rasûlullah’a bunu soramam.“ cevabını vermişti. Bunun üzerine kadın, „Ben gider sorarım.“ Deyip Havle Rasûlullah’ın huzuruna vardı ve „Ya Rasûlullah! Evs beni eş olarak seçip evlendiğinde gençtim, çekici idim. Ancak yaşım ilerleyip birçok çocuğum olunca Evs beni anası gibi kıldı ve kimsesiz bırakıverdi. Eğer bana bir çâre bulup onunla geçinmemi temin edersen, bunu beyân buyur ya Rasûlullah!“ diye istekte bulundu.

Dakika 55:26

Hz. Peygamber de ona: „Ben şimdiye kadar bu konuda bir şeyle emrolunmadım, içtihâdım ise senin ona şuanda ki durumun neyse odur.“ dedi. Yani vahyi ilâhî’yi Allah’tan bekliyordu Peygamber Efendimiz. Çünkü Peygamber yeni bir olaya mutlaka Yüce Allah’ın emrini beklerdi veya içtihâd ederdi.  Havle, „Vallâhi o, talak zikretmedi.“ dedi. Rasûlullah ise şuanda ki durumun ne ise o durumda kal dedi. Ancak kadın, „Kurbanın olayım nazar buyur Ya Rasûlullah“ dedi ve bu hususta Resulullah ile defalarca mücâdelede bulundu. Havle daha sonra da şikâyetini Allah’a arz ederek, „Allah’ım yalnızlığımın şiddetinden ve bana zor gelecek olan ayrılık acısından sana şikâyette bulunuyorum dedi kadın Allah’a şikâyet etti. Küçük çocuklarım var, onları ona (Evs’e) bıraksam zâyî‘ olacaklar, yanıma alsam aç kalacaklar.“ dedi ve başını göğe kaldırıp „Allah’ım sana şikâyet ediyorum, Peygamberinin lisânına bir vahiy indir.“ şeklinde yalvardı. Havle henüz oradan ayrılmamıştı ki, hakkında Kur’an-ı Kerim âyet nâzil oldu. Vahyin şiddeti geçtikten sonra Peygamber (s.a.v) Efendimiz, „Ya Havle müjde!“ dedi ve arkasından (قَدْ سَمِعَ اللَّهُ قَوْلَ الَّتِي تُجَادِلُكَ فِي زَوْجِهَا) âyetini okudu. Bu âyeti Efendimiz okudu. Bunun üzerine Rasûlullah, kadının kocasını çağırttı, „O yaptığın yeminle kastın ne idi?“ diye sordu. Evs de, „Onun kefâreti var mı?“ dedi. Buna karşılık Peygamberimiz, „Bir köle âzâd etmeye gücün yeter mi? “ şeklinde mukabelede bulundu. Evs cevabında, „Hayır Vallâhi ya Rasûlullah, ona gücüm yetmez, malımın hepsi gider, köle pahalıdır, benim ise malım azdır.“ dedi. Hz. Peygamber de „Ona gücün yetmezse iki ay peş peşe aralıksız oruç tutabilir misin?“ buyurdu. Evs ise, „Hayır Vallâhi ben günde üç kere yemezsem gözümün feri kaçar.“ dedi. Hz. Peygamber, „O halde altmış fakiri doyurabilir misin?“ diye sordu. Buna karşılık da Evs, „Hayır, vallahi buna da gücüm yetmez. Eğer bana yardımda bulunursanız, o zaman olabilir.“ dedi. Rasûlullah da „Ben sana on beş sa‘ (on beş bin dirhem) yardımda bulunurum ve bereketi içinde dua ederim.“ dedi. Ve bu şekilde aralarını düzeltti. Hz. Âişe’den (Radıyallâhu Anha ve Erdahünne Ecmaîn) şöyle dediği rivâyet edilmiştir:

Dakika 1:00:00

„İşitmesi seslerin hepsini ihata eden O Allah, ne büyüktür!“ Ne yücedir ki, kadın Hz. Peygamber (s.a.v)’e hâlini arz ederken öyle yavaş fısıltı ile söylüyordu. Kim? Havle yalvarıyordu gizli Allah’a hem Peygamber ile tartışıyor hem Allah’a gizli yalvarıyordu. Ki, yanlarında olduğum hâlde ben bile söylediklerinin bazılarını duyuyor, bazılarını duyamıyordum. O, Rasûlullah’a kocasından şikâyet ediyor, „Ya Rasûlullah gençliğimi yedi, karnım ona saçıldı, yani ona çocuklar dünyaya getirdim (doğurdum). Nihâyet yaşım ilerleyip çocuktan kesildiğim zaman bana zıhâr yaptı, Allah’ım sana şikâyet ediyorum.“ diyordu.  Gizli gizli diyordu. Her şeyi duyan Allah Havle’nin bu yalvarışını da duydu ve âyetleri gönderdi. Kadın haklı olarak… İşte Cenab-ı Hak burada ilâhî İslam adâletini kadından yana ortaya koydu. İslam hiç bir haksızlığı kabul etmez Her hak sahibine hakkını verir.  Hz. Ömer (Radıyallâhu Anh) bu kadın yanına geldiği zaman ona ikrâmda bulunur ve „Allah’u Teâlâ bu kadına Allah dinledi.“ derdi.  Hz. Ömer ona özel bir hürmette bulunurdu. „Bir gün Hz. Ömer (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) İnsanlarla beraber yürürken bu kadın Ömer’in durmasını istedi, o da durdu ve kadına yaklaşıp elini omuzuna koydu ve onu dikkatle dinledi. Kadın söyleyeceklerini söyleyip gidince, Hz. Ömer’in yanında bulunanlardan biri „Ya Emir ‘el Mü’minin! Şu kocakarının karşısında Kureyş’in adamlarını beklettin.“ dedi. Hz. Ömer ona, “Yuh olsun sana” dedi. Dikkat et! O kadını ihtiyar zavallı bir şey diye bakın küçümsenmesini Hz. Ömer hiç kabul etmedi ve reddetti. Bu da İslam adâletidir.  Ömer, dünyada İslam’ın adâleti yeryüzünde uygulayan adâleti ile meşhur İslam’ın ikinci halîfesidir diyen adama „Yuh olsun sana, kim o biliyor musun?“ dedi. O da, „Hayır bilmiyorum.“ deyince, Hz. Ömer, „Bu, Allah’u Teâlâ’nın yedi kat göğün üstünden şikâyetini dinlediği kadındır. Bu kadını Allah dinledi ve şikâyetini kabul etti. Kadın haklı çıktı bu kadın o kadındır dedi. Bu Havle Binti Sa’lebe’dir. Vallâhi geceye kadar gitmeseydi, ihtiyacını bitirmeden ben ayrılmazdım.“ buyurdu. Ömer neye hürmet ediyor bir baksana! O yaşlı kadın Allah’a dilekçe yazmış şikâyeti Allah katında kabul edilmiş bir kadın. Vallâhi geceye kadar gitmeseydi ihtiyacını bitirmeden ben ayrılmazdım sizin de burada beklemenizi de düşünmezdim dedi Hz Ömer. Ey insanoğlu! İslam’ı iyice tanıyın kadın hakları insana değer kadına değer neymiş anlayın. O kocakarıya böyle hürmet eden kim biliyor musun? Hazreti Ömer otuz Türkiye’nin halîfesi idi o zaman otuz tane Türkiye’ye hükmediyordu.

Dakika 1:05:15

Onun için işte o halîfe o kadına böyle hürmet ediyor. O kadın burada bir semboldür bütün kadınlara, bütün erkeklere, bütün hak sahiplerine, herkese İslam adâleti tecellî etmiştir herkesi İslam merhametiyle kucaklamıştır. İslam’ı anlayanlar doğru anlasınlar. „Buhârî’nin Tarih’inde konuyla ilgili naklettiği rivâyet de şöyledir: „Söz konusu kadın Hz. Ömer’e, „Dur ey Ömer!“ dedi, o da durdu. (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn). Kadın ona oldukça sert sözler söyledi. Dikkat et! Kadın Ömer’e, Halîfeye sert sözler söyledi otuz Türkiye’nin hükümdarına devlet başkanına. Bakın o kadın sert sözler söyledi. Oradakilerden biri, „Ey Mü’minlerin Emir’i ben bu kadın gibisini görmedim.“ dedi. Yani bir devlet başkanına bu kadın ne kadar ihtiyar bu kadar sert sözler söyleyebilir mi demek getirdi. Bunun üzerine Ömer de „Nasıl dinlemem ki, diyor. Bak, Ömer ne diyor: “Bu kadını ben nasıl dinlemem ki,  onu Allah Teâlâ dinledi de hakkında âyetlerini indirdi.“ dedi. Âyetlerin nüzul sebebine dâir nakledilen bu rivâyetlerden, örf ve âdetlerin yürürlükten kaldırılmadıkça muteber olduğu husûsu anlaşılmaktadır. Nitekim zıhâr hakkında henüz bir hüküm nâzil olmadığı için Rasûlullah örf ve âdet gereği kadına, „Haram olmuşsun.“ demiştir. Bu tabii vahyi gelinceye kadar idi. Bu nevi delillerden dolayıdır ki, „âdet muhakkemdir (geçerli bir hükümdür.)“ Yani örf ve âdet gerçeklere aykırı olmadığı müddetçe fıkıhta genel bir kâide olarak kabul edilmiştir. Çünkü İslam dini örf âdeti faydalı celp eden zararı def eden bir eğer kurallara uygunsa bu şekilde o zaman geçerlidir. Yoksa her örf, örf değil, her âdet, âdet değildir. Yukarıda da geçtiği üzere zıhâr İslâm’dan önce Arapların âdetlerine göre kesin bir haramlık ifade ediyordu ve helâle çevrilmesine dâir bir çözüm yolu yoktu. İslam dini geçmişi yeniledi zıharı da aynı şekilde hem ortadan kaldırdı, hem de zıhâr yapanı cezâlandırdı.

Çok kıymetli dostlarımız,

Buradan anlaşılacak anlaşılmıştır, mesaj alınmıştır. Yüce İslam’da öyle kadını karanlık duvarların arasına tıktıydı, elinden hürriyetini aldıydı, zorbalıkla kadınlar sopa altına bırakıldıydı, kadına hakları verilmediydi sözleri Yüce İslam’a iftiradır. O suçu kim işlediyse o suçu git işleyenden sor İslam’da hiçbir yanlış yoktur yanlışı yapan doğulu-batılılardır, doğululardır. Yanlış yapan kimse yanlışı yapan ondadır suç işleyenindir. İslam’da kusur yoktur, eksiklik yoktur. Her hak sahibine İslam hakkını vermiştir.

Dakika 1:10:10

Sen bunu iyice anlamamışsan, keşfedememişsen o zaman şöyle bir düşün, yaratılan her şey bir ambalajla yaratılmış sen ise kadını soymuş soğana çevirmişsin. Hak bu mudur? Bakın şöyle bir bak, bir fındık bir ceviz bile, bir çiçek bir böcek bile herkes bir ambalajı ile yaratılmış. Her şey elbisesi ile bir kendine mahsus fıtratıyla yaratılmış. Bir fıtrat, bir hilat, bir tabiat bakın şöyle bir çiçeğe mahlûkata Allah giydirmiş, sen ise bunu soyup soğana çevirmişsin veyahut da soymaya çalışıyorsun. Senin kadın hakkı dediğin bu mu? Eğer kadın kendi örtünmek istiyorsa örtünsün açılmak istiyorsa genel ahlâka zarar vermemek şartıyla o zaman kendi sistemine göre sen onu kendine göre ayarlayabilirsin. Ama İslam’ın kurallarına karışamazsın. İslam ilâhîdir, İslam örtün diyorsa Yüce Allah kadına, o kadın kadının kârınadır. Bunu diyen ben sen değil ki, İslam’ı ortaya koyan doğulu-batılı değil ki, Muhammed değil ki Aleyhissalâtu Vesselâm Allah’u Teâlâ, Muhammed onu uygulayan. İslam her şeyin en güzelini emreder örtünme de bunlardan bir tanesi sadece hepsi değil bir tanesi sadece. Kadın kendi haysiyetine kendi kârına uygun olarak inancının gereği yerli yerince İslam’ın emrettiği gibi örtünme kadının hakkıdır bu hakkı ona vermemek zulümdür. Allah ile bu konuda da savaştır. Çünkü Kur’an-ı Kerim’de örtünmeyi emreden yüce âyetler önceki derslerimizde geçti onun için Kur’an-ı Kerim’i eğer sen yok sayarsan, Allah’ı yok sayarsan, Peygamberi yok sayarsan bunların tamamının gerçek hak var olduğunu sadece kendinde gerçekleri kendinde yok ettiğini yarın Allah’ın huzuruna varınca ne diyeceksin? Yok demek ile bir şey yok olmaz ki o kendini mahvediyorsun sen. Güneşe yok diye bağır e güneş parlıyor, İslam’a sen yok diye bağır İslam parlıyor 14 asırdır cihân hâkimiyeti kurmuş sen Allah yok diye bağır dur bak sana âlem bugün muazzam bir denge düzen içinde devam ediyor. Bu Allah’ın ezelî ebedî varlığının açık belgesidir, Allah’ın varlığı her şeyden daha açıktır. (هُوَ الْأَوَّلُ وَالْآخِرُ وَالظَّاهِرُ وَالْبَاطِنُ ۖ ) bu yüce isimleri iyi anla, kevni âyetleri iyi keşfet, kitâbî âyetleri iyi keşfet de bu imkândan paçanı kurtar. Bu senin kârına kurtarmak istemiyorsan yine sen bilirsin. Biz de dayatma yok sen dayatıyorsun ne diye; işte kadına açıl diye dayatıyorsun. İslam’ı, dinini yaşama inandığın gibi yaşama diyorsun. İnancı İslam’ı kişinin iç dünyasına mahkûm ve esir etmeye çalışıyorsun. Ben Müslümanım ben inandığım gibi içte ve dışta Allah nasıl emrediyorsa ben Allah’ın kuluyum Allah’ın emrettiği gibi Müslüman olmak benim görevim. Sen bana uydur kendini diyorsun. Hayır, ben sana uyamam ben Allah’ın emrine uyarım.

Dakika 1:15:00

Sen de benim gibi bir damla sudan yaratıldın mevkiin makamın ne olursa olsun sen bir damla sudan yaratıldın yarın gebereceksin meydanda kalsan kopacaksın leşinden evde kimse duramayacak. Sen kime meydan okuyorsun, kime neyi dayatıyorsun? Yarın geberip burada kokacaksan sen, mezara atmasalar ortalığı kokutacaksın. Bir leşten başka nesin sen? Sen kime dayatıyorsun milletin inandığı gibi yaşama hakkı yok mu? Ben sana uymam, sen de bana uymaya mecbur değilsin ama ben Allah’ın emirlerini mecburum. Beni Allah yarattı Allah’a hesap vereceğim ben, bana niye kulluk etmedin diye hesaba beni çekecek, seni de çekecek. İnsan ve cinlerin tamamını, bütün hâkimleri, bütün komutanları, bütün hükümdarları fakirini, zenginini, insan ve cinnini, ilâhiyatçısını ve olmayan herkesi hesaba çekecektir. Ancak Allah’ın ölçülerine uyanlar kurtulacak îmân ve Amel-i Sâlih olan. İster inan, ister inanma bu senin bileceğin iş. Dayatma sen de bizde daha yatma yok. (لَٓا اِكْرَاهَ فِي الدّ۪ينِ) bizde dayatma olan îmân zaten geçerli değil ki, dayatmayla bir amel işlemiş geçerli değil ki. Allah’u Teâlâ’yı seve seve bütün varlığınla severek îmân edip amel edersen o geçerli. Birinin dayatmasıyla îmân etmişsin, amel etmişsin bunlar geçerli değil ki. Adam, zorla dayatıyor ne diyor; İzim de benim izinim diyor, ilkede benim ilkem diyor bunu dayatıyor bu bir zorbalıktır, bu bir zulümdür. İslam nizâmına karşı koyuyorsun kendi şeriatını millete dayatıyorsun bu senin zorba şeriatın. Allah’ınkini kabul etmiyorsun kendi şeriatını dayatıyorsun millete şu bahaneyle veya bu bahaneyle. Bu millet senin kulun değil, sen bir kulsun birine kulluk yapıyorsun sen. Ben birine kul olmam Allah’tan başkasına… Ağa’da olsan, Paşa’da olsan Allah’ım kulusun Allah’a kulluk edersen kurtulursun. Bu câhillikten, Ebû Cehil’likten, bu Firavunluktan vazgeç dayatma millete, zorbalık yapma. Gerçek adâleti, hukûkun üstünlüğünü, vicdan hürriyetini, din inancının hürriyetini milletten almaya hakkın yok, dayatmaya da hakkın yok. Benim de yok, senin de yok… Ama Allah’ım hakkı var, çünkü bütün hakları veren Hak varlık O, bu mülk O’nun bu mahlûkatı O yarattı. O’nu tanımaya mecbursun, O’nu tanımak mecburiyetindesin. Yarın Cenab-ı Hak sana bu imtihan meydanından mezara, mezardan mahşere seni getirip bu dünyadaki imtihanın sonucunu senin önüne koyacak, sen busun diyecek. Ey putun kulları! Niye Allah’a kulluk etmediniz, şehvetin kulları niye Allah’a kulluk etmediniz? Ey iblîsin kulları, tâğutların kulları niye Allah’a kulluk etmediğiniz de birilerine birilerini Rab edindiniz? Kimi Rab edinirsen et onunla beraber cehenneme gidersin. Ama tabii o Rab edindiğin içinde suçsuzlarda var. Meselâ Îsâ Aleyhisselâm ben Allah’ın oğluyum demedi ben Meryem’in oğluyum, Allah’ın kuluyum ve peygamberim dedi. Doğrusu bu ama birileri onu Allah’ın oğlu dedi. Üzeyir Aleyhisselâm’a birileri Allah’ın oğlu dedi ve gittiler birileri liderlerine onu ilâhlaştırdılar Rab edindiler onun ilkelerine bağlandılar.

Dakika 1:20:10

O liderlerin çoğu beni Rab edinin demedi ki, diyenler Firavunlar, Tâğutlar demeyenlerin bir suçu yok. Yarın onlar da senden davacılar. Onlar diyecek ben sizi böyle bir yanlışın içine itmedim ben size sizin Rabbinizim demedim ama siz beni Rab edinmişsiniz diyecek o değerli şahsiyetler. İşte Îsâ Aleyhisselâm bunlardan biri, Üzeyir Aleyhisselâm bunlardan biri. Melek meselâ sen meleklere tapmışsın, ruhlara tapmışsın ruhlar sana-bana tapın demedi ki. Tabiata tapıyorsun tabiat bana tapın mı dedi? Tabiatı ilâhlaştırmışsın veya bir başkalarını… Kimisi Budizm’e gitmiş, kimisi öteki izime gitmiş, beriki, beriki izime bağlanmış. Allah’a bağlan çünkü bütün mahlûkatın âlemlerin Rabbisi Allah’tır Celle Celâlühü O birdir. Zâtında, sıfatında, efâlinde, her şeyinde birdir. İslam dini bütün insanlığı O bir olan Allah’a çağırır, haktır Hakk’ın dinidir İslam. Bunları doğru birbirimize bu doğruları söylemezsek emin ol en büyük kötülüğü yapmış oluruz birbirimize doğruları söyleyelim. Benim önümde Kur’an-ı Kerim var ve imkânlar dâhilinde Sünnet-i Şerife de, icmaya da, kıyasa da yer yer değiniyoruz ama bak temel hareket noktamız Kur’an-ı Kerim. Kelime, kelime âyet, âyet nazmını ve metnini veriyoruz. Neden nazmını da okuyorum ve mânâsını da özlü olarak veriyoruz neden? Kur’an-ı Kerim’i adam ömründe duymamış, içeriğini duymamış dışını okumuş, içini okumamış içini bilmiyor. Özlü olarak verelim de kendi görevimizi kısmen de olsa yapmaya çalışalım bu bir cihâd-ı kebirdir. İlimle, Kur’an-ı Kerim’le, onun ilmi ile cihâd etmek cihâd-ı kibirdir. Öncelikle dünyaya Kuran’ı Kerim’i doğru olarak tebliğ etmemiz gerekiyor. Çünkü Kur’an-ı Kerim Allah’ın Kitâbı en büyük, en yüce, en son Kitâbı’dır. Evrensel bütün milletlerin Kitâbı’dır, inanır veya inanmaz onu kendi bilir ama bütün insanlığa gelmiştir. Hz Muhammed bütün insanlığın Peygamber’idir, cinlerinde Peygamber’idir. İster kabul etsin, ister etmesin gerçek bu.

استعيذ بالله

اَلَمْ تَرَ اَنَّ اللّٰهَ يَعْلَمُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ مَا يَكُونُ مِنْ نَجْوٰى ثَلٰثَةٍ اِلَّا هُوَ رَابِعُهُمْ وَلَا خَمْسَةٍ اِلَّا هُوَ سَادِسُهُمْ وَلَٓا اَدْنٰى مِنْ ذٰلِكَ وَلَٓا اَكْثَرَ اِلَّا هُوَ مَعَهُمْ اَيْنَ مَا كَانُواۚ ثُمَّ يُنَبِّئُهُمْ بِمَا عَمِلُوا يَوْمَ الْقِيٰمَةِۜ اِنَّ اللّٰهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ ﴿٧﴾

اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذ۪ينَ نُهُوا عَنِ النَّجْوٰى ثُمَّ يَعُودُونَ لِمَا نُهُوا عَنْهُ وَيَتَنَاجَوْنَ بِالْاِثْمِ وَالْعُدْوَانِ وَمَعْصِيَتِ الرَّسُولِۘ وَاِذَا جَٓاؤُ۫كَ حَيَّوْكَ بِمَا لَمْ يُحَيِّكَ بِهِ اللّٰهُۙ وَيَقُولُونَ ف۪ٓي اَنْفُسِهِمْ لَوْلَا يُعَذِّبُنَا اللّٰهُ بِمَا نَقُولُۜ حَسْبُهُمْ جَهَنَّمُۚ يَصْلَوْنَهَاۚ فَبِئْسَ الْمَص۪يرُ﴿٨﴾

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِذَا تَنَاجَيْتُمْ فَلَا تَتَنَاجَوْا بِالْاِثْمِ وَالْعُدْوَانِ وَمَعْصِيَتِ الرَّسُولِ وَتَنَاجَوْا بِالْبِرِّ وَالتَّقْوٰىۜ وَاتَّقُوا اللّٰهَ الَّـذ۪ٓي اِلَيْهِ تُحْشَرُونَ ﴿٩﴾

اِنَّمَا النَّجْوٰى مِنَ الشَّيْطَانِ لِيَحْزُنَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَلَيْسَ بِضَٓارِّهِمْ شَيْـٔاً اِلَّا بِاِذْنِ اللّٰهِۜ وَعَلَى اللّٰهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ ﴿١٠﴾

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِذَا ق۪يلَ لَكُمْ تَفَسَّحُوا فِي الْمَجَالِسِ فَافْسَحُوا يَفْسَحِ اللّٰهُ لَكُمْۚ وَاِذَا ق۪يلَ انْشُزُوا فَانْشُزُوا يَرْفَعِ اللّٰهُ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مِنْكُمْۙ وَالَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْعِلْمَ دَرَجَاتٍۜ وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪ير ﴿١١﴾

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِذَا نَاجَيْتُمُ الرَّسُولَ فَقَدِّمُوا بَيْنَ يَدَيْ نَجْوٰيكُمْ صَدَقَةًۜ ذٰلِكَ خَيْرٌ لَكُمْ وَاَطْهَرُۜ فَاِنْ لَمْ تَجِدُوا فَاِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ ﴿١٢﴾

 

ءَاَشْفَقْتُمْ اَنْ تُقَدِّمُوا بَيْنَ يَدَيْ نَجْوٰيكُمْ صَدَقَاتٍۜ فَاِذْ لَمْ تَفْعَلُوا وَتَابَ اللّٰهُ عَلَيْكُمْ فَاَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتُوا الزَّكٰوةَ وَاَط۪يعُوا اللّٰهَ وَرَسُولَهُۜ وَاللّٰهُ خَب۪يرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ۟ ﴿١٣﴾

 

 

Göklerde ve yerde olanları, Allah’ın bildiğini görmüyor musunuz? Üç kişinin gizli konuştuğu yerde dördüncüsü mutlaka O’dur. Yani Allah içini dışını biliyor dinliyor. Beş kişinin gizli konuştuğu yerde altıncısı mutlaka O’dur. Bunlardan az veya çok olsunlar ve nerede bulunurlarsa bulunsunlar mutlak O, onlarla beraberdir. Yüce Allah nerede olursan ol O’nun görmesi, duyması, bilmesi, kudreti seni kuşatmıştır. Yani seninle beraberdir nerede olursan ol ister yedi kat göğün üstünde ol, ister yedi kat göğün altında ol fark etmez. İster ezelde ol, ister ebette ol fark etmez Allah’ın kuşatmadığı yer olmaz.

 

Dakika 1:27:59

 

 

 

 

 

 

 

 

(Visited 43 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}