3- Tefsir Ders 3 hayat veren nurun keşif notları

3- Kur‘an-ı Kerim Tefsîr Dersi 3

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

 

اَلْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ*

وَالصَّلَاةُ وَالسَّلَامُ عَلَى رَسُولِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلَى آلِهِ وَصَحْبِهِ اَجْمَعِينَ*

 

Çok kıymetli muhterem dinleyenlerimiz, 

Elhâm’ın içerisindeki yüce hazîneleri ve o kelimelerin içindeki hazîneleri sizlere keşfetmeye kelime,  kelime Fâtihâ’nın Elhâm’ın içeriğini anlatmaya devam ediyoruz. Yine Fâtihâ’dan anladığımız yüce  gerçekten  bir tanesi  tam  Müslüman  tam  çalışkan  demektir.  Eğer  bir kişi  ben  Müslümanım    demişse  o   tam  çalışkan  kişi  demektir. Hak’ta kaybolan Ömer  (R.A)  Hazretleri:  ‘’Hak  Ömer de  diyor   dost  bırakmadı’’  demiştir.  Çünkü Hz. Ömer Hakk’a kaybolan,  tam Hakk’a  kendini  teslîm  eden,  Hakk’ın  emrinde  yaşayan   bir  zât-ı  muhterem  olduğu  için,  Hakk’ı  yaşayamayan  Hakk’ı   kavrayamayan  insanlar  ise  tabii ki   Hak  dostlarına  dost  olmaları  kolay  değildir.  Onun için Hz. Ömer Hak Ömer de dost bırakmadı demiştir. Hak,  burada Hakk’ın emrinde bir Ömer    hakîkati  yaşayan  Ömer   demektir.

 وَقَلِيلٌ مِّنْ عِبَادِيَ الشَّكُور – Sebe Sûresinin  13’ncü âyet-i  kerimesinde de bakın  diyor ki  Cenab-ı  Hak:  ‘’şükreden  kullarım  azdır’’  diyor.    Kullarımdan  şükredenler  azınlıktadır  diyor.  Demek ki herkes gerçek  hamd  edemiyor  gerçek  şükürde  bulunamıyor.

‘Elhâmdu  rahzışşükrî’  hamd  şükrün  başıdır  diyor  Peygamber  Efendimiz   (S.A.V)      hamd  etmeyen  şükretmemiş  olur.  Hamd ise:  biliyorsunuz ki nîmetin sahibini övmek, mutlulukla  övünmek  demektir.  Bütün  nîmetlerin  sahibi  Allah  (C.C)  olduğuna  göre, hamd  tüm  nîmetlerin,   tüm  varlıkların ve  bizim  sahibimiz  olan    Allah’ı  övmenin  adıdır  hamd  ki  seve  seve  kulluk  etmektir.  Eğer gereken kulluğunu yapıyorsan   işte  Allah’a  hamdü  senâda  bulunan  hamd  eden  kişi  oluyorsun.    Mahmûdiyet makamı en  yüksek  makamdır, yani  bu makam  övülme   makamıdır. Yine İbrâhim Sûresinin 7’nci âyetinde Yüce Rabbimiz   ‘’ لَئِن شَكَرْتُمْ لأَزِيدَنَّكُمْ’’ “Andolsun ki diyor  şükrederseniz  size  nîmetimi  elbette  artırırım”  diyor. Demek ki hamd eden,  şükreden kişilerin nîmeti  kesinkes  artırılıyor    dereceleri   yükseltiliyor.   En yüksek zirveye çıkmak için  hammâdûn  zümresinden   olmak  gerekiyor. Yani Allah’a gereği  gibi  kulluk  etmek  Allah’ı  övmek  gerekiyor bunun  adı hamd-ü senâ’dır

Cenab-ı Hak cennet ehlinin duasının  sonu  الْحَمْدُ للّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ bakın  bütün   cennettekiler  ne diyorlar  dualarının sonunda,

الْحَمْدُ للّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ ﴿٢﴾

diyorlar:  âlemlerin Rabbisine hamdolsun en yüce övme   ve  övülme  hakkı  Allah’ındır. Bize bu  cenneti  eşsiz  nîmetleri   veren  Rabbimizdir diyorlar. 

Dakika 5:03

Allah (C.C)  da hepimizi bakın bizi bu rahmetin övgünün içine koymuş ki,  gereği  gibi  kullarım  bana kulluk  etsinler  bende  onları  öveyim  diye  yapmıştır.  Habîbini övmüş ismini Hamîd, Ahmed, Muhammed, Mahmud isimleri ile isimlendirmiştir ki Liva-ül Hamd sancağı mahşerde onun yanındadır yani Hz. Muhammed  (S.A.V)   elindedir.  Cennette en üst  makam    Makâm-ı  Mahmûd  Hz. Muhammedin  makamıdır.  Niçin böyle  olmuştur?  O Allah’ın tam mütekâmil kuludur.  Allah’ı o hak  kulluğuyla  övmüş, Allah da  onu  övdüğü  için  en  yüksek  makâma  ulaştırmıştır. Şimdi  sende  yürü  Muhammedin  izinde  (A.S.V)  Hakk’a  kulluk  ile öv  Allah’ı ama  kulluk  ile    itikatta, amelde, ahlakta  hukukta   İslam’ın  tümüyle şeriatın  bütün  hükümleriyle  Allah’ı öv,  O’na  kulluk  et o zaman  Allah’ı översen  sende Allah’ın  övdüğü bir  kul  olabilirsin.  Zâten Cenab-ı Hak böyle istiyor.  Kulum  bana kulluğunu  yapsın, bende  ona  en  yüksek  mertebeleri  vereyim  onu  öveyim  diyor.

Rütbeler şunlardır: Birinci rütbe “Hâmidiyet rütbesidir” yani  övenleri  rütbesi  Allah’ı  övenlerin  rütbesi Hâmidiyettir.

İkincisi: “Mahmûdiyet rütbesidir” övülenlerin rütbesi.    

Üçüncüsü: “Hâmidiyet-Mahmûdiyet” yani hem öven hem  övülenlerin  rütbesi. Dördüncüsü de: Hâmidiyet Mahmûdiyet rütbesidir.  Bu da hem övülmüşlerin hem  övenlerin  rütbesidir. Çalışmana göre  bu  rütbelerden birisini  sana vereceklerdir.   En yüksek rütbe  Mahmûdiyet  rütbesi ve  Hâmidiyet  rütbesidir. 

Dikkat et!  Bu rütbeye  ulaşmaya  çalış!   Hamd:  gönül hoşluğudur, sevgi  dolu  gönül  hoşluğudurki  bu  sevgi  bütün  varlığınla  Allah’ı sevmektir.  Kalbinde bir  köşedeki  bir  cılız  sevgi  değil  kalbin  tamâmıyla,  ruhun   tamâmıyla, bütün  varlığınla  Allah’ı  sevmendir  işte  hamd   bu  sevgi  dolu  bir  gönül  ister.  Hamd:  hem bu sevgidir hem de şevktir. Şevk nedir dersen Allah’ın cemâlini görme arzusudur. Durmadan o Allah’ın cemâlini arzular O’nun hasretini çeker,  O’nun  özlemi içindedir  sürekli. Hamd:  Aynı zamanda ilmi îmanı anlatır hamdin içeriğinde  gerçek  yüce ilimler  vardır  çünkü yüce ilimlerin  başında   Allah’ın   esmâsı Allah’ın  evsâfı ve Kur’an-ı  Kerim  gibi  yüce   bir  kitap  bulunmaktadır. Onunla övüyorsun Yüce’yi çünkü Yüce’yi övmek için  Yüce’nin  kelimelerini  bileceksin.  Onun için Kur’an-ı Kerim Allah’ın kendi  kelimeleridir.  Onun için Allah kelâmıdır. Allah kitâbıdır. Onunla Allah’ı övdüğün zaman işte  hamd  etmiş  olursun.  Bundan dolayı  hamd  ilmi  îmanı  anlatıyor.  İşte bu yüce   değerlerin  ortaya  koyduğu  îman  îmandır.  Yoksa bu îmana uymayan  diğer  inanç  sistemlerinin  tamâmı  batıldır  batıl  inançlardır. Tek inanç  sistemi  İslam’ın  ortaya  koyduğu  îman  sistemidir.  inanç  sistemidir.  

Dakika 10:00

 Müslüman ise  işte  bunu   bu îmanı  kavrayan, anlayan  ve  bu  îmanla  dolup  taşan  insan   demektir.  Buraya kadar   hamd  kelimesi  üzerinde  durduk  şimdide  ‘’Rab’’  ismi  üzerinde  duruyoruz. Yüce Allah’ın  bir  ismi de Rab’dır.    Rab ne demektir?  Terbiye eden ki kusursuz  terbiye  edicidir. Şu kâinata bakın, canlı cansız   her şeye   bakın  O’nun  yarattıklarına  ne kadar mükemmel  bir  terbiye  metoduyla  yaratılmışlardır.   Her şeyde bir fıtrat vardır,  her fıtratta  bir  terbiye  metodu  görülmektedir.  Bu  ‘Rab’  isminin tecellîsidir ki kusursuz terbiye  edicidir  O’nun   yaptıklarında  kusur yoktur.  Sahip ve Mâlik’tir sonsuz kuvvet kudret  ile  irâdesi altına alan  tedbir  ve  terbiye  edendir.  İşte Rab özetle bütün âlemlerin terbiye  edicisi  ve  tedbir  edicisidir, hemde  eşsiz  sahibidir.  Terbiye nedir derseniz?  Islâh etmek, düzeltmek demektir terbiye.  Bu da basamak,  basamak yavaş yavaş olgunluğuna ulaştırmaktır.  Kâinatta ise her an olgunlaşma terbiye kânûnu görülür. Kâinatta yaratma,  terbiye etme,  seçme olgunlaşma, İlâhî bir nizâm ve  kânûndur.  Bir çekirdek yere  düşer, orta  biter  olgunlaşa, olgunlaşa  kemâle  doğru  gider.  Bir  çocuk  bir  damla  sudan  olgunlaşa, olgunlaşa  çocuk  ve  delikanlı   hâline  gelir.  Bütün  kâinata  bakın  bu  kânûn  terbiye  kânûnu, olgunlaşma  kânûnu  Cenab-ı  Hakk’ın  değişmeyen  ezelî  kânûnlarından  biridir  ve  kâinatta  bu  kânûn  sürekli  işlemektedir. Nedensellik  kânûnu da  ortadadır,  yok  iken  var  olanın    mutlak  sebebi  vardır.  Bizler, bu âlem  yoktu  tabii ki  ne oldu?  Var oldu.    Şimdi  var olan  mutlak   sebebi  vardır.  Nedir o sebep?  Onun için  tekâmül  kânûnu   vacibü’l  vücudun  kânûnudur,   yani  Allah’ın  eseridir.   Hakîkî tabiat âlimleri de bunu  anlayabilmişlerdir. Geç  kalanlar  çok  olmuştur  hâlâ  anlayamayanlar  olduğu  gibi  o  gerçeği  anlayanlarda  görülmektedir. Deminki  nedensellik  kânûnunda   yok  iken  var  olanın  mutlak  sebebi  vardır,  onun  için  tekâmül  kânûnu   vacibü’l  vücûd  yani  Allah’ın  eseridir.  Hakîkî  tabiat  âlimleri  ise  bunu  yeni  yeni  keşfetmeye  başlamışlardır.  Bize insanlık âleminin tümüne  Cenab-ı  Hak  bu  gerçekleri  anlamayı  nasip  eylesin. Çünkü Natüristleri, animistleri diğer putperestleri gerçeğe çağırmanın yolu işte budur. İnsanlığı  yanlış  yolda  yönlendiriyorlar  hâlbuki  yüce  kâinatın  eşsiz  yüce   yaratıcısının  olduğunu,  bu  âlemi  onun  idare  ettiğini  anlamak   her  Allah  kulunun  görevidir.

Fussilet Sûresi 53’üncü âyet-i kerimesinde Cenab-ı Hak;

إِنَّ اللَّهَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدٌ

Allah  her şeye  şahit  bulunmaktadır.  Neden her şeye  şahittir?  Çünkü kendi  yarattı   kendi  idare  etmektedir.  Şimdi Elhâm’ın  içinde  birde  âlem  ismi  geçmektedir. Âlem  nedir?  Allah  âlemlerin  Rabbisi ’dir  diyor. Âlemlerin  Rabbisi  olan  Allah’ın hakkıdır  hamdü  senâ  diyor   alem, ilim  akıl,  kalp  ile  görülen bütün  varlıkların  adıdır.

Dakika 15:05

İlimle,  kalp ile görülen bütün varlıklar  âlemdir.   Bunlar Allah’ın yaratmasıyla  ortaya  çıkmışlardır. Allah’a (C.C)  kudretine, Rab olduğuna, kemâline delâlet ederler.  Her birisi  bir  delildirler.   Her âlem diyor ki beni yaratan Allah var diyor.  Beni  Allah  yarattı  diyor  hem de Allah’ı tesbih  ediyor  her  âlem   her şey  İlâhî  kudretle  kuşatılmıştır.   Bütün ezelî  ve  ebedî  bütün  âlemlerin  tamâmı  zerreden  kürreye,   kürreden  Arş-ı  Âlâ ‘ya  lâhutî  âlem  ve onun  sahibi   her şeyi    kuşatmıştır. Bir zerreye tecellîsi neyse,  bütün âlemlere  tecellîsi  odur. Âlemlere tecellîsi neyse bir zerreye  tecellîsi  odur,  hiçbir şey  onun  kudretinden  gözünden  kaçmaz kaçamaz. Kâinat O’nun delîli,  O’da kâinatın hem  Rabbi  hem nûrudur   hem de  şahididir.

İşte –Nur Sûresinin   35’inci âyet-i  kerimesinde  Yüce  Rabbimiz; 

اللَّهُ نُورُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ

Buyurmaktadır. Şimdi âlem konusunda kısa-öz bilgi verdikten sonra Cenab-ı Hak Rahmân ve Rahim olduğunu bildirmektedir.  Rahmet ve merhamet şimdi buna dikkat edelim! Besmelede Rahmân ve Rahim sıfatı üzerinde kısa özlü biz bilgiler vermiştik, şimdi burada da   Rahmet  merhamet  nedir?  Bunun üzerinde  kısa  bilgiler  vermeye  çalışalım. 

Muhtâcı ihtiyaçtan kurtaran,  belâlıyı belâdan kurtarıp  ona  nîmet  verenin  acıma   duygusudur  rahmet-merhamet.  Dikkat edin merhamet nedir? Deyince  şuna  dikkat  edin, küllî  merhamet  rahmet  sahibinin  merhametine  bir   bakın  birde  başka  merhametlere  bakın.  Muhtâcı ihtiyaçtan kurtaran,   belâlıyı belâdan kurtarıp  ona  nîmet  verenin  acıma  duygusudur.

 ‘Tam  merhamet  sahibi  olmak  için  tam  kudret  sahibi  olman  gerekiyor’  bu da Allah’ta  var.  Birde  Allah’ın  yarattıklarına  Allah’ın  verdiği  kadar  var, bunun tamâmı  Allah’u Teâlâ’da. Öbür merhametler  ise  Allah’ın  verdiği  miktardadır.  Onun için  gerçek   rahmetin  sahibi  gerçek  merhametin  sahibinin  Allah olduğunu  unutma  Celle Celâlühü.  Şimdi  bunlar  içinde  tabî  ilim  gerekmektedir  İlim  nedir?  Mânevî ayrımı  gerektiren  nitelik  anlamındadır  yani  birşeyin  doğrumu  yanlışmı  olduğunu  mutlaka  bilebilmen  için  hak  ilme  ihtiyaç  vardır.  Bunun yanında irâdeye  ihtiyaç  vardır.  İrâde  yapılacak  iki  şeyden  birini  tercihi  gerektiren  niteliktir.

 ‘Dertlerin başı Allah’ın rahmetinden  ümit  kesmektir’  lezzetlerin  başı  ise  Allah’ı   ve  Rahmetine  îmandır.  Yaratılış,    var oluş,  sonsuza eriştir  var oluş  her  iyiliğin  her  nîmetin  aslıdır.  Bizi var  etmeseydi O  yüce  vacibü’l  vücûd  olan  Allah   biz  onun  yüceliğini  nerden  bilecektik?  O’nun ebedî   nîmetlerine  nasıl  nâil  olacaktık?  Onun için yani  Rahmeti  Rahmânın  işte  bu  nîmetleri  bütün   âlemleri  Rahmeti  Rahmân  ile  ortaya  koymuş  rahmetiyle  yaratmıştır.  Çeşitli irâdeleri bir irâde ile  idâre  eden  ve  idâre  etmek  devam  ettirmek  ince  bir  nîmet   sonsuz  bir  iyiliktir.  Rahimlik temin eder ki  o da  Rahmeti  Rahimdir. Cenab-ı Hak  hem  Rahmeti  Rahmâna hem   Rahmeti  Rahime  hamd  eden,  yüksek  derecelere  ulaştırılmış  olan   kullarından   eylesin.

Dakika 20:22

(Visited 444 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}