[jw7-video]

462- Tefsir Ders 462 hayat veren nurun keşif notları

462- Kuran-ı Kerim Tefsir Dersi 462

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

(Rahmân Sûresi 26’ncı Âyet-i Kerime’den 78’inci Âyet-i Kerime’ler)

 

كُلُّ مَنْ عَلَيْهَا فَانٍۚ ﴿٢٦﴾

وَيَبْقٰى وَجْهُ رَبِّكَ ذُو الْجَلَالِ وَالْاِكْرَامِۚ ﴿٢٧﴾

فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٢٨﴾

يَسْـَٔلُهُ مَنْ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ كُلَّ يَوْمٍ هُوَ ف۪ي شَأْنٍۚ﴿٢٩﴾

فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ﴿٣٠﴾

  سَنَفْرُغُ لَكُمْ اَيُّهَ الثَّقَلَانِۚ ﴿٣١﴾

فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ﴿٣٢﴾

  يَا مَعْشَرَ الْجِنِّ وَالْاِنْسِ اِنِ اسْتَطَعْتُمْ اَنْ تَنْفُذُوا مِنْ اَقْطَارِ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ فَانْفُذُواۜ لَا تَنْفُذُونَ اِلَّا بِسُلْطَانٍۚ﴿٣٣﴾

فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٣٤﴾

يُرْسَلُ عَلَيْكُمَا شُوَاظٌ مِنْ نَارٍ وَنُحَاسٌ فَلَا تَنْتَصِرَانِۚ﴿٣٥﴾

  فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ﴿٣٦﴾

  فَاِذَا انْشَقَّتِ السَّمَٓاءُ فَكَانَتْ وَرْدَةً كَالدِّهَانِۚ﴿٣٧﴾

  فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٣٨﴾

فَيَوْمَئِذٍ لَا يُسْـَٔلُ عَنْ ذَنْبِه۪ٓ اِنْسٌ وَلَا جَٓانٌّۚ ﴿٣٩﴾

فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ﴿٤٠﴾

  يُعْرَفُ الْمُجْرِمُونَ بِس۪يمٰيهُمْ فَيُؤْخَذُ بِالنَّوَاص۪ي وَالْاَقْدَامِۚ ﴿٤١﴾

فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ﴿٤٢﴾

   هٰذِه۪ جَهَنَّمُ الَّت۪ي يُكَذِّبُ بِهَا الْمُجْرِمُونَۢ ﴿٤٣﴾

يَطُوفُونَ بَيْنَهَا وَبَيْنَ حَم۪يمٍ اٰنٍۚ ﴿٤٤﴾

فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ۟ ﴿٤٥﴾

 

صَدَقَ اللهُ اْلعَظِيمُ

 

Çok kıymetli ve muhterem izleyenler,

 

Hayat veren nurun dersleri, keşif notları, irşâd notları isimli dersimiz Rahmân Sûresi’nin 26’ncı âyeti ile devam etmektedir. Cenab-ı Hak ve tükenmeyen Rahmetini kullarına vermek istiyor. İslam ile bu rahmet tecellî etmiştir bu rahmetten, bu nimetten kaçanlar kaybedenlerdir. Bu İslam ile tecellî eden rahmete, ebedî saadeti, ölümsüz hayat tarzına kavuşmak isteyenler, murâdına vermek isteyenler bütün varlığıyla İslam’a bağlanır Allah’ın kul olurlar. Allah’ın tükenmez nimetlerine, o eksilmez aydınlığına ebedî vâris olurlar bu verâset kulun kazanımıyla değil, Allah’ın lütfu keremiyledir. Bunun vesilesi ise îmân ve Ameli Sâlih’tir. Neye îmân derseniz: İslam îmânı ve İslam’da ki Ameli Sâlihlerdir. Bunun için vesileyi iyi anlayalım putlardan vesile olmaz. Bâyezid-i Bistâmi’nin söylediği söylenen boğulanlara diyor boğulmuş adam can çekiştirenlere gidip de sarılmak gibidir Allah’tan başkasına sarılmak diyor. Başkalarına yardım etmeye çalışırsın Allah’ın lütfu, keremi, O’nun rızâsı için başkaları da sana eğer yine Allah için bir şeyler yapmak isterlerse tabii bu her iki tarafın kârinedir kazanımlarındandır. Yoksa bütün kuvvetleri, bütün sebepleri yaratan Allah’ın kendisidir tüm sebeplerde Allah’a Allah’ın irâdesine Celle Celâlühü bağlıdır.

 

Dakika 5:00

 

Yer üzerinde bulunan her şey fânidir.

 

Yalnız celâl ve ikrâm sahibi Rabbinin yüzü (zât-ı) bâki kalacaktır.

 

Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

 

Göklerde ve yerde bulunanlar, Ondan isterler. O, her gün yeni bir iştedir.

 

Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

 

Ey insan ve cin! Sizin de hesabınızı ele alacağız.

 

Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

 

Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin çevresinden geçmeye gücünüz yeterse geçin gidin. Ama Allah’ın verdiği bir güç olmadan geçemezsiniz.

 

Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

 

Üzerinize ateşten alev ve duman gönderilir. Kendinizi savunamazsınız.

 

Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

 

Gök yarılıp da, erimiş yağ gibi kıpkırmızı bir gül olduğu zaman…

 

Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

 

İşte o gün, ne insana ne de cinne günahından sorulmaz.

 

Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

 

Neden sorulmaz? Herkesin boynunda günahları zaten takılı, Arş’ı Âlâ’da, Levh-i Mahfuz’da ezelde yazılı. Bir de dünyada senin bilfiil işleyip meleklerin yazdığı boynuna takıp mahşere geldiğin ameller, günahlar meydanda. Küçüğü, büyüğü meydanda neyini soracaklar sana? Îmânda yoksa yaka-paça zincire vurulup atılır cehenneme. Îmân varsa belki ondan sonra şefaat nasîb olursa belki şefaat nasîb olur, af nasîb olursa o da Allah’ın dilemesine bağlı. Fakat geçerli kânûnlar Allah’ın Kur’an-ı Kerim’deki kânûnlarıdır. Buna göre hayatını iyice ayarla gerçek hayat tarzı aldanmayan, aldatmayan hayat tarzı Yüce İslam’ın, şanlı Kur’an’ın, Muhammedî nurun ortaya koyduğu hayat tarzıdır. Yüce Allah, işte gerçek hayat tarzı İslam ile böyle tecellî etmiştir. Şimdi bu gerçekler duyuruluyor, anlatılıyor.

 

Suçlular simalarından tanınır, alınlarından ve ayaklarından tutulur. Perçemlerinden ayaklarından tutulur zincire vurulur.

 

Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

İşte bu, suçlularının yalanladığı cehennemdir.

 

Onunla kaynar su arasında dolaşırlar.

 

Ateşe giderler kaynar suya gelirler, kaynar sudan ateşe giderler ve böyle üstüne azâb üstüne azâb çekerler.

 

Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

 

Kıymetli dostlarım,

 

Şanlı Kur’an, nurlu İslam her şeyin en doğrusunu söyler. Aklını başına al! Cenab-ı Hak; (كُلُّ شَيْءٍ هَالِكٌ اِلَّا وَجْهَهُۜ) “O’nun zâtından başka her şey helâk olacaktır,” her şey fânidir, Allah bâkidir O’nun zât-ı bâkidir.

 

Dakika 10:10

 

O, kemâl sıfatları ile muttasıf, noksan sıfatlardan münezzehtir. “Hadd-i zâtında yok olanda kendi zât-ı itibariyle bulunduğu hâl üzere kalması yani yok olmasıdır. Ancak Allah’ın sahip olduğu cihet, hep yani lütfuyla yakınlık gösterip kendi katından o şeyi feyizlendirdiği cihet müstesnâdır. Hakk’ın dışındaki her şey fânidir. Yani aslında yok olmayı kabul etmektedir. Çünkü her şey yokluktan yaratılmıştır yokluğu düşünülmeyen vücûd-u bâri tevhîd-i ilâhî Bizâtihi, Lizâtihi mevcut Vâcibü’l-Vücûd Allah’u Teâlâ’dır Celle Celâlühü. Hakk’ın ona nazarından sonra ancak varlık âlemine geçmiş aslında Hakk’ın kendine nazarı ile kendisi için sabit olan yokluk üzere kalmamıştır. Vech ile Amel-i Sâlih kastedilmişte olabilir onunla Allah’a yaklaşılır. Fakat Amel-i Sâlih’in olduğu esas olduğu Kur’an-ı Kerim’in birçok âyetlerinde mevcuttur. Allah’u Teâlâ’nın varlıklara kayyumiyetidir (özdenliğidir). Hak Teâlâ’nın zâtında yokluğu kabul etmeyen bir sıfatıdır yok olmayacak tek varlık Allah’u Teâlâ’dır, öbürlerini de kendisi yaşatmaktadır. Ölümü yaratan, hayatı yaratan Allah’tır, ölümü istediği zaman da ortadan kaldıran insanları devamını mutlu kılan veya devamlı acı azâb içinde bırakan da O’dur bu herkesin kazanımlarına göredir. Keyfiyeti yahut te’vili ile biz bunlarız uğraşamayız. Kabul esasında yokluğu kabul etmez şeklinde tavsif etmiş oluruz ki bu da sahîhtir.

 

Kıymetli dostlarımız,

 

Şöyle demiştir İbnü Ata; Varlık hep karanlıktır. Varlığı, ancak Hak Teâlâ’nın onda görünmesi nurlandırmaktadır. Bu da tabii Yüce Allah’ın göstermesi ve yerleri, gökleri aydınlatması ile ve nuru yaratmasıyla ortaya çıkmaktadır. Burada veçhin, zü’l-celâl ve’l-ikrâm sıfatı ile vasıflanması, bütün bu düşüncelerin hepsine mânidir. Sıfat ve rubûbiyetinin görünmesi ve yansıması itibariyle dahi bâki oluşunu göstermektedir. Her şeyin fâni olduğu yapısından yaratılışında Allah’ın bâki olduğu da her şeyi yoktan yaratmasında açıkça ortadadır. Zü’l-celâli Ve’l-ikrâm ki hem celâl, hem de ikrâm sahibi azâmet ve celâli ile her şeyi kahır ver yok edebilecek derecede büyüklük ve mutlak ihtiyaçsızlık sahibi… Allah’ın kimseye ihtiyacı olmaz herkes O’na muhtaçtır.

 

Dakika 15:00

 

Hem de yok olan ve yok olacaklara hayat verecek hayat vererek bağış ve ihsânına nâil kılacak tam bir lütuf sahibidir. Allah’u Teâlâ’nın Celle Celâlühü en husûsî vasıflarındandır. Celâl ve ikrâm gelecek âyetlerde açıklanacaktır.  Rağıb el-İsfahânî der ki: „Bu zü’l-Celâl ve’l-ikram sıfatı Allah’a mahsus olan ve ondan başkası için kullanılmayan sıfatlardandır. Yine Enes’ten, Ahmed b. Hanbel’in Rebia b. Âmir’den merfu olarak rivayet ettikleri şu hadis de buna işaret etmektedir. „Yâ ze’l-Celâli ve’l-İkrâma devam edin, dualarınızda onları çok söyleyin.“ demektir. Tirmizî, Ahmed Bin Hanbel gibi kıymetli muhaddislerimiz rivâyet etmişlerdir. Yine Tirmizî, Ebû Dâvûd ve Nesâî Enes’ten rivayet etmişlerdir ki söz konusu Sahâbî (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn)  Sevgili Peygamberimiz ile (A.S.V) beraber bulunuyordu, bir adam da namaz kılıyordu. Sonra dua etti de şöyle dedi:

 

(Allahümme inni eselüke bi-ennelekel hamd lâ ilâhe illa entel hannânül mennânu bediussemâvati vel ardı zü’l-celâli ve’l ikrâm ya hayyu ya kayyum)

 

„Ey Allah’ım senden istiyorum, hamd sanadır, senden başka ilâh yoktur, sen ihsânı bol olan, semâvâtı ve arzı yaratan, celâl ve ikrâm sahibisin. Ey Hayy ve Kayyum olan Allah’ım.“ Bunun üzerine Hz. Peygamber buyurdu ki: “Biliyor musunuz bu zât ne ile dua etti?” Onlar da Allah ve Resûlü en iyisini bilir dediler. Rasûlullah buyurdu ki: „Nefsimi kudret elinde tutan Allah’a yemin ederim ki O, Allah’a en büyük ismiyle dua etti. O, İsm-i Âzâm ki (en büyük isim) ki onunla çağrıldığı zaman cevap verir ve onunla istenildiği vakit ihsânda bulunur.“ Bunu da Ebû Dâvûd, Tirmizî, İbn-i Mâce, Nesâî, Ahmed Bin Hanbel muhaddislerimiz rivâyet etmişlerdir, nakletmişlerdir (Rahmetullâhi Aleyhim Ecmaîn). Duayı isterseniz bir daha okuyum da hatırınızda kalsın.

 

(Allahümme inni eselüke bi-ennelekel hamd lâ ilâhe illa entel hannânül mennânu bediussemâvati vel ardı zü’l-celâli ve’l ikrâm ya hayyu ya kayyum)

 

Burada dikkat ederseniz Yüce Allah’a hamd ile işe başlıyor. “Ya Rabbi!” diyor. Senden istiyorum hamd sanadır diyor. Senden başka ilâh yoktur, sen ihsânı bol olan, semâvâtı ve arzı yaratan celâl ve ikrâm sahibisin. “Ey hayyu ve kayyum olan Allah’ım.” Hayyu kayyum olan Allah’ım.

 

Dakika 20:22

 

Kıymetli dostlarınız,

 

Burada “Mennan” ismini (bedius semâvât) buradaki semâvâtın “bedii” ve semâvâtı yaratan kürre-i arzı yaratan birde celâl ve ikrâm sahibi olan “Zül-celâli ve’l-ikrâm” isimleri birde “Ya Hayyu ya Kayyum” isimleri Celle Celâlühü bulunmaktadır. Peygamberimiz bunlara İsm-i Âzâm dedi bu rivâyette. Eğer bu kelimelerin temelinde Amel-i Sâlih varsa bunlar Allah’a yükseliyor, Amel-i Sâlih yoksa bunlar geri çevriliyor. Temelinden Amel-i Sâlih olacak, Amel-i Sâlih‘in temelinde bir defa makbul bir îmân olacak. Îmân da problem varsa ameller sâlih değilse ihlâs ile yapılmıyorsa bunun temeli, altyapısı sakat demektir. Alt yapısı sakat olan hiçbir şey yukarı yükselmez; çünkü ne yaparsa ne üzerine yakılır. Sevgili Peygamberimiz bu müjdeyi vermiştir ama müjdeleri iyi algılamak gerekiyor, hayalperest olmamalı, gerçekçi olmalı, temeli iyi atmalı. Haramları günahları içine doldurup da şirkin içinde yüzerek kalbim temiz diyen kendini aldatanlardan olmamalı. İnsanlar kendini aldatıyor şirkin içinde yüzüyor, küfrün içinde yüzüyor kalbim temiz diyor. Pislik içinde yaşayan mikropların durumu gibidir o da bir canlıdır o pisliğin içinde orada yaşar mikroptur insanlar mikroplaşınca kendini mikrop olduğunu bilmezler. İnsanlığa zarar veren ne kadar şer güçler varsa cehennemi dolduracak ne kadar şer güçler varsa aka-kara diyen, karaya-ak diyen Allah ne dediyse tersini söyleyen dünyada zihniyetler bulunmaktadır. Yüce İslam, nurlu Kur’an, Muhammedî Nur olan İslam nizâmı insanlığı kurtarmaya geldi. Çünkü evrensel bir din Allah’ın rahmeti, merhameti, sevgi, sosyal adâletidir ve evrensel ruhlar âleminin enfüsî ve âfâkî âlemin barışı İslam’dır hak barış, gerçek barıştır. Sahte naylon barış değildir. İslam’da her şey hakîkat ve gerçek olandır. Onun için Müslüman hakîkatin adamıdır İslam dini hakkın dini olduğu için Müslüman Hakk’ın kuludur, hakîkatin adamıdır, olmak zorundadır. Gerçek Müslüman olamamış insanlar gayret etsinler gerçek Müslüman olmaya gayret etsinler. Hep beraber hayat veren nurun dersine Kur’an’ın, Arş’ı Âlâ’dan, Levh-i Mahfuz’dan, Allah’ın ilminde geldiğini görelim bu Kur’an’ın okuluna kayıt olalım, ölünceye kadar talebe olalım.

 

Dakika 25:12

 

Ve bildiklerimiz hak bilgilerle amel edelim, bilmediklerimizi öğrenelim. Bizim okulumuz böyle bir okuldur hayat veren nurun dersleri, Kur’an’ın kendisidir. Ölümsüzlüğe seni hazırlayan Kur’an-ı Kerim’in kendisidir İslam’ın, Muhammedî şeriatın bizzat kendisidir. Onun için birileri, birilerine kul olmaya çalışırken biz de aczimiz, cehlimiz, gafletimizle beraber Rabbimize kul olmaya çalışıyoruz. Rabbin kelâmını anlamaya, anlatmaya çalışıyoruz. Bütün kusurlar İnsanoğluna aittir İslam’da, Kur’an-ı Kerim’de kusur yoktur. Hz Muhammed de mâsum bir Peygamberdir günah işleme şansı yoktur. Allah’ı tanı, Peygamberini tanı Kur’an-ı Kerim’i keşfeyle iyi bir Müslüman ol. Duyduk duymadık demeyin! Çünkü Allah’tan geldik, gideceğiz Allah’a hesap vereceğiz. Gerek davranışla ve gerek sözle olsun dâima O’ndan ister dururlar. Bütün âlemlerde herkesin istediği aslında Allah’tan ister, çünkü her şey O’na muhtaçtır. (يَسْـَٔلُهُ مَنْ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ) “Göklerde ve yerde olan herkes O’ndan ister.” Başka kim isteyeceksin ki, zenginin kapısına gittiniz zengine o malı Allah verdi dilerse alır. Onu onunla imtihan ediyor. Şimdi sen gittin, ölümden kurtulmak istiyorsun herkes ölüyor ölmeyecek kimse yok. Kimden yardım isteyeceksin ölmemek için? Her yerde, her zaman, herkes ezelî ebedî, göklerde yerde, zerreden kürreye, kürreden Arş’a ve bütün âlemlerin tümünde herkes Allah’a muhtaçtır. Muhtaç olduğun varlığı bil, O’na minnettar ol ebediyyû’l-ebed minnettar olacağımız tek varlık Yüce Allah’tır. Birileri birine takılmış ona teveccüh ediyor “ooo!” bu benim liderim ne kadar iyidir. Tamam, da ona onları Cenab-ı Hak verdi, iyiye  kullanıyorsa ne âlâ kötüye kullanıyorsa sende kötüyü taklit ediyorsan başına belâ bu iş  bu bir şirktir. Çünkü kula kulluk şirktir Allah’a kulluk yap. Nimetlere takıldığın zamanım nimetler Allah’ın nimetleri sayısızdır nimeti görüp de nimeti yaratanı ve nimeti yaratanı görmemek en büyük körlük değil midir? En büyük sağırlık değil midir? En büyük gericilik değil midir? En büyük çağ dışılık değil midir? Nimeti gör, nimeti vereni görme! Vâsıtalara, sebeplere tap Allah’ı sebeplerin bağlı olduğu sebepleri yaratanı görme olur mu böyle şey? Onun için herkes birini kendine tanrı edinmiş öteki benim liderim diyor, beriki benim ruhbanım diyor, beriki benim şeyhim diyor, öteki işte benim falan neyim diyor. Peki, Allah’a ne zaman sıra gelecek? “Haşa!” Allah’ın emir ve kânûnlarını ne zaman yaşayacaksın? Birine kulluk ediyorsunuz zamanını ona harcadım ikinci ömrüm yok ki ikinci zamanda tanımazlar.

 

Dakika 30:02

 

Ecel bitince Azrâil Aleyhisselâm seni alır götürür. Ömrünü kime harcadın yazık olur yazık… Hepiniz hutbelerde şurada-burada duyarsınız ölüm gelmeden hayatın kıymetini bil. Hayatın kıymetini bilmek için önce Allah’a kul olacaksın, tevhîd inancında olacaksın. Tevhîd inancında problemin olmayacak gerçek hükümdarın, mutlak hükümdarın ezelî ebedî hükümdarın Allah olduğunu tanıyacaksın. O’nun eşinin, denginin, ortağının olmadı olmayacağını bir defa tanıyacaksın emrine gireceksin O’nun kânûnlarını, emirlerini bir, bir uygulayacaksın. Tevhîd inancı da buradan başlar. Başkalarına kulluk edeceksin ömrünü bitireceksin zaten bir avuç ömrüm var onu da başka yerlere harcayacaksın, Allah’a ne zaman kulluk edeceksin? Ne ağalığın para eder Azrâil gelip gırtlağına çökünce ne paşalığın para eder, ne ilâhiyatçılığın para eder. Ne generalliğin, ne hâkimliğin, ne savcılığın, ne patronluğun, ne fakirliğin, ne zenginliğin para etmez. Îmân ve Amel-i Sâlih para eder.  İşte onun için Cenab-ı Hak O her gün her an bir iştedir yaratma hâlindedir. Bunun için Cenab-ı Hak sürekli yaratan hayatı sürekli yenileyen bir varlıktır. Onun için bu yaratıcıya kul olmalı celâle veya ikrâma bağlı bir iştedir Cenab-ı Hak. Ya Celâli bir tecellî vardır veyahut da ikrâm ile Cemâli tecellîsi vardır. „Günahları affetmek, sıkıntıları gidermek ve birtakım insanları yükseltip, bir takımlarını alçaltmak da  bu tecellîlerin içinde bulunmaktadır ve O’nun şânındandır.” İbn-i Mâce’nin rivâyet ettiği bu haberde de. Bezzâr’ın rivayetinde dualara icabet (kabul) etmek ziyadesi de vardır  her saat, her an diye açıklanmıştır. Emir ve nehiy, ahiretteki işi de, hesâb ve cezâdır. Sizin için boş kalacağız (سَنَفْرُغُ لَكُمْ). Hesap ve cezâyı ifade etmek üzere bu sûretle bir istiare veya kinaye yapılmıştır. Huzura geleceksiniz de sırf sizin işinize bakılacak. Yani sizi hesaba çekeceğiz büyük mahkemede orada büyük mahkemede yargılanacaksınız. (اَيُّهَ الثَّقَلَانِۚ) “Ey sekelân” Sekelân: İnsan ve cinnin bir adıdır. Sekal, yük ve ağırlık demektir. İsimlendirme şekli anlatılırken deniliyor ki: Arz bir yüklü canlıya insan ve cin de ona yükletilmiş iki ağır yüke benzetilerek bu isim verilmiştir.  Sorumlulukla kendilerine ağırlık verilmiş emânet insana yüklenmiştir. “Ben sizin içinizde iki ağırlık bıraktım, biri Allah’ım Kitâb’ı Şanlı Kur’an biri de ıtretim (zürriyetim) buyurulmuştur.

 

Dakika 35:05

 

Bunu da Sahîh-i Müslim, Dârimî, Ahmed Bin Hanbel gibi zât-ı muhteremler rivâyet etmişlerdir haberi nakletmişlerdir.

 

Kıymetli dostlarınız,

 

Burada sık geçen bir âyet ki sürekli Cenab-ı Hak kullarına nimetlerini hatırlatıyor. (فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ) Gerek bugün içinde bulunduğunuz hayat nimetlerine ve gerek yarının cezâ ve mükâfatına nasıl nankörlük edersiniz? Böyle olmakla hesap ve cezâdan kurtuluşa çâre bulunamayacağını anlatmak için buyuruyor ki; (يَا مَعْشَرَ الْجِنِّ وَالْاِنْسِ) Ey insan ve cin topluluğu! semâvât ve arzın aktarından, göklerin ve yerin hudûd ve uzaklıklarından çıkıp gitmeğe gücünüz yeterse (فَانْفُذُواۜ) haydi çıkıp gidin (لَا تَنْفُذُونَ) fakat çıkamazsınız (اِلَّا بِسُلْطَانٍۚ ) ancak bir sultan ki yani bütün o göklerin ve yerin kuvvetlerini mağlup edecek başka bir kuvvet ve saltanat olmadıkça çıkamazsınız. Zaten öyle bir kuvvetinizde yoktur onun için çıkamazsınız. Daha doğrusu Allah’u Teâlâ tarafından bahşedilecek bir kuvvet veya bir emir olmadıkça çıkamazsınız, kaçamazsınız denilmektedir. Bütün kudret ve kuvvet Allah’a ait kim nereye kaçacak? Kaçacak adamın kuvveti kendine ait değil ki denileni aldığı an orada biter veya tepesine bir şey indirildiği an orada o iş biter. Cenab-ı Hakk’ın kudret ve kuvveti nihâyetsizdir bütün yücelik yüce kudret ve kuvvetin hepsi ondadır. Üstünüze ateşten yalın bir alev salınır. Bakın birileri diyelim ki çıkıp gidecek göklere yukarı Cenab-ı Hak müsaade etmiyor. Bakın, kime etmiyor? Etmeyeceklerini etmiyor herkese değil. O’nun müsaade edecekleri var, etmeyecekleri var. (يُرْسَلُ عَلَيْكُمَا شُوَاظٌ مِنْ نَارٍ) Üstünüze ateşten yalın bir alev salınır ve bir bakır yani erimiş bakır yahut bakır gibi kızıl bir duman veya zehirli bir duman ki hem yakar, he boğar. (فَلَا تَنْتَصِرَانِۚ) Her ne yapsanız bundan kurtulmazsınız. Çünkü yardımcı Allah’a  karşı koyacak biri yok, eşi yok, benzeri yok Allah’ın. Bu tehdit tarzı zamanımızdaki topların, uçak bombalarını ateşlerini andırır şekilde bir tasvir fikri vermektedir. Nükleer gücün olabilir, Fezaya giden âletler ile de gitmeye çalışırsın ama Allah’ın müsaade ettiği yere kadar gidersin. Eğer Allah’a karşı koyan bir yapın varsa tepene inecekler iner çıktığın gibi tepetakla cehennemin dibinde bulursun. Allah kudreti, kuvveti, nükleer güçleri, topların, uçak bombalarının, atom bombalarının bunları sana kötüye kullan diye vermedi.

 

Dakika 40:08

 

İnsanlığı öldür, tabiatı, ekosistemi mahvet diye vermedi. Sen demek muzırlığa devam edeceksin tepene inmeyecek bir şeyler. Tepesine herkesin indi hem muzırın, her zararlının, her şer güçlerin tepesine inecekler indi bu çağınkilerde, gelecek çağın şer güçlerinde tepesine inecekler indi ve inecektir. Allah’ın mülkünde zâlime devamlı bir saltanat yoktur bir müddet verir o da seni imtihan etmek, denemek içindir. Aldanma, duyduk duymadık deme, aldanma! Allah’u Teâlâ’nın emirlerine karşı koyma, Allah’ın kânûnlarına bir, bir riâyet et gereğini yap. Âsî olma itaat et Allah itaat edilecek tek yüce varlık ve ne diyor; (اَط۪يعُوا اللّٰهَ وَاَط۪يعُوا الرَّسُولَ) Allah’a itaat edin böyle söyle ve Hazreti Muhammed Peygambere itaat edin. (وَاُو۬لِي الْاَمْر مِنْكُمْۚ ِ)Allah’ın emriyle emreden, hükmüyle hükmeden, sizden olan âdil kişiler gerçek adâletle Yüce Allah’a, Peygambere itaat ederek “Ulü’l Emir” mevkiinde iseler onlara da itaat edin. Ama onların keyfi zorbalıklarına ve adâleti çiğneyen onların zulmüne itaat olur mu? Bunlara itaat bakın şarta bağlanmış; Allah’a itaat edecek, Peygambere itaat edecek, Allah’ın emriyle O’nun Yüce adâleti ile adâlet edecek ki o zaman Ulü’l Emre’de itaat edilecektir. Yoksa zâlimlere, insanların kanını emen zorbalara, faşistlere, kızıllara, hak-hukûk tanımayan barışı yok etmeye çalışan adâleti yok etmeye çalışanlara itaat edilir mi? O zaman zulme itaat olur en büyük kötülüğü yapmış olursun. Zâlimlere ayakta tutan kimdir? Onlara yardım edenlerdir. Zâlimler ayakta tutulur mu? Alnının ortasından perçeminden zâlimleri yakala adâlete teslim et. Adâlet, adâlet olsun hukûkun üstünlüğüne, gerçek adâlete boyunlar bağlı olsun. İşte ilâhî adâlet, sosyal adâlet, sosyal merhamet ve sosyal sevgi ve kardeşlik, barış egemen olursa zâlimler değil, âdiller ve hukûkun üstünlüğünden yana olanlar iş başında olurlar. Zâlimleri başa getirirsen ne kadar doğru dürüst insanlar varsa onlar sahneden yok edilirler sahnenin önüne getirmezler ve getirmiyorlar işte. Doğruyu söyleyenleri sık sık sahnelerde kaç kişi görüyorsunuz? Birbirine yağ yakanların bir de herkes kendi çıkarına rant sağlayanları sahneye dâvet edenlerin sayısına bakın, birde doğruyu söyleyenlerin sahnede sayısına bakın var mı, kaç kişi var? Her grup kendine itaat edeni, rantına hizmet edeni oraya almaya çalışıyor. İstisnâlar kâideyi bozmaz, herkesin içinde birisi vardır o iyiler müstesnâdır.

 

Dakika 45:00

 

Bizim hedefimizde yanlışlar var, zorbalar var, zâlimler var bütün insanlık âlemine zarar veren, muzır şer güçler var. Barışa engel olan, sevgiye, merhamete, adâlete engel olan ve hukûkun tarafsızlığına engel olan, hukûku kânûnları kendi çıkarına kullanan, insanlığın kanını emen zihniyetedir bizim ıslahat hareketlerimiz. Bizde yakıcılık, yıkıcılık yok bizde ıslahat var. İslam kurtarıcıdır herkesi kurtarmaya gelmiştir. Gâvuru gâvurluktan, zâlimi zâlimlikten, münâfığı münafıklıktan, müşriki müşriklikten, fâsığı fâsık’lıktan, câhili câhillikten kurtarmaya gelmiş, fakiri fakirlikten kurtarmaya gelmiş. Zenginle fakir arasında ki dengeyi kurup fakirin hayat tarzını yükseltmeye zenginle fakir, işverenle işçi, sermaye ile emek arasında ki dengeleri kurmaya gelmiş Yüce İslam. Hayat dengeleri gökler adâletle ayakta duruyor. İslam A’dan Z’ye adâlet mizandır ölçüdür takdiri ilâhî ile ilâhî mîzan, ilâhî nizamla ortada ayakta duruyor bütün gökler. Yeryüzünde de tam bir adâleti istemektedir Yüce İslam. İslam’ı sen iyice anlasaydın bu dünya cennet gibi olurdu, gerçek cennet olmazdı ama cennet gibi dünyaya göre İslam dünyayı cennete çevirir. Dünya hak düşmanlığını bıraksın bâtılı ortadan kaldırsın hakkı egemen kılsın. Allah’ın emrine girsin dünya şu izim bu izimden değil Yüce Allah’ın emrine girsin bilimden yana olsun. Îmân, ilim ve bilim bunlar İslam’ın kendisidir. Kitâbî âyetler, kevnî âyetlerin keşfini en sağlam yapacak ve bunun keşfini yapan ve insanlığı bu konuda harekete geçiren Yüce İslam’dır. Dünya da bilimsel çalışmalar Hz. Muhammed’in göklere yürüyüp Mi’râc’a gidip beşikten mezara kadar oku diyen bir Peygamber geldi dünyaya. İlk emir ‘İkra’ diye geldi oku, okut nefsini okut. Nefsini okut, nefsini… Oku ama nefsini okutarak oku, okut ama kendini okutarak başkasına okut. Nefsini kuduz köpek gibi nefsinin emrinde olup da hak adâlet tanımayıp başkalarını okutanların okutması okutma mıdır? Adâleti katledenlerin eline Adâlet verirseniz, ilmi yok sayanların eline ilmi verirseniz bu okutma mıdır? İnsanı insan yapan değerleri öncelikle kişiye ver o da kendi değerini bilsin, başkalarının değerini de bilsin. Değersiz başkalarının değerini bilmez ki. İnsanı insan yapan bir defa eğitimi-öğretimi ortaya koy. Allah’a saygısı yok, harama-helâle saygısı yok çaldığını çırptığını kâr sayıyor. Bu adam nedir; İki ayaklı canavar bu, sen bunun eline neyi teslim ediyorsun? Onun için insanlığa en büyük fayda hizmet insanlara hak bilgiyi insanı insan yapan hak bilgiyi eğitim ve öğretimi hem teoride hem pratikte, hem subje de hem obje de hak bilgiyi hakîkati insana vereceksin. Bir defa insan kendi hakîkatçi olacak ki hem kendinin, hem karşının değerini bilecek. Bir serçe kuşunu dahi israf etmeyecek, ekosistemde bir çiçeği bile yersiz koparmayacak yerli yerince hareket edecek.

 

Dakika 50:54

 

Yer, gök insan için yaratıldı ama isrâf et boz diye yaratılmadı, keyfine kullan diye yaratılmadı. Senin keyfine isrâf et, yok et zarar ver diye yaratılmadı bunlar bunlardan faydalan diye koru ve faydalan. Ama egona faşist zihniyetine dikkat et. Ben faydalanayım başkası faydalanmasın diyemezsin bu nimetler Allah’ın kullarının bütün Allah’ın kulları bu nimetler için nedir; hak sahibidir. Her hak sahibine hakkını vereceksin, benim olsun başkasının olmasın bu zulümdür. İslam bunu kabul etmez. “Biri yer biri bakar, yarın kıyâmet kopar.” Komşusu aç yalarken, kendisi tok yatan bizden değildir” diyen kim; Hz. Muhammed. Kendini düşündüğün kadar komşunu da düşün, garibanları yoksulları da düşün. Hastalar güçsüzleri, zayıfları, dulları, garibanları, yetimleri düşün. Allah güçlüye gücü niçin vermiş; gücü olmayanlara yardım etsin diye. Serveti sana niye vermiş; serveti olmayanlara yardım etsin diye. Nimetin sahibi sen ben değiliz ki Allah’u Teâlâ (C.C). Merhamet etmeyene merhamet olunmaz diyende Hz. Muhammed’dir. Merhamet etki Allah da sana merhamet etsin. Yüce İslam’ın A’dan Z’ye merhamet olduğunu, rahmet olduğunu, mağfiret olduğunu, adâlet olduğunu, sevgi olduğunu, barış olduğunu görürsünüz. Şimdi adâlet kısmına gelince tabii birileri ürküyor. Niye? Zâlim gerçek adâletten yana değildir keyfine uydurma taklit naylon adâletleri adâlet gösterir zâlimler. Niye? İşlerine geldiği kullanırlar. İslam adâleti Allah’ın tarafını tutar başka ideolojilerin izimlerin tarafını tutmaz. Hakkın, hukûkun tarafını tutar, hukûkun üstünlüğünün tarafını tutar İslam. Babasıyla yedi kat el aynıdır adâlet neyse odur. Zulmün adını adâlet koyarsanız işte dünya böyle olur. Yüce Allah (C.C) gerçek adâlete, barışa, sevgiye dünyanın dönüşmesini Cenab-ı Hak nasîb eylesin. Bu İslam’ın tecellî ettiği zaman böyledir. Allah insanlık âlemine en büyük lütufta bulunmuştur, en büyük lütuf İslam’ın tecellî ettirilmesidir. Günahlı ile günahsız şöyle bir düşünün bunlar hepsi tespit edilmiştir. Bunun için herkes amelenin karşılığında yüce mahkemede Mahkeme-i Kübrâ da orada Allah’tan başka hâkim yok bütün hâkimleri hesaba çeken hâkimler hâkimi Allah var.

 

Dakika 55:12

 

Onun için hâkimlerin dikkatine gerçek adâletten yana olmayan hâkimler, dünyada en büyük zulüm işlemektedirler. O zulmü işleyen hâkimler orada tutan otorite güç de en büyük zulmü işlemektedir. Hâkim tarafsız hukûkun üstünlüğüne bağlı olacaktır. Bunun için Cenab-ı Hak bu âyet-i kerimelerde bize mesajını vermiştir en yüce mesajlardır. Zül-celâli ve’l-ikrâmın celâl tecellîleri görüntüleri bu şekilde beyân edildikten sonra ikrâm tecellîleri ifade edilmek üzere buyuruluyor ki;

 

استعيذ بالله

 

وَلِمَنْ خَافَ مَقَامَ رَبِّه۪ جَنَّتَانِۚ ﴿٤٦﴾

فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِۙ﴿٤٧﴾

ذَوَاتَٓا اَفْنَانٍۚ﴿٤٨﴾

فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ﴿٤٩﴾

ف۪يهِمَا عَيْنَانِ تَجْرِيَانِۚ﴿٥٠﴾

فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ﴿٥١﴾

ف۪يهِمَا مِنْ كُلِّ فَاكِهَةٍ زَوْجَانِۚ﴿٥٢﴾

فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ﴿٥٣﴾

مُتَّكِـ۪ٔينَ عَلٰى فُرُشٍ بَطَٓائِنُهَا مِنْ اِسْتَبْرَقٍۜ وَجَنَا الْجَنَّتَيْنِ دَانٍۚ ﴿٥٤﴾

فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ﴿٥٥﴾

ف۪يهِنَّ قَاصِرَاتُ الطَّرْفِۙ لَمْ يَطْمِثْهُنَّ اِنْسٌ قَبْلَهُمْ وَلَا جَٓانٌّۚ﴿٥٦﴾

فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِۚ﴿٥٧﴾

كَاَنَّهُنَّ الْيَاقُوتُ وَالْمَرْجَانُۚ﴿٥٨﴾

فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٥٩﴾

هَلْ جَزَٓاءُ الْاِحْسَانِ اِلَّا الْاِحْسَانُۚ﴿٦٠﴾

فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٦١﴾

وَمِنْ دُونِهِمَا جَنَّتَانِۚ ﴿٦٢﴾

فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِۙ ﴿٦٣﴾

مُدْهَٓامَّتَانِۚ ﴿٦٤﴾

فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِۚ﴿٦٥﴾

ف۪يهِمَا عَيْنَانِ نَضَّاخَتَانِۚ﴿٦٦﴾

فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِۚ ﴿٦٧﴾

ف۪يهِمَا فَاكِهَةٌ وَنَخْلٌ وَرُمَّانٌۚ ﴿٦٨﴾

فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِۚ ﴿٦٩﴾

ف۪يهِنَّ خَيْرَاتٌ حِسَانٌۚ﴿٧٠﴾

فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِۚ﴿٧١﴾

حُورٌ مَقْصُورَاتٌ فِي الْخِيَامِۚ ﴿٧٢﴾

فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِۚ﴿٧٣﴾

لَمْ يَطْمِثْهُنَّ اِنْسٌ قَبْلَهُمْ وَلَا جَٓانٌّۚ ﴿٧٤﴾

فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِۚ﴿٧٥﴾

مُتَّكِـ۪ٔينَ عَلٰى رَفْرَفٍ خُضْرٍ وَعَبْقَرِيٍّ حِسَانٍۚ ﴿٧٦﴾

فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ﴿٧٧﴾

تَبَارَكَ اسْمُ رَبِّكَ ذِي الْجَلَالِ وَالْاِكْرَامِ ﴿٧٨﴾

 

صَدَقَ اللهُ اْلعَظِيمُ

 

Dakika 58:32

Rabbinin makamından korkan kimselere iki cennet vardır.

 

Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

 

İkisinin de çeşitli ağaçları, meyveleri vardır.

 

Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

 

İkisinde de akıp giden iki kaynak vardır.

 

Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

 

İkisinde de her türlü meyveden çift, çift vardır.

 

Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

 

Astarları atlastan yataklara yaslanırlar. İki cennetin de devşirmesi yakındır.

 

Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

 

Oralarda gözlerini yalnız eşlerine çevirmiş dilberler var ki, bunlardan önce onlara ne insan ne de cin dokunmuştur. Yani kimse dokunmamıştır, dokunamaz.

 

Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

 

Dakika 1:00:00

 

Sanki onlar yâkût ve mercandırlar.

 

Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

 

İyiliğin karşılığı, yalnız iyilik değil midir?

 

Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

 

Bu ikisinden başka iki cennet daha vardır.

 

Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

 

(Bu cennetler) yemyeşildirler.

 

Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

 

İkisinde de fışkıran iki kaynak vardır. Nimet üstüne nimet uçsuz bucaksız nimetler var.

Onun için Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? Bunun tekrar edilmesine dikkat edin! Uçsuz, bucaksız, nâmütenâhi nimetler var. Onun için Cenab-ı Hak bunca nihayetsiz nâmütenâhi bitmez tükenmez nimetler karşılığında ne diyor; Bunların hangisini yalanlayabilirsiniz diyor. İnsanoğlu şöyle bir düşünse kendine verilenler üzerinde şöyle bir düşünse, bunların tekrar olmadığını görür.

 

İkisinde de her türlü meyve, hurma ve nar vardır.

 

Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

 

İçlerinde güzel huylu, güzel yüzlü kadınlar vardır.

 

Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

 

Çadırlar içerisinde gözlerini yalnız kocalarına çevirmiş hûriler vardır.

 

Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

 

Bunlardan önce onlara ne insan ne de cin dokunmuştur. Tertemiz kimse dokunmamış dokunamaz.

 

Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

 

Yeşil yastıklara ve hârikulâde güzel işlemeli döşeklere yaslanırlar.

 

Büyüklük ve ikrâm sahibi Rabbinin adı ne yücedir!

 

Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

 

Kıymetli dostlarımız,

 

İşte burada Cenab-ı Hak cennetten bakın bir görüntü verdi cennet sahnesinden bir sahneyi ortaya koydu. Dünyadaki bu isim benzerliği insanların anlaması içindir akıl ve hayâle gelmeyen güzellikte bunlar cennette insanlar için hazırlanmıştır. Cenab-ı Hak bakın Rabbinin makamından korkan kimse için diyor iki cennet vardır. Âlemlerin Rabbi olan Allah Teâlâ’nın kıyamı ve her şey üzerindeki hâkimiyeti ve insanların bütün hallerine gözcü ve muhafız oluşu demektir ki, „Her nefsin kazandığını gözetleyip muhafaza eden (hiç böyle yapamayan gibi) olur mu?“ Kıyâmet günü hesâb için Hak Teâlâ’nın huzuruna duruşu demek olur. Rabbin huzurunda duracağı yer demek olur. Küfür ve nankörlükten sakınıp îmân ve şükürle itaat için saygı ve hürmet göstermek demektir. Korku, sevgi iç içe olunca hem Allah’a itaat eder, hem isyân etmez.

 

Dakika 1:05:05

 

Dârül İslam biri Dârusselâm şimdi Dârusselâm seni dünyada İslam cennetinin içinde yaşatır buradan alır Dârüsselâm’a öbür âlemde ki cennete yerleştirir. Dârusselâm dünyanın cennetidir burada seni öbür cennete hazırlar Dârüsselâm’a hazırlar. “Ebû Bekir (Radıyallâhu Anh) bir gün düşünüp, kıyamet, mizan, cennet, nâr, meleklerin dizilmeleri, göklerin katlanışı dağların serpilip dağılışı, güneşin dürülmesi ve yıldızların parçalanışı hakkında fikir yürütmüş de, „Arzu ederdim ki, ben şu yeşilliklerden bir yeşillik olsaydım, hayvanlar gelip beni yeselerdi ve ben yaratılmamış olsaydım.“ demişti. Bakın bunun üzerine şu âyetin geldiği rivâyet olunur: (وَلِمَنْ خَافَ مَقَامَ رَبِّه۪ جَنَّتَانِۚ) âyeti nâzil olmuştu. Ne diyor: “Rabbisinin makamından korkanlara iki cennet vardır Beyhâkî Şuabu’l-Îmân’da Hasan-ı Basrî’den (Rahmetullâhi Aleyhim) (Kaddesallâhu Esrârehüm) şu rivayeti zikreder: Hz. Ömer zamanında (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) bir genç mescide devam ederdi bir genç, derken bir kızla birbirlerine âşık olmuşlardı. Bir gün kız tenhada yanına geldi o gencin, konuştular sonra gencin gönlü onu çekti, bunun üzerine genç çığlıkla hıçkırdı arkasından bayıldı. Onun bir amcası vardı, geldi onu yükleyip evine götürdü. Genç ayılıp kendine geldiği vakit: “Ey amca!” dedi: Ömer’e git halîfeye git (Radıyallâhu Anhüm) benden selâm söyle ve ona sor ki; Rabbinin makamından korkan kimseye ne vardır? Bunun üzerine amcası gitti durumu Ömer’e haber verdi. Ancak genç arkasından bir çığlıkla daha hıçkırıp vefat etti.  Günah işlemekten korktu öyle korktu ki bir hıçkırıkla bayıldı ikinci hıçkırışta Allah korkusundan bu genç vefat etti. Hz. Ömer bu olaya vâkıf olunca: (Leke cennetâni, Leke cennatâni) “Sana iki cennet var, sana iki cennet var” dedi. (ذَوَاتَا أَفْنَانٍ) Bu haberi nakleden zâti muhterem Suyûtî’dir (Rahmetullâhi Aleyhim Ecmâin).

 

İkisi de efnân sahipleri, zevâtâ, zâta gibi, zâtın tesmiyesidir. Fen çeşit demektir. İlmin çeşidine de öfde fen ismi verilmemektir. Fenen de ince ve yumuşak dal ve taze fidan mânâsınadır. Yani her birinde türlü türlü bostanlar yahut birçok dallar, bölümler vardır. İkisi de çeşitlidir. Cennet ağaçları, cennet meyveleri selsebil tesnîm her meyveden çift, çift mefruşat dayanmış oldukları hâlde astarları kalın iki kumaştandır.  Hem iki cennetin meyvelerinin toplanışı da yakındır cennetlerde öyle güzeller vardır ki bakışı kısan dilberler. Bakışlarını yalnız kocalarına, efendilerine çeviren başkalarına bakmayan sevgili, sadakatli ve vefâlı dilberler demektir. Bakanın bakışlarını kendisine çeken, gören bir gözü başkasına bakmak istemeyecek derecede kendisine bağlayan güzeller anlamındadır.

 

Dakika 1:11:15

 

Nitekim Mütenebbi şöyle demiştir:

 

„Bir belki ona gözler dikilir, sanki üzerinde göz bebeklerinden bir kuşak teşekkül eder.“

 

Çokları ilk manayı tercih etmişlerdir onlardan efendilerine: „Rabbin izzeti hakkı için ben cennette senden daha güzelini görmüyorum. Beni sana, seni de bana eş yapan Allah’a hamdolsun.“ der. İşte işler böyle olmalıdır dünyada da zaten ukbada böyle olmayanlar cennete giremiyorlar. Mademki nikâhlındır, kocandır, hanımındır helâlinden gözler, gönüller helâle çevrilmeli haramdan uzaklaşmalıdır. Her türlü zinâdan uzak kalmalı gözlere, gönüllere sahip olmalıdır. Allah için kocanı sevmeli, Allah için hanımını sevmelidir ve helâl göz dikmelidir. O da senin helâlin evinde eşindir. Eğer gözünü gönlünü helâle bağlar bu şekilde haramdan uzak kalırsan, işte cennetteki durum sana buradan şimdiden 0 sahne gösterilmektedir. Bunun için İslam’da namusun ne kadar mükemmel olduğunu cennette de bakın namusların ne kadar mükemmel olduğunu görmekteyiz. İslam namus dinidir namussuzluğa, alçaklığa, fuhşiyata ahlâksız her türlüsüne İslam rest çekmiş, en güzel ahlâkı ortaya koymuştur. Bakın, Cebrâil Aleyhisselâmın Peygamberimize sorduğu (el-İhsânü) İhsân nedir dediği zaman, bakın Efendimiz şu cevabı verdiler, ne dedi: “Sen sana gereken Allah’ı görüyormuşsun gibi O’na ibadet etmendir. Çünkü sen O’nu görmesen de O seni görüyor.” Sürekli görüyor, her an görüyor görmediği an yok ki, Allah’u Teâlâ’nın görmediği bir şey olmaz ki bizi sürekli görüyor. O’nun bizi sürekli görmesi ile bizim de aczimizden dolayı gücümüz yetmiyor ama O’nun gördüğünü kesin biliyoruz. O’nun görür gibi O’na ibadet etmemiz gerektiğini bununda ihsân olduğunu ve bunu yapanların da Muhsin olduğunu işte buradan anlıyoruz.

 

Dakika 15:10

 

( En ta’budallahe keenneke terahü feinlemtekün terahü feinnehü yerake)

 

Bu haberi de Buhârî, Müslim Nesâî gibi zât-ı muhterem olan mühendislerimiz rivâyet etmişlerdir, haberleri nakletmişlerdir. (Rahmetullâhi Aleyhim ve Aleyhim Ecmaîn).

 

Kıymetli dostlarımız,

 

“Tevhîdi nimet olarak verdiğim kimsenin mükâfatı ancak cennettir buyuyor.” Şimdi Hz. Peygamber Sallallâhu Aleyhi ve Sellem de: “Bakın tevhîdi nimet olarak verdiğim kimsenin mükâfatı ancak cennettir buyuyor.”

 

Tevhîd nedir? İşte Yüce Allah’ın birliği ve âlemlere hükümranlığıdır. O’nun birliğine bir defa tevhîd inancına tam sahip olacaksın, tevhîdin de hiçbir hatân olmayacak tevhîd inancında. Allah’ın hakkını Allah’a vermediğin, O’nun sıfatlarını veya esmâsını başkalarına verdiğin zaman aklını başına al, ayakların gümbür, gümbür kayar tepe takla cehennemi bulursun şirke saplanırsın. Allah’ı Celle Celâlühü kemâl sıfatlarıyla ve yüce en güzel isimler ile Allah’ı iyi tanı,  başkalarını ilâhlaştırma. Başkalarını hangi konuda eğer Allah’u Teâlâ’ya ait olan bir şey i kula verirde o kulu öne geçirirsen birini orada putperestlik vardı şirk vardır. İllâki bir putu yapıp da karşısında tapınmak sadece şirk bu değildir bu şirkin birisi, kaç türlü şirk var. Aklını başına al! Mevki makamlar ayrı puttur, dünya sevgisi ayrı puttur. Kalbinde Allah’tan başka kimler girdiyse kimlerin emrindeysen Allah’ı bırakmış başkalarının emrine girmişsen Allah’ın ortaya koyduklarını yok saymış başkalarının ortaya koyduğunu getirmiş ortaya koymuş ona bağlanmışsan vay geldi hâline! İyi düşün bunları… Allah’a Allah’ın ortaya koyduğu yüce emirlere çağdışı diyenler, irtica sıfatını yakıştıranlar, mülteci diyenler, bağnaz diyenler veya başka bir isim takanlar ve kendilerinin çağdışı olduğunu dünyanın en kara yobaz olduklarını bilmeyenler… Hakkı kabul etmeyen, hak ve hakîkat adına ne varsa bunları çağdışı görenler ve hakkın adamlarına mülteci diyenler, kendileri bu çağın en büyük putperesti, çağdaş putperest bunlardır.  Çünkü İslam’da bağnazlık, irtica diye bir şey yoktur ileri en ileri, yukarı en yukarı bütün yücelikler İslam’dadır.

 

Dakika 1:20:06

 

Birisi İslam’ı bilmiyor yanlış biliyor da yanlış yapıyor bu İslam’ın suçu değil ki. Peki, o Müslümana gerici demeyi biliyorsun, mülteci demeyi biliyorsun onu câhil bıraktın sen onu eğitmedin, öğretmedin. Allah demeye niye dilin dönmüyor? Allah’ın ortaya koyduğu yüce değerlere niye dilin dönmüyor? Putların papağanı olmuşsun da Allah demeye, Allah’ın ortaya koyduğu değerleri diline almaya niye dilin dönmüyor? O dönmeyen dillerinde bir çağdışılık, bir kara yobazlık, bir irtica, bir mültecilik yok mu? Bu hangi dili dönmeyenlere diyorum bunu? Hakkın adamlarına saldıran, saldırgan çağdaş saldırganlara diyorum. Yoksa adam inanır inanmaz o, onlara demiyorum hakka saldıranlara diyorum. Arkadaş senin dilin hakka dönmeyebilir o senin bileceğin iş. Hakka ve hakîkate çağdışı demek senin haddine düşmemiş o senin görevin değil. İnana karışma, din ve vicdan hürriyeti onun hakkıdır senin dinsizlik ne kadar hakkınsa onunda Mütedeyyin olmak o kadar hakkıdır. Gel burada anlaşalım ve sulhu gerçekleştirelim, barışı gerçekleştirelim. İnananların tepesinde çıra yarmakla, balyoz tutmakla kendini kurtaracağını mı zannediyorsun? Kurtulamazsın, kulundan kurtarsan Allah’ın orduları yakalar Azrâil Aleyhisselâm ensende duruyor. Belki etrafında bir müddet garibanlar olur da onlara karşı bir kabadayılık, bir kibir, gurur elinde belki topun tüfeğin vardır berikinde de o an için olmayabilir ama biraz sonra aynı top tüfek ona da geçer. Peki, savaşalım mı şimdi, barış varken niye savaşıyoruz? İyilik varken niye kötülük yapıyoruz? Sen birilerini niye ötekileştiriyorsun? Canavarlıktan vazgeç, ötekileştirmekten vazgeç. Bir olalım, bütün olalım, kardeş olalım. Bu kadar vahşilik olmaz inananların tepesinde çıra yararak, balyoz vurarak ortada barış olmaz. Ben senin gibi inanmaya mecbur değilim, sen de benim gibi inanmaya mecbur değilsin. Öyleyse haddini sen de bil ben de bileyim ki ortada barış olsun. Ben İslam dinini bildiğim nasıl inanıyorsam öyle yaşayacağım senin dayatmana göre ben çağdışılık veyahut da çağdaşlık senin fikrine göre ben ne çağdaş olurum ne çağdışı olurum. Ben Allah’ın emirlerini yaşamak istiyorum, öteki de yaşamak istiyor, öbürü de yaşamak istemiyor. Herkese özgürlük dinsize özgürlük var, îmânlıya da özgürlük var. Birine olacak birine olmayacak, birisi çağdışı birisi çağdaş bu senin beynindeki çağdışılıktan başka bir şey değil, bu senin beyninde ki tam bir yobazlıktır. Hakkı, hukûku, özgürlüğü, hürriyetleri yok eden zihniyet senin beyninde. İnananlar vatanperverdir, inanmayan da vatanperver im diyorsa tamam, o da onun dediği gibidir o da kendi dediği gibidir bizim ona itirazımız yok. Ama inananlar kesin kes vatanperver olmak, milliperver olmak, evrensel barışı sağlamak inanın görevidir.

 

Dakika 1:25:02

 

İnancı yok edersen barışı yok ediyorsun bunu bil adâleti yok ediyorsun. Zâlimlerin elinde adâlet olmaz. Olur, işte o zaman biri birilerine ne yaparlar; kayırmacı bir kânûnları kendi keyfine uygular doğudakiler doğuya göre, batıdakiler batıya göre… Hukûkun tarafsızlığının yitirildiği yerde adâlet olur mu? Hukûk üstündür ama adâlet tarafsız hukûkun üstünlüğüne dayalı olarak adâlet tecellî etmelidir. Şurada-burada dolaşan takımdan değil beyaz tenli, kara gözlü seçkin dilberler Cennet-i Âlâ’da doludur hak edenlere bunlar verilir. Dünyada da İslam bu düzeni dünyaya göre İslam dünyanın cennet düzenidir. Bunun için namus dinidir İslam dini. Şiddetli beyaz karası da şiddetli kara olan ahu gözlü güzeller, dilberler vardır cennette. İnsanoğlu kıymetli bir yaratıktır insana değerlerini verdiğin zaman insan yükselir, değerlerin elinden alırsanız insanlığı aşağı düşürmüş olursunuz. İnsanlığa değerlerini verin. Havanın sıcaklığını alta geçirmeyen bir evdir yahut mutlaka ağaç dallarından yapılan eve denir ki Türkçede bu tip evlere salaş adı verilir. Cennette altından, yakuttan, zümrütten, incilerden “Cennet Sarayları” köşkleri yapılmıştır ki ebediyyâta ayarlanmıştır. Ölümsüzlüğe, gençliğe, huzura ve mutluluğa ayarlanmıştır her şey. Onun için dünya da cenneti dünyalılara anlatırken, insanların anlayacağı şekilde Yüce Rabbimiz en güzel şekilde anlatmıştır. Şöyle bir bakalım…

 

Dakika 1:28:01

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

(Visited 54 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}