[jw7-video]

456- Tefsir Ders 456 hayat veren nurun keşif notları

456- Kur’an-ı Kerim Tefsîr Dersi 456

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

(Kâf Sûresi 39. Âyeti Kerime’den 45. Âyeti Kerime’ler)

(Zâriyât Sûresi 1. Âyeti Kerime’den 23. Âyeti Kerime’ler)

 

Bir münâfık kurtulamadı kurtulamayacak çünkü Allah’a karşı konmaz ki, Allah ve O’nun kânûnları inkâr edilmez ki edilemez ki. Şüphesiz ki biz bunda kalbi olan ve hazır bulunup kulak veren kimse için elbette bir öğüt vardır ki biz öğüt veriyoruz. Bunlar Yüce Allah’ın öğütleri.

 

Andolsun ki biz gökleri yeri ve ikisi arasındakileri altı günde yarattık, bize hiçbir yorgunlukta dokunmadı. Allah yorulmaktan acizlikten münezzehtir. (وَمَا مَسَّنَا مِن لُّغُوبٍ) Yahûdîlerin iddia ettiği gibi falan gün dinlendi Allah demeleri Tevrât’a aykırıdır Mûsâ’ya onun getirdiği değerlere aykırıdır ve Tevrât’ı doğru anlamayan Mûsâ’yı Aleyhisselâm doğru anlamayan zihniyet işte Allah’ın şanına yakışmayan şeyleri söylemişlerdir ki İncîl’i de Îsâ Aleyhisselâm’ı da doğru anlamayanlar Allah’a büyük iftiralarda bulunmuşlardır.

 

(لِمَن كَانَ لَهُ قَلْبٌ) Kalbi olan, yani vicdanı olan kimse için diyor Cenab-ı Hak yahut şahit olarak kulak veren ve bu âlemi altı günde yaratan ve bize bir yorgunluk dokunmadı diyen Yüce Allah, bir usanç gelmedi diyen Yüce Allah, yüce kudretini bize açıklıyor.

 

Kıymetli dostlarımız,

 

Yüce Kur’an’ın hayat veren nurun derslerini Kaf Sûresi’nin 36, 38’inci ve diğer âyetleri ile ki bunlar son âyetleri ile Kaf Sûresi’nin sonuna doğru yaklaşmaktayız. Yüce Rabbiniz bu yüce kelimelerinde bize nice yüce lütuflarda, uyarılarda bulunmaktadır ki kullarım ateşten kurtulsunlar cennetime, cemâlime, bitmez tükenmez lütuf ve nimetlerime gelsinler diye Cenab-ı Hak bize öğüt veriyor, gerçekleri duyuruyor. Allah duyanlardan eylesin, Yüce Allah’ın korumasında olan kullarından eylesin. Lütfuna mazhâr olan, bitmez tükenmez nimetlere nâil olan, bütün korkulardan emin olan ve eksilmez göz aydınlığı nasîb kullarından eylesin. Bütün mü’minlerin kurtuluşu, tüm insanlığın kurtuluşu ve cihâna barışın yerleşmesi için Yüce Allah İslam’ı âlemleri kuşatan rahmeti olarak İslam ile İslam rahmeti ile tecellî etmiştir.

 

استعيذ بالله

فَاصْبِرْ عَلٰى مَا يَقُولُونَ وَسَبِّـحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ قَبْلَ طُلُوعِ الشَّمْسِ وَقَبْلَ الْغُرُوبِۚ ﴿٣٩﴾

وَمِنَ الَّيْلِ فَسَبِّحْهُ وَاَدْبَارَ السُّجُودِ ﴿٤٠﴾

وَاسْتَمِــعْ يَوْمَ يُنَادِ الْمُنَادِ مِنْ مَكَانٍ قَر۪يبٍۙ ﴿٤١﴾

يَوْمَ يَسْمَعُونَ الصَّيْحَةَ بِالْحَقِّۜ ذٰلِكَ يَوْمُ الْخُرُوجِ ﴿٤٢﴾

اِنَّا نَحْنُ نُحْـي۪ وَنُم۪يتُ وَاِلَيْنَا الْمَص۪يرُۙ﴿٤٣﴾

يَوْمَ تَشَقَّقُ الْاَرْضُ عَنْهُمْ سِرَاعاًۜ ذٰلِكَ حَشْرٌ عَلَيْنَا يَس۪يرٌ﴿٤٤﴾

نَحْنُ اَعْلَمُ بِمَا يَقُولُونَ وَمَٓا اَنْتَ عَلَيْهِمْ بِجَبَّارٍ فَذَكِّرْ بِالْقُرْاٰنِ مَنْ يَخَافُ وَع۪يدِ ﴿٤٥﴾

 

صَدَقَ اللهُ اْلعَظِيمُ

Dakika 5:10

 

Allah hep doğru söyledi hep doğru söyler.

 

Ey Muhammed Aleyhisselâtu Vesselâm! Onların söylediklerine karşı sabret. Çünkü kendini bilmeyenler Peygambere Peygamberin şânına yakışmayan sözler söylüyorlar o günün alçakları da  söylüyordu, bugünün alçakları da söylüyor. Her çağın çağdaş alacakları vardır, her çağın çağdaş zâlimleri, çağdaş câhilleri vardır. Bunlara karşı rahmet Peygamberi bakın, görevi sabret diyor. Çünkü rahmet Peygamberi, merhamet Peygamberi ne yapar; rahmetiyle âlemi kucaklar. Merhamet ile âlemi kucaklayan bakın rahmet Peygamberine Cenab-ı Hak ne diyor sabret diyor. Buradan alacağımız ders ümmeti için ümmeti de bu rahmetin müntesipleridir bu rahmeti dünyaya yaymaya, tebliğ etmeye çalışacağız sabredeceğiz.

 

Güneşin doğuşundan önce (sabah namazını) kıl ve batışından önce de (öğle ve ikindi namazlarını kılarak) Rabbini hamd ile tesbih et.

 

Ey insanoğlu! Bunca nimetleri karşısında Allah’u Teâlâ’ya hamd edilmez mi? İbadet kulluk yapılmaz mı? Bak Yüce Allah ne diyor; Sabah ve akşam, gündüz ve gece Allah’a ibadetlerinizi yapınız, beş vakit namazınızı yerli yerince kılınız. Mi’râc’a gelin günde beş kere Allah’ın huzurunda Allah’a el bağla saf hâlinde cemaatlerini kaçırma. Kur’an’la bütünleşen bir imamın olsun, iyi bir imamla da bütünleşen bir cemaat olsun ve saf hâlinde Allah’ın huzurunda Mi’râc’a yüksel. Beş vakit namaz seni Allah’ın huzurunda Mi’râc’a yükseltir sakın beş vakit namazın bir tanesini bir vaktini da ihmal etme yerli yerince kıl diğer ibadetlerini de yap diğer görevini yap ve sürekli hak meydanında cihâd eden bir mücâhit ol atını harp meydanına sür. Nefsin azdıkça nefsine bin, hak yolda atını hak yolda sür nefsin sana hükmetmesin, senin îmânın nefsine hükmetsin.

 

Geceleyin (akşam ve yatsı namazlarını kılarak), namazlardan sonra da (vitir ve nafile kılarak) Yüce Allah’ı O’nu tesbih et (C.C). Allah övgüye lâyık zikredilecek varlık O hamd edilecek, O tekbir edilecek, tezkir edilecek, şükredilecek, hamd edilecek ve tehlil edilecek varlık O. tesbihinle “Subhanallah” de, tahmidinle “Elhamdülillah”, tekbirinle “Allahu Ekber” de, tahlilinle “Lâ ilâhe illallah Muhammedurresulullah” de ve O’na kulluğun her türlüsünü O’nun emrettiği gibi yapmaya çalışacağız. Çünkü o bizi kendine kulluk etmemiz için yalnız O’nu tanıyıp emrine girip O’na ibadet etmemiz için yarattı. (وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْإِنسَ إِلَّا لِيَعْبُدُونِ) Âyet-i kerimesiyle bize niçin yarattığını söyledi.

 

Dakika 10:17

 

Bak onu niçin yarattığını bize o söyledi. “Ey cinler ve insanlar! Ben sizi başka bir şey için değil beni tanısınlar, bana ibadet kulluk etsinler diye yarattım” diyor. Yaratılışını fıtratın gereğini anla, bak yaratılış fıtrata İslam teklif edilmiştir. İyi bir Müslüman olmak her Allah’ın kuluyum diyenin görevidir.

 

Bir münadinin yakın bir yerden sesleneceği güne kulak ver. Bir tellal bağıracak yakın bir yerde.

 

O gün insanlar, o çağrıyı gerçek olarak duyarlar işte bugün kabirlerden çıkış günüdür.

 

Herkes mezarından fırlar İsrâfil Aleyhisselâm sura üfürmüştür emir verilmiştir, emir Allah’ındır. İsrâfil görevli bir ölenlerin dirilme ve O’nun emrini bir sur ile duyurma görevlisidir. Şu anda hazır ol vaziyette ölüleri mezardan kaldırmak, kıyâmeti kopartmak, mahşere toplamak üzere İsrâfil Aleyhisselâm 12000 kanadıyla şargı-garkı iki kanadı dolduruyor, kuşatıyor ve 12000 kanadıyla hazır ol vaziyette duruyor. Gaflete yer yok, gâfil olma, câhil olma, Kur’an-ı Kerim’i iyi keşfet, hayat veren nurun derslerini kaçırma, bütün insanlığa hayırlı olmak istiyorsan Kur’an-ı Kerim’i dünyaya tebliğ et. İslam’a haykır dünyaya ama doğru bil doğru haykır insanlığın hayrına  çalışalım beraber.

 

Gerçekten biz hem yaşatırız, hem öldürürüz diyor Cenab-ı Hak. Dirilten de O, yaratan da O, ölümü yaratan da O, hayatı yaratan da O, hayat veren sadece O’dur. Ben hayatımı yaşayacağım diye Allah’ın kânûnlarını tanımayan, gerçek hayatın ne olduğunu bilmeyen ben hayatımı yaşayacağım diyor adam hayatın ne olduğunu bilmiyor ki. Sen kuzular, kurtlar gibi mi yaşamak istiyorsun yoksa Allah’ın insana verdiği bir İslam hayatı var Allah onu istiyor. Hayat veren işte nurun dersleri hayat İslam hayatıdır seni gerçek hayata İslam hazırlar. İslam’ı yaşamadıkça sen hangi hayattan bahsediyorsun? Hayat İslam hayatıdır ki Allah’u Teâlâ’nın beğendiği, ortaya koyduğu hayat tarzı Yüce İslam’ın hayat tarzıdır. Tilkinin de kendine göre bir hayat tarzı var, çakalların da var, aslanlarında var. Ama sen insansın meyhane hayatını, öteki hayatı, beriki hayatı eğer sana öneren kim veya yasaklayan kim? Allah’u Teâlâ’nın önerilerine, emirlerine, yasaklarına dikkat et! Haram ve günahın içinde hayat aranmaz. Hayatını mahvediyorsun hayatımı yaşayacağım diyorsun hayatını adam mahvediyor öyle bir yanlış hayat tarzı seçmiş Allah’ın verdiği ömrü hayatı yanlışta kullanıyor.

 

Dakika 15:00

 

Gel yapma kendine bu kötülüğü yapma. Hayat tarzı Yüce Allah’ın îmân, Amel-i Sâlih ve sevap sevaba ayarlanmış hayat tarzıdır, öbürleri hayatı mahveden yaşantılardır, hayat değildir o, o bir yaşantıdır ama hayatı mahveden bir yaşantıdır. Haramla vücudu besledin bu hayat mıdır şimdi?  Küfürle kalbini mühürledin, hayat mı bu? Şirkle sen iç dünyanı batırdın, hayat mı bu? Haram ile sende bir kilo eğer organların, sistemlerin haramla gelişmiş şişmanlamışsan bu cennete koymazlar bunu. Haramla meydana gelen vücut cehenneme gidecektir, helâlle meydana gelen vücûd katiyyen cehenneme götürülmez cennete gidecektir. Helâlin yeri cennet, haramın yeri cehennemdir. Îmânın yeri cennet küfrün, şirkin, nifâkın yeri zulmün fasıklığın yeri yurdu cehennemdir. Açık konuşalım birbirimize boşu boşuna edebiyat parçalamayalım. Bazıları konuşuyor edebiyat parçalıyor, edebiyat karşıya gerçeği anlatabilmektir, gerçek ebedîyat budur. Daha güzelini konuşmak elbette daha güzeldir daha güzel konuşanlarımıza da teşekkür ederiz, her iyiliğe teşekkür ederiz, her güzele teşekkür ederiz. Her çirkini de çirkinlikten kurtarmak, kurtulmasını isteriz biz intikamcı değiliz biz zulmeden değiliz ancak adâleti ilâhî’yeyi uygulamak görevimizdir. Eğer intikam adâletse mutlaka adâlet yerini bulacaktır ve Yüce Allah bunu bizden istemektedir. Merhamet ise uçsuz, bucaksızdır. Merhamet ve rahmet, ilim ve irfân, hak ve adâlet eğer insanlar bu ölçülere uysaydı zaten adâlete gidip çarpılmazlardı. Her zâlim adâlete çarpılacaktır adâlet onu çarpacaktır. Çünkü zâlimin zulmü yanına kalmadı kalmayacaktır. İşte zâlimden Allah mazlumun hakkını alıyor buna intikam diyorsan bu doğrudur. Çünkü zâlimden mazlumun hakkı alınacaktır. Kimsenin yaptığı yanına kalmayacaktır. Bunu kendi nefsime söylerken tabii kendimi kurtarmak istiyorsam seni de kurtarmak için elimden geleni yapmam bu merhametimin, vicdanımın gereğidir. Vicdansız, duyarsız olma şansım olur mu? Ben kurtulayım da herkes ne olursa olsun bunu diyemeyiz birbirimizin iyiliğine çalışacağız. Belki yanlış anlamış olabiliriz birbirimizi ama iyi düşünürsek birimizin dostu olduğunu anlarız. Çünkü îmânlar birbirinin dostudur. Küfürde her ne kadar birbirinin dostu olsa da yarın birbirine bunlar şiddetle düşman olacaklardır. Îmânın dostluğu ebedîdir. Küfrün dostluğu dünyada bir müddettir cehennem kapılarında orada tartışma, kavga başlar ama kurtuluşu yoktur. Küfür dünyada birbirini destekler birbirinin küfrünü artırır zulmünü artırır iyilik mi yaptı bunlar? Kötülüğünü artırdı cehennemde azâbını arttırdılar.

 

Dakika  20:05

 

Onun için iyilikte yardımlaşın ama kötülükte, düşmanlıkta yardımlaşmayın, zulümde yardımlaşmayın diyor Cenab-ı Hak. (تَعَاوَنُواْ عَلَى الْبرِّ وَالتَّقْوَى وَلاَ تَعَاوَنُواْ عَلَى الإِثْمِ وَالْعُدْوَانِ) Günah konusunda düşmanlıklarda karşıya zarar verilecekse orada yardımlaşmayın iyilikte yardımlaşın ki herkese iyilik yansısın. Kim söylüyor bunu? Yüce Kur’an söylüyor, Yüce Allah söylüyor (C.C).

 

Sevgili dostlarımız,

 

Cenab-ı Hak o gün yer yarılır, insanlar kabirlerinden çabucak çıkarlar herkes mezarından çıkar işte bu sadece bize göre kolay bir toplanmadır.

 

Allah’a göre bunlar kolay Allah’ı tanıyorsan bu iş kolay ama putları tanımışsın birileri de Allah’ı tanımamışsın tamam, o putunla beraber çarpılır Allah’ın gazâbına çarpılır gidersin putunla beraber, tâğutun ile beraber. Kendine yazık edersin Allah’ı tanı. Allah’ı putlara takılıp kalma, tağutlara takılıp kalma. Sahte liderlere, kendini Rab ilân edenlere, sahte ilâhiyatçılara, sahte önder ve liderlere, ruhbanlara, rahiplere, keşişlere takılıp kalma Hakk’a bak Hakk’a Allah’a kul ol. Birilerini Rab edinme, Allah’ı Rab tanı doğru tanı Cenab-ı Hakk’ı. O Allah, zâtında sıfatlarında efâlinde bir, bir olanı tanı. Ezelî ebedî bir olanı tanı, kudret kuvvetin tamamı O’nda O’nu tanı.

 

Biz onların söylediklerini daha iyi biliriz. Cenab-ı Hak her şeyi biliyor, kimin ne dediğini de biliyor ne yaptığını da biliyor. Sen onlara karşı zor kullanacak değilsin. Peygamberimize diyor ve bize diyor. O hâlde sen, benim tehdidimden korkanlara bu Kur’an ile öğüt ver.

 

İşte bakın Kaf Sûresi’nin son âyet-i Kur’an-ı dünyaya anlat Kur’an’la öğüt ver diyor. Şimdi size soruyorum Allah Kur’an’la öğüt verin diyor birileri Kur’an yerine ağam şöyle dedi, paşam böyle dedi, liderim böyle dedi, önderim böyle dedi, üstadım şöyle söyledi diye bakın Allah’ın sözlerine hiç sıra gelmiyor, Peygambere sıra gelmiyor birileri zamanları birileriyle öldürüyor ve dini anlattığını zannediyor. Böyle din anlatılmaz. Din, dinin kendin kaynağı ile delilleriyle anlatır.  Kur’an-ı Kerim’i firesiz, eksiksiz anlatmaya çalış onun izâhı konusunda da ilim adamlarına yer ver, ilim adamlarının görüşlerine yer ver o bir zenginlik getirir anlaşmayı kolaylaştırır. Anlatım ortaya çıkınca anlaşılma kolaylaşır ama Kur’an-ı Kerim’in kendini, sünnetin kendini anlat ve bunları anlatırken gerçek ilim adamlarının ilmine yer ver o olur. Kâşiflerin keşfine yer ver o olur. Müfessirlerimizin, muhaddislerimizin, fâkihlerimizin ve gerçek İslam’da ilmi ehliyet olan büyük âlimlerimizin ilimlerine yer ver ama Kur’an-ı Kerim’i, sünneti anlatırken yer ver. Kur’an ’sız, Sünnet ’siz falan şunu dedi filan bunu dedi böyle din anlatılmaz.

 

Dakika 25:07

 

O zaman bu millet veya sen Kur’an’ı ne zaman dinleyeceksin, ne zaman anlayacaksın? Kur’an-ı Kerim’i anlatmak için Allah’ın lütfu keremi tabii ki olacaktır bu olmadan olmaz. Kur’an-ı Kerim’i anlatanlarda bütün pür dikkat, dikkat etsinler. Kur’an-ı Kerim’i kendi kaynağıyla, kendi ilmi metotlarıyla kendi imisistemiyle anlatmaya çalışsınlar Ehl-i Sünnet Ve’l-Cemâat yolunu takip etsinler. Yoksa her yazarın her çizerin rastgele şuraya koyduğu mealler, şuraya yazdığı tefsirler bunlarda zannetmeyin ki gerçeği yansıtmaz. Ehl-i Sünnet Ve’l-Cemâat yolunda hem bu işin ehli olan âlimler hem de bizzat kelimelerin kendini Kur’an’ın kendini bilmemiz gerekiyor Kur’an-ı Kerim’i anlatırken. Bunun araştırması bunun kritik araştırması akademik araştırılması da gerekiyor. Ehl-i Sünnet Ve’l-Cemâat yolu takip edilmesi gerekiyor ilmi metotlarla, ilmi sistemlerle rastgele değil. Basit bir nakliyatçılıkla olmaz bu iş. İlmin bizzat aslına da ulaşılması gerekiyor.

 

Şimdi kıymetli dostlarımız Zâriyât Sûresi’ne gelmiş bulunmaktayız İnşâ’Allah Zâriyât Sûresi ile dersimiz devam edecektir.

 

بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

 

 

‘’Elhamdülillahi Rabbil-âlemin vesselâtü vesselâmü alâ Rasûlina Muhammedin ve alâ âlihi ve sahbihî ecmaîn’’

Estağfirullah bi-adedi zünûbina hattâ tuğfer Allah’u ekber hattâ tuğfer.”

 

 ‘’Allahümmeslih ümmete Muhammed verham ümmete Muhammed Allahümmağfirli cemian ümmete Muhammed Allahümme salli ve sellim ve baârik alâ Muhammed ve alâ âli Muhammed’’

 

Kıymetli izleyenler,

 

Zâriyât Sûresi de Mekke-i Mükerreme döneminde inzâl edilen sûrelerdendir ve âyet sayısı 60’tır sıra numarası 51’dir.

 

استعيذ بالله

 

وَالذَّارِيَاتِ ذَرْواًۙ ﴿١﴾

فَالْحَامِلَاتِ وِقْراًۙ ﴿٢﴾

فَالْجَارِيَاتِ يُسْراًۙ ﴿٣﴾

فَالْمُقَسِّمَاتِ اَمْراًۙ ﴿٤﴾

اِنَّمَا تُوعَدُونَ لَصَادِقٌۙ ﴿٥﴾

وَاِنَّ الدّ۪ينَ لَوَاقِـعٌۜ ﴿٦﴾

وَالسَّمَٓاءِ ذَاتِ الْحُبُكِۙ ﴿٧﴾

اِنَّكُمْ لَف۪ي قَوْلٍ مُخْتَلِفٍۙ﴿٨﴾

يُؤْفَكُ عَنْهُ مَنْ اُفِكَۜ﴿٩﴾

قُتِلَ الْخَرَّاصُونَۙ﴿١٠﴾

  اَلَّذ۪ينَ هُمْ ف۪ي غَمْرَةٍ سَاهُونَۙ ﴿١١﴾

يَسْـَٔلُونَ اَيَّانَ يَوْمُ الدّ۪ينِۜ ﴿١٢﴾

يَوْمَ هُمْ عَلَى النَّارِ يُفْتَنُونَ ﴿١٣﴾

ذُوقُوا فِتْنَتَكُمْۜ هٰذَا الَّذ۪ي كُنْتُمْ بِه۪ تَسْتَعْجِلُونَ ﴿١٤﴾

اِنَّ الْمُتَّق۪ينَ ف۪ي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍۙ ﴿١٥﴾

اٰخِذ۪ينَ مَٓا اٰتٰيهُمْ رَبُّهُمْۜ اِنَّهُمْ كَانُوا قَبْلَ ذٰلِكَ مُحْسِن۪ينَۜ﴿١٦﴾

كَانُوا قَل۪يلاً مِنَ الَّيْلِ مَا يَهْجَعُونَ﴿١٧﴾

وَبِالْاَسْحَارِ هُمْ يَسْتَغْفِرُونَ ﴿١٨﴾

وَف۪ٓي اَمْوَالِهِمْ حَقٌّ لِلسَّٓائِلِ وَالْمَحْرُومِ ﴿١٩﴾

وَفِي الْاَرْضِ اٰيَاتٌ لِلْمُوقِن۪ينَۙ ﴿٢٠﴾

وَف۪ٓي اَنْفُسِكُمْۜ اَفَلَا تُبْصِرُونَ﴿٢١﴾

وَفِي السَّمَٓاءِ رِزْقُكُمْ وَمَا تُوعَدُونَ ﴿٢٢﴾

فَوَرَبِّ السَّمَٓاءِ وَالْاَرْضِ اِنَّهُ لَحَقٌّ مِثْلَ مَٓا اَنَّكُمْ تَنْطِقُونَ۟﴿٢٣﴾

 

صَدَقَ اللهُ اْلعَظِيمُ

 

Dakika 29:55

 

Yüce Rabbimiz bu yüce âyetlerinde bakın hangi yüce mesajlar veriyor;

 

O tozdurup savuranlara,

 

Derken bir ağırlık taşıyanlara,

 

Derken bir kolaylıkla akanlara,

 

Derken bir emir taksim edenlere andolsun ki diyor Cenab-ı Hak. Emrinde nice ordular var nice kuvvetler var hiç birine ihtiyacı yok ama öyle dilemiş, öyle yaratmış, ordularla donatmış.

 

O size vaad edilen elbette doğrudur. Bu Kur’an ne vaad ettiyse tam doğru hakîkat olur. Muhammed size Aleyhisselâtu Vesselâm ne getirdiyse doğrudur hakîkattir. İslam tam bir doğrunun hak ve hakîkatin  bizzat kendisidir.

 

Cezâ ve hesap günü şüphesiz olacaktır.

 

Yollara sahip göğe andolsun ki,

 

Siz elbette çelişkili sözler içindesiniz.

 

Ondan çevrilen (îmâna) çevrilir.

 

Kahrolsun (o fikir adına ki) kendi tahminlerini ileri sürenler! Kur’an’ı yok sayanlar.

 

Onlar bir sarhoşluk ve cehalet içinde şuursuzdurlar.

 

Onlar: “Hesap ve cezâ günü ne zaman?” diye soruyorlar.

 

O gün, onların ateş üzerinde azâb görecekleri gündür.

 

Onlara: “Tadın inkârınızın cezâsını, işte sizin acele ettiğiniz budur!” denecektir.

 

Şüphesiz ki takvâ sahipleri Rablerinin kendilerine verdiği sevabı almış olarak cennet bahçelerinde ve pınar başlarında bulunacaklardır. Çünkü onlar bundan önce iyilik yapıyorlardı. Îmân ve Amel-i Sâlih sahibiydi bunlar.

 

Onlar geceleyin pek az uyuyorlardı. Gece seherlerde Yüce Allah’ın huzurunda divan duruyorlar ‘Estağfirullah’ diyorlardı. Bütün canlarıyla candan Cenab-ı Hakk’a yalvarıyorlardı gecenin seher vakitlerinde. Az uyuyorlar hakkın huzurunda divan duruyorlar.

 

Onlar seher vakitlerinde Allah’tan bağışlanma dilerler. ‘’Estağfirullah, Estağfirullah, ya Gaffar, ya Gafur, ya Tevvâb, ya Afüvvü, ya Rauf, Inneke afüvvün tuhibbül afve fa’fu Annî ve Anna’’ diye yalvarıyorlar. Ümmetin kurtuluşu, insanlığın kurtuluşu içinde yalvarıyorlar. Ümmetin birlik ve beraberliği için dünyaya yüce adâletin İslam’ın İslam barışının egemenliği içinde yalvarıyorlar. Dünya Müslümanlarının mücâhit olmaları, güçlerini kalplerini birleştirmeleri için de yalvarıyorlar. İçinde bulundukları ortam ve onun şartlarına göre Allah’u Teâlâ’ya yalvarıyorlar.

 

Onların mallarında isteyen ve istemeyen yoksullar için bir hak vardır.

 

Bunlar ne diyorlar; Bize bu nimetleri, malı, serveti Allah verdi diyorlar yoksulların bizim cebimizde hakkı var isteyebilen isteyemeyenler var ve onların haklarını veriyorlar. Zekâtlarını, hayr ve hasenatlarını tam veriyorlar, vermeye çalışıyorlar.

 

Kesin olarak inananlar için, yeryüzünde ve kendi nefislerinde nice ibretler vardır. Hiç görmüyor musunuz?

 

Sizin rızkınız da size vaad edilen sevap ve cezâ da göktedir.

 

Dakika 35:45

 

Gök ve yerin Rabbine andolsun ki size edilen o vaad, herhâlde haktır. O tıpkı sizin konuşmanız gibi gerçektir.

 

Ağzından bir söz nasıl çıkıyor gerçek iki kere iki dört ediyor işte bu Kur’an-ı Kerim’in, Hazreti Muhammed’in ortaya koyduğu yüce İslam tam bir gerçektir, tam bir hakîkattir, haktır.

 

Zâriyât: Kırıp ufalayan veya savuran kuvvetler, rüzgârlar, volkanları püskürten yaratıkları kırıp dağıtan ve yayıp açan melekler ve barut, dinamit gibi şiddetli patlayıcı, tahrip edici ve yakıcı bütün sebepler bu kavrama dâhildir. “Bütün yaratıkları savuran sebepler” (evil esbabilleti teczil halâiga) ne diyor; “Bütün yaratıkları savuran sebepler” bu tarifi yapan El-Beydâvî’dir.

 

Kıymetli dostlar

 

“Rıyah” yani rüzgârlar ile yetinmesi Hazreti Ali’den gelen rivâyete göredir. Müfessirlerin çoğunluğunun “rıyah” yani rüzgârlar ile yetinmesi Hazreti Ali’den gelen bir rivâyete göredir. Bu haberin kaynağında da El-Hakîm bulunmaktadır. Doğrudan şöyle bir baktığımız zaman önceki daha genel olduğunu görüyoruz. Bunun başka türlü tefsirleri de yapılmıştır.

 

(فَالْحَامِلَاتِ وِقْراًۙ) Sonra bir ağırlık yüklenenlere, yağmur yüklenen bulutlar, bulutları taşıyan rüzgârlar veya hamile kadınlarda ve diğerleri de bu kapsama girmektedirler bir ordunun ağırlıkları ve ganimetleri gibi. Sonra da kolaylıkla akanlara, gemiler ve hava yoluyla havada uçan uçaklar ve karayollarında akanlar otomobiller, trenler gibi. Sonra da bir emir taksim edenlere yemin olsun diyor Cenab-ı Hak. Yani bütün bunları idâre etmek, tozdurulan taşınan götürülen şeyleri varacakları yerlere yetiştirmek için Yüce Allah’ın emrini ayırıp dağıtan meleklere yani Allah’tan aldığı emirleri uygulayan meleklere, Cebrâil, Mikâil, İsrâfil, Azrâil Aleyhimüsselâmlar gibi emir meleklerine yemin olsun bunlara yemin cezânın meydana gelmesinde özellikle hizmetlerini hatırlatmadır.

 

Dakika 40:30

 

Cezâ ve sorumluluk vardır, mükâfat olduğu gibi mücazat da vardır. Kötülüğe çalışanlara kötülükle cezâ mutlaka olacak, herkes ettiğini bulacaktır.

 

(وَالسَّمَٓاءِ ذَاتِ الْحُبُكِۙ) o “Zatü’l-hubük” semâya yemin ederim eşsiz bir ifadedir, bunun niteliği eşsiz bir ifadedir.

 

Hubük şöyle bir bakalım; Özenle sağlam sanatlı dokunmuş yol yol, menevişli güzel kumaşa da denmektedir. “Tarika”, “turuk”, “misâl”, “müsül” gibi.

 

Onun için “hibak” şöyle bir bakalım: Denizde veya kumda meydana gelen yol yol kıvrıntılara da denir. Dalgalanmalara da denir, yani ondülasyona hubük denir. “Habk” sıkı bağlayıp sağlam yapmak anlamına da gelmektedir. Kumaşı sağlam ve güzel dokumak anlamına da gelir ki şimdi bakalım; Hâreli yollu yollu mânâsı ile “yollara sahip” diye tefsir etmiştir. Yıldızların yörüngeleri manasına kendilerine özel yollar, bazıları da ilim ve bilgiye götüren ve yaratanın birliğine, kudretine, ilmine ve hikmetine delâlet eden aklî yolları anlamışlar bazıları da saman yolları, adına Kehkeşan da denilen samanyollarını da söylemişlerdir. Fakat İbn-i Abbâs, Katâde, İkrime, Mücâhit ve Rebî’ den rivâyet olunduğuna göre “güzel düzgün yaratılışlı” Mücahit’ten diğer bir rivâyete de: “Yapısı sağlam” diye rivâyet edilmiş. “Habk” kökü, hem yolları hem de sağlam ve güzel dokuma mânâsını taşıması itibariyle bunda, dağınıklıkları birleştiren yüksek bir toplumun manzarasına da işaret vardır.

 

O sağlam ve düzgün dokunmuş meneviş kumaşlı güzel ve yüksek semaya yani göklere yüksek semaya dikkatinizi çekerek söylerim ki: Siz gerçekten farklı farklı ifadelerde bulunuyorsunuz. Bu göklerin mükemmel yaratıldığını nasıl güzel dokunduğunu gösteriyor. Sözleriniz birbirinizi tutmuyor diyor Cenab-ı Hak insanoğluna, bir hüküm altında toplanmıyorsunuz. “Gökleri ve yeri yaratan Allah dersiniz sonra da tutar başkalarına taparsınız. Çeşitli ilâhlara taptığınız için gittiğiniz yollar ve amaçlarınız bir hedefte birleşmiyor, Hak’ta birleşmediğiniz için Peygambere bazen sihirbaz, bazen kâhin, bazen şair, bazen de deli gibi birbirini tutmaz sözler söylüyorsunuz! O günküler öyle bugünkülere bir bakın, bir taraftan dinin yani cezânın olacağına inanmıyor. Hak’ka uymayan görüşleri benimsiyorsunuz.

 

Dakika 45:55

 

Cenab-ı Hak çok çeşitli uyarıyor kullarını çok yönlü de ders veriyor. Ondan çevrilen çevrilir o çeşitli görüşlerden dönmesi takdir edilmiş olan döner doğruya gelir îmân eder. O kendi tahminlerini ileri atanlar bunlar kahrolurlar ki neticede yola gelmeyenler kahrolsun hükmüne muhatap olurlar. Ne diyor; (قُتِلَ الْخَرَّاصُونَ) “O kendi hakkı kabul etmeyip kendi tahminlerini ileri atanlar kahrolsun…” diyor. Kim? Yüce Allah yani bu hakîkati İslam gerçeğini, Kur’an gerçeğini kabul etmezseniz kahrolursunuz kabul etmemekte direniyorsanız o direnenler kahrolsun diyor. Çünkü yanlışta direnen kişi sonuç itibarıyla şimdiden kahrolmuştur zaten. Allah işin başını da, sonunu da bildiği için tabii kahrolsun dediği kullar vardır onlar şimdiden kahrolmuştur, belâsını bulmuştur, yola gelmezler. Ne derseniz deyin kalbi mühürlüler gözleri perdeli, kulağı mühürlü, kalbi mühürlüler yola gelmez. Fakat yine Allah’ın rahmeti onların üzerine yağar ama kabul etmezler. Bir gün o rahmet azâba dönüşür bu dünya cehenneme dönüşür mezar, berzah cehenneme dönüşür yazık olur. Sırf kendi zan ve tahminlerine göre atan fikir adına kendi heveslerini ileri süren yalancılar ki onlar bir cehâlet içinde yani her şeyi kuşatan bir sel gibi kendilerini her noktadan sarıp bürümüş olan batak bir sarhoşluk veya bir cehalet içinde “sahun” şuursuzdurlar. Allah’ın emrinden gâfiller, başlarına gelecek felaketin farkında değiller.

 

O din günü, kıyâmet günü ne zaman? Diye soruyorlar.

 

Ey gâfil, ey şuursuz! Mezara girenleri görmüyor musun? Bir asırdan, bir önceki asırdan kimse kalmadı hep mezara döküldüler sende yarın mezara döküleceksin. Yaratıldığını görüyorsun, öldüğünü de görüyorsun dirileceğini niye kabul etmiyorsun yoktan yaratıldığını göre göre? Bu kadar şuursuz bu kadar gafil bir zihniyeti düşünün ki gece gündüz Allah’ım, imamını kâmil ve dâim eyle amellerimizi sâlih eyle diye gece gündüz yalvarın.

 

Dakika 50:00

 

O duruma düşen şuursuzlardan, gâfillerden olmamak için küfürden, şirkten, nifâktan, kötü ahlâktan, gafletten, zilletten, meskenetten Allah’a sığınmamız gerekiyor.

 

‘’Allahümme inni Eûzübike Mineşşirki veşekki vel küfrü vennifâkı vel şikak ve suil ahlâk’’

‘’Allahümme inni eûzubike minel gasveti vel gafleti vel zilleti vel meskene ve eûzubike mine’l küfrü vel füsugu veşşikakı vesümmati verriya ve eûzubike minessamami vel bekemi vel cünunü vel cüzâmi ve seyyiil esgam’’

 

 

 

Yalvarmamız gerekiyor Sevgili Habîb ümmetine her konuda örnek olmuş tüm insanlığın üsve-i hasenesi böyle yalvarıyor bizde yalvarıyoruz. Aczimizle, cehlimiz, gafletimizle yalvarıyoruz. Ya Rabbi! Kabul, eyle… Ya Rabbi! Tükenmez nimetlerine, eksilmez göz aydınlığına nâil eyle.

 

Kıymetli dostlar,

 

Bu gerçeklerde duyurulduktan sonra “Fitne ’den” bahsediliyor.

 

Fitne: Biliyorsunuz ki altın ve gümüş gibi herhangi bir maden cevherinin iyisini kötüsünden ayırmak için ateşe atılmasıdır. Bunun burada bizimle alakası nedir derseniz dünya bir imtihan yeridir iyi ile kötü birbirinden ayrılacaktır. İmtihanı herkes kazanmak zorundadır. İşte fitne bir imtihan meydanıdır. Nasıl ki bir maden ateşte iyisi kötüsünden ayırt ediliyor buna da fitne deniyor. Bizi ilgilendiren tarafı ise tam bir imtihandır iyi ile kötü birbirinden ayrılacaktır. Kimi îmân ediyor kimi etmiyor, kimi Allah’ı Rab tanıyor kimi başkalarını Rab tanıyor. Bunlar dünyada bir imtihandan geçmektedir. Herkes aklını başına alsın! Tabii bunların tamamını önce kendi nefsime söyleyerek beraber dinleyelim diyorum. Ameller güzel ameller yapar ve güzel yaparlardı, işte bunlar takvânın da yalnız kişiye kazandıran yönlerini takvâsızlık ise insana kaybettirir. Dâima güzel işler yapmanın gayreti içinde olmamız gerekiyor. Dua ve istiğfarın en güzel zamanı olan seher vakitlerini değerlendirelim. Bakın Cenab-ı Hak neden bahsediyor;

(يَهْجَعُونَ) diyor. Gerçekten pek az uyuyorlar. Şimdi bir “Hucu’dan” bahsederken az uyku bu uyumayın anlamında değildir. Haddinden fazla uyumayın yeteri kadar uyuyun ama seher vakti kalkın ve istiğfarda bulunun, kıyam durun. Gece ibadeti biliyorsunuz ve sabaha yakınki durumlar çok farklıdır. Hepsi güzeldir her vakitte yapılan çok üstündür ama birbirinden üstün olanlar var işte seher vakti bu üstün olanlardan birisidir.

 

Dakika 55:10

 

Sail, isteyen dilenen, Mahrum ise, iffetinden dolayı zengin zannedildiği ihtiyacı var ama isteyemiyor bunları bul, bunları bul bunlara yardımı öncelikle bunlara yap.

 

 

بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

 

Kıymetli izleyenler,

 

Şu dünyanın hâline, ukbanın hâline bakmalı fâniye değil bâkiye yatırım yapmalı.

 

“Miskîn bir yemek, iki yemek ve bir lokma, iki lokma ve bir hurma, iki hurma kendisini savacak olan değil” buyurmuştur Peygamberimiz. O hâlde miskin kimdir? Demişler, yani yoksun kimse kimdir? “Miskin: öyle bir kimsedir ki, bulamaz ve birinin kendisine sadakada verilemez” buyurmuş. Onurlu, haysiyetli kimseden bir şey isteyemiyor ama ihtiyaç içinde bulunuyor. İbn-i Abbâs’tan bir rivâyette: Kazanamayan kimse denilmiş, bazıları da rızık sebepleri kendisine yaklaşmış olduğu hâlde uzaklaşmış mahrum kalmış olan düşkün diye tefsir etmişler ise de önceki daha kapsamlıdır. “Hak” deyimi zâhiren bunu bunun vacip olduğunu ifade eder buradaki vücub farz yerindedir. Onun için Kâdî Münzir İbnü Saîd bunun farz olan zekât olduğu kanaatine varmıştır. Fakat bu sûrenin Mekkî ve zekâtın Medine’de farz kılınmış olması dolayısıyla çokları bunu nâfile sadaka olarak anlamışlar. Ve zekâttan ayrı olarak kendilerini kendilerinin taahhüt ettikleri “bol bir nasip diye tefsir etmişlerdir. İslam toplumunun yükselmesinde çok büyük önemi olan bu noktanın özellikle dikkat çekici olduğunu hatırlatmaya gerek yoktur.

 

Yeryüzünde dolaşan ve yerküreyi inceleyenler iyi çalışanlarla çalışmayanların, korunanlarla korunmayanların, tasdik edenlerle inanmayanların akıbetlerindeki farkı göstererek çok deliller bulunmaktadır. Rızık sebepleri bakın Cenab-ı Hak rızık sebeplerinden bahsediyor.

 

Cenab-ı Hak rızkı gökten indirdiğini bildiriyor semâda da rızkınız var diyor ve size vaad edilen şeyler var yahut mukadderdir diyor. İşte o semâ ve yeryüzünün Rabbine yemin olsun ki o mutlaka haktır. O size edilen vaat var ya Kur’an-ı Kerim’in İslam ile Peygamberimiz Allah’ın vaatleri var ya bunlar haktır diyor, muhakkaktır, tıpkı sizin konuşmanız söylemeniz gibi (مِثْلَ مَٓا اَنَّكُمْ تَنْطِقُونَ) buyruluyor. Hani derler ya iki kere iki dört gibi bu bir gerçektir, İslam bundan da daha gerçektir.

 

Cenab-ı Hak hepimizi o gerçekçi iki cihânda mutlu kullarından eylesin.

 

Dakika 1:01:09

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

(Visited 39 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}