[jw7-video]

505- Tefsir Ders 505 hayat veren nurun keşif notları

505- Kuran-ı Kerim Tefsir Dersi 505

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

 

 

Kıymetli dostlarımız,

 

Hz. Muhammed’in doğum senesi Yüce Allah’ın yüce kudreti dünya da, dünyada da büyük fitneleri, hileleri, kurumları, kuruntuları bozup değiştirmiş ve dağıtmış Kâbe’sini yıktırmamış, ebedî İslam’ın kıblesi ve doğuş merkezi olmuştur. Üstünlük izzet Hz. Muhammed de onun ümmetinde İslam da olduğu ebedî çağlara milletlere ilân edilmiştir. Ebrehe’nin o haçlı ordusu Allah’u Teâlâ’nın bombardîmânı ile ortadan kaldırılmış Allah Kâbe’sini yıktırmamıştır. Hz. Muhammed de o sene doğmuştur, bu olayın çoğunlukla şahidi mevcuttur 160 sene yaşayan “Lebid” bakın şairlerindendir yani “Muallakat-ı Seb’a 7 askı şairlerindendir,” bu da onlardandır mütevâtir bir tarih başlangıcıdır. Yani Ashâb-ı Fil bu Fil Sûresi’nin anlattığı olay bir tarih başlangıcıdır. Ebrehe’nin ordusu Kâbe’yi yıkmaya geliyordu bir haçlı ordusu idi, mütevâtir bir tarih başlangıcıdır bu fil olayı, Ebrehe’nin ordusunun Kâbe’yi Beytullah’ı yıkma istemesi olayı bir mütevâtir tarih başlangıcı olmuştur.

 

Hz. Âişe’den İbn-i Hişam Âlûsî naklediyor; “Fili çekenlerden iki kişi gözleri kör olarak Mekke’de dilediklerini gördüm” demiştir. Yani fil ordusunun önün de fili çeken kişiler bakın iki gözleri kör olarak Mekke’de dilendiklerini gördüm demiştir. Efendimiz Aleyhisselâtu Vesselâm’ın doğumu ile ilgili ilâhî alâmetlerdendir. “Rabbüke” karina ipucu olur yani ipucudur acayip ve şaşırtıcıdır insanın yaratılışı gibi büyük kudret ve sanatlar vardır. Alışılmış olduğu için şaşırtıcı görülmez, Kelâmcılar buna veçhi delil demişlerdir. Gerçek kıymeti anlamaktır. Ebrehe Habeş Vâlisi iken Yemeni istilâ etmiş, güçlü ordu kurmuş Mahmut denen filleri ile önüne geleni çiğneyerek Kâbe’yi yıkmaya gelmişti. Efendimiz (A.S.V) bu olaydan elli gün gün sonra dünyaya geldi dünyayı şereflendirdi, onunla ebedî dünya şereflendi ve şereflenmeye devam etmektedir. En sağlam rivâyet budur. Hicrette Efendimiz (A.S.V) 52- 53 yaşında olduğu için hicri tarihe 52 senesi eklenince Efendimizin doğum tarihi bulunur. İbn-i Hişam Siyer ’inde bu kıssa İskender tarihinin 882’nci senesi Muharrem’in başında olmuştur der. Nakkaş tefsirinden hicrette İskender tarihinin 904 senesindedir. Efendimiz (A.S.V) da 52 yaşındadır.

 

Dakika 5:40

 

İşte Cenab-ı Hak ne yaptı? Düşmanın bütün tuzaklarını iptal etti. Burada (كَيْدَ) (كَيْدَهُمْ) diyor Cenab-ı hak onların tuzaklarını bozdu. Evet, Zemahşerî öyle diyor (كَيْدَ) iptal eylemek, Kâbe’yi yıkmak Sana’da yaptırdığı “Külleys kilisesini” onun yerine koymaktır Ebrehe’nin gâyesi halkı ona çevirmekti. Kâbe’yi yıkacak Külleys kilisesine dünyayı çevirecekti kafasına göre. “Kenise Külleys” yüksek bina demektir İbni Hişam böyle naklediyor. Kalan suveler külahlar başların üstün de üstündeki kubbeli kuleli külahlı demek, Ebrehe bunun yapımında Yemen halkını zelil etmiş yani o kiliseyi yaparken. Angaryalara koşmuş boncuklu mermerler, altın nakışlı taşlar hak ettiriyor. Belkıs’ın saray kalıntılarından harabesinden getirtiyor, uzak yer de idi altından gümüşten haçlar, hacdan ve abanozdan minberler koydu yükseltip “adene” seyretmek istiyordu. Erken gelmeyen işçinin elini kesiyordu Ebrehe. Yani zulmederek böyle bir kilise yaptırdı Külleys kilisesini yaptırdı. Bu hadiseden sonra burası harabe oldu yılanlar yırtıcılar çoğaldı. Çünkü Allah’ın evini Kâbe’yi yıkmak isteyince bunlar helâk oldular. Ebu’l Abbâs zamanına kadar böyle kaldı, Ebu’l Abbâs orayı tamamen yıktırdı, satılanlar satıldı, çok kâr sağlandı, silinip gitti Külleys kilisesi Ebrehe’nin sebebiyle mahvoldu. Bunu bu şekil bize nakledenlerden biri de müellifimiz kıymetli merhum Elmalı’dır. Ebrehe ordusu ile Mekke-i Mükerreme’yi yıkmak için 3 fersah yani 17 küsur kilometre mesafe de “Mukammes” denilen yere kadar gelmişti. Mahmut denen bir fil oradan beri gelmiyordu, bölük-bölük, katar-katar, alay-alay, fırka-fırka tanınmadık kuşlar, irili-ufaklı, siyah yeşil, beyaz takım-takım garip kuş orduları görüldü. İşte “Ebâbil”, “Şematik” ve “Abadid” gibi ve benzerleri gibi tekili yani müfredi olmayan çoğullardandır Ebâbil.

 

Dakika 10:16

 

Ferrâ, Ebû Ubeyde, Ma’mur Bin Musanna Kamus’ta böyle zikretmişlerdir. Şimdi bunlar Kâbe’yi yıkmak isteyince Allah bu kuş ordularını gönderdi, belâlar yığını olarak gönderdi. Gökten belâ yağdırıyordu o kuşlar Allah’ın emri ile. Kime? Ebrehe’nin haçlı ordusuna, Kâbe’yi yıkmak isteyen o orduya gökten belâ yağıyordu. Kırlangıca benzer ayakuçları kıvrık yer de uçmaz yuvasını yükseğe yapar atılarak uçarlar, Kamus’ta dağ kırlangıcı, avuçları ve köpeklerin avucu gibi bir durum da bir görüntülerinin olduğunu Suyûtî, Kurtubî, İbn-i Abbâs’tan nakil ediyorlar. Müvelled (yapay kelime), hacimleri hortumları kuş hacminde fakat avuçları kuş hacmine benzemiyor, bu da İbn-i Abbas’tan gelen önceki haberin aynısıdır. Yemen’den deniz tarafından geldiler kuş orduları, başlarına belâ yağdırdıkları bakın siccilden taşlar taşlaşmış taşları atıyorlardı, İbn-i Hişam Siyer de Yunus-i Nahvî, Ebû Ubeyde ’den şedit sueb (şiddetli katı) sert taşlaşmış taşları atıyorlardı. Nereye atıyorlardı? Ebrehe’nin ordusunu bombardıman ediyorlardı kuş orduları. İşte kıymetli dostlar taşlar, mercimek nohut büyüklüğün de birisi kuşun ağzın da ikisi ayağın da üç adet kime isâbet ederse başından girip altından çıkıyor, delik deşik ediyordu düşman böyle bombardîmân edildi. Ebû Nuaym, Nevfel Bin Ebî Muaviye, ed-Deylemî’den ben atılan taşları gördüm diyor. Dikkat et, Ebû Nuaym, nohut kadar mercimekten büyük bir sırça kılı ile sıyrılmış zafer boncuğu gibiydi. İbn-i Abbâs’tan Ebû Nuaym, İbn-i Merdiye bakın bu haberi veriyor, Ümmü Hani’nin evin de bir hafîz yani (ölçek) kadar taşlaşmış katı çizgili kırmızı nazar boncuğu gibi gördüğü İbn-i Abbâs’ın yine haberine dayanmaktadır. Bura da nekre oluşu da taşların bilinmeyen taşlar olmasıdır, ordu açıkta bir hava bombardımanı altında idi, Allah’ın orduları kuş orduları açıktaki Ebrehe’nin ordusunu bombardîmân ediyordu neticede kırıp geçirdi.

 

Dakika 15:00

 

(كَعَصْفٍ)’da ki işte bu anlatım da odur ki Rahmân Sûresi 12’nci âyet de buyrulduğu gibi. Kıymetli dostlar, bunlar netice de ne oldu? O ordu yenilmiş (Zer’i Me’kül) yenilmiş ekin, yenmiş hurdahaş, çiğnenmiş kırılmış serilmiş gübre hâline gelmiş, leşleşmiş kokmuş çürümüş dağılmış koskoca ordu helâk olmuştur. Allah’ın kuş ordusunun bombardımanı ile Mâide Sûresi 75’de nezahet dersi, kurt böcek mikrop yeniği, delik deşik. Zemahşerî, yenmiş kapçık saman hâline gelmiş bunlar çabucak ol vermiş, semâvî bir âfât ile perişan edivermiş Cenab-ı Hak, kuş ordusu ile nice belâlar hazır demektir ey insanoğlu, çokluğuna gücüne sakın aldanma! İbret dersi için yüce kudretin alâmeti ortadadır. Efendimizin doğumuna, şânına ilâhî yardım ve hazırlık dünyaya Hz. Muhammed gelecek Kâbe-i Şerif ebedî dünyanın İslam âleminin kıblesi olacak, İslam cihâna barışı, adâleti getirecek. Hiç Allah Kâbe’sini yıktırır mı? Muhammed’e dünyayı hazırlıyor Cenab-ı Hak, dünya Hz. Muhammed ile Yüce İslam’la şereflenecek. İşte bura da (رَبُّكَ) Cenab-ı Hak ve “Kevser Sûresi” geliyor dikkat et, ikrâm ümmetine müjde Muhammed ümmetine müjde, küfre ise ebedî ültimatom, (kesin uyarı) âlemi imtihan… Fahrettin Râzî o büyük âlim diyor ki bu olay büyük olaydır ki tabiat kânûnları ile bir defa izâh edilemez. Tabiatüstü yüce kudretin, kuvvetin bura da tamamen belgesi orta da, güçlü mütevâtir bir haber bu sûre-i celile gelince, bu olayı gören bilen bir topluluk vardı kimse itiraz edemedi. Bu sûre gelip olayı anlatınca kimse itiraz edemedi, her iftirayı, cinâyetleri, suikastları göze alanlar buna itiraz edemediler. Teorilerle tabiata uydurup dinsizliğe sapmayın, bunu yapan tabiata hâkim olan ilâhî kudret ve kuvvettir. Müzdelife’de, “Muhassir Vâdîsinde” dere için de ansızın bombardıman yapılmıştır. O Ebrehe’nin ordusunun kuş ordusu havadan kırmış geçirmiştir, hurdahaş olmuş bu İlâhî Rabbâni kudretin bir tecellîsidir. Efendimiz (A.S.V) bu olayı dinleyerek büyümüştür. Kur’an-ı Kerim nasıl mütevâtir ise bu da öyle mütevâtirdir. Olayı tabileştirmek için çiçek hastalığı, kızıl, kızamık, mikrobik diye izah etmek konuyu çığırından çıkartmak saptırmaktır. Bunlar tefsir değil tahriftir.

 

Dakika 20:13

 

Bunlar kâşif değil tamamen nedir – yine tahriftir. Buhârî’nin şeyhi İbrâhim Münzir’in Efendimiz (A.S.V) Fil senesinde doğdu, bunda ittifâk vardır diyor, sadece arada 52 gün var, “Muharrem Rebiyülevvel” dikkat edin. Yemen’de Tübbâ Hasan kardeşi Amr tarafından öldürülmesi ile Zürra Zünuras, Yahûdîliği benimsemiş İsevîlere katliam yapmış. Yani Hz. Îsâ’nın dinindeki Müslümanlara katliam yapmış. Kim? O Yahûdîliği benimseyen Züra Zûnüvâs, İsevîlere katliam yapmış “Uhdud olayı” olmuş. Yani Uhdud olayı nedir? Burûc Sûresi’nde geçti ateşten hendekler kazıldı ateş dolduruldu, Îsâ’nın peygamberliğini ve şeriatına inanan Müslümanları, İsevîleri ateşe doldurdu o Yahûdî hükümdar. Yahûdîliği benimseyen işte Uhdud dolayı böyle olmuş. Devs Zü Sâleban, Devs Zü Sâleban Kaysere kaçmış, yardım istemiş o da Necâşi ’ye yazmıştı, Necâşi de 70 bin kişilik orduyu “Eyrat” adında bir komutanla üzerlerine göndermiş, Ebrehe ’tül Eşrem’de Devs de ordu da idiler. Denizden Yemen sahiline çıktılar, Zûnüvâs ile çarpıştılar Zûnüvâs çarpıştı ama yenildi. Atını denize sürdü boğuldu, Eryat Yemeni zapt etti yani Necâşî’nin komutanı ve ordusu Yemeni Yahûdî hükümdardan aldı Yemeni zapt etti. Senelerce Habeş adına saltanat sürdü yani Eryat, Ebrehe halkı böldü kölesine suikast ve hile ile Eryat’ı öldürttü. Yerine kendisi geçmişti Necâşi bunu duyunca Ebrehe’nin başını kesmeye yemin etmişti, Ebrehe başını tıraş etmiş Yemen toprağı koymuş, Yemen torağı koymuş torba ile Necâşi ‘ye göndermiş, yeminini işittim o kulundu, ben de senin kulunum ayağınızın altın da çiğneyin de yemininiz yerine gelsin demiş. Necâşi de emrim gelinceye kadar yerinde dur demişti, Ebrehe ak yüzlü demek Eşrem burnu yirik demektir. Bu Ebrehe Ebû Yeksun ve İbn-i Sabbâh denen Ebrehe ’dir, İbn-i İshâk ve çoğunluk böyle demiştir. Ebrehe Sana’da “Külleys kilisesini” yapmış eşi görülmemiş bir kilise ki Necâşi ‘ye yazmış, Arapların haccını da buraya çevireceğim diye yazmış.

 

Dakika 25:10

 

Bunu duyan Araplar kızmış Tevbe Sûresi 37’de beyân edildiği gibi, Nesee adı verilen Beni Fukaym’dan bir Arap kiliseyi kirletmiş kaçmış, Ebrehe de Kâbe’yi yıkmaya yemin etmiş veya kilise de yangın çıkmış rüzgâr sebebiyle Arapların yaktığı bir ateşten yandığı kabul edilmiş. Ebrehe kızmış altmış bin kişilik bir ordu tanklar yerine filleri de orduya almışlar, Zu-Nüfeyl gibi gibiler çarpışmışlar esir olmuşlar, nihâyet Taife gelmişler. Taif’te ki kabileler kendi beyitlerinin yıkılacağını, Beytü’l Lat’ın yıkılacağını görünce, yani putlarının yıkılacağını görünce biz senin kullarınız Ebrehe ’ye diyorlar, biz senin kullarınız senin aradığın Beyt bu değil Kâbe’dir dediler adresi verdiler. Ebrehe Kâbe’yi bilmiyordu bunlar adresi verdiler. Ebû Rigal’i yol gösterici olarak vermişler, dikkat edin bu Ebû Rigal olayına. Ebû Rigal az sonra Mugammıs da ölmüş oraya gömmüşler. Bugün hâlâ onun mezarı taşlanmaktadır. Niçin? Ebû Rigal’in mezarı niye taşlanıyor? Kâbe’yi Ebrehe ‘ye gösterecek Kâbe yıkılacak ve bura da işte Ebû Rigal’in ihâneti bu, bunun için onun mezarı hâlâ taşlanmaktadır, mezarı Mukammıs’tadır, orada gebermiş. O gün bugün taşlanmaktadır, onun mezarına giden ona bir taş atmaktadır. Ebrehe Esved komutasın da bir süvâri göndermiş Kureyş ve Tıhamalıların, Mekke’nin mallarını sürmüşler getirmişler, bu arada Abdülmuttalib’in 200 devesini sürmüşler götürmüşler, o zaman Abdülmuttalib Kureyş’in büyüğü idi. Ebrehe Hunâta’yı gönderdi, Mekke’nin ulusunu bana getir dedi, harbe değil Kâbe’yi yıkmaya geldim diyor. Ebrehe, Abdülmuttalib de biz de harp edecek güç yok dedi, men ederse o men eder dedi, onun hürmetli Beyt’idir dedi Abdülmuttalib. Zunefr Enis’i, “Abdülmuttalib Mekke’nin ulusudur, vahşileri ve insanları doyurur onu Ebrehe ‘ye götür” dedi. Ebrehe onu görünce Abdülmuttalib’i görünce ta’zîm ve ikrâm etti. Abdülmuttalib iri yapılı dünya güzeli idi. Kim Abdülmuttalib? Peygamberimizin dedesi. “Ebrehe isteğin nedir?” dedi. Abdülmuttalib’e sordu? O da 200 devemi vermenizdir dedi. Ebrehe gözüme büyük görünmüştün gözümden düştün dedi. Ben de zannettim ki Kâbe’yi yıkmaya gelmişken sen deveden bahsediyorsun dedi.

 

Dakika 30:09

 

Abdülmuttalib’in verdiği cevap enteresandır, ben develerin sahibiyim, Beyt’in sahibi ise Yüce Allah’tır o Beyti’n Rabbi vardır, onu koruyacak sizi men edecek O’dur dedi. Müthiş bir cevap savaş etmeye gücü yok, Ebrehe benden men edemez dedi hâşâ! İşte firavunlaşmış kafalar böyle, Îsâ dinini İncîl’i doğru okusaydı Ebrehe bu zâlimliği yapmaz helâk olmazdı. Abdülmuttalib işte o dedi işte sen, yani Ebrehe ‘ye Abdülmuttalib dedi ki: “Allah’u Teâlâ dedi bir de Kâbe, işte bir de sensin dedi ordun da meydan da, Allah ne yapacak sen ne yapacaksın göreceğiz” dedi. Ben orasını bilemem dedi. Allah ne dilerse öyle yapar demek istedi İbn-i Hişam ve Suyûtî haberi böyle naklediyor. İbn-i İshâk, Abdülmuttalib Benî Bekr’in reisi, Amr Bin Nufase Hüzeyl’in reisi, Huveylid Bin Vahile, bunlar Kâbe’yi yıkma da “Tihame” mallarının üçte birini verelim de Kâbe’yi yıkma demişler Ebrehe kabul etmemiş. Abdülmuttalib develerini aldı geldi dağlara çıkın dedi, askerin sarkıntısından Abdülmuttalib Kâbe’nin kapı halkasına yapıştı, yanın da bazıları da vardı. Bakın, Abdülmuttalib Allah’a şöyle yalvardı;

 

Allah’ım! Kul ailesini ve malını korur, esirger. Sen de hilalini sakın, esirge, onların haçları kuvvetleri, haçlı orduları var, senin kuvvetine kudretine üstün gelemez. Senin koluna kastettiler, senin Kâbe’yi Beyt’in olan evine Beytullah’a Kâbe-i Şerif’e kast ettiler yıkmak istiyorlar. Ululuğunu nazarı itibara almadılar, o filcinin ahdini boz ya Rabbi diye yalvardı. İbn-i Hişâm sonra dağlara çekildiler diyor, İbn-i Hişâm bu haberi veriyor. Ebrehe sabahta hazırlandı, Nüfeyl Bin Hatip filin kulağını tutup bir şeyler söyleyip bıraktı. Fil çöktü düştü Nüfeyl dağa kaçtı, fili dövdüler kanattılar, çengeller taktılar, fil kalkmıyor Kâbe tarafına gitmiyor. Yemene çevirince koşuyordu, Kâbe’ye çevirince düşüyordu gitmiyordu, file şarap içirdiler fayda vermedi, hayvan onların görmediği tehlikeyi görmüştü, ne yazık ki hayvandan hayvan olan bâtıldan bâtıl olan Ebrehe ve ordusu gerçeği görmüyordu. Bu Muhassir’e de denilen o vâdîde oluyordu, belasan, zerair, sığırcık kuşu, çok yapraklı ağaç, Ubat Bin Mûsâ bunları böyle anlatıyor. Bunların arkasından yırtıcıların da geldiği anlaşılır, müellif kuşlar üçer taş atıyordu.

 

Dakika 35:03

 

Kime rastlarsa o helâk oluyordu, Nüfeyl dağdan da seyrediyorlardı diyor. Nüfeyl de kendisi de seyrediyordu dağdan, gökten haçlı ordusuna, Ebrehe’nin ordusuna gökten bir bombardîmân başladı, kuş ordusu bombardîmân ediyordu. (Eynel meferrû va’lehüt tâlibu vel eşremül ma’lubu leysel ğalibe) Şimdi Nüfeyl dağdan seyrediyor şiir okuyordu şöyle diyordu;

 

“Nereye kaçacaksın takip eden Allah’tır kurtulamazsın ey Ebrehe, ey haçlı ordusu!” diyordu Nüfeyl. Eşrem ise mağlup galip değil diye şiirler söylüyordu, kaçışıyorlar düşüyorlar helâk oluyorlardı. Ebrehe de darbeyi yemişti, parmak ucu kadar vücudu parça parça dökülüyordu, cerahatler kan irin akıyordu, Sana’ya kadar götürdüler kuş yavrusu gibi olmuştu. Kalbi parçalanıncaya kadar ölmemişti, kalbi çatladı patladı geberdi gitti Ebrehe de. Taşların nişan başı kadar olanı da yani taşların insan başı kadar olanı da var demektedir. Necâşi ‘ye kadar bir kişi gidiyor hepsi helâk oluyordu. Dikkat edin Necâşi ‘ye bir kişi gidebiliyor. Habeş hükümdarı, öbürleri helâk oluyor. Niye bir kişi kalmış? İbret olsun olayı haber versin diye. Allah’ın her şeyinde hikmetler dolup taşmaktadır da onun için.

 

Şimdi tarihçi Avusturyalı Hammer, fil ordusu ihtimâl ki bulaşıcı bir çiçek hastalığı ile durmaya mecbur olmuştur, kırılıp helâk olmuştur. Yerine bakın yabancı nasıl saptırıyor olayı âyetin anlamını bakın nasıl saptırıyor Hammer yapıyor bunu, ama Müslüman olduğunu iddia eden bizim müfessir görünenler de hangi tahrif ve hâinlik de bulunuyorlar bilerek veya bilmeyerek. Kırılıp helâk olmuştur yerine durmaya mecbûr olmuştur demesi kurnaz bir kalem oyunudur. Önemini gözden kaçırmak içindir, hem Kur’an-ı Kerim’in yüceliğini, eşsiz mûcizeliğini Peygamber Muhammed’in Peygamberliğini İslam’ın ulvî yüce değerini bakın hazmedemiyor olayı çarpıtmaya çalışıyor. Bir de bir “Abduh” denilen bizim bir müfessirimiz var, din âlimi kabul ediliyor birilerine göre. Abduh ise çirkin bir tetlis, hile ve teşviş yani karıştırma ile mikroplara bulaşmıştır. Abduh da kendisi kendisini mikroba bulaştırmış ve olayı bir mikrop olayı, çiçek kızamık olayıymış gibi göstermeye çalışmış, o da Hammer ’in yaptığından daha kötüsünü yapmıştır. Kim bunu yapan? Abduh, hem de adı Muhammed Abduh. Dikkat edin! Kur’an-ı Kerim’in kelimeleri üzerinde tahrifat yapmaya kimsenin hakkı yoktur, kendileri mikroba bulaşırlar. İslam’ın izzetine şanlı Kur’an’ın izzetine kimse leke konduramaz. Ne yazık ki Abduh kendi mikroplara bulaşmış.

 

Dakika 40:03

 

Zayıf rivâyet bile genişçe anlatılır ittifâk vardır gibi bakın ortaya gerçek olmayan görüşler atmış. İkinci gün çiçek ve kızamık yayılmıştır demesi bakın Abduh böyle diyor ikinci gün çiçek ve kızamık yayılmıştır demesi, bunu mütevâtir göstermesi yalandır, Abduh yalan söylüyor. Mütevâtir olan Kur’an-ı Kerim’in kendi beyânıdır, tevile sapması büyük olayı küçültüp böyle bir yola sapması bir hile ile uydurmasıdır Abduh bir hile peşin de bir uydurma peşindedir. Bu kime yaranmak istiyor? Materyalistlere.

 

İkrime Yakup Bin Utbe, bakın İkrime ’den gelen ve zayıf bir haber olan Yakup Bin Utbe ’den gelen zayıf bir haber olan çiçek kızamık o sene görüldü diyor onlar. İkinci gün demiyorlar dikkat edin o sene görüldü bu olaydan bu bombardîmândan Ebrehe’nin ordusu kırılıp geçtikten sonra o sene görüldü diyor. Abduh bunu ne diyor; İkinci gün olarak kendi uydurmuştur ikinci gün kelimesini Abduh kendi uydurmuştur. Böyle olması için mikropların faaliyete geçmiş olması lâzımdır, işte kıymetli dostlar, bunları hadise’nin kendisi gibi göstermek hiledir, mütevâtir demek kirli kalemlerin işidir, mütevâtir iki zayıf haberden mütevâtir olur mu? Mütevâtir demek kirli kalemlerin işidir, büyük hatâdır, vebâ diye nitelemesi de kaçtılar demesi de rivâyetler de yoktur kendi uydurmuştur. Kuş kelimesini de tevil etmesi bakın kuş yerine ne diyor; sinek kelimesini kullanıyor Abduh Kur’an-ı Kerim’i böyle tahrif etmek istiyor ama kendini tarif etmiş mahvetmiş. Kur’an-ı Kerim’i kimse tahrif edemez, kendini bozmuş. Kendi kanaatini ittifak edilen gibi göstermesi de açık bir yalandır. Merhum Elmalı’da Abduh’a bu şekil de cevap veriyor; Abduh ’un durumu bundan ibâret ve diyor şöyle izâh ediyor; Rivâyetin belâsı uydurma olmasıdır. Keşifler, teoriler, deneyler, nakiller, tahkikler, tahkikler övülür, rivâyette doğruluk ise görevin en başında yer alır. Bir defa nedir? Rivâyette doğruluk görevin başın da yer almasıdır. Batının sultasına düşerek “esrar şinas” yani (sırları bilicilik) “esrar şinas”lık iddia edenlerin yanlışını hatırlatmakta görevdir. Abduh’a haddini bildirmek gerekir, rüzgârla gönderdiği kuru taşlar demesi de açık bir tahriftir. Bakın orta da rüzgârla gönderdiği kuru taşlar demesi de açık bir tahriftir, tefsir falan değil, keşif hiç değil, tevil de dâhil değil. Tahrif yapmış bozmak değiştirmek istemiş.

 

Dakika 45:05

 

Olanlar kokuşmalardan sonradır dikkat et artık orduyu kuş ordusu kırmış geçirmiş Ebrehe’nin ordusunu, ondan sonra neler olmuş onlar başka… Kuşlara sivrisinek demek Abduh öyle diyor kuşlara sivrisinek anlamını veriyor ve yine tahrif yapıyor. Taşları rüzgârın fırlattığı mikroplu toz çamuru ile ve çamur diye gösteriyor bu da tahriftir. Koca Nemrudu sivrisinek öldürdüğü meşhur meseldir, sinek ise kuş değildir. Kuşa sinek, sineğe de ayrıca kuşa sivrisinek demek, kuşu sivrisineğe indirmek bunlar tahriftir. Kur’an-ı Kerim’in zâhirine muhâlif ve kelimelerin anlamını bozmaktır. İlâhî ordular sayısızdır Allah’ın ordularının sayısını Allah bilir. Abduh ‘un yaptığı nedir? Muhâlefet et meşhûr ol. İşte Abduh bunu yapmıştır, yani muhâlefet edip meşhur olmanın yolunu tutmuştur. Abduh ‘un yaptığı maddecilere yaranmak için yapılan katiyyen sahîh olmayan gerçekle alâkası da yoktur. Buhârî ve diğerleri (Lâ havle velâ kuvvete illâ billah) “kudret ve kuvvet ancak Allah’a aittir nas üzerine ziyâde olamaz.” Kur’an-ı Kerim’e bir şey ekleyemez, azaltamazsın, ekleyemezsin. Ne yapıyor burada Abduh? Kur’an-ı Kerim’in asıl mânâsını vermiyor nasları tahrife çalışıyor, nas üzerine ziyâde katiyyen olmaz olursa ihânettir. İşte usul de ne vardır bir kuraldan birisi nas üzerine ziyâde olamaz ki bu tâbir nedir? Usul tâbiridir Abduh ‘un yaptığı tefsir değildir tahriftir. Her işinde kudretin büyüklüğü kesindir Allah’ın her işinde Allah’ın kudreti büyüktür buna nihâyet yoktur. Nemrut’un beyin humması menenjiti sinekle mesel olmuştur. 1400 sene önce mikrop bilinmiyordu, çelişkilerle dolu fitnecilik var Abduh ‘un yaptıkların da, mikrobu taşların mikroplu taşlar attılar diyen mütercimlere de acımak lâzımdır. Bu sözler iyi niyeti olan irfân ehlinedir çünkü kuşları sinek yapıp sineklere de taş attırmaya çalışmak akılla bile bağdaşmaz. Yoksa taşları tırtıl gibi kuş tersleri diye ilân eden ordu korkudan paniğe kapıldı diyen utanmayan Peygamberi bir Hristiyan rahibin çırağı diyen Mısır’a İstanbul’a seyahat ettirmeye çalışan Levh-i Mahfuz’u hiyeroglif sayfaları taşları kuş çakıl dağı görmek ve göstermek isteyen… Yalanı yegâne hüner zanneden Hümeze güruhuna Hutama yaraşır, fırsat gözeten çağdaş düşmanlar karşısında uyanık ve güçlü olmak gerektir.

 

Dakika 50:27

 

Peygamberin azılı düşmanları bile inkâra, te’vile sapmamışken bugün dost görünenlerin inanmayıp te’vile sapanlara ne demek gerekiyor? Hüseyin olmazsanız da Yezitten de beter olmayın bâri Hüseyin olamıyorsunuz Yezit bâri olmayın Yezitten beter de olmayın. Abduh ‘un yaptıkları nedir? Hüseyin olamamış Yezitten beter olmaya çalışıyor.

 

Evet, kıymetliler,

 

Fil vurulmuş, sanki vurulmuş ayakları kırılmış gibi sürünüyordu, fil Kâbe tarafına gitmiyordu. Yani fil kadar da birilerinin vicdanı çalışmıyor, etrafında filin etrafında pehlivanlar başı dönmüş şahinler var. Şair Ümeyye Bin Ebi’s-Salt bu olayı müşrikler bile yalnız Allah’tan bilmişlerdir. Bakın tahrif yapanlar tefsir yerine tahrif yapanlar müşriklerden bile âdî bir duruma düşmüşlerdir.

 

Râzî der ki: “Allah azâbı putlarla dolduranlara musallat etmedi, putları koymak Allah’ın hakkına tecavüzdür. Kâbe’yi yıkmak ise halkın hakkına tecavüzdür”. Benzeri yol kesenler kanuna karşı gelenler nedir? Kâtildir bunlar Müslüman olsa bile şer’an cezâları verilir. Hâlbuki kocamış ihtiyarlar, kör sabih manastır da ibadete çekilenler ve diğer kadınlar ve emsalleri kendi hallerin de iken bunlar gayrimüslim iseler de bunlara dokunulmaz bunlar korunur. Çünkü halka zararları yoktur. Fahrettin Râzî bu açıklığı getirmiş. Allah’ın şeriatın da dünyaya ait cezâ kulların haklarına zarar ve tecavüzdendir. Dikkat et buraya! Yalnız Allah hakkı olan hususta azâb asil âhirettedir demektir. Bu hadisenin esas hikmeti Efendimizin (A.S.V) doğumuna başlangıç, onun dâvetine icâbet etmeye bir hazırlamadır. Bu sûre onun şanında ve ona hitap ile nâzil oldu ve onu Kureyş Sûresi takip ediyor. Tuzaklarını Cenab-ı Hak, haçlı ordusunun tuzaklarını Ebrehe’nin tuzaklarını başlarına çevirdi, köklerini kazıdı. Kurşunlardan daha öldürücü en büyük hadiselerdendir. Kuş ordusunun bombardıman etmesi siyah kuşlar. Kurtûbî Tefsir-i Kebir’de, korkunç olay Ebû’s-Suud kuşlarla zayıf askerle Allah güçlü orduları böyle yok etti. Bakın düşmana Cenab-ı Hak kuş ordusunu gönderdi, isteseydi melek ordularını gönderirdi, isteseydi daha başka gönderirdi her şeye kâdir.

 

Dakika 55:20

 

Kıymetli dostlarımız,

 

Buradaki dersimiz de Kureyş Sûresi’ne gelmiştir, İnşâ’Allah Kureyş Sûresi ile dersimiz devam edecektir. Kureyş Sûresi de Mekke dönemin de inzâl edilen âyet sayısı 4 olan ve sıra numarası 106 olan bir sûre-i celiledir.

 

بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

 

لِا۪يلَافِ قُرَيْشٍۙ ﴿١﴾

ا۪يلَافِهِمْ رِحْلَةَ الشِّتَٓاءِ وَالصَّيْفِۚ ﴿٢﴾

فَلْيَعْبُدُوا رَبَّ هٰذَا الْبَيْتِۙ ﴿٣﴾

اَلَّـذ۪ٓي اَطْعَمَهُمْ مِنْ جُوعٍ وَاٰمَنَهُمْ مِنْ خَوْفٍ﴿٤﴾

 

(Allah’u ekber Allahu ekber lâ ilahe illallahu Vallahu ekber Allah’u ekber ve Lillahi’l hamd).

 

Kureyş’in ‘’ilafı’’ güven ve barış antlaşmalarından faydalanmalarını sağlamak için kış ve yaz seferlerin de faydalandıkları antlaşmaların kadrini bilmiş olmak için, bu Beyt Kâbe-i Şerif’in Rabbine kulluk etsinler ki kendilerini açtıktan kurtararak beslemiştir ve her tehlikeye karşı onlara emniyet vermiştir. İşte kıymetli dostlar, bu sûre-i celilenin bize vermek istediği mesajlara belki keşif notlarına, irşâd notlarına da şöyle bir göz atalım. İşte Yüce Rabbimiz bu sûrede de bakın hangi hikmet dolu sahneyi ortaya koymaktadır.

 

Mekke’nin fethi ile İslam dini Yüce İslam Arabistan’a yayıldı oradan da cihâna yayılmıştır Yüce İslam. Kureyş küfür şirk ve isyan da direnmişlerdir. İlk Müslüman olacak kişiler Kureyş olması gerekirken, Kureyş küfür de şirkte isyân da direndiler. Direndiler de ne oldu? Allah’a karşı koyan kafalar kırıldı cehenneme tepetaklak gönderildi. Tevhîd dâvetine ilk Kureyş’in koşması lâzım gelirken tersini yaptılar. Biliyorsunuz ‘’ilaf’’ antlaşmak, ‘’if’al’’ de ülfet ettirmek, alıştırmak, alıştırılmak gibi anlamlar taşımaktadır. Anlaşmak ülfet, ülfet erişmek…

 

Kıymetli dostlarımız,

 

İcazet, pasaport emir ve taahhüttür. ‘’ilafın’’ için de bu gibi anlamlar da bulunmaktadır. Ragıp, ülfet itilaf, iltiyam ile iyileşme ile toplanma gibi anlamlar olduğunu söylemiştir. Büyük kabilenin adıdır Kureyş.

 

Dakika 1:00:00

 

“Karş” kelimesi kesmek, “tekarrüş”, “tecemmu”, toplanma, “kırş”, denizdekileri yiyen deniz canavarı bunun adı da “kırş”, teskıli işte bunu böyle gelmektedir. İbn-i Hişam, tekarruştan ticaret yani kazanma anlamının da olduğunu söylemiştir. Yine teftiş, takriş anlamı vardır Kureyş kelimesinde, Efendimizin nesebi İbrâhim’i soydan geliyor. Peygamberimizin soyu İbrâhim’i İsmâil’i Adnânî Mudârî, Kinânî Kureyş’i en son da Hâşimî’dir. Sevgili Efendimizin soyu böyledir İbrâhim’den gelir, İbrâhim ve İsmâil yolu ile. Mânâ Ashâb-ı Fil ‘den başka Kureyş’e özel ihsânları olmuş. Dikkat et! Mânâ Ashâb-ı Fil ’den başka Kureyş’e özel ihsânları olmuş olacaktır, ülfet ve antlaşma ki önce îmân etmeleri gerekirken, îmân etmeyen Kureyş’e tebliğ et ki kış ve yaz yolculuğuna ilafları için.

 

İşte kıymetli dostlar, insanlar her türlü nimetin içindedir ama nankörlükten bir türlü vazgeçemeyenler bulunmaktadır. Kureyş Harem-i Şerif’in sakinleri idiler, etraf vurulup çarpılırken Kureyş emniyette idiler. Kış ve yaz seferlerini emniyet içinde yapıyorlardı. Biz Allah’ın hareminin ehliyiz diyorlar bunlara kimse dokunmuyordu. Allah koruyordu, Şam, Habeşistan, Yemen Faris ile anlaşıyorlardı. Diğer tacirler de bunlar aracılığı ile ticaret yapıyorlardı. Bu dört kardeşten her biri sefer yaptığı ülkelerin ülkelere ve ruhsat almışlardı yani bunlar birer kapitülasyon demektir. Fil sahipleri Ebrehe Kâbe’yi yıksaydı Kureyş’in önemi elden kaçması kesindi, Kureyş’in artık yeryüzün de hiçbir nüfusu kalmazdı. İlaf ve anlaşma menfaatlerine şöyle bir bak, bütün cihâna karşı ülfet ve anlaşma ile yüksek bir medeniyet, emniyet ve asayişi taahhüt edecek. İlaf ve teliftir ki Kâbe-i Şerif ve Hz. Muhammed Aleyhisselâtu Vesselâm’ın Peygamberliğinin tevhîd dininin Yüce İslam’ın kadrini hakkı ile bilerek ve gerçekten emin beldenin ve Harem-i Şerif’in Kâbe-i Şerif’in ehli olacak, birlikte cihâd edecek. Tevbe Sûresi’nin 19’uncu âyetinde: “Îmân ve cihâdın üstünlüğünü bilerek İslam’a sarılmaktır.” Keşşaf bunları böyle izâh ederken sayısız nimetlerini hesap edemezler, bâri ilaf nimeti için Beyt’in Rabbine ibadet etsinler Hakk’ı tanısınlar şirkten isyândan vazgeçsinler Hz. Muhammed’e (A.S.V) tâbî olsunlar.

 

Dakika 1:05:00

 

Kış ve yaz her türlü mücahedeyi yapsınlar. Yüksek ilafa hazırlansınlar. İşte kıymetliler, Cenab-ı Hak, Kureyş Sûresi ile de dünyaya hikmet ve ibret dolu bir ders veriyor, ilaf vasıtası ile Yusuf seneleri gibi şiddetli kıtlığa işaret, leşleri kemikleri bile yemişler. Efendimizin duası ile kurtulmuşlardı. Kim bu Kureyş? Yine îmâna gelmemişlerdi. Halk, vahşet ve kötülük için de vurulup çarpılıp dururken, onlar emin belde de idiler. İlaf ve korkudan emin idiler, İslam’a kâmil îmân ile sıdk-ı sadâkat ile sarılmak Asr Sûresi’ndeki esaslar üzerinde çalışmak şarttır. Aksi takdir de hüsrandır, Fahrettin Râzî (Rahmetullâhi Aleyh ve Aleyhim Ecmaîn) nimet iki kısımdır diyor; “Zararı ortadan def etmek” bak, Ebrehe’nin ordusunu Allah def etmekle en büyük nimeti Kureyş’e vermişti. Bu “Fil Sûresindeki” olay anlatıldı. Şimdi bir de faydalar sağlamakla nimetler var o da bu sûre de Kureyş Sûresi’ndeki olaydır. Bakın düşmanı def etmeden senin kâra geçmen mümkün mü? Onun için (وَإِيَّايَ فَاتَّقُونِ) Cenab-ı Hak ne diyor; “Yalnız benden korkun”. (وَعَلَى اللّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ) “Mü’minler Allah’a tevekkül etsinler.” Cenab-ı Hak bütün milletlere hikmet ibret dolu ders veriyor. Allah’ın ders verdiği dersi iyi okumalı iyi öğrenmeli iyi okutmalıdır. Hayat veren nurun dersleri, İnşâ’Allah Maûn Sûresi ile devam edecektir.

 

Dakika 1:08:18

 

(Visited 98 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}