7- Tefsir Ders 7 hayat veren nurun keşif notları

7- Kur‘an-ı Kerim Tefsîr Dersi 7

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

 

وَمَن يُطِعِ اللّهَ وَالرَّسُولَ فَأُوْلَئِكَ مَعَ الَّذِينَ أَنْعَمَ اللّهُ عَلَيْهِم مِّنَ النَّبِيِّينَ وَالصِّدِّيقِينَ وَالشُّهَدَاء وَالصَّالِحِينَ وَحَسُنَ أُولَئِكَ رَفِيقًا ﴿٦٩﴾

صَدَقَ اللهُ اْلعَظِيمُ

 

Kıymetli dostlarımız, dersimiz devam etmektedir.  

Cenab-ı Hak bu âyet-i  kerimede  işte  mutlu  topluluğu  bize  anlatmaktadır.  Mutlu toplum mutlu  cemâattir.  Mutlu  toplum   mutlu  cemâat  olmak  için   Nisâ Sûresi  69’uncu  âyet-i  kerimeye de  dikkat   etmemiz   gerekiyor ki  şimdi  okuduğum  âyet-i  kerimede  Cenab-ı  Hak;  ‘’Kim  Allah  ve  Rasûlüne  itâat  ederse   işte  onlar  Allah’ın  lütufta  bulunduğu  Peygamberler, Sıddıklar,  şehitlerle  berâberdir  bunlar  ne  güzel  arkadaştırlar’’

Çok kıymetli efendiler! 

İşte mutlu  cemâat  olmak  isteyenlerde  bu  ilkelere  bağlanmalıdır. Peygamberler, Sıddıklar, Şehitler, Sâlihler bunlarla berâber îmân ehli ki bunlar ahdi zihnîdirler, zihinde belli olanlardır.  ahdi haricî  var ki  daha  önce  ismi  geçenler  o da  Hz. Muhammed ve  Ashâbı’dır.  Az zamanda  bunlara  tecellî   eden,  başarı  nîmetinin  dünya  ve  âhiret  mutluluğunun  bir  örneğini  daha insanlık tarihi bugüne   kadar   kaydetmemiştir.  Tekrar ediyorum  dikkat  et!  İyi  anla!  Başarı  nîmetinin dünya  ve  âhiret  mutluluğunun  bir  örneğini  daha insanlık tarihi  bugüne  kadar  kaydetmemiştir. Bütün tarih içinde  bir  Ömer  sîretinin  örneğini   bulamazsınız. Hz. Muhammedîn okulunda,  İslam  ekolünde  okuyan  o  Sıddıklar   nice  Sıddıklar  yetişti, Fâruklar  yetişti,  Zinnûreynler  yetişti, Murtazâlar  yetişti,  kahramanlar  yetişti,  ulemâ  yetişti, sulehâ  yetişti,  nice  şehitler,  Sâlihler  yetişti.  Bütün tarih içinde bir Ömer  sîretinin  örneğini  bulamazsınız.  Bir  taraftan   fetihler  elektrik  hızıyla  yayılıyor. İlâhî adâlet gökleri dolduruyor,  Hakk’ın zevkine dalmış olan  Ömer’in  sırtında  yamalı  bir  gömlek, âlemin gözüne  Kisrâ’ların, Kayserî’lerin, haşmetli  taşlarından  çok  yüksek  bir  sevinç   duygusu  saçıyordu.  Dünya ona bütün nîmetleriyle teveccüh etmişti  şaşırmadı.  Dünyaya o teveccüh etmedi,  tenezzül etmedi,  şaşırmamıştı  Hz. Muhammed’in  vefâtında   Hz. Sıddık  onu  ve  herkesi  irşâd  etmiş, Hz. Muhammed’in  yolunda  yürümüştü, yürütmüştü. Mağarada düşman baskınına uğradıklarında Ebû Bekir-i Sıddık’a  üzüntü  gelmişti   (Radıyallâhu  Anhüm  ve Erdahüm Ecmaîn) 

Dakika 5:08

O zaman  (لَا تَحْزَنْ اِنَّ اللّٰهَ مَعَنَاۚ)   Tevbe Sûresi 40’ıncı âyet-i kerimesinde bakın ne diyordu; Bu âyet indiği zaman  (لَا تَحْزَنْ اِنَّ اللّٰهَ مَعَنَاۚ) diyerek onu da teselli ve tatmin eden Hz. Muhammed  (S.A.V) Efendimiz’dir.  Bir Fâruk’a bir Sıddık lâzım,  Sıddık’a da bir Muhammed lâzımdır.  İşte bütün insanlık Hz. Muhammed’e muhtaçtır çünkü Hz. Muhammed’in okulunda Sıddıklar, Fâruklar yetişmişlerledir.  Murtazâlar, Zinnûreynler yetişmiştir,  şehitler,  Sâlihler yetişmiştir.  O zamanlar ahdi zihnî  ile  zihinde  beyni  olan  mutlu  toplum  tüm  insanlığa  en  mükemmel  misaldir.  Selef, halef ulemâsı şöyle bir bak!   (صِرَاطَ الَّذ۪ينَ اَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْۙ)   ahdi hâricî ile  bellidir ki  bu  Hz. Muhammed’in  ashâbının  yolu  ve  sünneti  ile tefsîr  olmuştur   ve  mutlak  nîmeti  kazananlar  gazaptan,  Allah’ın  hışmından,  dalâletten,  sapıklıktan  kurtuluşu da  elde  edenler  bunlardır.  İslam toplumu da  bunlardır.  Dikkat et! Yani Hz. Muhammed’in  ashâbının  yolu  ve  sünneti  ile  tefsîr  olunmuştur  Sırât-ı  Müstakîm  işte (صِرَاطَ الَّذ۪ينَ اَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْۙ)  tamâmen  Muhammed’in  ve  ashâbının  yolu  ve  sünnetidir.  Bu yolu takip edenler Ehl-i Sünnet yolcuları,  ‘’münamün  aleyhim’’  kendilerine   in’âm ve  ihsân  olunan topluluk  işte  bu  topluluktur.  İslam’daki takvâ budur.  Gazâbı, hışmı, öfkeyi, delâletin cezâsını hak edenlerden  Allah’ın  intikâm  alması  Rubûbiyyet-i  Rahimiyye’nin  gereğidir  yani  adâletinin  gereğidir. Zâlime hışım ondan intikâm almak mazluma rahmetin gereğidir.  Dikkat et! Zâlime hışım zâlimden intikâm almak mazluma rahmetin  gereğidir.  İmtihanlar gazap değildir. Bakara Sûresi 155’inci âyet-i kerimeye bakıldığı zaman imtihânlar anlatılmaktadır.

(وَاِذْ قُلْتُمْ يَا مُوسٰى لَنْ نَصْبِرَ عَلٰى طَعَامٍ وَاحِدٍ) Bakın Mûsâ’nın kavmi ne diyordu: Yerin  bitirdiği  sebze hıyar, sarımsak, mercimek, soğan gibileri  istediler. Mûsâ daha iyi olanı daha edna olanla mı değişiyorsunuz?  Dedi.  Şehre inin onlar orada var dedi.  Bundan sonra  üzerlerine  aşağılık damgası,  yoksulluk  damgası  vuruldu. Çünkü Allah’ın imtihânını  kazanamadılar, Allah’ın  gazâbına  uğradılar.  Sebep?  Âyetleri inkâra devam etmeleridir.  Sadece o istekleri değil  âyetleri  inkâra  devam   etmeleri, Peygamberleri  öldürmeleri, isyânları  taşkınlıklarıdır.

Dakika 10:08

(اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَصَدُّوا عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِ قَدْ ضَلُّوا ضَلَالاً بَع۪يداً)

İnkâr eden başkalarını da Allah yolundan men edenler alıkoyanlar şüphesiz  derin  bir  sapıklık  içine  düştüler.  Doğrudan çok mu çok uzaklaştırdılar, gerçekten hakîkatten uzaklaştılar.

           Kıymetli dostlarım!

Bir defa kim îmândan sonra küfre döner Allah’ı    inkâr  ederse kalbi  îmân  ile  dolu olduğu  hâlde  (inkara  zorlanan  başka)  kim  kalbini   küfre  açarsa  Allah’ın  gazâbı  bunlaradır.  Bunlar için büyük bir  azâb  vardır. 

Sevgili dostlarım,

İşte durum meydanda! İslam milletinin dışındakiler (غَيرِ المَغضُوبِ عَلَيهِمْ وَلاَ الضَّالِّينَ) vasfında olanlardır.  Bunlar kim? Bunlar; üzerlerine gazâp olunanlar,  dalâlettekiler,  İslam dışında kim varsa bunların tamâmı ya üzerlerine gazâp olunmuşlardır veya dalâlettedirler çünkü hakîkat Allah’ın ortaya koyduğu Sırât-ı Müstakîmdir o da Muhammed’in ve ashâbının yoludur.

(وَلٰكِنْ مَنْ شَرَحَ بِالْكُفْرِ صَدْراً فَعَلَيْهِمْ غَضَبٌ مِنَ اللّٰهِۚ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظ۪يمٌ) İşte bu âyet-i kerimeye de dikkat edilmelidir.  Cenab-ı Hak ne diyor Bakara Sûresi 61’inci âyet-i kerimede; (لٰكِنْ) kim ki diyor küfre bağrını açtıysa onların üzerine  Allah’tan  bir  gazâp  vardır.  Büyükte bir azâb vardır diyor.  Allah’ın hışmına ve  gazâbına  çarpılanlardır çünkü senin  bağrın, senin  kalbin,  rûhun  îmân  için sana verilmiştir. İnkâr  için  değil,  küfür için  değil,  şirk  için  değil.  Kula  kulluk  için  değil, sırf  Allah yarattı  Allah’a  kulluk  için  yaratıldın.  Îmân için,  İslam  için  yaratıldın.    Mâide Sûresi  77’de de  Hristiyanlığın sapıklığı ifâde  edilmiştir.  Yahûdî  ve  Hristiyanların  diğerlerinden  farkı  sadece  kestiklerini  yemek,  kızları  ile  evlenmek  gibi  diğerlerine  göre   İslam’ın  yakın  zıttıdırlar  bu da  bunların  doğruluğundan  değil  İlâhî  dünyevi  nîmetlerin  sahasını  Müslümanlara  genişlendirmek  içindir.  Bu da ehli  kitap  olanlar  içindir.  Ehli  kitap  kimdir? Bunu da  bilmek  lâzım.  Gerçek  İncîl, gerçek  Tevrât  ve gerçek  Îsâ’nın (AS.) getirdiği,  gerçek  Mûsâ’nın  getirdiği  dîne  inananlar   bunlar, ehli  kitaptırlar. Ehli İncîl kalmamıştır  çünkü  İncîl  tahrife  uğramıştır (değiştirilmiştir).  Zebur’da tahrife uğramıştır.  Gerçek Tevrât’ta kalmamıştır. Bunları tamâmen Kur’an’ı Kerim bünyesine almış, Kur’an’a  uymayan  bilgiler   İncîl’e de  aykırıdır, Tevrât’ta  aykırıdır.  Tüm İlâhî kitaplara  aykırıdır  çünkü  Kur’an-ı  Kerim  hem    ‘Müheymin   hem   Mûsâddiktir’. 

Dakika 15:00

Onlardaki değerleri hem içinde  bulunduruyor  koruma  altında  tutuyor, hem  Îsâ’yı,  hem  Mûsâ’yı Kur’an-ı  Kerim,  İslam  himâyesinde   tutuyor. İslam ‘Amentüsünün’ içinde   bulunmaktadır.  Gerçek Îsâ gerçek   Mûsâ  İslam’dadır.  Uydurukça  Îsâ’lar,  uydurukça   Mûsâ’lar  tamâmen  İslam  dışı   ortaya  atılan  sapık  iddialardır gerçekle alâkası  yoktur. Mûsâ’nın müjdesi Hz. Muhammed’dir. Îsâ’nın asil   görevi  ise  Hz. Muhammed’i   müjdelemeye  gelmiştir.  Onun içindir ki bu sayılanlar  İslam’ın  yakın  zıttıdırlar, ehvendirler.  Yine de İslam’ın  zıttıdırlar ‘dâl biddelâle’  ile  gayrı  müslümlerin  tümünden  sakınılmış  olur.  İslam burada hak ile  batılın  ortasına sınırı  koymuştur. İslam ve gayri İslam olan ne   varsa  işte  burada   (غَيرِ المَغضُوبِ عَلَيهِمْ وَلاَ الضَّالِّينَ) buradan  itibâren  İslam ile  İslam’sız  arasında  tam   bir  hak  batıl  sınırı  bulunmaktadır.  Ey Müslüman bu sınıra dikkat  et!   Ey   insanlık  âlemi! Gel  Allah’ın  rahmeti,  mağfireti,  ebedî  saâdeti  olan  İslam’a  gel.  Bütün insanlığın dîninin İslam  olduğunu  bil.  Çünkü  son  dîn  İslam,  son Peygamber  Hz. Muhammed, son  kitap  Kur’an-ı  Kerim’dir ve yer  yüzünde  İslam’dan  başka  hiçbir zaman  başka  dîn  olmamıştır. Bütün Peygamberlerin dîni İslam’dır. Taberî Dürr-i Mensur İbn-i Ebî Hâtim tefsîrciler  arasında  bir  ihtilâf   ‘bilmiyorum’  yani  ihtilâf  bilmiyorum  demişledir. Yani ‘Yahûdî’  gazâba uğrayanlardır  ‘Nasranî’    ise dalâlette olandır.  Hadis-i  Tirmizî’de  bunun  kaynağı  vardır  ve  Taberî ’de  bu konuda  ihtilâf  yoktur  demiştir. 

Fâtihâ’nın benzeri  Tevrât’ta, İncîl’de, Zebur’da, Kur’an’da  yoktur. Ahmet Bin Hanbel’in rivâyet ettiği hadis-i şeriftir bu.  Kur’an’dakilerin en büyüğüdür yani Elham’ı  Şerif, Fâtihâ’yı  Şerif  Ümmü’l  Kur’an’dır.  Bunun için namazın her rekâtında okunan bir Sûre-i Celile’dir şanlı Sûre’dir. Yahûdî, Siyonistler bunlar dünya  sevgisi,  bencillik,  Tevrât’ın  hükümlerini  ihmal  etmek,  bozmak   Zekeriyyâ, Yahya, Îsâ Aleyhimisselâmlar  gibi  Peygamberlere  haksızlık  ve  şehit  etmeleri ile  Allah’ın  gazâbını, halkın  nefretini   kazandılar. Hürriyetlerini kaybettiler, parçalandılar,  Hz. Süleyman’dan beri  gizli  cemiyetlerle  uğraşmışlar  localarla  bütün  milletleri  kuşkulandırmışlar,  içi  dışına  uymayanların  başıdırlar.  Bunlar Peygamber düşmanı Siyonistlerdir.  Siyon Yahûdîleridir ve emperyalizmin localarda gizli gizli yeryüzünde insanlığı  locadan  idâre  etmeye  çalışıp  insanlığa  tamâmen  Allah’ın gazâbını  celb edecek  icraatlar da  bulunmaktadırlar.  Yahûdîler ise dînlerini milliyetçilik yani Siyonizm çemberiyle bağlayarak devamlı  hakkı  ezmek  için  çalışıyorlar.

Dakika 20:15

Hakkı  ezmek  istedikçe  eziliyorlar  düşüyorlar.  Yine başlarına gelecek  yakındır, iyice  azıttılar.  ‘Allah’ım! Allah’ım şerlerinden emin eyle. (Âmin)

‘Nasraniler’  ise yani Hristiyanlar bunlar o zaman yeryüzünün iki büyük devletinden biriydiler hattâ birincisiydiler.  Kötü sonuca gidiyorlardı hak ölçüsü yok.  Ölçü; İlâh saplantısı,  üçlü ilâh saplantısı.  Putlar içinde kalmaları etânemiz, selâse, üç unsur inancı ilim ve fenleri çığırından çıkarmışlar,  dîni gemleme aracı yapmışlar, aşırılıklar hukûk fikrini çiğnemişler,  hak şerîat yok ve diyorlar hukûkta ‘duruva’ başka,    başka  ‘verite’  başka hukûk rûhânîlerin prensipleriydi.  Lâhut, nâsut, İlâhî beşeri karışımı idi.  Hukûkta ‘duruva’ başka ‘verite’ başka hukûk rûhânîlerin prensipleri idi. Lâhut, nâsut yani İlâhî-beşerî  karışımıydı.  Yaşama  hakkı  sadece  Hristiyanlara  vardı,  büyük  çöküşlere  sönmeye  doğru  gidiyorlardı.  Sapıklıklar  ilerliyor, haktan hakîkatten  uzaklaşmışlardı.  Şiddetli cezâyı hak etmişlerdi ki  insanlığın  kurtuluşu  gerekiyordu.  Şanlı İslam  ile  insanlığın  kurtuluşu  sağlamdı.  ‘’ihdina’’  ile kurtuluşun  yolu  gösterildi.  Fâtihâ  Allah’ı  C.C    bilme, kâinatın  özelliği, Kur’an-ı  Kerim’in  İslam’ın  konusu, prensiplerini  özel  konu  ve   gâyesini  Allah’a  bağlılık  sosyal   sırları  hukûkî prensipleri,  İslam  dîninin  fertlerini tüm  Müslümanları  içine  alan  yabancıları,  Gayri  Müslümler  ve   bâtıl  zihniyet  hakkın  zıttı  ne varsa  çıkaran    kesin  sınırını  ‘belâğatla’  Elhamdülillah de.  Elhamdülillah diyerek  bu  yüce  kelimede   toplayarak   geçerliliğini  Allah’ın C.C.  adıyla ilân  etmiştir.  Allah birdir.  Şeriki naziri   yoktur, eşi  benzeri  bulunmaz. Kemâl sıfatlarla  muttasıf  noksan  sıfatlardan  münezzehtir. İslam  tamâmen  İlâhî’  bozulma  şansıda  yoktur. Onun için  geçmiş  şerîatların  tamâmını  İslam  yenilemiştir. Hurâfelerden, tamâmen  düzmecelerden, hikâye  ve masallardan,  bilimsel    gerçeklerden  hareket    ederek  hurâfeleri  ortadan  kaldırmış,  Hakk’ı  hâkim kılmıştır.  İslam tam  bir  hakîkattir.  Âlemlere rahmet olarak Hz. Rasûl  Hz. Muhammed  Mustafa (S.A.V)  gelmiş, ona da İslam  vahiy  olunmuştur. İslam’  gazâba, sapıklığa  düşürmeden   doğru  selâmetle  Allah’a  Allah’ın  nîmetlerine  götürüp  Elhamdülillah,  Elhamdülillah   dedirten  İlâhî  kânûnlardır.

Dakika 25:20

Allah’ı  bırakıp da  putları  övenler, putu  ilâhlaştıranlar  mahluku  ilâhlaştıranlar  hem  sapıktırlar  ham de Allah’ın  hışmına  çarpılmışlardır. Hemde  çarpılmaya  devam  edeceklerdir.  Dindarlık  bizden, dîn -şerîat  doğru  yolu  göstermek Allah’tandır.  Kimse  ortaya  dîn  koyamaz, kimse   ortaya  şerîat  koyamaz.  Bugün Allah’ın  şerîatını  ortadan  kaldırıp da  kendi  düzenlerini  şerîat  diye  dayatanlara  dikkat  edin! O dayatmaların tamâmı  beşerî  ve  şirktir.  Beşerîdir, şerîat  olamaz  ve  şirktir.  Şerîat İslam, dîn Allah’ın  ortaya  koyduğu  İslam  nizâmıdır.  O da Kur’anlar irşâd ve yardımdır. ‘’Dünyayı Kur’an’ı Kerimle irşâd etmedikçe kimse doğru  bir  irşâda  ulaşamaz’’.  İslam Allah’ın kânûnlarıdır. Kur’an-ı Kerim’in bir  harfi  bile bozulmadan elimizdedir.  Sünnetler,  hadis-i  şerifler korunmuştur.  Doğru ve  sevgi  ile  uygulayan  toplum  kurtulacaktır.  Buraya  dikkat! Doğru  ve sevgi  ile uygulayan  toplum  kurtulacaktır.

Dün  aydınlatan  güneş  bugünde  aydınlatacaktır.  Bu  bir  kânûndur, İslam  14  asır  dünyayı  aydınlatmıştır, ebediyyâta   kadarda aydınlatacaktır. İslam dünün ebedî  sönmeyen  güneşidir.  Bugününde  yarınında  ebedî  sönmeyecek  güneşidir.  Tümevarım kânûnudur  İslam’ın  kaynağına  bakılmalı,  çöküş  içindeki  Müslümana  değil!  İslam’a  bak  İslam’a  sürünen  Müslümana  bakma!  Sürünen Müslüman görevini   yapmayan   Müslümandır.  Sâdıklar  yükselmiştir,  dîn  adına  yapılan  noksandır.  Çöküşün  sebebini  bu  noksanlıkta  aramalıdır.  Kur’an-ı Kerimi,  Sünneti, İslam’ın  tamâmını  doğru  anlamalıdır.  İslam da  eksiklik  olmaz,  Noksanlık  İslam da  değil,  iste  İslam’ı  eksik  anlayanlardadır  bu  eksiklik.  İyi  matematik  bilen  hesâbını  yapmazsa  suç matematiğin  değildir.  Suç  kimindir?  Matematik  hesâbını  yapmayanındır.  İslam  ise  eksiği  kusuru  olmayan, eksiksiz  yüce müessese İlâhî  nizâm İlâhî  kânûnlardır. İşte İslam’ı  doğru  anlamayanlarda  eksiklik  vardır,  onun  için suçun  kimde  olduğunu   anlamayanlar  sürünmeye  devam  edeceklerdir.  İslam da suç  olmaz, Allah’ta  kusur  olmaz, Allah’ın  nizâmında  eksiklik olmaz. Yüce Allah yine – Mâide  Sûresinde ‘’Ben  bu   dîni  tamâmladım  diyor’’  dîn  olarak  İslam’ı  seçtim  diyor ve  nîmetimi  size  tamâmladım  diyor. Size  dîn  olarak  İslam’dan  razıyım  diyor.  Ey Müslüman! 14  asıra  şöyle  bir  bak!  Dünya da görülmedik  parıl,  parıl  parlayan  altından  daha  altın  tarih  İslam’ın  tarihidir.  Şanlılardan  daha  şanlı  tarih  İslam  tarihidir. Öyleyse  bugün  sürünüyorsan  suçu  kendinde  ara  o  yüce  İslam’ı  iyi  kavra iyi anla. Allah’ın nizâmına sıkı  sarıl. 

Dakika 30:10

Suç  koruyucu   hekimliğin  olabilir mi?  Hak kânûna uymayıp  onu  kendîne  uydurursan  suç  kânûnun  olamaz  sen  ona  uyacaksın. Onu kendîne uydurmayacaksın.  Hak kânûnuna  uymayıp  onu  kendîne  uydurursan  suç  kânûnun  olamaz.  Sen  ona  uyacaksın  onu  kendîne  uydurmaya  çalışmayacaksın.  İtâat edeceksin  bilerek  İlâhî  kânûnlara  itâat  etmeyen  gazâba  uğrayanlardır.  Bilmeden kânûna  uyanlarda   sapıklardır.  Sapıklığın  sonucu da  ‘gazâbı  İlâhi’dir.  Çağımızdaki sıkıntı bundandır.  Birisi  bilerek  kânûn Allah’ın  kânûnlarını  kabul  etmiyor  uygulamıyor,  bir  kısmıda  bilmiyor bilmek  istemiyor.  Her  ikisi de  Allah’ın  gazâbına  çarpılan  zümredirler.  İnsalığın  bu  zumreden   kurtulması  gerekmektedir.  Bunun için  ‘’Allahümme  (اهدِنَا الصِّرَاطَ المُستَقِيمَ)  (صِرَاطَ الَّذِينَ أَنعَمتَ عَلَيهِمْ غَيرِ المَغضُوبِ عَلَيهِمْ وَلاَ الضَّالِّينَ)  Âmin.  Yer  ve  gökteki  saflar,  melekler  dahil  âmin  derler. Ey  insanlık  âlemi!  Elham’ı  iyi  oku  Elham’ı  iyi  keşfeyle.  Fâtihâ’yı Şerifi  oku  içerisini  iyi  anla.  Ey  Ümmet-i  Muhammed!  Kur’an’ı  anlamaya  Fâtihâ’dan  başla, besmeleden  başla. (ذَلِكَ نَتْلُوهُ عَلَيْكَ مِنَ الآيَاتِ وَالذِّكْرِ الْحَكِيمِ ) İmrân Sûresi  58’inci âyet  ‘’Rasûlüm  bu  söylenilenleri  biz  sana  âyetlerden hikmet  dolu  Kur’an’dan  okuyoruz’’  Cenab-ı  Hak  böyle  diyor.

(لَوْ كَانَ فِيهِمَا آلِهَةٌ إِلَّا اللَّهُ لَفَسَدَتَا)

‘’Eğer yerlerde ve göklerde  İlâh  iki  olsaydı  ne  olurdu?  O zaman yerler  ve  gökler fesâda  uğrardı’’

Yine  Cenab-ı  Hak  ne diyor:  ‘’işte  benimle  berâber  olanların  kitabı  ve  benden  öncekilerin  kitabı  işte  bu  Kur’an’ı  Kerimin haber  verdiği  değerlerdir ve  içerdiği  gerçeklerdir.    Hayır onların çoğu Hakk’ı bilmezler bu yüzden yüz çevirirler. 

Ey kıymetli dostum, 

 

hak hakîkat İslam ve  Kur’an’dır, Hz. Muhammed’in  uyguladığı  şerîat-ı  İslam’dır. Bundan  kim  yüz  çevirirse   işte  bunlar  Hakk’ı  bilmeyenler  dalâlete  düşenlerdir.    ‘إِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا الذِّكْرَ وَإِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ ’’  onu  muhakkakki  biz  indirdik  yani  Kur’an-ı  Kerim’i  Cenab-ı  Hak  diyor ki  biz  indirdik.  Yani  onu  muhâfaza  edende  biziz  diyor. 

Vahiy  aramızda  onamı  verildi  diyenler  vardı?  Hayır, o yalancı   şımarığın  biridir  dediler  ‘Semud  Kavmi  Peygamberine  böyle  dedi’  Allah,  onları  yerin  dibine  geçirdi.  ‘’eulgiyazzikru  aleyhi  min beynina’’  dikkat  et!  Cenab-ı  Hak  ne diyor  bunlara  iyi  dikkat  et! 

Dakika 35:10

Ve ‘’Semud  Kavminin’’  dediği  gibi  sakın  deme  Hakk’a  sarıl.  Nihâyeti  belli  olmayan  sayısız  galaksiler  var   güneş  sisteminde, güneş  sistemininde  içinde  olduğu  galakside  bir  milyar  yıldız  vardır.  Bunlar  uçsuz  bucaksız  yörüngelerinde  akıp  gidiyorlar. Bu  düzenlere  galaksilerin  diğer  yıldız  tümelerine  bir  bak  milyarlarca  bu  düzeni  kim  kurdu  kim  idâre  ediyor  dikkat  et!  Elham’ın  sonunda  melekler  âmin  diyor. Onların  aminine  rastlayanın  günahları  affedilir  diyor  sevgili  Peygamberimiz. 

Sevgili  dostlarım, 

İşte  Fâtihâ’nın  içeriğini  anlatmaya  devam  ediyoruz.  Fâtihâ neler  söylüyor  içinde  nice  hazineler  bulunuyor  bunlardan  size  öz olarak  haber  vermeye  çalışıyoruz.  Hayatveren nûru anlatıyoruz.  İşte Kur’an  hayat  verenin   tâ  kendisidir,  ölümsüz  hayata  seni  hazırlayan  Kur’an’ın  şanlı  Kur’an’ın    işte  hayat  veren  nûrudur. 

Şöyle  bir  bak  Enbiyâ  Sûresine,  Kamer,  Hicr, İmrân  Sûrelerine  şöyle bir  bak.  Cenab-ı Hakk’ı  hatırından  çıkarma  onu  hep zikreyle.  Bir  an  bile  Allah’ı  unutmamaya  çalış,  zikir:  anmak  anılış  anılan  şey.  Bunlar  kalp  ve  dil  ile  olur  mârifeti koruma unutunca zikir unutmayıp daima zikretmek, nam  şöhret, methetmek  övmek  şeref  şan  gibi  anlamları  taşır.  Namazda  duaya da zikir  denir.  Dîni  şerîatı  açıklayan  milli  hükümler  koyan  İlâhî  kitaplara da  zikir  denir  işte  esâs  konu  budur. Dîni  şerîatı  açıklayan,  milli  hükümler  koyan  kitaplara  zikir  denir ki  bunların  başında  Kur’an’ı  Kerim  gelir.  Kur’an-ı Kerim’in  bir  adı da  zikirdir.  Zikir Allah’ı ve O’nun kânûnlarını  bilmek  yaşamak  ve  unutmamaktır.  Kur’an’ın  hikmet  ilminin   konusu  Allah, kâinat,  insan, insanların  işleri  ilişkileri,  bağlantılarıdır.  Allah’ı sevmek  için  kalp  ile  doğru  ve  yanlışı ayıran  gözü  farkı,  ilişkiyi  idrak  edebilmelidir.  Bunları  ancak  Kur’an-ı  Kerim’le  yapabilirsin. Allah’ı sevmek için  Kur’an-ı  Kerimi  iyi  bilmelisin.  Bak  yoldan  sapanların  her  birisi  ne  diyor?  Kimisi  ‘Determinizm’  insan  çâresiz  ve  mecburdur  diye  iddia  ediyor!!  Bunlar  yanlış.  ‘liberalizm’  insan  tam  hürdür   diyor, kendi kendisini  yaratır  diye  iddia  ediyor?  Bunlar  yanlıştır.  Gerçek  ise    ‘’beyne  emrain’’  dir (irâde sahibi)   insan  irâde  sahibidir.  Ama  yaratıcı  değildir,  insan  hürdür  yaratıcı  değildir.  Ancak nerededir?  Korku  ile  ümidin  arasındadır. (  yani  ne  cerb  altındadır,  nede  başına  buyruktur  ikisi  ortasındadır.  Rûh, beden, akıl, kalp, kâbiliyet, faaliyet, acziyet ve   istediğini  seçmenin bileşkesidir.  Acziyeti  ile  çâresizlik  Allah’ın  kuvvet  ve  kudretinin  şahididir.  Seçim  yönü  ve  irâde  ile de  Allah’ın  irâdesinin  şahididir. Allah’ın  rahmeti  ile  dilediğin  yapmakta  serbesttir. 

Dakika 40:20

O nedenle  kaderinin  bir  kısmını  kendi  isteği  ile  ne yapar?   Yazar.  Yani kulun  irâdesine  göre  bu  irâdi  yönüne  göre  Allah  kuluna kader  yazmıştır  buna  muallik  kader  denir.  İnsan  memurdur.  Âmir, mutlak  hükümdar kimdir?  İnsan  memurdur, âmir  mutlak  hükümdar mutlak  mülk  onundur  O’da  Allah’tır.   Yani âmir  mutlak  hükümdar  mülkte onundur  O’da  Allah’tır.  Kendini  âmir  sananlar, memur  kabul  etmeyenler  bunlar  firavunlaşanlardır.  Dikkat  et! Âmir, mutlak  hükümdar, mutlak mülkte  tamâmen  hükümranlık  muktedir  hükümranlık  Allah’ındır. Kendini  Âmir  zannedenler  ‘مَلِكِ يَوْمِ الدِّينِ‘ olan  mutlak  hükümdarın  emir  ve  kânûnlarını  tanımayanlardır.  Buraya çok  dikkat  et!  İşte kendini  âmir  zannedenler, kendini  hükümdar  zannedenler,  ‘مَلِكِ يَوْمِ الدِّينِ’  olan  Allah ki  o mutlak  hükümdarın  emir  ve  kânûnlarını  tanımayanlar  kendini  hükümdar  zannedenler  Firavunlar  ve  onun  yandaşlarıdırlar.  Cezâ  bunlara  gerçekleşir.  Şuanda  İslam’a  bakış  İslam  kânûnlarına   bakış, İslam  şerîatına  karşı  cephe  alışların  işte  arkasında  bu  zihniyet  vardır.  Asıl  hükümdarı  tanıyıp  onun  emrinde  memur  olup, kul  olup,  onun  emir  ve kânûnlarını  uygulayanlar  ise   işte  mükâfat  alacaklar  kurtulacak  olanlar  bunlardır.

 Cenab-ı Mevlâ kurtulanlardan eylesin.

Dakika 42:57

 

(Visited 237 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}