34- Tefsir Ders 34 hayat veren nurun keşif notları

34- Kur’ an-ı Kerim Tefsir Dersi 34

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

(Bakara Sûresi 164’üncü Âyet-i Kerime’den 167’nci Âyet-i Kerime’ler)

 

Kıymetli dinleyenlerimiz,

Hayat veren derslerimiz devam etmektedir. Çünkü hayat veren kaynaktan alınan hayat veren nurun hakîkatin dersleridir. Cenab-ı Hak hakkı ile müstefit olmayı gerçek hayatı yaşamayı nasibi müyesser eylesin. Sebebin özel oluşu hükmün genel olmasına mânî değildir. Din işleriyle ilgili hiçbir bilgi gizlenemez. Allah’u Teâlâ’nın açıkla dediği bir bilgi katî gizlenemez. Kur’an-ı Kerim’in âyetleri gizlenemez bunu dosdoğru insanlara bildirmek o Kur’an-ı Kerim’i bilenlerin asil görevidir. İncîl’i gizleyenlerin onu tahrif edenlerin Tevrât’ı gizleyenlerin başına neler gelmiştir. Bunun için İslam âlemi gereken dersi bu âyetlerden almalıdır. İkrâr: itiraf etmeyen, ikrâr etmeyen, hakkı gerçeği itiraf etmeyen, söylemeyen, ilmi yaymayan, engel olan, değiştiren, karıştıran, gizleyen kim olursa olsun Allah’ın lanetine lanetçilerinde lanetine uğramıştır. Âyet 159’a 174’e iyi bakılmalıdır. Bunun tövbesi ilmi yaymakla mümkündür. İlmi yaymak, ilmi açıklamak her tövbe her günahın tövbesi değildir. Kur’an-ı Kerim’i gizlemenin günahının tövbesi onu açıklamak ve yaymaktır. Apaçık gerçeği gizlemek küfürdür. Îmânda gerçeği açıklamak şarttır yani îmân gerçeği açıklamaktır. Gerçeği açıklamakla îmân tövbe makbuldür. “Dil ile kalemle açıklayıp kalple tasdik etmedikçe îmân, îmân olmaz.” Buraya dikkat et! “Dil ile kalemle açıklayıp kalple tasdik etmedikçe îmân, îmân olmaz.” Âyet 161’e bakıldığı zaman bu gerçek görülür. (هُو ) Kur’an-ı Kerim’de Cenab-ı hak bazen kendi isminin yerine (هُو ) zamirini koymuştur. (هُو ) O demektir. Zâtının kemâli, sıfatlarının kemâlini gerektirmiştir. (هُو ) tevhîd makamın da İsmi Âzâm’dır. Çünkü (هُو )’de O bu konuda bak! Ne demiş büyüklerimiz; “Hüve Ya Hüve Hu Ya Hu Ya Men La Hüve İllâ Hu” buyurmuşlardır. Büyüklerimiz bu (هُو )’ye mânâ verirken O ey O ey ondan başka O olmayan Zât-ı Kibriyâ burada tam bir tevhîd vardır. Zikrinden Allah ismi Âzâm’dır. Allah ismi (C.C) Âzâm’dır. Çoğunluk böyle demiştir. Zât ve tüm sıfatların toplamına delâlet eder.

Dakika 5:13

Allah ismi اَلرَّحْمَنُ – اَلرَّحِيم  tüm rahmetler Onun’dur. En ince merhametler Onun’dur. Safa tepesini bize altın yapsın demişlerdi bize müşrikler böyle bir mucize de istemişlerdi. “Duâ yaparım yine inkar edelerse kimseye yapmadığım bir azap veririm.” Deyince bak, duânın karşılılğını Cenab-ı Hak veririm. Amma diyor bakın, yine inkar edrlerse kimseye yapmadığım azâbı veririm, öyle bir azapla azap ederim dedi Cenab-ı Hak Peygamberimize vahiy geldi Peygamberimiz onların helâkını istemediği için. Ey Rabbim! Kavmimi ve beni kendi hâlimize bırak dedi. Ben onları günden güne davet ederim, ileride belki Müslüman olurlar emek istedi. Ahmet Bin Hanbel’in rivâyetinde böyledir.

Uçsuz, buçaksız fezada âyeti âleme,sistemlere, burçlara bakınız; heyeti âleme bir bakıverin, sistemlere bir burçlara bakınız. Neler görülmektedir? Tabii bakıpta görmek şartıyladır herkes bakar da görmez, bakmak ayrı bakınca görmek ayrıdır. Yüce kudreti her yerde görebilen kişiyi Allah’a bütün varlığıyla teslim olur îmân eder. Onun kânûnlarını hiç tereddüt etmeden uygular. Onun için İslam öncesindeki Arapların bir durumuna bakın, İslam sonrasındaki duruma bakın. Dünyada, kalplerde, ruhlarda İslam nasıl bir devrim gerçekleştirmiştir? Bâtılı devirmiş, cehâleti devirmiş, hakkı,ilmi, irfânı, gerçek adâleti hakim kılmıştır. Gerçek bir dünya yüzünde enbüyük inkılâbı yapmıştır ve devrim yapmıştır. Ancak Îsâmiyeti kabul ettikten sonra Arap toplumu İslam öncesinde en geri toplumlardan birisiydi medenileşen bir toplum oldu. Kur’an-ı Kerim’in emirlerine uyarak evreni ve doğayı gözlemlemeye başlamıştır insanlık âlemi başda İslam âlimleri sadece Araplar değil Türkler, İranlılar,Kuzey Afrikalılar gibi pek çok toplumda bu yönde olumlu gelişmeler olmuş, sonra Avrupayı da tamamen etkisi altına almıştır. İslami ilimlerden, İslam bilginlerden Avrupa da nasibini almıştır.

Kur’an-ı Kerim’de insanlara öğretilen akılcılık ve gözlemcilik özellikle 9 ve 10’uncu yüzyıllarda büyük bir medeniyetin doğmasına yol açmıştır. Bu dönemde yetişen çok sayıda Müslüman bilim adamları Matematik, Geometri, Astronomi, Tıp gibi bilim dallarında çok önemli keşifler gerçekleştirmiştir.

Dakika 10:00

Avrupaya yayılmasında da önemli bir yer teşkil eden Endülüs’dür. Özellikle Tıp alanında çok büyük yeniliklerin merkezi olmuştur. Müslüman hekimler Cerrahi, doğum, fermakoloji, fizyoloji, göz, bakteriloji ve hijyen gibi çok geniş alanlarda eğitim görmüşlerdir. Çok büyük başarılı hizmetler vermiş ilerlemeler kaydedilmiştir. Müslüman Anatomisler insan kafasında bulunan kemik sayısını doğru olarak tesbit etmişlerdir ve kulak içinde üç küçük kemikçik bulunduğunuda belirlemişlerdir. İbn-i Sinâ 980-1037 gibi bir dönemde yaşayan büyük bir sima büyük bir ilim adamıdır. Küçük yaşta doğa bilimleri, Edebiyat, Geometri, Matematik, Mantık, Felsefe ve Fizik öğrenen İbn-i Sinâ yanlızca doğuda değil batı toplumlarında da ünlenmiştir. El- Kânûn Fi’t-tıb adlı en ünlü eseri arapça yazılmış ve 12’nci yüzyılda latinceye çevrilerek Avrupa Üniversitelerinde 17’nci yüzyıla kadar temel ders kitâbı olarak kabul edilmiş ve okutulmuştur. Bugün de hâlâ geçerldir. Hastalık ve ilaç sistematik bir şekilde  anlatılmıştır bu eserde bunun gibi 100’den fazla eser vermiştir. El-Kânûn’da söz edilen Tıbbi bilgilerin büyük nir bölümü bugün dahi geçerliliğini korumaktadır. Zekeriyya Kazvînî Hamdullah Müstevfî el- Kazvînî 1281-1250 yıllarında yaşayan bu bilim adamları ve İbn-i Nefis’in Anatomi üzerine olan çalışmaları Modern Tıp ilminin temelini atmışdır.

Ali bin Îsâ’nın üç ciltlik göz hastalıklarına yazdığı Tezkiretü’l Kehhalin Fi’l Ayn ve Emraziha isimli eserinin 1’inci cildi tamamen göz anatomisine ayrılmış olup çok değerli bilgiler mevcuttur. Bu eser daha sonraları Latinceye ve Almancaya çevrilmiştir.

Yine Bîrûnî, Galile’den 11înci yüzyılda yaşayan Bîrûnî ki, el-Bîrûnî Galileo ’den 600 yıl önce dünyanın döndüğünü kanıtlamıştır. Newton’dan 700 sene önce dünyanın çapını hesaplamıştır. 15’inci yüzyılda yaşayan Ali Kuşçu ayın ilk haritasını çıkarmıştır ve bu gün ayda bir bölgeye onun ismi verilmiştir. Sâbit bin Kurrâ 9’uncu yüzyılda yaşamış ve Newton’dan asırlar önce diferansiyel hesabını keşif etmiştir. 10’uncu yüzyılda yaşayan el-Battanî Trigonometrinin ilk kâşifidir. Ebû’l Vefâ ise Trigonometriye Tanjant, Kotanjant, Sekant, Kosenkat terimlerini kazanmıştır.

Dakika 15:05

Harezmî 9’uncu yüzyılda ilk Cebir kitâbını yazmıştır. Mağribî bugün Pascal üçgeni olarak bilinen denklemi Pascal’dan 600 ’yıl önce bulmuştur.

11’inci yüzyılda yaşayan İbn-i Heysem optik biliminin kurucusudur. Roger, Bacon ve Kepler onun eserlerinden faydalanmışlardır. Galileo onun eserlerinden faydalanarak teleskopu bulmuştur.

Kindî ise Einstein’dan 1100 yıl önce İzâfî fizik ve İzâfiyet teorisini ortaya atmıştır. Pastör ’den yaklaşık 400 sene önce yaşayan Akşemsettin ilk olarak mikropların varlığını keşfetmiştir.

Ali Bin Abbâs 10’uncu yüzyılda yaşamıştır ve ilk kanser ameliyatını gerçekleştirmiştir. Aynı yüzyılda İbn-i Cessar cüzzamın sebep ve tedavi şekillerini açıklamıştır. Bura da sadece bir kısmına yer vermekteyiz. Materyalist çevrelerin sık sık dile getirdikleri dîn ile bilimin çatıştığı iddiasını geçersiz kılmaktadır. İslam bilimler üstü bilimdir, akıllar üstü akıldır ve tabiatüstü yüce değerlerdir. İslam tamamen mucizedir çünkü ilâhî’dir. İslam için bunların hiçbirisi söylenemez. 17’nci yüzyıl Allah’ın yarattığı evrenin doğayı keşif etme amacıyla araştırmalar yapan bilim adamları ile doludur. Allah’ın kânûnlarını keşfederek onu tanımak hedefini benimsemişlerdir. Tabii îmânlı insanlar bu konuda inanarak yaptıkları için daha da başarılı olmuşlardır. Nice Mütefekkirler Filozof geçinen fakat fikirleri çelişkilerle dolan bir şeye yarmayan, kerhaneler ortaya koyduğunu zannedenler de vardır. Aynı durum 18’inci yüzyılda devam etmiştir. Newton, Kepler, Kopernik, Bacon, Galileo, Pascal, Boyle, Paley, Kuveyl gibi isimler bilim dünyasına önemli katkıları bulunan ve aynı zaman da Allah’a olan îmânları ile tanınan bilim adamlarından sadece birkaç tanesidir. Gerek doğuda gerekse batıda hep inançla paralel olduğu görülmüştür. Bilimin bu şekilde inançla birlikte olduğunu da unutmamak gerekmektedir. Allah Kur’an-ı Kerim’de “insanları insanın kendi doğumunu göklerin, yerin, dağların, yıldızların, yağmurun, bitkilerin, doğumların, hayvanların, geceyle gündüzün meydana gelişinin ve yaratılmış daha birçok varlığın üzerinde düşünmeye ve bu varlıkları incelemeye çağırmaktadır.” Kur’an-ı Kerim bize bunları öğütlüyor. Hem kitâbî âyetler hem de kevnî âyetler üzerinde tefekkürü mütefekkir olmayı emrediyor.

20’nci yüzyılın en büyük bilim adamlarından olan Albert Einstein söylediği gibi “dinsiz bilim topaldır” diyor. Bunu Einstein söylüyor. “Dinsiz bilim topaldır” yani yol alması mümkün değildir diyor. Topal yola ne kadar gider?

Dakika 20:20

Bunun için kıymetli dostlarımız, İslam dîni ilim dînidir, vahye dayanan en yüce değerleri hayat veren bütün değerleri içinde toplamaktadır ve gerçek hayata bütün insanlığı çağırmaktadır. Onun için gerçek hayat ilâhî hayat tarzı İslam’ın hayat tarzıdır.

Şimdi yine nur saçan hayat veren âyetlerle dersimiz devam etmektedir. Tabii bu dersler insanlığa hayat versin, kâinata hayat versin diye gelen derslerdir. Kıymetli ve muhterem efendiler, 30 ve 31’inci hayat veren bu numaralarla devam etmektedir derslerimiz.

 

بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

 

اِنَّ ف۪ي خَلْقِ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَاخْتِلَافِ الَّيْلِ وَالنَّهَارِ وَالْفُلْكِالَّت۪ي تَجْر۪ي فِي الْبَحْرِ بِمَا يَنْفَعُ النَّاسَ وَمَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ مِنَ السَّمَٓاءِمِنْ مَٓاءٍ فَاَحْيَا بِهِ الْاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا وَبَثَّ ف۪يهَا مِنْ كُلِّ دَٓابَّةٍۖوَتَصْر۪يفِ الرِّيَاحِ وَالسَّحَابِ الْمُسَخَّرِ بَيْنَ السَّمَٓاءِ وَالْاَرْضِ لَاٰيَاتٍلِقَوْمٍ يَعْقِلُون 

 

صَدَقَ اللهُ اْلعَظِيمُ

Yüce Rabbimiz buyuruyor ki; Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, geceyle gündüzün birbiri ardınca gelişinde insanlara yarar şeylerle denizde akıp giden gemide, Allah’ın yukarıdan bir su indirip de onunla yeri ölümünden sonra diriltmesinde, diriltip de üzerinde deprenen hayvanların yayılmasında, rüzgârları değiştirmesinde, gök ile yer arasında, emre hazır olan bulut da şüphesiz akıllı olan bir topluluk için elbette Allah’ın birliğine (C.C) deliller vardır.

Çok kıymetli efendiler, işte kevnî âyetlere doğru Cenab-ı Hak bizlerin dikkatini çevirmektedir. Kitâbî âyetleri iyi keşif edip kevnî âyetleri de keşif edin üzerinde tefekkür edin diyor. Her Müslüman bir mütefekkir olmak zorundadır.

 

استعيذ بالله

 

وَمِنَ النَّاسِ مَن يَتَّخِذُ مِن دُونِ اللّهِ أَندَاداً يُحِبُّونَهُمْ كَحُبِّ اللّهِ وَالَّذِينَ آمَنُواْ أَشَدُّ حُبًّا لِّلّهِ وَلَوْ يَرَى الَّذِينَ ظَلَمُواْ إِذْ يَرَوْنَ الْعَذَابَ أَنَّ الْقُوَّةَ لِلّهِ جَمِيعاً وَأَنَّ اللّهَ شَدِيدُ الْعَذَابِ ﴿١٦٥﴾

 إِذْ تَبَرَّأَ الَّذِينَ اتُّبِعُواْ مِنَ الَّذِينَ اتَّبَعُواْ وَرَأَوُاْ الْعَذَابَ وَتَقَطَّعَتْ بِهِمُ الأَسْبَابُ ﴿١٦٦﴾ وَقَالَ الَّذِينَ اتَّبَعُواْ لَوْ أَنَّ لَنَا كَرَّةً فَنَتَبَرَّأَ مِنْهُمْ كَمَا تَبَرَّؤُواْ مِنَّا كَذَلِكَ يُرِيهِمُ اللّهُ أَعْمَالَهُمْ حَسَرَاتٍ عَلَيْهِمْ وَمَا هُم بِخَارِجِينَ مِنَ النَّارِ ﴿١٦٧﴾ 

 

Allah’tan başka şeyleri ona eş koşuyorlar da onları Allah’ım sever gibi seviyorlar. Oysa îmân edenlerin Allah sevgisi daha kuvvetlidir eşsiz sevgiyle Rablerini severler. O zulüm edenler azâbı görecekleri zaman bütün kuvvetin Allah’a ait olduğunu ve Allah’ın azabının gerçekten çok şiddetli bulunduğunu anlasalardı diyor.

Dakika 25:20

O zaman kendilerine uyulan kimseler azâbı görerek kendilerine uyanlardan kaçıp uzaklaşmışlar ve aralarındaki bütün bağları parça parça kopmuştur. Onlara uyanlarda şöyle demektedirler. Ah bizim için dünyaya bir dönüş olsaydı da onların bizden uzaklaştıkları gibi bizde onlardan uzaklaşsaydık işte böylece Allah onlara bütün amellerini üzerlerine yığılmış hasletler hâlinde gösterecektir. Onlar bu ateşten çıkacak da değillerdir.

Kötü liderin olmasın kötü toplum içinde bulunma eğer kötülere önder olur kötülük de ısrar edilirse veya kötü önderlerin, kötü toplumların içinde bulunup onlara işte itaat edilirse sonuç böyle bir hüsrandır. Ve pişmanlıktır ama faydası olmayan bir pişmanlıktır. Bunun için Müslüman faydası olmayan pişmanlık değil en faydalı olanı yapmak zorundadır. Cenab-ı Mevlâ baksın görsün de Kur’an-ı Kerim’in hayat veren yüce derslerini kendine ders olarak iyiden iyiye tahsil etmeyi ve hayat bulmayı, iki cihanda mutlu olmayı nasip eylesin. Cenab-ı Hak bize bu gerçekleri kavramak için akıl vermiştir. Zaten tefekkür için akıl lâzımdır. Akıl kalp ve ruhun madeninde beyinin ışığında bulunan manevî bir nurdur en büyük mucizelerden birisidir. İnsanoğluna Cenab-ı Hak bunu vermiştir. Keşfeden idrak vasıtasıdır akıl.

Temsil tümevarım, istintaç mantık kıyası idrak ile akıl ile olur ve Allah’ı bulur. Çünkü Cenab-ı Hak akılı bir defa vahyin emrine vermiş kevnî ve kitâbî âyetleri kavra anla demiş bunlarla da Yüce Allah’ı anlaması mümkün olmuştur. Çünkü insanlar kâinata bakar bakmaz yaratıcının kâinattan önce var olduğu aşikârdır. Şimdi aklın yanında bir de aklın yanında bir de fikir nedir? İnceden aklın yürüyüşüdür. Demek ki aklın yürüyüşüne de fikir denmektedir. Birde akl-ı mesmu vardır işitilmiş akıl tahsil ile tecrübe ile çalışmakla teorik, pratik tahsille yani milli eğitim bunun için vardır gayeye ermek içindir. Akl-ı mesmu milli eğitimle gelişir yani sürekli eğitim, öğretim yapmak beşikten mezara kadar okumaktır. Sadece etiket alıp da bir tarafa çekilip efendim ilimden uzak kalmak, geride kalmak demektir yerinde sayar ilerleyemez. İslam sürekli ileriyi emreder.

Dakika 30:02

Terakkiyi, yükselmeyi, terfiyeyi, dereceyi emreder. İslam ile derece alamayan dereke sahibi olur aşağıya gider. Birde kutsî kuvvet vardır bu da Allah vergisidir bunun adı da vehbî akıldır. Yüce Allah ilham ile feyizlerle, lütuflarla birde insanın içerisini ilhamlarla doldurur bu da vehbî akıldır.

Aklı evvel: İlk akıl e yüksek mertebesi önden sonu, sondan önü gören akıldır buna ilk akıl denir. Akli evvel, bu akıl Hz. Muhammed’in nurudur. Cenab-ı Hak Keşfü’l-Hafâ da rivâyet olunduğu gibi Peygamberimiz’den Peygamberimiz buyurur ki;

( “Evvelü mâ halâkallâhü nûrî’’) En önce benim ruhumu Allah yarattı halk etti.  (Evvelü mâ halâkallâhü kâlem) en önceki yarattıklarından biri kalemdir diyor. Yine (mâ halâkallâhül akl) en önce yarattıklarından biride akıldır diyor. Bu işte akli evveldir Cenab-ı Hak ilk defa Hz. Muhammed’in nurunu, akli evveli ve kalemi yaratıyor. İlk yaratılanlar benim nurum, kalem akıldır diyor Peygamber Efendimiz. Aklın yolu birdir ve o da Sırat-ı Müstakîm’dir. Yani İslam’ın kendisidir.

Kur’an-ı Kerim akıl, âyetler, açık alametler, deliller, fiili âyetler, kâinat ve içindekiler, sözlü âyetler Kur’an-ı Kerim’in âyetleridir. Kur’an-ı Kerim yaratılışın aynasıdır. Kur’an-ı Kerim bütün canlıların, cansızların, yerlerin, göklerin, bütün varlıkların aynası Kur’an-ı Kerim’dir. Kur’an-ı Kerim’i keşfeden bir insanlık âlemi mahlûkatı, yaratılmışları, kâinatı, kevnî kânûnları kolay keşif ederler. Nitekim yani İslam dîni dünyaya doğduktan sonra keşifler ilerlemiştir. Çünkü keşiflerde ipuçlarını İslam Kur’an-ı Kerim e vermiştir. Nere de ne keşif yapıldıysa Kur’an-ı Kerim’de onu bulabilirsiniz. Daha nice keşifler yapılacak. Enfüsi âlemde ve âfâkî âlemde Allah daha nice âyetler gösterecek. İnsanoğlunun becerisi Allah’ın verdiği bir lütufla olur. Cenab-ı Hak kuluna hangi beceriyi verirse, kalbine hangi ilhamı gönderirse işte insanlar onunla keşif de bulunurlar. Yoksa inkârcıların yaptıkları işler İstidraç’dır. İstidraç: İnsanları yukarı kaldırıp aşağı atmak ve sonunda helâk olmak demektir. Çünkü her bilimin aslı faydadır. Gerçek bilim olmayanlar İstidraç ise insanlara zarar verirler. İnsanlara zarar veren tabiata, kâinata, mahlûkata zarar veren ise bilim değildir bu zarardan arındırıldığı zaman bilim olur. Şimdi şöyle bir bakalım atom bombası yapıp insanları, tabiatı mahveden bir beceri nedir? Bu da bir beceridir. Ama insanlara hiç faydası yok hattâ atomu atanlara da hiç faydası yok atılanları da zaten helâk ediyor. O zaman buradaki fayda yerine zarar vardır.

Dakika 35:12

Kimse Allah’ın bu kurduğu bu düzeni tahrip etmeye yetkili değildir. Tabiat korunmalıdır, insanlar korunmalıdır. En değerli varlık insandır İslam da yerler gökler insan içinde onun için bu kâinat bu düzen korunmalıdır, bozmamalıdır. Yenilenler, içilenler, giyilenler, havaya, suya varıncaya kadar, insan eli değenler ne değdiyse bakın bugün kalitesi ne oldu? Aşağıya düştü, Şüpheler uyandı yediğinden insanlar şüphe eder hâle geldi. Bunun naturini arıyor ve bozulmamışını arıyor insan elinin değmemişini arıyor, hormon olmasın, ilaç olmasın ve yenilen içilenlerin kalitesi bozulmasın nerede bozulmayan varsa onu aramaya başladı. İki türlü bugün bilimden bahsediliyor birisine hak dediğine öbürü kara diyor böyle bilim olmaz. Bilim tamamen faydadır ve aktır hiçbir zaman kara olmamalıdır, zarar vermemelidir, zarar veren şey yapılmamalıdır, faydalı olan yapılmalıdır. Onun için Kur’an-ı Kerim yaratılışın aynasıdır. Vicdanı, zevki, aklı iflas edenler vicdanı iflas etmiş, aklı iflas etmiş bu yüksek mucizeyi görmezler, duymazlar, anlamazlar. Bu yüksek mucizeyi eşsiz mucizeyi Kur’an-ı anlamayan zihniyet elbette ne kendinin nede başkalarının faydasına çalışmaz. Ancak ne bulursan onu kardır ama işte zarara ifsada çalışır. Çünkü ne îmânı var ne vicdanı var. Öyle olmasaydı dünyada kötülükler bu kadar yaygın olur muydu? Atom bombası atılır mıydı? Ve dünyanın bir tarafı ekmek bulmak da zorlanırken ilim okuyamıyor cahil kaldığı halde savaş için silahlanmaya bu kadar paralar yatırılır mıydı? Silah niçindir? Karşıyı vurmak içindir. İnsan insanı vurur mu? Barışı sağlamak için elden gelen yapılsa barış sağlansa olmaz mı? İnsanlık Allah’ın kulları Âdem’in çocukları bunları kardeş yapmaya, gönüllerine îmânı hakîkati yerleştirmeye çalışılsaydı herkes birbirinin hayrına hareket etseydi, tabiat kâinat bozulmasaydı olmaz mıydı? Bunlar mümkün bunlar mümkinattan, mümkinattan olmayan olması zor olanları insanoğlu zararlı yapmaya çalışıyor. Silahlanma, savaşma, birbirini öldürme bunlar kolay şeyler midir? Hem bunlar zulümdür kişi kendini cehenneme atar. Çünkü sen Allah’ın kullarına kötülük yapıyorsun, katillik yapıyorsun, sen vahşilik yapıyorsun. Allah’ın kullarına kötülük edilir mi? Kötülüğün önüne geçmek gerekirken kötülükler ne yapılıyor?  Daha büyük kötülüklerle besleniyor. Birisi tabanca yaptıysa öbürü ki daha büyük silah yapmış, öbürü daha büyük atom bombası yapmış. Aslında silahları da bütün kötülükleri de insanların hayrına çevirmek lâzım silah yarışında oluncaya kadar ilim irfân yarışında, îmân yarışında, iyilik yarışında olsaydı olmaz mıydı? Bütün kötülüklerin önüne geçecek ilim irfân yarışıdır. Bu da Allah’ın Âyetleri inkâr edilerek olmaz.

Dakika 40:25

Zalim müşrikler aklı silah olarak kötüye kullanmışlardır. Bakın, adam akıl gibi kıymetli bir nimeti insanlara Allah vermiş ama ne yapmışlar? Bunlar aklıyla zarar veren şeyleri yapmaya çalışıyorlar ve kötüye kullanıyorlar. Akıl insana bunun için verilmedi. Allah’ı tanımak, Allah’ın emirlerini tanımak İyilik yarışında bulunmak hem kendine hem insanlığa iyilik etmek için ilim, irfân için hakkı tanımak hakkı kavramak için verilmiş bir en kıymetli nimetlerden birisidir ve en önde gelenlerden birisidir. Onun için ilk yaratılanlardan biri aklı evveldir.

 

Kıymetli ve muhterem efendiler!

Yaratıklar konusunda şöyle bir göz atalım. Gökler içindekiler, arz ve içindekiler, gece, gündüz, dağlar, denizler, rüzgâr, gemiler, yağmur, insan ve hayvanat rüzgârın çeşitli yönlerden estirilmesi, bulutlar, Riyah, rüzgâr Kur’an-ı Kerim’de rahmet için çoğul hayat bereket olarak çoğul gelmiş azap için tekil gelmiştir. Çünkü amaç içinde azap yoktur. Azâbı insanoğlu hak ettiği için ortaya çıkmıştır. Bütün her şey rahmete berekete ayarlanmış bütün âlemler. Ne yazık ki insanlar rahmeti kötüye, bereketi kötüye kullandıkları için neticede kötülüğün karşılığına da azap adâlet çıkmak zorunda kalmış ve çıkmıştır. Şöyle bir bakın Rum Sûresi 46 Âraf Sûresi 57’de at kavmi uğultulu rüzgârlarla helâk edildi. Hakka Sûresi yine 7’nci âyetinde, Zâriyât Sûresinin 41’inci âyetinde de bunlara işaret edilmiştir. Her kavmin başına bir belâ gelmiştir. Niçin? Küfürleri, şirkleri, isyanları sebebiyledir. Allah’ın kurduğu düzeni koruyacaksın bozmayacaksın. Hiçbir şeyin fıtratını bozamazsın, kendi fıtratını bozamazsın sen kendini kendin yaratmadın. Kendini de korumak zorundasın başkalarını da, tabiatı da bütün eko sistemin tamamını da korumak zorundasın. Çünkü yaratıcıya ihânet, yarattığına da ihânet edemezsin. Kötü önderlerin şerrinden kendini kurtar. Bunlara ‘’Endad’’ diyor Kur’an-ı Kerim. Müfessirler böyle demişlerdir ‘’Endad’’ Allah’a isyanda itaat ettikleri liderlerdir. Eğer senin itaat ettiğin lider Allah’u Teâlâ’ya itaat etmiyorsa, sende Allah’a isyanda ona itaat ediyorsan işte bunlar endaddırlar. Bir ottan meleklere kadar Allah gibi seven tapınanlar bir otu bile, bir böceği bile oradan tut da tâ meleklere kadar bunlara tapınanlar var.

Dakika 45:04

Servet, büyüklük kuruntusu, kuvvetine, makamına, itibârına, güzelliğine, dilberlere, kahramanlara, hükümdarlara vs. Putperestliğin esasını insanlığın büyük yarasını bunlar teşkîl eder. Adam tutmuş servetini putlaştırmış, büyüklük kuruntusuna kapılmış, kuvvetine kapılmış Allah’ı dinlemiyor, Allah’ına âyetlerini dinlemiyor. Makam tutkusuna kapılmış, itibârına, güzelliğine tutulmuş, dilberlere, kahramanlara hayranlık duymuş ve onları tanrılaştırmış hükümdarlar vs. İşte putperestliğin esasını insanlığın büyük yarasını teşkîl etmektedir. Kimde ne güzel bir başarı görüyorsan Allah’ın kendi yaratması, Allah’ın kendi yaratması Allah’ın vermesidir. Orada bir sen hoşuna giden bir şey görüyorsan önce onu yaratan ve onu veren Allah’ı hatırla kimseyi putlaştırma ve Cenab-ı Hakk’ın kudretini gör. Çünkü yaratan o kime ne verdiyse veren o. Beyinlere akılları koyan o değil mi? Ruhları, bedenleri, fiziki yapını, yaratan o değil mi? Yerleri gökleri her şeyi yaratan o değil mi? Bak şimdi aklı aşağıya giden, aklını putun emrine veren insanlar Allah’ın büyüklüğünü göremiyor mahlûku putlaştırıyor.

Bakın Yunan da Roma da Avrupa da muhabbet ma’bûdlarının hesabı yoktur pek çoktur bunlar muhabbet ma’bûdları kim kimi seviyorsa onu gözünde tanrılaştırıyor. Siyonizm’in tanrılar savaşı başlamış biliyorsunuz başlamıştır başlatmışlardır. Bugün Siyonizm’in tanrılar savaşı emperyalist emeli bunları dalkavuklar körükler fen teknik modern silahlarda yangına benzin olarak kullanılır. Her birinin gönlünde mahlûk vardır dünya putlaşmış tanrılaştırılmıştır. Velîleri, Nebîleri ma’bûd derecesine çıkaranlar da böyledir bunlarda dâhildir kimse ma’bûd olmaz Hâlık olamaz. Nebî’yi Nebî yapan Allah’tır, Velî’yi Velî yapan Allah’tır. Kahramanı kahraman yapan güzeli güzel yapan o’dur. Nerede ne mahlûk varsa güzeli çirkini ünlüsü ünsüzü bunların eğer iyilikte bir başarısı varsa Allah’ın lütfudur. Kötülükte bunların bir başarısı varsa bu bir istidraçtır dereke aşağı gidiştir. Bunun tapılacak neyi vardır? Kahramanlarımız eğer kahramansa, şehitlerimiz şehitse kahramana kahramanlığı veren o kahramanlığını gerçek devlet adamlığını Allah yolunda kullanan insanlara da yine Allah’u Teâlâ o yeteneği lütfundan vermiştir. En büyük Peygamber Hz. Muhammed’dir, İlâh değil Allah’ın kuludur, Allah’ın Peygamber’idir, en büyük Peygamber’idir ama Allah’ın kuludur. Âmine’nin oğludur, Abdullah’ın oğludur. Fakat kullar içerisinde en kâmil kuldur, ama kuldur, yine kuldur, Peygamber’dir ama kuldur, Resuldür, Nebî’dir kuldur. Arş’ı Âlâ’ya, Gabe Gavseyn’e, Miraca, 7 kat gökleri aşmış Miraca çıkarılmış ama yine kuldur. Makam-ı Mahmut gibi büyük bir makam verilmiş yine kuldur.

Dakika 50:12

Ona o mevki makamları veren Allah’ın kendisidir. Îsâ’da böyle Mûsâ’da böyle bunlar böyle olunca bir başkalarını kahramandır diye, bahadır diye, bunları şöyle başarılı hükümdardır diye bunları ilâhlaştırmak putperestliktir. “Endad” işte Kur’an-ı Kerim’in ‘’Endad’’ dedikleri bunların tamamı neticede tağutlaşırlar. Tağutlaşınca da insanlar putperestleşirler, putlara yönelirler. Kalplerine putperestlik yerleşir, mahlûku Hâlık gibi görmeye başlar. Artık varsa da onun o lideri önderi yoksa da lideri önderidir. Ne Allah’ı tanır ne Allah’ın kânûnlarını tanır. Gözüne artık o perde olmuştur. Şeytan da gelir gece gündüz kalbine vesvese verip putunu süsler,     cilalar, daha da büyük, büyük reklamını cilalı reklamlarını yapar da yapar.

 

قُلْ إِن كُنتُمْ تُحِبُّونَ اللّهَ فَاتَّبِعُونِي يُحْبِبْكُمُ اللّهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَاللّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ ﴿٣١﴾

 

İşte bu âyet-i kerimede Cenab-ı Hak Muhammed’e tâbî olunmasını kesin emir ediyor. Muhammed’e tâbî olun Peygamberliğini ve getirdiği şeriatı ve onun bütün kânûn ve kurallarını kabul edin ona tâbî olun. Ona tâbî olun ki benim sevgimi mağfiretimi kazanın diye şart koşuyor. Çünkü peygamberi Allah görevlendirir peygamber görevlidir Allah kendi kânûnlarını öncelikle emirlerini peygamberle yeryüzünde uygular. Ondan sonra o peygamberin ümmeti o yolu kıyamete kadar devam ettirmek zorundadır. Dîn bir tanedir sakın ola ki kimse dünyada iki dîn var olduğunu zannetmesin.

Muhammed gelinceye kadar Îsâ peygamber idi şeriatı geçerliydi. Îsâ gelinceye kadar Mûsâ’nın şeriatı geçerliydi. Mûsâ gelinceye kadar önceki peygamberlerinki geçerliydi. İbrâhim gelinceye kadar Nuh’un ki geçerliydi. Nuh gelinceye kadar daha önceki geçerliydi. İşte Hz. Muhammed gelinceye kadar öncekiler Îsâ’nın ki geçerliydi. Muhammed geldi onun şeriatı hepsini yeniledi. Şuanda dünyanın tek şeriatı dîni İslam’dır. Bunu dünyaya iyice anlatılmadıkça insanlar dünyada da mezarda da mahşerde de mutlu olamazlar. gerçeği duymuş olamazlar bunu anlatmak gerekiyor. Çünkü Allah bu îmânı kabul ediyor. İslam’ın ortaya koyduğu îmânı çünkü son dîn, son kitap, son Peygamber bununla artık yenilenmiş her şey.

Namazda Nebî’den, Velî’den bir şey istese küfürdür. Yani namazın içinde namaz kılıyorsun Peygamberden bir şey istedin, bir evliyâdan bir şey istedin bu küfürdür. Allah’tan istenir. Ne istersen Allah’tan istersin. Allah’ın vereceği şeyi kulundan istersen, işte Allah da bulunan sıfatı kuluna eğer o sıfatı verirsen o zaman kulu ilâhlaştırmış olursun bu da şirk ve küfürdür. Her işinde “Bismillah” yerine birinin adını anmak şirktir,  küfürdür. Kıymetli dostlarım, her işinde ne yapıyor? “Bismillah” yerine birinin adını anıyor bu şirktir, küfürdür.

Dakika 55:12

İlmin olmadığı yerde cehâlete putlara dönüştür. Eğer Kur’an’ın İslam’ın hayat veren ilimleri, değerleri bilseydi olmazdı böyle cehâlet kişiyi küfre putlara çevirir. Adını dindarlık koyarlar, hem böyle yaparlar putlara dönüş yaparlar hem de adını dindarlık koyarlar. Bunlar dindarlık değil Ebû Cehil’in puta tapması gibidir. Müslümanın Şiârı hiçbir zaman kâfire benzemez. Müşrike, Münâfığa, Fâsık’a, Fâcir’e, gayrimüslim kim varsa onlara benzemez. Müslümanın kişiliği içte ve dışta sözde ve amelde İslamî kurallara, ilâhî kurallara uyar. İslam kişiliği kurallarla kazanılmış bir kişiliktir. Gerçek hayat ve gerçek hayat tarzıdır. Eğer ben hayatımı yaşayacağım diyorsan işte bu hayat, hayat veren düsturları, o yüce dengeleri delilleri o ilmi irfânı ele geçir. Bu da Kur’an-ı Kerim’de mevcut.

Nebî’nin sevgisi peygamber sevgisi Allah’a kulluğu ve risâleti iledir. Biz peygamberi severiz ama Allah’ın kulu olarak Allah’a güzel kulluk yaptığından dolayı severiz. İlâh olduğu için değil ilâh olamaz zaten ve onun risâletini de Allah ona peygamber seçmiş onun için severiz. Yoksa ilâhlıkla hiç alâkası yoktur. Velî de böyledir Velîler, Evliyâlar, Âlimler sevilir. Neden? Kulluğundan, ilminden sevilir. Hiç birisi başka türlü değil Allah için sevilir Allah gibi değil. Allah sevgisi öyle bir sevgidir ki evrenseldir. Allah için artık Allah’ın mahlûkatı sevilir, sevileceklerin hepsi sevilir. Allah yeriyorsa tenkit ediyorsa Allah’ın yerdikleri yerilir. Burada ölçü Allah’ın sevdikleridir ve Allah’ın sevmedikleridir. Burada ki ölçüyü de bilmen gerekiyor. Allah kimi sever kimi sevmez? Kur’an-ı Kerim’de Allah bunları bildiriyor. Allah günahı sever mi? Sevmez. Fahişeliği sever mi? Sevmez. Deyyusluğu sever mi? Sevmez. Faizi sever mi? Sevmez. Peki, katilliği yalancılığı sever mi? Sevmez. Zinâyı sever mi? Sevmez. Neyi sever? Îmânı, güzel ahlâkı sever. İnsanlara faydalı olmayı, güzel amelde yarışmayı sever, yüksek ahlâkı yüksek fazileti sever. Bunun değerlerini, ölçülerini zaten sana hayat veren nizamın içine koymuş ve bunu da sana oku, tahsil et, öğren, beni tanı emrine gir güzel ahlâkla bana itaat et demiş. Onun için Allah’ın sevdikleri sevilir yerdikleri yerilir. Hepsi de Allah için yapılır. Allah gibi değil kimse Allah İlâh değildir zaten olamaz. Allah’tan başka İlâh yok ki olsa. Onun için putperestler mahlûku ilâhlaştırınca kendileri ne olmuşlar şirke düşmüşler, kendilerini mahvetmişler, îmânlarını yok etmişler, tevhitlerini yok etmişler yazık etmişler.

Dakika 1:00:00

Felsefe yoluyla inkârcılar tatil, batıl, metruk, ateizm bu vahdet-i vücûd adı altında gizlenmiştir en büyük zarar buradan gelmektedir. Bakara Sûresi 163’üncü âyetine baktığımız zaman işte bize gerçekler iyiden iyiye anlatılmaktadır. Şimdi vahdeti vücutçular   (lâ mevcude illallah) derken ona dikkat lâzım. Vahdet-i vücutçuların tehlikeli bütün mahlûkatın tümünü ilâhlaştıran, bütün varlıkların hepsini bir varlık ve ilâh sayan Ali ilâh Veli ilâh canlı cansız her şeyde bir ilâhlık payı veren bir zihniyettir vahdet-i vücut. Bütün tehlikelerinde boyutları buradadır. (lâ mevcude illallah) diyorlar vahdet-i vücutçular. Buna dikkat! Mevcudu bir bilmek değil esas ‘’Lâ ilâhe illallah’tır’’ yani Allah’ı bir bilmektir. Mahlûkatın sayısı çok ama  (lâ mevcude illallah) diyenler işte orada ne diyorlar; sırf şirk var burada her mevcut ilâhtır mânâsı çıkmaktadır. Büyük bir tehlike vardır. Büyük tehlike vardır sırf şirk vardır. Hulûl teorisi vardır ve ortaya çıkmaktadır. Hulûl, Tenâsüh, imtizaç, ittihat bunların tamamı bâtıldır. İslam tam bir tevhit îmânıdır, tevhit dînidir. İşte hanîf denen sıfatta bunun için verilmiştir. İslam da hanîf bir dîndir İbrâhim’in hanîfliği de İslam’a dâhildir. Bütün peygamberler de hanîftirler. Allah’ı bir bilirler. Mahlûkun sayısı çoktur.

Birde Panteizm diye bir tehlike var ki işte vahdet-i vücut batıda Panteizm ile yayılmıştır. Ve bizimde bazı mutasavvıflarımızın tarikatların içerisine bu tehlike girmiştir. Budizm’den girmiş, Hinduizm den girmiş, Yunandan girmiş, doğudan girmiş, batıdan girmiş, Hristiyanlıktan atlamış, bir yerlerden girmiş. Şimdi, panteizm Allah her şey ile birleşmiştir derler. Yani bütün mahlûkatın Allah ile birleştiğine ittihat ve imtizaca inanırlar. İşte vahdet-i vücut dedikleri şirk ve putperestlik buradadır. Bütün âlemleri ilâh bütün varlıkların tümü birden ilâh kabul edilir. Ali ilâh, Veli ilâh’tır bunlarda. Batıda bu yaygındır. Bizim sahte şeriat dışı Ehl-i Sünnet Ve’l Cemâat itikâd ve kelâm anlayışının dışında kalan şeriat dışı İslam şeriatına ve İslam’ın ilimlerine uymayan tarikatlarda da bu tehlike yaşanmaktadır. Bir kıbleye doğru Allah’a secde ederken birde dönüp şeyhine secde eden nice kendini tarikatçı zanneden zavallılar bulunmaktadır. Böyle yapmayıp da gözünde sürekli şeyhimde şeyhim, şeyhimde şeyhim diyenler vardır. Şeyhin, mürşidin vazifesi nedir? Seni irşâd etmek, Allah’a davet etmek, Muhammede davet etmektir kendine değil. Mürşit devrede yoktur mürşidin irşâdı ilmi vardır Allah’a daveti Peygambere daveti vardır şeriatı ve hakîkati de tam bilmek şartıyla.

Dakika 1:05:10

Ebcedi bilmiyor, hevvazı bilmiyor, bir tek âyete mânâ veremiyor ve postun üzerinde kendini dünyaya kutup ilan ediyor. İslam dîni böyle oyunlara gelmez Müslüman. Müslümanın mürşidi gerçek ilimdir. Bu gerçek ilim gerçek âlimde gerçek mürşitte bulunur. Tâbî olacağın kişiyi en asgari müçtehit olmak zorundadır. Müçtehit olmayanın din hakkındaki fetvası geçerli değildir. Müçtehit olmayan müçtehide tâbî olmak zorunda müçtehit İslam’ı bilen âlime denir. İçtihâd edecek duruma gelmiş bir âlim müçtehittir. Kur’an’ı bilir, sünneti bilir, icmayı bilir, kıyası bilir, birde çağın şartlarını bilir. Çağın şartları içerisinde Kur’an’da ki çağın şartlarına verecek cevapları bilir, bilinenden bilinmeyene terakkî eder, içtihâd eder. Asıldan fere doru yürür aslı katiyen kaybetmez. Gerçek müçtehitler de bu özellikler vardır. Bunun için her şey ilâh diyen Panteizm üstü kapalı bizim câhiller arsında da yaygındır. Bazı televizyonlarda bazılarını konuşturuyorlar. Din adına kadın erkek bazen ağızlarından vahdeti vücut şirki putları dökülmektedir. Ne diyor her şey Allah’ın parçası diye konuşuyor. Hiçbir şey Allah’ın parçası değil Allah’ın yarattıklarıdır mahlûktur. Mahlûk halikın parçası olur mu? Mahlûk yok idi var oldu yarın yine yok eder. Allah yok olur mu? Allah’ın zâtında azalma, çoğalma olmaz. Allah kemâl sıfatlarla muttasıf, noksan sıfatlarla münezzehtir. Zâtında, sıfatında, efâlinde, her şeyinde Allah birdir. Ezelde birdir, ebette birdir mahlûkat dilerse bugün var yarın yoktur. Hiçbir şey Allah’ın parçası olamaz. Televizyonlar da dinlediğiniz insanların ağzından dökülen kelimelere dikkat edin şirk ve putlar saçılmaktadır bazılarının ağzından burnundan. Kâmil insanları ilâh gösterirler. Mesela; Îsâ Aleyhisselâm Allah’ın sevgili bir peygamberi ve Meryem’in oğlu Allah’ın kuludur ama ilâhlaştırılmıştır. Hz. Ali’yi ilâhlaştıran bir sınıf vardır ve başkaları da böyledir. Kendilerini ilâh göstermek için şeytan ile Velî, küfür ile îmân arasında ki farkı kalmaz. Bu akıma tepki olarak Hanbelîler içinden Vahhabiler çıkmıştır. Dikkat oluna! Vahhabiler de şimdi şirke karşı çıkıyoruz diyerek çok şeyleri şirk saymışlar, hattâ kendileri de ifrât içine düşmüşler. Öbür şirkten veya yangının birinden kaçarken veya söndürmek isterken öbür yangını kendileri çıkartmak istemişlerdir. Çünkü onlarda her hürmeti, saygıyı, sevgiyi şirk saymışlardır. Allah gibi değil Allah için Nebî’ler, Velî’ler diğer sevilecekler sevilir. Kimse Allah gibi sevilmez. Allah için sevilir o da Allah sevdiği için severiz. sevmediği içinde sevmediklerini sevemeyiz haddimize düşmez. Meşrû ve sünnete uygun olarak yapılır ölçü yine kitap sünnetin ölçüsüdür.

Dakika 1:10:25

(Eksiru zikrâ hadimil lezzât) Ne diyor; Lezzetlerin tatların yıkıcısı ölümü çokça anın diyor ölümü hatırından çıkarmayın. Lokman hekim Lokman Sûresinin 13’üncü âyetinde oğluna diyor ki: Sakın şirk koşma şirk büyük bir zulümdür. Tüm sevgiler Allah’ta toplanmalıdır onun rızasına uygun olmalıdır. Kıymetliler, sevgide tektir Allah sevgisidir bu Allah sevgisi Allah için ne yapılır? Allah’ın sev dedikleri sevilir ama Allah için sevilir. Çünkü sevginin tamamı Allah’adır. Allah’a olunca Allah’ın emirleri içinde senin dediği emirleri var o emrin gereği biz Allah için Allah’ın sev dediklerini sevilecekleri severiz. Çünkü her şey Allah’ın kullarıdır. Allah’ın kulları Allah’ın kulu oldukları için sevilir. Kötü yönleri ise kötülükleri ise zaten sevilmez. Şirk sevilir mi? Sevilmez, sevilende müşrik olur. Küfre rıza gösterilir mi sevilir mi? Sevilmez, küfrü rıza gösterende kâfir olur ve küfür sevilmez. Harama helâl denilir mi? Sevilir mi haram? Eğer harama helâl denilirse sevilir güzel görünürse kişi îmândan çıkar. Bunun için haddini ve İslam da ki ölçüleri bilmek lâzımdır. Bunun zıttı nedir? Elbette ki tevhîdin zıttı şirktir ve îmânın zıttı da küfür, inkârdır. İster eski ister yeni olsun hak ve faydalı geçerlidir. Fıkıh kâidesi vardır zarar kadîm olmaz. Kadîm kıdemi üzere terk olunur. Hak hep yenidir bir şey hak ise bir şey faydalıysa geçmişte de o yepyenidir, şimdi de yepyenidir, gelecekte de de yepyenidir. Bir şey hak olması faydalı olması esastır. Şeytan kalp ve fikirlerimize hayâl kuruntuyla sokulur. Dakika 1:13:49

(Visited 201 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}